ENERJİ TASARRUFU VE ÇEVRE - Ünite 8: Enerji Kaynaklı Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) İçin Yasalar ve Uygulama Prensipleri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Enerji Kaynaklı Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) İçin Yasalar ve Uygulama Prensipleri

ÇED’in Tanımı Amacı ve Tarihçesi

IAIA göre ÇED’in tanımı şöyledir; “gerçekleştirilmesi düşünülen bir proje veya gelişmenin, yatırım kararında önce ortaya çıkabilecek sürekli veya geçici çevresel, ekolojik, biyofiziksel, sosyal etkilerinin azaltılması ve ortadan kaldırılması için gerekli olan tanım, tahmin ve değerlendirmelerin yapıldığı bir süreçtir.”

Temel amacı ise; “uygulanması istenilen projenin çevre üzerinde doğal, sosyal ve ekonomik yönden oluşabilecek etkilerin bir değerlendirmesinin yapılması olarak ortaya koyulmaktadır.”

Uluslararası anlamda ÇED’in bileşenleri ve esasları (S. 142 Şekil 8.1 ve S: 143 Şekil 8.2) özetlenmiştir.

Enerji ve Çevresel Etki

Dünyanın enerji kaynaklarının sınırlı ve sürekli azalan yönde olmasının giderek geniş kesimlerce anlaşılmaya başlaması, ülkeleri enerji politikalarını gözden geçirmeye ve enerjiyi etkin kullanmaya yöneltmiştir. Enerjinin üretimi ve tüketimi nedeniyle ortaya çıkan çevresel etkiler, politikaların ana gündemine oturmuştur. Küresel enerji kullanımının yılda yaklaşık %2 artış gösterdiği düşünüldüğünde durumun ciddiyeti daha iyi anlaşılabilir.

Ekosistemlerin önemli bir kısmında değişikliğe neden olarak; çevrenin fiziki, biyolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel bütünü olumsuz yönde etkileyen etkenlere çevresel etki denir. Çevresel etkinin, çevresel sistemlerle olan etkileşimini şöyle gösterebiliriz (S: 180 Şekil 8.3).

Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) , belirli bir proje veya gelişmenin, çevre üzerindeki önemli etkilerinin belirlendiği bir süreçtir. Bu süreç, kendi başına bir karar verme süreci değildir; karar verme süreci ile birlikte gelişen ve onu destekleyen bir yapıya sahiptir. Gerçekleştirilmesi planlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, bunların önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, yer ve teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesi, projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaları kapsamaktadır.

ÇED, projelerle ilgili bütün ilgili tarafların bir araya geldiği ve görüş, kaygı ve önerilerini ortaya koyabildikleri, demokratik ve şeffaf bir süreçtir. İlgili taraflar bu süreç içerisinde ortaya koydukları teknik bilgi ve görüşlerle projenin en uygun şekilde gelişimine katkı sağlarlar.

ÇED’in Tarihsel Gelişimi

İlk ABD’de Ulusal Çevre Politikası Yasası (UÇPY) ile 1969’da gündeme gelen, 1972 Stockholm Konferansı ve 1973 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu (şimdiki adıyla Avrupa Birliği) çevresel etki değerlendirmesine yönelik ilk çalışmaların başlangıcı olmuştur. 1972’deki İnsan ve Çevre Konferansının Stockholm sonrasında oluşturulan Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) çerçevesinde ilk önem verilen çalışma alanlarından birisi, özellikle gelişmekte olan ülkeler için, ÇED uygulamalarında kullanılabilecek etkili yöntemlerin geliştirilmesine yönelik çalışmalardan oluşmaktadır. UNEP’in bu çalışmaları yaparken temel yaklaşımı; ekonomik gelişmeyi engellemeden, çevre sorunlarına çözüm getirecek ve sürdürülebilirlik anlayışına dayalı yöntemlerin ortay konulmasıdır. Çevre sorunlarından kaynaklanan etkilerin giderek artmaya başladığı 1980’li yıllardan bu yana, basit fayda maliyet analizlerinin artık yeterli olmadığı ve ekolojik çerçeveler dahilinde yeni yaklaşımların geliştirilmesi gerekliliği anlaşılmıştır. Önce 1973 yılında yürürlüğe giren AET Çevre Eylem Programları, 1976, 1982 ve 1986’da üç kez yeniden ele alınarak revize edilmiştir. Bu programların ana temasını oluşturan çevre sorunları ortaya konularak, uygulanacak çevre politikalarında ÇED uygulamalarının da yer alması istenmiştir. 1987’deki Ortak Geleceğimiz raporunda ise ÇED uygulamaları, ülkelerin sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşılmasında izlemeleri gereken ve tahminönleme stratejisine uygun olarak kullanılan en önemli çevre yönetim aracı olmuştur.

Çevresel Etki Değerlendirmesi, kalkınma projelerinin çevresel etkilerini tanımlamak için yürütülen bir süreçtir. Ülkemizde ÇED süreci 7 Şubat 1993 tarihinde yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliği ile yasal bir süreç olarak tanımlanmıştır. ÇED Yönetmeliği 23 Haziran 1997 ve 6 Haziran 2002 tarihlerinde revize edilmiş ve AB ÇED Direktifi ile uyumlaştırmanın sağlanması için gerçekleştirilen son revizyon ise 03 Ekim 2013 tarihinde yapılmıştır.

ÇED ile İlgili Bazı Yasal Zorunluluklar

Anayasamızın kamu yararına ilişkin hükümlerinde “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşın ödevidir” hükmü yer almaktadır.

ÇED için ortaya konulan gerekçeler gerek Avrupa Birliği Çevre Politikası Hedeflerinde gerekse T.C. Anayasası ve 11.08.1983 tarih ve 18132 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2872 sayılı Çevre Kanununda ortaya konulmaktadır (S: 182 Şekil 8.5).

2872 sayılı Çevre Kanunu 20-e maddesine göre ÇED’e ilişkin getirilen yasal zorunluluklar;

  • Çevresel Etki Değerlendirmesi sürecine başlamadan veya bu süreci tamamlamadan inşaata başlayan ya da faaliyete geçenlere; yapılan proje bedelinin yüzde ikisi oranında idari para cezası verilir. Cezaya konu olan durumlarda yatırımcı faaliyet alanını eski hale getirmekle yükümlüdür.
  • ÇED Yönetmeliği kapsamındaki bir projeyi gerçekleştirmeyi planlayan gerçek ve tüzel kişiler, ÇED’e tabi projeler için; Çevresel Etki Değerlendirmesi Başvuru Dosyası, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu, Seçme Eleme Kriterlerine tabi projeler için proje tanıtım dosyası hazırlamak, ilgili makamlara sunmak ve projelerini verilen karara göre gerçekleştirmekle yükümlüdürler.
  • Kamu kurum ve kuruluşları; bu yönetmelik hükümlerinin yerine getirilmesi sürecinde proje sahiplerinin isteyeceği konuya ilişkin her türlü bilgi, doküman ve görüşü vermekle yükümlüdürler.
  • ÇED Yönetmeliğine tabi projeler için; “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı alınmadıkça bu projelere hiç bir teşvik, onay, izin, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez, proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez.

ÇED Yönetmeliği faaliyetleri aşağıdaki kriterlere göre iki ana sınıfta toplanmıştır.

  • Belirgin çevresel etkileri olan ve ÇED sürecinde bu etkilerin önlenmesine yönelik mühendislik tedbirlerin açıklanması gereken projeler
  • Gerek boyutları ve gerekse ortaya çıkaracağı çevresel etkilerin nispeten daha az olan faaliyetler
  • ÇED Yönetmeliğine göre Ek-1 ve Ek-2’de sunulan listeler

Kanuna göre proje kapsamındaki izleme ve denetlemelere ilişkin esaslar şöyle ifade edilmektedir;

  • Bakanlık, “ÇED Olumlu” kararı veya “ÇED Gerekli Değildir” kararı verilen projelerle ilgili olarak proje sahibi tarafından taahhüt edilen hususların yerine getirilip getirilmediğini izler ve kontrol eder.
  • Proje sahibi veya yetkili temsilcisi, kararını aldıktan sonra yatırımın başlangıç, inşaat, işletme ve işletme sonrası dönemlerine ilişkin izleme raporlarını Bakanlığa veya Valiliğe iletmekle yükümlüdür.
  • Karar alındıktan sonra, proje sahibi tarafından nihai raporlarda taahhüt edilen hususlara uyulmadığının tespit edilmesi durumunda söz konusu taahhütlere uyulması için projeyle ilgili Bakanlıkça/Valilikçe bir defaya mahsus olmak üzere süre verilebilir. Bu süre sonunda taahhüt edilen hususlara uyulmaz ise yatırım durdurulur.
  • Yükümlülükler yerine getirilmedikçe durdurma kararı kaldırılmaz. 2872 sayılı Çevre Kanununun 20-e maddesine göre işlem tesis edilir.

ÇED Yönetmeliği’ne tabi duyarlı ve hassas bölgeler, mevzuat gereği korunması gereken alanları da kapsamaktadır. Mevzuat uyarınca korunması gerekli alanlar;

  • Milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları ve tabiat koruma alanları
  • Yaban hayatı koruma sahaları ve yaban hayvanı yerleştirme alanları
  • Kültür varlıkları, tabiat varlıkları, sit ve koruma alanı
  • Su Ürünleri Kanunu kapsamında olan su ürünleri istihsal ve üreme sahaları
  • Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği kapsamında tanımlanan alanlar
  • Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliğine göre hassas kirlenme bölgeleri
  • Özel çevre koruma bölgeleri
  • Boğaziçi Kanunu’na göre koruma altına alınan alanlar
  • Orman Kanunu gereğince orman alanı sayılan yerler
  • Kıyı Kanunu gereğince yapı yasağı getirilen alanlar.
  • Zeytinciliğin ıslahı ve yabanilerinin aşılattırılma alanları
  • Mera Kanunu’nda belirtilen alanlar
  • Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğinde belirtilen alanlar

Yurdumuzda “Hassas Yöreler ve Parklarla” ilgili 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu’nun 2. Maddesinde tanımlanan ve bu Kanunun 3. maddesi uyarınca belirlenen “Milli Parklar”, “Tabiat Parkları”, “Tabiat Anıtı” ve “Tabiatı Koruma Alanları” hassas yöreler olarak belirlenmektedir. Milli Parklar; bilimsel ve estetik bakımdan, milli ve milletlerarası ender bulunan tabii ve kültürel kaynak değerleri ile koruma, dinlenme ve turizm alanlarına sahip tabiat parçalarıdır.

Bu kanuna göre Mili Park kapsamına giren yerlerde;

  • Tabii ve ekolojik denge ve tabii ekosistem değeri bozulamaz,
  • Yaban hayatı tahrip edilemez,
  • Bu sahaların özelliklerinin kaybolmasına veya değiştirilmesine sebep olan veya olabilecek her türlü müdahaleler ile toprak, su ve hava kirlenmesi ve benzeri çevre sorunlarına yol açacak iş ve işlemler yapılamaz,
  • Onaylanmış planlarda belirtilen yapı ve tesisler ve Genelkurmay Başkanlığı’nca ihtiyaç duyulacak savunma sistemi için gerekli tesisler dışında, kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk bulunmadıkça, her ne surette olursa olsun hiçbir yapı ve tesis kurulamaz ve işletilemez veya bu alanlarda var olan yerleşim sahaları dışında iskân yapılamaz.

Özel Çevre Koruma Bölgeleri; sürdürülebilir kalkınma anlayışı ile doğayı bozulduktan sonra düzeltmek yerine, baştan bozulmasına engel olmak ve korumak üzere tespit ve ilan edilen, zengin değerlere sahip yöreler “Özel Çevre Koruma Bölgeleri” olarak kabul edilmektedir. Özel Çevre Koruma Bölgesi için aranılan esas ve şartlar şunlardır:

  • Tarihi, arkeolojik ve kültür zenginliği bulunan,
  • Kara ve su ekosistemi bir bütünlük ve devamlılık gösteren,
  • Kendine has biyolojik, ekolojik ve jeomorfolojik özellikleri olan,
  • Bitki, hayvan, kuş ve balık gibi canlılar bakımından tabi biyolojik zenginliğe sahip olan,
  • Yangın gibi, maden kaynakları işletilmesi gibi değişik baskılarla ekosistemi fazla değişikliğe uğramamış veya biyolojik zenginlikleri kaybolmamış bulunan,
  • Tarım, madencilik ve sanayi gibi dış tesirlerin baskısından uzak kalmış ve uzun vadede bu tesirlerin etkili olamayacağı, korunması kolay olan,
  • Gelişmiş yerleşim bölgeleri dışında kalan ve uzun vadede oturuma uygun olmayan,
  • İçerdiği biyolojik ve ekolojik özelliklerin bozulmadan kalmasını ve devamlılığını sağlayacak, çevresindeki diğer tarım ve endüstriyel faaliyetlerin kirletici tesirlerinden fazla etkilenmeyecek büyüklüğe sahip olan,
  • Nesli tehlikedeki bitki ve hayvanların korunmasında önem taşıyan,
  • Turizm, rekreasyon, avcılık bakımından korunması ve geliştirilmesi uygun alanlardır

ÇED’in Çevre Sorunları Açısından Yararları

Gerekli yeterlilikleri içerecek biçimde uygulanan ÇED kriterleri, ancak projenin gerçekleştirilmesi sırasında ortaya çıkabilecek olası problemleri ortadan kaldırmada yararlı olabilir. ÇED süreci için gerekli yeterlilikler için belirli kriterler şunlardır:

  • İdari kapasite
  • Şeffaf karar verme süreci ve sonucu halka açıklama
  • Başarılı bir kapsamla?tırma
  • Halkın etkin katılımı
  • Başarılı bir inceleme-değerlendirme komisyonu
  • Kaliteli ÇED raporları
  • Uzmanlaşmış danışman kadrolar
  • Etkili ve bilimsel bir izleme süreci

Herhangi bir projeye ilişkin, ortaya atılan farklı alternatiflerin incelenmesi, çevresel farklılıkları arttırırken, proje yatırımcısının ekonomik kayıplarını azaltabilecek başka seçenekler de değerlendirilebilir. Bununla beraber, uygulamada yer alan halkın katılım süreci, ilgili taraflar ve kamu kurumları arasında karşılıklı güvenin tesis edilmesine katkı sağlar ve katılımcı özelliği ile ÇED süreci, ülkenin genel demokratikleşme düzeyine katkıda bulunur.

Bu katkılar ise kısaca aşağıda sunulmuştur:

  • Uygulama aşamasında ortaya çıkabilecek problemlere karşı daha önceden önlemler üreterek hazırlıklı olunması.
  • Proje sahibi için projenin tüm yönlerinin görülebilmesi ve seçeneklerin değerlendirilebilmesi.
  • Karar verme sürecine yönelik daha güvenilir ve işbirlikçi bir yaklaşım sağlaması.

ÇED Sürecinin İşleyişi

Ekonomik girişimlerin ekolojik etkilerinin ölçülmesini sağlayan ÇED, herhangi bir yatırım faaliyetine başlamadan önce ilgili projenin çevreye vereceği olası zararları ortaya çıkarmaya yarayan bir sürecin işletilmesini gerektirir.

Ekonomik projenin çevreye olabilecek olası etkilerinin kapsamı, o yatırım için ÇED raporu hazırlama zorunluluğu olup olmadığını belirler. Yapılacak olan bazı yatırımların çevreye ne gibi etkilerinin olabileceğini önceden tahmin edebilmek mümkündür. Barajlar, termik santralleri, kara ve demir yolları, çimento, petrokimya ve demir çelik tesisleri gibi yatırımlar bunların başında gelmektedir.

Bu ölçekteki kuruluşların önemli çevresel etkiler oluşturacakları artık bilinen bir gerçektir. İşte bu sebeple, kapsamları gereği bu nitelikteki tesisler ÇED raporu hazırlamaları gereken ilk grup içinde değerlendirilirler. Bazı projelerin nasıl bir çevresel etki yaratabileceklerini tahmin edebilmek daha zordur. Bu projeler tarımsal ve hayvancılık, orman endüstrisi, madencilik, turizm, alt yapı çalışmalar vb. gibi alanlarda olabilir. Bu kapsamdaki uygulamalar bulundukları bölge veya projenin boyutuna göre önemli ya da önemsiz çevresel etkiler oluşturabilirler.

Yukarıdaki sınıflandırma içerisinde değerlendirilen projeler, ÇED kapsamında ikinci grup faaliyetler olarak değerlendirilirler. Üçüncü olarak ise, çevresel etkilerinin önemli olmayacağı önceden bilindiği için ÇED raporu hazırlamakla yükümlü olmayan grup içerisinde değerlendirilen faaliyetler de bulunmaktadır.

ÇED Sürecinin Dayandığı Temeller

ÇED süreci belirli temel ilkelere dayanmaktadır. Bu ilkeleri şöyle sıralayabiliriz:

  • Planlama sürecine entegrasyon
  • Mümkün olan en erken aşamada diyalog
  • Sorumluluk
  • Karar verme
  • Halkın katılımı
  • Esneklik
  • Demokrasi

Ülkede ÇED’in başarı ile uygulanabilmesi için gerekli şartlar:

  • Politikacıların ve kamuoyunun yeterli bilince sahip olmaları.
  • Çevresel konular üzerine her seviyede eğitim sağlanması.
  • Karar verme sürecinde şeffaflık.

ÇED’de Görev Alacak Meslek Gruplarının Özellikleri

ÇED çalışmalarının tüm etkileri kapsaması nedeniyle bir kişi tarafından yapılması mümkün değildir. Bu nedenle, farklı uzmanların birlikte yürütecekleri çok disiplinli bir anlayışla gerçekleştirilmelidir.

ÇED, çeşitli uzmanlık alanlarının etkileşimi ile ortak aklın ortaya konması gereken farklı bakış açılarını ve tarafları bütünleştiren bir uygulamadır. Ülkemizdeki mevzuata göre ÇED’de görev alabilen başlıca meslek grupları, özellikleri ve bir ÇED raporu hazırlamak için bir firmanın asgari personel durumu şöyle olmalıdır;

  • Kurucu: En az lisans seviyesinde eğitim görmüş bir kişi olmalıdır.
  • En az bir yetkili personel: En az üç yıl deneyimli bir çevre mühendisi, mühendislik eğitimi veren fakültelerin herhangi bir bölümünden mezun olan en az üç yıl deneyimli bir kişi ya da üniversitelerin fizik, kimya, biyoloji, arkeoloji, kamu yönetimi, işletme, iktisat, maliye, veya sosyoloji bölümlerinin birinden mezun en az üç yıl deneyimli olmalıdır.
  • En az bir uzman: Projenin niteliği ve özelliğine göre en az bir uzman.
  • Diğer: Gerektiğinde farklı alanlardan uzman ve kuruluşlarla da işbirliği yapılabilir.

ÇED’in Aşamalarına Toplu Bir Bakış

ÇED çalışmalarının oluşturan ana safhalara şöyle topluca bakıldığında aşağıdaki başlıklardan oluşmaktadır;

  • Hazırlık çalışmaları ve eleme
  • Kapsam ve etkilerin belirlenmesi
  • Çevrenin mevcut durumu ve proje alanının analizi
  • Etkilerin tanımlanması ve değerlendirilmesi
  • Tahmin edilen etkilerin ölçülmesi ve modellenmesi
  • Alternatiflerin, çözüm önerilerinin değerlendirilmesi
  • ÇED Raporunun hazırlanması ve sunumu
  • Katılım karar verme süreci
  • ÇED sonrası, izleme ve denetleme faaliyetleri

Hazırlık Çalışmaları ve Projenin Tanımlanması

Gerçekleştirilmesi planlanan projeye ilişkin ÇED uygulamasının başarılı olabilmesi için öncelikle bir ön hazırlık çalışması yapmak gereklidir. Yapılacak olan ÇED raporu çalışmasına başlamadan önce göz önünde tutulması ve çalışmanın yol haritasını ortaya koyacak olan gerekli ön değerlendirmelerde aşağıdaki başlıklara ilişkin soruların cevapları verilmelidir;

  • Karar mercilerinin belirlenmesi
  • Proje koordinatörünün seçimi
  • Çalışma grubunun kurulması ve iş bölümü
  • Konuya ilişkin yasal ve teknik düzenlemelerin belirlenmesidir.

Seçme-Eleme

Zaman ve kaynak kaybını en aza indirmek için hangi faaliyet ve projeler için ÇED isteneceği yönündeki kararlar, faaliyetin gerçekleştirileceği çevresel ve ekolojik koşulların yanı sıra gerçekleştirilmek istenen faaliyetin özellikleri de dikkate alınarak verilmektedir.

Bu nedenle eskiden tesis edilmek istenen faaliyet için baştan ön ÇED yapılmaktaydı.

Ancak bu bir süre önce kaldırılarak, seçme-eleme aşaması kapsamında değerlendirilmeye başlanmıştır. Yapılan bu değerlendirmeler ve eleme ÇED’e tabi kararı çıkması durumunda sürecin uygulamasına devem edilmektedir. ÇED’e tabi değil kararı çıkması durumunda ise ilgili yatırımcıya bir ÇED muafiyet yazısı verilir.

Gerçekleştirilmek istenilen projenin başlangıcında yapılan bu sürecin akış şeması S: 190 Şekil 8.6 a ve b’de verilmiştir.

http://www.csb.gov.tr/db/ced/icerikbelge/icerikbelge1847.pdf internet adresinden ulaşılabilecek Ek-1 listesi için ÇED uygulaması zorunlu olup, seçme ve eleme işlemi yalnızca Ek-2 listesindeki projeler için uygulanmaktadır. Belirli büyüklükte enerji üreten tesisiler ise Ek-1’e tabidirler.

Türkiye’de ÇED Raporlarına İlişkin Yapılan Değerlendirmeler Nasıl Sonuçlanır?

Türkiye’de gerçekleştirilmesi planlanan Ek-2 listesindeki projeler için, ÇED süreci başlamadan önce şu değerlendirmeler yapılır:

ÇED Gerekli Değildir ; Seçme-Eleme kriterlerine tabi olan bu tür bir projenin önemli çevresel etkilerinin olmadığı ve ÇED Raporu hazırlanmasına gerek bulunmadığını belirten yetkilendirilmiş kurum veya Bakanlık kararı.

Ya da, ÇED Gereklidir; Seçme eleme kriterlerine tabi projelerin çevresel etkilerinin daha detaylı incelenmesi ve Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hazırlanmasının gerektiğini belirten yetkilendirilmiş kurum veya Bakanlık kararı.

Gerçekleştirilecek proje Ek-1 listesinde ya da Ek-2 listesinde olup Seçme-Eleme aşamasında ÇED Gereklidir kararı verilmiş ise süreç başlar ve sonuçta hazırlanan ÇED raporu için aşağıdaki kararlar verilebilir; ÇED Olumlu: ÇED Raporu hakkında Kapsam Belirleme ve İnceleme Değerlendirme Komisyonunca yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun saptanması üzerine gerçekleşmesinde sakınca görülmediğini belirten yetkilendirilmiş kurum veya Bakanlık kararı.

Ya da, ÇED Olumsuz; ÇED Raporu hakkında Kapsam Belirleme ve İnceleme Değerlendirme Komisyonunca yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle uygulanmasında sakınca görüldüğünü belirten Bakanlık kararı.

Bu süreçlere ilişkin akış şemaları Şekil 8.6 a ve Şekil 8.6 b’de verilmiştir.

Kapsam ve Etkilerin Belirlenmesi

Gerçekleştirilmesi planlanan faaliyetin olası çevresel etkilerinin neler olacağı bu aşamada ele alınmaktadır. Bu faaliyet kapsamında ortaya çıkabilecek çevresel etkilerin, ekolojik sistemlere nasıl reaksiyon verebileceklerinin belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Olası çevresel etkilerin neler olabileceğine yönelik kapsamlı bir liste hazırlandıktan sonra; bunlardan hangilerinin daha önemli olduğu ve yapılacak ÇED kapsamında detaylı olarak ele alınması gerektiğinin belirlenmesi şarttır.

Bu aşamada ortaya çıkan veriler ÇED çalışmasının sınırlarını da tanımlamaktadır. Gerçekleştirilmesi planlanan projeler için yapılacak ÇED çalışmaları da, genellikle aşağıda belirtilen etkilerin meydana gelebileceği öngörülmektedir:

  • Arazi yeteneği ve üretim kaybı
  • Arkeolojik ve tarihi yapıların kaybı
  • Proje alanındaki estetik değişimler
  • Yüzey ve yer altı sularına ve barajlara etkiler
  • Hava kalitesine etkiler
  • Toprak üstü ve yer altı tüm doğal kaynaklar üzerindeki etkiler.

Çevrenin Mevcut Durumu ve Proje Alanın Analizi

Biyotik: Bir bölgede yaşayan canlıların kendi veya diğer türlerle karşılıklı etkileşimlerini ifade eder. Örneğin beslenme, üreme, avlanma vb. gibi.

Abiyotik: Canlı organizmaların sürekli etkileşim içinde oldukları çevresel koşullardır. Örneğin iklim, toprak, sıcaklık, ışık vb. gibi.

Çevrenin mevcut durumunun analizi, bu alandaki kullanımlar (orman, tarım, maden yatağı, yerleşim, endüstri vb.) ile bunların çevreye etkilerinin belirlenmesi ve etkilerden zarar görecek çevresel faktörlerin saptanmasını gerektirir. Çevre analizlerinde biyotik ve abiyotik tüm ekolojik faktörler dikkate alınmalıdır.

Tahmin Edilen Etkilerin Ölçülmesi ve Modellenmesi

Gerçekleştirilmesi planlanan projeler için ÇED çalışmalarının değerlendirme safhasında önce etkilerin mevcut olan hangi çevresel parametreler üzerinde değişimler yaratacağı hipotezler ortaya konulur. Faaliyetin gerçekleştirileceği alanda, ileride oluşacak olumsuz etkilerin bu faaliyetle ilgili olup olmayacağının belirlenmesi için, öncelikle söz konusu faaliyet dikkate alınmadan çevrenin tam anlamıyla tanımının yapılması gerekmektedir. Bu tanımlamaların elde edilmesinde ise aşağıdaki başlıklar dikkatle ele alınmalıdır:

  • Çevre kalitesi ne durumdadır.
  • Faaliyetin gerçekleşmesi durumunda hangi çevre faktörleri ne oranda zarar görecektir.
  • Faaliyetin yapılacağı alandaki çevre faktörleri projeden ne oranda zarar görecektir.
  • Çevre faktörlerinde oluşacak bu etkiler nasıl değerlendirilecektir.

Alternatiflerin, Çözüm Önerilerinin Değerlendirilmesi

ÇED çalışmasının en önemli aşaması, çevresel açıdan tek tek değerlendirilmiş proje alternatiflerinin kıyaslanması ve ortak bir noktada değerlendirilmesidir. Bu aşamada proje alternatiflerinin ve faaliyet alanlarının kazançları ve kayıpları fayda-maliyet analizleriyle birlikte değerlendirilmekte ve en uygun çözümlerin bulunmasına çalışılmaktadır.

ÇED Raporunun Hazırlanması

Proje alternatifleri kıyaslanıp öneriler oluşturulduktan sonra tüm çalışmaların bir rapor şekline getirilmesidir. ÇED raporunun hazırlanmasına ilişkin ayrıntılı bilgi bundan sonraki başlık altında ayrıca verilecektir.

Karar Verme Süreci

Bu aşamada raporu hazırlama grubunun görevi sona erer ve hazırlanan ÇED raporu doğrultusunda planlanan faaliyetin gerçekleşip gerçekleştirilemeyeceği karar vericilere bırakılmaktadır. Karar vericiler bazı durumlarda yapılan ÇED çalışmasını yetersiz görmekte ve ek çalışmalar yapılması için raporu iade edebilmektedir.

Katılım ve Karar Verme Süreci

Projelerin çevresel değerlendirmeleri sürecinde ilgili tarafların geniş katılımı önem taşımaktadır. Halk çevresel değerlendirme sürecine katılmalı, projeden olumlu veya olumsuz etkilenen gruplar projelerin çevresel değerlendirme sürecindeki adımlardan ve mevcut katılım fırsatlarından haberdar olmalıdır. Çevresel değerlendirme sürecinin sonuçları bu grupların anlayabileceği şekilde kendilerine açıklanmalıdır.

Projenin İzlenmesi ve Denetimi

İzleme ve denetim, yatırım kararı alınması ile başlamaktadır. Bu süreç, inşaat ve işletme sırasında devam etmektedir. Faaliyetin tamamlanmasından sonra yapılan izleme ve denetleme aşamasında;

  • ÇED aşamasında öngörülen etkilerin gerçekten beklentiler kapsamında, zamanda ve tahmin edilen istatistiksel yapıda olup olmadığı.
  • ÇED çalışmasında dikkate alınmamış veya gözden kaçmış herhangi bir etki olup olmadığı.
  • Alınmış olan önlemlerin yeterli olup olmadığı ortaya konulmaktadır.

Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporu

Proje faaliyetleri sırasında çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmelerin tüm olumsuz etkileri göz önünde bulundurularak, çevre kirlenmesine sebep olabilecek artık ve atıkların ne şekilde zararsız hale getirileceğini ve bu hususta alınacak tedbirleri belirten rapordur. ÇED raporu, sürdürülebilir kalkınma hedefi yönünde tahmin ve önleme stratejisinin karar vericiler tarafından izlenmesinde kullanılan bilimsel bir uygulama aracı olarak gösterilebilir. ÇED raporu kapsamındaki çalışmaların en özgün bölümü, projenin olası çevresel etkilerinin irdelenmesi ve olumsuz olacağı saptananlar için alternatif önlemlerin belirlenmesidir. Bunun için, yerinde yapılan incelemelerle elde edilen bütün bulgulara dayanılarak, ÇED için geliştirilmiş özgün bilimsel yöntem ve teknikler kullanılmaktadır.

ÇED raporunun hazırlanmasında, anlaşılabilir dilde yazılmasına ve geniş kapsamlı teknik-bilimsel yaklaşımların ayrıntıları ile ağırlaştırılmamasına dikkat etmek gerekmektedir. Raporda, proje ve faaliyetlerin çevre üzerindeki etkileri, yarar-zarar ve alınacak önlemler, varsayımlar, değer yargıları kesinlikle belirtilmeli ve sonuçlar tablo, şekil ve grafik şeklinde verilmeye çalışılmalıdır.

Bir ÇED raporunda bulunması gereken önemli başlıklar;

  • Proje konusu, tanımı ve hizmet amaçları,
  • Projede kullanılan üretim yöntemleri ve projenin kapasitesi,
  • Projede kullanılan ekipmanların miktarı, özellikleri ve ünitelerin konumu,
  • Projenin teknoloji alternatifleri ve alternatiflerin kabul edilebilirlik durumu,
  • Projenin sosyal ve ekonomik yönden önemi ve gerekliliği,
  • Projeye ilişkin ulusal ve uluslararası standartlar ve yasal durumlardır.

ÇED raporlarında proje faaliyet alanının konumu ile ilgili detaylı bilgilerin bulunduğu bir bölüm bulunmaktadır. Bu bölümde faaliyet alanı tanımlanmakta, harita üzerinde proje alanı ve yakın çevresi gösterilmekte, bu alanının neden seçildiği açıklanmakta, çevredeki diğer tesislerin yoğunluğu ve projeden etkilenme durumları belirtilmekte ve proje alanı için alternatif yer durumları açıklanmaktadır.

  • Proje yeri ve etki alanının mevcut çevresel özelliklerinin bulunduğu bölüm,
  • Proje etki alanı içerisinde kalan yerleşim yerlerinin özellikleri ve nüfus durumu,
  • Doğal kaynak kullanımı ve genel olarak mevcut kirlilik durumu,
  • Proje alanı ve yakın çevresinin toprak kullanım durumu ve özellikleri,
  • Proje alanının erozyon açısından durumu, varsa alınacak önlemler,
  • Proje alanında elden çıkarılması muhtemel tarım arazilerinin büyüklüğü,
  • Kesilmesi muhtemel ağaçların tür ve sayıları, ormanlık alanlara yakınlığı,
  • Madenler ve yakıt kaynakları,
  • Meteorolojik ve iklimsel özellikler,
  • Flora ve fauna özellikleri,
  • Jeolojik, hidrojeolojik ve hidrolojik özellikler,
  • Proje alanı ve yakın çevresinin mevcut trafik durumu,
  • Depremsellik ve doğal afet durumu,
  • Kültürel varlıklar ve rekreasyon alanları ile ilgili verilere yer verilmektedir.

Rapor içerisinde projenin çevresel etkileri ve alınacak önlemler dikkatli ve detaylı bir şekilde verilmelidir. Ayrıca, acil eylem planları, izleme programları, halkın katılımı ile alınan görüş ve öneriler rapor içerisinde bulunmaktadır.

Proje Sahası ve Kapsama Alanında Çevresel Etkilerin Belirlenmesi ve Değerlendirilmesi

Enerji, yaşantımızdaki vazgeçilmez yararların yanı sıra üretim, çevrim, taşınım ve tüketim esnasında büyük oranda dediğimiz karmaşık bütünü meydana getiren ögeler üzerinde etkili olmaktadır. Çevresel etki değerlendirme çalışması, su, hava, toprak, ekosistemler, tarihi ve kültürel çevre ve sosyo-ekonomik ögelerin tümünü bir sistematik çerçeve dâhilinde incelemeli ve yorumlamalıdır. Planlanan bir faaliyetin çevreye yapacağı doğrudan ve dolaylı etkilerinin belirlenmesi amacıyla yapılacak çalışmalarda aşağıdaki bazı hususlara dikkat edilmelidir:

  • Kirleticinin çeşidi ve miktarının tespiti
  • Mevcut yüzey suları ve yer altı su kaynaklarının potansiyeli ve su kalitesinin belirlenmesi
  • Mevcut hava kalitesinin, hava kirliliği yayılma potansiyelinin tespiti
  • Emisyon envanterlerinin çıkartılması
  • İncelenen yöreye özgü kirlilik problemlerinin ortaya konulması
  • Meteorolojik bilgilerin toplanması
  • Uyulması gereken su, hava ve toprak kalitesi standartları ve yönetmeliklerinin belirlenmesi
  • Gürültü, koku ve görüntü kirliliği gibi estetik problem oluşturacak parametrelerin tespit edilmesi
  • Kuruluş ve inşaat aşamasındaki etkilerin saptanması
  • Akarsu, göl, deniz ve yer altı sularının kalitesinde beklenen değişimlerin belirlenmesi
  • Ekolojik durumun belirlenmesi
  • Nadir ve yok olmaya başlamış türlerin tespiti
  • Ekosistem amenajmanının çıkarılması ve koruma önlemlerinin belirlenmesi
  • Bilinen ve potansiyel kültürel kaynakların tanımlanması
  • Sosyo-ekonomik çevresel durum envanterinin çıkarılması ve kritik sosyo-ekonomik faktörlerin tanımlanması
  • Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi

ÇED çalışmalarında üzerinde durulması gereken en önemli konulardan birisi faaliyet alanında mevcut olan canlı türleridir. Ekolojik açıdan konuya bakıldığında ÇED çalışması yapılacak alanda mevcut ekosistemin belirlenmesi çalışmanın ilk basamağını oluşturmaktadır. Fauna ve florayı değerlendirmek için ekolojik analizlere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle de ekolojik örnekleme ile kommunite ve populasyonlar hakkında kapsamlı veriler toplanmaktadır. Bu veriler ÇED raporunda tablo ve grafiklerle sunularak raporun içeriğinin daha iyi anlaşılması sağlanmaktadır.

Fauna: Belirli bir coğrafi alanda bulunan hayvan türlerinin tümü.

Flora: Belirli bir coğrafi alanda bulunan bitki türlerinin tümü.

Populasyon: Belirli bir bölgede yaşayan aynı türe ait bireyler topluluğudur.

Kommunite: Belirli bir bölgede yaşayan birbirleriyle ilişki etkileşim halinde olan farklı türlere ait popülasyonların tümüdür.

Kümülatif Çevresel Etki Değerlendirmesine (KÇED) Genel Bir Bakış

Bir eylem veya proje faaliyetinin geçmişteki, mevcut veya gelecekteki başka insan faaliyetleri ile birlikte çevrede yol açtığı değişikliklerin bileşke etkisine kümülatif etkiler denir. KÇED ise; bu etkilerin bir değerlendirmesidir (S:195 Şekil 8.7). Uygulamada, kümülatif etkilerin değerlendirilmesi ÇED’de kullanılan geleneksel yaklaşımlardan farklı değerlendirme kavramlarının dikkate alınmasını gerektirir. Bu kavramlardan bazıları şunlardır:

  • Geçmiş ve gelecekteki daha uzun bir zaman dilimi içerisindeki etkilerin değerlendirilmesi,
  • Hem ilgili proje hem de geçmişteki ve öngörülebilir gelecekteki başka eylemler ile etkileşimler sebebiyle Değerli Ekosistem Bileşenleri (DEB) üzerindeki etkilerin dikkate alınması,
  • Sadece yerel ve doğrudan etkilerin dışındaki etkiler de göz önünde bulundurularak önem derecesinin değerlendirilmesi,
  • Daha geniş bir alandaki yani bölgesel etkilerin değerlendirilmesi.

Değerli Ekosistem Bileşenleri (DEB): Projeyi öneren kuruluş, kamuoyu, bilim insanları veya değerlendirme sürecinde yer alan kamu idaresi tarafından kültürel değerlere veya bilimsel kaygıya dayalı önemli olarak kabul edilen çevrenin bir parçası.

Türkiye’deki ÇED Yönetmeliği korunması gereken alanlar belirli bir ölçüye kadar ele alınmaktadır. Genel olarak, DEB’lerin seçiminde aşağıdaki hususlar daha da ağırlık kazanmıştır. Bunlar:

  • Sahadaki, yerel ve bölgesel çalışma alanlarındaki varlık düzeyi
  • Ekolojik önem
  • Yerli türler
  • Risk
  • Hassasiyet
  • Ekolojik sürdürülebilirlik
  • İnsan sağlığı
  • Sosyoekonomik önem
  • Koruma durumu
  • Veri mevcudiyeti
  • Toplum için kültürel miras özelliği bakımından önemi

Etkileşim şeklinde meydana gelen kümülatif etkiler, eylemler arasında, eylemler ile çevre arasında ya da çevre bileşenleri arasında.

Bir sebep veya kaynak ile etki arasındaki bu süreçler genellikle bir dolaylı veya kümülatif etki değerlendirmesinin odak alanını oluşturur.

Bir süreç boyunca görülen bileşik etkilerin büyüklüğü; bireysel etkilerin toplamına eşit olabilir (toplamsal etki) veya artan etki (sinerjistik etki) ile sonuçlanabilir. Böylece ÇED tarafından göz ardı edilebilen bazı etkilerinde değerlendirmeye alınması sağlanabilmektedir.

ÇED Çalışmalarında Kullanılan Bazı Yöntemler

Gerçekleştirilmesi planlanan faaliyete ilişkin kapsam ve etkilerin belirlenmesi için ÇED çalışmalarında kullanılan çeşitli yöntemler bulunmaktadır. Bu yöntemleri genel olarak iki başlık altında toplayabiliriz.

Çalışmanın eleme ve kapsam belirleme aşamasında kullanılan ve genellikle sayısal verileri sağlayan yöntemler metodolojik, etkilerin değerlendirilmesinde kullanılan yöntemler ise teknikler olarak değerlendirilmektedir.

Unutulmamalıdır ki; belirtilen tüm yöntemlerden istenilen sonuçların alınabilmesi için en önemli koşul doğru ve amaca uygun verilerin toplanmasıdır. ÇED çalışmalarında kullanılan bazı yöntemler ve tanımları aşağıda verilmiştir;

Örtmeler Yöntemi: Durumu araştırılan bölgenin farklı özelliklerine ait bilgileri içeren haritalar üst üste getirilerek ortak değerlendirmeye alınırlar. Her haritada incelenen parametrelerin çevresel de Bu yöntem özellikle çevresel yönden duyarlı alanların belirlenmesinde önemli katkılar sağlamaktadır. Özellikle görsel algılamayı kolaylaştıran bir yapısı olduğu için elde edilen ÇED çalışması sonuçlarının uzman olmayanlar tarafından da anlaşılmasını kolaylaştıran bir yöntemdir. Yeri çeşitli renk tonlarında belirtilir. Bu haritaları üst üste koyulmasıyla bütünsel bir değerlendirmenin yapılabilmesi sağlanır.

Kontrol Listeleri Yöntemi: Herhangi bir faaliyetten doğabilecek doğrudan veya dolaylı etkileri içeren listeler ve değerlendirilmesinden oluşmaktadır. Metodun en önemli avantajı, bir ÇED çalışması kapsamında iyi hazırlanmış listeler kullanılmak kaydıyla, herhangi bir etkenin gözden kaçırılma olasılığı azalmaktadır.

Etkileşim Matrisleri Yöntemi: Kontrol listeleri yöntemine bir boyut daha ilave ederek daha ayrıntılı değerlendirmeleri mümkün kılmaktadır. Matrisin bir ekseninde projenin faaliyetleri diğer ekseninde ise çevresel faktörler sıralanmaktadır. Oluşan matris, planlanan faaliyetin tüm etkilerinin bir bakışta görülebilmesini sağlaması açısından yararlıdır.

Uyarlamalı Çevresel Değerlendirme Yöntemi: ÇED uygulamalarında yeni sayılabilecek bir yaklaşımdır. Yöntem yoğun matematiksel model kullanımına dayanmaktadır. Bu yöntem çevre konusunda uzmanlaşmış kişilerle bilgisayar ve matematiksel modelleme uzmanları birlikte çalışırlar.