ENGELLİLERDE RUH SAĞLIĞI - Ünite 8: Çifte Dezavantaj Durumları ve Ruh Sağlığı Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 8: Çifte Dezavantaj Durumları ve Ruh Sağlığı
Giriş
Engelli bireylerin toplumsal eşitsizlik yaşayabileceği durumları şu şekilde sıralanabilir:
- Cinsiyeti,
- Gelir durumu,
- İstihdamı,
- Sosyal güvencesi,
- Meslek edinmesi,
- Eğitimi,
- Serbest zamanını değerlendirmesi,
- Sosyal çevreye dahil olması,
- İhtiyaçlarının karşılayabilmesi,
- Sağlık desteği alması,
- Sosyal ilişkileri ve sosyal rolleri yerine getirmesi,
Dezavantajlı Gruplar Olarak Engelli Kadınlar, Çocuklar ve Yaşlılar
Bireyin engelinin yanında kadın, çocuk veya yaşlı olması onu çifte dezavantajlı duruma getirebilmektedir.
Engellilik ve Kadın Olmak
Engelinden dolayı ayrımcılık yaşayan kadınlar bu duruma ek olarak cinsiyetlerinden kaynaklı olarak da ayrımcılığa maruz kalabilmektedirler. Kadınlar tüm toplumlarda engellerle karşılaştıkları, daha az kaynağa, fırsata, hizmete eriştikleri bir gerçektir. Engelli kadınlar ailelerinden ve toplumdan daha az destek görmekte ve daha az hizmet almaktadır. Bununla birlikte engelli kadınların ekonomik olarak erkek engellilere göre daha bağımlı oldukları, okuryazarlıkta erkeklerden daha geride oldukları, iş durumlarının sınırlandırılmış olduğu görülmektedir. Bunların dışında engelli kadınlar erkeklere oranla fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddete ve istismara daha çok uğramaktadırlar.
Engelli birçok kadın bakıma ihtiyaç duymaktadır. Bakım sırasında bakım veren tarafından fiziksel, duygusal, sözel ya da cinsel şiddete maruz kalabilmektedirler. Maruz bırakıldıkları şiddet çoğu zaman gizli kalmakta ve sürekli olmaktadır. Bu durum ciddi ve süreğen problemlere yol açmaktadır. Çifte dezavantajlı engelli kadınlar; depresyon, kendilik algılarını yitirme, uykusuzluk, yeme bozukluğu, kendini değersiz hissetme ve kimseye güvenmeme gibi ruhsal sorunlar yaşayabilmektedirler.
Engellilik ve Çocuk Olmak
Çocukluk döneminde yaşanan travmalar bakım verenler, akranları ya da yabancılar tarafından çocuğa uygulanan tüm duygusal, fiziksel ve cinsel davranış, ihmal ve ticari amaçlı sömürüyü kapsamaktadır. Bütün bunlar çocuğun fiziksel ve psikolojik sağlığına zarar verir. Aynı zamanda sosyal gelişimini de engeller. Aile ortamında bulunan olumsuzluklar dezavantajlı konumda olan engelli çocuklar için ek bir risk oluşturabilmektedir.
Çocuk ihmali; çocuğun beslenme, giyinme, barınma gibi en temel fiziksel gereksinimlerinin; korunma ve güvenlik gibi duygusal ihtiyaçların; uyaran, sosyal etkileşim ve yaşa uygun olarak otorite ihtiyacı gibi psikososyal gereksinimlerin görmezden gelinmesi, karşılanmamasıdır.
Zihinsel engelli çocukların bellekleri yetersizdir. Çok çabuk unuturlar, uzun süreli belleklerini kullanmakta güçlük yaşarlar. İşitsel ve görsel algıda problemleri vardır. Dolayısıyla ailelerin, bakıcıların ve eğitimcilerin çok iyi gözlemci olması gerekir. Böylece engelli çocukların ruh sağlığını örseleyici durumların önüne geçilebilir.
Kaynaştırma eğitimine devam eden engelli çocuklar, arkadaşları, onların anne-babaları, öğretmenleri ve okul yönetimi tarafından istenmeyebilirler. Bu durum engelli çocuklarda okula ilgisizlik, yalnızlaşma, antisosyal davranışlar, dikkat eksikliği, altını ıslatma, tırnak yeme, şiddet ve saldırganlık gibi çok çeşitli davranışlara yol açabilmektedir. Engelli çocukların sosyalleşmeleri sağlanarak bu problemli davranışlar azaltılabilir.
Engellilik ve Yaşlı Olmak
Yaşlılık dönemi “5Y” ile ifade edilebilir.
- Yalnızlık-yoksunluk
- Yetkinsizlik
- Yetersizlik
- Yoksulluk
- Yeti yitimi
Yaşlı engelli bireylerin eşleri ya da hayatlarındaki diğer önemli yaşıtları ile bir arada olmaları onların dayanma gücünü ve iyi oluşunu artırabilmektedir.
Engelli yaşlılar her zaman umutsuzluk ve karamsarlık içerisinde olmayabilirler. Benliği ile bütünleşmiş bireyler geçmişlerine dair pişmanlıklara odaklanmak yerine, olumlu ve olumsuz yaşantılarıyla geçmişlerini kabul edip şu ana odaklanırlar. Yaşlılıkta yaşanan uyum sorunları engelli yaşlıda kaygı düzeyini arttırmaktadır.
Yaşlı ve engelli bireylerde sosyoekonomik durumları düşük ise zorlanmalar yaşayabilmektedirler. Hatta bu durum hayatta kalmalarını dahi etkileyebilmektedir.
Engellilik ve Sosyoekonomik Durumun Düşük Olması
İnsanların eşit olduğu kabul edilse de bireylerin cinsiyet, yaş, ırk, bedensel özellikler, toplumsal statü, gelir, din ve inanç, etnik ve aile kökenine göre farklılıklarından söz edilebilir. Bireylerin sahip oldukları farklılıklar üyeleriyle benzer özellikler gösteren toplumlarda sorun teşkil edebilmekte ve bu da farklılıklara sahip bireylerin dışlanmasını beraberinde getirebilmektedir.
Toplumsal İşleyiş ve Engelli Birey
Sosyoekonomik durumun düşüklüğü ile birleşen engellilik durumu birey için çifte dezavantaj yaratmaktadır. Sosyoekonomik durumun etkilerinden biri engelli bireyleri toplumdan ayrı tutulan veya merhamet duyulan varlıklar olarak görülmesiyle okula gitmelerini ve okullarını bitirmelerini engellemektedir. Aynı zamanda okul ortamında ötekileştirilerek şiddet ve istismara uğrayabilmektedirler.
Engelli yetişkinlerin uygun işlerde çalıştırılma oranı çok düşüktür. Engellilerin yeterli sağlık hizmeti alamamaları, barınma problemleri, ulaşım sorunları, yoksulluk gibi ciddi sorunları bulunmaktadır. Bu sorunlar çözülmediğinde bireyler sosyal yalıtılmışlık yaşayarak kendilerine saygıyı yitirebilirler. Öz güvenleri zedelenebilir, sosyal yeteneklerini geliştiremeyebilirler.
Ailenin İşleyişi ve Engelli Birey
Ailelerin sosyoekonomik düzeyleri engelli bireyler açısından büyük öneme sahiptir. Engelli bireyler ekonomik yaşama göreceli olarak daha az katılırlar. Buna karşın ihtiyaçları, sağlık ve eğitim giderleri daha çok olabilmektedir. Ailenin sosyoekonomik açıdan düşük seviyede olmasından dolayı çoğu zaman okullarda diğer ebeveynler ve çocuklar tarafından dışlanmaya maruz kalabilmektedirler.
Engelli bireyler için grup eğitiminin yanında bireysel eğitim de son derece önemlidir. Maddi güçlükler nedeniyle bireysel eğitim imkânı bulamayan engelli çocukların gelişimlerine ket vurulmakta bizzat paranın yokluğu eğitimi engelleyebilmektedir.
Ailenin ekonomik koşulları iyi olmadığı için engelli bireyler ağır veya uygun olmayan işlerde çalışabilmektedir. Uygun olmayan çalışma koşulları bu bireylerin hem daha fazla yıpranmasına hem de eğitim ve sağlık olanaklarından yararlanmasına yeteri kadar destek olamayabilir.
Düşük kültürel düzeye sahip anne babaların çocuklarının durumunu anlamaları, gerekli desteği verebilmeleri oldukça zordur. Bu nedenle ailenin hem ekonomik hem de eğitim yönünden desteklenmesi büyük önem taşımaktadır.
Engellilik ve LGBT
Toplumda genel olarak insanların kadın ve erkek olarak algılanması ve buna uygun davranmaları beklenmektedir. Ancak bundan farklı cinsel yönelime sahip bireylerin varlığı toplumda bu bireylerin dışlanmalarına yol açabilmektedir. Engelli bireylerin farklı cinsel yönelimleri olması onlara ek bir dezavantaj yaratmaktadır.
Cinsellik ve Toplumsal Cinsiyet
Cinsellik, bireyin söyleyip yaptıklarını yansıtan, kimlik, benlik saygısı ve kendilik algısının birleşiminden oluşan bir özelliktir. Cinsellik bireyin kendi kendini tanımlamasıyla sınırlı olmayıp toplumun bireye bakışıyla da yakından ilgilidir.
Geleneksel Cinsiyet Rolü: Geleneksel toplumsal yapı içinde yaygın bir şekilde erkeksi (masculine) ya da kadınsı (feminine) olarak tanımlanan davranışları, tutumları, değerleri, düşünme biçimlerini, konuşma ya da yürümeyi, giyinmeyi ve kişinin bedenini süslemesini kapsayan özellikler toplamıdır.
Bireyler toplum içinde kadın ve erkeğin nasıl davranmaları gerektiğini öğrenirler. Günümüzde cinsiyete bağlı rollerin kesin çizgilerle ayrılmadığı görülmektedir.
Cinsiyet rolü beklentisi doğal gelişim gösteren bireyler için geçerli olduğu kadar engelli bireyler için de geçerlidir. Ancak bireylerin biyolojik cinsiyetlerine geleneksel roller bağlamında uygun davranmamaları toplumsal olarak yadırganabilmektedir.
Engelli Birey ve Farklı Cinsel Yönelimler
Bireyler heteroseksüel doğdukları gibi eş cinsel olarak da doğabilirler. Doğal olarak cinsel yönelimlerine uygun davranışlar gösterirler. Bunun engellenmesi durumunda bireyler mutsuz olurlar.
Toplumda engelli olmak cinsellik dışı olarak algılanmaktadır. Oysa engelli bireyin herhangi bir birey gibi cinsel birer varlık olduğu ve cinsel ihtiyaçlarının bulunabildiği göz ardı edilmemelidir.
Engellilerde cinselliğin göz ardı edilmemesi gerekir. Toplumda LGBT kendi başına dışlanırken bir de engelle birleşince bu bireylerin kabulünü azaltarak olumsuz tutumlarla karşılaşma riskini artırabilmektedir.
Homofobi: Eş cinsellik, biseksüellik ve transseksüellik gibi farklı cinsel yönelimleri veya kimlikleri bulunan insanlara yönelik olumsuz duygular, tutumlar ve/veya davranışlardır.
LGBT bireyler çok küçük yaşlardan başlayarak homofobik tutumlarla karşılaşabilmektedirler. Okulda akran zorbalığı, şiddet, ihmal ve istismar gibi travmatik yaşantılara maruz kalabilmektedirler. Bu bireyler küçük yaştan itibaren aile, akraba, arkadaşlar ve toplumun geneli tarafından “normalleştirme” çabasına maruz kalabilmektedirler.
Engelli bireylerin özellikle zihinsel engellilerin cinsellikleri göz ardı edilip genel olarak toplumda cinsiyetsiz (asexual) ya da cinsel bağımlı (hypersexual) oldukları ya da heteroseksüel oldukları varsayılmaktadır. Zihinsel engelli bireylerin büyük çoğunluğu cinsel davranışlarla ilgili çok sınırlı bilgiye sahiptirler. Ya da hiçbir bilgileri bulunmamaktadırlar. Cinsel ifade ile ilgili rol modelleri olmamaktadır. Aynı zamanda diğer bireylerce cinsel ihtiyaçları olabileceği düşünülmemektedir. Bu bireyler toplumsal yaşama tam katılım sağlayamadıkları için güvenli cinsel seçimler yapamamaktadırlar. Hatta kendi cinsel kimliklerini bulma fırsatı yakalayamamaktadırlar. Bu nedenle cinsel yaşamları ve ruh sağlıkları için cinsel eğitim almaları büyük önem taşımaktadır.
LGBT sadece zihinsel engellilerde değil farklı engel gruplarında da görülebilmektedir. Toplum tarafından kabul edilmekte zorlanan bu bireyler diğer çifte dezavantaja sahip engellilerde olduğu gibi toplumun bir üyesi olduklarını hissedemeyebilirler. Depresyon, sosyal yalıtılmışlık, yalnızlık, kaygı, panik gibi birçok psikolojik sorunları yaşayabilmektedirler.