ENGELLİLERDE RUH SAĞLIĞI - Ünite 7: Engelli Bireylerde Psikolojik Sorunlarla Başa Çıkma ve Psikolojik Müdahale Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 7: Engelli Bireylerde Psikolojik Sorunlarla Başa Çıkma ve Psikolojik Müdahale

Giriş

Ülkemizde engelli bireylerin genel nüfusa oranı yaklaşık olarak %10’dur. Tahminen 8 milyon engelli birey toplumun içinde yer almaktadır. Toplumun bir parçası olan engelli bireyin ailesinin 4 kişiden oluştuğu varsayılırsa 32 milyon kişi engellilikten etkilenmektedir.

Engelli Bireyin Psikolojik Yaşantılarına Yaklaşım

Engelli bireylerin yaşadıkları psikolojik sorunlar onların biyolojik özelliklerinden kaynaklandığı düşünülebilir. Bu durumda müdahale biçimi onların bu biyolojik sorunlarını ortadan kaldırma yönünde olacaktır. Yaşanan sorunlar toplumsal veya ailesel faktörlerden kaynaklandığı kabul edilebilir. Bu sorunların çözümü için ise toplumsal düzenlemeler yapılmalı ya da aileye müdahale edilmelidir. Engelli bireylerin ruh sağlığı söz konusu olduğunda bu yaklaşımlardan yola çıkarak iki model geliştirilmiştir. Biri medikal model diğeri ise biyopsikososyal modeldir.

Medikal Model ve Engelli Bireyin Ruh Sağlığı

Medikal modele göre engellilik bireyin yetersizliğinden ve patolojisinden kaynaklanmaktadır. Bu model engellilik durumunu sağlık problemi olarak ele alır. Bir taraftan sorunlar karşısında yeni çözümler üretirken diğer taraftan ayrımcı ve damgalayıcı tutumlar geliştirilmesine neden olmaktadır. Medikal modelde engelli bireyleri ilgilendiren konularda başkalarının görüşlerinin dikkate alınması, engelsiz bireylerin onlar adına karar vermeleri onların psikolojik açıdan yıpratabilmektedir. Engelli bireylerin “farklı” olarak görülmesi ve bu farklılıklara yönelik geçici çözümler üretilmesi sosyal sorunları görmezlikten gelmeye yol açmış olabilir. Medikal model engelli bireyleri “normlardan farklı” bireyler olarak değerlendirmektedir. Bu nedenle engelli bireylerin sadece tıbbi desteğe ihtiyaçları olduğunu belirtmektedir. Yapılan çalışmalar engelli bireylerin sosyal ve psikolojik gereksinimleri olduğunu kanıtlamıştır.

Biyopsikososyal Model ve Engelli Bireyin Ruh Sağlığı

Engelli bireyler toplumsal yaşam içinde bakım, ekonomik problemler ve psikolojik sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Yaşanan en büyük sorun ise engelli birey ve ailesinin toplum içine çıkma konusunda güçlük çektiği, utandığı ve sosyal olarak dışlanmasıdır. Yapılan araştırmalar engelli bireylerin de doğal gelişim gösteren bireyler gibi psikolojik ihtiyaçlarının ve sorunlarının olduğunu göstermiştir. Bu ihtiyaç ve sorunlar onların mutsuz, depresif veya acı içinde olabileceklerini ortaya koymaktadır. Fiziksel engelli bir birey toplum içinde kendini güçsüz algılaması sonucunda yaşamdan daha az doyum alabilmekte, kaygı ve depresyon yaşayabilmekte ve düşük benlik saygısı geliştirebilmektedir. Zihin engelli ve öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklar sosyal ipuçlarını fark etme ve işlemede, sosyal ilişkiler geliştirme konusunda güçlük yaşamaktadırlar. Bu durum onların yalnızlık yaşamasına neden olmaktadır. Ailenin, aile üyelerinden birinin engelli olması durumuna verdiği tepki son derece önemlidir. Ailenin bir üyesinin bir sorun yaşamasının ailenin bütün üyelerini olumsuz yönde etkileyeceği ve ailenin işlevini bozabileceğidir.

Engelli bireylerin sosyal yaşamda karşılaştığı güçlükler hem sosyal yaşamı zorlaştırmakta hem de engelli bireylerin psikolojik iyi olma halini tehdit etmektedir. Bunun sonucunda depresyondan başlayıp intihara kadar gidebilen çok geniş etkiler görülebilmektedir. Bu etkilerin yol açabileceği zararları azaltmak veya ortadan kaldırmak için çevresel ve toplumsal düzenlemeler yapılmalıdır. Ayrıca engelli bireyler ve aileleri için psikolojik destek sağlanmalıdır.

Ruhsal Sorunların Başlıca Kaynakları

Engelli bireylerde gözlenen psikolojik sorunların kaynakları; biyolojik, psikolojik ve toplumsal olmak üzere üç ana kategoride sınıflandırılabilir.

Biyolojik Etkenler kategorisinde bireyin genetik yapısından veya fiziksel durumundan kaynaklanabilecek sorunlar sınıflandırılmıştır. Bireyin yaşadığı sağlık problemleri bireyin psikolojik durumunu doğrudan olumsuz etkilediği gibi bireyi uzun süreli tedavilere ve başka insanlara bağımlı kılması bakımından yaşam kalitesini dolaylı biçimde de etkileyebilmektedir.

Bireyin bedensel, görme ve işitme yetersizlikleri de psikolojik sorunlara yol açabilmektedir. Ayrıca beslenme yetersizliği, yutma ve çiğnemede yaşanabilecek güçlükler, enfeksiyonlar ve fiziksel travmalar da bireylerin psikolojisini olumsuz yönde etkileyen biyolojik faktörlerdendir.

Psikolojik Etkenler denilince engelli bireylerin çocukluk döneminden başlayarak yaşamı boyunca karşılaşabileceği olumsuz durumlar akla gelmektedir. Bu olumsuzluklara maruz kalma onların ruh sağlığına zarar verebilmektedir. Ailenin engelli bireyi ihmal etmesi, görmezden gelmesi kadar engelli bireyi aşırı koruması ve aşırı engelleyici davranışlar sergilemesi de bireyin psikolojik iyi olma halini olumsuz etkilemektedir.

Toplumsal Etkenler arasında toplumda engelli bireylere yönelik yeterli ölçüde farkındalığın oluşmaması ve çevre şartlarının engelli bireylere yönelik geliştirilmemesi sayılabilir. Toplumsal sorunlarla başa çıkmak için gerekli olan sosyal ve psikolojik mekanizmaların büyük bir çoğunluğuna engelli bireyler sahip değillerdir. Bu nedenle toplumsal faktörler engelli bireyleri doğal gelişim gösteren bireylere oranla daha yoğun ve daha fazla etkileyebilmektedir.

Engelli Bireylerin Yaşamında Öne Çıkan Psikolojik Sorunlar ve Hastalıklar

Engelli bireylerin psikolojik sorunlarının değerlendirilmesinde doğal gelişim gösteren bireylerden farklı olarak iki temel değişkenin göz önünde bulundurulması gerekir. Birincisi psikolojik değerlendirme için engelli bireylerin kronolojik değil gelişimsel yaşlarının temel alınması ikincisi ise bazı problem davranışların öğrenme yoluyla edinilmiş olabileceğidir.

Stres genel anlamıyla, bireylerin huzur ve mutluluğu için tehlike işareti veya uyarı olarak algılanan ve yetersiz bir şekilde ele alınan olaylara gösterilen belirgin olmayan fizyolojik ve psikolojik tepkidir. Stresin belirtileri dört başlıkta incelenebilir. Bunlar; davranışsal, psikolojik, fiziksel ve zihinsel belirtilerdir.

Bireyin kendini sürekli yorgun ve halsiz hissetmesi, sürekli baş ağrısı yaşaması, tansiyon, şeker ve kalp atış düzeyinde dengesizlik, aşırı veya çok az yemek yeme stresin gözlenebilen fiziksel belirtilerindendir.

Bireyin kolay öfkelenmesi, olaylara aşırı tepki göstermesi, çabuk sıkılma ve etkinliklerden zevk almama, sürekli ölüm korkusu hissetme, içine kapanma, kimseyle iletişim kurmama, yoğun tedirginlik duygusu yaşama psikolojik stresin belirtilerindendir.

Davranışsal belirtiler fiziksel belirtiler gibi kolayca gözlenebilirler. Ancak fiziksel belirtiler kontrol dışı iken davranışsal belirtiler birey tarafından kontrol edilebilir. Bireyin yüksek sesle ve hızlı biçimde konuşması, tırnak yeme ve diş gıcırdatması, sürekli hata yapması, çalıştığı işe gitmemesi ya da sürekli gecikmesi bazı gözlenebilir davranışlardandır.

Stresin zihinsel belirtileri şu şekilde sıralanmıştır: Konsantrasyon güçlüğü yaşama, karar vermede güçlük çekme, unutkanlık ve hafızanın zayıflaması, sürekli hayal kurma, olaylar karşısında çok yönlü düşünememe.

Stresin sonuçları bireyden bireye farklılık gösterebilir. En belirgin sonucu; yoğun ve süreğen stresin bireyin sosyal destek ağlarını kaybetmesine neden olabileceğidir. Stres veya kaygı kontrol edilemediğinde iş verimliliğinin düşmesi, sağlık giderlerinin artması, suç ve suç ile ilişkili davranışların arttığı görülmektedir. Stres veya kaygının olumlu etkileri de olabilmektedir. Stres ya da kaygı bireyin hayatta kalma ve başarılı olma olasılığını genellikle artırır.

Depresyon bireyin dünyayı algılama biçimlerini olumsuz yönde etkilemektedir. Depresyon; bireyin duygu durumunu olumsuz yönde etkileyen, süreğen olan ve tekrar edebilen bir duygu durum bozukluğudur.

Depresyon belirtileri şu şekilde sıralanabilir: Bireyin genel olarak kendini çökmüş ve bunaltılı bir ruh halinde görmesi, hal ve hareketlerde yavaşlama, yapılan iş ve hareketlerden çok çabuk yorulma, isteksiz yapma ya da işi yapmaktan kaçınma, zevk alarak yaptığı işlerden eskisi kadar zevk almama, sürekli dikkat dağınıklığı yaşama, konsantrasyonda güçlük çekme, kendini olumsuz olarak değerlendirme, kendini değersiz algılama, geçmişte yaptıklarından pişmanlık duyma, geleceğe karşı umutsuz düşünme, uyku ve yeme düzeninde bozulmalar, hiç çaba sarf etmeden aşırı kilo kaybetme veya kilo alma, cinsel açıdan isteksizlik yaşama, intihar düşüncesine kapılma.

Engelli bireylerin göstermiş olduğu depresyon belirtilerinin doğal gelişim gösteren bireylerden tek farkı, söz konusu belirtilerin engelli bireyin gelişimsel yaşının özellikleri ile sınırlı olmasıdır.

İntihar , intihar eylemi ve intihar girişimi olarak ikiye ayrılır. İntihar eylemi, bireyin bilinçli olarak ve kendi isteği ile yaşamını sonlandırmasıdır. İntihar girişimi ise bireyin kendisini yok etme, zarar verme, zehirleme amacıyla gerçekleştirdiği ölümcül olmayan tüm istemli girişimlerdir. İntihar ile ilgili risk etkenleri şöyle sıralanabilir: Cinsiyet, yaş, sosyoekonomik düzey, eğitim, travmatik yaşam olayları. Bütün bunlar göz önüne alındığında engelli bireylerin doğal gelişim gösteren bireylere oranla daha fazla intihar etme eğiliminde olabilecekleri söylenebilir.

İhmal ve İstismar birçok ülkenin ortak sorunudur. Özellikle çocuk istismarı diğer yaş gruplarına göre daha fazladır. Bunun en önemli nedeni çocukların korunmasız olmalarıdır. Doğal gelişim gösteren çocuklarla engelli çocukların maruz kaldıkları istismar davranışları benzerdir. İstismar ya da ihmale maruz kalan çocukların beyinleri daha az gelişmektedir. Ayrıca yapısal sorunlar ortaya çıkabilmektedir. İhmal ve fiziksel istismara uğrayan çocuklarda öfke ve saldırganlık, madde ve alkol bağımlılığı, kaygı ve kişilik bozukluğu, dikkat eksikliği, hiperaktivite gibi bazı psikiyatrik bozukluklar görülebilmektedir.

İstismarın fiziksel, duygusal ve cinsel olmak üzere üç ana türü vardır. Fiziksel istismar gözlenebilen istismar türüdür. Çocuğa dayak atma, vurma, itme, bir nesneyle dövme ve zarar verme fiziksel istismar davranışlarındandır.

Çocuklara yapılan fiziksel istismarın tek etkisi çocuğun fiziksel zarar görmesi değildir. Fiziksel istismara uğrayan çocukların tamamı bu istismardan duygusal olarak da etkilenir.

Duygusal istismar, çocuğa bağırma, aşağılama, küfretme, tehdit etme ve korkutma, değersiz olduğunu hissettirme davranışlarını içermektedir. Genellikle fiziksel istismar ile duygusal istismar beraber görülmektedir. Dolayısı ile çocuk üzerindeki etkileri daha da ağır olmaktadır.

Cinsel istismar, bireyin başka bir birey tarafından cinsel haz duymak amacıyla zor kullanarak veya ikna edilerek kullanılması ya da başkalarının bu amaçla bireyi kullanmalarına izin verilmesidir. Cinsel istismara uğrayan engelli bireylerde görülebilecek belirtiler şunlardır:

  • Maruz kaldığı istismardan dolayı kendini suçlama
  • İstismar sonucunda cezalandırılmaktan, öldürülmekten ya da zarar görmekten korkma
  • Benlik saygısına ilişkin olumsuz düşüncelere kapılma
  • Anksiyete ve depresyon yaşama
  • Kendisini kirlenmiş ve lekelenmiş olarak görme
  • İnsanlara güven duyma konusunda problem yaşama, çekinme ve utanma
  • İçine kapanma ya da saldırgan davranışlar geliştirme
  • İnsanlardan olabildiğince uzak durma

Uzmanlar, yardımcı personel ve birincil bakıcılar çocuğun sessizleştiğini, korku ve kaygı içinde bulunduğunu fark ettiğinde istismar türlerinin hepsinden şüphe duymalıdırlar. Bu durum hemen yetkili makamlara bildirilmeli ve zaman kaybetmeden gerekli önlemler alınmalıdır.

Engelli Bireylerin Yaşayabileceği Psikolojik Sorunlarla Başa Çıkma Yöntemleri ve Psikolojik Müdahale

Engelli Bireylerde Yaşanabilecek Psikolojik Sorunlarla Başa Çıkma Yöntemleri

Genel anlamıyla başa çıkma, bireyin karşılaştığı herhangi bir olumsuz durumu veya güçlüğü yenmesi ve bu durumlar karşısında göstermiş olduğu davranışsal ve bilişsel tepkiler olarak tanımlanmaktadır.

Stresle Başa Çıkma Yöntemleri: Bireylerin stresle başa çıkma tutumları ve davranışları bireysel özellikleri, içinde bulunduğu sosyal çevre tarafından yoğun bir şekilde etkilenir. Engellilerde stres yaratan durumlara şu şekilde yaklaşılmalıdır:

  • Engelli bireylerin bireysel özelliklerini fark etmelerinde ve neler yapabilecekleri konusunda onlara destek olunabilir.
  • Gevşeme ve nefes teknikleri öğretilebilir.
  • Stres yaratan düşünceleri unutması sağlanmalıdır.
  • Ilık banyo yapması sağlanabilir.
  • Engel durumuna uygun fiziksel etkinlikler yaptırılabilir.
  • Yeterli ve dengeli bir şekilde beslenmesi sağlanabilir.
  • Yaşam alanlarında ortam düzenlemesi yapılarak hareket özgürlüğü sağlanabilir.
  • Bireylerin ihtiyaç duyduğu araç gereçler temin edilebilir.
  • Engelli bireylerin yapabilecekleri işlerde çalışmaları için olanaklar sunulmalıdır.
  • Engelli bireylerin toplumsal yaşama katılımı sağlanmalı, onlara saygı duyulmalı ve stres oluşturabilecek durumlar ortadan kaldırılmalıdır.

Gevşeme egzersizleri ve fiziksel egzersizler bireysel olarak öğrenilip yapılabilecek etkili stresle başa çıkma yöntemleridir. Stresle başa çıkma yöntemlerinden bir diğeri zihin ile ilgili olanlardır. Engelli bireylere gelişimsel düzeyleri temel alınarak öğretilebilir ve etkin bir şekilde kullanmaları sağlanabilir.

Başa Çıkma Yöntemleri: Depresyonla başa çıkmada kadınlarla erkekler arasında farklılıklar vardır. Kadınlar daha çok yemek yeme, sigara içme, sosyal destek arama ve ağlama gibi duygusal temelli yöntemler kullanırlar. Erkekler ise agresifleşme, madde kullanımı veya problemleri görmezden gelme gibi yöntemleri tercih ederler.

Depresyon, bireysel çabalarla üstesinden gelinebilecek bir durum değildir. Engelli bireyin hem psikiyatristten hem de psikologdan eş zamanlı yardım alması gerekebilir.

İntiharı Önleme ve İntihar Girişimine Müdahale Yöntemleri: Engelli bireyler için intiharı önlemeye dönük psikolojik danışma veya rehberlik programlarının geliştirilip uygulanması bireylerin intihar riskini azaltabilecektir.

İstismarı Engelleme ve İstismar Sonrası Müdahale Yöntemleri: Milli Eğitim Bakanlığı cinsel istismarı önleme konusunda ailelere yönelik şu tavsiyelerde bulunmuştur:

  • Ebeveynler, engelli bireye sevildiğini hissettirmeli, güven duygusunu geliştirmelidirler.
  • Kendisine dokunan kim olursa olsun, dokunmamasını söylemeli ve bu olayı birilerine anlatması öğretilmelidir.
  • Cinselliğin doğal bir ihtiyaç olduğunu ancak bireye özgü bir durum olduğu öğretilmelidir.
  • Her bireyin bedeninin özel olduğu belirtilmelidir. Yalçın (2001) da cinsel istismar konusunda çocuklara şu mesajların öğretilmesi gerektiğini belirtmiştir:
  • Senin bedenin sana aittir.
  • Duygularına güven.
  • Hayır diyebilirsin.
  • Anlat ve yardım iste.
  • İyi ya da kötü gizlilikler vardır.

Cinsel istismar kurban üzerinden çözümlenmemelidir. Kurban korunmalı ancak saldırganın engellenmesi üzerinden çözüm yolları bulunması gereklidir.

Psikolojik Sorunlara Bir Müdahale Yolu Olarak Yönlendirme

Psikolojik sorunları olan bireylerin genellikle psikolojik müdahale süreçlerine dahil olmaları çevrelerinden gelen baskı sonucunda gerçekleşmektedir. Bu da psikolojik müdahalenin gönüllülük ilkesine aykırı bir durumun doğmasına neden olmaktadır. Bu nedenle engelli bireyde bir psikolojik sorunun ortaya çıkması durumunda bireyin sosyal çevresinin psikolojik müdahale için baskı yapmak yerine engelli bireyin söz konusu psikolojik sorunun farkına varmasını sağlamaları daha uygun bir yoldur. Böylece engelli birey gönüllü olarak bu sorunun çözümünü arayacak ve profesyonel yardıma gönüllülük temelinde başvuracaktır.