ESKİ MEZOPOTAMYA VE MISIR TARİHİ - Ünite 1 : Mezopotamya’nın Tarih (Yazı) Öncesi Dönemleri Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 1 : Mezopotamya’nın Tarih (Yazı) Öncesi Dönemleri
Giriş
İki nehir arasındaki ülke anlamına gelen Mezopotamya terimi, Fırat ve Dicle nehirleri ile bu nehirlerin kolları arasındaki bölgeyi kapsayan coğrafya için kullanılmaktadır. Bu terim Eski Yunancadaki orta anlamındaki “mesos” ve ırmak manasına gelen “potamos” kelimesinden türetilmiştir. Kuzey sınırı yaklaşık olarak Anadolu’da Güneydoğu Toros Dağları, doğu sınırı İran’daki Zagros Dağları, batı sınırı yaklaşık Amanos Dağları, güney sınırı ise Fırat ve Dicle nehirlerinin birleşip beraber döküldüğü Basra Körfezi’dir.
Anadolu’nun farklı coğrafyalarından doğarak güneye, Ortadoğu coğrafyasına akan Fırat ve Dicle nehirleri, Şattülarap’da birleşerek Mezopotamya coğrafyasının doğal sınırlarını oluşturur. Mezopotamya coğrafyasına yönelik yapılan çalışmalarda C14 (Karbon 14) kimyasal analiz metodu da kullanılarak erken dönemleri araştırılmış. Bu araştırmalarda, dönemlere ait verilerin çıktığı coğrafi bölgelerin adı (Halaf, Hassuna, Ubeyd, Samarra), dönem kültürlerini ayırabilmek için ad olarak kullanılmıştır.
Eski Taş Çağı / Paleolitik (M.Ö. 1100000-12000)
Afrika’da ortaya çıkan erken atalarımızın yayılarak dünya coğrafyasında görüldükleri, insanlık tarihinin en uzun dönemi Alt, Orta, Üst Paleolitik olarak üç dönemde incelenir. Ateşi kullanan, avcılık yapan ve belirgin bir dili kullanan bu atalarımız Mezopotamya coğrafyasının batı bölgesine yerleşmişlerdir. El baltası olarak adlandırılan tek veya çift taraflı kaba yontu taş aletleri avcılık ve av sonrası hayvanı parçalamak için kullandıkları, Güney Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasında yapılan yüzey araştırmalarında ve ele geçen buluntulardan anlaşılmaktadır.
Homo Erectuslara göre daha gelişmiş bir tür olan günümüzden 220000 yıl önce ortaya çıkan Homo Neanderthal insanı, ölüsünü gömen ve taş aletlerde gelişen bir tür olarak karşımıza çıkmakta.
Akıllı insan olarak adlandırılan Homo Sapiensler günümüzden 120000-110000 yıl önce ortaya çıkmış ve Homo Neanderthalislerle yaklaşık 60000 yıl beraber yaşamışlardır. Homo Neanderthalisler nedeni tam bilinmeyen şekilde tarih sahnesinden yok olmuşlardır. Homo Sapiensler ölülerini gömen, kemikten biz denilen ve yine dilgi gibi taş aletler yapmakta ustalaşan, 25-30 kişilik gruplar halinde, doğal ve kendi yaptıkları barınaklarda yaşayan gelişmiş bir türdür.
Orta Taş Çağı / Epipaleolitik (M.Ö. 12000-10000)
Son buzul çağının M.Ö. 12000’ler de sona ermesi ile bölgede nüfus artmış, köpek evcilleştirilmiş ve av da çeşitlilik çoğalmıştır. Çakmaktaşı ve obsidiyenden gelişmiş ‘mikrolit’ adı verilen taş aletleri yan yana işleyerek bileşik aletler üretmişler. Av teknolojisinde gelişme kaydetmişlerdir. Siyah obsidiyen ticareti yapan Kuzey Zagroslarda, Zarzi kültürü görülmektedir.
Yeni Taş Çağı / Neolitik (M.Ö. 10000-5200)
Gordon Childe’ın ‘devrim’ olarak nitelediği ve birçok kültür tarihçisinin de bu gözle baktığı Neolitik Dönem, tarım ve yerleşik kültürle sosyal yaşamın oluşmaya başladığı dönemdir. Yontma ve sürtme taşların çoğaldığı, killi toprağın bitki artığı ve su ile karıştırılarak fırınlandığı, Çanak Çömlekli ve Çanak Çömleksiz Neolitik dönem diye iki evrede incelenir.
Neolitik kültürün başlangıç süreci ile ilgili farklı araştırmacıların farklı görüşleri vardır. Neolitik terimini ilk kez 1866 yılında A. Candolle kullanır. Çanak Çömleksiz Neolitik M.Ö. 10000-6000 evresi ÜrdünJeriho’da, M.Ö. 10000-8500 başlangıç evresi Kuzey/Yukarı Mezopotamya’da Filistin/Natuf kültüründen farklı kültürlerde görülür. Oval veya yuvarlak formda, içinde ocak ve işliklerin olduğu ev mimarisi görülmektedir.
Bu dönemde Göbeklitepe gibi önemli yerleşimlerde özellikle tapınak benzeri tapınma alanlarının ortaya çıkması, bu alanların ortasındaki dikilitaşlarda hayvan ve insan figürlerini anımsatan kabartmalara yer verilmesi, işlevsel olarak tam anlamıyla çözülebilmesede bölgenin tarihsel süreci açısından önemlidir. Erkek insan figürleri baba tanrı figürüne çağrışım yapmakta; korkutucu hayvan figürleri ise ayin esnasında rahiplerin bunları avcı toplayıcı toplumun av kültürü yaşamında kullandığı anlaşılmaktadır.
Göbeklitepe’de yirminin üzerinde tapınak bulunmuş. İşlevini tamamlayan tapınaklar bilinçli olarak zamanında toprağa gömülmüş; aynı alana yapılan yeni tapınakla iç içe geçen daireler biçiminde tapınak mimarisi oluşmuş ve bazı tapınakların ortasında bulunan ‘T’ biçimli dikilitaşın da tepe kısmının bilinçli olarak kırıldığı anlaşılmıştır. Göbeklitepe’de rastlanan ‘T’ biçimli tapınaklara Şanlıurfa’da Nevali Çori, Hamzan Tepe, Sefer Tepe ve Karahan Tepe’de de rastlanılmış. Bu yerleşimleri kuran halkların ise Rusya’dan geldiği düşünülmektedir.
Neolitik çağın erken evrelerinde atalarını evin içine gömdükleri, ev içi gömü âdeti yaygındır.
Kuzey Mezopotamya’da yerleşik düzenin evrimleştiği Çanak Çömleksiz Neolitik Dönemin ikinci evresi M.Ö: 8500-7000 arasıdır. Bu dönemde yuvarlak ve oval ev mimarisi dörtgen formuna dönüşmüş. Yerleşim alanlarının ortasına tapınak/kült alanı inşa edilmiş. Yaygın bir dini inanç, tanrı heykelcikleri ve buna bağlı olarak ruhban sınıfın varlığı ile dinsel öğelerin toplumsal etkisi anlaşılmıştır.
Yerleşim içinde yapılan gömülerde bazı önemli olduğu düşünülen bireylerin başları, gövdelerinden ayrılmış ve yerleşim dışına taşınarak iskeleti oraya gömülmüş, hatta baş kısmı etlendirilmeye çalışılarak etrafına kil kaplanmıştır. Stel ve küçük tanrı figürünleri de (idoller) törenlerde kullanılmıştır.
Diyarbakır Çayönü yerleşmesinde bulunan yapıda ele geçen çürütülmüş bedenler ve onların raflara dizili kafatasları ile üstünde pembe izlerin olduğu büyük yassı taşın ne anlamda yerleştirildiği, ölen bireylerin başlarının ise burada gövdelerinden ayrıldığı düşünülmektedir.
Çayönü yerleşmesinde kireç + kırmızı taşçık karışımı (terazzo) tabana sahip tapınak ve altta işlik kışın barınma yeri olarak kullanılan mahzenlerin olduğu iki katlı mekânın keşfedildiği yapılar Çanak Çömleksiz Yeni Taş Çağı’nda yaşayan insanların inşa faaliyetleri konusunda ki gelişimini göstermektedir.
Sönmüş kireç ve kumun karışımı ile yapılan tapınakların taban yüzeyleri, gündelik kullanım malzemeleri ve ölülerin yanına hediye olarak konulan boncuk süs eşyaları dönemin gelişmişliğini gösteren verilerdir.
M.Ö. 7000-6000 arası Çanak Çömleksiz Yeni Taş Çağı’nın son evresi önceki dönemlerin gelişmişliğini devam ettirirken nedeni bilinmeyen büyük bir çöküş olmuş. Yerleşim yerlerinden göçler yaşanmıştır. Bu evreden sonra yazının kullanılması sürecine kadar olan dönem kullanılan malzeme, araç ve yerleşim bölgelerinin adları ile kültürel bölgeler olarak incelenmiştir.
Proto-Hassuna Pre-Hassuna Dönemi (M.Ö. 6000- 5750)
Kuzey Mezopotamya’da Çanak Çömlekli Yeni Taş Çağı’nın başlangıcı, Kuzey Irak’ta Musul yakınında, Dicle nehri üzerinde kurulmuş Hassuna yerleşiminde görülür.
Sıkıştırılmış çamurdan yapılan çadır ve kulübe tipi yapılarda, birkaç odadan oluşan, ocak ve ambar bölümleri olabilen ve bazılarına çatıdan girildiği tespit edilen Umm Dabagiyeh gibi yerleşimler vardır.
Çanak çömlek yapımının Mezopotamya’da ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmese de, tarımsal üretimin bunda esas rolü oynadığı söylenilebilir. Kil kaplardan önce taş, deri, ahşap malzemeden yapılan kaplar, tarım üretiminin başlaması ile yetersiz olmuş. Önceleri depolamak için sonra gündelik kullanım için kilden kaplar üretilmiştir.
Önceden bilinen sepet yapımının yılın belli zamanlarına bağlı olması. Taş kapların yapımının uzun sürmesi, kilden yapılan kapların önce pişirilmeden, sonra ise fırınlanarak kullanılması yaygınlaşmış. Kil kaplar daha çok yerleşik yaşamda, sepetler ise göçerlerde tercih edilmiştir. Farklı formlarda üretilen kaplar geometrik ve hayvan motifleri ile süslenmiştir.
Ağırlıklı olarak tahıl ekimi ve tarımının yapıldığı bu dönemde, faklı buğday çeşitleri, arpa, mercimek, bezelye ekilmektedir. Ev içi buluntularda hayvan kemiklerine rastlanmış, koyun, keçi, sığır kemikleri bulunmuş. Büyükbaş hayvanların et, süt ve postundan faydalanılmış. Taş alet yapımı ise önceki dönmelere göre düşük kalitedir.
Tarımla birlikte avcılıkta bu dönem devam etmiş, evcil hayvan yetiştiriciliği yapılmıştır.
Hassuna Dönemi (M.Ö. 5750-5250)
Hassuna kültürü erken ve geç olmak üzere iki evrede incelenir. 80 yerleşime sahip Sincar ve Habur bölgeleri bu kültürün merkezleridir.
Taş temelli, kerpiçten duvarlı, duvarları sıvalı, bir avlu etrafında düzenlenen evlerin yapıldığı, Güneydoğu Anadolu’da Mezraa-Teleilat ve Akarçay Tepe’de de görülen bu mimariye rastlanılmaktadır.
Hassuna grubu çanak çömlekler iki grup altında toplanır. Mutfakta kullanılmak için yapılan kaba kahverengi, gri, kırmızı renkte olanlar. Kırmızı boya astarlı, çizi ve desenli olan ikinci gruptakiler ise daha özenlidir.
Tarımsal üretim, özellikle tahıl arpa, buğday üretimi yoğunlaşmış, baklagillerde üretilmiştir. Evcil koyun, keçi, domuz beslenmiş, taş aletler ve pişmiş topraktan, farklı formlarda süs ve gündelik kullanım eşyası üretilmiştir. Ham bakırdan takı benzeri nesneler yapılmış. Bebek ve çocuk gömüleri bir önceki dönem gibi çömlek içinde yerleşim alanlarına gömülmüştür.
Samarra Dönemi (M.Ö. 5300-5100)
Tel’ül Savvan, Coğa Mami ve Samarra’nın en önemli yerleşimleri olan Samarra kültürü, Orta Mezopotamya’nın Zagros Dağları ve tepelerinde kurulmuştur.
Yağmura dayanan kuru tarımla birlikte ilk defa kanallar açılarak yapılan sulu tarım, nüfusun artmasına da neden olmuştur.
Payandalarla desteklenen, 60 cm. boyutunda kerpiç duvarları olan mimari örneklerle, Tel’ül Savvan on beş odalı büyük yapılar ortaya çıkarılmıştır. Koyu kahverengi ile boyanmış, güzel desenlerle süslenmiş, iyi pişirilmiş kaplar üretilmiştir.
Bakır-Taş Çağı / Kalkolitik
Anadolu’da Kalkolitik Dönem başlığı altında incelenen gelişmeler, Mezopotamya’da Halaf ve Obeyd başlıkları altında incelenir.
Halaf Dönemi (M.Ö. 5500-4800)
Günlük yaşamda boya ve çizi bezemeli olağanüstü güzellikte kapları ile tanınan Halaf kültürü, doğuda Zagros Dağları, batıda Fırat Nehri, kuzeyde Toros Dağları tarafından çevrelenen Kuzey Suriye, Kuzey Irak ile Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni oluşturan alanda yer alır.
Halaf kültürünün günlük kullanım eşyası üretimi kapların Anadolu’nun güney bölümleri dâhil çok geniş bir coğrafyaya dağılması yaygın bir ticareti göstermektedir.
Halaf kültürünü en iyi tanıtan Musul yakınlarında Tell Arpaciya höyüğüdür. Büyük yerleşimlerin tahkimat duvarı ile çevrili, tarımın ticaretin yaygın olduğu, yakınındaki küçük yerleşimlerde hayvancılık, süt üretiminin ağırlıkta olduğu bir düzene sahiptir. Bu dönem bakır kullanımı önceki dönmelere göre yaygındır.
‘Tholos’ olarak adlandırılan yuvarlak tip yapılar Halaf Dönemi’nin farklı mimari üslubudur. Ana mekânın yuvarlak formda ve dikdörtgen bir giriş mekânına sahip bölümlerden oluşan tholos tipi yapılarda, duvarların içe doğru daralmasından dolayı kubbe ile örtülü olacağı düşünülmektedir. Bazı araştırmacılar, saz ve çalılarla kaplı düz çatı olduğunu da söylemektedir. Bunlar, ev ve ambar olarak kullanıldığı söylenen, çapları 4’le 10 m. arasında değişen formlara sahiptir. Mekân içlerinde ocaklar yer almakta, yapılar arasında ise fırın izlerine rastlanılmıştır.
Ölüler mekân içine cenin pozisyonunda basit toprak altı gömü şeklinde yerleştirilmiş. Kahramanmaraş/Domuztepe yerleşmesinde 3 m. boyutunda bir çukur içine kafatasları ve beden kemikleri ayrı bırakılmış. Bu kült çukurunun tamamı bulunamayan ve kafataslarına kuşların konduğu bir anlatımla resmi de yapılmıştır.
Erken Halaf Dönemi’nde yoğunluğu azaltılmış kırmızı veya siyah renkte, hayvan ve basit geometrik çizgilerden oluşan bezemeli kaplar yapılmıştır. Orta Halaf Dönemi’nde çok renkli, boğa başı ve hayvan formlarının olduğu, kare ve üçgen motiflerinin birbirine bağlanarak geometrik bezemelerin yapıldığı, fırınlanmış kaplar yapılmıştır. Geç Halaf Dönemi’nde ise çok renkli, boya ve kazıma tekniklerini kullandıkları, malta haçı, balık pulu gibi desenler ile hayvan formlarının stilizasyonunun görüldüğü farklı bezeme unsurlarına rastlanılan. Gelişmiş bir fırınlama sisteminin kullanıldığı çanak çömlek endüstrisi oluşmuştur.
Çakmaktaşı ve obsidiyenden kalem, bıçak, kazıyıcı gibi aletler yapılmış. Statüyü temsil ettiği düşünülen taş kaplar üretilmiş. Kazıma bezeli mühürlerin yapımı artmıştır. Kadın formları elleri göğüste birleştirilmiş şekilde ana tanrıça formunda işlenmiş, kapların koç ve boğa başı formları erkeklik ve bereket sembolü olarak kullanılmıştır.
Avcılık ve tarımın iç içe devam ettiği Halaf kültüründe daha çok kuru tarıma müsait tahıl üretimi yapılmış. Sığırın toprakların sürülmesinde kullanıldığı ve bu nedenle bereket formu olarak yoğun işlendiği görülmüştür. Dokumacılıkta ve yağını çıkarma da kullanılan keten ekimi de bu dönemde yapılmıştır.
Obeyd / Ubaid Dönemi (M.Ö. 5900-4300)
Güney Mezopotamya’da Sümer yerleşmesi olarak bilinen Ur Höyüğü yakınında Tel El Ubaid höyüğünde rastlanıldığı için bu adla anılmaktadır.
Sulu tarım ve tapınak mimarisi Obeyd kültürünün temel özellikleri içinde özellikle sulu tarım farklı kültürleri de etkilemiştir. Mezopotamya’da maden, taş, ağaç gibi hammaddeler sınırlı olduğu için bu tür ihtiyaçlar ticaret yoluyla uzaklardan getirilmiştir.
Eridu, Uruk, Tepe Gawra ve Malatya / Arslantepe’de inşa edilen büyük tapınaklar bu kültürün farklı coğrafyalarda yönetici sınıf tarafından yayılmasını sağlamıştır. Tepe Gawra’da yan yana üç tapınak yapılması tanrı ailesine işaret etmektedir. Buralarda depolanan tahıl ürünleri ve bunların korunması için ağızlarının killi mühür (bulla) ile mühürlenmesi kültürel etkilenim açısından önemlidir.
Obeyd Dönemi’nde çift kanatlı, ortada salonlu ve iki katlı gelişmiş ev mimarisine rastlanılmaktadır. Yerleşim içi gömü geleneği devam eden Obeyd kültüründe yetişkin insanlar için yerleşim alanı dışına gömülen mezar alanları, mezarlıklar da yapılmıştır. Mezar içine konulan hediyeler, kaplar, çanaklar, bunların içinin tahılla doldurularak mezara konulması, ölümden sonra hayat inancı olabileceği fikrinin varlığını göstermektedir. Ölüler cenin pozisyonunda ve olasılıkla çift olarak gömülmekteydiler.
Yavaş dönen çömlekçi çarkının kullanılmaya başlaması seri üretimin olduğunu, bununla birlikte elle üretiminde devam ettiğini özellikle kare ve üçgenle yapılan geometrik formların çevre kültürleri de etkilediği görülmektedir.