FİNANSAL YÖNETİM II - Ünite 5: Kâr Dağıtım Politikası Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 5: Kâr Dağıtım Politikası

Giriş

Kâr, işletmenin başarısının ve sermaye kullanım etkinliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkmakta ve büyümenin finansmanında kullanılmaktadır. Elde edilen kârın ne kadarının ortaklara, ne kadarının işletmeye bırakılacağı konusu, finans yöneticisinin ve finansal yönetimin temel karar alanlarından birini oluşturmaktadır. Kâr payları, pay senedi sahiplerinin işletmeye koymuş oldukları sermaye karşılığında aldıkları getiridir. İşletmeler elde ettikleri kârı dağıtmayıp, yeni yatırımların finansmanında kullansalar bile gelecek dönemlerde hissedarlarına karşı daha yüksek oranlarda kâr payı dağıtma sorumluluğundadırlar.

Kâr Dağıtım Politikası ve İşletme Değeri

Kâr dağıtım politikası, elde edilen kârın ne kadarının işletme ortaklarına dağıtılacağı ve ne kadarının işletme bünyesinde bırakılarak otofinansman sağlanacağı şeklindeki kararları içerir. İşletmenin kârı üzerinden, egemenlik hakkına dayanarak, kârın belirli bir kısmını vergi olarak alan bir diğer taraf da devlettir. Şirketlerin kâr dağıtım politikaları, piyasada pay senetlerinin yatırımcılar açısından değerlendirilmesinde önemli bir gösterge oluşturabilir. Kâr dağıtım politikasına ilişkin en çok tartışılan konu, işletmelerin yatırım kararları, sermaye maliyeti ve sermaye bileşimlerinin veri olarak alındığı durumlarda, izlenilen politikanın işletmenin piyasa değeri üzerine etkisinin ne olacağıdır. Bu konuda bazı görüşler kâr dağıtım politikasının işletmenin piyasa değerini etkilemeyeceğini savunurken, bazıları ise kâr dağıtımının gelecek dönemlerde pay senetlerinin piyasa fiyatını yükselterek, piyasa değerini etkileyeceğini savunmaktadırlar.

Miller-Modigliani (MM) Kâr Payı İlişkisizliği Yaklaşımı:

Bu yaklaşıma göre, kâr dağıtım politikasının ve hissedarlara dağıtılacak kâr paylarının işletmenin piyasa değeri üzerine etkisi yoktur. MM’e göre işletmenin piyasa değeri, gelecekte işletmenin kazanç yaratma gücüne ve faaliyet riskinin yapısına bağlı olarak yükselir veya düşer.

Gordon-Lintner Kâr Payı İlişkisi Yaklaşımı:

Myron Gordon ve John Lintner tarafından ileri sürülen bu yaklaşıma göre, yatırımcılar; gelecekteki sermaye kazançları yerine, bugünden kâr payı almayı tercih ederler. Bunun nedeni kâr payı kazançlarının, yatırımcılar için sermaye kazançlarından daha risksiz olmasıdır.

Kâr dağıtım politikası, işletmelerin yatırım ve finansman kararları üzerinde etkili olmaktadır. İşletmelerin yeni kaynak sağlamaları güç ise, kârın ortaklara dağıtılması, işletmenin gerçekleştireceği yatırım tutarını azaltabilecektir. İşletme, yeni kaynaklar sağlayabiliyorsa, kâr dağıtımı bir finansman kararı biçimine dönüşecektir. Bu durumda finansman ihtiyaçları, kâr bünyede bırakılarak veya sermaye artırımı yoluyla karşılanabilir.

Kâr Dağıtım Politikasını Etkileyen Faktörler

İşletmelerin, kâr dağıtım politikasını etkileyen faktörler aşağıda açıklanmıştır.

İşletmelerin dağıtacakları kâr payı ödemelerini etkileyen faktörlerden biri, kâr dağıtımına ilişkin yasal düzenlemeler ve şirket esas sözleşmesinde yer alan hükümlerdir. Ülkemizde anonim ortaklıklara ilişkin genel hükümler Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK), halka açık anonim ortaklıklar ise Sermaye Piyasası Kanunu’nda (SPKa.) düzenlenmiştir. Anonim şirketlerde kâr dağıtımı konusunda yasalar çerçevesinde genel kurul yetkilidir.

TTK’da kâr dağıtımıyla ilgili üç temel ilke vardır. Bunlar;

  • Net Kâr İlkesi,
  • Esas Sermayenin Korunması İlkesi,
  • Şirketin Borçlarını Ödeme Gücüne Sahip Olması İlkesidir.

Net kâr ilkesine göre, işletmeler kâr elde etmedikçe veya geçmiş yıllardan devreden kârları bulunmadıkça, ortaklara ya da hissedarlara kâr payı dağıtamazlar.

Esas sermayenin korunması ilkesi ise, sermaye azaltımını önlemek amacıyla, şirketin ancak elde ettiği kârdan, kâr payı dağıtabileceğini belirtmektedir.

Şirketin borçlarını ödeme gücüne sahip olması ilkesi ise, işletmenin borç ödeme kapasitesi olmadığı halde, kâr payı ödenmesini engellemeyi amaçlamaktadır.

Şirketlerin kâr dağıtım politikalarını etkileyen diğer önemli bir unsur da vergi düzenlemeleridir. Vergi düzenlemelerinde kâr payı kazancının, sermaye kazancından farklı oranlarda vergilendirilmesi, kâr dağıtım politikaları üzerinde etkili olmaktadır.

İşletmelerin, kâr dağıtım politikasını etkileyen faktörler bir diğeri ise yapılacak yatırımlardır. Yatırımlar için gerekli olan kaynakların bir kısmı, zaman zaman kârın dağıtılmayarak, işletme bünyesinde tutulmasıyla sağlanabilir.

Kâr dağıtım politikasını etkileyen bir diğer faktör işletmelerin likidite pozisyonlarıdır. Kâr dağıtımı işletme açısından nakit çıkışı gerektiren bir işlemdir ve likiditeyi düşürücü niteliktedir.

İşletmelerin kâr dağıtım politikasını etkileyen bir diğer faktör, para ve sermaye piyasalarından fon sağlama olanaklarıdır. Halka açık olmayan bir işletmenin, fon sağlama kapasitesi oldukça sınırlıdır. Büyük işletmelerde ise finansman sağlama olanakları daha esnektir. SPK, her yıl kâr dağıtımını teşvik edici hükümler getirmektedir. Bunların en önemlisi, kanuni yedek akçe ve ortaklara birinci kâr payı ayrılmadıkça, kâr üzerinden başka hiçbir ödeme yapılamamasıdır.

Kâr dağıtım kararı finans yöneticisi için, yatırım kararlarını ve beraberinde işletmenin piyasa değerini etkiler. Bu nedenle istikrarlı kâr paylarının dağıtılması müşterilerin güveni açısından önemlidir. Yüksek kâr elde edilen dönemlerde daha fazla yedek akçe ayrılmasına; düşük kâr elde edilen dönemlerde ise, önceki yıllarda ayrılan yedek akçenin kâr payı olarak dağıtılmasına başvurulabilir.

Borç, işletmeler açısından süreli bir kaynaktır ve gerek ana para gerekse de faiz ödemelerini içerir. İşletmeler vadesi gelen borçlarını ödemek zorundadırlar. İşletmelerin mevcut borçlarını ödemek için; yeni borç almak veya borçları yeniden yapılandırmak ya da faaliyetler sonucu elde edilen kârları dağıtmayarak borç ödemesinde kullanmak gibi iki seçeneği vardır. Bu seçeneklerden hangisinin uygulanacağı, finans yöneticisi tafından belirlenir.

Kâr Dağıtım Politikası Türleri

İşletmeler tarafından kâr dağıtım politikaları oluşturulurken bugün ödenecek kâr payı tutarı ile gelecekteki büyüme oranı arasında bir dengenin sağlanması sonucunda, işletmenin pay senetlerinin değerinin artırılması amaçlanmalıdır. İşletmeler tarafından uygulanabilecek kâr dağıtım politikaları aşağıda açıklanmıştır.

Sabit miktarda kâr payı dağıtımı politikası, elde edilen kâr değişse bile her yıl sabit miktarda kâr payı dağıtılması esasına dayandığından yatırımcılar, her yıl ne kadar kâr payı alacaklarını bilerek, bir anlamda geleceğin belirsizliğinden kurtulmaktadırlar. Bu politika, sabit gelir elde etmeyi arzulayan ve riski sevmeyen yatırımcılar tarafından tercih edilmektedir. Bu durumun birkaç sakıncası vardır. Pay senetleri, sabit getirili yatırım araçlarına dönüşmektedir. Enflasyon dönemlerinde, kâr payı reel anlamda azalmakta veya kârın yüksek olduğu yıllarda, daha az kâr payı verildiği kanısı oluşmaktadır. Pay senetlerinin piyasa değerinin de sabit bir düzeyde ya da oldukça dar bir fiyat aralığında kalmasına yol açabilmektedir. Düşük kâr sağlanan veya zarar edilen dönemlerde ise, işletme zor durumda kalabilmektedir.

Sabit oranda kâr payı dağıtım politikasında, sabit bir miktar yerine, dönem kârının sabit bir oranı kadar kâr payı dağıtılır. Bu durumda ödenen kâr payı, kârın yüksek ya da düşük çıktığı dönemler nedeniyle büyük dalgalanmalar gösterebilmektedir. Bu nedenle, yatırımcılar açısından güvenilir bir kâr dağıtım politikası olarak görülmemektedir.

Sabit miktarın veya oranın yanında ek kâr payı dağıtım politikası, diğer iki politikaya göre kâr dağıtımında esneklik sağlamakta ve olumsuz durumları giderebilmektedir. İşletme, bir “taban” kâr payı dağıtım miktarı veya oranı saptadıktan sonra, kârın yüksek olması durumunda, normalde ödediği sabit oran veya miktar üzerine ek bir kâr dağıtma yoluna gitmektedir.

Artıklar oranında kâr payı dağıtımı politikasında, işletmenin yatırımları için ihtiyaç duyacağı kaynaklar, elde edilen kârlardan sağlandıktan sonra kalan tutarın kâr payı olarak dağıtılması öngörülmektedir. Artıklar oranında kâr payı dağıtılması, işletmenin yatırım politikası, borçlanma politikası ve sermaye yapısı ile yakından ilgilidir. Yatırımcılar açısından riskli olarak kabul edilen bu politikada, her yıl dağıtılacak kâr paylarının değişmesi söz konusudur. Pay senedi sahiplerinin bekledikleri kârlılık oranı, kârların dağıtılmayıp yeni yatırımlara yönlendirilmesi sonucunda yatırımdan bekledikleri kârlılık oranından yüksekse, bu durumda kârın dağıtılmaması işletmenin piyasa değerini olumsuz etkileyecektir. Hissedarların bekledikleri kârlılık oranı, yatırımdan beklenen kârlılık oranından daha düşükse, bu durumda işletmenin piyasa değeri olumlu olarak etkilecektir.

Kâr Payı Avansı politikasına göre, Sermaye Piyasası mevzuatına göre, 3, 6 ve 9 aylık dönemler itibarıyla hazırladıkları ara mali tablolarında yer alan kârları üzerinden nakit kâr payı avansı dağıtabilirler. SPK, kâr payı avansı dağıtacak ortaklıkların ara finansal tablolarının bağımsız özel denetlemeye tabi tutulmasını isteyebilir. Kâr payı avansı dağıtımına karar verilmesinde ve avansın ödenmesinde; TTK’nın ve SPK’nın kârın dağıtılmasına ilişkin hükümlerine aykırı davranılamaz.

Kâr Payı Ödeme Yöntemleri

İşletmelerce ekonomik koşullara ve işletmenin özelliklerine bağlı olarak aşağıda açıklanan kâr payı ödeme yöntemleri bulunmaktadır.

Nakit Olarak Yapılan Kâr Payı Ödemesi: İşletmeler tarafından ortaklarına yapılan en yaygın kâr payı ödeme yöntemidir. İşletmenin likidite durumunun buna uygun olması gerekir.

Pay Senedi Şeklinde Yapılan Kâr Payı Ödemesi: Pay senetlerinin nominal değerinde herhangi bir değişiklik meydana getirmemekle birlikte işletmenin özsermaye bileşiminin değişmesine neden olmaktadır. İşletmeden nakit çıkışı gerektirmediğinden, elde edilen kâr hem bünyede bırakılmış hem de dağıtılmış olmaktadır.

Kendi Pay Senetlerini Satın Alarak Kâr Payı Ödemesi: İşletmeler kendi pay senetlerini satın alarak piyasadaki pay senedi miktarını azaltmakta, bu işlem sonucunda pay başı gelir artmaktadır. Pay senetlerinin piyasa fiyatı artmakta ve ortaklar nakit kâr payı yerine, sermaye kazancı elde etmektedirler.

Kâr Dağıtım Hesaplamaları

İşletmenin dönem kârının devlet, işletme ve ortaklar arasındaki paylaşımın kurallara uygun bir biçimde yapılması için, tekdüzen hesap planına göre standart hale getirilmiş “Kâr Dağıtım Tablosu” düzenlenmesi gerekir. Kâr dağıtım tablosunun düzenlenme amacı, özellikle sermaye şirketlerinde dönem kârından, ödenecek vergi ve fonların, ayrılan yedeklerin ve ortaklara dağıtılacak kâr paylarının açıkça gösterilmesi ve şirketlerin pay başına kâr ile pay başına kâr payı tutarının hesaplanmasıdır.

Kâr dağıtım tablosu belli kurallara göre düzenlenir. Kâr dağıtımında en önemli konulardan biri, vergi yükümlülüklerinin nasıl ve hangi hukuksal çerçevede yerine getirileceğidir. Anonim şirketler, kâr ettikleri dönemlerde, kârı ortaklara dağıtmadan önce şirket tüzel kişiliği adına kurumlar vergisi verirler. Şahıs şirketlerinde ise ortaklar, bireysel olarak gelir vergisi öderler.

Kurumlar Vergisine tabi işletmelerin vergiye tabi kârı bulurken (KVK)’da sıralanmış olan bazı gelirler istisna olarak kabul edilmiştir ve vergiden muaf gelir olarak adlandırılmıştır. Bu durumda söz konusu istisnalar ve kurumlar vergisinden indirilebilecek giderler dönem kârından düşülecek, kanunen kabul edilmeyen giderler ilave edilecektir.

Kurumlar vergisinden muaf gelirler KVK’nın 5. maddesinde dönem kârından düşülecek istisnalar sıralanmıştır. Ayrıca KVK’nın 8., 9. ve 10. maddelerinde ise kurum kazancının tespitinde, işletmelerin bazı giderleri hasılattan indirebilecekleri açıklanmıştır. Kurumlar vergisi kanununa göre kurum kazancının tespitinde kanunen kabul edilmeyen giderler KVK 11. ve 22. maddelerinde hangi indirimlerin yapılamayacağı belirtilmiştir. Buna göre mali kâr şu şekilde bulunur:

Mali Kâr = Dönem Kârı +Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler - Vergiden Muaf Gelir ve İndirimler

Bulunan mali kârdan ödenecek kurumlar vergisi oranı %22’dir. Bununla birlikte kâr dağıtımında ortaklara birinci kâr payı ve ikinci kâr payı üzerinden %15 gelir vergisi kesintisi yapılacaktır.

Payları Borsa’da İşlem Gören Şirketlerin Birinci Kâr Payı Oranı ve Kâr Payı Dağıtımı: SPK’nın “Kâr Payı Tebliği’’nin “Kâr dağıtım politikası’’ başlıklı maddesine göre ortaklıklar, kârlarını genel kurulları tarafından belirlenecek kâr dağım politikaları çerçevesinde ve ilgili mevzuata uygun olarak genel kurul kararıyla dağıtır denilmektedir. Payları borsada işlem gören ortaklıklar, genel kurullarının alacağı karara bağlı olarak kâr payını nakden, pay senedi, kısmen pay senedi kısmen nakit olarak dağıtabilecekleri gibi kârın tamamının ortaklık bünyesinde bırakılması ve dağıtılmaması da söz konusu olabilir.

Payları Borsa’da İşlem Görmeyen Şirketlerin Birinci Kâr Payı Oranı ve Kâr Payı Dağıtımı: Ortaklıkların birinci kâr payı tutarı, hesap dönemi kârından kanunlara göre ayrılması gereken genel kanuni yedek akçeler ile vergi, fon ve mali ödemeler ve varsa geçmiş yıl zararları düşüldükten sonra kalan dağıtılabilir kârın %20’sinden az olamaz.

TTK’ye göre Genel Kanuni Yedek Akçeler iki aşamada ayrılmaktadır.

Genel Kanuni Yedek Akçe (I.): Genel kanuni yedek akçenin (I.) matrahı, yasal kayıtlarda yer alan net dönem kârından, varsa yasal kayıtlara göre geçmiş yıl zararlarının düşülmesi suretiyle bulunan tutardır. Genel Kanuni Yedek Akçe (I.), TTK’nın 519’uncu maddesi çerçevesinde, matrahın %5’i alınarak hesaplanır.

Genel Kanuni Yedek Akçe (II.): Matrahı, pay sahipleriyle kâra iştirak eden diğer kimselere dağıtılacak tüm kâr payı tutarlarının toplamından (birinci kâr payı, yönetim kurulu ve imtiyazlılara kâr payı ve diğer kaynaklardan dağıtım),şirketin ödenmiş sermayesinin %5’i düşüldükten sonra bulunan tutardır. Bu matrahın onda biri, Genel Kanuni Yedek Akçe (II.) olarak hesaplanıp ayrılır.

İsteğe Bağlı Yedekler: İsteğe bağlı olarak yönetim kurulunun teklifi ve genel kurul kararı ile ayrılabilecek yedek akçelerdir.