FİTOPATOLOJİ - Ünite 10: Bitki Hastalıkları ile Savaşım Yöntemleri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 10: Bitki Hastalıkları ile Savaşım Yöntemleri

Giriş

Kültür bitkilerinin yaşadıkları ortamlarda canlı veya cansız etkenler dolayısıyla hastalanmaları, verim düşüklüklerine ve onlardan beklenen faydayı sağlayamamalarına neden olmaktadır. Hastalıklardan korunma amacıyla alınan tedbirlere “hijyen”, hastalıkların ortaya çıkışından sonra uygulanan yöntemlere ise “terapi” adı verilir. Bitki hastalıklarının ortaya çıkmasını engellemeye yönelik çalışmalar, hastalığın ortaya çıkışından sonraki mücadele çalışmalarına oranla çok daha başarılı olmaktadır. Bu yüzden bitkilerde hastalığa sebep olan etkenlerin ortadan kaldırılması ve bitkilerin hastalıklara karşı korunması temel amacımızdır. Bitki hastalıkları ile mücadele yöntemleri genellikle 6 ana bolümde toplanmaktadır.

Yasal Önlemler

Yasal düzenlemelerin (düzenleyici metotların) içinde bitki sağlığını doğrudan etkileyenler, yasalarla hastalıkların bir yere girişini ve dağılışını önlemeye yönelik önlemlerdir. Bunlardan ilki karantinadır. Karantina, bir ülkeye dışarıdan hastalık girişini önlemek veya ülke içerisinde sınırlı alanlarda var olan bir hastalığın diğer alanlara yayılmasını engellemek amacıyla alınan yasal önlemlerdir. Ülkemizde bitki ve bitkisel ürünleri zararlı organizmalardan korumak amacıyla T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Zirai Karantina Yönetmeliği” uygulanmaktadır. Bir diğer önlem olan sertifikasyon, üreticiye çeşit ve özellikleri ve belli sınırlar içinde olan, temiz, çimlene gücü yüksek, belli hastalıkları en az düzeyde veya hiç içermeyen tohumlukların kullanımını sağlamayı amaçlar. Bu amaçla T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü (TÜGEM) tarafından, üretim materyallerinde bitki sağlığı standartları oluşturulmakta ve yayımlanmaktadır. Son olarak, regülasyon ile hastalıkların bir yerde yayılmalarını önlemek amacıyla yasalarla hastalıklı bitkilerin yok edilmesi (eradikasyon), bazı bitkilerde yasalarla mücadele zorunluluğu getirilmesi (rotasyon) veya tohum ilaçlamaları gibi önlemler alınmaktadır.

Dayanıklı Çeşit Kullanımı

Bazı durumlarda sağlıklı bitki yetiştirmek amacıyla kültürel işlemler hastalıktan korunmada yetersiz kalmaktadır. Bu durumda fiziksel, biyolojik ve kimyasal yöntemler ile hastalıklarla mücadele edilmektedir. Özellikte tahıllar gibi geniş ekiliş alanına sahip bitkilerde bu uygulamalar fazla iş gücü ve masraf gerektirirken kimyasal mücadele de çevre kirliliğine neden olmaktadır. Bu gibi durumlarda en uygun mücadele yöntemi dayanıklı çeşit kullanımı olmaktadır. Dayanıklı çeşit elde etme çalışmaları sonucunda geliştirilen çeşidin diğer hastalık etmenlerine de orta veya yüksek düzeyde dayanıklılık göstermesi, ayrıca kalite ve verim açısından da iyi özellikte olması gereklidir. fitopatologlar ile ıslahçıların işbirliği ile seleksiyon, melezleme, mutasyon ve biyoteknolojik yöntemler kullanarak gen aktarılması çalışmaları ile dayanıklı çeşit elde etme çalışmaları yürütülmektedir.

Kültürel Önlemler

Kültürel önlemler, hastalık oluşumu için uygun olmayan ancak bitkilerin sağlıklı yetişeceği tarımsal uygulamalardır. Kültürel önlemler; bitkinin sağlıklı yetiştirilmesi, hastalık etmenlerinin inokulum kaynaklarının azaltılması ve hastalık etmenlerinin yayılmasının engellenmesi, hastalık etmenlerinin enfeksiyonu için uygun koşulların ortadan kaldırılmasına yönelik faaliyetleri kapsar. Bitkinin sağlıklı yetiştirilmesi bölge için uygun bitkinin seçilmesi, gübreleme, toprağa organik maddelerin uygulanması, toprağı işleme ve sulama işlemleri içerir. Sanitasyon ve eradiksiyon ile hastalık etmenlerinin inokulum kaynaklarının azaltılması ve yayılmasının engellenmesi amaçlanır. hastalık etmenlerinin enfeksiyonu için uygun koşulların ortadan kaldırılması için ise ekim nöbeti ve bitki gelişim döneminin ayarlanması önlemleri alınmaktadır.

Fiziksel Mücadele

Fiziksel mücadele yöntemlerine genellikle hastalık etmenlerine karşı diğer yöntemlerin kullanılamadığı veya sakıncalı olduğu durumlarda başvurulur. Bitki hastalıklarına karşı fiziksel mücadelede genellikle sıcaklık uygulamaları (toprağa sıcaklık uygulanması, solarizasyon, çoğaltma organlarının sıcak su ve sıcak hava ile muamelesi, aerobik fermantasyon ve depolanan bitkisel ürünlere sıcak hava uygulanması) kullanılmaktadır. Bununla beraber soğuk uygulamaları, ultraviyole ışık, elektromanyetik dalgalar, radyasyon uygulamaları ve ürünlerin kurutulması ile bitki hastalıklarına karşı fiziksel mücadele yapılmaktadır.

Biyolojik Mücadele

Bitki hastalıkları ile mücadelede sürekli ve yoğun kimyasal kullanımı çevre kirliliğine neden olmakta, ayrıca gıdalardaki kalıntılar insan sağlığını tehdit etmektedir. Ayrıca kimyasal mücadelenin belirli aralıklarla sürekli uygulama gerektirmesi ve patojenlerin bu kimyasallara karşı dayanıklılık kazanması gibi dezavantajları da bulunmaktadır. Bu nedenle itki hastalıkları ile mücadelede çevre ile uyumlu ve insan sağlığına olumsuz etkieri olmayan mücadele yöntemlerini içeren biyolojik yöntemler geliştirilmiştir. Mikroorganizmalar yaşadıkları ortam içerisinde birbirleri ile sürekli etkileşim halinde olması ve bazı mikroorganizmalar spesifik özellikleri nedeniyle diğerlerine daha baskın hale gelebilmesi sayesinde biyolojik mücadele sağlanır. mikroorganizmaların diğer mikroorganizmalar üzerindeki engelleyici etkilerine antagonizim, bu özelikleri yüksek mikroorganizmalara da antagonistik mikroorganizmalar denir. Biyolojik mücadelede kullanılan antagonistik mikroorganizmalar, patojenleri farklı mekanizmalarla baskılamaktadır. Bu mekanizmalar ve benzerleri şu şekildedir: Antibiyosis; bir mikroorganizmanın ortama salgıladığı antibiyotik adı verilen metabolik ürünler ile başka bir mikroorganizmanın gelişmesini engellemesine ve yıkıma uğratmasıdır (bkz. Çiz.10.2, s. 177). Ortamda beslenmeleri ve çoğalmaları için kaynağın sınırlı olduğu durumlarda mikroorganizmalar arasında bir paylaşım mücadelesi ile ortaya çıkan rekabet bir diğer biyolojik mücadeledir. Kısaca; Topraktaki mikroorganizmalar besin maddeleri için rekabete girdiklerinde doğal olarak beslendikleri yer için de rekabete girerler. Ortamda daha hızlı gelişen ve çoğalan mikroorganizmalar ortamı kaplayarak diğer mikroorganizmalara gelişecek alan bırakmazlar. Hiperparazitizm ise bitkileri parazitleyen ve onların hastalanmalarına neden olan patojenler üzerinde beslenen mikroorganizmalar olan hiperparazitlerin kullanılarak yapılan mücadeledir. Parazit bir fungus üzerinde parazit olan funguslar için “mikoparazit” terimi kullanılır. Trichoderma türleri en çok bilinen mikoparazitlerdir ve birçok bitki patojeni fungusun biyolojik mücadelesinde başarılı bir şekilde kullanılmaktadır (bkz. Çiz. 10.3, s. 178). Hipovirulens işleminde, aynı tür fungus içerisinde hastalandırma yeteneği açısından bazı farklılıklar olabilmektedir. Hastalandırma yeteneği yani virulensi düşük olan hipovirulent patojenlerdir. Hipovirulent bir fungus izolatı, virulent bir izolat ile temasa geçtiğinde eğer birbiri ile uyumlu iseler karşılıklı gen alışverişi, yani “hibridizasyon” olayı gerçekleşir. Bu durum çoğunlukla virulent izolatın hastalık yapma yeteneğindeki azalma ile sonuçlanır. Uyarılmış dayanıklılık ile, Bitkilerde bağışıklık mekanizması patojenin enfeksiyonundan önce uyarılarak harekete geçirilebilir, böylelikle normalde hassas olan bitkilere dayanıklılık kazandırılabilir.

Kimyasal Mücadele

Patojenlere toksik olan kimyasallar kullanılarak bitki hastalıklarının önlenmesine kimyasal mücadele adı verilir. Bitki hastalıklarına karşı kullanılan ilaçlar etkili oldukları organizmaya göre isim alırlar. Örneğin; fingusit funguslara, bakterisit bakterilere etki ederler. Kimyasal savaşımda hedef her ne kadar bitki hastalık etmenleri olursa olsun, kullanılan kimyasal maddeler çevre kirliliğine neden olmakta, doğal hayatı ve insan sağlığını olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle kimyasal mücadeleye karar verirken uygulama sonrası elde edilecek verim ve gelir artışının, mutlaka yapılacak masraflardan fazla olması konusunda dikkat edilmelidir.

Bitki hastalıkları ile mücadelede kullanılan ürünlerin büyük çoğunluğunu fungisitler oluşturmaktadır. Fungisitlerin bazıları aynı zamanda bakterisit etkilidir. Virüslere karşı etkili ve halihazırda kullanımı ekonomik olan bir virisit bulunmamaktadır. Bitki hastalıklarına karşı kimyasal mücadele çoğunlukla bitki patojeni funguslara karşı fungisit kullanımı ile yapılmaktadır. Bitki hastalıklarına karşı koruyucu kimyasal mücadele, bitkiler hastalanmadan önce kimyasallarla bitki yüzeyinin tamamen kaplanması şekilde uygulanmaktadır. Ancak bu koruyucu uygulama patojenlerin bitki dokularına girişinden sonra yapıldığında başarısızlıkla sonuçlanır. Son yıllarda geliştirilen bazı bitki koruma ürünleri bitki tarafından absorbe edilebilmekte ve bitkinin diğer organlarına taşınabilmektedir. Bu fungisitlere “sistemik fungisit” adı verilir. Sistemik fungisitler doku içerisindeki hastalık etmenlerini de engelleyerek bitkiyi bir nevi tedavi etmektedirler. Bu nedenle “tedavi edici fungisitler” veya “eradikant fungisitler” olarak da adlandırılırlar. Bitki hastalıklarının mücadelesinde kullanılan kimyasallar bitkilerin yeşil aksamına, toprağa, tohuma, ağaç gövdelerine ve depolara uygulanmaktadır (bkz. Çiz. 10.4., s.180). Çeşitli kimyasal ilaçlama yöntemi bulunmaktadır

Yeşil aksam ilaçlamaları, bitkilerin toprak üstü organlarında meydana gelen hastalıklara karşı püskürtme, tozlama, sisleme veya yağmurlama sulama şeklinde uygulanır. Püskürtme ilaçlamalar, ilaçların suda süspansiyon, emülsiyon veya eriyik halde bitkilere püskürtülmesi ile uygulanır. Suda süspansiyon veya emülsiyon halindeki fungisitlerin bitkilere uygulanması amacıyla kullanılan aletlere “pülverizatör” adı verilir. Pestisit uygulanacak olan alanın boyutlarına ve bitkiye göre geliştirilmiş çok değişik tip ve boyutlarda pülverizatörler üretilmiştir. Sistemik fungisitlerin yeşil aksama uygulanmasında bazı hususlara dikkat etmek gerekmektedir. Bu ilaçların bitki bünyesine alınması etkiyi arttırır. Bunu sağlamak için de fungisit süspansiyonunun damlalar halinde bitki yüzeyinde en az 23 saat kalması gerekir. Bu nedenle ilaç damlaları çok küçük olmamalı, ilaç atıldığı zaman da hemen kurumamalıdır. Püskürtmeye nazaran daha az kullanılan tozlama yöntemi ise, toz formülasyona sahip fungisitlerin özel tozlayıcı aletler kullanılarak ince toz zerrecikleri halinde bitkilere uygulanmasıdır. Bu yöntem, seralar hariç püskürtmeye nazaran daha az kullanılmaktadır. Sisleme ise pestisitleri havada asılı kalacak kadar küçük zerreler halinde püskürten özel sisleme aletleriyle uygulanmaktadır.

Tohum ilaçlamaları, son yıllara kadar tohumla taşınan veya tohumun gelişmesine erken dönemde zararlı olan bazı etmenlere karşı yapılmaktaydı. Ancak son yıllarda geliştirilen sistemik fungisitlerle tohum ilaçlaması, bitkileri bir döneme kadar hem topraktan hem de havadan gelen hastalıklara karşı korumaktadır. Bu nedenle hastalıklara karşı tohum ilaçlamaları artmıştır. Bu hem ekonomik oluşu hem de etkililik açısından önemlidir. Tohumlama ilaçlamaları, kuru tohum ilaçlaması, bandırma, bulamaç, ıslak ilaçlama, püskürtmeli fumigasyon, tohum kaplaması, organik çözücüler ile tohum uygulaması gibi çeşitli yöntemler ile uygulanmaktadır.

Toprak ilaçlaması, Toprağın, ekimden önce topraktaki patojenlerin ve zararlıların düzeylerini azaltmak için ilaçlanmasıdır. Bakteriyel ve viral patojenler birçok toprakta bulunurlar. Fungisit veya fümigant etkili kimyasallarla ilaçlama bu organizmaların çoğunu öldürür, TRM207U-FİTOPATOLOJİ Ünite 10: Bitki Hastalıkları ile Savaşım Yöntemleri 3 fakat toprak ilaçlaması genellikle yüksek değerli meyve veya bahçe ürünlerinde bilhassa monokültür sonucu topraklarda yüksek düzeyde patojen biriktiği zaman, tarla koşullarında, fide yastıklarında, fidanlıklardaki çoğaltma topraklarında ve seralarda uygulanır. Ağaç gövdelerinin ilaçlanması, depo hastalıklarına karşı ilaçlamalar ve depoların dezenfeksiyonu bu uygulamanın başlıcalarıdır.