FİZİKSEL REHABİLİTASYON - Ünite 1: Yaşlanma Sürecinde Fizyoloji ve Yaşam Stili Değişiklikleri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: Yaşlanma Sürecinde Fizyoloji ve Yaşam Stili Değişiklikleri

Giriş

Dünya Sağlık Örgütü¨ (DSÖ), yaşlılığı; çevresel faktörlere uyum sağlayabilme yeteneğinin azalması olarak tanımlamaktadır. Yaşlanma hücre, doku, organ ve sistemlerde, geriye dönüşü¨ olmayan yapısal ve fonksiyonel değişiklikler meydana gelen bir süreçtir, anne karnında başlar ve bir daha durmaz. Yaşlı birey; kronik sorunları olan, vücut iç dengesi kolay bozulan, uzun sureli değişikliklere uyum sağlaması zaman alan, değişikliğe uyum sağlama kapasitesi azalmış bireydir.

Yaş kavramı, doğumdan başlayarak içinde bulunulan zamana kadar geçe n yılların toplamı olan kronolojik yaş ve yaşlanmaya bağlı olarak insan vücudunun yapı ve fonksiyonlarında meydana gelen değişiklikler olarak tanımlanan biyolojik yaş olmak üzere iki farklı boyutu içermektedir.

Yaşlanma Sürecinde Fizyolojik Değişiklikler

Yaşlanma esas olarak anne karnında başlayan, ölüme kadar devam eden ve birçok faktörün etkisiyle ilerleyici bir şekilde organ ve sistemlerde fizyolojik işlev değişikliklerine neden olan bir süreçtir. Yaşlı bireylerle çalışan sağlık profesyonelleri, yaşlanma surecinde meydana gelebilecek normal değişikleri bilerek anormal sureci buna göre tespit edebilir. Bu nedenle sistemlerde meydana gelebilecek fizyolojik değişikliklerin bilinmesi, doğru takip ve bakım planının hazırlanmasında oldukça önemlidir.

Yaşlanmayla birlikte kas iskelet sisteminde meydana gelen değişikliklere bağlı olarak fleksiyon postürü daha yavaş hareket ve kolay yorulma gibi genel özellikler gözlenebilir. Bu genel değişikliklerinin şiddeti ve yaşlının toleransı, bu değişimin bir sorun ya da doğal bir süreç olarak karşılanmasında etkilidir.

Normalde yetişkin bireyde bir taraftan kemik yapımı, diğer taraftan kemik yıkımı gerçekleşir. Kemik yapımı ile yıkımı paralel ve dengeli bir seyir takip eder. Bu nedenle kemik kaybı olmaz. Ancak yaşın ilerlemesiyle birlikte, kemik yapımı ve yıkımı arasında denge bozulur. Yapım, yıkımı karşılayamaz hâle gelir. Bu nedenle hem kemik kitlesinde hem de kemik kuvvetinde bir azalma ortaya çıkar. Kemik dokusu kayıpları nedeniyle; boy kısalması, diş kayıpları, kemiklerde kırılmalar, bacaklarda eğrilikler ve kamburlaşma gelişebilir.

İskelet kaslarında, ortalama 25 yaşından itibaren çok yavaş bir tempo başlayan, yaş arttıkça hızlanarak devam eden kas zayıflaması gözlenir. Bu nedenle yaşa bağlı olarak iskelet kaslarında görülen zayıflık, uzun sureli hareketsizlik veya yatak istirahati sonucu görülen kas küçülmesinden farklıdır. Yaşlı kaslara yeterince kan taşınması güçleşir, büyüme hormonu ve testosteron seviyesi azalmıştır. Fiziksel aktivitenin azalması ya da uzun sureli yatak istirahati kas kitlesinin daha da azalmasına yol açmaktadır. Bu nedenlerle de kas gücünde ve koordinasyonunda azalmalar gelişmektedir.

Yaşlılıkta tüm liflerin miktarında azalma olur. Eklem sıvılarının azalması ve tekrarlı hareketler sonrasında eklem yüzlerinde meydana gelen harabiyet nedeni ile eklemler eskisi kadar rahat hareket edemez ve travmalara karşı daha hassas duruma gelir. Eklem hareket yeteneğinin azalması ve ağrılı olması, yaşlının hareketlerinin yavaşlamasına ya da tamamen ortadan kalkmasına neden olur. Eğer yaşlı hareketsiz olduğu bu dönemde kötü¨ pozisyonlanmış ise eklemlerde Farklı nedenlerle eklemlerin belli bir pozisyonda uzun süre kalmasına bağlı olarak, sınırlı ya da kaybolmuş hareket olarak tanımlanan kontraktürler görülebilir.

Kardiyovasküler hastalıklar, yaşlılarda en sık ölüm ve özürlülük nedenidir. Yaşlılarda kalbin kulakçık, karıncık ve kapaklarında yapısal değişiklikler görülür ve buna bağlı olarak da kardiyak kalpten pompalanan kan miktarı azalmaktadır. Kalp kasları yeterli beslenemez ve kalp kasları dokuları yavaş yavaş ölür, kalp krizi gelişir. Kalp krizi ya da felç/inme damar tıkanıklığının yol açabileceği en kötü durumlardır.

Akciğerler göğüs kafesimizin içinde bulunan solunum organlarımızdır. Akciğerin elastikiyetinin azalması, göğüs duvarının sertliğinin artması ve solunum kaslarının zayıflamasına bağlı olarak yaşlılarda akciğer fonksiyonları azalır. Bu değişikliklerin sonucunda; yaşlı nefes alıp vermede zorlanır, daha kısa ve yüzeysel solunum yapar.

Solunum sistemi enfeksiyonları özellikle de pnömoni (zatüre) 65 yaş ve üstü insanlarda hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde önemli bir ölüm sebebidir ve tedavileri zor ve pahalıdır. Yaşlı bakımından sorumlu sağlık personeli, solunum sayısı, ritim ve derinliğini izlenmeli, buna uygun hafif günlük egzersizler yaptırmalıdır.

Yaşlılıkta, böbreklerin dokusu küçülür, böbreğe kan akımı azalır. 80’li yaşların sonunda böbrekler %20-30 oranında küçülmekte normal renal kan akımı %50 azalmaktadır . Hücresel ve dolaşımla ilgili nedenlerle idrar süzülme hızı yavaşlar. Mesane kapasitesi azalır; mesane kasları idrar yapmanın dışında da kendiliğinden bazen kasılıp idrar yapma hissi uyandırır, gece sık idrara çıkma görülebilir. Yaşlılarda mesane kaslarının zayıflaması, boşaltılamayan idrar miktarının artmasına ve bunun sonucunda idrar kaçırma ve idrar yolu enfeksiyon sıklığının artmasına neden olur. İdrar tutamama sorunu olan yaşlılar için her 2 saatte bir mesanenin boşaltılması, sıvı alımının düzenlenmesi, perineal kasların güçlendirilmesine yönelik Kegel egzersizlerinin öğretilmesi, yaşam tarzını düzenlemesi ve yeterli hijyenin sağlanması gibi konularda eğitim ve danışmanlık hizmeti verilmelidir.

Hormonal sistemde meydana gelen değişikliklerin seksüel, kemik-mineral yoğunluğu, kas-iskelet sistemi üzerine olumsuz etkileri vardır. Yaşlanma süreci ile birlikte dokuların insüline yanıtının azalması ve/veya glikoza karşı insülin salgılanmasındaki azalma nedeniyle glikoz toleransında azalma görülür. Özellikle aşırı kilolu ve diyabete genetik yatkınlığı olan yaşlılarda tip 2 diyabet gelişebilmektedir.

Yaşlanmanın sindirim sistemi üzerine etkisi; sindirimi destekleyen düz kas hareketleri, mukus ve emilimde azalma şeklindedir. Mide elastikiyetinde azalma ve gastroözofagal reflü (Besinler mideye ulaştıktan sonra, yemek borusundan ağza doğru geri kaçması ) artışı, laktaz (süt enzimi) üretimi azalması ile süte reaksiyon gelişmesi, bağırsak hareketlerinin yavaşlaması, kan akımı ve bazı enzimlerin etkinliğinin azalması gibi değişiklikler olabilir.

Sağlıklı yaşlıların %40’ında tükürük salgısının yaşla birlikte azalmasına bağlı olarak ağız kuruluğu görülmektedir. Ağız sağlığının bozulması, yaşlanmanın doğal bir sonucu olmamakla birlikte; sistemik hastalıklar, çoklu ilaç kullanımı, uygun olmayan beslenme, koruyucu ağız bakımı eksikliğine bağlı olarak gelişebilmektedir. Ağızda kuruluk, tükürük salgısında azalma, tat değişiklikleri, tat ve koku reseptör duyarlılığında azalma gibi değişimler yaşlılarda iştahsızlığa ve yetersiz beslenme sorunlarına yol açmaktadır. Diş etlerindeki çekilmelere bağlı özellikle alt çenede diş kayıpları görülebilir. Bunun sonucunda; dişlerin araları açılır, bu bölgelerde besin artıkları birikir ve bakteriler çoğalır. Bu değişiklikler dişlerde duyarlılığı artırmakta, ağız içinde çürükler oluşturmakta ve sonuçta diş kayıpları görülebilmektedir.

Duvarlarını çevreleyen kasları genç bireylere göre daha az kasılmasına karşın lokmaların yutulmasında genellikle sorun yaşanmaz. 60 yaşından sonra yemek borusu özellikle alt kısmında peristaltik hareketler(iç organlarda sürekli devam eden, ritmik, kasılma gevşeme hareketi) azalırken yemek borusu içi basınç özellikle kadınlarda artar.

Sindirim sisteminde en erken (20 yaşından itibaren) ihtiyarlamaya başlayan organ midedir. Elastikiyetinin azalması, midenin daha yavaş boşalmasına ve buna bağlı olarak gastroözofajiyel reflüye neden olabilir. Mide mukozasındaki yetersizliğe bağlı olarak mukus oluşumu azalır, peptik ülser riski artar ve B12 vitamin eksikliği yaşanabilmektedir.

Bağırsak hareketlerinde yaşa, kronik hastalıklara ya da çoklu ilaç kullanımına bağlı metabolizmanın yavaşlaması, sıvı alımında ve fiziksel harekette azalma, beslenme değişiklikleri ve yetersiz beslenmeye bağlı olarak konstipasyon (kabızlık), diyare (ishal) gibi emilim bozuklukları oluşabilmektedir. D vitamini vücutta kullanılmak üzere ince bağırsaklarda emilir. Dolayısı ile ince bağırsaklarla ilgili bir sorun D vitaminin vücudumuzda etkin bir şekilde kullanılmasını etkiler

Yaşlanmayla beraber beynin belirli bölgelerinde sinir hücresi kaybı daha fazla görülürken bazı bölümleri korunur. Beyin ağırlığı azalır, sulkuslar (beyin dokusundaki oluklar) genişler, beyin dokusu küçülür. Sinir liflerinde uyarı iletimi yavaşlar, refleksler zayıflar. Ateroskleroz ve dolaşım bozukluğuna bağlı serebral kan akımı azalır. Sinir hücreleri arasında bilgi geçişini engelleyen; amiloid, senil plak, nörofibriler yumak oluşumu artar. Böylece öğrenme, hafıza, bilgileri organize etme gibi bazı bilişsel becerilerde gerileme görülebilir. Ayrıca sinir yapısını bozan değişikliklere bağlı olarak yaşlı bireylerin çoğunluğunda uyku sorunları da görülmektedir. Uyku süresi ve kalitesinde değişiklikler olur. Yaşlı, uykuya dalmakta zorlanabilir, gece çok kez ya da sabah çok erken uyanabilir. Uykusuzluğa bağlı gün içinde dikkat dağınıklığı, yorgunluk, çevresel uyaranlara tepkisiz kalma ya da sinirlilik hâli görülebilir.

Yaşlı bireylerde, total lenfosit sayısı, lökositlerin hasarlanan alana ulaşma hızı, deri asit derecesi, idrar asit derecesi ve prostatik sıvının antibakteriyel fonksiyonunda azalmaya bağlı olarak enfeksiyonlara karşı hassasiyet artar ve var olan enfeksiyonlar daha ciddi seyreder.

Zatürre ve grip gibi enfeksiyonlar yaşlılarda daha ciddi sorunlara neden olmaktadır. Erken yaşlarda tüberküloz ile enfekte olanlarda, yaşlılıkta bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla tüberküloz alevlenmeleri (yeniden ortaya çıkması) sık görülmektedir.

Yaşlanma ile birlikte duyu sistemindeki tüm fonksiyonlarda yavaşlama ya da gerileme görülür. Görme netliği azalmakta ve görme için daha fazla ışığa ihtiyaç duyulmakta, ışık değişikliklerine uyum güçleşmekte ve renk ayırım yeteneği azalmaktadır. Yaşlanma sürecinde, kohlear tüylü hücrelerde zayıflık, işitme nöronlarında azalma, östaki kanalında tıkanıklık, kulak kiri ve enfeksiyonlar sık rastlanılan ve duyma kalitesini etkileyen sebeplerdir. Yaşlanma ile simetrik (iki kulak) işitme özelliği bozulur. Özellikle yüksek perdeli seslerin ve c, k, p, s, t gibi ünsüz harflerin anlaşılmasında güçlük yaşanmaktadır. Yaşlanma sürecinde, cilt altı yağ dokusunun azalmasına bağlı olarak deri; daha ince, daha elastik, kuru ve kırışıktır. Uzun yıllar herhangi bir koruma olmaksızın güneşe maruz kalınması cildi sert ve daha kırışık hâle getirir.

Yaşlanma sürecinde beyinde meydana gelen bazı değişiklikler, kronik hastalıklar ya da kansere bağlı şiddetli ağrı varlığı, yaşam alanındaki değişiklikler uyku sürecinde değişikliklere neden olabilir. Yaşlılarda; uykuya dalmada güçlük, gece çok sayıda uyanma ve sabah çok erken kalkma gibi tipik uykusuzluk yakınmaları vardır.

Yaşlı Bireyin Değerlendirilmesi

Yaşlı birey değerlendirilirken multidisipliner bir ekip oluşturulmalı ekibin merkezinde yaşlı olmalıdır. Yaşlı bireyin bakımı planlanırken normal fizyolojik değişiklikler göz önünde tutularak fizyolojik, sosyoekonomik ve psikolojik değerlendirmeleri yapılmalı, genel ve özel bakım gereksinimleri saptanmalıdır.

Yaşlanmayla birlikte tüm sistemlerde yaşlılığın doğal bir süreci olarak ya da ilişkili sistemlerde meydana gelen değişikliklere bağlı olarak işlevsel farklılıklar gelişebilmektedir.

Kişinin mevcut hastalık tanıları, bu tanıların ne zaman konulduğu, aldığı tedaviler, hangi ilaçları kullandığı mutlaka sorgulanmalıdır. Genel olarak yaşlı hastanın en az yılda bir kez görme değerlendirmesinden geçmesi gerekmektedir. Özellikle diyabetli ve glokom açısından yüksek risk altındaki yaşlılarda bir oftalmolog tarafından periyodik muayene yapılması önerilmektedir. Yaşlılarda sorgulanması gereken başka bir durum idrar ve gaita kontrolünün bozulmasıdır. İdrar kaçırma yaşlılarda sıktır ama genellikle üzerinde durulmaz Yaşlıya basit bir şekilde idrar kaçağı problemi olup olmadığı ve bu problemin en az beş farklı defa gerçekleşip gerçekleşmediğinin sorulması gerekmektedir. Yaşlıların gaita tutamama sorununu ifade etmesi daha zordur. Bu nedenle basit, net ve onu rencide etmeden sorulmalı, gerekirse bir mide-bağırsak hastalıkları uzmanından durumun tıbbi incelenmesi istenmelidir.

Yaşlı hastalarda, yaşa bağlı değişiklikler, sosyal faktörler, hastalıklar gibi pek çok sebebe bağlı olarak fonksiyonel yetersizlik görülmektedir. 65 yaş üzeri hastaların yaklaşık % 25’i günlük yaşam aktiviteleri (GYA) veya Destekleyici GYA’yı gerçekleştirmek için yardımcıya ihtiyaç duyar. 85 yaş üzeri bireylerin % 50’si temel GYA’yı gerçekleştirmek için yardıma ihtiyaç duyar. Kas iskelet sisteminde meydana gelen eklem kısıtlılıkları, kas kuvvet yetersizlikleri, bağların esnekliğini kaybetmesi ve eklemlere destek verememesi temel sorunlardır. Ayrıca artrit varlığında ağrı nedeniyle yaşlı hareket etmek istemez ya da vücut ağırlığını ağrı olmayan bölgelerde taşımaya çalışır. Bu durumlar, yürüyüş ve ayakta duruş sırasında denge ve yürüyüşün ahenginin bozulması ile kendini gösterir. Yaşlıya dışarıdan bakıldığında bu sorunlar gözlemlenebilir ya da kas kuvvetini, eklem hareketini ve dengeyi ölçümsel olarak değerlendiren bazı aletlerden yararlanılabilir.

Yaşlılarda bilişsel fonksiyonlarda; normal yaşlanma ile görülen değişikliklerden demansa (bunama) kadar değişen bir yelpaze gözlenir. Demans gelişme olasılığı yaş arttıkça artar. Demans olduğundan şüphelenilen hastanın değerlendirilmesinde hastanın öyküsünü almak önemlidir. Hasta öyküsünü anlatırken yakın ve uzak belleğin, konuşma becerisinin değerlendirilmesi mümkün olur. Demans tanısı, bellek bozukluğuna ek olarak dil, motor bellek veya yürütücü fonksiyonlar gibi bilişsel fonksiyon bileşenlerinden birinde bozukluk olmasını gerektirir.

Depresyon, yaşlıları en sık etkileyen psikiyatrik sorunlardandır. Yaşıtların özellikle eşin kaybı, emeklilik, ekonomik sorunlar, özürlülük, evinden kurum bakımına geçme zorunluluğu, yakınların ilgisizliği gibi pek çok hazırlayıcı faktör vardır. Endişe ve korku da yaşlılarda sık görülen duygu-durum değişikliklerindendir.

Sağlık çalışanı, yaşlının mevcut sosyal gereksinimlerini belirlemek için şu soruların cevabını bilmelidir: “Yaşlı ile kim yaşamaktadır? Yemeklerini kim yapmaktadır? Ulaşımını eğer sağlayamıyorsa kim sağlamaktadır? Giderek yaşlanan toplumlarda yaşlıya bakım verenlerinde 65 yaş üzerinde (yaşlı) olması ihtimali düşünüldüğünde, yaşlı herhangi birine bakmakta mıdır?”

Yaşam Stili Değişiklikleri

Yaşlanmanın içerdiği fiziksel ve psikolojik değişmelerin yanı sıra yaşlıların ihtiyaçları da daha önceki yıllara göre değişmekte; değerleri, alışkanlıkları, rol ve davranışları farklılaşmaktadır. Bu dönemde sosyal ilişkiler, gelir, barınma, ulaşım, ev ve aile ile ilgili faaliyetlerin yürütülmesi, aile ilişkileri, zamanın kullanımı vb. alanlara ilişkin sorunlar ortaya çıkmaktadır.

Brummel-Smith, Rowe ve Kahn’ın başarılı yaşlanma kavramlarını genişleterek daha kapsayıcı bir terim olan ideal yaşlanmanın tarifini yapmışlardır. Brummel-Smith, ideal yaşlanmayı “Kişinin tatmin-manevi ve tıbbi şartlara rağmen fiziksel, fonksiyonel, bilişsel, duygusal, sosyal ve ruhsal alanlarda çalışabilmesi için kapasite” olarak tanımlamıştır. İdeal yaşlanma kronik bir sağlık durumunun varlığı ya da yokluğunu önemsemeksizin yaşlı yetişkinlerde işlevsel kapasitesinin optimize edilmesini önermektedir.

Bakım gören grubun özellikle yaşlı bireylerden oluştuğu düşünülür ise yaşlanmayla birlikte vücutlarında meydana gelen değişimler, fazla sayıda ilaç kullanıyor olması, görme/ işitme problemleri, fiziksel yetersizlikler ve dolaşım problemlerinin olması yaşlının yaşama ve çevre koşullarına uyumunu azaltmaktadır. Yaşlı bireylerde sindirim sisteminde meydana gelen değişiklikler nedeniyle; İştahsızlık, Hazımsızlık, Kabızlık / İshal, Kaşeksi (aşırı zayıflık) / Şişmanlık gibi sorunlar da görülebilmektedir.

Hastalıklardan korunmanın ilk basamağı koruyucu halk sağlığı hizmetleridir (Beslenmenin düzenlenmesi, sigara ve alkolden uzaklaşma, spor yapma, kazaların önlenmesi, zihinsel aktiviteyi artırma, sosyal aktivitelere devam etme, hormonların ve ilaçların Doğru Kullanılması).

Yaşam Kalitesi

Yaşlanma, kronik hastalıklar, artan yeti yitimi ve başkalarına daha fazla bağımlılıkla ilişkili olduğundan, yaşam süresinin uzamasıyla birlikte yaşamın kaliteli yaşanması da önem kazanmıştır. Yaşlıların yaşam kalitesinde sağlık sorunları çok önemli biyolojik bir etkendir. Sağlık standardı için; düzenli egzersiz, sigaradan ve aşırı alkol tüketiminden kaçınmak, doğru beslenme ve yaşa uygun aşılama önerilmektedir. Ayrıca, yaşlıların aktivite kurslarına katılımlarının cesaretlendirilmesi, yaşıtlarıyla vakit geçirecekleri sosyal organizasyonların düzenlenmesi ve ihtiyaç duyduğu her an çocukları ve torunlarına ulaşabileceğini bilmesi yaşlıların yaşam kalitesinin geliştirilmesinde önemlidir.