GELENEKSEL VE YENİLEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI - Ünite 4: Petrol Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 4: Petrol

Giriş

Gelişen ve nüfusu hızla artan dünyada, enerji gereksinimlerinin sürekli artması sınırlı olan petrol, doğal gaz, kömür gibi birincil enerji kaynaklarına güneş, rüzgar, jeotermal, hidroelektrik gibi yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının da eklenmesini sağlamıştır. Her gecen gün enerji kaynaklarının çeşitlenmesine rağmen petrol en yüksek kullanım oranı ile 20. yüzyıl başlarında elde ettiği liderlik konumunu sürdürmektedir. Petrol doğal olarak oluşmuş hidrokarbon karışımıdır. Yapısında temelde hidrojen ve karbon; az miktarda da azot, oksijen ve kükürt bulundurur. Petrol içinde bulunduğu basınç ve sıcaklık koşullarına bağlı olarak sıvı, katı veya gaz halinde bulunabilmektedir. Yerin derinliklerinden yeryüzüne çıkarıldıklarında, atmosferik basınç ve sıcaklık koşullarında sıvı halde bulunan hidrokarbonlar ham petrol olarak adlandırılır. Yarı katı ve katı halde bulunan hali ise ağır hidrokarbonlar içerir ve bileşimlerine göre asfalt, parafin veya bitüm olarak isimlendirilir. Gaz halinde bulunan petrol ise doğal gaz adını almaktadır.

Petrolün Oluşum Teorileri

Petrolün oluşumu konusunda farklı teoriler olsa da petrolün kökeninin organik olduğu ve denizlerde yaşayan organizmaların petrolün oluşumunda rol oynadığı çoğunlukla kabul görmektedir. Bu teoriler, temelini bitkisel veya hayvansal organik maddelerin laboratuvar ortamında ısıtılması sonucu petrole benzer hidrokarbonların elde edilebilmesine dayandıran organik teori ve metan, etan, asetilen ve benzol gibi hidrokarbonların laboratuvar ortamında inorganik maddelerin kullanılmasıyla elde edilebilmesini kanıt gösteren inorganik teoridir. Doğal hidrokarbonların organik maddelerin bozunması ile oluştuğu düşünülmektedir.

Petrolün Tarihçesi

Petrolün insanlar tarafından ilk ne zaman kullanılmaya başlandığı bilinmese de değişik kaynaklarda petrolün kullanımının binlerce yıl öncesine dayandığı söylenmektedir. Musul ve Basra civarındaki arkeolojik sahalardan toplanan bitüm örneklerinin yaşlarının MÖ 6000 ile 600 arasında olması, Babillerle birlikte aynı bölgede hüküm suren çok sayıdaki uygarlıkların petrolü tanıyıp aynı zamanda kullandıklarını da göstermektedir. MO 7000 civarındaki Erken Neolitik Dönemde Kuzey Mezopotamya’nın geniş düzlüklerinde kurulan bazı şehir merkezleri zift konusunda uzmanlardı. Erken Bronz Döneminde, Güney Mezopotamya’daki küçük kent devletlerinden Kiş’te bulunan kral mezarlarındaki oda ve koridorların bazılarında zift ile sıvanmış havuzlar bulunmaktadır. MO 3000’li yıllara gelindiğinde bitüm ve asfaltın ticari bir meta olarak kullanıldığı görülmektedir. Babil kulelerinin yapımında kerpiç ve tuğlaların arasında harç olarak asfalt kullanıldığı, kentin sokaklarının asfaltla kaplandığı bilinmektedir. Ayrıca çimentolama işleminde kimyasal katkı maddesi olarak ve gemi inşasında yalıtım maddesi olarak kullanıldığı ifade edilmektedir. Doğu Roma İmparatorluğunda kullanılan “Rum Ateşi” kuşkusuz ki devrinin en büyük silahıydı. Parçalanabilen kaplar içine petrol ile birlikte koyulan sodyum ve potasyum tuzları ile kireç kaymağından oluşan bu madde sudan geçerken bile yanabiliyordu. Tarihin bilinen petrol için yapılmış ilk savaşı ise Suriyeliler ile Araplar arasında MÖ 312’de dünyanın hemen her köşesinde tıbbi ve tarımsal amaçlarla kullanılan Ölü Deniz Asfaltları için yapılmıştır. 1500’lü yıllarda yazılan kaynaklarda Meksikalı halkın golden elde edilen zifti harç yapımında, parfüm imalinde ve kap kacak sırlamasında kullandıkları görülmektedir. Yakın ve uzak doğuya seferler düzenleyen Marco Polo Bakü’deki sıvı asfaltı anlatmış ve ayrıca petrolün ticari bir mal olarak görüldüğünü hatta hayvan derisinden yapılmış çantalarda taşındığını belirtmiştir. Petrolün endüstriyel anlamda asıl büyük tanınırlığı 19. yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılda gerçekleşir. Kömürden ve diğer hidrokarbonlardan aydınlatıcı ve yağlayıcı maddeler çıkarma işi 1840’li yılların sonları ile 1850’li yılların başlarına rastlar. 1846 yılında Kanadalı Abraham Gesner’in kömürden damıtma yolu ile gaz yağı elde edilmesi için geliştirdiği yöntem petrol endüstrisinin başlangıcının simgesi olmuştur. Bir avukat olan George Bissell (Şekil 4.4) ve ortakları 1850 yılında o günlerde kaya yağı olarak bilinen maddenin gelecekte çok önemli olacağını düşünüyorlardı. Pensilvanya’nın kuzey batısındaki Oil Creek denilen bölgede gayet ilkel yöntemlerle birkaç varil bu koyu renkli ve kokulu madde çıkartılmıştı. George Bissel ve iki ortağı petrolün kullanımının genişleyeceğini düşünerek, petrolü Yale Üniversitesinde profesör olan Benjamin Silimon’a inceletmişlerdir. Çalışma sonunda yayınlanan raporda petrolden iyi kalitede gaz yağı üretilebileceği belirtilmiştir. Böylece, bir profesör tarafından hazırlanan rapor kullanılarak halkın etkilenmesi ve kurdukları Pennsylvania Rock Oil şirketin büyümesi sağlanmıştır. Edwin L. Drake farklı birçok işte deneyimi olan bir kişidir ve petrolün de tuz arama yöntemiyle yeraltından çıkarabileceğini düşünerek şirkete ortak olmuştur. Sondaj yapılarak petrolün üretilebileceğinin görülmesi kısa surede Amerika’da petrole hücumu başlatır. 1860 Kasım ayına gelmeden Oil Creek bölgesinde yetmiş beş kuyu üretime geçer. John D. Rockefeller 1862 yılında küçük bir rafineri ile işe başlar ve 1866 yılına gelindiğinde satış cirosu 2 milyon doların üzerine çıkar. 10 Ocak 1870 tarihinde başta Rockefeller ve Flagler olmak üzere diğer beş ortakla birlikte Standard Oil Company kurulur. 19.yüzyılın ilk yıllarında Bakü’de ilkel de olsa bir petrol endüstrisi doğmuş ve gelişmeye başlamıştı. İlk kuyular 1871-1872 yıllarında açıldı ve 1873’de yirmiden fazla rafineri faaliyete geçmişti. 1873 yılında Robert Nobel‘in kardeşinin parasıyla Bakü‘deki bir rafineriyi satın almasıyla Rus petrolünün kalkınması başlamıştır. Ludwig Nobel petrolcülükte Amerika’nın geçirdiği deneyimler hakkında öğrenmesi gereken her şeyi öğrenmiş, bilim, yenilik, iş planlaması kavramlarını bir araya getirerek kısa bir surede Rus petrolünü Amerikan petrolüyle rekabet edebilir hale getirmiştir. Petrol sevkiyatı oldukça masraflıydı. Bunu çözmek için petrolü geminin içerisine yaptırılacak bir büyük tankla taşıma fikri ortaya çıktı.

Ludwing 1878’de Zoroaster isimli dünyanın ilk tankerini Hazar Denizinde servise soktu. Ancak bu deniz aşırı gidebilecek kapasite de değildir. Nobel Kardeşlerin (Robert, Ludwig ve Alfred) kurduğu “Petrol Üretim Şirketi“ tüm ülkeye yayılmış kuyuları, boru hatları, rafinerileri, tankerleri, stoklama depoları ve kendine ait demiryoluyla Rus petrol ticaretini eline geçirdi. Daha sonra Fransız aile Rothschilds’lerin mali desteğiyle İngilizler oyuna girmiştir. Bu aşamada Samuel kardeşler (Marcus ve Samuel) yeni ve emniyetli tanker tasarımları ile petrolün denizaşırı taşınmasında devrim yaratacaklardır. Samuel kardeşler tarafından kurulmuş olan Shell Taşımacılık ve Ticaret Şirketi, 1907 yılında Hollanda Kraliyet şirketi ile birleşecek ve bugün Shell olarak bilinen petrol şirketi kurulacaktır. Elektrikle aydınlanmanın çok çabuk gelişmesi petrol sanayini tehdit etmeye başladı. Bu arada atsız araba ya da otomobil sanayi gelişmeye başlamıştı. Bu araçların bazıları içten yanmalı motorlar ile çalışmaktaydı. Gaz yağının zincirleme patlatılması yolu ile çalışan bu araçlar önceleri rağbet görmese de 1895 yılında yapılan Paris-BordeauxParis yarışında 15 mil hıza ulaşan otomobiller Avrupa’da büyük ilgi görmeye başladı. 1905 yılında artık benzin ile çalışan arabalar, otomotiv sektörünün hızla gelişmesine sebep oldu. Orta Doğu petrolleri tıpkı dünyanın diğer bölgelerindeki petrol sahalarında olduğu gibi batılı büyük petrol şirketleri tarafından kontrol edilmektedir. Batılı petrol şirketlerinin Orta Doğu petrollerinin üzerindeki kontrolüne karşı ilk ve en önemli hareket OPEC’in (Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği) 1960 yılında kurulmasıyla gerçekleşmiştir.

İnsanın çevreye bakış acısı ve çevreyle olan ilişkisi de petrol talebinin artmasına sebep olmuştur. Kömür yerine petrolün kullanılması İngiltere’de çevresel nedenlere dayanır. Londra’da evlerde uzun sureli Kömür kullanımı nedeniyle oluşan hava kirliği hayatı zorlaştırıyordu. Sis o kadar yoğunlaşıyordu ki insanlar evlerini bulamıyor hastaneler solunum sorunu yaşayanlarla doluyordu. 1957’de parlamento Temiz Hava Yasası ile petrol kullanımını zorunlu hale getirdi. Amerika Birleşik Devletleri’nde ise 1970’te çevresel etki beyanları olarak bilinen Federal Yasa yürürlüğe girdi.

Petrol Rezervleri

Petrol rezervi teknik ve ekonomik olarak geri kazanılabilir petrol miktarı olarak tanımlanabilir. Rezervlerin sınıflandırılmasındaki farklılıklar kesinlik derecelerine bağlıdır. Petrol rezervleri temelde kanıtlanmış ve kanıtlanmamış olarak ikiye ayrılır. Kanıtlanmamış rezervler ise muhtemel ve olası olarak sınıflandırılırlar. Petrol endüstrisinde izlenecek yol kanıtlanmış rezerv değerlerine göre belirlenir. Dünyanın kanıtlanmış petrol rezervi 2014 yılı sonu itibari ile 1700,1 milyar varildir. % 47,7 ile bu rezervlerin büyük bolumu Orta Doğu ülkelerindedir. İkinci büyük rezervler ise % 19,4 ile Güney Amerika’dır. Diğer rezervler ise sırasıyla Kuzey Amerika (13,7), Avrupa ve Avrasya (9,1), Afrika (% 7,6) ve Asya Pasifik (2,5)’tir. Rezerv/Üretim Oranı , petrolün kalan ömrünü tahmin etmek için kullanılan bir göstergedir. Petrol rezerv/üretim oranları incelendiğinde (Şekil 4.8) Güney ve Orta Amerika’nın diğer bölgelere göre oldukça yüksek rezerv/üretim oranına sahip olduğu görülür, bu oranla 100 yılın çok üzerinde petrol ömrüne sahiptir. Petrol ömrü en kısa bölgeler, Avrupa&Avrasya ile Asya Pasifik olarak görülmektedir. Bu bölgelerde petrolün ömrü, eğer yeni rezervuarlar bulunmaz ise 2014 yılı üretim hızıyla, 30 yıldan azdır. Orta Doğu bölgesinin ise sahip olduğu rezervler nedeniyle yaklaşık 80 yıl daha 2014 yılı üretim hızını sürdürebileceği düşünülmektedir. Teknolojik ve ekonomik koşulların değişmesiyle bilinen mevcut rezervuarlardaki rezerv miktarının artırılması ve/veya yeni rezervlerin bulunması ile tüketimi karşılayacak bir üretim bir sure daha devam edecektir.

Petrolün Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri

Petrolün fiziksel ve kimyasal özellikleri çıkartıldığı bölgeye bağlı olarak değişir. Petrolün özellikleri kalitesini gösterirken aynı zamanda ekonomik değerini de belirler. Ayrıca bu özellikler petrolün çıkartılması, taşınması, depolanması ve rafinerilerdeki süreçleri de etkilediğinden önemlidir.

Fiziksel Özellikler

Petrolün birçok fiziksel özelliği arasında, yoğunluk (gravite) ve akmazlık (viskozite) öne çıkan özelliklerdir. Çünkü bu özellikler petrolün çıkartılması, taşınması ve depolanması aşamalarında büyük önem taşırlar. Petrolün API gravitesi, sınıflandırmada en sık kullanılan özellik olarak bilinmektedir. Petrol çıkartıldığı bölgeye bağlı olarak kimyasal bileşimi farklılık gösterdiğinden petrolün yoğunluk değeri , 0,65-1,02 gr/cm3 arasında değişmektedir. Amerikan Petrol Enstitüsü (American Petroleum Institute) gravitesi veya API gravitesi ham petrol için kullanılan bir diğer özelliktir. API gravitesi, ham petrolün ticari olarak fiyatını belirlemede kullanılır. API gravitesi, petrol sıvılarının yoğunluklarının karşılaştırılmasında kullanılır. API gravitesi boyutsuzdur. SG spesifik gravitedir ve ham petrolün yoğunluğunun suyun yoğunluğuna oranıyla belirlenir. Olcum 15,6 °C sıcaklık ve 1 atmosfer basınç şartlarında yapılır. Sudan hafif sıvıların API gravitesi 10’dan büyüktür. Ham petrolün API gravitesi 8,5’ten 44’e değişir. Petrolün API gravite değeri arttıkça yoğunluk azalmakta ancak petrolün kalitesi, dolayısıyla fiyatı artmaktadır. Dünyada genelde 27-35 API gravitesi değerinde petrole rastlanmaktadır. Dünyada bulunmuş en hafif petrol 57 API gravitesine ve an ağır petrol ise 5-7 API gravitesine sahiptir. Ülkemizde ekonomik anlamda ilk ham petrol 1939 yılında acılan Raman-1 kuyusunda bulunmuştur. Pompa ile üretime alınan kuyuda çıkan petrolün API gravitesi 20,8 dir. 2009 yılında Diyarbakır’da acılan Beyazçeşme-1 kuyusundan elde edilen ham petrolün gravitesi 41,14 API’dir. Adıyaman ili sınırları içerisinde 1958’de acılan Kahta-1 arama kuyusunda ise gravitesi 11 API olan ham petrol bulunmuştur. Ham petrolün API değeri ve viskozitesi ham petrolün sınıflandırılmasında önemli parametrelerdir. Bir akışkanın akmaya karşı iç direncini veya akışkanlığını gösteren özelliğine viskozite (akmazlık) denir. Ham petrolün viskozitesi, çok düşük ( sıvı) halden çok yüksek (katran benzeri) değerlere değişebilir. Ham petrol özeliklerinden refraktif indeks, vakum ortamındaki ışık hızının ham petroldeki ışık hızına oranıdır. Daha çok ham petrol fraksiyonlarının (kısımlarının) bileşimlerinin karakterizasyonunda kullanılır. Bir diğer özellik ise donma noktasıdır. Ham petrol damıtma ürünleri genellikle oda sıcaklığında sıvıdır. Ancak ham petrol ağır bileşenler içerir. Bu bileşikler düşük sıcaklıklarda katılaşma eğilimindedir ve akmaya dirençlidir. Donma noktası, atmosferik basınçta hidrokarbon sıvıların katılaşmaya başladığı sıcaklıktır.

Kimyasal Özellikler

Petrol temelde karbon ve hidrojen elementlerinin oluşturduğu karmaşık moleküler yapılar içerir. Ham petrolün kimyasal bileşimi oldukça karmaşıktır. Ham petrol farklı hidrokarbon grupları içeren kimyasal maddelerden oluşur. Ham petrolün renk ve görünümü bileşimine bağlı olarak değişir. Genellikle siyah veya koyu kahve renginde olsa da sarımsı veya kırmızımsı da olabilir. Bazı durumlarda su ve kum ile karışmış durumda da bulunabilir. Ham petrol bileşimindeki karbon, hidrojen ve azot elementel analiz ile belirlenir. Belirli miktar ham petrol karbondioksit, kükürt dioksit, su ve azot oksitlere dönüştürülür. Gazlar birbirlerinden ayrılarak farklı yöntemlerle miktarları belirlenir. Petrolu oluşturan hidrokarbonlar içerdikleri karbon bağlarının durumuna göre temelde üç gruba ayrılırlar;

  1. Doymuş hidrokarbonlar: Bu grup karbon karbon tekli bağ içerirler. Bu grupta parafinler (alkanlar) ve naftenler (sikloalkanlar) bulunur.
  2. Doymamış hidrokarbonlar: Bu grup karbonkarbon çoklu bağlar içerirler. Doymamış hidrokarbonlar olefinler olarak bilinirler.
  3. Aromatik hidrokarbonlar: Aromatikler bir veya daha fazla benzen halkası içeren doymamış bileşiklerdir.

Safsızlıklar

Ham petroldeki kükürt içeriği ağırlıkça % 0,05’den daha az veya % 10’dan daha yüksek olabilir ancak genellikle % 1 ile 4 arasında değişir. Ham petrolün kükürt içeriği % 1’den az ise düşük kükürtlü veya tatlı, kükürt içeriği % 1’den büyük ise yüksek kükürtlü ya da ekşi olarak sınıflandırılır. Kükürt ham petrol içerisinde çözünmüş hidrojen sülfür, karbonil sülfür, inorganik veya organik formda bulunabilirler. Ham petroldeki oksijen miktarı genellikle ağırlıkça % 2’den düşüktür. Oksijen ham petrolde çeşitli şekillerde bulunabilir. Alkol, eter, karboksilik asit, fenolik bileşikler, ketonlar, ester ve anhidritler şeklinde bulunabilirler. Ham petrol oldukça düşük miktarda azot bileşikleri içerir. Azot bileşikleri kükürt bileşiklerine göre daha kararlı yapıda olduklarından giderilmeleri zordur. Çok düşük derişimlerde de olsalar azot bileşikleri petrolün arıtılması (rafinasyonu) sırasında çok önemlidir. Tüm ham petrol tiplerinde bulunan metalik bileşikler oldukça küçük miktarlardadır. Ham petrolün içerisinde bulunan demir, nikel ve vanadyum gibi metallerin çok az miktarları bile katalitik parçalama ünitesini etkileyerek gaz ve kok oluşumunun artmasına buna karşılık benzin veriminin düşmesine sebep olmaktadır. Vanadyum içeren yakıtlar yüksek sıcaklıkta güç jeneratörlerinde türbin kanatlarında korozyona sebep olur. Ham petroldeki metalik bileşiklerin bir kısmı sodyum, potasyum, magnezyum ve kalsiyum klorür veya sülfat tuzlarıdır.

Petrolün Doğadaki Durumu

Petrol, yeraltında kayaçların süngerimsi yapıları içinde yani gözeneklerinde bulunur. Petrolün içinde oluştuğu, organik maddelerce zengin kayaçlara kaynak kayaç adı verilmektedir. En önemli kaynak kayaçlar deniz ortamındaki killi kayaçlar ve deltaik ortamdaki humuslu killi kayaçlardır. Organik maddeler kimyasal reaksiyonlar sonucu parçalanarak petrol ve gaz oluşur. Burada yüksek sıcaklık, basınç ve zaman önemlidir. Olgunlaşmaya başlayan petrol ve gaz yeryüzüne doğru göç etmeye başlar. Basınç ve yoğunluk nedeniyle petrol kaynak kayaçtan bol gözenekli hazne (rezervuar) kayaca göç eder. Buna birincil göç denir. Birincil göçte, petrol ve gazın yoğunluğu su ve kayaçlardan daha düşük olduğundan göçün yönü yukarı doğrudur. Hazne kayaca gelen petrol burada da kayaç içerisindeki gözenekler ve kırıklar arasında göçe devam eder. Buna ise ikincil göç denir. İkincil göç çeşitli fiziksel ve kimyasal parametrelere göre yönlenir. Taşıyıcı tabakanın eğimi, sürekliliği, fay ve çatlaklar göç yönünü değiştireceği gibi petrolün bileşiminde oluşabilecek değişiklikler de (daha hafif veya ağır bileşiklerce zenginleşmesi) göç yönünü belirleyebilir. Hazne kayaçlar genellikle kum taşı, kireç taşı ve dolomit gibi malzemelerdir. Petrol geçirgenliği ve gözenekliliği düşük bir tabaka ile üst, alt ve yanal sızıntılar önlendiğinde kapan kayacın altında birikir. Kapanlar petrolün son olarak yerleştiği ve hareket edemeyecek şekilde sıkıştığı yerlerdir. Yapısal kapanlar, yer kabuğunun kıvrılma ve kırılmalar sonucu deformasyona uğramasıyla oluşmaktadır. Antiklinal kapanlar, tuz domu kapanları ve fay kapanları birer yapısal kapandır. Stratigrafik kapanlar ikinci büyük petrol kapanlarıdır. Stratigrafik ve yapısal kapanların birleşmesi ile kombine kapanlar meydana gelmektedir.

Petrolün Aranması ve Üretilmesi

Petrolün aranması farklı meslek gruplarının birlikte çalışmasıyla gerçekleştirilir. Bu amaçla birçok jeolojik, jeokimyasal ve jeofizik yöntemler olası yeraltı kapan yapılarının tespitinde kullanılır. Petrol kapanları yeryüzüne çok yakın olabilecekleri gibi çok derinlerde de olabilirler. Öncelikle, akışkanların doğal olarak depolanabileceği kapan yapısına sahip katmanlar dolaylı yöntemlerle araştırılır. Jeologlar daha çok gözlemlerine dayanarak, jeolojik kurallara bağlı kalarak yüzeyin altı için uygun modeller geliştirir. Yapay olarak oluşturulan ses dalgalarından yararlanılan jeofizik (sismik) yöntemler yeraltında rezervuarın durumu hakkında bilgi verir. Sismik araştırmalar sonunda yeraltında bir kapan oluşumu tespit edilirse daha sonra bu bölgenin geçmişte petrol oluşumu için uygun işaretleri taşıyıp taşımadığına bakılır. Jeolojik ve jeokimyasal çalışmaların sonuçları yeterli bulunursa o bölgede petrol aramaları için sondaj işlemine geçilir. Yerin derinliklerinde petrol içerme olasılığı bulunan kapan yapısına kuyu açma işlemine sondaj operasyonu denir. Eğer acılan kuyularda petrol bulunursa ekonomik olup olmadığına bakılır. Üretim için yapılacak yatırımı karşılayacağı düşünülürse petrolün üretimi için sahanın geliştirme aşamasına geçilir. Geleneksel petrol üretim yönteminde, yeryüzünden yeraltına yapılan sondajlarla petrollü tabakaya girilmekte ve sondaj kuyusunun boşluğuna akan petrol pompalanarak yeryüzüne çıkartılmaktadır. Yerin derinliklerinde petrol içerme olasılığı bulunan kapan yapısına kuyu açma işlemine sondaj operasyonu denir. Yapılan sondaj sonucunda kuyunun üretime alınmasına karar verilirse kuyu üretim için hazırlanır. Üretim yapılacak katman ile kuyu arasındaki bağlantıyı kurmak için muhafaza borusu ve çimentoda delikler açılarak yüksek basınçlı petrolün kuyuya dolması sağlanır. Bu işleme perforasyon denir. Petrol yeraltından, ya kendi enerjisi ile ya da yüzeye veya yeraltına yerleştirilen pompalar ile çıkarılmaktadır. Petrol rezervuarının doğal enerjisi ile yapılan üretimine birincil üretim denilmektedir. Üretimin ekonomik olmayan seviyeye düşmesi ile üretimi yükseltmek için rezervuara insan eli ile ek bir enerji verilmesi gerekecektir (ikincil veya üçüncül üretim teknikleri). Bu amaçla rezervuara su, karbondioksit basıldığı gibi, petrolün akmazlığını düşürebilmek amacıyla sıcak su, su buharı veya kimyasal madde basılabilmektedir. Petrol aramaları karada olduğu gibi denizlerde de yapılmaktadır. Sondaj platformları insan eliyle yapılmış dünyanın en büyük yapılarındandır. Platform üzerinde genellikle çalışanların kalacağı yerler, çalışma alanları ve ulaşımlarının sağlanması için helikopter pisti bulunur. Kuzey Atlantik Okyanusunda bulunan Hibernia platformu dünyanın en büyük petrol platformudur.

Petrolün Taşınması ve Depolanması

Genellikle ham petrol ile birlikte çıkan su ile petrol ayrıştırılmakta ve petrol dinlenme tanklarında bekletildikten sonra, üretim sahalarından rafinerilere ve rafinerilerde elde edilen ürünler de kullanım alanlarına ulaştırılmaktadır. Çıkarılan petrol, boru hatları, tankerler, demir yolu ve kara yolu ile rafinerilere ulaştırılmaktadır. Türkiye’deki petrol boru hattı taşımacılığı ile ilgili faaliyetler BOTAŞ tarafından yürütülmektedir.

Petrol Fiyatlarının Belirlenmesi ve Petrol Fiyatlarının Yıllar İçindeki Değişimi

Ham petrol fiyatı Brent petrolü, West Teksas Intermediate , Dubai, Western Canadian Select veya OPEC sepeti gibi faklı petroller için üretildiği bölgeye göre değişmektedir. Fiyat değişikliğinin sebebi petrolün üretildiği bölgeye bağlı olarak değişen API gravitesi, kükürt içeriği gibi özellikleridir. West Teksas Intermediate (WTI) , düşük yoğunluğa sahip olduğundan hafif ve düşük kükürt içeriği nedeniyle tatlı olarak tanımlanır. API gravitesi 39,6 olan West Teksas Intermediate ham petrolü Brent ham petrolünden daha hafiftir. Kükürt içeriği ise % 0.24 civarındadır. Rafinerilerde işlenerek yüksek kalitede yakıt üretilir. Kuzey Amerika petrolleri için kullanılır ve aynı zamanda dünyadaki petrollerin fiyatlandırılmasında referans noktası olarak alınır. Brent Petrolü 38,06 API gravitesine sahiptir ve hafif ham petrol olarak sınıflandırılır. Kükürt içeriği % 0,37dir. Brent petrolü, Kuzey Denizinde farklı bölgelerden çıkartılan petrolleri kapsar. Benzin ve dizel yakıt üretimi için çok uygundur.

OPEC, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (Organization of Petroleum Exporting Countries) 1960 yılında kurulmuştur. Cezayir, Angola, Ekvator, Endonezya, İran, Irak, Kuveyt, Libya, Nijerya, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Venezuella üyeleridir. OPEC Sepeti petrol fiyatlarının belirlenmesinde önemlidir. Üye ülkelerin petrol fiyatlarının ortalaması alınarak belirlenir. OPEC üyesi ülkeler dünya petrol ihtiyacının tümünü karşılayabilecek üretim kapasitesine sahip olmalarına rağmen, ham petrol fiyatlarını hedeflediği seviyede tutmak için üyelerine üretimleri için üst limit (üretim kotası) koymaktadır.