GELENEKSEL VE YENİLEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI - Ünite 2: Dünyada ve Türkiye’deki Geleneksel Enerji Kaynakları ve Potansiyeli Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Dünyada ve Türkiye’deki Geleneksel Enerji Kaynakları ve Potansiyeli

Dünyadaki Geleneksel Enerji Potansiyeli, Üretimi ve Tüketimi

Dünya enerji gereksiniminin 2012 yılı verilerine göre yaklaşık % 81,3’ü kömür, petrol ve doğal gaz gibi geleneksel enerji kaynaklarından karşılanmaktadır.

Kütlesel yoğunluk birim hacim başına kütle olarak tanımlanmakta olup kg/m3 veya g/cm3 ile verilmektedir. Benzer şekilde enerji yoğunluğu da enerji kaynağının gaz, sıvı veya katı olmasına bağlı olarak birim kütle veya birim hacim başına mega joule (MJ) veya kilokalori (kcal) cinsinden içerdiği enerji miktarı olarak tanımlanmaktadır.

Dünya nüfusunun yaklaşık % 15’ini oluşturan sanayileşmiş ülkeler, dünyada üretilen enerjinin yaklaşık % 68’ini tüketirken geride kalan % 85’lik nüfusa sahip ülkeler ise dünyada üretilen enerjinin % 32’sini tüketmektedirler. Kalkınma ve sanayileşmenin önemli göstergelerinden biri sayılan kişi başına birincil enerji tüketimi değerleri, 2013 yılı verilerine göre dünya ortalaması 1,87 ton eşdeğer petrol (tep) ve gelişmiş ülkeler ortalaması 4,57 tep, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ortalaması 7,69 tep ve Türkiye ortalaması 1,58 tep dolayındadır. Yaklaşık % 4,43’lük nüfus payıyla dünya enerji tüketiminde % 18 paya sahip olan ABD, 213 ülkenin yer aldığı kişi başına birincil enerji tüketimi sıralamasında 11’inci sırada yer alırken dünyanın en gelişmiş 20 ülkesinden biri olan Türkiye ise bu listede ancak 65’inci sıraya yerleşebilmiştir.

Dünya enerji arzı yeni yüzyılın ilk 12 yılında % 33 oranında artarken artışın yaklaşık dörtte üçü Asya kıtasından kaynaklanmıştır. Söz konusu 12 yılda, enerji arzı Çin’de % 146 ve Hindistan’da ise % 73 oranında artmış, buna karşılık Avrupa Birliği’nde (AB) % 3, OECD ülkeleri toplamında % 1 ve ABD’de ise % 6 oranında azalmıştır.

1973-2012 yılları arasındaki dönemde; dünyada petrolün enerji arzındaki payı % 46,1’den % 31,4’e düşerken doğal gazın payı % 16’dan % 21,3’e, nükleer enerjinin payı % 0,9’dan % 4,8’e ve hidrolik dâhil yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının payı ise % 1,9’dan % 3,5’e yükselmiştir. Aynı dönemde kömürün payı 4,4 puan artışla % 24,6’dan % 29 düzeyine ulaşmıştır.

Yeni yüzyılın ilk 12 yılındaki en dikkat çekici gelişme ise kömürün toplam enerji arzı içerisindeki payına ilişkindir. Söz konusu 12 yılda petrolün payı % 36,4’den % 31,4’e, nükleerin payı % 6,7’den % 4,8’e düşerken, doğal gazın payı sadece 0,7 puanlık artışla % 20,6’dan % 21,3’e yükselmiş, buna karşın kömürün toplam içindeki payı 5,6 puan artışla % 23,4’den % 29 düzeyine artmıştır. Dolayısıyla, fosil yakıt kaynak payının % 80,4’ten % 81,7’ye yükseldiği ve küresel karbondioksit (CO 2 ) emisyonlarının 23,8 Gt seviyesinden yaklaşık % 33 artışla 31,7 Gt düzeyine arttığı son 12 yıllık dönemin net kazananı kömür olmuştur. Son yıllardaki tüketim artış hızıyla gidilirse kömürün yakın gelecekte içerisinde petrolün tahtını ele geçirmesi kaçınılmaz görünmektedir Dünya için petrol, doğal gaz ve kömür rezerv ve tüketim verileri kullanılarak yapılan hesaplama sonucunda, bu tüketim hızıyla devam edildiği takdirde mevcut rezervlerin petrolde 50 yıl, doğal gazda 57 yıl ve kömürde ise 120 yıl sonra tükeneceği anlaşılmaktadır.

Türkiye’deki Geleneksel Enerji Potansiyeli, Üretimi ve Tüketimi

Türkiye’deki mevcut yenilenemez enerji kaynakları sınırlıdır. Özellikle petrol ve doğal gaz kaynakları açısından dışarı bağımlı olmakla birlikte linyit kömürü açısından kendi ihtiyacını karşılayan bir ülke sayılabiliriz. Türkiye rezerv ve üretim bakımından linyit kömüründe dünya ölçeğinde orta seviyede, taş kömüründe ise alt seviyede değerlendirilebilir. Türkiye’de tüketilen enerjinin % 90’a yakın kısmı fosil yakıtlardan temin edilmektedir. Bu nedenle geleneksel enerji potansiyelinin, üretim ve tüketiminin bilinmesi, hem gelecekte izlenecek olan enerji politikalarının belirlenmesi bakımından önem taşıyacak hem de aile bütçesinde yer alan enerji giderlerinin gelecekte ne olabileceğini öngörmek açısından önem arz edecektir.

Türkiye’nin Enerji Ekonomisinin Analizi

Ülkemizde 2013 yılı itibarıyla 122,8 milyon ton eşdeğeri petrol (mtep) enerji tüketilmiştir. Dünyada 2013 yılında toplam yıllık enerji tüketimi 12,7 milyar ton eşdeğeri petroldür. Bu durumda 2013 yılı itibarıyla dünya düzeyinde Türkiye’nin enerji tüketim payı (122,8 milyon tep) / (12,7 milyar tep) = % 0,97’dir. Dünya ekonomisinin hacmi 2015 yılında yaklaşık 75,7 trilyon dolar olup 2015 yılı itibariyle Türkiye’nin 722 milyar dolarlık gayri safi millî hasılası vardır. Bu verilere göre, Türkiye’nin dünya ekonomisine olan katkı payı (722 109 $) / (75,7 1012 $) = % 0,95 düzeyindedir.

Türkiye’nin dünya enerji tüketimindeki payı ile dünya ekonomik üretimindeki payı bir birlerine çok yakın değerler olduğundan Türkiye’nin geleneksel enerjiyi verimli şekilde kullandığı yorumu yapılabilir. Türkiye’nin 2013 yılı verilerine göre 1,58 tep olan kişi başı ortalama yıllık enerji tüketimi, yine 2013 yılı verilerine göre dünya kişi başına ortalama enerji tüketimi değeri olan 1,87 tep değerinin altındadır.

Ülkemizde enerji tüketimi son yirmi yılda % 100 ve son on yılda ise % 43,5 artış gösterirken, enerji üretimi son yirmi yılda % 20,8 ve son on yılda % 34,3 arttırılabilmiştir. Eşdeğer petrol bazında kömür üretimindeki artış ise son yirmi ve on yıllık dönemlerde sırasıyla % 33,8 ve % 43,4 oranındadır. Dolayısıyla, enerji üretimimizdeki artış enerji tüketimindeki artış hızının önemli ölçüde gerisindedir. Bu nedenle, yerli üretimin tüketimi karşılama oranı yirmi yıl önce % 43,9 ve on yıl önce % 28,4 düzeyindeyken söz konusu oran 2013 yılı itibariyle % 26,6’ya kadar düşmüştür. Aynı şekilde yerli kömür üretiminin enerji tüketimini karşılama oranında da gerileme söz konusudur. Bu oran, 1993 yılında % 19,2 ve 2003 yılında % 12,9 düzeyindeyken 2013 yılında % 12,8 şeklinde gerçekleşmiştir.

Yerli enerji üretiminin tüketimi giderek daha az oranda karşılayabilmesi sonucunda enerji ithalatının da giderek artması kaçınılmaz olmuştur. 2013 yılı itibariyle ülkemizdeki enerji tüketiminin % 26,6’sı yerli enerji kaynaklarından elde edilirken % 73,4 gibi önemli bir kısmı ise ithal kaynaklardan sağlanmıştır. Net enerji ithalatının kaynaklara dağılımı; 36,8 mtep (% 40,8) doğal gaz, 33,4 mtep (% 37,0) petrol ve 20,1 mtep (% 22,3) kömür şeklindedir.

Türkiye’deki Petrol Kaynaklarının Potansiyeli, Üretim ve Tüketimi

Yıllar bazında Türkiye’nin petrol üretim ve tüketim değerleri incelendiğinde petrol üretimi değerlerinin çok küçük bir eğimle artan yönde değişim gösterdiği anlaşılmaktadır.

Türkiye petrol rezervuarlarında 7220,335 milyon varil ham petrol olup bu petrolün yaklaşık % 19’una kadar olan 1374,128 milyon varil üretilebilir petrol olduğu anlaşılmaktadır. Petrol kuyularının açılmasından 2015 sonuna kadar geçen dönemde, üretilen toplam petrol ise 1374,128 - 334,482 = 1039,646 milyon varil kadardır. Bu ise 196,409 - 48,767 = 147,642 milyon ton petrol üretildiği anlamına gelmektedir. Şu anda mevcut üretilebilir petrolümüz 334,482 milyon varil kadardır. Dünya petrol rezervinin yaklaşık 1,6 trilyon varil olduğunu dikkate alırsak (334,482 milyon varil) / (1528,4 milyar varil)= % 0,022 kadar bir pay, dünya petrol rezervinden Türkiye’ye düşmektedir.

Petrol gravitesi (ya da API çarpanı), petrolün yoğunluğu ile ilişkili bir kavram olup petrol ticaretinde sıkça kullanıldığından hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olmak yerinde olacaktır. Petrol yoğunluğu ile petrol gravitesi arasındaki ilişki: Petrol yoğunluğu (g/cm 3 cinsinden) = (141,5) / (131,5 + petrol gravitesi) Verilen eşitlikten de görüleceği üzere gravite büyürken yoğunluk küçüldüğünden aralarında ters bir orantı bulunmaktadır. Türkiye’de bilinen başlıca ham petrol sahaları Batı Raman, Karakaş, Kuzey Karakaş, Raman ve Adıyaman’dır.

Türkiye’deki Doğal Gaz Kaynaklarının Potansiyeli, Üretim ve Tüketimi

Yıllara göre Türkiye’nin doğal gaz üretim, tüketim ve rezerv bilgileri incelendiğinde, 2014 yılı verilerine göre, 6,82 milyar m3 doğal gaz rezervine sahip olduğumuz ve yıllık üretimimizin yaklaşık 0,48 milyar m 3 olduğu ve doğal gaz üretimimiz azalırken tüketimimizin giderek arttığı anlaşılmaktadır. Üretimin tüketimi karşılama oranı gitgide azalmakta, bu da doğal gazda dışarıya bağımlılığı artırmaktadır. Özellikle gitgide artan hava kirliliğinin önlenebilmesi amacıyla 18.09.1984 tarihinde 25 yıl süreli doğal gaz yurt dışı satın alım anlaşması imzalanmıştır.

Artan doğal gaz ihtiyacı nedeniyle de bunu diğer alım anlaşmaları izlemiştir.

Türkiye’deki Kömür Kaynaklarının Potansiyeli, Üretim ve Tüketimi

Türkiye’nin kömür rezervinin yaklaşık % 83’ünü oluşturan, kahverengi veya siyah kömür olarak da adlandırılan linyitin bileşiminde % 60-73 oran aralığında karbon, % 20-60 oran aralığında su ve % 15-60 oran aralığında kül bulunur. Diğer kömür türlerinden antrasitin % 95’ten fazlası, taş kömürünün ise yaklaşık % 70’i karbondur.

Türkiye’deki linyit kömürü rezervinin kütlesel enerji yoğunlukları açısından % 53,5’i 4,18- 8,36 MJ/kg, % 12,6’sı 8,36-12,54 MJ/kg, % 20,3’ü 12,54-16,72 MJ/kg, % 13,6’sı ise 16,72 MJ/kg ve üstü kütlesel enerji yoğunluğuna sahiptir. Bu verilerden Türkiye’nin sahip olduğu linyit rezervlerinin kütlesel enerji yoğunlukları, içerdiği yüksek nem (su) nedeniyle dünya linyit üretimi çeşitlerinin kütlesel enerji yoğunluklarına göre oldukça düşük düzeyde olduğu diğer bir deyişle daha kalitesiz olduğu anlaşılmaktadır.

Dünya toplam kömür rezervlerinin % 34’ünü linyit oluştururken, Türkiye’nin toplam kömür rezervinin % 92’sini linyit (yaklaşık 14,2 milyar ton) ve % 8’ini taş kömürü (yaklaşık 1,3 milyar ton) oluşturmaktadır. Kyoto Protokolü’ne göre 2014 yılından itibaren CO2 Emisyon Pazarı Uygulamaları’nın başlayacak olması sebebiyle rezervlerimizin tamamının arama çalışmalarının tamamlanarak projelendirilmesi gerekliliği nedeniyle kömür arama çalışmaları son hızla sürmektedir. 2006 yılına kadar 8,5 milyar olarak bilinen linyit kömür rezervi 2015 yılına kadar yaklaşık % 60 oranında artarak 14,2 milyar tona yükselmiştir.

Türkiye’deki Geleneksel Enerji Fiyatlarının Değerlendirilmesi

Türkiye, özellikle ham petrol, doğal gaz ve iyi kalitede kömür gibi geleneksel enerji kaynaklarını ithal eden bir ülke olduğundan, dünya çapında sürekli olarak değişen geleneksel enerji kökenli yakıt fiyatları ile birlikte dünya ve Türkiye ekonomisinden kaynaklanan dalgalanmalardan yoğun şekilde etkilenmektedir.

En ucuz yakıt doğal gaz olup onu sırasıyla kömür, kalorifer yakıtı, elektrik enerjisi ve LPG izlemektedir.