GELİR DAĞILIMI VE YOKSULLUK - Ünite 5: Dünya’da ve Türkiye’de Gelir Dağılımı Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 5: Dünya’da ve Türkiye’de Gelir Dağılımı

Dünyada Gelir Dağılımı

Küreselleşme ile birlikte dünyada ülkeler arasında ve ülke içinde gelir eşitsizliklerinin arttığı vurgulanırken dünyanın ciddi bir gelir dağılımı sorunuyla karşı karşıya olduğu uyarıları yapılmaktadır.

Dünyada Gelir Dağılımının Tanımlanması

Milanovic dünyada gelir dağılımını tanımlamak amacıyla;

  • Kavram 1,
  • Kavram 2 ve
  • Kavram 3 olarak adlandırılmış temsili gösterimler sunar.

Kavram 1, ülkeler arası gelir dağılımını ülkelerin nüfus büyüklüğünü dikkate almaksızın tanımlar.

Kavram 2, ülkeler arası gelir dağılımını nüfusu ile ağırlıklandırılmış olarak tanımlar.

Kavram 3 ise dünyada gelir dağılımını herkesin sahip olduğu gelirinin büyüklüğü ile değerlendirerek tanımlar.

Dünya Gelir Dağılımında Genel Eğilimler

Dünya Bankası’na göre 2017 yılı kişi başına GSYİH’sı;

  • 12.476 dolar’dan fazla olan ülkeler “ yüksek gelirli ”,
  • 12.475 dolar ve 4.036 dolar arasında olan ülkeler “üst orta gelirli”,
  • 3.975 dolar ve 1.006 dolar arasında olan ülkeler “ alt orta gelirli” ve
  • 1.025 dolar ve daha az olan ülkeler “ düşük gelirli ” olarak tanımlanır.

Ülke gruplarının Satınalma Gücü Paritesi’ ne (ülkeler arasındaki fiyat farklılaşmasını ortadan kaldırmak için başvurulan para birimi dönüştürme oranıdır) göre düzeltilmiş kişi başına GSYİH gelirleri 1980-2011 dönemindeki artış eğilimleri yüksek gelirli ve düşük gelirli ülkeler arasında anlamlı bir gelir açığının varlığını gösterir.

Orta gelirli ülkeleri temsil eden eğriler özellikle 2000’li yıllarla birlikte düşük gelirli ülkeler ile arasındaki makası açan bir eğilimle artmaktadır. Yüksek gelirli ülkelerle düşü gelirli ülkeler arasındaki gelir açığı 1980’lerde, 1990’larda ve 2000’lerin ilk bölümünde büyümesini sürdürmüştür.

Dünyada Gelir Dağılımının Gelişimi

Milanovic, dünya genelinde gelir eşitsizliğini ölçmek amacıyla “ülkeler arası eşitsizlik” ve “ülke içi eşitsizlik” olmak üzere iki unsurdan oluşan bir Gini katsayısı tanımlar. Dünyada gelir dağılımının gelişimini izlemek üzere ülkeler arası gelir eşitsizliği ve ülke içi gelir eşitsizliğini saptamaya yönelik analizler açıklanmaktadır:

  • Dünyada ülkeler arası gelir dağılımının gelişimi, dünyada ülkeler arası gelir dağılımındaki eşitsizliğin büyüklüğü ve gelişimini eşitsizlik ölçütlerine göre ve yüzde paylar analizine göre saptanabilir.
  • Eşitsizlik ölçütlerine göre dünyada gelir dağılımı, iki şekilde hesaplanabilir:
    • Ülke nüfusu ile ağırlıklandırılmamış gelir eşitsizliğinde dünyanın en yüksek nüfuslu ülkesi ile en düşük nüfuslu ülkesinin kişi başına gelirini aynı ağırlıkta kabul ederek hesaplar.
    • İkinci yöntem olan ülke nüfusu ile ağırlıklandırılmış gelir eşitsizliğinde ise nüfusu büyük ülkelerin dünya genelindeki gelir eşitsizliği üzerindeki etkisinin daha büyük olacağını dikkate alır.
  • Yüzde paylar analizine göre dünyada gelir eşitsizliğinde , ülkelere ait gelir ve nüfus verileri üç adımdan oluşan işlemden geçer. İlk adımda ülkelerin kişi başı gelirleri en düşükten en yükseğe sıralanır. İkinci adımda bu ülkeler dünya nüfusunun %20’lik beş eşit diliminde yer alacak şekilde gruplandırılır. Son adımda da gelirin büyüklüğüne göre sıralı %20’lik gelir gruplarının toplam gelirden aldıkları paylar ve kişi başına ortalama reel gelirler saptanır.

Dünyada Ülke İçi Gelir Eşitsizliklerinin Gelişimi

Ülke içi gelir eşitsizliğinin temel göstergelerinden biri olan Gini katsayısı, dünya genelinde ülke içi gelir eşitsizliklerinin ülkelere göre değişen geniş bir yelpazeye yayılmış olduğunu gösterir. Conference Board of Canada Gini katsayılarına göre dört ayrı ülke içi eşitsizlik aralığı oluşturmuştur:

  • 0,20-0,29 arası “düşük eşitsizlik”,
  • 0,30-0,39 arası “orta eşitsizlik”,
  • 0,40-0,49 arası “yüksek eşitsizlik ” ve
  • 0,50’nin üzeri “ çok yüksek eşitsizlik ” olarak tanımlanmıştır.

Ülke içi gelir eşitsizliklerinin gelişmişlik düzeyine göre dağılımı, Kuznets’in ters-U hipotezin i doğrular sonuçlar verir. Düşük gelirli ülkeler daha çok orta ve yüksek eşitsizlik grubunda toplanırken alt-orta gelirli ve üst-orta gelirli ülkelerin yüksek ve orta eşitsizlik grubunda yoğunlaştıkları, yüksek gelirli ülkelerin ise orta ve düşük eşitsizlik grubunda toplanmış oldukları görülür.

Düşük ve orta eşitsizlikteki ülkelerin ağırlıklı olarak Avrupa ve Orta Asya Bölgesinde; yüksek eşitsizlikteki ülkelerin Sahra Altı Afrika’da; çok yüksek eşitsizlikteki ülkelerin ise Latin Amerika ve Karayipler bölgesi ile Sahra Altı Afrika’da toplandıkları görülür.

Dünyada ülke içi gelir eşitsizliği artan ülkelerin yüksek gelirli ülkeler grubunda gelir eşitsizliği azalan ülkelerin ise ağırlıklı alt-orta gelir grubunda yer aldıkları görülür. Son yirmi yılda ülke içi gelir eşitsizlikleri ağırlıklı olarak altorta gelirli ülkeler arasında azalmış diğer tüm gelir gruplarındaki ülkeler arasında artmıştır.

Dünyada 1990’ların başları ile 2000’li yıllar arasında gelir eşitsizliği artan ülkelerin sayısı eşitsizliği azalan ülkelerin sayısından fazladır.

Dünyada Gelir Eşitsizliğinin Nedenleri

Dünyada ülkeler arası ve ülke içi gelir eşitsizliklerinin bugün 1980’lerin başındakinden yüksek olmasının nedeni dünya ekonomilerinin küresel ekonomiyle bütünleşmek adına her zamankinden daha fazla piyasa güçlerinin etkisine girmiş olmasıdır.

Milanovic 1982-1994 döneminde ülkeler arası gelir eşitsizliğindeki artışı dört nedene bağlar:

  • 1980’lerde Latin Amerikan ülkelerinin göreli gelirlerinin azalmış olması,
  • 1980’lerin sonları ve 1990’ların başlarında geçiş dönemindeki Doğu Avrupa ve eski Sovyetler Birliği ülkelerinin gelir düzeylerinin önemli ölçüde azalması,
  • Afrika’daki birçok ülke ekonomisinin yaşanan felaketlerle çöküş içine girmesi,
  • Bu dönemde zengin ülkelerin büyüme performanslarını istikrarlı biçimde sürdürmüş olmaları.

Wade, dünyada ülkeler arası gelir eşitsizliğinin artış nedenlerini şöyle sıralar:

  • Dünyanın en yoksul ve en zengin ülkeleri arasında nüfus artış hızlarının birbirinden farklı olması,
  • Dünya petrol dışı emtia fiyatlarının özellikle çok yoksul ülkeleri etkileyecek derecede 1980 ve 1990 arasında düşmesi,
  • Orta gelir düzeyindeki gelişmekte olan ülkelerin dışarıdan borçlanma eğilimlerinin bu ülkeler için borç tuzağı yaratması,
  • Teknolojideki değişimin yüksek katma değerli üretim alanlarında kümelenmiş gelişmiş ülkelerde gelişmekte olan ülkelerden çok daha güçlü biçimde ortaya çıkması.

Milanovic 2000’li yıllarla birlikte ülkeler arası gelir eşitsizliğinde gözlenen düşüşü Latin Amerika, Doğu Avrupa ve Eski Sovyet ülkelerinde büyümenin toparlanmasına bağlar.

UNDP raporunda ülke içi gelir eşitsizliğini belirleyen; toprağın belirli ellerde nüfuz etmesi, eğitimde fırsat eşitliğinin olmaması, kır ve kent arasındaki dengesizlikler gibi geleneksel faktörlerle birlikte özellikle son yirmi yıllık dönemde gelişmekte olan ülkelerde öncelik verilen neo-liberal politikalara bağlı nedenlerin öne çıktığını belirtir.

Türkiye’de Gelir Dağılımı

Burada Türkiye’de gelir dağılımı ve gelişimi hane halkı kullanılabilir gelirinin büyüklüğüne göre dağılımı boyutunda incelenecektir.

Türkiye’nin Dünya Gelir Dağılımındaki Yeri

Türkiye Dünya Bankası gruplandırmasına göre 12.000 dolar kişi başına geliriyle orta-üst gelir grubunda yer alır. Ülke içi gelir dağılımına bakıldığında 2011 yılında 0,38 Gini katsayısına göre orta-eşitsizlikteki bir ülkedir.

Kuznets’in ters-U hipoteziyle uyumlu olarak üst-orta gelir grubundaki ülkelere geçildiğinde gelir eşitsizliğinin azalması beklenir.

Türkiye 1990’lı yılların başlarıyla 2000’li yıllar arasında gelir eşitsizliğini azaltmış ve yüksek eşitsizlikten orta eşitsizlik düzeyine bir gelişme göstermiştir.

Türkiye’de Gelir Dağılımının Gelişimi

Türkiye’de gelir dağılımını 1963 yılından günümüze kadar olan dönemde standart ölçülerin ortaya koyduğu karşılaştırılabilir sonuçlarla kesintisiz olarak izleme olanağı bulunmamaktadır.

TÜSİAD ve Kurtipek’in çalışmaları Türkiye’de gelir dağılımı araştırmalarını tanıtan ve yorumlayan önemli kaynaklardır. Türkiye 2006 yılından itibaren eşdeğer hane halkı kullanılabilir gelirine göre tanımlanmış gelir dağılımı sonuçları da açıklanmaya başlanmıştır. Eşdeğer hane halkı kullanılabilir geliri, hanelerde birey başına düşen gelirler arasındaki farkları dikkate alarak hane halkı düzeyinde toplanan gelirlerin birey başına düşen gelirlere dönüştürülmesiyle elde edilen gelirdir.

Gelir dağılımının gelişimini izlemek üzere iki farklı analiz yöntemi kullanılır. Birincisi, gelir dağılımı eşitsizlik ölçütlerini referans almak ve yıllara göre gelir dağılımındaki gelişimin yönünü hesaplanan eşitsizlik katsayılarına bakarak saptamaktır. İkincisi, en düşük gelirliden en yüksek gelirliye doğru sıralanmış hanelerin eşit nüfus dilimleri altında toplanması ve her bir nüfus diliminin toplam gelirden aldığı payın ve ortalama reel gelirinin tanımlanmasını esas alan yüzde paylar analizinden yararlanmaktır.

Gelir dağılımı eşitsizlik ölçütlerine göre gelir dağılımının gelişimi: Türkiye’de Gini katsayısı 2006 ve 2009 yıllarında artış yönünde çıkışlar yapmış olsa da, 2002- 2011 döneminde 0.44’ten 0.38’e anlamlı bir düşüş kaydetmiştir.

Türkiye’de gelir dağılımındaki eşitsizlik sorunu genel olarak kentlerde daha derin yaşanmaktadır. 2011 yılı araştırma sonuçları, kentteki eşitsizliğin kırdaki eşitsizlikten büyük olmayı sürdürdüğünü bununla birlikte kır ve kentte gelir eşitsizliğinin artış yönünde sıçrama yaptığını göstermektedir.

Türkiye’de hane halkı ortalama reel geliri 2002-2011 döneminde gelişme göstermiştir. Medyan hane halkı reel geliri 2002 döneminde hane halkı ortalama reel geliriyle paralel bir gelişme göstermiş olmakla birlikte artış ve azalış derecelerinde farklılıklar olduğu görülür.

Ortalama hane halkı geliri gelir dağılımının en düşük veya en yüksek hane halkı gelirlerindeki değişime duyarlı olmasına karşın medyan hane halkı geliri bu değişimden etkilenmez. Bu nedenle ortalama hanehalkı geliri ile medyan hanehalkı geliri arasındaki fark gelir eşitsizliğinin gelişiminin anlamlı bir göstergesi olarak kullanılabilir.

Yüzde paylar analizine göre gelir dağılımının gelişimi: Bu analizde en düşük gelirliden en yüksek gelirliye sıralı hane halklarının eşit yüzdelik dilimlere ayrılmasıyla her bir dilimin gelirden aldığı payların karşılaştırılması ve bu payların yıllara göre gelişiminin izlenmesiyle yapılır.

Türkiye’de en yüksek gelir grubunun gelir payını temsil eden eğriyle diğer gelir gruplarının gelir paylarını temsil eden eğriler arasındaki aralığın büyüklüğü dikkat çekicidir. Bununla birlikte eğriler arasındaki aralıkta 2002- 2011 döneminde bir daralma gözlemlenmiş ve bu daralma Türkiye’de gelir dağılımındaki iyileşmenin bir göstergesi olmuştur. Bu düzelme genel olarak en yüksek gelirli %20’nin gelir payının ele alınan dönemde genel olarak azalmış olmasından kaynaklanır.

Türkiye’de en yüksek gelir grubunun reel gelirinin 2002- 2011 döneminde bazı yıllardaki artışlara rağmen genel olarak gerilemiş olduğu görülür. En düşük gelirli grubun ortalama reel gelirinin bazı yıllarda dalgalanmış olsa da genel bir artış eğiliminde olduğu saptanmıştır.

Türkiye’de Gelir Dağılımındaki İyileşmenin Nedenleri

Türkiye’de gelir dağılımının gelişimini izlediğimizde Gini katsayısı ile 2002-2011 döneminde eşitlik yönünde bir iyileşme olduğunu gözledik.

Türkiye’de gelir dağılımında iyileşme yönündeki eğilimi ekonominin gelişme dinamikleri doğrultusunda geçirmekte olduğu yapısal değişimle ilişkilendirmeksizin açıklayamayız. Kuznets ekonomik büyümeye bağlı olarak nüfusun daha büyük bölümünün verimliliği yüksek modern sektörde istihdam edilmesini sağlayan yapısal değişim ve gelirin yeniden dağılımını sağlayan politikalara öncelik verilmesi sayesinde, kalkınmanın başlarında artan gelir eşitsizliğinin tersine dönerek azalmaya başlayacağını ileri sürer.

Türkiye 2000’li yıllara sanayileşmiş, kentlileşmiş, özelleştirme sürecini büyük ölçüde tamamlamış, piyasa ekonomisinin tüm kurumlarını oluşturmuş ve küresel ekonomiyle daha fazla bütünleşmiş bir ekonomiye sahip olarak girmiştir.

Türkiye Ekonomisi’nin istikrarlı bir büyüme performansı kaydettiği bir dönemde gelir eşitsizliğinde gözlenen iyileşme, Kuznets’in belirli bir kalkınma düzeyine ulaşmış ekonomilerde büyümeyle gelir eşitsizliğinin azalacağı yönündeki hipotezini destekler. Kazgan Türkiye ekonomisinde 2002-2011 döneminde küresel ekonomideki gelişmelerin de etkisiyle ortaya çıkan dönüşümleri şöyle sıralar:

  • Enflasyon hızının düşmesi,
  • Dış açık ve dış borç stokunda artış; sanayileşsizleşme ve işsizlik,
  • Gelir bölüşümü ve devlet bütçesi kısıtları,
  • Tüketim kredilerinde artış ve iç tasarruf oranlarında düşüş; ekonomide yabancılaşma.

Bu dönemde sıkı para ve maliye politikası uygulamalarının yanı sıra, ithalattaki artışın yarattığı bolluk fiyat artış hızını (enflasyon) tek haneli rakamlara düşürmüştür.

2001 krizi sonrasında küresel rekabetin etkisiyle kâr oranları düşen sanayi sektörü sanayisizleşme olarak tanımlanan yeni bir döneme girmiştir. Bu dönemde ihracat yapan sanayi işletmeleri yerli üreticilerin ürettikleri ara mallarına olan taleplerini dış pazarlara yönelterek ayakta kalabilmişler ya da üretimlerini yurt dışına taşımak zorunda kalmışlardır.

Cari işlemler bilançosu açığının ve borç stokunun sürdürülebilirliği yüksek reel faiz uygulamasıyla sağlanırken ülke içi bölüşüm ilişkileri hane halklarının gelir kaynakları aleyhine gelişmiştir. Hükümet faiz dışı bütçe fazlası yaratma çabasıyla vergi gelirlerine yüklenirken eğitim, sağlık gibi sosyal harcamalardan tasarruf etmek zorunda kalmıştır.

Ekonomik büyümenin finansmanının bankacılık sisteminin dış piyasalardan düşük faizle kullandığı krediyi, iç pazarda yüksek faiz ile tüketici kredisine dönüştürerek sağlandığı bu dönemde, tüketime yönelik krediler artarken iç tasarruf oranı gerilemiştir.

Bu dönemde doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yüksek katma değerli imalat sanayi yerine hizmetler sektöründe satışa sunulan özel şirket, ticari bankalar ve sigorta şirketleri ya da toptan ve perakende ticaret yapan alışveriş merkezleri gibi kâr payı yüksek hizmet alanlarına yönelmiş olduğu görülmüştür.

Türkiye’de gelir dağılımındaki iyileşme eğilimi küresel ekonomiyle bütünleşmenin getirdiği ekonomik krizlerin etkisiyle de açıklanır. Bu görüşe göre ekonomik kriz dönemlerinde ve krizi takip eden yıllarda genel olarak gelir dağılımı göstergelerinde kısmi iyileşmeler yaşanır. 2001 ve 2008 finansal krizlerini takip eden dönemde gelir eşitsizliğinde gözlenen düşüşler bu görüşü destekler.