GELİŞİMSEL TANI VE DEĞERLENDİRME YÖNTEMLERİ - Ünite 1: Türkiye’de ve Dünyada Gelişimsel Tanı ve Değerlendirme Süreci Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: Türkiye’de ve Dünyada Gelişimsel Tanı ve Değerlendirme Süreci

Türkiye’de ve Dünyada Gelişimsel Tanı ve Değerlendirme Süreci

Gelişimsel tanı ve değerlendirme sürecinde ortaya çıkabilecek olan gelişimsel gecikmeler ve rahatsızlıklar erken çocukluk döneminde oldukça yaygındır. Son yapılan çalışmalarda tüm çocukların en az %10’u gelişimsel gecikmeler ya da gelişimsel rahatsızlıklarla yüz yüzedir. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) tarafından yapılan araştırma verilerine göre; Türkiye’deki 5 yaşın altındaki çocukların yaklaşık %16’sında gelişimsel problemler görülmektedir (Kapcı, Küçüker ve Uslu, 2010). Gelişimsel gecikme yaşayan çocukların %40’a yakını tek bir gelişim aşamasında gecikme yaşarken, %25’e yakını ise iki ya da daha fazla gelişim alanında gecikme yaşadığı yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkartılmıştır. Ayrıca gelişimsel gecikmelerin tespit edilme dönemleri incelendiğinde ise gelişimsel sorunların büyük çoğunlukla bebeklik ve erken çocukluk döneminde yapılan gelişimsel tanılama ve değerlendirme süreci sonucu ortaya çıktığı görülmüştür.

Türkiye’de çocuğun gelişimini tanılama ve değerlendirmeye yönelik olarak yapılan çalışmalar yeterli değildir. Ebeveynlere çocuk sahibi olmadan önce verilen tıbbi ve eğitim hizmetleri olarak tanımlanan birincil önleme çalışmaları kapsamında Sağlık Bakanlığı broşür, televizyon yayınları ile ailelerin; doğum yaşı ve doğum sayısı, aşı, hamilelik ve bebek bakımı konularında bilgilendirilmesi amaçlanmaktadır. İkincil önleme çalışmaları kapsamında bebek risk altında olsun ya da olmasın tüm annelere ya da bebeklere bazı tarama testleri yapılmaktadır. Ayrıca, bazı riskli gebeliklerde ise, bu testler dışında özel testler de yapılmaktadır. Bebeğin annesinin karnında iken ultrasonografi, anneye yapılan bazı hormon testleri, gerekirse bebeği çevreleyen sudan örnek alınarak yapılan “amniosentez” denilen özel test sayesinde bir takım kromozom anomalileri, organsal anomaliler, bazı fonksiyonel problemler önceden saptanabilmektedir. Bebek doğduktan sonra ise, riskli olsun ya da olmasın tüm bebeklere yeni doğan taraması yapılmaktadır.

2011 yılında yapılan Nüfus ve Konut Araştırmasına göre, engelli nüfus 4876’dır. Engelli nüfusun %8,7’si çocuk nüfustur. İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflamasına göre en fazla engelli çocuk oranı %13,7 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesinde görülmektedir. %10,9 ile Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi ikinci sırada yer almaktadır (TÜİK, 2014).

ABD’de her eyaletin kendi tarama sistemleri mevcuttur. Bebekler ya da çocuklara yönelik tarama çalışmaları yapıldıktan sonra çocukların tüm gelişim aşamalarına uygun uzman kişiler tarafından değerlendirilmeleri yapılmakta ve değerlendirme bulguları doğrultusunda 45 gün içerisinde uygun bireysel aile hizmetleri planı geliştirilmektedir (McConnell, 2000: Akt. Sazak Pınar, 2006). Kanada’da ise eğitim ve erken çocukluk servislerinde uygulanan sosyal politikalar geliştirilmiştir.Kanada’nın genelinde çocuklar ve bebekler için tarama noktaları oluşturulmuş ve burada kabul edilmiş evrensel tarama uygulamalarını gerçekleştirmektedir. Ayrıca ülke çapında tarama stratejilerinden birisi de doğum sonrası ev ziyaretleridir.

Gelişimsel Tanı ve Değerlendirme Süreç Basamakları

Gelişimsel tanı ve değerlendirme süreci 7 aşamada incelenebilir. Bunlar; farkına varma, müracaat, tanılama, bilgi toplama, bilgilendirme ve yönlendirme, gelişimsel destek programının uygulanması ve gelişimsel izlemedir.

Farkına varma basamağı: Gelişimsel tanı ve değerlendirme sürecinin ilk basamağıdır. Bu basamak, çocuk ya da bebek ile sürekli olarak etkileşimde olan bireyler tarafından gerçekleştirilir. Bu nedenle farkına varma basamağında annelere-babalara, çocuğun bakımı ile ilgilenen bireylere ya da eğitimcilere büyük roller düşmektedir. Bu bireyler, çocuğun gelişimsel sürecinde diğer akranlarına göre farklı gelişim özellikleri gösterdiğini fark eder. Farkına varma aşamasında yeterli bilgiye sahip olmayan ebeveynlerden kaynaklı oldukça sık problemler yaşanmaktadır.

Farkına varma basamağında bilinmesi gereken en önemli iki kavram “normal” ve “anormal” kavramlarıdır. Normallik kavramını açıklarken üç türlü normallikten bahsedilebilir. Bunlar: İstatistiki Normalite, İdeal Normalite ve Fonksiyonel Normalitedir. İstatistiki Normalite, toplumsal normlara uygun olan ve toplumsal olarak sık rastlanan durumlardır. İdeal Normalite ise toplumdan topluma değişiklik gösteren bir kavramdır. Eğer bir durum ya da davranış içinde bulunan topluma göre ideal sayılıyorsa normaldir. Bu nedenle ideal normalite sabit değildir. Fonksiyonel Normalite ise bir bireyin varmak istediği hedeflere, gayelere ve karakteristiklerine uygun düşen bir hâlde olması normaldir. Bir diğer ifadeyle psikolojik açıdan iyi olma durumu ya da sağlam olma durumu olarak da ifade edilebilir. Bunun dışında normalden istenmeyen yönde ve ölçüde uzaklaşmak ise “Anormallik” olarak tanımlanabilir (Sezgin, 2013).

Anormal bir davranış olarak kabul edilebilmesi için ise çocukla ilgilenen bireyler su sorulara cevaplar aramalıdır:

  • Diğer akranlarına ve yaşına uygun olmayan ve gelişimsel olarak gözle görülebilir derecede gecikmeler ya da hızlı ilerlemeler var mı?
  • Gösterdiği davranışı belirli zaman aralıklarında tekrar ediyor mu?
  • Bu davranışı birden fazla mekânda da sergiliyor mu?
  • Bu davranış kendisini ve çevresindekileri rahatsız ediyor mu?
  • Çocuk davranışı yoğun bir düzeyde yaşıyor mu?

Müracaat Basamağı: Çocuğun gelişiminde gözlemlenen negatif durumlarda çocukla birlikte birincil olarak ilgilenen birey, hastanelerde görev yapan doktorlara ya da çocuk gelişimcisine başvurur (Aytekin ve Bayhan, 2015). Hastaneye gerçekleştirilen müracaatlar sonucunda ilk bilgilendirmeler doktorlar tarafından yapılmaktadır. Gerekli görüldüğü takdirde hastanede bulunan çocuk gelişimcisi, sosyal çalışmacı ya da psikoloğa yönlendirme gerçekleştirilir.

Bebeklerin ve çocukların gelişimlerinin izlenmesi, desteklenmesi, yaş ve gelişim özelliklerine uygun ve bireysel ihtiyaçlarına yönelik uygulamaların sunulması amacıyla hastanelerde çocuk gelişimcilere yer verilmektedir. Çocuk gelişimciler hem ailelerle hem de çocukla birebir görüşmeler gerçekleştirmektedir. Aile görüşmeleri sonucunda çocuk ve aile hakkında genel ve derinlemesine bilgiler ve başvuru nedenleri ve fark etme basamağındaki ortaya çıkan bilgiler temin edilir. Çocuk ile görüşme aşamasında ise öncelikli olarak çocuğun kronik takvim yaşı ve tanısı dikkate alınarak gerekli görülen standardize edilmiş gelişim testleri ve informal değerlendirme araçları çocuğa uygulanır. Gelişimsel testlerin sonuçları hastanede çocuk ile ilgilenen doktorlarla paylaşılıp, erken müdahale gerekliyse tıbbi ve gelişimsel destek programına başlanır. Aileye gelişimsel öneriler sunulur.

Tanılama Basamağı: Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’ne göre tanılama, “bireylerin tüm gelişim alanlarındaki özellikleri ile yeterli ve yetersiz yönlerinin, bireysel özelliklerinin ve ilgilerinin belirlenmesi amacıyla tıbbî, psiko-sosyal ve eğitim alanlarında yapılan değerlendirme süreci” olarak tanımlanmaktadır (TDK, 2016; Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği, 2012). Tanımlardan da anlaşıldığı üzere tanılama üç aşamada gerçekleşmektedir. Bunlar: tıbbi tanılama, psiko-sosyal tanılama ve eğitsel tanılamadır.

Tıbbi tanılamada tıbbi veriler ve psikometrik ölçümler kullanılarak tanılama işlemi gerçekleştirilir. Bu tür tanılamada, durumun oluş zamanı, yeri, derecesi ve engelin nasıl bir gelişme göstereceği üzerine durulur ve bir sınıflandırma yapılır.

Psiko-sosyal tanılamada ise, bireyin birbirlerini sürekli etkileyen psikolojik ve sosyal süreçlerinin dinamik ilişkisi incelenir. Bireyin depresyonu, kaygısı, yaşadığı bir afet, kriz ya da travma durumunun olup olmadığı ya da yaşamış olduğu sosyal çevrenin kişiye dezavantaj doğurup doğurmadığının tespit edildiği tanılamadır.

Eğitsel tanılama da bireyin tüm gelişim aşamalarında göstermiş olduğu performansın eğitsel anlamda değerlendirilmesidir. Eğitsel tanılama yöntemi ile bireyin tanılanmasında daha çok gözlemlerden yararlanılır. Ayrıca eğitsel tanılamada, sorunun sadece çocuktan kaynaklı olduğu düşünülmez. Çocuğun sosyal çevresinden de sorunun kaynaklandığı düşünülür. Eğitsel tanılama sürecinde rehberlik ve araştırma merkezlerinde görevli olan rehber öğretmen, psikolojik danışman, çocuk gelişimci ve özel eğitim öğretmeni gibi yetkin kişiler görev alır. Eğitsel tanılama işlemi sonucunda, bireyin eğitim öğretime hangi düzeyden başlayacağına, nasıl bir eğitim ortamının hazırlanacağına, hangi eğitim programının ve eğitim materyallerinin kullanılacağına, etkin aile katılımının nasıl olacağına, eğitsel önlemlerin neler olacağına ve hangi kuruma gideceğine karar verilir.

Tüm bu tanılama basamaklarında dikkat edilmesi gereken bazı ilkeler vardır. Bu ilkeler: Erkenlik, bütünlük, çeşitlilik, süreklilik, yeterlilik, iş birliği, isteklilik, gizlilik ilkeleridir.

Bilgi Toplama Basamağı: Bilgi toplama basamağı, çoğunlukla tanılama basamağı ile eş zamanlı ilerleyen bir basamaktır. Bu aşamada gelişimsel tanılaması ve değerlendirmesi yapılan birey hakkında bilgi toplanır. Tanılamanın doğru ve sağlıklı olabilmesi için çok çeşitli bilgi kaynaklarından yararlanılmalıdır. Bu bilgi kaynaklarını şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Bireyin Kendisi
  • Ebeveynler ve Diğer Yetişkinler
  • Birey ile ilgili Kayıtlar

Bilgi toplamanın en doğrudan ve en sağlıklı yolu bireyin kendisini gözlemlemek, yapmış olduğu çalışmaları izlemek ve kendisi ile konuşmaktır. Bazen gelişimsel tanılama ve değerlendirme yapılan bireyden yeterli bilgiye ulaşılamayabilir ya da bireyin yaşı buna imkân vermeyebilir. Bu aşamada, ebeveynler ve bireyin yakın çevresindeki kişilerden gerekli bilgilere ulaşılabilir. Bunların dışında diğer bir bilgi toplama kaynağı ise birey ile ilgili kaynaklardır. Birey ile ilgili kaynaklar kapsamına eğitim kurumuna devam ediliyorsa, okuldaki devam çizelgeleri, sağlık ve okul geçmişi kayıtları, ilerleme kayıtları, raporlar ve gelişim ile ilgili envanterler girmektedir.

Bilgilendirme ve Yönlendirme Basamağı: Bu basamakta aile ile uzmanlar bir toplantı düzenler. Aile ile gerçekleştirilen bu toplantının en önemli kısmı tanı hakkında aileye detaylı bilginin verilmesidir. Çünkü tanı sonrası ailenin ne yapacağını bilemez hâlde olabileceği ve kaygı düzeyinin yüksek olabileceği düşünülmelidir. Düzenlenen toplantı ardından ailenin merak ettiği sorular devam edebilir. Bu süreçte ailenin iyi bir şekilde bilgilendirilmesi için uzman kişiler tarafından aileye danışmanlık hizmeti sunulabilir.

Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’ne (2012) göre, yönlendirme, “özel eğitime ihtiyacı olan bireyin eğitsel değerlendirme ve tanılama sonucuna göre en az sınırlandırılmış eğitim ortamı ve özel eğitim hizmetine karar verilerek eğitim planı ve özel eğitim değerlendirme kurul raporu hazırlanmasını içeren bir süreç” olarak tanımlanmaktadır. Yönlendirme, gelişimsel destek hizmetlerine ihtiyacı olduğu tıbbi, psiko-sosyal ya da eğitsel tanılama ile tespit edilen bireyler için uygulanır. Tanı alan her birey tanı özelliğine göre gerekli erken müdahale hizmetlerine yönlendirilir.

Destek Eğitim Programlarının Uygulanması Basamağı: Yönlendirme basamağının ardından tanı alan bireylere, yönlendirildiği merkezlerde destek eğitim programları uygulanır. Destek eğitim programlarının ana amacı, gelişimsel tanı ve değerlendirme sürecinden geçen bireyin desteklenmesi gereken gelişim aşamalarının desteklenmesidir. Bağımsız yaşam becerilerinin kazandırılması, öz bakım ve günlük yaşam becerilerinin kazandırılması, psikomotor, dil ve konuşma, sözlü ve yazılı anlatım, sosyal ve toplumsal uyum ve bilişsel hazırlık becerilerin kazandırılması gibi amaçlar destek eğitim programlarının amaçlarını oluşturabilir (Zihinsel Engelli Bireyler Destek Eğitim Programı, 2008).

Gelişimsel tanılama sürecinde tanı alan bireyler için bireysel eğitim programı birimince bireyselleştirilmiş eğitim programları (BEP) hazırlanır. Destek eğitim programları sadece kurum merkezli değildir. Ev merkezli destek programı da tanılanmış çocuklar için de uygulanmaktadır. Yurtiçinde ve yurtdışında uygulanmış ve uygulanmaya devam eden ev temelli programlar bulunmaktadır.

Gelişimsel İzleme Basamağı: Gelişimsel izleme basamağı, gelişimsel tanı ve değerlendirme sürecinin son basamağıdır. İzleme, zamansal değişimi ya da gelişimi belirleyebilmek amacıyla belirli zaman aralıklarında bireyin gözlemlenmesidir. Tanı sonrasında uygulanan destek eğitim programlarının bireyin gelişimindeki değişimi ve gelişimi gözlemek ve ortaya çıkartmak amacıyla gelişimsel izleme basamağı uygulanır.

Türkiye’den ve Dünyadan Gelişimsel Tanı ve Değerlendirme Sürecine İlişkin Örnek Uygulamalar

Türkiye’den Tanı ve Değerlendirme Süreci Örnekleri: Türkiye’de üstün yetenekli öğrencilerin eğitimine yönelik olarak Millî Eğitim Bakanlığı ile özel okullar ve üniversiteler bünyesinde kurulan birimler bulunmakta ve öğrencilerin tanılanmasında farklı yöntemler kullanmaktadır.

Bilim ve Sanat Merkezleri (BİLSEM) Örneği: Türkiye’de üstün yetenekli çocukların yeteneklerini keşfetmeleri, hem akademik gelişimlerini hem de sosyal-duygusal gelişimlerini desteklemek amacıyla Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde Bilim ve Sanat Merkezleri (BİLSEM) açılmıştır. Merkezlere, üstün yetenekli çocuk/öğrencileri belirlemek amacıyla okul öncesi eğitimi çağındaki çocuklar için veliler ya da okul öncesi eğitim kurumları öğretmenlerince, ilköğretim çağı öğrencileri için örgün eğitim kurumu sınıf ve şube öğretmenlerince, ortaöğretim öğrencileri için sınıf rehber öğretmenler kurulunca aday gösterilir. Ön değerlendirme sonucunda grup taramasına katılması uygun görülen çocuk/öğrenciler, merkez yürütme kurulunun belirleyeceği tarihlerde, üst danışma kurulunca belirlenen ölçme araçları ve ölçütleri doğrultusunda grup taramasına alınır. Grup taramasında yeterli performans gösteren çocuk/öğrenciler ile okul öncesi örgün eğitim kurumlarınca ya da velisi tarafından aday gösterilen çocuklardan tanılama komisyonunca bireysel incelemeye alınmaları uygun görülenler, üstün yeteneklilerin bireysel incelemesinde kullanılacak objektif ve bağıl ölçme araçlarının uygulanmasında rehberlik ve araştırma merkezinde ya da diğer örgün eğitim, yaygın eğitim, üniversiteler ile benzeri_ diğer kurumlarda görevli ve tanılama komisyonunca uygun görülen psikolojik danışmanlarca merkezlerde bireysel incelemeye alınırlar. Bireysel inceleme ve değerlendirme sonuçlarına göre sıralanan öğrenci eğitim programından yararlanmaya hak kazanır.

Üstün Yetenekliler Eğitim Programı (ÜYEP) Örneği: Üstün Yetenekliler Eğitim Programı (ÜYEP) Anadolu Üniversitesi ve TÜBİTAK desteğiyle Anadolu Üniversitesi Üstün Zekâlıların Eğitimi Ana Bilim Dalı Başkanlığı tarafından 2007 yılında bir program olarak kurulmuştur. 2014 yılında uygulama ve araştırma merkezine dönüştürülmüştür. Merkezin genel amacı zekâ, üstün zekâ ve yaratıcılık alanlarında bilimsel araştırmalar yürütmek, zekâ ölçümleri yoluyla üstün yetenekli öğrencileri tanılamak ve öğrencilerin entelektüel potansiyellerini en üst düzeye taşımalarına yardımcı olacak farklılaştırılmış eğitim ve rehberlik hizmetleri sunmaktır. ÜYEP; ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerinin örgün eğitimlerine paralel olarak yürütülen, üniversite tabanlı bir program modelidir. ÜYEP tanılamalarında genel zekâ, matematiksel yetenek ve bilimsel yaratıcılık ölçümleri yapılmaktadır. Sınavlar iki oturumdan oluşmaktadır. Birinci oturumda genel zekâyı ve matematiksel yeteneği ölçen bir test uygulanmaktadır. Genel zekâ ve matematiksel yetenek testleri çoktan seçmeli sorular içermektedir. Bilimsel yaratıcılık testi ise açık uçlu problemler içermekte, birden fazla doğru yanıtı bulunmaktadır.

Risk Altındaki ya da Dezavantajlı Çocuklar için Tanı ve Değerlendirme Süreç Örnekleri: Türkiye’de üniversiteler ile çeşitli sivil toplum kuruluşları risk altındaki ya da dezavantajlı çocuklara yönelik pek çok destek programı uygulamaktadır. Bu programlardan bazıları şunlardır:

Okul Öncesi Eğitim Programı ve Anne Destek Programı - Yaz Anaokulları: Bu program Millî Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitimi Genel Müdürlüğü ve AÇEV’in iş birliğinde gerçekleştirilmiştir. Eğitimde fırsat eşitliği sağlamak, çocuklara daha iyi bir gelecek sunmak, aileleri bilinçlendirmek amacıyla Diyarbakır ve Mardin illerinde 5-6 yaşındaki okul öncesi eğitim alamayan ve sosyoekonomik yetersizlikleri olan çocuklar ve annelerine yönelik olarak hazırlanmış birbirini tamamlayan iki programdan oluşan on haftalık bir projedir. Programın amacı okul öncesi eğitimden yararlanamayan çocukların içinde bulundukları elverişsiz koşulların dezavantajlarını en aza indirerek okula hazır olma düzeylerini yükseltmek ve aynı zamanda anne eğitimleriyle alacakları okul öncesi eğitimin etkisini güçlendirmektir. Bu kapsamda çocuklara yönelik olarak “Okul Öncesi Eğitim Programı” annelere yönelik olarak ise “Anne Destek Programı” yürütülmüştür.

Anne Çocuk Eğitim Programı (AÇEP): AÇEV’in 1993 yılından bu yana Türkiye’nin birçok bölgesinde Millî Eğitim Bakanlığı ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile iş birliğinde gerçekleşmiştir. Bu programın temel amacı, 5 yaş itibarıyla daha önce okul öncesi eğitim hizmet_ almamış çocuklara ve annelerine bilimsel temelli ve ev merkezli bir eğitim programı uygulamak ve annelere evde çocuklarının eğitimine nasıl destek verilebileceklerini öğretmektir.

UNICEF Farklılıkların Azaltılması, Sosyal İçerme ve Koruma ile Gençliğin Güçlendirilmesi ve Koruma Eylem Planı: 1951 yılında Türkiye’deki çalışmalarına başlayan UNICEF hükûmetle iş birliği programının bir parçası olarak, ülkenin çocuk, kadın ve gençlerle ilgili önceliklerini destekleyecek şekilde çalışmalar yürütmektedir. Bu kapsamda, UNICEF 2015 yılında Ülke Programı Eylem Planını hazırlamıştır. Bu programa göre; çocuk yoksulluğu, okul öncesi eğitim ve 14 - 18 yaş grubundaki çocukların gereksinimlerinin karşılanması önemli bir öncelik olarak belirlenmiştir. Bu programın Farklılıkların Azaltılması, Sosyal İçerme ve Koruma alt baslığında iki önemli madde ortaya atılmıştır. Bunlardan ilki, Erken Çocukluk Gelişimi ve Bakımı başlığı altında düzenlenmiştir ve erken çocukluk gelişimi ve bakımının gelişim zorluklarının ve engelliliklerin erken evrede belirlenmesi de dahil sağlık sistemine entegre edilmesini ve böylece tüm çocukların erken çocukluk gelişimiyle ilişkili tüm risk faktörlerinden korunması gerektiği vurgulanmıştır. UNICEF’in 2015 yılı Eylem Planı gelişimsel tanı ve değerlendirme sürecinin sağlık sistemine entegre edilmesi ve tüm çocukları kapsayacak şekilde riskleri önceden belirlemesi açısından oldukça önemlidir.

0-36 Aylık Gelişimi Risk Altındaki Çocuklar İçin Gelişimsel Destek Programı (GEDEP): Gelişimsel Destek Programı 0-3 yaş arası gelişimsel gerilik gösteren, gösterme riski olan ve normal gelişim gösteren bebek ve çocukların bilişsel, dil ve iletişim, özbakım, sosyalduygusal ve motor gelişimi alanlarında desteklenmesine yönelik hazırlanmış bir programdır. Gelişimsel Destek Programında, her gelişim alanı belli yaş dönemlerine göre sıralanmış ve her beceri bir amaç olarak belirlenmiştir. Bu amaçları kazandırmaya yönelik etkinlikler, nitelikli ebeveyn-çocuk etkileşimi temelinde ele alınmış ve ebeveynlerin evde, uzmanların kurumda ve ebeveynlerin uzmanlarla birlikte hem evde hem de kurumda birlikte çalışarak çocuğun gelişimini desteklemek hedeflenmiştir.

Dünyadan Tanı ve Değerlendirme Süreci Örnekleri

Head Start/ Early Head Start (Güçlü Başlangıç/ Erken Güçlü Başlangıç Programı): 1965 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde fakirlikle savaş politikası kapsamında ortaya çıkmıştır. Düşük gelirli ailelerin her zaman gelişimsel gecikme riski taşıyan 3-5 yaş arasındaki çocuklarının ilköğretime iyi bir başlangıç yapabilmeleri ve yoksulluğun etkisini azaltmak amacıyla oluşturulmuştur. Head Start programına başlamadan önce çocuklar dil, konuşma, işitme, görme, beslenme, fiziksel sağlık ve aşılarını da içerecek ayrıntılı bir değerlendirmeye tabi tutulurlar. Sonuçlar aileler ile paylaşılarak çocuğun büyüme ve gelişimi yıl boyunca sürekli izlenmektedir (Akt: Kalkan, 2010). Türkiye’de ise 2003 yılında resmi uygulama başlamıştır.

Portage Erken Çocukluk Dönemi Eğitim Programı: 1969 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Winsconsin Eyaletinin Portage kentinde, kırsal kesimde yaşayan annebabaların, özel gereksinimli çocuklarına beceri öğretebilmeleri için geliştirilmiş ev merkezli bir programdır. Portage Programı beş aşamadan oluşmaktadır.

Small Steps Early Intervent_on Program (Küçük Adımlar Erken Eğitim Programı): 0-4 yaş arası gelişimsel gerilik tanısı alan, gelişim geriliği riski taşıyan çocuklar ile ebeveynlerine yönelik bir erken eğitim programıdır. Programda eğitim materyali olarak sekiz program kitabı yer almaktadır. Program büyük kas becerileri, küçük kas becerileri, iletişim becerileri, alıcı dil becerileri, kişisel ve toplumsal beceriler gibi 5 temel gelişim alanına odaklanmıştır. Program hem ev merkezli hem de kurum merkezli olarak yürütülmektedir. Programa katılım tüm illerde ücretsiz olup İstanbul dışındaki tüm illerde, ilgili üniversitelere başvuru yapılarak programa katılmak mümkündür.

Healty Start (Sağlıklı Başlangıç): Sağlıklı başlangıç programı, çocuğun yaşamının ileriki yıllarında sağlıkla ilgili riskleri azaltarak obez olmasını engellemek ve sağlıklı beslenme davranışları geliştirmesine yönelik erken eğitim çözümleri getirmeyi amaçlayan bir programdır. Programda 3-5 yaşındaki çocuklar hedeflenmiştir. Çocuklar programlardaki şarkılar, hikâyeler, şiirler yoluyla etkinlikler yapmakta ve bu etkinliklerde sağlıkla ilgili kavramları keşfetmeleri beklenmektedir.

Infant Health and Development Program / IHDP (Bebek Sağlığı ve Gelişimi Programı): Bu program prematüre doğan ve düşük doğum ağırlıklı olan risk altındaki bebekler için geliştirilmiş bir program olup, prematüre bebekler arasında yaygın olan, sağlık ve bilişsel gelişim problemlerinin azalmasında, eğitsel ve aile destek hizmetlerinin etkisini belirlemek amacıyla tasarlanmıştır. Program bebeğin hastaneden çıkarılmasıyla başlayıp 3 yaşına kadar sürmüştür. Çocuklar sekiz yaşına geldiklerinde ise ailelerin çocuklarının okul performansına yönelik görüşleri de alınmış ve annelerin davranış yeterlikleri araştırılmıştır. Uygulamalar çocuklar üç, beş ve sekiz yaşlarındayken yapılmış ve yapılan ölçümlerde programın çocuklar ve anneleri üzerinde oldukça olumlu etkileri olduğu belirlenmiştir (Meraki ve Yıldız Bıçakçı, 2015; Kartal, 2008).