GELİŞİMSEL YETERSİZLİKLERİN BAKIM VE REHABİLİTASYONU - Ünite 2: Gelişimsel Yetersizliklerin Bakım ve Rehabilitasyonunda Yasal Haklar Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Gelişimsel Yetersizliklerin Bakım ve Rehabilitasyonunda Yasal Haklar

Gelişimsel Yetersizliklerin Bakım ve Rehabilitasyonunda Yasal Haklar

Anayasa, bir devletin yönetim biçimi ile yasama, yürütme ve yargı güçlerinin nasıl kullanılacağını belirten ve yurttaşların kamu haklarını belirleyen temel yasadır. Dolayısıyla anayasa yetersizliği olan bireylerinde temel kamusal haklarını belirlemektedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının da altı maddesi yetersizliği olan bireylerin temel haklarını düzenlemektedir. Bunlar 41., 42., 49., 50., 60., ve 61. maddelerdir. Sıralanan maddelerden 41. madde ailenin korunması ve çocuk hakları üzerindedir ve bu maddede yetersizliği olsun ya da olmasın bütün çocukların devletin koruması altında olduğu açıkça belirtilmiştir. Devlet aynı zamanda çocukların herhangi bir istismar ve şiddette karşı korunmasında koruyucu tedbirleri alma sorumluluğunu üstüne almış ve 41. madde ile güvence altına almıştır. Anayasa’nın 42. maddesi yurttaşların eğitim ve öğretim haklarını düzenlemektedir ve bu maddede Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan herkesin eğitim ve öğretim hakkının olduğunu ve bu hakkın yasalar ile düzenlendiği belirtilmektedir. Bu madde ile devlet yetersizliği olan bireyler için eğitim ve öğretimin onların gereksinimlerine göre düzenlenmesi konusunda gerekli önlemleri alacağını belirtmiş ve dolayısıyla eğitim haklarını güvence altına almıştır. Anayasa’nın 49. maddesi yurttaşların çalışma haklarını düzenlemektedir. Anayasa’nın bu maddesi ile devlet yetersizliğe herhangi bir vurgu yapmaksızın bütün yurttaşların çalışmasını bir hak olarak tanımlamıştır. Bu nedenle yetersizliği olan bireylerin de topluma yararlı olabilmek ve kendi yaşamlarını devam ettirebilmek için çalışma hakları vardır. Anayasa’nın 50. Maddesi yurttaşların çalışma şartlarını düzenlemektedir ve yetersizliği olan bireylerin çalışma şartları bakımından özel olarak korunmalarını garanti altına almıştır. Yetersizliği olan bireyler uygun çalışma koşulları altında çalışırlar ve bu koşulların sağlanması anayasal bir hak olarak bu bireylere verilmiştir. Bu nedenle yetersizliği olan bireylerin çalışma koşulların onların yararına düzenlenmesi anayasal bir haktır. Anayasa’nın 60. maddesi yurttaşların sosyal güvenlik haklarını düzenlemektedir ve yurttaş olan her bireyin sosyal güvenlik hakkını tanımaktadır. Devlet aynı zamanda bu madde ile sosyal güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alıp teşkilatları kurmakla sorumludur. Anayasa’nın 61. Maddesinde ise sosyal güvenlik açısından özel olarak korunmaya alınması gerekleri açıkça tanımlayarak yetersizliği olan bireylerin devlet tarafından korunacağının ve topluma uyumları için gerekli tedbirlerin devlet tarafından alınacağının garantisi verilmektedir.

Sıralanan maddeler incelendiğinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın yetersizliği olan bireyleri doğal gelişim gösteren bireylerden ayırmadığı ve anayasal olarak bu bireylerin sağlık, eğitim, çalışma ve sosyal haklarında onların yararına düzenlemeler yapılmasını yasal güvence altına aldığı görülmektedir.

Gelişim yetersizliklerin bakım ve rehabilitasyonu, birden fazla kamu kurum ve kuruluşunun yetki ve sorumluluğuna giren hizmetleri içermektedir. Dolayısıyla bu konuya ilişkin farklı yasal düzenlemeler yer almaktadır. 1997 yılında yürürlüğe giren 573 sayılı Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve 2005 yılında yürürlüğe giren 5378 sayılı Engelliler Kanunu ilgili bu yasal düzenlemeler içinde en kapsayıcı olanlarıdır ve diğer yasal düzenlemeler bu iki yasal düzenlemeyi temel alarak yayımlanmakta ve yürütülmektedir.

573 Sayılı Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname

Yetersizliği olan bireylere sunulacak eğitim hizmetlerine dayanak oluşturan 573 sayılı Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK), 06.06.1997 tarihli ve 23011 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu KHK, yetersizliği olan bireylere eğitim hakkı vermemekte; bu bireylerin kendilerine Türkiye Cumhuriyeti Anayasası tarafından verilen eğitim haklarını nasıl kullanacaklarını düzenlemektedir.

KHK’nın birinci ve ikinci maddeleri ile, özel eğitim gerektiren bireylere sunulacak tüm eğitim hizmetlerin KHK kapsamı altında olduğunu belirtilerek güvence altına alınmıştır. KHK’nin 4. maddesi ise özel eğitimle ilgili te- mel ilkeleri belirlemektedir.

KHK’nin 4. Maddesi ile özel eğitim gerektiren tüm bireylerin özel eğitim hizmetlerinden yararlandırılması kuralı konularak hiçbir bireyin kapsam dışında bırakılamayacağını belirtmiş ve yetersizliği olan bireylerin eğitim hakları yasal olarak güvence altına almıştır. Birinci ilke , özel eğitim gerektiren tüm bireylerin özel eğitim hizmetlerinden yararlandırılması kuralını koyarak hiçbir bireyin kapsam dışında bırakılamayacağını belirtmiş ve yetersizliği olan bireylerin eğitim haklarını yasal olarak güvence altına almıştır. İkinci ilke , erken çocuklukta özel eğitim hizmetleri sunulmasını zorunlu kılmaktadır. Üçüncü ilke , özel gereksinimi olan bireylerin bakım ve rehabilitasyonun özel eğitimin en temel ilkesi olan en az kısıtlayıcı ortam ilkesi çerçevesinde düzenlenmesi gerektiğini belirtmektedir. Bu ilke bu bireylerin toplum tarafından kabulünü sağlamasının yolunu açılması açısından oldukça önemlidir. Dördüncü ilke , özel eğitimin temel ilkelerinden “en az kısıtlayıcı ortam” ilkesini temel aldığı gibi aynı zamanda kaynaştırmanın ya da günümüzdeki şekli ile bütünleştirmenin yasal dayanağını oluşturmaktadır. Beşinci ilke , eğitim kurumlarının diğer kurum ve kuruluşlarla iş birliği yapmasını zorunlu kılmaktadır. Altıncı ilke , hem genel eğitim ortamlarında hem de özel eğitim kurumlarında özel eğitimin vazgeçilmez unsuru olan bireyselleştirilmiş eğitim programlarının hazırlanması ve uygulanmasını zorunlu kılmaktadır. Yedinci ilke de aile, tanılama, yönlendirme, planlama, uygulama ve değerlendirme süreçlerinde aktif olarak yer almasının gerekliliğini ortaya konulmaktadır. Sekizinci ilke , özel eğitim politikalarının geliştirilmesinde bu alanda çalışan sivil toplum kuruluşlarının ve üniversitelerin bu süreçte görüşleri ile yer almasının önemine vurgu yapmaktadır. Bu ilke, özel eğitim hizmetlerinin, özel eğitim gereksinimi olan bireylerin ihtiyaçları ve bilimsel gerçekler doğrultusunda yürütülmesi açısından önemlidir. Son ilke ise bu bireylere sunulacak hizmetlerin temel amacı, bu bireylerin toplum içinde etkin birer birey olarak yer almasını sağlamaktır. Bu ilke özel eğitim hizmetleri sırasında da bireylerin toplumda aktif olarak yer almaları ve etkileşim içinde yer almalarını zorunlu kılması açısından önemlidir.

573 sayılı Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin maddeleri incelendiğinde özel eğitime gereksinimi olan bireylerin eğitim haklarını nasıl kullanacaklarını, eğitim alacakları kurumların özelliklerini ve bu eğitimin temel ilkelerini belirlediği görülmektedir. Söz konusu KHK 1997 yılında yayımlamış olsa da dünyanın birçok ülkesinden daha ileri düzenlemelere sahiptir ve bu düzenlemeler hâlâ geçerliğini korumaktadır.

5378 sayılı Engelliler Kanunu

Ülkemizde özel gereksinimi olan bireylerle ilgili en kapsamlı yasal düzenlemelerden biri de 2005 yılında yürürlüğe giren 5378 sayılı Engelliler Kanunu’dur. Kanun engelli bireylerin topluma katılımlarının sağlanması yanında engelliliği önleyici tedbirlerin alınması için de düzenlemeler içermeyi amaçlamaktadır. Kanun’un “Genel Esasları” özel eğitime gereksinimi olan bireylerin gereksinim duydukları destek hizmetlerini alırken uyulması gereken temel ilkeleri belirlemektedir.

Yetersizliği Olan Bireylere Sağlanan Hizmetler ve Yasal Dayanakları

Bakım ve Rehabilitasyon ile İlgili Yasal Düzenlemeler

Türkiye’de 2005’te çıkarılan Özürlüler Kanunu’nu temel alarak yetersizliği olan bireylere ve yakınlarına bazı sosyal haklar tanınmıştır. Bu Kanun’a göre, yetersizliği olan bireyler ve onların yakınlarına tanınan sosyal haklar, bu bireylere bazı hizmetlerin sunulmasını zorunlu kılmıştır.

Ülkemizde engelli bireylere ilişkin sunulan bakım hizmetleri 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu (SHÇEK) ve Bakıma Muhtaç Özürlülerin Tespiti ve Bakım Hizmeti Esaslarının Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik kapsamında ele alınmıştır. Yasal düzenlemeye göre yetersizliği olan bireylerin bakımı, evde bakım ve kurumda bakım olmak üzere iki şekilde sağlanmaktadır. 5378 sayılı Kanun ile bakım hizmetlerinin hukuki altyapısı oluşturulmuştur. Bu Kanun 2828 sayılı SHÇEK Kanunu’na da eklenmiştir. İlgili Kanun gereği bakıma muhtaç olma, ağır özürlü olma şartına bağlanmıştır.

30.07.2006 tarih ve 26244 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bakıma Muhtaç Özürlülerin Tespiti ve Bakım Hizmeti Esaslarının Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik kapsamında belirlenen koşulları yerine getirmeleri ve özel bakım merkezi açılış izni almaları kaydıyla 7.8.2008 tarihli ve 26960 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özel Huzurevleri ile Huzurevi Yaşlı Bakım Merkezleri Yönetmeliği kapsamında açılan ve faaliyet gösteren kuruluşlar bedensel engeli veya yaşlılığa bağlı hastalığı nedenleriyle bakıma muhtaç yetersizliği olanlara da bakım hizmeti verebilmektedir.

10 Mart 2005 tarihinde 25751 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Evde Bakım Hizmetlerinin Sunumu Yönetmeliğine” göre evde bakım hizmetleri; doktorların tavsiyeleri doğrultusunda hasta bireylere, aileleri ile yaşadıkları ortamda, sağlık ekibi tarafından rehabilitasyon, fizyoterapi, psikolojik tedavi de dâhil tıbbi gereksinimlerini karşılayacak şekilde sağlık bakımı ile sağlık hizmetlerinin sunulması şeklinde tanımlanmıştır.

Yetersizliği Olan Bireylerin Çalışma ve Ekonomik Yaşamları ile İlgili Yasal Düzenlemeler

Yetersizliği olan bireylerin iş ve istihdam haklarını düzenleyen bazı yasalar söz konusudur. Bu yasalardan biri de 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’dur. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi kurum ve kuruluşlarda istihdam edilmesi gereken engelli oranı belirlenmiştir.

Yine gelişimsel yetersizliği olan bireylerin çalışma koşullarını belirleyen bir diğer kanunda 4857 sayılı İş Kanunu’dur. 4857 sayılı İş Kanunu kapsamındaki iş yerlerinin engelli çalıştırma zorunluluğu özel sektörde yetersizliği olan bireylerin istihdamlarını düzenlemektedir. Kanun özel sektör tarafından yetersizliği olan bireylerin istihdam edilmesini özendirmektedir. Yetersizliği olan bireylerin istihdamı konusunda işverenler için yasal zorunluluk yanında teşviklerde söz konusudur. Aynı zamanda, Resmî Gazete’de yayınlanan Torba Yasa ile (10 Şubat 2016/ 6663 sayılı Kanun); engelli çocuğu olan anneler için, doğumdan sonra 12 ayı geçmemiş olması şartı ile 12 ay yarı zamanlı çalışma hakkı getirilmiştir. Bu yarı zamanlı çalışma tam maaşlıdır. Engelli çocuğun engel oranı, ağır/ hafif engelli olup olmadığı ve gelir düzeyi dikkate alınmaksızın bu hakkı isteyen her anne kullanabilir. Öte yandan yetersizliği olan çocuğun ilköğretim çağına dek yarı zamanlı çalışma (maaş ve özlük hakların yarısı karşılığında) talep edilebilmektedir.

İlgili yasaların yetersizliği olan birey ve ailesinin ekonomik zorluklarının önüne geçmek, yetersizliği olan bireyin ve ailesinin yaşam kalitesini yükseltmek ve hem aileyi hem de yetersizliği olan bireyi toplum içinde daha yararlı ve etkin hala getirmek için ekonomik önlemler aldığı görülmektedir. Bunlara ek olarak yetersizliği olan birey ve ailesinin ekonomik koşullarını düzeltmek ve yaşam kalitelerini arttırmak için bazı indirimler de yürürlüktedir. Bu indirimler ve düzenlemeler: (a) vergi indirimleri (gelir vergisi, emlak vergisi, özel tüketim vergisi ve gümrük vergisi) (b) tıbbi, medikal ve eğitim araç gereçleri için KDV indirimi, (c) SHÇEK evde bakım aylığı, (d) EKPSS/Kura ile atanma hakkı, (e) engelli iş kurma projeleri, (f) engelli kimlik kartı hakkı, (g) engelli park yeri kullanım kartı, (h) ulaşım indirimleri hakkı, (ı) muhtaç aylığı (Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından), (i) elektrik, su, doğalgaz ve GSM tarife indirimleri (kurumların inisiyatifi dâhilinde), (j) engelliler için AÖF harç indirimi hakkı, (k) müze ve ören yerleri indirim hakkı ve (l) özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinden yararlanma hakkıdır.