GELİŞİMSEL YETERSİZLİKLERİN BAKIM VE REHABİLİTASYONU - Ünite 8: Fiziksel Yetersizliği Olan Bireylerin Bakım ve Rehabilitasyonu Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Fiziksel Yetersizliği Olan Bireylerin Bakım ve Rehabilitasyonu

Fiziksel Yetersizlik

Fiziksel yetersizliği olan bireyler yetersizliğin türüne göre farklı sınıflandırmalar altında nitelenebilmektedir.

Ortopedik yetersizlik , sinir sisteminin zedelenmesi, kazalar, travmalar, doğumsal anomalileri, hastalıklar ya da genetik problemler nedeniyle kas, iskelet ve eklemlerin işlevlerini yerine getirememesi olarak tanımlanmaktadır. Ortopedik yetersizliği olan bireyler nöromotor yetersizliklere de sahip olabilirler.

Nöromotor yetersizlik, vücudun bazı bölümlerinin hareket ettirilmesi, hissedilmesi, kullanılması ve kontrol ettirilmesini sağlayan merkezî sinir sistemini etkileyen yetersizliklerdir. Ortopedik ve nörolojik yetersizlikler iki ayrı grup olarak değerlendirilse de birbiriyle yakından ilişkilidir. Her iki tür de bireyin eğitsel performansını olumsuz yönde etkileyen hareket ile ilgili kısıtlamalara neden olabilir.

Yetersizlikler eğer çocuğun eğitsel performansını etkiliyorsa çocuğun özel eğitime gereksinimi var demektir.

Sağlık yetersizlikleri , bireyin günlük performansını olumsuz yönde etkileyen kalp yetmezliği, astım, orak hücre anemisi, lösemi, epilepsi, böbrek yetmezliği, hemofili gibi süreğen ya da akut sağlık problemlerini içerir.

Türkiye’de 573 sayılı Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre hazırlanan Millî Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’nde ortopedik yetersizlik “iskelet, kas ve eklemlerdeki hastalık, bozukluk ve yetersizlikten dolayı, bireyin eğitim performansının ve sosyal uyumunun olumsuz yönde etkilenmesi durumu” olarak tanımlanmaktadır. Sinir sisteminin zedelenmesi ile ortaya çıkan yetersizlik ise “gelişim sürecinde oluşan nörolojik bozukluğun, bireyin eğitim performansını ve sosyal uyumunu olumsuz yönde etkilemesi durumu” olarak tanımlanmaktadır. Süreğen hastalık “gelişim dönemi içerisinde, bireyin sürekli bakım ve tedavi gerektiren hastalığı nedeniyle eğitim per- formansının ve sosyal uyumunun olumsuz yönde etkilenmesi durumu” olarak tanımlanmaktadır.

Fiziksel Yetersizliğin Nedenleri ve Yaygınlığı: Fiziksel ya da sağlık yetersizliklerinin nedenlerini doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrası nedenler olarak üç başlık altında toplamak mümkündür.

Doğum Öncesi Nedenler: Anne-baba arasındaki akrabalık, kan uyuşmazlığı, anne yaşının 20’nin altında ya da 35’in üstünde olması, annenin yaptığı doğum sayısı, baba yaşının yüksek olması, hormonal bozukluklar, annede şeker hastalığı, annenin madde bağımlılığı, annenin hamileliğinin özellikle ilk üç ayında geçirdiği kızamık, suçiçeği gibi bulaşıcı hastalıklar, annenin gebeliği sonlandırma çabaları, geçirdiği travmalar, kötü ya da yetersiz beslenme, plasentanın anne rahminden erken ayrılması, plasenta yetersizliği gibi durumlar çocuğun beyninde gelişim bozukluğuna neden olabilmektedir.

Doğum Sırasındaki Nedenler: Doğumun zor olması ve bebeğin oksijensiz kalması, özellikle hastane ortamında yapılmayan doğumlarda sıkça karşılaşılan doğum travmaları, hastane ortamında yapılmayan zor doğumlar, çoğul gebelik, erken doğum, bebekte sarılık, müdahaleli doğum (forseps, vakum kullanımı), düşük bebek ağırlığı doğum sırası nedenler arasında sayılabilmektedir.

Doğum Sonrası Nedenler: Çocuğun yüksek ateşten dolayı havale geçirmesi, tümörler, beyni ve omuriliği etkileyen enfeksiyonlar (menenjit vb.), zehirlenmeler, kas, kemik ve sinir sistemi hastalıkları, kafa travmaları, kazalar, bebeğin yetersiz beslenmesi, olumsuz çevre koşulları doğum sonrası dönemde ortaya çıkan nedenler arasındadır.

Fiziksel ya da sağlık yetersizlikleri bulunan çocukların oluşturduğu grup içinde özel eğitime yerleştirilen çocukların büyük bir çoğunluğunu serebral palsisi olan çocuklardır.

Yapılan bir çalışmada fiziksel yetersizliği olan bireylerin genel nüfusa oranı %1,25 olarak bulunmuştur. Bu sonuç bize Türkiye’de 1 milyonun üzerinde fiziksel yetersizliğe sahip bireyin olduğunu göstermektedir.

Fiziksel Yetersizliğin Sınıflandırılması

Fiziksel yetersizliği iki şekilde sınıflamak mümkündür. Birincisi yetersizliğin yoğunluğuna göre yapılabilecek sınıflamadır; hafif, orta ve yoğun. İkinci sınıflama türü ise, fiziksel yetersizliğin oluşum şekline göre yapılabilecek bir sınıflamadır.

Yetersizliğin Yoğunluğuna Göre Sınıflama: Fiziksel ya da sağlık yetersizlikleri yetersizlik derecelerine göre üç grupta toplanabilmektedir.

  1. Hafif Derecede Yetersizlik: Yetersizliği olan bi- reyin kişisel gereksinimlerini bağımsız olarak karşılayabilmesi, yaşamını bağımsız olarak ya da çok az bağımlı olarak sürdürebilmesi, tedavi ve eğitim desteği sağlandığında motor becerilerinin niteliğinin artma potansiyeline sahip olması durumudur.
  2. Orta Derecede Yetersizlik: Yetersizliği olan bi- reyin günlük yaşamını sürdürmede az da olsa desteğe gereksinim duyması, işlevsel baş kontrolüne sahip olması, okul başarısını ya da ya- şına uygun motor becerilerin kazanılmasını engelleyen duyu-algı bozukluklarının olması durumudur.
  3. Ağır Derecede Yetersizlik: Yetersizliği olan ki- şinin tekerlekli sandalyeye ve desteğe bağımlı olması, bireysel gereksinimlerini karşılamada tam bağımlı olması, yaşına uygun motor becerilerin kazanılmasını engelleyen duyu-algı bozukluklarının olması durumudur.

Fiziksel Yetersizliğin Oluşum Şekline Göre Sınıflama:

1. Sinir Sistemi ile İlgili Fiziksel Yetersizlikler: Merkezî sinir sistemi bütün vücudun kontrol sistemidir. Merkezî sinir sistemi beyin ve omurilikten oluşur. Merkezî sinir sistemi, tüm vücudun işleyişini ve düzenini kontrol eder. Merkezî sinir sisteminin hasar görmesi sonucunda fiziksel yetersizlikler arasında en sık ortaya çıkan yetersizlik türleri serebral palsi, spina bifida, çocuk felci, multiple sklerozis, omurilik yaralanmaları, travmatik beyin hasarlarıdır.

Serebral Palsi (Beyin Felci-CP): Doğumdan önce ya da doğum sırasında oluşan serebral palsiye konjenital serebral palsi denilmektedir ve vakaların %70’ini konjenital serabral palsi oluşturmaktadır. Diğer tür olan akiz serebral palsi doğumdan sonra çocukluğun ilk dönemlerinde ortaya çıkmaktadır ve genellikle kazalardan, beyin enfeksiyonlarından veya çocuk istismarından kay- naklanan beyin hasarının bir sonucudur. Serebral palsinin beş tipi bulunmaktadır. Bunlar spastik tip, hipotonik tip, atetoid tip, ataksik tip ve karışık tiptir. Spastik tip en bilinen serebral palsi türüdür. Spastik tip serebral palside, kasın sert olmasına, hareketin yavaşlamasına ve harekette kontrol güçlüğüne neden olur. Spastik kelime anlamı itibarıyla gergin ya da sert kas anlamını taşımaktadır.

Serebral palsisi olan çocukta pek çok sorun bir araya gelerek aile ve çocuk için yaşamı güçleştirebilir. Sorunların ayrıntılı olarak anlaşılması ve uygun rehabilitasyon yaklaşımlarının uygulanması, evin ve çevrenin özrü azaltacak şekilde düzenlenmiş olması, aile bireylerinin hekim, fizyoterapist, eğitimciler ve öğretmenlerin iletişim içinde olmaları serebral palsisi olan çocuğun yaşamla başa çıkmasında çok önemlidir.

Serebral palsisi olan çocukların eğitim problemleri engellilik durumlarına göre çok yönlüdür. Sadece fiziksel yetersizlikle ilgili bir özel eğitim ekibine değil aynı zamanda görme, işitme, öğrenme bozuklukları, duygusal ve davranışsal bozukluklar ve zihinsel yetersizlik nedenleri ile ilgili olarak da eğitim ekibine gereksinim vardır. Bazen serebral palsiye başka yetersizlik türleri de eşlik edebilmektedir. Bunlar zihinsel yetersizlik, görme yetersizliği, işitme yetersizliği, konuşma yetersizliği ve epilepsi nöbetleridir.

Zihinsel yetersizlik: Bu kişilerde motor merkezler et- kilenirken ayrıca beyinde zihinsel etkinlikleri yöneten merkezde de hasar oluşabilir. Bu nedenle yaşıtlarını geriden takip etme ya da zihinsel yetersizlik görülebilir.

Görme yetersizliği: Serebral palsisi olan kişilerde görme merkezinin doğrudan etkilenmesi sonucu görme kaybı oluşabilir.

İşitme yetersizlikleri: Serebral palsisi olan bireylerde işitme merkezinin etkilenmesi sonucunda işitme kaybı oluşabilir.

Konuşma yetersizlikleri: Konuşma merkezi doğrudan etkilenmiş ise serebral palsisi olan kişilerde konuşma problemleri görülebilir. Konuşmayı sağlayan dil, dudak vb. kasların zayıflığı, bu kaslarda spastisite artışı ya da istemsiz hareketlerin olması nedeniyle konuşma problemleri oluşabilir.

Epilepsi nöbetleri: Epilepsi nöbetleri her yaşta başlayabilmektedir. Bu nöbetlerin kontrol edilmesi oldukça önemlidir çünkü kontrol edilemeyen nöbetler beyne zarar verebilir. Epilepsi nöbetleri ilaçla kontrol altına alınabilir. Ancak dikkat edilmesi gereken en önemli nokta ilaçların çok düzenli kullanılması gerektiğidir.

Spina Bifida: Spina bifida açık ya da açık omurga anlamına gelmektedir. Spina bifida ülkemizde her yıl yaklaşık 1000 çocuktan 3’ünde görülmektedir. Hamile- liğin erken dönemlerinde bilinmeyen bir nedenle omurgada doğuştan bir yetersizlik olması sonucunda spina bifida meydana gelmektedir. Çocuğun yaşatılabilmesi için doğumdan kısa bir süre sonra bir ameliyat yapılması gerekmektedir. Ancak yine de çocuğun bacaklarında geri dönüşü olmayan felç, duyu kaybı ya da kas zayıflığı oluşabilmektedir.

Spina bifida çocukların en çok sinir sistemini, idrar yollarını, bağırsaklar, kas ve iskelet sistemini etkilemekte, genellikle çocuğun beynine hasar vermeden sadece hareketlerini etkileyebilmektedir. Bundan dolayı spina bifidası olan çocukların büyük çoğunluğunun küçük kaslarla ilgili problemleri olsa da kollarını ve vücutlarının üst kısımlarını iyi kullanmaktadırlar. Bu nedenle yemek yeme, giyinme, soyunma, yazı yazma gibi pek çok etkin- liği rahatça yapabilmektedirler. Hareket etmedeki sınırlılıkları, idrar ve gaita kontrolünde sorun yaşamaları nedeniyle okul öncesi ve okul döneminde birçok spina bifidası olan öğrenci zorluk çekmektedir. Zihinsel yetersizlik eşlik etmediği sürece spina bifidası olan öğrenciler akademik anlamda zorluk yaşamamaktadırlar.

Çocuk Felci: Virüslerin meydana getirdiği bir hastalık olan çocuk felci bulaşıcı bir hastalıktır. Virüsler sinir sistemine yerleşerek çeşitli zedelenmelere neden olmaktadırlar. Çocuk felcine yol açan “polio” virüsü doğrudan ya da dolaylı yollarla bulaşır. Kuluçka süresi 7-

14 gündür. Semptomları; ateş, baş ağrısı, kas ağrısı, hâlsizlik, titreme, kusma ve ishaldir. Genellikle 1-4 yaş arası çocuklarda görülür. Çocuk felci sağlıklı uygulanan aşı politikalarıyla tamamen önlenebilen bir hastalıktır. Çocuk felcini önlemek için aşılama çok önemlidir.

Multiple Skleroz (MS / Çoklu Skleroz): Multiple Skleroz (MS) değişen derecelerde fiziksel yetersizliğe neden olan ilerleyici bir sinir sistemi hastalığıdır. Bu hastalık sinir sistemini koruyan, çevreleyen ve aynı zamanda nöral mesajların daha hızlı iletilmesini sağlayan miyelin tabakasına zarar vermektedir. Hastalık ilerledikçe yayılma artmaktadır. Hastalık beyin ve omurilikte birçok farklı alanı etkiler, beyin ve omuriliğin hasarlı alanlarında sklerozan plaklar yani sertleşmiş dokular oluşturur. Belirtileri hafif ya da ağır olabilir, aniden ortaya çıkabilir. Hastalığın nasıl geliştiği ve etkenin ne olduğu henüz bilinmemektedir. Hastalığın kadınlarda görülme sıklığı erkeklere oranla daha fazladır. Genellikle 13-19 ve 30-35 yaşlarında görülmektedir. Hastalığın derecesi kişiden kişiye göre farklılık gösterebilmektedir. Bu nedenle bazı MS hastaları normal bir yaşam sürdürürlerken bazıları tamamen tekerlekli sandalyeye bağımlı olabilmektedirler.

Omurilik Zedelenmesi: Genellikle yüksekten düşme, trafik kazaları, ateşli silah yaralanmaları, derin olmayan sulara dalma ya da doğal afetler sonucunda oluşur. Yaralanmanın omurilikte meydana getirdiği hasarın derecesine göre etkilenme de çeşitlilik gösterir. En görünür kayıp hareket ve duyu kaybı şeklinde olmaktadır.

Travmatik Beyin Yaralanmaları: Travmatik beyin yaralanmaları, kafatasına dışarıdan gelen darbeler sonucunda oluşur. Çocuklarda ve ergenlerde yaygındır. Travmatik beyin zedelenmesine bağlı olarak zihinsel yetersizlik, dil ve konuşma kaybı, hafıza kaybı, duyusal, algısal ve motor becerilerde kayıplar, nöbetler, hareket, dikkat ve algı ile ilgili sorunlar meydana gelebilmektedir. Bu durum bireylerde sosyal davranış, akıl yürütme, soyut düşünme, problem çözme ve bilgiyi işleme yeteneklerinde yetersizliklere yol açabilmektedir.

Rett Sendromu: Çoğunlukla kızlarda görülen, genetik temelli ağır zihinsel gerilik ve otistik özelliklerin görüldüğü ilerleyici sinir sistemi ile ilgili bir bozukluktur. Rett Sendromlu çocukların 6-18 aya kadar olan gelişimleri normal ya da normale yakın gibi görünmekle birlikte el becerilerindeki gelişim gecikmesi ile daha erken de fark edilebilir. Rett sendromunun bugüne kadar bilinen etkili bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Yaklaşımların hepsi belirtilere yöneliktir.

2. Kas-İskelet Sistemi ile İlgili Fiziksel Yetersizlikler: Hareket kas, kemik ve eklemlerin birlikte çalışmasıyla gerçekleşir. Kas, kemik ve eklemlerdeki hastalıklar, herhangi bir nörolojik bozukluk olmasa bile hareket yeteneğini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu yetersizlikler doğuştan olabildiği gibi sonradan geçirilen hastalıklar sonucunda da ortaya çıkabilmektedir.

Kas Hastalığı: Çocukluk çağından başlayarak vücut kaslarında ilerleyici zayıflığa neden olan ve kasları kullanılmaz hâle getiren süreğen bir durumdur. Sadece kalıtsal olarak meydana gelmektedir.

Kol–Bacak Eksikliği: Kol-bacak eksikliği kol ya da bacağın olmaması ya da kısmen olmaması anlamına gelmektedir.

Çocuklarda uzuv eksikliği dışında başka yetersizlikler yoksa büyük uyarlamalar olmaksızın normal yaşamlarına devam edebilirler.

Kalça Çıkığı: Kalça çıkığı, normalde iç içe geçmiş olan leğen kemiğinin çukur boşluğu ile bacak kemiğinin yu- varlak kısmının birbirinden ayrılması durumudur. Kalça çıkığı doğuştan olabileceği gibi sonradan da olabilmektedir. Kalça çıkığı bireyin yürürken aksamasına neden olmaktadır, dolayısıyla bakım personeli tarafından gerektiğinde destek sağlanmalıdır.

Doğuştan Şekil Bozukluğu: Çocuğun doğuştan uzuvlarından birinde ya da birkaçında şekil bozukluğunun olmasıdır. Doğuştan şekil bozukluğunun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, birçok etkenden kaynaklandığı düşünülmektedir.

Romatoid Artrit (RA): Süreğen bir hastalık olan ve nedeni halâ bilinmeyen romatoid artrit eklemlerde iltihaplanmala- rın meydana gelmesine neden olmaktadır. Çocukluk çağında nadir olarak rastlanan bu hastalığın en çok görüldüğü yaşlar 1-3 ve 10-15’tir. Bakım personelinin özellikle de hastalığın alevlenme dönemlerinde bireye daha fazla destek olması ve bireyin yorucu etkinliklerden kaçınması gerekmektedir.

Ateşli Romatizma: Ateşli romatizma kalp kapağına zarar verme riski taşıdığından çocukluk çağının en tehlikeli hastalıklarından biridir. En çok görülen belirtileri bit- kinlik, ateş, yorgunluk, susuzluk, iştahsızlık ve kilo kaybıdır.

3. Sağlıkla İlgili Fiziksel Yetersizlikler

Epilepsi (Sara): Epilepsi nöbetlerle kendini gösteren, hareket, duyu ve davranış bozukluğuna ve bilinç kaybına neden olan, beyindeki elektriksel işlev düzensizliğinden kaynaklanan sinir sistemi ile ilgili bir anormalliktir. Epilepside ilaçların düzenli alınması, nöbetlerin kısmi azaltılması veya tamamen ortadan kaldırılması açısından çok önemlidir. Bakım personelinin, birey nöbet geçirmeden önce konu ile ilgili bilgilendirilmesi gerekmektedir. Sarası olan birey nöbet geçirdiğinde yapılması gerekenler aşağıda listelenmektedir:

  • Sakin olun.
  • Bireyi yere yatırın ve onu yaralayacak şeyleri çevresinden uzaklaştırın.
  • Vücudu sarsıldıkça başı yere çarpmasın diye bireyin başının altına katlanmış palto gibi düz ve yumuşak bir şey koyun.
  • Nöbeti durduramazsınız. Normal düzeyde seyretmesine izin verin. Bireyi canlandırmaya, uyandırmaya ya da hareketlerini engellemeye çalışmayın.
  • Bireyi yavaşça yan çevirin.
  • Nöbet sırasında soluk alıp verme yüzeysel olabilir ve hatta kısa süreli durabilir. Solunumun yeniden başlamaması gibi istenmeyen bir durum olduğunda bireyin hava yolunun tıkanıp tıkanmadığını kontrol edip suni solunum yapın. Nöbet 5 dakikadan fazla sürerse acil yardım çağırın.

Astım: Astım hırıltılı solunum, nefes alıp-vermede zorluk, öksürme gibi belirtilerle ve ataklarla kendini gösteren süreğen bir akciğer rahatsızlığıdır. Çocuk hastalıkları arasında en sık rastlanılan hastalık astımdır. Erkek çocuklarda daha fazla görülmektedir. Astım sanılanın aksine nefes alamamak değil alınan nefesin geri verilememesi durumudur. Bu nedenle astım krizi yaşayan birine “nefes al” demek yapılması gerekenin tam aksini söylemektir. Ayrıca “nefes ver” demekte astım krizi için bir çözüm değildir. Aksine bazı durumlarda bireyin stresini arttırarak krizin devam etmesine katkı sağladığı da söylenebilir.

Şeker Hastalığı (Diyabet): Diyabet pankreasın çok, az ya da hiç insülin üretmemesine bağlı olarak gelişen bir hastalıktır. Diyabetli bir hastası bulunan bir bakım personelinin çok dikkatli olması ve şeker, çikolata gibi besinlerin tüketilmemesine dikkat etmesi gerekmektedir.

Kistik Fibrozi: Kistik fibrozis çocukluk ve ergenlik çağının genetik geçişli bir hastalığıdır. Bu hastalıkta salgı bezlerinden aşırı yoğun ve yapışkan bir madde salgılanmaktadır. Bu hastalığı olan bireylerin zihinsel işlevleri ve akademik başarıları ortalama düzeydedir.

Orak Hücre Anemisi: Bu hastalık kırmızı kan hücrelerinin yapısındaki kalıtsal bir bozukluk sonucu meydana gelmektedir. Birey, güç harcadığında ya da oksijensiz kaldığında zorlanmakta ve acı çekmektedir.

Hemofili: Hemofili, kan pıhtılaşma mekanizmasında bir bozukluğun olduğu nadir görülen bir kan hastalığıdır. Hemofili hastaları için en uygun egzersizler yüzme, bisiklete binme, masa tenisi ve yürüyüştür. Bakım personellerinin de hemofilinin özelliklerini bilip hastalarına bu yönde bakım sağlamaları gerekmektedir.

Kanser: Kanser vücutta kontrol edilemeyen şekilde anormal hücre yapımına neden olan bir hastalıktır. Kanser tanısı konmuş öğrencilerde çeşitli öğrenme sorunları yaşanmaktadır. Bakım personelinin kanserli hastanın kanser türünü bilmesi ve bu yönde bakım sağlaması gerekmektedir.

AIDS (Kazanılmış Yetersiz Bağışıklık Sistemi Sendromu): Çocukluk çağında görülen AIDS genellikle anneden çocuğa gebelik, doğum ya da emzirme döneminde geçmektedir. Bakım personelinin de AIDS hastalığının özellikleri ve bulaşma yolları hakkında bilgi sahibi olması gerekmektedir.

Fiziksel Yetersizliği Olan Bireylerin Bakım Gereksinimleri

Fiziksel yetersizlik nedeniyle yaşanan sağlık problemleri ile birlikte duygusal ve sosyal problemler de yaşanmaktadır. Yetersizliği olan bireylerin öz bakım gereksinimlerini tek başına karşılayamaması, ebeveynlerine özellikle de annelerine olan bağımlılıklarını arttırmaktadır. Anneden ayrılmada güçlük yaşayan çocuklar ya da bir başkasına bağımlı olarak yaşayan bireylerde düşük benlik saygısı görülebilmektedir. Fiziksel yetersizlik dışarıdan görünebilir duruma geldiğinde ise ço- cukta utanç, insanlardan çekinme, sağlıklı yaşıtlarına karşı öfke ve düşmanlık hissetme gibi duygular ortaya çıkabilmektedir. Bu sorunlar göz önünde bulundurulduğunda evde bakım hizmeti veren sağlık ekibinin, fiziksel yetersizliği nedeniyle yaşıtları ile etkili iletişim kuramayan çocukların zihinsel aktiviteler ile aktif olmasını, çocuğun daha çok evinde sosyal etkinlikler gerçekleştirmesini ve benzer yetersizlikleri olan çocuk ve ebeveynlerin etkileşimlerini sağlamaları gerekmektedir.

Fiziksel yetersizliği olan bireylere bakım hizmetleri sunulurken dikkat edilmesi gereken noktalar vardır. Bu noktalar aşağıda sıralanmaktadır:

  • Bakım hizmeti sunan personel, bireyin bakımına etki eden olumsuz durumları belirleyerek gerekli önlemleri almalıdır.
  • Fiziksel yetersizliği olan birey eğer çocuk ve tekerlekli sandalyeye bağlı ise resmî eğitim kaydından önce engel derecesi değerlendirilmeli, öncelikle yetersizlik özellikleri olmak üzere diğer özellikler belirlenip ona göre örgün veya özel eğitime yönlendirilmelidir.
  • Tekerlekli sandalyeye bağlı bireylerin bakım hizmetleri sağlanırken kendi istekleri, güç ve alışkanlıkları dikkate alınarak planlanmalar yapılmalıdır.
  • Fiziksel yetersizliği olan bireyler kendilerinin yapabileceği aktiviteleri yapmaları konusunda teşvik edilmelidir.
  • Yetersizliği olan bireyler için öncelikle evleri ve eğitim kurumları olmak üzere tüm yaşam alanlarında tekerlekli sandalyeye yönelik düzenlemeler yapılmalıdır.
  • Bakım personeli kişisel hijyen ve kişinin mahremiyeti konusunda duyarlı olmalıdır.
  • Yetersizliği olan bireyin sosyal etkinliklerde aktif rol alması konusunda yardımcı olunmalıdır.
  • Fiziksel yetersizliği olan birey tuvalet ihtiyacını gidermede desteğe gereksinim duyabilir. Bu konuda da bakım personelinin hassas olması gerekmektedir.
  • Yetersizliği olan birey yaşadığı güç kaybından dolayı erken yorulabilir konuda yetersizlik yaşayan birey bakım personeli tarafından zorlanmamalı.
  • Yetersizliği olan bireyin masa başında çalışma, gerekiyorsa tekerlekli sandalyesinde otururken vücudunun mümkün olduğunca dik pozisyonda olmasına dikkat edilmelidir.
  • Bakım merkezlerinin olduğu binaların erişilebilir durumda olması yetersizliği olan bireyler için son derece önemlidir.

Fiziksel yetersizliği olan bir öğrenciye bakım personelinin doğru bir yaklaşım sergilemesi çok önemlidir. Bakım hizmeti sunan personelin ilk yapması gereken bireyle konuşup sorunlarını ve gereksinimlerini dinlemek olmalıdır. Ayrıca gerekirse bireyin ailesiyle de görüşüp ailenin beklentilerini öğrenmelidir.