GENEL DİLBİLİM II - Ünite 1: Tümcenin İç Yapısı: Sözcükler ve Öbekler Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 1: Tümcenin İç Yapısı: Sözcükler ve Öbekler
Sözlükçe ve Yanumlama
Dilbilimde bir dilin sözcük varlığına ve ana dili konuşucularının içsel / bilişsel sözcük dağarcığına sözlükçe adı verilir. Her sözcüğün sözdizimsel konum ve işlevleri ile anlamsal ve sesbilimsel bilgisi ana dili konuşucusunun zihninde bulunmaktadır. Sözlüksel kütük içerisinde ayrıca yanulamlama bilgileri de yer almaktadır. Eylem, ilgeç ve sıfat gibi bazı sözcükler, tümcenin bir bileşkesi olan öbek yapıyı kurarken, zorunlu olarak bazı üyeler seçebilirler. Bir başka deyişle, geleneksel dilbilgisi kavramlarıyla bazı eylemler geçişli, bazıları geçişsiz eylemlerdir. Yanulamlama özellikleri, geçişli geçişsiz özellikleriyle ilgilidir. Geçişli eylemler Ad Öbeği ya da Ad yantümcesi şeklinde nesnelerini yanulamlarken geçişsiz eylemlerin yanulam çerçeveleri boştur. Yani geçişsiz eylemler nesne almazlar.
Tümce
Tümce, tüm dillerde bir özne ve bir yüklemden oluşan bir dilbilgisi birimi olarak tanımlanabilir. Bir başka deyişle, her dilde bir tümcede özne ve yüklem bulunduğu gözlenmiştir. Özne ya da yüklemin yeri bir dilden diğerine değişse de bu iki öge tümcede mevcuttur. Evrensel olarak her tümcede özne ve yüklem bulunur. Genel hatlarıyla tümce “kim” ve “ne yaptı” gibi iki temel bileşkeden oluşan bir dilbilgisel ögedir; dolayısıyla özne ve yüklem tümcenin en büyük iki bileşkesidir.
Özne, hakkında konuşulan kişi, varlık ya da kavram olarak tanımlanabilir: Erhan ders çalıştı örneğinde bu tümce Erhan hakkındadır, ancak biraz daha farklı tümcelere bakınca bu tanımın yeterli olmadığını görürüz: Kimse partiye gitmedi ve [ ] partiye gitmedi örneklerinin ilkinde kimse öznedir ama hakkında konuşulan varlık değildir.
Özne, tümcedeki eylemde gösterilen işi yapan kişi olarak tanımlanabilir. Yine evrensel olarak tipik bir özne genelde bir Ad Öbeği’dir. Bir işi bilerek ve isteyerek yapan kişiye kılıcı denir. Özne yüklemde dile getirilen olaydan etkilenen olabilir. Özne ruhsal durum deneyimleyen bir öge olabilir ve özne araç olabilir. Özneyi belirlemek için kullanılabilecek ölçütler şunlardır:
- Adın yalın durumu: Özne tümcede her zaman yalın ad durumu olan ögedir.
- Kim / Ne soru sözcükleri: Bir tümcede özneyi bulabilmek için sorulan sorulardır.
- Özne – Eylem uyumu: Özne ve eylem arasındaki uyum tekillik / çoğulluk gibi sayı ile birinci, ikinci ve üçüncü kişi ekleri şeklindedir.
- Gizli Öge: Metinde özne daha önceden belirtilmiş ise dilbilim kurallarına göre öznenin tekrar edilmemesi gerekir. Bu durumda gizli özne olan adıl kullanılır.
- Özne olarak adıl kullanımı: Özne olarak bu, şu, o, ben vs. gibi adıllar yalın halde kullanılabilir.
Yüklem, tümcedeki özne çıktıktan sonra geriye kalan bölümdür. Bu durumda basitleştirirsek yüklem, tümcede tipik olarak ‘ne yaptı?’ sorusuna yanıt veren bölümdür. Evrensel olarak yüklemde eylem bulunur. Aslında yapısal olarak daha sonra da göreceğimiz gibi yüklemler, temelde Eylem Öbekleridir.
Özne ve yüklem tümcenin en büyük ögeleridir. Öge tümcede anlamsal ve yapısal açıdan bütünlüğü olan bileşkedir. Tümcenin ögelerini bulmanın bir yolu soru sözcüklerini kullanmaktır: ‘Kim ne yaptı?’ sorularına verilen yanıtlar tümcenin en büyük ögeleridir ve bu ögeler geleneksel olarak köşeli ayraç içinde gösterilir.
Soru sorma yoluyla tümce ögelerini belirlenebilir. Soru sorma ögenin yerine başka bir sözcük grubu yerleştirmektir. Öyleyse, bir sözcük ya da sözcük grubunun tümcenin ögesi olup olmadığını bulmak için yerine yerleştirme de dahil olmak üzere ölçütler şunlardır:
- Ögenin yerine başka ek, sözcük / sözcük grubu yerleştirme
- Yer değiştirme
- Eksiltme
Tümce çözümlemesinde öge ayrıştırma çok önemli bir unsurdur. Konuşucular da konuşma anında çok hızlı, farkında olmadan ve otomatik olarak tümcelerin ögelerini ayrıştırarak tümceyi çözümlerler. Tümcenin yapısı, anlamı belirlediği için tümceyi ayrıştırmak konuşucu ve dinleyici için çok önemlidir.
Öbekler ve Ögeleri
Öbek, tümce içinde özne, yüklem, nesne, gibi bir işlev üstlenen en az bir ya da daha fazla sözcük içeren ögedir. Her öbekte bir sözcük öbek kurucudur, anlam ve yapı olarak öbekteki en önemli rolü olan sözcüktür. Buna öbekte baş denir. Evrensel olarak öbeklerde başın yeri ya öbeğin başında ya da sonundadır. Buna Baş Yönü İlkesi denir. Türkçe eylem-sonlu ve baş sonlu bir dildir. Bir başka ifadeyle, baş her zaman öbeğin sonunda yer alır. Bunun yanı sıra öbekler iç merkezlidir çünkü öbeğin en üst yansıması başla aynı ulamı alır.
Türkçede başlar hep öbeklerin sonundadır ve baş hangi sözcük türüne ait ise öbeğin üst yansıması da o türün öbeğidir. Yani, eğer baş ad ise, üst yansıma Ad Öbeği, eylem ise Eylem Öbeği, sıfat ise Sıfat Öbeğidir. Her öbekte baş bulunur ve baş, öbeğin kurucu ögesidir. Bir öbek, yalnızca baş olan tek sözcükten oluşabilir. Baş olan bir sözcük, öbek oluşturmak için tümleç ya da eklenti alabilir. Burada belirtmek gerekir ki tümleç geleneksel dilbilgisi kitaplarındaki anlamından daha farklı bir anlamda kullanılmaktadır. Burada tümleç terimini dilbilimdeki tamamlayıcı ve zorunlu öge anlamında kullanılabilir.
Tümleç, bir başın sözlük kütüğünde bulunan yanulamlama koşullarını yerine getirmek amacıyla kullanılan ögedir. Örneğin geçişli bir eylemin gerektirdiği dolaylı ya da dolaysız nesne, tümleçtir. Öte yandan zorunlu olmayan eklentiler, dilbilgisel bir tümce kurmak için bulunması mutlaka gerekli olmayan ögelerdir ve bu yüzden bir eklenti, bir ögeden atıldığı zaman, o öge kuralsız olmaz. Eklentiler arka arkaya dizilebilir. Yani birden fazla eklenti olabilir. Ancak tümleçler bu şekilde dizilemez. Örneğin, bir eylemin yalnızca bir tane dolaysız öznesi vardır. Tümleç – baş yapılarında, baş tümlecine ad durumu verebilir. Öte yandan eklenti – baş yapılarında böyle bir şey söz konusu değildir. Bu yüzden, Chomsky’nin (1983) yönetim-bağlama kuramına göre baş, tümleci yönetir. Bu nedenle, tümleç ve baş arasındaki ilişki, eklenti baş arasındaki ilişkiden daha yakındır. Ayrıca, tümleç – baş gerek anlamsal olarak gerek yapısal olarak daha bağlantılıdır. Tümleç atılırsa ya kuralsız yapı elde edilir ya da anlam tamamen değişir.
Öbek Yapıları
Öbek yapılar, bir dilde sözdizimin en temel ögeleridir. Öbek yapı kuralları da özelde bir dilin ya da Evrensel Dilbilgisinin kurucu kurallarıdır. Öbek yapılar tümcenin parçalarını ayrıştırarak tümce ögelerinin çözümlenmesine olanak sağlar. Öbekler, ‘en merkezi ögesi’ yani ‘bir başı’ olan ve gerekirse bir tümleç ve /veya eklenti(ler) içeren ögelerdir. Öbekler baş merkezli oldukları için başın sözcük türü öbeğin türünü belirler. Öyleyse, başı ad olan bir öbek Ad Öbeği, başı ilgeç olan bir öbek İlgeç Öbeği olur.
Başın sözcük türü, öbek ulamını belirlemektedir. Bu, dilbilimde her zaman geçerli bir kuraldır. Ayrıca görüldüğü gibi her öbekte baş her zaman en sonda bulunur. Bu, daha önce belirtildiği gibi Türkçenin baş sonlu bir dil olma özelliğinden kaynaklanır.
Öbekler bir baş içerirler ve tümleç / eklenti alarak genişleyebilirler. Bu tümleç ve eklentilerin yapısal ulamları önemlidir çünkü öbek yapı kuralları yapısal ulamlarla gösterilir. Öbek yapı kuralları aşağıdaki gibi yeniden yazım kurallarıdır:
A › B C
Bu, bir etiket olan A ulamının B ve C olarak yeniden yazılabileceği anlamına gelir. Öbek yapı kurallarının evrensel ortak özellikleri vardır. Örneğin, her dilde başın sözcük türü öbeğin ulamını belirler. Her dilde bir öbek en az bir baştan oluşur ve eklenti ve tümleçle genişler. Dile özgü bir değiştirgen ise başın ne yönde olduğudur.
Ad Öbeğini yapısal ve işlevsel olarak tanımlayabiliriz.
- Yapısal olarak: Başı ad olan her öbek Ad Öbeğidir (AÖ).
- İşlevsel olarak
Bir AÖ en az bir addan oluşur ve AÖ’ler, yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi farklı ögeler içerebilirler. Bu ögeler, her öbek ulamının içinde olan tümleç ya da eklentilerdir. Ancak tümleç ya da eklenti olarak işlev gören ögelerin yapısal olarak hangi öbekler olduğu önemlidir. İngilizcedeki the, my, all ve Türkçedeki benim, senin, onun gibi tamlayan adılı ve ‘bütün, tüm, bazı’ , vd. gibi niceleyicilerin tümüne belirleyiciler diyelim. Belirleyiciler, geleneksel dilbilgisinde sıfatların bir alt grubu olarak kabul edilirler. Sıfatlar adların niteliklerini gösterirler, belirleyiciler ise AÖ’nin belirtili ya da belirtisiz olduğunu yani dinleyici tarafından AÖ’nin bilinen mi yoksa bilinmeyen bir varlığa mı gönderim yaptığını imlerler. Öyleyse belirleyiciler AÖ’nin gönderimsel özellikleriyle ilgili bilgi veren ögelerdir.
İlgeç öbekleri (İÖ) başı ilgeç olan öbeklerdir. İlgeçler, zorunlu öge olarak bir Ad Öbeği ya da ad tümceciği seçen sözcüklerdir. İÖ, tümcedeki başka bir öbekle anlamsal bir ilişki gösterir. Örneğin, Eylem Öbeğini niteleyebilir. İlgeçler neredeyse evrensel bir sözcük türüdür. İngilizce gibi başın ilk öbek ögesi olduğu dillerde öbeğin önünde, Türkçe, Japonca gibi baş sonlu dillerde öbeğin sonunda, Almanca gibi bazı dillerde ise belli ilgeçler başta, diğerleri sonda bulunabilir. İngilizcede olduğu gibi tümleci olan AÖ’den önce gelen ilgece önilgeç , Türkçe gibi AÖ’den sonra gelen ilgeçlere ise sonilgeç denir.
Sıfatlar adları niteleyen sözcük türleridir. Sıfatlar tüm dünya dillerinde bulunmakla birlikte bazı dillerde eylemlere, bazı dillerde ise adlara benzerler. Türkçede sıfat ve adları ayırt etmek her zaman çok kolay değildir çünkü bazen sıfatlar adlar gibi kullanılabilir. Örneğin, Ben bir güzel gördüm ve Ben bir güzel kız gördüm tümcelerindeki güzel sözcüğü sırasıyla ad ve sıfat olarak kullanılmıştır. Tipik olarak dillerde sıfatların, ad ve eylemlere göre türemiş olması daha yüksek bir olasılıktır. Türkçe için bu iddianın ne ölçüde doğru olduğunu irdelemek başka bir çalışmanın konusudur. İlk bakışta Türkçede ad ve eylemlerden türemiş sıfatlar olduğu gibi sıfattan türemiş eylemler de bulunmaktadır.
Belirteçler, farklı işlevleri, anlamları ve yapıları olduğu için diğer sözcük türlerinden daha çeşitli bir grup oluştururlar. Bunun yanı sıra farklı yapısal öbeklerin de belirteç işlevi olması belirteçler konusunu daha da karmaşıklaştırır. Dilbilimde bir sözcük türü olan belirteç ile belirteç olmayıp da işlevsel olarak belirteç gibi davranan ögeden ayırt etmek için ilkine belirteç (öbeği), belirteç gibi işlev gören yapılara ise belirteç öbeği de dâhil belirtecimsi denir. Belirtecimsiler AÖ, EÖ, tümce, sıfat ve belirteç niteleyebilirler ve ayrıca sınırlı sayıda eylemlerin ( giyinmek, davranmak, gibi) tümleci olarak işlev yaparlar. EÖ niteleyen BÖ’lerin Türkçede de eylemin sözcüksel anlamıyla yakın ilişkili olduğu Erguvanlı-Taylan (2001) ve Güven’in (2006) çalışmalarında görülmektedir.
Eylemler iş, oluş, hareket bildiren ve tümcenin yükleminde yer alan sözcük türleridir. Eylem Öbeği (EÖ) kuran sözcük eylemdir. Bu nedenle öbeğin ne şekilde genişleyeceğini belirleyen eylemin sözlüksel kütüğündeki yanulamlama özellikleridir. Daha önce sözü edildiği gibi eylemin seçtiği zorunlu öge olan tümleç sözlükçe kütüğündeki bilgiden gelir. Eylemin seçtiği tümleç, eylemle birlikte yüklemi oluşturur. Yüklemle öznenin buluşması sonucu ise tümce oluşur. Hem özne, hem de nesneye eylemin üyeleri denir. Nesne, yüklemin içinde olduğu için iç üye, özne ise yüklemin dışında olduğu için dış üyedir.