GENEL İŞLETME - Ünite 2: İşletme Çevresi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: İşletme Çevresi

İşletmenin Çevresi

İşletmelerin çevresi en genel ifadesiyle işletme sınırları dışında kalan her şey olarak tanımlanabilir. Tüm işletmeler belli bir çevre içinde faaliyetlerini sürdürmektedir. İşletmelerle çevre arasında karşılıklı bir ilişkinin veya bir başka deyişle etkileşimin var olduğunu belirtmek yanlış olmayacaktır. İşletmeler çevreden kendi faaliyetleri için gerekli olan girdileri alır ve bu faaliyetler sonucunda çevreye çeşitli çıktılar sunarlar.

İşletmeler faaliyetlerini sürdürebilmek için gerekli olan çeşitli kaynakları çevrelerinden sağlamakta, bu kaynakları kendi bünyelerinde belli süreçlere tabi tutmakta ve bu süreçler neticesinde yine çevreye çeşitli ürünler sunmaktadırlar. İşletmeler tarafından çevreye sunulan ürünler somut birer çıktı ise bu tür ürünlere mal denilmektedir. Bazı işletmelerin çıktıları belli bir performansı gerektiren soyut ürünlerdir. Bu tür ürünler hizmet olarak adlandırılmaktadır.

Faaliyet alanı ne olursa olsun, her işletme söz konusu faaliyetlerini çevreden elde ettiği girdiler sayesinde gerçekleştirmekte ve elde ettiği çıktıları da yine aynı çevreye sunarak devamlılık, kar elde etme ve sosyal sorumluluk gibi çeşitli işletmecilik amaçlarını yerine getirebilmektedir. Çevre, barındırdığı birçok belirsizlik ve bunun yanında işletmelere sağladığı birçok kaynakla, her işletme yöneticisinin önemle üzerinde durması gereken konulardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bir Sistem Olarak İşletme Çevresi

Genel Sistem Yaklaşımı; Avusturyalı bir biyolog olan Karl Ludwig von Bertallanfy tarafından 1920’li yıllardan itibaren geliştirilmiş disiplinler arası bir düşünce tarzıdır. Genel sistem yaklaşımı olgu, olay veya sistemlerin incelenmesinde karşılıklı ve çevresel ilişkileri de göz önünde bulundurmaktadır.

Sistem; çevreyle ve birbirleriyle ilişkili çeşitli parçalardan veya bir başka deyişle alt sistemlerden oluşan bir bütün olarak tanımlanabilir. Alt sistem, sistemin kendi içerisinde bütünlük arz eden alt bileşenleridir. Çevreyle etkileşimi sırasında sistem, çevreden çeşitli girdiler almakta, bu girdileri belli bir süreç çerçevesinde işlemekte ve bu sürecin sonucu olarak meydana gelen çıktıları yine çevreye sunmaktadır. İşletmeler de çevreyle olan etkileşimlerini sistem yaklaşımına oldukça benzer bir girdi-çıktı süreci çerçevesinde gerçekleştirmektedirler. Bu bakımdan işletmeleri birer açık sistem olarak değerlendirmek önemli bir gerekliliktir. Çevresiyle insan, bilgi, hammadde ve enerji alışverişi olan sistemler açık sistem olarak nitelendirilmektedir. Çevresiyle insan, bilgi, hammadde, enerji alışverişi olmayan sistemler kapalı sistemlerdir. Fakat kapalı yapıda bir sistem, işletmeler için kesinlikle söz konusu olamaz. Özetlemek gerekirse her işletme çevreyle sürekli etkileşim içinde olan açık birer sistemdir.

Çevresiyle insan, bilgi, hammadde ve enerji alışverişi olan sistemler açık sistem olarak nitelendirilmektedir.

Sistem; çevreyle ve birbirleriyle ilişkili çeşitli bileşenlerden veya bir başka deyişle, alt sistemlerden oluşan bir bütündür.

Bir sistem olarak işletmeler çeşitli alt birimlerden meydana gelmektedir. Örneğin bir işletme sistemi için pazarlama bölümü, alt düzeyde bir sistemdir. Pazarlama bölümü, işletme içerisinde finansman, insan kaynakları ve üretim gibi diğer bölümlerle uyumlu bir şekilde çalışmalı ve üst sistem olan işletmenin amaçlarına ulaşabilmesi için çaba göstermelidir. İşletme çevresini iç içe geçmiş bir sistemler bütünü olarak algılamak, sistem yaklaşımının bize sunduğu önemli bir kolaylıktır.

  • Sinerji: Bütünün kendisini oluşturan parçaların tek başlarına yaratabilecekleri değerlerin toplamından daha fazla bir değer yaratması durumudur.
  • Entropi : Doğadaki tüm sistemlerin yok olmaya mahkum oldukları şeklinde açıklanabilecek bir kavramdır. Sistemler entropi olgusuna karşı, bünyelerinde gereğinden daha fazla enerji üretmeye çabalamaktadırlar. Sistemlerin bu eğilimi negatif entropi olarak adlandırılmaktadır.
  • Ekofinalite: Sistem yaklaşımına göre, belli sonuçlara ulaşmak için izlenebilecek yollar oldukça çeşitlidir. Farklı noktalardan başlayarak veya farklı yolları kullanarak da aynı sonuçlar elde edilebilir. Bu bağlamda işletmeciler tek bir doğruya takılıp kalmamalıdırlar. Çeşitli yenilik arayışlarına imkan sağlayan, motive edici bir işletme ortamı yaratmalı ve işletme çevresini olası yenilikçi yolları bulabilmek adına dikkatli bir şekilde izlemelidirler.

İşletme Çevresinin Temel Seviyeleri

Sistem bakış açısıyla işletme çevresi; işletme içinden başlayan ve çeşitli katmanları olan bir yapıyı ifade eder. İşletme çevresiyle ilgili ilk sınıflandırma; işletme çevresinin işlete sınırları içinde kalan kısmına işletmenin iç çevresi ya da kısaca iç çevre denilmektedir. İşletme çevresinin işletme sınırları dışında kalan kısmı ise işletmenin dış çevresini oluşturmakta ve kısaca dış çevre olarak adlandırılmaktadır.

İç çevre; işletme sınırları içinde kalan ve işletmenin misyonunu, vizyonunu, temel yeteneklerini, örgüt yapısını ve örgütsel kültürünü içinde barındıran bir alt sistemler topluluğudur. Bunun aksine dış çevre işletmenin sınırları dışında yer alan ve işletmeyi doğrudan veya dolaylı olarak etkileyebilen çeşitli bileşenleri içeren bir çeşit üst sistemdir. Söz konusu bu üst sisteminde işletmeyi doğrudan etkileyen bileşenlerine işletmenin yakın dış çevresi, işletmenin sektörel çevresi veya işletmenin mikro çevresi denilmektedir. İşletmenin sektörel çevresi, işletmenin yakın çevresi veya işletmenin mikro çevresi şeklinde de adlandırılmaktadır. İşletmenin genel çevresi işletmenin makro çevresi olarak da düşünülebilir.

Sistem bakış açısıyla işletme çevresi; işletme içinden başlayan ve çeşitli katmanları olan bir yapıyı ifade eder.

İşletmenin Genel Çevresi; işletme faaliyetleri üzerinde dolaylı bir etkiye sahiptir. Genel çevrenin işletme üzerindeki etkisi öncelikle işletmenin sektörel çevresinde kendini göstermekte, daha sonra söz konusu etkinin şiddetine göre işletmeyi de etkisi altına alabilmektedir.

Siyasal-Yasal Çevre; bu faktörlerin işletmenin faaliyetleri üzerindeki etkisi oldukça güçlüdür. Siyasal-yasal çevre işletmelerin neleri yapıp yapamayacağını kesin çizgilerle belirleyen genel bir çerçeve niteliğindedir. Siyasal-yasal çevre tüm işletmecilik faaliyetlerini etkileyebilme gücündedir.

Siyasal-yasal çevre genel olarak siyasal sistem, yasal ve siyasal kurumlar, yasalar ve diğer çeşitli düzenlemeleri de içine alan bir yapı olarak tanımlanabilir. Siyasal-yasal çevre işletme faaliyetlerini düzenleyen yasaların kaynağıdır. Bu nedenle her işletme tarafından yakından takip edilmelidir.

Siyasal-yasal çevrenin en güçlü aktörü devlettir. Devlet, yasal düzenlemeler yapabilme gücünün yanında, bilgiye erişimin sağlanması ve paylaşılması gibi işlevler de üstlenmiştir.

Ekonomik Çevre; işletmelerin ekonomik çevresi faaliyette bulundukları ülkedeki ekonomik durumla yakından ilgilidir. Ekonomik çevre, işletmelerin var olan kıt kaynakları kullanarak, sonsuz insan ihtiyaçlarını karşılayabilmek için üretim yaptıkları ortamdır.

İşletmeler, faaliyette bulundukları ekonominin güncel durumunu yakından takip etmelidirler. Güncel ekonomik gelişmeler, işletmelerin faaliyetlerini kısa dönemde etkileme gücüne sahiptir.

İşletmelerin analiz etmede en çok zorlandıkları konu; ekonomik çevrede yaşanan değişimlerin uzun dönemli yapısal değişiklikler mi yoksa geçici değişimler mi olduğudur. Yapısal değişimler, ekonomiyi derinden etkileyen dönüşümler olarak tanımlanabilir.

Sosyokültürel Çevre ; işletme çevresindeki toplumsal yapıyı ve işletmenin faaliyet gösterdiği toplumun kültürel değerlerini içeren çevresel bir bileşendir. iki temel boyutta incelenebilen bir kavramdır. Bu boyutlardan ilki sosyal, bir başka deyişle toplumsal boyut, diğeri ise kültürel boyuttur. Sosyal boyut toplumdaki sınıfsal çatışmaları ve yapıyı, demografik özellikleri, yaşam tarzlarını, toplumsal hareketliliği, toplumsal eylem potansiyelini ve eğitim, din, meslekler gibi daha gelenekse toplumsal kurumları içermektedir.

Bir ülkedeki nüfusun yapısı, güncel durumu ve değişim eğilimleri demografik özellikler olarak tanımlanabilir.

Sosyokültürel çevrenin ikinci temel bileşeni kültürdür. Bir sosyal sistemde meydana gelen gelişmeleri anlayabilmek için o sistemin kültürünü iyi analiz etmek gerekmektedir. Antropolojik açıdan kültür insanların doğaya ekledikleri dil, gelenek-görenek, tarih, sanat, yaşam tarzı ve dinsel inançlar gibi maddi ve manevi varlıkların toplamı olarak tanımlanabilir.

Kültür kavramının önemli bileşenlerinden birisi de toplumsal değerlerdir. Birçok toplumsal değer, bireye gelişme çağlarında aileleri tarafından aktarılmakta ve bireylerin kişiliklerinin ayrılmaz bir parçasını oluşturmaktadır. Bireylerin sahip oldukları bazı değerlerin değişimi zor hatta mümkün değildir. Bu tür değerler temel değerler olarak adlandırılmaktadır. Fakat her toplumsal değer, temel değer değildir. Temel değer olmayan ve göreceli olarak daha kolay değiştirilebilen değerler ise ikincil değerler olarak anılmaktadır. Temel değerlerin değiştirilmesi oldukça güçtür. İkincil değerler göreceli olarak daha kolay değişebilir.

Teknolojik Çevre; teknoloji, girdileri çıktılara dönüştürmek için gerekli olan uzmanlık, bilgi, araç ve yetenek şeklinde tanımlanabilir.

Teknolojik yenilikler ürüne ve/veya sürece ilişkin olabilir. Var olan bir ürüne yeni bir özellik eklenmesi veya yepyeni bir ürün ortaya konması, ürüne ilişkin teknolojik yenilik olarak tanımlanmaktadır. Sürece ilişkin teknolojik yenilikler ise ürünlerin üretim aşamasındaki yenilikleri veya işletmenin genel yönetsel süreçlerindeki yenilikleri ifade etmektedir.

İşletmelerin girdi olarak kullandığı doğal kaynaklar ile iklimsel, coğrafi ve jeolojik etkenler işletmelerin doğal çevresini oluşturmaktadır. Doğal çevre, işletmelerin kuruluş yerinin saptanmasında ve işletmecilik faaliyetlerinin verimli bir şekilde sürdürülebilmesinde oldukça etkilidir.

Gelişen ekonomi ve işletmelerin, hayatın her alanında var olmaya başlamaları ister istemez işletme çevre etkileşiminde bazı olumsuzlukları da beraberinde getirmektedir. Fakat toplum genelinde artan eğitim düzeyiyle birlikte çevresel sorunlara olan duyarlılık giderek artmaktadır. İşletmeler faaliyetlerini sürdürürken doğal çevreye en az zarar verecek yolları aramalıdırlar.

Doğal Çevre; işletmelerin kuruluş yerinin saptanmasında ve işletmecilik faaliyetlerinin verimli bir şekilde sürdürülebilmesinde oldukça etkilidir. Doğal afetler işletmecilik faaliyetlerinin kesintiye uğramasına veya tamamen sonlandırılmasına neden olabilir.

Küresel Çevre; İşletmelerin siyasal-yasal, ekonomik, sosyokültürel, teknolojik ve doğal çevre faktörlerini etkileme potansiyeli olan ve dolayısıyla tüm çevresini bir anlamda kapsayabilen genel çevre bileşeni küresel çevre olarak adlandırılmaktadır. İşletmelerin tüm çevresini etkileyebilme potansiyeli olan en dış çevre işletmenin küresel çevresidir.

İşletmenin Sektörel Çevresi; işletme dış çevresinin bir alt sistemidir ve işletme genel çevresiyle işletme iç çevresi arasında bir konumda yer almaktadır. İşletmenin sektörel çevresi, görev çevresi olarak da anılmaktadır. Sektör; benzer ürünler üreten, bu üretim için benzer girdiler kullanan, benzer stratejik iş birliklerinin içinde yer almaya çalışan, benzer yasal düzenlemelere uymakla yükümlü olan ve benzer nitelikte çalışanları bünyesine katmak için çabalayan işletmelerden oluşmaktadır. Sektörel çevre, işletmenin iç çevresi ile işletmenin genel çevresi arasında yer alan ve işletme faaliyetleri doğrudan etkileyebilen bir yapıdır.

İşletmelerin sektörel çevresinin temel olarak beş bileşenden oluştuğu belirtilebilir:

  • Rakipler ve rekabet
  • Müşteriler
  • Tedarikçiler ve stratejik ortaklıklar
  • Yasal düzenleyiciler ve çıkar grupları
  • İşgücü piyasası

Rakipler ve Rekabet; aynı veya benzer ürünleri üreterek piyasaya sunan herhangi bir işletme, aynı sektörde faaliyet gösteren bir başka işletmenin rakibi olarak tanımlanmaktadır. İşletmeler rakipleriyle fiyat, ürün kalitesi, ürün çeşitliliği, ürünlerin kolay erişilebilirliği, ürünlerin özellikleri ve müşteriler sağladıkları satış sonrası hizmetlerin kalitesi gibi konularda rekabet etmektedirler.

Bazı sektörler yeni işletmelerin giriş yapmasına izin vermeyen çeşitli engeller içermektedir. Yeni işletmelerin bazı sektörlere giriş yapamamalarının nedenleri arasında;

  • Sektörde iş yapmak için gerekli işletme hacminin oldukça büyük olması
  • Sektörde iş yapmak için gereken sermaye birikiminin oldukça fazla olması
  • Sektörde yer alan işletmelerin ürünlerinin oldukça farklılaşmış, yenilikçi ürünler olması
  • Değişim maliyetlerinin yüksekliği
  • Dağıtım kanallarına erişiminin kısıtlı olması
  • Sektöre girişte çeşitli yasal engellerin bulunması

Değişim maliyetleri; müşterilerin belli bir işletmenin sağladığı mal veya hizmeti satın almak yerine, rakip işletmelerin sağladığı benzer mal veya hizmeti tercih etmeleri durumunda katlanmak zorunda kalacakları maliyetler olarak tanımlanabilir.

İşletmelerin faaliyet gösterdikleri sektörel çevredeki rekabetin yoğunluğu üzerinde etkili olan bir başka etken de ikame ürünlerdir. İkame ürünler işletmenin sunduğu ürünlerin yerini alabilecek, işletmenin sunduğu ürüne benzemeyen mal veya hizmetler olarak tanımlanmaktadır.

Rakipler ve işletmelerin faaliyet gösterdikleri sektördeki rekabetin şiddeti, işletmelerin performansını doğrudan etkileyebilmektedir.

Müşteriler; işletmelerin sundukları ürünleri kendi bireysel ihtiyaçlarını karşılamak için talep edebilecekleri gibi, yeniden satmak veya kendi üretim süreçlerinde kullanmak üzere de talep edebilirler. Kendi bireysel ihtiyaçları için işletmelerin çeşitli çıktılarını talep eden müşteriler, bireysel müşteri olarak nitelendirilmektedir. Bunun yanında işletmelerin ürünlerini yeniden satmak veya kendi üretim süreçlerinde kullanmak için talep eden müşteriler, endüstriyel müşteri olarak adlandırılmaktadır. Bireysel müşteriler, işletmelerin çıktılarını kendi ihtiyaçlarını karşılamak için talep ederken endüstriyel müşteriler bu çıktıları üretim süreçlerinde kullanmak ve/veya yeniden satmak için talep ederler.

Genişletilmiş ürün kavramı, satın alınan herhangi bir ürünün somut faydasına eşlik eden satış sonrası hizmetler, garanti koşulları, ödeme kolaylıkları ve ürün imajı gibi etkenleri kapsayan daha bütünleşik bir yapıyı ifade etmektedir.

Tedarikçiler ve Stratejik Ortaklıklar; işletmelerin ihtiyaç duydukları girdilerin birçoğu, işletmelerin birlikte çalıştığı tedarikçiler tarafından sağlanmaktadır. Tedarikçiler işletmelerin üretim süreçlerinde ihtiyaç duyacağı girdileri sağlayan kişi ya da kuruluşlar şeklinde tanımlanmaktadır. İşletmecilik süreçleri için gerekli olan girdilerin önemli bir bölümü tedarikçiler tarafından sağlanmaktadır.

Tedarikçilik konusunda 1980’lerden sonra yaşanan gelişmeler sonucunda işletmeye girdi sağlayan tüm tedarikçilerin birbiriyle bağlantılı olduğu zincirleme yapılar oluşmuştur. Bu yapılara tedarik zinciri adı verilmektedir.

İşletmeler çeşitli ortak hedeflere etkin bir şekilde ulaşabilmek için bazı işletmelerle oldukça yakın iş ilişkileri kurmak durumundadır. İşletmelerin bu tür bir etkileşim içinde oldukları işletmeler, söz konusu işletmenin stratejik ortakları olarak adlandırılmaktadır.

İş Gücü Piyasası; İşletmeler faaliyetlerini sürdürmek için gerek duydukları işgücünü genelde işletme sınırları dışından temin etmek zorundadır.

İşletmenin faaliyetleri için ihtiyaç duyduğu emek, işgücü piyasasından karşılanmaktadır.

İşletmenin ihtiyaç duyabileceği işgücünün işgücü piyasasından sağlanabilmesi dışında, işgücünün eğitim durumu ve eğitim ihtiyaçları, ücret, ücret dışı faydalar, sendikaların varlığı veya yokluğu, işgücünün sosyal değerleri gibi etkenler de işgücü piyasası değerlendirilirken göz önünde bulundurulmalıdır.

İşgücü piyasasının önemli aktörlerinden birisi de sendikalardır. Herhangi bir işgücü piyasasında sendikaların varlığının ve etkililiğinin, işletmelerin işgücüne yönelik çeşitli uygulamalarında belirleyici bir rol oynayacağı oldukça açıktır.

Düzenleyici Kurumlar ve Çıkar Grupları; İşletmelerin sektörel çevresinde yer alan düzenleyici kurumların ve çıkar gruplarının işletmelerin faaliyetleri üzerinde önemli bir yaptırım gücü vardır. Düzenleyici kurumlar, devlet tarafından kamu yararını korumak amacıyla kurulmuş, belli uzmanlık alanlarında faaliyet gösteren, bu alanlardaki uygulama kalıplarını belirleyen veya çeşitli düzenlemeler yapan resmi kuruluşlardır.

İşletmeler faaliyetlerini sürdürürken hangi düzenleyici kurumların doğrudan etki alnında yer aldıklarını iyi bilmeli ve bu kurumların öngördükleri düzenlemelere uymak zorunda olduklarını unutmamalıdırlar.

Düzenleyici kurumların aksine çıkar grupları, devlet tarafından oluşturulmuş resmi bir yapıyı ifade etmemektedir. Bu tür gruplar kar amacı gütmeyen ir sivil toplum kuruluşunun çatısı altında faaliyet gösterebileceği gibi, sosyal medya üzerinde merkezi bir yönetimi olmayan bir yapı olarak da faaliyet gösterebilir.

Düzenleyici kurumlar ve çıkar grupları işletmenin faaliyetlerini doğrudan etkileyebilen önemli çevresel faktörlerdir.

Günümüzde işletmeleri etkileyen çıkar gruplarının, daha çok internet tabanlı sosyal ağlar üzerinden faaliyet gösterme eğiliminde oldukları belirtilebilir.

İşletmenin İç Çevresi; işletmenin çevresi sistem bakış açısıyla incelendiğinde, her işletmenin kendisine özgü bir iç çevresi olduğu ortaya çıkar. İç çevre, işletme sisteminin en derinde yer alan alt sistemi olarak düşünülebilir. İç çevre, işletme çevresinin en alt seviyeli sistemidir. İşletmelerin iç çevresinin işletmeden işletmeye farklılık göstermesi, işletmelerin iç çevre bileşenlerinin değişen yapısıyla açıklanmaktadır.

Misyon, Vizyon ve Temel Yetenekler; işletmelerin yaptıkları işle ve bu işi nasıl yaptıklarıyla yakından ilgilidir. Misyon kavramı, bir işletmenin var olma nedeni olarak tanımlanabilir. İşletme misyonu, işletmenin amacını ortaya koymalı, işletmenin kime, nasıl ve neden hizmet ettiğini açıklayabilmelidir. Vizyon kavramı ise işletmenin gelecekte kendini görmek istediği konumu tanımlamaktadır. Vizyon kavramı yapısında, doğal olarak, bir parça hayalci unsurlar bulundurabilir. İşletmelerin en iyi bildikleri ve yaptıkları işler onların temel yetenekleri üzerine odaklanmakta, temel yeteneklerinin dışındaki işleri ise o alanda uzman olan diğer işletmelerden sağlamaktadırlar. Misyon kavramı işletmenin bugünüyle, vizyon kavramı ise geleceğiyle ilgilidir.

Örgüt Yapısı; örgütleme, bir işletmede kimin, neyi, hangi yetkiyle gerçekleştireceğinin ortaya konması sürecidir. Bu süreç sonunda kaynakların nasıl konumlandırıldığını, yapılacak görevlere ilişkin ne tür bir işbölümüne gidildiğini ve işletme içindeki birimlerin nasıl koordine edildiklerini gösteren bir yapı ortaya çıkmaktadır. Bu yapı işletmecilikte örgüt yapısı olarak adlandırılmaktadır. Örgüt yapısı yetkinin işletme içindeki dağılımını işletmedeki iletişim kanallarını ve işletme amaçları arasındaki hiyerarşik düzeni betimler.

Örgüt Kültürü; Her işletmenin kendi yapısına has bir türü vardır. Örgüt kültürü, işletmelerin beşeri boyutuyla ve toplum işletme etkileşimiyle yakından ilgili bir kavramdır.

Örgüt kültürü ortak anlam, anlayış ve anlamlandırma çabalarıdır. Örgüt kültürü, bireylerin karar verme süreçlerinde oldukça önemli bir etkiye sahiptir. Bunların yanı sıra örgüt kültürü, işletmelerin işgücü piyasasıyla olan ilişkilerinde de oldukça belirleyici olmaktadır. İşletmeler, işletme kurucuları veya efsane yöneticiler gibi kahramanları kullanarak, işletmeye ilişkin çeşitli başarı hikayelerinin yayılımını sağlayarak, sloganlar veya semboller üreterek, işletme çalışanlarının bir araya geldikleri çeşitli törenler düzenleyerek örgüt kültürlerini geliştirmeye ve pekiştirmeye çabalamaktadırlar.

İşletmeler ve Çevresel Belirsizlik

Çevre, işletmeler için hem fırsatlar sunmakta hem de tehditler yaratmaktadır. Çevresel belirsizlikler, işletmelerin fırsatları ve tehditleri algılamalarını zorlaştırmaktadır. İş yaşamındaki işletme çevresinin, etkileşim düzeyi çok yüksek, genel ve sektörel çevre itibariyle iç içe geçmiş çeşitli alt bileşenlerinden oluşan bir yapı olduğunu unutmamak gerekmektedir.

Belli toplumsal ve kültürel eğilimler, yasal çevrede çeşitli değişimlere neden olabilmekte veya işletmelerin ekonomiye ilişkin algıları, bazı siyasal adımların atılmasını sağlayabilmektedir.

Çevresel belirsizlik, işletmeleri yakından ilgilendiren çevresel faktörlerin sayısıyla, bu faktörlerin değişim hızının bir fonksiyonu olarak ifade edilebilmektedir. İşletmelerin performanslarında çevresel belirsizliğin derecesi ve bu belirsizlikle baş edebilmek için alınan önlemlerden elde edilen sonuçlar, hayati önem taşımaktadır.