GÖRSEL ESTETİK - Ünite 8: Görüntü ve Zaman Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Görüntü ve Zaman

Ünite 8: Görüntü ve Zaman

Giriş

Zaman kavramı tarihsel su¨recin her anında birey ve dolayısıyla toplumların hayatında tartıs¸masız bir o¨neme sahip olmus¸tur. Akrep ve yelkovanın hareketi, gece-gu¨ndu¨z, mevsim do¨ngu¨leri, dogˆup bu¨yu¨yen bebekler, gidilen yollar, meka^nlar, ibadetler vd. akıp giden zamanla ilis¸kilidir. Elias’ın (2000: 53-54) tanımlamasıyla insanda da^hil algılanabilen her s¸eyin, u¨c¸ boyutlu meka^n ve o¨teki boyut zaman olmak u¨zere do¨rt boyutlu evren ic¸inde bir konu- mu bulunmaktadır ama zaman bir yandan da bir sembol olarak du¨s¸u¨nu¨lu¨p tasarlanır, bo¨ylece bes¸ boyutlu du¨nyanın bir o¨gesine de do¨nu¨s¸u¨r. Bes¸inci boyutun o¨znesi, hayatın ic¸erisinde olup biten olayları zaman ve meka^n ic¸inde algılayan ve is¸lemden gec¸irip degˆerlendiren insandır.

Zaman Kavramı

Zaman genel olarak bir is¸in, bir olus¸un ic¸inde gec¸tigˆi, gec¸ecegˆi veya gec¸mekte oldugˆu su¨re, vakit (TDK) olarak tanımlanır. Zaman bir birikim, bir bu¨yu¨k gelis¸me su¨reciyken, sadece akıp giden bir s¸ey degˆildir, aynı zamanda yaratıcıdır. Akıp giden zaman, gerc¸ekligˆin gec¸mis¸ini ortaya c¸ıkarırken, gec¸mis¸in ic¸inde s¸ekillendigˆi anı da yaratmıs¸ olur. Bu yolla su¨re evrimsel gelis¸imin temelini olus¸tururken, metafizigˆin de aslıdır. Gec¸mis¸ hic¸bir zaman gelecegˆi yansıtmayacagˆından birikimli bir su¨rec¸ olarak zamanı ortaya c¸ıkarır.

Zaman so¨z konusu oldugˆunda c¸ogˆunwlukla yas¸anmıs¸ an, yas¸anan an ve yas¸anacak an olmak u¨zere u¨c¸ farklı zaman diliminden so¨z edilir ve bu ‘an’lar gec¸mis¸, s¸imdi, gelecek olarak nitelendirilir. Bu noktada gec¸mis¸, s¸imdi ve gelecek zaman ilis¸kisinde bilinc¸ etkindir.

Objektif zaman, saate ve/veya takvime bagˆlı (saat, gu¨n, hafta, ay) olarak o¨lc¸u¨lebilen, go¨zlenebilen, takip edilebilen zamandır. Subjektif zaman ise algılanılan, hissedilen zaman- dır. Kis¸iye go¨re farklılıklar go¨sterebilecek olan sub- jektif zamanın o¨lc¸u¨lmesi daha zordur. O¨rnegˆin; saat 15.00’da Ankara Esenbogˆa Havalimanından kalkan ve 15.50’de I·stanbul Sabiha Go¨kc¸en Havalimanına inen uc¸agˆın yolcuları objektif zamanda 50 dakikalık bir yolculuk yapmıs¸lardır. Bu zaman aralıgˆı objektif zamanda bu¨tu¨n yolcular ic¸in es¸ittir. Ancak subjektif zaman ac¸ısından yolcular arasında hissedilen zamanda farklılıklar so¨z konusu olabilir. O¨rnegˆin; uc¸ak korkusu olan bir yolcu 50 dakikalık yolculugˆu c¸ok daha uzun hissedebilir. Bunla- rın yanı sıra bir de biyolojik zamandan so¨z etmek mu¨mku¨ndu¨r.

Biyolojik zaman canlıların yas¸am o¨mu¨rleriyle ve yas¸am organlarının hareketiyle ilgili zamandır. Biyolojik saat, alıs¸kanlıklara go¨re kurulur. C¸ogˆu zaman uyanmak ic¸in kurdugˆumuz saatin alarmı c¸almadan biraz o¨nce uyanırız. Biyolojik saat, bize kalkma zamanının geldigˆini so¨ylemis¸tir. Canlıların uyuma uyanma, yeme ic¸me saatini degˆis¸tirmesi ha^linde biyolojik saatte yeni programa go¨re kendisini ayarlayacaktır.

Zamanı digˆer kaynaklardan (para, insan gu¨cu¨, ham madde vb.) ayıran bazı o¨zellikleri ise s¸u s¸ekilde sıralamak mu¨mku¨ndu¨r:

  • Zaman bir ham madde gibi gerektigˆinde kullanılmak u¨zere depolanamaz yani zamanın ileride gereksinim duyuldugˆunda kullanılmak u¨zere depolanması olanaksızdır.

  • Zaman ancak ic¸inde bulunulan an tu¨ketilebilir.

  • Zaman yenilenemez.

  • Zaman para gibi borc¸ alınıp verilemez ancak bir is¸i para kars¸ılıgˆında bas¸kasına yaptırmak da bir bakıma zamanın satın almak demektir.

Zaman Kavramına (Dönemler ve Yaklaşımlar) Kuramsal Yaklaşımlar

Zaman kavramına ilis¸kin go¨ru¨s¸ belirten ilk isimler arasında Platon ve Aristoteles yer almaktadır.

Platon’a go¨re zaman, zihnin varlıkları bu¨tu¨nlu¨klu¨ olarak, anında kavrayamamasının sonucunda meydana gelmis¸tir. Zaman, idealar du¨nyasının sadece bir taklididir. C¸u¨nku¨ idealar du¨nyası degˆis¸mez ve zaman dıs¸ıdır.

Aristoteles ise harekete bagˆlı bir zaman tanımı yapmıs¸tır. Ona go¨re zaman, o¨nce ve sonraya go¨re devinimin/hareketin sayısıdır. Bireylerin, zihinlerinde bir s¸ey degˆis¸medigˆinde ya da herhangi bir degˆis¸imi fark etmediklerinde zamanın da gec¸medigˆini du¨s¸u¨nmektedir. hareket olmaksızın tek bas¸ına var olabilmesi olanaklı degˆildir. Hareketin mutlak anlamdaki sayısı, sadece bellirli bir hareketin degˆil, devamlı bir hareketin sayısına es¸ittir.

Kant ise, zamanın nesnel du¨nyadan kazanılmıs¸ bir s¸ey olmadıgˆını ancak insanın nesnel du¨nyayı algılamasının temel s¸artı oldugˆunu dile getirir. Kant’a go¨re zaman o¨znel ve idealdir. Zamanın insan zihninde var oldugˆunu belirten Kant, insanın bilincinde yer alan zaman sayesinde, devam eden zamanda es¸zamanlılıgˆı ya da ardı ardına gelmeyi ayırt edebilecegˆini belirtmektedir. Zaman su¨rekli olması- na ragˆmen, zaman sayesinde yalnızca ilis¸kiler du¨s¸u¨- nu¨ldu¨gˆu¨nden, digˆer bir ifadeyle zaman o¨znel ve ideal oldugˆundan, basit parc¸alardan olus¸maz ve zamanda su¨rekliligˆin temeli olarak bir biles¸iklik so¨z konusudur. Biles¸iklik zamandan biles¸enleri kaldırıldıgˆında, onda hic¸bir s¸ey kalmayacagˆından, zamanın her bir parc¸ası yine zamandır. Buna kars¸ılık, zamanın ic¸inde en basit olarak var olan s¸ey, yani an verilen iki an ic¸in bir sınır oldugˆundan zamanın tamamlayıcı bir kısmı degˆildir.

Henri Bergson ise, go¨re, zaman bir nokta u¨zerinden digˆer bir nokta u¨zerine hareket eden kesintisiz, dinamik ve do¨ngu¨sel olmayan s¸eydir. I·ki farklı anlayıs¸ı oldugˆunu savunan Bergson ic¸in, birincisi; bireyin ic¸inde var olan ve sezgi yoluyla elde edilen su¨re, ikincisi ise nesnel du¨nyanın yansıması olarak araya “meka^n fikri sokulan su¨re”oldugˆunu ifade eder. Bergson’a go¨re; bireyler saf su¨reye farkında olmadan meka^n fikrini ve s¸uur hallerini katıp ic¸ ic¸e degˆil zamandas¸ olarak yan yana sıralar. Su¨reyi meka^n ile ifade etmek, su¨ru¨p gitmeyi su¨rekli bir c¸izgi ya da parc¸aları ic¸ ic¸e girmeyen, sadece birbirlerine dokunan bir zincir gibi go¨rmeyi beraberinde getirir. Su¨renin ardıs¸ık anlarını sayarak bunların adetle olan mu¨nasebetini ortaya koymak zamanın da meka^n gibi o¨lc¸u¨lebilir bir nicelik olarak go¨ru¨lmesine sebep olur.

Bergson’a go¨re gerc¸ek su¨re ic¸ du¨nyamızdır. Benin kendini yas¸amaya bıraktıgˆı bilinc¸ durumlarının ardıs¸ık dizilis¸lerinin olus¸turdugˆu bic¸imdir. Bu¨tu¨n degˆis¸meler ve gelis¸meler bir “su¨re” ic¸inde gerc¸ekles¸ir. Su¨reyi yas¸ayabilmemizin kos¸ulu ise bellektir. Bellek gec¸mis¸i, depolama-biriktirme gibi saklama aygıtı degˆildir; bellek gec¸mis¸in s¸imdi ic¸indeki sanal birlikteligˆidir. Bergson bu nedenle su¨reyi meka^ndan tamamen bagˆımsız olarak ele al- maktadır. Bergson, saatin sadece meka^ndaki zamanı yani o anı o¨lc¸tu¨gˆu¨nu¨ ifade etmektedir. O¨lc¸u¨len o ana gec¸mis¸ten hic¸bir s¸ey kalmamıs¸tır. Oysa ic¸sel zamanda gec¸mis¸ zaman s¸imdiki zamanla ic¸ ic¸edir. Bu sayede insanlar s¸imdiki zamanla gec¸mis¸i aynı anda algılayabilmektedirler.

Newton, mutlak zaman go¨ru¨s¸u¨nu¨ savunmaktadır. Newton bu yaklas¸ımı c¸erc¸evesinde, mutlak ve evrensel zamanın o¨lc¸u¨lebilir, hesaplanabilir oldugˆunu ve zamanın temelde dıs¸sal bir o¨gˆeden bagˆımsız olarak aktıgˆını belirtir. Newton’a go¨re, bireyler psikolojik olarak zamanın akıs¸ını farklı hissedebilirler ancak zaman o¨zu¨nde hic¸ degˆis¸memektedir. Dolayısı ile saat kis¸isel hissedis¸ten bagˆımsız olarak zamanın nesnel olarak o¨lc¸u¨lebilmesini sagˆlamaktadır.

Einstein’a go¨re; uzay ve zaman noktaları, uzaysal koordinatlarına ek olarak, ayrı bir ‘s¸imdiler’ c¸oklugˆu ile belirlenirler. Bu belirlenen ‘s¸imdiler’ tikel-go¨reli ‘s¸imdiler’dir. Bu nedenle, zamanın nesnel bir algılanıs¸ından so¨z etmek mu¨mku¨n degˆildir. Nesnel zamanın yerine ge- c¸en go¨reli zaman o¨lc¸u¨mu¨nde ‘s¸imdi’ sonsuz ku¨c¸u¨klu¨kteki ayrımları olan parc¸alara ayrılır ve bo¨ylece sonsuz bir s¸imdiler c¸oklusu u¨retilir. Bu go¨reli s¸im- diler her bir uzay noktasına bir degˆer olarak verilir. S¸imdi ve birim o¨lc¸u¨lemez, es¸ zamanlılık ve/veya es¸it zamanlılık go¨rgu¨l yo¨ntemlerle ancak yaklas¸ık olarak o¨lc¸u¨lebilir.

Modernizim o¨ncesi mitolojik zaman, tabiatla bagˆlantılı olarak gece-gu¨ndu¨z do¨ngu¨su¨, mevsimlerin degˆis¸imi gibi do¨ngu¨selliklerle bagˆlantılıdır. Metafizik boyutta degˆerlendirildigˆinde ise zaman, semavi dinlerdeki Tanrı’nın, peygamberlerin ortaya c¸ıkıs¸ı, yas¸amları, o¨lu¨mleri ve ahretteki dirilme gu¨nu¨ ile ilgilidir.

Modernizm o¨ncesi zaman kavrayıs¸ı bireyden bagˆımsız olarak var olan, tanrının yarattıgˆı, degˆis¸tirilemez olan mutlak zamandır. Ro¨nesans’ın ortaya c¸ıkıs¸ı ile sonsuz zaman ve meka^n kavrayıs¸ı yerini gerc¸ek meka^nlara ve sonu olan bir zaman anlayıs¸ına bırakmıs¸tır. Bu yo¨nu¨yle artık ressamlar mitolojik, metafizik bir evren yerine nesnel bir evren ortaya koyma imkanı bulmus¸lardır.

Modernizmle birlikte ise zaman tanımlaması da do¨nu¨s¸u¨m gec¸irmis¸tir. Giddens’a go¨re; modernizmden o¨nceki do¨nemde ku¨ltu¨rlerin zaman ve uzam ilis¸kisini kavrayıs¸ı modern do¨nemden oldukc¸a o¨nemli farklılıklar go¨stermek- tedir. Modern o¨ncesi do¨nemde zaman hesabı, zamanı daima uzama bagˆlamakta, bu nedenle de kesinlikten uzak ve degˆis¸ken olmaktadır.

Endu¨stri devrimi ile birlikte ortaya c¸ıkan teknolojik gelis¸meler birey ac¸ısından zamanı o¨lc¸u¨lebilir, denetlenebilir ve planlanabilir bir olgu haline getirmis¸tir. 19. yu¨zyılda nesnel bilincinin gelis¸mesi ile dinsel tarih anlayıs¸ı dıs¸ında bir zaman akıs¸ının var oldugˆu bi- linci ortaya c¸ıkmıs¸tır. Romantizm akımı ile birlik- te ise sadece dinsel tarih anlayıs¸ı dıs¸ında nesnel bir zaman akıs¸ının var oldugˆu du¨s¸u¨ncesinin yanına bireyin, sanatc¸ının ic¸ du¨nyasına ait bir zaman akıs¸ının da var oldugˆu du¨s¸u¨ncesi eklenmis¸tir.

\20. Yu¨zyılında, Braque ve Picasso gibi sanatc¸ıların perspektif bozumu ile Ku¨bist Devrim ortaya c¸ıkmıs¸tır. Bo¨ylece, nesnelerin fiziksel o¨zelliklerinin yanına zaman kavramı da eklenmis¸tir. Bu yaklas¸ım, Einstein’ın go¨re- lilik kuramı ile ilis¸kilidir.

Teknikte yas¸anan ilerleme, masau¨stu¨ bilgisayarlardan, dizu¨stu¨ bilgisayarlara, akıllı televizyonlardan, cep telefonlarına kadar internetin yaygınlas¸ması ile zaman deneyimi farklılas¸maya bas¸lamıs¸tır. Do¨nemsel ve gu¨ndelik hayat pratiklerinin belirlenmesinde tarihsel olarak her do¨nemde o¨nemli bir olgu olan zamanın o¨lc¸u¨lmesi, plan- lanması gu¨nu¨mu¨z post-endu¨stiyel toplumlarında gec¸mis¸le kıyaslanmayacak o¨lc¸u¨de daha o¨nemli hale gelmis¸tir. I·nternet ve internetin yaygınlas¸ması ile ortaya c¸ıkan yeni toplumsal yapıyı Castells, “agˆ toplumu” olarak nitelendirir. Agˆ toplumunda internetin ortaya c¸ıkardıgˆı yeni zaman deneyimi, zamanın du¨z c¸izgisel, geri do¨ndu¨ru¨lemez ve hesaplanabilir oldugˆuna ilis¸kin var olana anlayıs¸ı ortadan kaldırmıs¸tır. Agˆ toplumunda zamanın, yalnızca toplumsal farklılıklar bagˆlamında go¨reli bir zaman algısı ya da zamanın geri c¸evrilmesine ilis¸kin miti dogˆrulayan bir zaman oldugˆunu so¨y- lemek artık mu¨mku¨n degˆildir. Agˆ toplumunda zaman; kendi kendini korurken kendi kendine genis¸lemeyen, do¨ngu¨sel degˆil rastlantısal, tekrarlanmayan, aniden olan ve sonsuz bir evren yaratmak ic¸in birbirine karıs¸an bir zamandır.

Görüntü Hareket ve Zaman

Zamanı durdurmak, anı yakalamak ve hareketi kaydetmek, go¨rsel ve go¨rsel-is¸itsel sanatlar ic¸in oldukc¸a o¨nemlidir. Kameranın aracılıgˆı ile u¨c¸ boyutlu olan uzay iki boyutlu bir yu¨zey u¨zerine indirgenebilmektedir. Bu dogˆrultuda, go¨ru¨ntu¨de du¨zenleme yapılamasının amacı izleyicileri mu¨mku¨n oldugˆu kadar uzay yanılmasına inandırabilmektir.

Fotogˆraf makinesi ıs¸ıkla resmetmekte, nesneden yansıyan ıs¸ık makinenin optigˆinden gec¸erek yu¨zey u¨zerinde go¨ru¨ntu¨ olus¸turmaktadır. Bu su¨rec¸te fotogˆrafı c¸ekilen nesnenin an’ı (resmedilen an) ile makinenin ic¸inde resmedildigˆi an (resmedilme eylemi anı) neredeyse aynıdır. Fotogˆraf makinesi s¸imdiyi resmeden bir aygıt olarak değerlendirilebilir.

Fotogˆraftan farklı olarak filmin sagˆladıgˆı olanakların birc¸ogˆuna sahip olan elektronik go¨ru¨ntu¨nu¨n ortaya c¸ıktıgˆı ekran belirli bir uzay ic¸inde zaman ve hareketin ortaya c¸ıktıgˆı enerji alanıdır. Ekranın sınırlı yu¨zeyi ic¸inde olus¸an hareketli go¨ru¨ntu¨ler, en ku¨c¸u¨k parc¸acıgˆından bu¨tu¨nu¨ne kadar zaman su¨recini ic¸ermektedir.

Videoda hareket dogˆrusal olarak ilerlemek zorunda degˆildir. Bu nedenle, bir hareket digˆeri ile bagˆlantısızdır. Videoda imajlar mantık dıs¸ı kesmeler aracılıgˆıyla birbirine eklemlenir. Bu nedenle izleyiciye sunulan dogˆrusal bir imaj degˆil zamanın imajıdır. Hareketten tu¨remeyen bu zaman video zamanının kendisidir.

Hareketli go¨ru¨ntu¨de zaman boyutunun olus¸turmasında o¨ne c¸ıkan teknik, estetik aygıtlar bulunmaktadır. Bunlar; mercekler, c¸ekim o¨lc¸ekleri, kamera ac¸ıları, kamera hareketlerinin kullanımı, go¨rsel efektler, kurgu, ses vb. o¨gelerdir. Go¨ru¨ntu¨ boyutunun zamana etkisi, kullanılan mercegˆin tu¨ru¨ne go¨re de farklılık go¨stermektedir. Bu noktada perspektif, belirleyici fakto¨r olarak yer almaktadır. Hareketli go¨ru¨ntu¨ kaydının zamanı, kronolojik bir zaman akıs¸ına bagˆımlı olmadıgˆı gibi o¨rnegˆin; sinemada, fotogˆrafik go¨ru¨ntu¨nu¨n art arda gelmesiyle olus¸an hareket yanılsaması da gerc¸ek zamanlı olmayabilir. C¸ekimlerin yavas¸latılmıs¸ ya da hızlandırılmıs¸ go¨sterimi kadar kısa ya da uzun su¨reli c¸ekimler ve yakın plan c¸ekimlerin kullanımı da filmsel zamanın algılanmasını degˆis¸tirir. Hareketli c¸erc¸eve ile yapılan c¸ekim perde zamanını uzatacagˆından, izleyicinin hissedecegˆi zaman (o¨znel zaman) u¨zerinde de etkili olur.

Tarkovski (1992: 71) yalnızca teknik bir olay ya da go¨ru¨nu¨r du¨nyanın yansıtılması olmanın yanı sıra estetigˆin yeni bir ilkesi olarak dogˆan sinema sanatının, tarihsel su¨rec¸te ilk kez zamanı ilk elden dondurma ve istenilen sıklıkta ve bic¸imde yeniden yansıtma olanagˆı tanıdıgˆını belirtir.

Gilles Deleuze’un Hareket-imge ve Zaman- I·mge, kavramlarına degˆinmek gerekir. Sinema u¨zerine yaptıgˆı c¸alıs¸malarla da adından so¨z ettiren u¨nlu¨ du¨s¸u¨nu¨r Deleuze sinemanın hareket, kurgu, kadraj, go¨rsel efekt gibi tekniklerle kendine o¨zgu¨ imgeler yaratarak izleyicinin algısını kontrol ettigˆine digˆer bir ifade ile perdedeki imgenin, izleyici tarafından harekete bagˆlı olarak anlamlandırıldıgˆına degˆinir. Deleuze’e go¨re hareket-imge temelde iki yolla olus¸ur: Bunlardan ilki kamera hareketi digˆeri ise montajdır.

Deleuze hareket-imgenin olay o¨rgu¨su¨ne dayandıgˆını iddia etmis¸tir. Zaman- imge ise, Deleuze ic¸in yeni bir algılama yoludur. Deleuze, Bergson’dan su¨re ve sezgi kavramlarını o¨du¨nc¸ alarak zaman-imge kavramını gelis¸tirmis¸- tir. Bu yaklas¸ıma go¨re gu¨ndelik hayata ait zaman uzamsaldır ve nicel yo¨ntemlerle o¨lc¸u¨lebilir. Su¨re ise o¨znenin ic¸sel zamanına go¨re akan, duran, geri ve ileri gidebilen esnek bir bu¨tu¨nlu¨ktedir. Zaman- imge, varlıgˆın belirlenimini sinemasal bir sezgiyle anlamaktır. Varlıgˆın kendinde ha^lini, izleyicinin ic¸sel zamanıyla bulus¸turmaktır.

Bergson, insan algısı da tıpkı sinemada oldugˆu gibi hareketi, hareketi olus¸turan anların bir dizilis¸i olarak kavradıgˆını so¨yler. Bergson’un is¸aret ettigˆi, insan du¨s¸u¨ncesinin belirli anlara odaklanarak bu¨tu¨nu¨ ac¸ıklamada bu anı referans alması alıs¸kanlıgˆıdır. Bergson, sinemanın yapmıs¸ oldugˆu s¸eyin daha o¨nce algı, dil ve du¨s¸u¨nce tarafından yapıldıgˆını so¨ylemis¸tir. Bu durumda, sinema da algımızın bilgi mekanizması gibi bu¨tu¨nu¨yle pratik bir karaktere sahiptir. Yani, Bergson ac¸ısından sinematografik metot, biricik metottur ve bilginin akıs¸ıyla eylemlerin akıs¸ını birbirine uydurarak pratik hayata ha^kim olmamızı sagˆlar. Bilgi daima eylemler ile beraber akmalıdır. Eylemler hayatın nabızları gibi su¨reksiz oldugˆuna go¨re bilgi de su¨reksiz olacaktır. Bergson, dıs¸ du¨nyayla teması- mızı bu¨tu¨nu¨yle sinematografik bir zemine indirger. Bergson, Zenon’un paradokslarına modern bir ad verir: Sinematografik illu¨zyon. Sinema bize yapay hareket verir. Bu hareket art arda gelen anlık bo¨lu¨mlerin bir c¸izgisel dizimidir.

Filmde yer alan duragˆan fotogˆraf karelerinin go¨ru¨ntu¨ye do¨nu¨s¸me su¨recini Zeno hareket paradoksu c¸erc¸evesinde hareket ha^lindeki bir okla ac¸ıklar. Hareket ha^lindeki bir ok aslında durgun durumlardan olus¸ur. Okun hareket etmesinin mu¨mku¨n olmadıgˆına degˆinen Zeno, hareketin olmadıgˆını, sonsuz bir hat u¨zerinde hareket eden okun aslında arka arkaya gelen duragˆan anlardan meydana geldigˆini belirtir. olus¸tugˆunu savunur.

Bergson’a go¨re ise, hareket yalnızca Zenon’un ok paradoksu ile go¨stermeye c¸alıs¸tıgˆı gibi birbirini takip eden anlar olarak go¨ru¨ldu¨gˆu¨ zaman bir birim olarak go¨ru¨lebilir. Okun hareketi sayılabilir anlardan olus¸maz. Bizler sadece meka^nsal konumları, dolayısıyla okun her durus¸unda olus¸an ayrık ha^lleri sayabiliriz. Gerc¸ekte hareket bir bu¨tu¨n olarak go¨ru¨lu¨r.

Sinematografik arac¸ birbiriyle hic¸bir bagˆlantısı olmayan duragˆan go¨ru¨ntu¨leri es¸it zaman aralıklarıyla gerc¸ek zamanda ilerleyen bir bic¸imde du¨zenleyerek zamanın dolaylı bir sunumunu vermektedir.

Sinemada zamanı ele aldıgˆımızda “Reel (astronomik) Zaman”, “Kurgusal (irreel) Zaman” ve “Hayali (mevhum) Zaman” olmak u¨zere u¨c¸e ayırmak mu¨mku¨ndu¨r. Reel zaman, filmde gec¸en su¨renin gerc¸ek zamanla uyum ha^linde oldugˆu zaman tu¨ru¨du¨r. Kurgusal zaman; filmde gec¸en bir zaman diliminin, o¨znel c¸ekimlerle ya da kurgu yoluyla gerc¸ek zamana go¨re kısaltılması veya uzatılmasıdır. Kurgusal zamana saatler su¨recek bir yolcu- lugˆun bas¸langıcı ve bitis¸ine ilis¸kin go¨ru¨ntu¨lerin kurgu yoluyla kısaltılmasını ya da bir kovalama anının farklı ac¸ılardan farklı planlarla go¨ru¨ntu¨lenerek ekranda hız ve heyecan yaratmasını o¨rnek olarak vermek mu¨mku¨ndu¨r. Hayali zaman ise daha c¸ok bilim kurgu filmlerde go¨ru¨len, nasıl ve ne zaman oldugˆu belli olmayan zaman tu¨ru¨du¨r. Sinema dogˆası geregˆi reel zaman ve hayali zamanı aynı anda go¨rselles¸tirebilmektedir.

Su¨jesel zamandır ki bu filmsel olayın sujede ele alınıs¸ bic¸imiyle ilis¸kili zamandır. Filmdeki olayların bir gu¨n ic¸erisinde gerc¸ekles¸mesi ha^linde filmin sujesel zamanı bir gu¨n olmaktadır. I·kinci zaman tu¨ru¨ ise, kameranın peliku¨l u¨zerinde kaydettigˆi zamandır. Film u¨zerine kaydedilen zaman ile go¨sterim anındaki zaman birbirinden farklı olabilir. Kaydetme hızı 8 kare hız olan go¨ru¨ntu¨ 24 kare hızla go¨sterilebilir ki bu go¨ru¨ntu¨nu¨n daha hızlı olmasına neden olacagˆından zaman algısını da etkiler. Sinemada zamana ilis¸kin u¨c¸u¨ncu¨ kategori ise izleyici tarafından algılanan zamandır. Bir film deneyiminde, go¨ru¨ntu¨lerin s¸imdiki zamanının yanında izleyicinin zamanı algılamasının da etken olus¸u nedeniyle karmas¸ık bir zamansallık so¨z konusudur. Sinemaya ilis¸kin do¨rdu¨ncu¨ zaman ise izleyicinin film izleme su¨recinde salonda tu¨kettigˆi reel zamandır.

Teknikte yas¸anan ilerlemeler sonucunda ortaya c¸ıkan iletis¸im arac¸ları hem kitle iletis¸iminde hem de bireyler arası iletis¸imin sagˆlanmasında o¨nemli kolaylıklar sagˆlamıs¸tır. Bugu¨n, farklı cogˆrafyalarda yas¸ayan insanlar aynı iletiyle es¸zamanlı ulas¸makta, sosyal agˆlarda tanıs¸ma, mekan sınırlaması olmadan aynı deneyimleri es¸ zamanlı paylas¸abilme ve/veya herhangi bir konu u¨zerine tartıs¸ma olanagˆı bulabilmektedir. I·nternet aracılıgˆı ile kurulan iletis¸im sisteminde, cogˆrafyaya, ku¨ltu¨re o¨zgu¨ kodlar, an- lamlarından kopmaktadır. Anlamlarından kopan bu kodlar ise agˆlar aracılıgˆı ile tekrardan birles¸mektedir.

Dijital oyunlar; konsol oyunları, PC oyunları ve c¸evrimic¸i oyunlar olarak sınıflandırılır. Tek kis¸ilik ya da c¸oklu oyunculu olarak oynanan dijital oyunlarda birey, oyuna o¨zgu¨ zaman ve uzama bagˆlanmaktadır. C¸oklu oyuncu aynı zamanda, kullanıcılara es¸ zamanlı etkiles¸im imkanı da sagˆlamaktadır. Oyun deneyimi ic¸erisinde oyun ve oyuncu zamanı ve oyuna ait o¨yku¨sel zaman, oyunun seyrinin oyuncu tarafından belirlenmesi nedeniyle nerdeyse es¸zamanlı, aynıdır. C¸oklu oyunculu oyunlarda, oyuncular, oyunla kurdukları zaman deneyimi ile birbirlerini etkilemekte bo¨ylece nesnel zamanın dıs¸ında oyuncuların kolektif olarak deneyimledikleri bir o¨znel zaman deneyimi ortaya c¸ıkmaktadır.