GÖRSEL ESTETİK - Ünite 7: Görüntü Özelliği Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 7: Görüntü Özelliği

Giriş

Görüntü her dönemde ilgi görmüş ve görüntü ile ilgili düşünceler ileri sürülmüştür. Yazının kullanımı öncesi sözel olan bu düşünceler, yazının kullanılmaya başlanması ile yazılı hâle gelip günümüze kadar ulaşmıştır. Tarih öncesi dönemden günümüze kadar gelen görüntüler mağara duvarlarına çizilmiş, boyanmış olan hayvan figürleridir. Görüntü ile ilgili olarak Platon sanatçının çevresindekilere bakarak almış olduğu doğadır, demektedir. Platon’a göre bu görüntü gerçekte var olan bir değerdir. Bu var olan değeri de bizler ışık vasıtası ve gözümüzle görebildiğimizi biliyoruz.

Görüntü

Canlılar için görebildikleri sürece her şey bir görüntüdür. Bizler çevremize baktığımız zaman her şeyi bir bütün olarak görürüz. Eğer bir amacımız yoksa gördüklerimizde herhangi bir seçme yapmamız da mümkün değildir. Görüntüleri amaçlı olarak kullanmaya kalktığımızda, o zaman konuya daha farklı açılardan bakmak gerekir. Görme, Gözle algılama, görmek eylemi, ışığı, renkleri, nesne görüntülerini algılama yetisidir. Görüntü ise bir kimse veya nesnenin, birtakım optik olayların etkisiyle meydana gelen görünüşüdür. Gerçekte bulunmadığı hâlde varmış gibi görünen şeydir. Gerçek görüntü, cisimden çıkan ışınların aynada yansıdıktan sonra aynanın içinde değil de önünde oluşturduğu görüntüdür. Gerçek görüntüler cisme göre terstir ve bir ekran üzerine düşürülebilirler. Görünüş, görme, görüntü, görünürlük kavramlarıyla ilgili birçok şey söylenebilir. Konumuz itibariyle, kamera ile yapılan çekimler öncelikli olarak sıradan bir görüntü değil, kişileri yönlendirebilen, onları harekete geçirebilen, izleyenlerde de farklı duygular uyandırabilendir. Kameranın mercek yapısından dolayı görüntü düzenleme alanı sınırlıdır. Kamera merceği de aynı insan gözü gibi, belirli derinlik içindeki değerleri aynı netlikte görebilir. Bunun dışındakiler net değildir.

Derinlemesine görüntü işlemi çok yakındaki bir objeyle uzaktaki objenin aynı netlikte görülebilmesidir. Bu da özel yapıdaki mercekler, diyaframın küçülmesi ve iyi bir aydınlatma ile mümkündür. Derinlemesine görüntünün sağladığı özellikleri belirtmek gerekirse:

  • Görüş alanını derinlemesine genişletir.
  • Derinlemesine görüntü, izleyiciyi daha aktif olmaya zorlar.
  • Derinlemesine görüntüde çözümleme izleyiciye bırakılır.

Çekim, kameraman tarafından görüntünün, görüntü çerçevesi içinde kalıcı hâle getirilmesidir. Kameramanın bu çekimleri yapabilmesi için kameranın konumlandırılmış olduğu düzlem de önemlidir. Kameranın konumlandırılmasına göre yapılan çekimler: Uzak, genel, diz, bel, omuz, yüz, ayrıntı çekimleri olarak adlandırılırlar.

İlk Görüntüler

Görüntüyü bizler, günümüz ortamında birçok araç gereçle oluşturuyor ve kullanıyoruz. Görüntü oluşumu ile ilgili temel değer ışık ve ışığa duyarlı maddedir. Carl Wilhelm Scheele, kimyager Elizabeth Fulhame, Thomas Wedgwood’un fotoğraf fikrine yaklaşarak görüntüler oluşturdukları ama kalıcılığı sağlayamadıkları belirtilir. Görüntünün ilk olarak kalıcı hâle getirilmesini başaran Joseph Nicéphore Niépce’dir.

İlk yıllar görüntü ile ilgili araştırıcı çalışmaların etkin bir şekilde yapıldığı dönemdir. Bu dönemde 1825 ile 1855 yılları arasında çalışan kişilerden birisi de Eadweard Muybridge’dir. Eadweard Muybridge birden fazla kamera kullanarak yaptığı hareket çekimleriyle bilinen İngiliz fotoğrafçıdır. 1878 yılında koşan bir atı 12 ayrı açıdan çekmiştir ve sinemanın ilk hâlini bulan kişi olarak bilinir. Fotoğraf makinelerinden oluşan bir düzenek kurarak 1/1000 enstantane hızıyla koşan at görüntüsünü elde etmiştir.

Kamera ve Görüntü

Kameranın ilk olarak ortaya çıkışı Rönesans döneminde olmuştur. Camera obscura bugün kullanılan kameraların ilk hâlidir. Görüntü ile ilgili çalışmalar sürdürülürken görüntüyü kaydetmek için gerekli olan kameranın da gelişimi ona göre sürmüştür. Kameraların ne kadar çeşitlenirse çeşitlensin değişmeyen kuralı, ışığın mercekten geçmesidir. Önceleri, görüntünün hareketli olduğu izlenimi, bir çark üzerine sıra ile yerleştirilen fotoğrafların hızla döndürülmesiyle oluşturulurken 1895’te Fransız Lumiere Kardeşler’in ve ABD’li Edison’un icad ettikleri sinema kameraları ise saniyede 24 kare görüntü çekerek sinemanın temelini oluşturmuştur.

Çeşitli kamera açısı tipleri mevcuttur ve bunlar şöyle sıralanır;

  • Üstten bakış,
  • Alttan bakış,
  • Eğik bakış,
  • Öznel görüş açısı,
  • Nesnel görüş açısıdır.

Bu açıları belirleyen çeşitli ögeler bulunmaktadır;

  • Konunun büyüklüğü,
  • Konu açısı,
  • Kameranın yüksekliğidir.

Çekim için doğru kamera açısı belirlenirken çekim öncesi birçok estetik unsurunun da göz önünde bulundurulması gerekir. Bunlar kompozisyonla ilgili ögeler ve kamera açılarıdır. Öykülü çekimlerde, estetik sorunlar daha az olabilir. Çünkü düzenleme ile gereksinmeler öyküde anlatıldığı şekliyle yapılır. Sonuç olarak kameranın her hareket edişinde seyirciler yeni bir bakış açısına ulaşır. Hangi ortamda olursa olsun, (doğaçlama veya senaryolu çekim) kameraman çekimi nasıl yapacağını, kurgu kalıplarına bağlı kalarak yapmalıdır. Kamera açılarının bilinçli olarak kullanılması kurgulanmış görüntülere çeşitlilik getirebilir. Kamera hareketleri şu şekilde sıralanabilir.

  • Yatay çevrinme (pan),
  • Yukarı-Aşağı çevrinme (tilt),
  • Kaydırma hareketi,
  • Optik kaydırma,

Kamera hareketleri yapma nedenlerini de şöyle sıralamak mümkündür: Hareketi takip etmek, birleştirilmesini istediğimiz resimleri göstermek için istenmeyen kısımları çerçeve dışı bırakmak ve konu özelliklerinin tanıtılmasıdır.

Sanatsal amaçlar nedeniyle yapılanlarda: Kamera hareketlerini yaptırmanın bir başka özelliği de konunun hareketlerinin takip edilmesinde, ayrı bölümlerin birleştirilmesinde, izleyicinin dikkatinin devam ettiği yerden başka bir yere çevrilmesinde, sanatsal ve estetik kaygı ile görsel etkiyi artırmak için uygulanan yöntemler oluşudur. Bu yöntemleri sıralamak gerekirse bunları; çizgi, renk, alan derinliği, ışık, aydınlatma, bakış ve baş boşluğu olarak belirtebiliriz.

Çekim Ölçekleri

Ekranda nesnelerin kaplamış olduğu alanlar farklılık gösterir. Bu alanlar çekim ölçeği olarak adlandırılır. Sanat eğitimi ortamlarında desen çalışmasında model olarak insanın kullanılması gibi genel olarak çekim ölçeklerinde de insanın boyutu ölçek olarak kabul görür. Temel çekim ölçekleri şöyle sıralanmaktadır;

  • Uzak çekim,
  • Genel çekim,
  • Boy çekim,
  • Diz çekim,
  • Bel çekim,
  • Omuz çekim,
  • Göğüs çekim,
  • Baş çekim,
  • Yüz çekim,
  • Ayrıntı çekimdir.

Kameranın çekim için bu kadar farklı konumlandırılmış olmasının nedeni, görüntü aynı olsa bile görüntü üzerinde bakış açısından dolayı farklılıkların olabileceğidir.

Kameradan oluşturulan görüntü çerçevelendirilmektedir. Görüntünün çerçevelenmesinde gelişigüzellik değil genel kabul gören kurallar söz konusudur. Bunlar; baş boşluğu, bakış boşluğu, hareket boşluğu ve altın orandır. Kameraman, çekim yaparken yönetmenin önceden belirlemiş olduğu kurallar çerçevesinde görüntü çerçevesini oluşturup çekimi ona göre yapar. Çeşitli çerçeveleme kuralları şöyledir;

  • Baş boşluğu,
  • Bakış boşluğu,
  • Hareket boşluğu,
  • Altın orandır.

Görüntünün Kurgulanması

Görüntünün tek bir kare olması ve fotoğrafik bir görüntüden öteye gitmeyeceği bir gerçektir. Önemli olan görüntünün sinema filmi özelliği bulabilmesi için art arda olması gerekliliğidir. Bu şekilde görüntü oluşturulması ile ilgili olarak görüntüler için farklı kurgulamalar söz konusudur. Bunlardan ilk olanı ve her zaman yapılmasının önemli olduğu vurgulanan, çekim öncesi konu ile ilgili olan görsel düzenlemelerdir. Kâğıt üzerinde yapılan bu görsel düzenlemeye storyboard denir. Storyboard çalışmasındaki temel amaç, yazılı öyküyü görsel hale getirmektir. Storyboard, çalışması yapılacak çekimlerle ilgili her türlü bilginin görselleştirilmiş hâlidir. Konu ile ilgili olarak herkesi bağlayandır.

Kurgu, en basit anlamıyla, bir seçme ve düzenleme sorunudur. Daha geniş bir tanımla kurgu, bir filmin çevrilişi sırasında elde edilen film parçacıkları arasında seçim yaparak bunları senaryodaki sıralarına göre dizmek ve bu çekimlerin uzunluklarını saptamak, çekimlerin içerik yönünden ilişkilerini göz önüne alarak belirli bir anlatıma göre düzenlemektir. Çeşitli kurgulama tipleri mevcuttur,

  • Kesintisizlik kurgusu,
  • Kesme,
  • Açılma ve kararma,
  • Zincirleme,
  • Bindirme,
  • Silinmedir.

Kurgu sinemacıya sadece betimleme ya da yansıtma değil, anlamlandırma gücü de verir.

İlk filmler için bir kurgu çalışmasına gerek olmamıştır. Çünkü bu filmler zaten kameranın sürekli olarak bir kez çalıştırılmasından oluşan, birer-ikişer dakikalık filmlerdi. Filmlerin uzunluğu arttıkça, her bir sahne ayrı ayrı çevrildiği için, çevirimden sonra bu sahnelerin birbirine eklenmesi zorunluğu da ortaya çıktı. Kurgu ancak alıcının devinim (hareket) kazanmasından, değişik çekim boyları, değişik çekim uzunlukları ortaya çıktıktan sonra, buna koşut bir gelişme gösterdi. Sinemanın bu en büyük anlatım özelliğini sistemli olarak kullanan ilk yönetmen, David Wark Griffith’tir. Griffith, en çok üçer dakikalık bu kısa filmlerinde uyguladığı kurgu özelliklerini toplu bir şekilde ve çok daha ustaca “Bir Milletin Doğuşu” (1916) ve “Hoşgörüsüzlük” (1916) adlı büyük filmlerinde de kullandı.

Görüntüleme ve Estetik Kaygı

Görüntüleme, kameranın kullanımı sonucu ortaya çıkandır. Burada önemli ögelerden bir diğeri olan kamerayı farklı konumlarda kullanarak çekimlerin yapılması, bir yerde görüntü ile ilgili estetik değeri oluşturmaktadır. Görüntülemede estetik değer oluşturabilmede kamera ile yapılan hareketler önemlidir. Estetik kaygı iyi, güzel, farklı olabilme düşüncesini taşıyabilmedir. Yönetmenin ve ekipteki diğer çalışanlarla birlikte kameramanın farklı kamera konumları ve hareketleriyle görüntülemenin yapılmasıdır. İnsanlar üzerinde görsel etki uyandırmada (Görsel Etkiyi Artırmada) kullanılan bu teknik ve yöntemleri şöyle sıralayabiliriz:

  • Renkler,
  • Çizgiler,
  • Denge,
  • Birlik,
  • Ölçü,
  • Ton,
  • Derinlik,
  • Sadeliktir.

Bir sinema veya televizyon yapımında, amaçlanan doğrultuda seyircileri etkilemede birçok yol kullanılır.