GÜVENLİK SİSTEMLERİ - Ünite 5: Kapalı Devre Görüntü ve Kayıt Sistemleri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 5: Kapalı Devre Görüntü ve Kayıt Sistemleri

Giriş

Kapalı Devre Görüntü ve Kayıt Sistemi, temel olarak bir bölgenin veya mekânın çeşitli kameralarla görüntüsünün alınmasına, elde edilen görüntülerin kayıt altına alınmasına ve söz konusu görüntülerin eşzamanlı/eşzamansız olarak izlenebilmesine olanak tanıyan yapı şeklinde açıklanabilir. İngilizcede “Kapalı Devre Televizyon” anlamına gelen “Closed Circuit Television” veya kısa adıyla CCTV ifadesi de bu sistemleri tanımlamak için kullanılmaktadır. Bazı kaynaklarda ise “Kapalı Devre Kamera Sistemi” şeklinde isimlendirilebilmektedir.

CCTV

Klasik bir televizyon yayını, kameralar ile elde edilen görüntüleri alıcılar vasıtasıyla açık şekilde izleyicilere ulaştırırken, CCTV sistemlerindeki görüntüler ise herkese açık olmayıp, yalnızca yetkilendirilmiş kişi veya kişiler tarafından izlenebilir. Günümüzde alışveriş merkezlerinden apartmanlara, okullardan havaalanlarına kadar pek çok mekânda CCTV sistemlerine rastlamak mümkündür.

CCTV sistemleri temel olarak güvenlik, gözetleme ve denetleme amacıyla kullanılmaktadır. Güvenlik amacına yönelik olarak, CCTV sistemi kurulu olduğu mekândaki caydırıcı etkisi sayesinde suç işlenmesine engel olabilir, bir suç işlenmesi durumunda ise hızlı durum tespitine ve müdahaleye olanak sağlar. Gözetleme amacı açısından bakıldığında, CCTV sistemi sayesinde otoyol, tünel vb. ortamlardaki trafik akışı gözetlenebilir, trafik kazası gibi durumlarda benzer şekilde hızlı durum tespiti yapılarak erken müdahale edilebilir. Denetleme amacı doğrultusunda, örnek olarak bir iş yerinde kurulu CCTV sistemi sayesinde çalışanların performanslarının denetlenmesi mümkün olabilmektedir.

Bir CCTV sistemi temel olarak beş bileşenden oluşmaktadır. Bu bileşenler kamera(lar), video iletim ortamı, video kayıt ünitesi, görüntüleme ünitesi (monitör) ve video yönetim yazılımı şeklinde sıralanabilir. Söz konusu bileşenlerin her biri farklı türde veya yapıda olabilmektedir. Bu durum, değişik CCTV mimarileri elde edilmesini mümkün kılmaktadır.

Video Temelleri

Video, Türk Dil Kurumu tarafından “manyetik bantlar üzerinde yer alan veya sayısal olarak derlenmiş hareketli resimler dizisi” olarak tanımlanmıştır. Videoyu, ardışık görüntüleri birleştirerek hareketli görüntü oluşturan görsel çokluortam kaynağı şeklinde de tanımlayabiliriz. Video sinyali, kamera vasıtasıyla çekilen görüntünün elektriksel hale dönüştürülmesiyle elde edilir. Video sinyali, analog veya dijital (sayısal) formatta olabilir. Analog sinyal sürekli bir sinyal olup teoride sonsuz farklı değere sahiptir. Buna karşılık, dijital sinyal ise süreksiz yani kesiklidir. Dolayısıyla, dijital bir sinyalin alabileceği değerler sınırlıdır. Bununla birlikte, analog sinyaller sinyalin işlenmesi veya iletilmesi gibi süreçlerde elektronik gürültüden çok fazla etkilenmekte ve bozulmaya uğrayabilmektedir. Dijital sinyaller ise gürültü veya bozulmaya maruz kalmadan işlenebilmekte ve iletişim kanalları üzerinden iletilebilmektedir. Bu açıdan, dijital sinyaller analog sinyallere üstünlük sağlamaktadır. Analog bir sinyal, analog dijital dönüştürücü (ADC: Analog-toDigital Converter) vasıtasıyla dijital hale dönüştürülebilir. Bu dönüşüm, analog sinyalin genliğinin nicemlenmesi (quantization) ve sinyalden periyodik olarak örnekler alınmasıyla (sampling) gerçekleştirilir.

NTSC, PAL ve SECAM dünyadaki başlıca analog video standartlarıdır. NTSC terimi, “Ulusal Televizyon Standartları Komitesi” anlamına gelen İngilizce “National Television Standards Committee” ifadesinin kısaltmasıdır. NTSC, televizyon yayını ve video formatı için bir Amerikan standartı olup 1941 yılında yürürlüğe girmiştir. NTSC, video görüntülerinin iletimine ve gösterimine yönelik olarak 525-satır, 60 Hz frekans ve 1 saniyede 60 alan/30 çerçeve değerlerini temel almaktadır. NTSC, Amerika kıtasındaki ülkelerin birçoğunda, ayrıca Japonya ve Tayvan gibi bazı uzak doğu ülkelerinde kullanılmaktadır. PAL terimi, “Faz Değişimli Hat” anlamına gelen İngilizce “Phase Alternating Line” ifadesinin kısaltmasıdır. PAL standardı 1963 yılında yürürlüğe girmiş olup, görüntü iletimine ve gösterimine yönelik olarak 625-satır, 50 Hz frekans ve 1 saniyede 50 alan/25 çerçeve değerlerini temel almaktadır. PAL standartı Asya, Avrupa ve Avustralya kıtalarındaki ülkelerin büyük bir kısmı tarafından kullanılmaktadır. SECAM terimi, “Hafızalı Ardışık Renk” anlamına gelen Fransızca “SÉquentiel Couleur À Mémoire” ifadesinin kısaltmasıdır. Fransa’da geliştirilen ve 1967’de yürürlüğe giren SECAM standardı, televizyon yayınına yönelik olarak, PAL standardına benzer şekilde 625-satır ve 1 saniyede 50 alan/25 çerçeve değerlerini temel almaktadır. Bununla birlikte, SECAM standardında renk bileşeni gerek PAL gerek NTSC standardından farklı gerçeklenmektedir. SECAM standardı Fransa, Rusya ve Orta Doğudaki bazı ülkeler tarafından kullanılmaktadır.

Dijital video, yayın endüstrisinde 1990’lı yılların başlarında kullanılmaya başlanmıştır. Bütün yeni teknolojilerde olduğu gibi, başlangıçta oldukça maliyetli olan ve yalnızca özel projelerde kullanılan dijital video, günümüzde analog videonun yerini almıştır. SDTV ve HDTV olmak üzere iki temel dijital video standardı bulunmaktadır. SDTV terimi, “Standart Tanımlı Televizyon” anlamına gelen İngilizce “Standard Definition Television” ifadesinin kısaltmasıdır. HDTV terimi ise “Yüksek Tanımlı Televizyon” anlamına gelen İngilizce “High Definition Television” ifadesinin kısaltmasıdır. Günümüzde dünyadaki pek çok ülke, dijital video yayın ve görüntüleme sistemlerinde her iki formatı da kullanmaktadır. SDTV standardının yaygın iki versiyonu bulunmaktadır. Bu versiyonlardan ilki, PAL ve SECAM formatlarından türetilmiş olup, 720×576i (interlaced: üst üste bindirilmiş satırlı) çözünürlüğe ve 16:9 en-boy (aspect) oranına sahiptir. Diğer versiyon ise NTSC formatından türetilmiş olup, 720×480i çözünürlüğü ve 4:3 en-boy oranını desteklemektedir. HDTV standardında ise “HD Ready” 1280×720p (progressive scan: kademeli tarama), “Full HD” 1920×1080i ve 1920×1080p çözünürlükler söz konusudur. Yakın dönemde, 4K ve 8K UHDTV olarak isimlendirilen “Ultra Yüksek Tanımlı Televizyon” dijital video standartları da hayatımıza girmiştir. Bu standartlar, isimlerinden de anlaşılacağı üzere HDTV’nin sırasıyla 4 ve 8 katı kadar çözünürlüğü desteklemektedirler.

Video, siyah-beyaz veya renkli olabilir. Siyahbeyaz video, isminin aksine yalnızca siyah ve beyaz renkleri değil, siyah ile beyaz arasındaki gri-seviye (gray-scale) tonları içerir. Öte yandan, renkli video ise gerçek renk (truecolor) desteği sunar. Gerçek renkler, üç ana renk olan kırmızı, yeşil ve mavinin farklı kombinasyonlarıyla elde edilebilmektedir. Bu üç rengin İngilizce baş harflerinden oluşan RGB (Red-Green-Blue) renk modeli, renkli görüntü elde etmek için kullanılan başlıca renk modellerinden biridir.

Ham video görüntüsü çok fazla yer kapladığı için iletim ve depolama açısından elverişli değildir. Ham video görüntüleri çeşitli sıkıştırma teknikleri yardımıyla, çok daha az yer kaplayacak duruma getirilebilmektedir. Sıkıştırma teknikleri, kayıplı ve kayıpsız olmak üzere iki temel gruba ayrılırlar. Kayıpsız sıkıştırma yaklaşımında, video görüntüsündeki gereksiz veriler atılırken anlamlı veride herhangi bir kayıp söz konusu değildir. Dolayısıyla, görüntü kalitesinde bir düşüş olmaz. Bununla birlikte, sıkıştırma oranı düşük düzeydedir. Başka bir ifadeyle, sıkıştırma işlemi sonrası video boyutundaki azalma minimum seviyededir. Öte yandan, kayıplı sıkıştırma yaklaşımında video görüntüsündeki gereksiz veriler atılırken, aynı zamanda anlamlı veriden de bir miktar kayıp söz konusudur. Bu durum, görüntü kalitesinde bir miktar düşüş anlamına gelmektedir. Buna karşılık, sıkıştırma oranı kayıpsız sıkıştırmaya kıyasla çok daha yüksek düzeydedir. CCTV sistemlerinde hızlı video iletimi ve uzun süreli depolama gereksinimlerinden ötürü kayıplı sıkıştırma ön plana çıkmaktadır.

CCTV Sistemi Bileşenleri

Kamera, temel olarak optik bilgiyi elektrik sinyaline dönüştüren cihaz olarak tanımlanabilir. Geçmişte “tüp kamera” olarak nitelendirilen kameralar kullanılmakla birlikte, günümüzde pek çok alanda olduğu gibi CCTV sistemlerinde de yaygın olarak CCD veya CMOS algılayıcıya (sensör) sahip kameralar kullanılmaktadır. CCD terimi, “Yük Bağlaşımlı Aygıt” anlamına gelen İngilizce “Charge Coupled Device” ifadesinin kısaltmasıdır. CCD algılayıcının çalışma prensibi, Albert Einstein tarafından 1900’lü yılların başlarında açıklanmış olan fotoelektrik etkisine dayanır. Fotoelektrik etkisi, ışık enerjisinin (fotonların) serbest elektronlar formundaki elektrik enerjisine dönüşmesini ifade eder. Daha basit bir ifadeyle, CCD algılayıcı ışığa duyarlı bir yüzey olarak işlev görür. Algılayıcı yüzeyine ne kadar çok ışık düşerse, o kadar çok elektrik yükü oluşur. Oluşan bu yük, sonraki aşamada dijital görüntüye dönüştürülür. CMOS terimi ise, “Bütünleyici Metal Oksit Yarı-iletken” anlamına gelen İngilizce “Complementary Metal Oxide Semiconductor” ifadesinin kısaltmasıdır. CMOS teknolojisi, aslen CCD teknolojisinin bir varyasyonudur. CMOS algılayıcı ışığı, CCD algılayıcıya benzer şekilde algılar. CMOS algılayıcının gerek güç tüketimi gerek maliyeti, CCD algılayıcıya kıyasla daha düşüktür. Bununla birlikte, CCD algılayıcının ışık hassasiyeti daha fazladır ve nispeten daha yüksek kaliteli görüntü sağlar.

Lens (mercek), ortamdan yansıyan ışığı kameranın görüntüleme ünitesine uygun şekilde ileterek görüntünün oluşmasını sağlayan optik bileşendir. İnsan gözünde korneanın yaptığı işi, kameralarda lens yapmaktadır. Lens olmadan kameranın görüntüleme yapması mümkün değildir. Lensler, konveks (dış bükey) veya konkav (iç bükey) olabilirler. Konveks lensler nesneleri büyük gösterirken, konkav lensler küçültme etkisi yaratmaktadır. Her lens aşağıdaki temel parametrelere sahiptir:

  • Optik düzlem
  • Optik eksen
  • Odak
  • Odak uzaklığı
  • Diyopter

Kameraların başlıca özellikleri aşağıdaki şekilde listelenebilir:

  • Hassasiyet (sensitivity)
  • Minimum aydınlatma
  • Çözünürlük
  • Sinyal gürültü oranı (S/N veya SNR: Signal to Noise Ratio)
  • Dinamik aralık (range)

CCTV sistemlerinde kullanılan başlıca kamera çeşitleri aşağıda detaylı şekilde açıklanmıştır. Şekli bir kubbeyi andırdığı için dome ismi verilen bu kamera, CCTV sistemlerinde yaygın olarak kullanılan kameralar arasında bulunmaktadır. Yalnızca bir kaç vida kullanılarak tavana veya duvara kolaylıkla monte edilebilir. Ayrıca lens ve ayak kullanılmasına gerek olmadığı için kompakt bir kamera çeşididir. Dome kameranın üzeri bir kapakla örtüldüğü için kameranın bakış yönü dışarıdan kolaylıkla anlaşılamaz ve kameraya müdahale edilemez. Şekli bir kutuya benzediği için “kutu” ismi verilen bu kameralar, genellikle uygun bir muhafaza ve askı aparatıyla birlikte duvara, direğe veya çatıya monte edilmektedir. Genellikle dış ortamlarda kullanılan kutu kameraların yağmur ve kar gibi olumsuz hava koşullarından etkilenmemesi için koruyucu muhafaza aparatları kullanılmaktadır. Kutu kameralara, ihtiyaca göre farklı odak uzaklığına sahip lensler takılabilmektedir. İsmini, İngilizce “Pan-TiltZoom” kelimelerinin baş harflerinden alan PTZ kameralar, diğer kameraların aksine sabit bir yöne bakmakla sınırlı kalmayıp, bir kumanda ünitesi yardımıyla sağa/ sola, yukarı/aşağı hareket edebilmekte ve uzaktaki nesneleri yakından görebilmek için zum yapabilmektedir. Bu işlemler, bir operatör yardımıyla manuel yapılabileceği gibi, kamera uygun şekilde ayarlanarak belirli bir alanın periyodik olarak taranması da mümkün olabilmektedir. Bu kameralar, diğerlerine göre çok daha yüksek maliyetli oldukları için güvenlik açısından zaruri alanlara konumlandırılırlar. Adını, İngilizce “Internet Protocol” ifadesinin baş harflerinden alan IP kameralar yeni nesil CCTV sistemlerinde kullanılan dijital kameralar olup, direkt olarak IP ağlarına bağlanmakta ve elde edilen görüntüleri sayısal olarak ağ üzerinden görüntü kayıt sistemlerine aktarmaktadır. IP kameraların kablolu ve kablosuz modelleri bulunmaktadır. Kablolu bir IP kamera, IP ağına aynen bir masaüstü bilgisayar gibi kablo vasıtasıyla bağlanırken, kablosuz bir IP kamera ise bir dizüstü bilgisayarın veya cep telefonunun kablosuz bir modeme bağlanmasına benzer şekilde görüntü iletimi gerçekleştirir. Kablosuz kameraların mutlaka bir güç kaynağına bağlanması gerekirken, “Power over Ethernet (PoE)” – “Ethernet üzerinden Güç” özelliğine sahip kablolu kameralar ise enerji ihtiyaçlarını, ayrı bir güç kablosuna gerek olmaksızın direkt olarak ethernet kablosu üzerinden sağlarlar. Düşük ışık koşullarında görüntü alınmasına imkân tanıyan kızılötesi kameralarda, kameranın ön kısmında kızılötesi LED (Light Emitting Diode – Işık Yayan Diyot)’ler bulunur. Kızılötesi LED ışığından faydalanabilmek için, kameranın kızılötesi ışınlara duyarlı olması gereklidir. Bu tarz kameraların görüş mesafeleri, LED’lerin aydınlatma kapasiteleri ile doğru orantılıdır.

Daha önce belirtildiği üzere, video görüntüsü kamera tarafından alındıktan sonra elektrik sinyaline dönüştürülür. Bu sinyal daha sonra kayıt cihazı, monitör vb. üniteye yönlendirilir. Video sinyalinin bir yerden başka bir yere iletilebilmesi için bir çeşit iletim ortamına ihtiyaç duyulur. Bu durum hem analog hem de dijital sinyaller için geçerlidir. CCTV sistemlerinde video iletimi için kullanılan en yaygın ortamlar aşağıda listelenmiştir:

  • Koaksiyel kablo
  • Bükümlü çift (twisted pair) kablo
  • Mikrodalga bağlantı
  • Radyo frekansı (RF) kablosuz iletim
  • GSM ağı

CCTV sistemlerinin en önemli bileşenlerinden birisi video kayıt sistemidir. Video kayıt sisteminin temel işlevi, CCTV sistemi bünyesindeki kameralar vasıtasıyla alınan video görüntülerini gerçek-zamanlı olarak kayıt etmektir. Analog video teknolojisinin hâkim olduğu dönemlerde, video kaydı için video-kaset vb. ortamlar kullanılmaktaydı. Ancak, uzun süreli kayıt yapabilmek için çok fazla sayıda video-kasete ihtiyaç duyuluyordu. Bu sebepten ötürü, kayıtlar kısa süre saklandıktan sonra silinmekte ve video-kasetler kayıt için tekrar kullanılmaktaydı. Video-kasetler, kısa aralıklarla silinip üzerlerine tekrar yazıldığı için bir süre sonra yıpranıyor ve bu durum, görüntü kalitesini giderek düşürüyordu. Dijital teknolojilerin gelişmesini takiben, sağladıkları avantajlar sebebiyle sayısal kayıt ortamları yavaş yavaş analog ortamların yerini almaya başladı. Bu ortamlara en temel örnek olarak (HDD: Hard Disk Drive – Sabit Disk Sürücü) verilebilir. Temel olarak HDD, üzerinde veri saklamayı sağlayan manyetik bir kaplama bulunan metal bir plakadır. Ucunda okuma/yazma kafası bulunan bir kol, bu plaka dönerken veriye erişmeyi sağlar. Dolayısıyla sabit disk sürücülerde, oldukça hızlı gerçekleşen mekanik bir operasyon söz konusudur. CCTV sisteminde çekilen video, kişisel bir bilgisayar içinde bulunan HDD veya SSD birimine kayıt edilebileceği gibi, CCTV operasyonları için özel olarak tasarlanmış, kendine ait işletim sistemine sahip, içinde HDD veya SSD barındıran DVR (Digital Video Recorder – Sayısal Video Kaydedici) isimli cihazlarla da kayıt işlemi gerçekleştirilebilmektedir. Günümüzde, özellikle küçük ölçekli CCTV sistemlerinde kayıt işlemleri DVR üniteleri vasıtasıyla yapılmaktadır. Adından da anlaşılacağı üzere, dijital bir kayıt sistemi olan DVR üniteleri genellikle analog kameralardan, koaksiyel kablolar yoluyla görüntüleri alır. Görüntüler daha sonra sonra bir ADC (Analog to Digital Converter – Analog Dijital Dönüştürücü) kartı yardımıyla sayısal formata dönüştürülür. Son aşamada, sayısal video, DVR ünitesindeki sürücüye kaydedilir. IP kameralardan oluşan bir CCTV sisteminde, kameralardan alınan video görüntüleri DVR yerine NVR (Network Video Recorder – Ağ Video Kaydedici) ünitesine kaydedilir. NVR, DVR ünitesinden farklı olarak, ağa bağlanabilen bir video kayıt sistemidir. Geleneksel bir DVR ünitesinde, video dosyaları ünitenin içinde kodlanır. Öte yandan, NVR ünitesi ve IP kameralardan oluşan bir CCTV sisteminde, videolar doğrudan IP kamera üzerinden kodlanır ve kaydedilmek üzere NVR ünitesine iletilir. NVR ünitelerinin video yakalama kartları bulunmaz. Ancak, çoklu sofistike ethernet ve kablosuz portları bulunur. IP kameraların direkt NVR ünitesine bağlanma zorunluluğu olmayıp, ağa bağlı olmaları yeterlidir. Kameralar ve NVR sistemi arasındaki mesafe sorun teşkil etmez. IP kameralar bir ağ üzerinden erişilebilir olduğu sürece, istenilen her yere yerleştirilebilir. Gerek analog gerek IP kameraları bünyesinde barındıran CCTV sistemlerinde kullanılan video kayıt cihazlarına HVR (Hybrid Video Recorder – Hibrit Video Kaydedici) adı verilir. HVR ünitelerinde, analog kameralardan alınan görüntüler koaksiyel kablolar vasıtasıyla, IP kameralardan alınan görüntüler ise kamera tipine bağlı olarak UTP kablolar veya kablosuz iletişim ortamları vasıtasıyla alınır, HDD veya SSD gibi bir sürücüye kaydedilir.

CCTV sistemlerinde, kameralar vasıtasıyla alınan görüntülerin eşzamanlı veya eşzamansız olarak izlenebilmesi için monitöre ihtiyaç duyulmaktadır. CCTV sisteminin ölçeğine göre yalnızca tek bir monitör kullanılabileceği gibi birden fazla monitörle de izleme gerçekleştirilebilir. Geçmişte analog CRT (Cathode Ray Tube – Katot Işın Tüpü) tipindeki tüplü monitörler kullanılırken, günümüzde bu tarz monitörlerin yerini dijital LCD (Liquid Crystal Display – Likit Kristal Ekran) ve LED (Light Emitting Diode – Işık Yayan Diyot) tipindeki monitörler almıştır. CRT teknik olarak, içinde bir veya daha fazla elektron tabancası ile fosforesant ekran barındıran ve imgelere göstermek için kullanılan bir vakum tüpüdür. Görüntüyü oluşturmak için elektron ışınlarını modüle eder, hızlandırır ve saptırır. CRT monitörde tüpün ön alanının tamamı, sabit bir örüntüyle tekrarlı bir şekilde taranır. RGB renk modeli temel alınarak kırmızı, yeşil ve mavi renklerin her birine ait elektron tabancalarının yoğunluk (intensity) değerleri ayarlanarak ekranda görüntü oluşması sağlanır. Bir LCD monitör, elektrik alanı ile indüklenerek ışığı geçiren veya engelleyen tarzda şekiller alan likit kristal moleküllerden oluşan bir panele sahiptir. Renkli bir LCD monitörün her pikselinde kırmızı, yeşil ve mavi alt pikseller bulunur. Herbir alt pikselden geçmesine izin verilen ışığın yoğunluğu dikkatli bir şekilde ayarlanarak, milyonlarca farklı renk değerini gösterebilecek detayda görüntü oluşturulur. Ancak, kristaller kendi ışıklarını oluşturmazlar. Bu sebeple, LCD monitörün arkasında, paneli aydınlatan bir ışık kaynağı bulunur. Bu ışık kaynağı için geçmişte CCFL (Cold Cathode Florescent Lamp - Soğuk Katot Floresan Lamba) tipinde lambalar kullanılırken, üreticiler CCFL yerine LED kullanarak daha düşük enerji tüketimine karşılık aynı miktarda ışık elde ettiler. Ayrıca, ışık ihtiyacı olmadığı zaman diyotların bireysel olarak kapatılmasının da mümkün olduğu görüldü. Bu sebeple, CCFL yerine LED kullanan LCD monitörler yaygınlaşmaya başladı. Günümüzde LED monitör olarak pazarlanan ürünler, aslında LED aydınlatmalı LCD monitörlerdir. LED monitörlerin güç tüketimi, standart LCD monitörlere kıyasla daha düşüktür. Resim 5.22’de bir LCD monitör örneği verilmiştir. Bazı büyük ölçekli CCTV sistemlerinde ise çok sayıda LCD monitör biraraya getirilerek matris ekranlar da kurulabilmektedir. CCTV sistemlerinde kullanılan video yönetim yazılımları temel olarak kamera seçimi, eşzamanlı/ eşzamansız video izleme, video kayıt/izleme ayarlarını yönetme, kullanıcı erişim yetkileri tanımlama vb. pek çok işleve sahip özel yazılımlardır. Bir CCTV operatörü, video yönetim yazılımı sayesinde hangi kameranın veya kameraların görüntülerinin monitörlere yansıtılacağını belirler, alınan görüntüleri gerçek-zamanlı olarak veya geriye dönük olarak izler, video kayıt formatı, sıkıştırma oranı vb. parametreleri seçer, sistemde PTZ kameralar varsa bu kameraların bakış yönlerini ve zum ayarlarını istediği şekilde değiştirir, yazılımı kullanacak kişilerin erişim yetkilerini belirler.

Yasal Düzenlemeler

Güvenlik sistemlerinin başlıca bileşenlerinden olan CCTV sistemleri, her geçen gün gerek özel gerek kamusal alanlarda yaygınlaşmaktadır. CCTV sistemleri her ne kadar güvenlik, izleme ve denetleme gibi hususlarda önemli katkılar sağlasalar da zaman zaman özel hayatın gizliliğine zarar vermekle itham edilmektedirler. Bu sebeple, CCTV sistemlerinin nerede, nasıl ve ne şekilde kullanılacağının yetkili makamlarca belirlenmesi büyük önem arz etmektedir.

Dünyada birçok ülkede CCTV sistemlerinin kullanımına yönelik yasal düzenlemeler söz konusudur. Ülkemizde de bu konudaki farkındalık giderek artmakta ve güvenlik kameralarının kullanımına yönelik hususlara mevzuat içinde yer verilmektedir. Örneğin, 26.02.2016 tarihli ve 29636 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Alışveriş Merkezleri Hakkında Yönetmelik” ile alışveriş merkezlerinde CCTV sistemlerinin kullanımına yönelik kurallar tanımlanmıştır. Söz konusu yönetmeliğin “Güvenlik hizmeti” başlıklı 19. maddesinin 2. fıkrasında “Alışveriş merkezinde bebek bakım odası ve tuvalet gibi niteliği itibarıyla kayıt altına alınması uygun olmayan alanlar dışındaki ortak kullanım alanları kamera ile kayıt altına alınır ve bu kayıtlar en az otuz gün süreyle saklanır. Bu kayıtların saklanmasından alışveriş merkezi yönetimi sorumludur.” ifadesi bulunmaktadır. Başka bir örnek olarak, 29.03.2015 tarihli ve 29310 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Çocuk Destek Merkezleri Yönetmeliği”nin 52. maddesinin 6. fıkrasında “Çocukların güvenliğinin sağlanması amacıyla, yaşam ünitelerinin iç mekânı hariç, merkezin diğer iç ve dış mekânları güvenlik kamerası ile izlenir. Güvenlik kamerasının en az altı ay süreyle kayıt yapabilecek hafızası olmalıdır. Güvenlik kamera kayıtları altı aylık sürelerle elektronik ortamda arşivlenir.” ifadesi yer almaktadır. Benzer şekilde, 11.04.2017 tarihli ve 30035 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan İnternet Toplu Kullanım Sağlayıcıları Hakkında Yönetmeliğin 9. maddesinin 1. fıkrasının ğ bendinde “Güvenlik amacıyla işyerlerinin giriş ve çıkışlarını görecek şekilde yüksek çözünürlüklü (en az 3 Mega piksel) ve “IR” (gece görüşlü) kamera kayıt sistemi kurulur. Bu sistem aracılığıyla elde edilen kayıtlar doksan gün süreyle saklanır ve bu kayıtlar yetkili makamlar haricindeki kişi ve kuruluşlara verilemez.” ifadesi bulunmaktadır. Yukarıda verilen örneklerde de görüldüğü üzere, CCTV sistemlerinin kullanımına yönelik hususlar, uygun yasal düzenlemelerle belirlenerek bu alandaki mevzuat geliştirilmektedir.