HABER TOPLAMA TEKNİKLERİ - Ünite 8: Haber Toplama Sürecinde Etik Sorunlar Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Haber Toplama Sürecinde Etik Sorunlar

Giriş

Basın, haberleri ve düşünceleri toplayan, yazan, değerlendiren ve bütün bunları farklı iletişim araçlarıyla örgütlü yapısı (hukuki alt yapısı olan, mesleki geleneği olan, ticari/kamusal işletme yapısı) gereği kurumsal bir anlayışla yerine getiren habercilik işini kapsamaktadır. Basın, haber verme işlevi ile olaylar ve durumlar hakkında bilgi vererek yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası konulardan haberdar olmamızı sağlamaktadır.

Liberal felsefi söylemde, basın özgürlüğü anlayışı devlet ve sivil toplum ayrımı çerçevesinde ele alınmaktadır. Basın özgürlüğü kişisel bir haktır, hiçbir şekilde kısıtlanamaz, engellenemez ve yasaklanamaz.

Haberciliğin amacı önemli güncel durumlar, olaylar, konular hakkında gerçeği anlatmaktır. Basın kuruluşlarının pazar odaklı kurumlan haline gelmesi toplum karşısında güvenilirlik düzeyini etkilemektedir.

Liberal kapitalist toplumlarda medyanın meşruiyet zemini, ticari kaygılarını kamu hizmetinin gerisinde tutan, devletin bozuk mekanizmaları karşısında vatandaştan yana olan, demokratik karar alma sürecinde pazar ortamından etkilenmeyen, tarafsız ve nesnel bilgi sağlayan bir kurum olma işlevine dayanmaktadır. Medyanın sağladığı iletişim olanaklarını kendi lehine kullanmak isteyen iktidarlar, ekonomik güçler, toplumsal gruplar medyayı kontrol altına alabilmek ve denetlemek amacıyla basını kontrol etmeye çalışmaktadırlar.

Basını kısıtlayarak halkın bilme, ifade ve haber alma hakkını sınırlama öncelikle basın yasalarıyla başka bir anlatımla sansür ile gerçekleşmektedir. İktidarın uydusu olması yolunda basına uygulanacak baskı ve yaptırımlar ifade özgürlüğünü de engellemektedir.

Basında özdenetim mekanizması, demokratik çoğulcu parlamenter rejimlerde bir yandan hukuki yasaların yetersiz olduğu durumlarda devreye girerek toplumun iç barışını sağlarken, öte yandan da mesleki etkinliklerdeki kötüye kullanımların en aza indirilmesini hedefleyerek, aynı zamanda gazetecilerin olası bir dış güç tarafından baskı altına alınmasını da önlemektedir.

Habercilik ve Habercilik Etiği

Haber yeni, güncel ve aynı zamanda dayanıksız bir bilgidir. Haber özünde okurun devam eden hayatında ona yaşadığı toplumu, siyaset ortamını, ekonomik koşulları anlatan, belli bir düzeyde de olsa hayatını yönlendirmede faydalı olan bilgidir.

Habercilik ve habercilik etiği ile ilgili olarak öncelikle habercinin temel uğraşı olan haberin ne olduğunu anlamak gerekmektedir. Yapılan ilk haber tanımlarında haberin yeniliği, ilginçliği, önemliliği vurgulanırken, son iki yüzyıl içinde haberin hem siyasal hem de toplumsal düzeyde maddi değer haline gelmesi haber tanımlarını da değiştirmeye başlamıştır. Son dönemlerdeki haber tanımlarında ise haberin söylemi, söylemi oluşturan etkenler, kurgusal olup olmadığı ifade edilmektedir.

Mesleki açıdan etik değerlerin belirlenmesi kadar meslek çalışanlarının da bu kurallara uyup uymamalarını hazırlayan koşulların da ortaya konulması gerekmektedir. Mesleki faaliyetlerini sürdüren bir gazetecinin, basın ahlakı bakımından düşünüldüğünde hür iradesinin gösterdiği yolda hareket etmesi onun tutum ve davranışını ahlaki açıdan değerli ya da değersiz kılmaktadır.

Haber İçeriklerine Etki Eden Unsurlar

Güven tazelemek ve mesleğin hak ettiği itibarı sağlamak isteyen gazetecilerin dürüst çabaları bir yana kamunun özgür haber alma hakkını kısıtlanmaması ve dolayısıyla çoğulcu demokrasi ortamının yaratılması için maddi değer halin gelen haberlerin toplumun her kesimi için adil olarak toplanması ve sunulması gerekmektedir. Bu nedenle “adil haberler” için haber içeriklerine etki eden unsurları incelemek gerekmektedir.

Haber içeriklerinde haberi üreten kurumun yapısı en önemli etkenlerden birisidir. Bununla birlikte hedef kitlenin kimliği, toplumun yaşam biçimi, gelenekleri, olayın niteliği, haberin kaynağının kimliği, haberin yayılmasını isteyenin ya da istemeyenin çıkarı, hükümetin tutumu, ne tür bilginin verildiği ve neyin gizli tutulduğu, ekonomik durumun halk üzerindeki baskısı haberi etkileyen güçlerdir. Ürünü biçimleyen haber merkezinin içindeki güçler, izlenen gazeteciliğin türü, mesleğe yönelik tutum, kitle iletişim aracının ve teknolojisinin türü, medya kuruluşunun gazetecilere olan tutumu, zaman, yer ve ekonomik kısıtlılıklar haberi etkileyen unsurlardır. Haber bazen önyargılı olabilmekte bazen eksik bilgiler içerebilmektedir. Haberi yazan kişiler kendi geçmişlerini, inançlarını, ideolojilerini habere yansıtabilirler. Haber ile ilgili bütün bu durumlar haberi şüpheli bir bilgi haline getirmektedir.

İletişim araştırmalarında medyanın içeriğini etkileyen beş ana kategori olduğu öne sürülmüştür. Bunlar medya çalışanlarından kaynaklanan etkiler, medyanın tekdüzeliğinden kaynaklanan etkiler, örgütsel etkiler, medya örgütleri dışından gelen etkiler ve ideolojinin yarattığı etkiler şeklinde sınıflanmaktadır.

Medya Çalışanlarından Kaynaklanan Etkiler ve Etik Konular

Habercilik etiği konusunda daha gerçekçi olabilmek için haber üretim sürecinin tüm aşamalarıyla ilgili yeterli düzeyde bilgi sahibi olmak gerekmektedir. Medya kuruluşlarının sahipleri politik ve sosyal alanlarda güç sahibi olabilmek, ticari açıdan karlılığın devam ettirebilmek için sahip oldukları yayın kuruluşlarında sınırları belirleyen en önemli unsurlardır.

Haber izlemek, seçmek, araştırmak, düzeltmek (ayıklamak) yazmak (biçimlendirmek, kurgulamak) ve de yayımlamak haber üretiminde bir eylem dizisidir ve haberci her eyleme kişiliğini koymaktadır.

Gazetecinin mesleğinin uygularken aldığı kararlar çoğunlukla bir sentez niteliği taşımakta ve belli karar ve seçimlerde etkili etkenler zaman, zemin ve günün şartlarında göreceli olarak değerlendirilerek haberin biçimlendirilmesine neden olmaktadır ve dolayısıyla ideal gerçekten zaman zaman uzaklaşılmaktadır. Gazetecilerin ardyörelerinin ve demografik özelliklerinin, çalışma koşulları ve profesyonel değerleri haberlerin seçimini ve içeriklerini, açık ya da üzeri örtülü biçimde etkilemektedir.

İdeolojik durum; gazetecilerin haberi belirlemelerinde kişisel görüşlerinin ve ideolojik konumlarının etkileri olduğu konusunda kanıtlar bulunmaktadır.

Kuşak aidiyeti; bir olayın ya da konunun haber değeri taşıyıp taşımadığı gazetecilerin ait olduğu kuşağa gören değişebilmektedir.

Cinsiyet; haber merkezindeki cinsiyet farklılığına bağlı olarak haber içeriğinin de değişebildiği belirtilmektedir.

Medyanın Rutinlerinden Kaynaklanan Etkiler ve Etik Konular

Haber değerleri olayların nitelikleridir ya da başka bir anlatımla gazetecilik mesleğine özgü olayın kitle iletişim araçlarında yer almasında etkili, nispi olarak var olmasına salık verilen özelliklerdir. Farklı haber değerlerinin bir olay/konuda bulunması o olayı/durumu yayınlanabilir nitelikte kılmaktadır.

Haber değeri: Haberde merak uyandıran unsurlara paralel özelliklerdir. Haberde zaman öğesine vurgu yapan ‘zamanlılık’ değeri olayın yeni olmasını, ani gelişen bir durum olmasını ya da dönemselliği içerir. Haberin kaç kişiyi ilgilendirdiği ise ‘önemlilik’ değeri ile ilişkilendirilir. Bunun yanısıra haber de ilginçlik, nadirlik ve ünlülük gibi kavramlarda haber değeri olarak kabul edilir.

Habercilik kuralları: Habercilik uygulamaları bakımından tartışılan temel sorunlardan bir tanesi de tarafsızlık konusudur.

Bazen haberlerin tarafsız olup olmadığı tartışılsa da haberlerin nesnellik adına bazı nitelikleri taşıması beklenir. Bu özelliklerden nitelik kuralı habercinin haberinde kaynak göstermesini ve haber öğelerine

(5N-1K) tam ve açık bir şekilde yer vermesidir. Haber yazarken 5N-1K (Ne, nerede, ne zaman, nasıl, neden ve kim) soruları yanıtlanmadığı takdirde haberde bilgi eksikliği oluşur. Gazeteci, röportaj, haber, yorum veya görüntü, yayın şekli ne olursa olsun, hazırlığını yayın organındaki sorumlular dışında, kaynağı da dâhil kimseye denetlettirmekle yükümlü değildir. Gazeteci, açıklanmaması kaydıyla (off the record) verilen bilgiyi ve sarf edilen sözleri yayınlamamalıdır. Haber değeri ve haber kaynakları gibi stratejik kavramlar, siyasal alanda devam eden iktidar ilişkilerinin medyanın içeriklerini etkilemesine neden olur çünkü toplumsal ve siyasal alan, bürokratik bir biçimde şekillenmiştir; medya bu bürokratik yapılanmaya, haber kaynağı olması nedeniyle bağımlıdır.

Binlerce olay arasından hangisinin seçilip nasıl haber yapılacağını mevcut iktidar ilişkilerinin yapısı belirler. Medyanın yaptığı toplumsal alandaki eşitsiz ilişkileri, yine bu eşitsizliğin içindeki seçkin (güçlü) durumda olanların durum tanımları ile yeniden üretmektir.

Haberde nesnelliğin sağlanması için uyulması beklenen kurallardan bir diğeri de denge kuralıdır.

Haberciler ihtilaflı konularda bütün tarafların görüşlerine yer vermelidir. Özellikle iddia ve suçlamaların bulunduğu haberlerde karşı tarafın görüşüne/savunmasına yer verilmelidir.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin habercilerin uymaması durumunda hem yasal hem de meslek faaliyetleri bakımından etik sorunlara yol açacak bazı meslek kuralları “Gazetecinin Doğru Davranış Kuralları” başlığı altında toplamıştır. Bu kurallar hem habercileri hem de yayıncı kuruluşları etiğe aykırı durumların oluşmaması bakımından bağlar niteliktedir.

Habercilerin uyması gereken bazı meslek kuralları arasında haber ve yorumun kesin çizgilerle birbirinden ayrılması bulunmaktadır. Haberci, haber ile yorum ve görüş ayrımını açık yapmalıdır.

Haberde yer alacak görüş ve yorumlar kaynak belirtilerek verilmelidir. Gazeteciler okurun ve izleyicinin neyin haber, neyin yorum olduğunu kolayca seçebilmesini sağlayacak açık ve net bir dil kullanmalıdırlar.

Haberde yer alan fotoğraf ve görüntünün güncel olup olmadığı (arşiv görüntüsü) belirtmelidir.

Habercilerin dikkat etmesi gereken konuların başında mahkemelerden çıkartılan haberler gelmektedir.

Haberci, hazırlık soruşturması sırasında soruşturmayı zaafa uğratıcı, yönlendirici biçimde haber vermemelidir. Yargılama sürecinde de haberler her türlü ön yargıdan uzak ve kesinlikle doğruluğundan emin olarak yazılmalıdır. Gazeteci yargı sürecinde taraf olmamalı, yargı kararı kesinleşmedikçe, bir sanık suçlu ilan edilmemelidir.

Çocuklarla ilgili suçlarda ve cinsel saldırılarda sanık, tanık ya da mağdur (maktul) olsun, 18 yaşından küçüklerin açık isimleri ve fotoğrafları yayınlanmamalıdır. Habere konu olan çocuğun kişiliğini ve davranışlarını etkileyebilecek durumlarda, gazeteci, bir aile büyüğünün veya çocuktan sorumlu bir başkasının izni olmaksızın çocukla röportaj yapmamalı veya görüntüsünü almaya çalışmamalıdır. Cinsel saldırı mağdurlarının fotoğrafları, görüntüleri veya kimlikleri, açık kamu yararı olmadıkça yayınlanmamalıdır.

Sağlık ile ilgili konularda sansasyondan kaçınmalı, insanları umutsuzluk veya sahte umut verecek haber yazılmamalıdır. Tıp alandaki devam eden araştırmalar kesinleşmiş sonuçlar gibi yazılmamalıdır.

İlaç reklamı yapmak kanunen yasak olduğundan tavsiye niteliğinde bile olsa ilaç vb. gibi tıbbi malzemelerin kullanımına ilişkin öneride bulunulmamalıdır.

Toplumsal bir sorun olarak intihar vakalarının medyada yayınlanmasına hukuken sınırlamalar getirilmemiştir. Ancak intihar olayları hakkında haber çerçevesini aşan ve okuyucu/izleyiciyi etki altında bırakacak nitelikte ve genişlikte yayın yapılmamalıdır.

Gazeteciler ötekileştirmeye veya ırkçılığa neden olacak şekilde haber yapmamalıdır. Ayrıca bu durum insan hakları sözleşmesine de aykırıdır. Açık kamu yararı olmadıkça ve olayla doğrudan ilgisi, bağlantısı bulunmadıkça, bir insanın davranışı veya işlediği suç, onun ırkına, milliyetine, dinine, cinsiyetine, cinsel eğilimine, hastalığına veya fiziksel, zihinsel özürlü olup olmamasına dayandırılmamalıdır.

Gazeteciler yayın öncesi kararlarla ve yayınlarla ilgili önyargı, kuşku yaratacak her cinsten kişisel hediye ve maddi menfaati reddetmelidir. Ayrıca gazeteci belge veya görüntü sağlamak amacıyla, bir suçla ilgili sanık, tanık veya onların yakınlarına para teklif etmemeli ve vermemelidir. Özellikle haber amaçlı çıkılan gezilerde ulaşım ve konaklama ücretlerinin medya kuruluşları tarafından ödenmesi gerekir.

Gazeteciler ile basın-yayın organları, tekzip ve cevap hakkı gibi zorunlulukların dışında da, yanlışları düzeltmeli ve özeleştiri yapmalıdırlar.

Zaman baskısı: Haberciler haber üretim sürecinde zaman ve kalite baskısını doğrudan yaşarlar. Genç gazetecilerin zaman baskısını daha fazla öne çıkardıklarını ve bu nedenle zamanın yetersizliğinden dolayı da istedikleri kaliteyi yakalamada güçlük çektikleri, doğal olarak daha hızlı yazma ve bilgi kaynaklarına daha kolay ulaşıp daha hızlı veri toplamayı geliştirmiş olan deneyimli gazetecilerin zaman baskısıyla başa çıkmayı daha kolay bir biçimde çözebildiklerini, zamanın kalite aleyhine çalışan bir paradoks haline geldiğini ve zamana karşı bir savaş yürüten radyo ve televizyon için çalışan gazetecilerin haberlerinde daha fazla niteliksel hataya rastlandığı belirtilmektedirler. Özellikle zaman-kalite ilişkisini büyük ölçüde medya kurumunun yapısı ve habercilerin mutfak dedikleri, gazetede haberlere son halinin verildiği haber merkezinin niteliğiyle doğrudan ilişkili olduğunu söylemektedirler.

Haberlerde Örgütsel Etkiler ve Etik Durumlar

Haber içeriklerinin belirlenmesinde etkili olan faktörlerden en önemlileri arasında habercilerin kendi çalıştıkları medya kuruluşları gelmektedir. Özellikle gazetecilerin yanlı haber yapmaları konusunda baskı altında tutulduklarını ve bunun için zorlandıkları bilinmektedir. Bu durum aynı zamanda kamunun haber alma özgürlüğünü etkileyecek bir şekilde habercilerin çalıştıkları basın kuruluşuna güven eksikliği doğurmaktadır.

Gazeteciler medya ortamı içinde meydana gelen değişim ve dalgalanmalarda medya sahiplerinin doğrudan hedefi haline gelmişlerdir. Her türlü ekonomik krizde işten çıkarılma tehlikesi yaşayan haberciler bu durumdan kendi paylarına düşeni almamak için patronlarının her türlü isteklerini üzerlerinde bir baskı unsuru olarak hissetmektedirler.

Haber medyası ister ulusal düzeyde ister bölgesel ya da yerel düzeyde yayılmış olsun tümü birer ticari girişim olmakla beraber bu ticari statüden elde ettikleri kar oranında kalıcı ve sürekli olabilmektedirler.

Gazeteciler haberler ile ilgili kararların ticari kazançlardan bağımsız olması gerektiği konusunda ısrarcı davranmaktadırlar. Bununla birlikte laikliğin temelinin din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması gerekliliği gibi editöryal kararların bağımsızlığı da gazetecilik normları ile ticari girişimciliğin birbirinden tam anlamıyla ayrılmasıyla mümkün olabilecektir.

Piyasa ekonomilerinin yoğunlaştırdığı keskin rekabet ortamında gazeteciliğin tanım, işlev ve kurallara uygun bir şekilde yapılabilmesi için ön şart olan editöryal bağımsızlık, işveren, reklam veren ve ülkenin ekonomik durumu nedeniyle tehlikeye girmektedir. Bu şartlar altında gazetecileri yönlendiren temel dürtünün bağımsız mesleki kaygılar yerine medya kuruluşunun mali baskısı olduğu ortaya çıkmaktadır.

Piyasa değerlerinin her alanda güç kazandığı bir ortamda yayın bağımsızlığını korumanın güçleştiği kesinleşmektedir. Bu şartlar altında editörler üç tercih arasında seçim yapmak durumundadır. İlk tercih olarak gazeteciler mesleklerinin gereğini yerine getirmekle bir dizi mesleki kurala saygı göstermek durumundadır. İkinci tercih olarak editörlerin kesinlikle temiz kalmaları gerekmektedir. Bunu sağlamanın en kolay yolu da yazı işleri ile mali ve ticari işleri birbirinden ayırmak gerekmektedir.

Üçüncü tercihte ise gazetecilerin çalıştıkları şirketlerin nasıl para kazandıkları ile daha fazla ilgilenmeleri gerçeğinin farkına varmaları ve bu alana dâhil olmaları gerekmektedir. Her biri haberci olan editörler ister gazete, ister televizyon ister web ortamı olsun hazırladıkları haberleri satmak zorundadırlar. Bu satışın karşılığı ürünleri (gazeteleri, programları vb.) üreticiden tüketiciye sevk işleminin çeşitli aşamaları ve etkinliklerinde editörler haberini, gazetesini ve ilan sayfalarını satmak zorundadır.

Medyada Yoğunlaşma/Tekelleşme

Medyanın toplum üzerindeki etkisinden dolayı öncelikle medyanın ticari niteliğini kendi lehine kullanmak isteyen büyük sermaye sahipleri medyaya hâkim olmaya çalışmaktadırlar. Sermaye sahipleri dışında toplumda güç kazanmak isteyen her türlü grup, siyasal partiler ve iktidar medya üzerinde egemenlik kurmak üzere medyada yoğunlaşma çabaları içine girmektedirler. Bu hâkimiyet medyada tekelleşme/yoğunlaşma olarak görülmektedir. Bir şirketin aynı alanda birden fazla yayın organına sahip olması medyada yatay yoğunlaşma olarak adlandırılmaktadır. Şirket medya alanında üretimden tüketime ticari olarak her safhada yer alıyorsa medyada dikey yoğunlaşma söz konusu demektir. Bir şirketin farklı medya alanlarında ve aynı zamanda başka ticaret kollarında rekabeti önleyecek şekilde varlık göstermesi çapraz yoğunlaşma olarak adlandırılmaktadır.

Örgütsel Etkilerin Yansıması Olarak Tabloidleşme/Magazinleşme

Tabloidleşme reklâm verenlerin geniş izleyici kitlelerine ulaşmak için yaptıkları baskının etkisiyle medyanın ticarileşmesinin bir sonucu olarak doğmuştur. Tabloid terimi medya sektöründe aslında bir farmasötik (eczacılık) ticari marka olarak geliştirilen kapsül ve tabletlerden esinlenerek kullanılan (bu tip ilaçların boyutları ve çok çabuk “yutulup” etkisini hemen göstermesinden dolayı) bu terim medya sektöründe kabul görmüştür. Aslında tabloidleşme (magazinleşme) bu günkü anlamıyla, halkın demokratik yaşamda bilgi eksiğini gideren ciddi haberlerin önemini kaybedip yerine eğlence içerikli, skandal haberlerin sayısının basında artmasıdır.

Türkiye’de ise seksenli yıllardan itibaren haberlerde tabloidleşme ve magazinleşme olgusu giderek artmıştır. Bu durumun temel nedenlerinden birisi Türkiye’nin siyasal ve ekonomik alanda neo-liberal politikaları uygulamaya koyması gelmektedir. Bu uygulamalar sonrasında ekonomik ve sosyal uygulamalar piyasa merkezli hale gelmiştir.

Kişilik Hakkı Kapsamında Mahremiyet ve Etik Sorunlar

Kişilik hakkı kapsamında mahremiyet ve etik sorunlar: Kişilik hakkı, kişisel varlıklar üzerinde söz konusu olan şahsa bağlı bir mutlak haktır. Bu hak kapsamında yaşam, sağlık, özgürlükler, şeref ve haysiyet, özel yaşam, isim, resim, his yaşamı gibi kişisel varlıklar üzerindeki haklar kişilik haklarını ifade etmektedir.

Mahremiyet (Özel yaşamın gizliliği) kavramı mülkiyetle doğrudan ilişkilidir. Mahremiyetin savunusu bir anlamda mülkiyetin de savunusudur. Mahremiyet ile ilgili sınırların medya tarafından nasıl çizildiğini ela almak gerektiğinde medyanın yaklaşımı bakımından kişileri üç gruba ayırabiliriz. Birinci grup, aleni olarak medyanın içinde yer almak isteyen ve medyadan beslenen insanlardır. İkinci grup ise kendileri istemeden halkın gözü önünde olan ve medyanın konusu haline gelen insanlardır. Üçüncü grup ise toplumda güç sahibi olan siyasetçiler, bürokratlar vb. insanlardır.

Medya Örgütleri Dışından Gelen Etkiler

Medyanın yayın içeriğini etkilemede dışarıdan gelen etkili unsurlardan birisi devlet/hükümettir. Devlet düzenlemeleri basın özgürlüklerine genelde kendi işlettiği medya kuruluşlarına ayrıcalık tanımakla, özel teşebbüse kayıt, vergi, basım ve yayım, abone ve dağıtım gibi alanların yönetiminde, yayıncılık izinleri konusunda haksız bir kontrol sistemi oluşturmakla, muhalif programlara ve hoşa gitmeyen araştırmacı gazetecilik örneklerine adil olmayan yollarla (üst kurul vb.) cezalandırma, ceza ve usul yasalarının şahsın korunmasında ayrımcı yaklaşımda bulunarak zarar verebilir.

İster düzenleyici olarak ister yayıncı sıfatıyla devletin bu anlamda sorumluluk ve faaliyet çerçevesi bulunmaktadır. Devletin sorumluluk ve faaliyetleri şu şekilde sıralanmaktadır:

  1. İletişim alanını belirleyen genel normatif düzenlemeyi yapmak
  2. İletişim alanında kamusal hizmetlerin gerektirdiği kaynakları bulmak ve kullanımları düzenlemek,
  3. Ülke içinde kitle iletişim kuruluşlarına sahip olma ve bunlar yoluyla faaliyette bulunmanın genel koşullarını saptamak,
  4. Kitle iletişim araçlarının etkinlikte bulunması için gerekli teknik altyapılar ve ayrıcalıklar ile ilgili düzenlememeleri gerçekleştirmek,
  5. Toplumda yer alan kurumsal iletişim kanallarının denetimini sağlamaktır.

Devletin iletişim alanında artan etkinlik ve müdahale nedenlerini ise siyasal, mali-ekonomik ve teknik nedenler olarak üç ana başlıkta toplanmaktadır. Devlet yöneticilerinin ve siyasilerin kitle iletişim araçlarını hükümet faaliyetlerini ve devlet uygulamalarını duyurma amaçlı kamuoyu oluşumu için kullanırlar.

Kitle iletişim kurumlarının kurulması ve işletilmesi büyük parasal kaynakları gerektirdiği için geçmişten günümüze özel girişimlerin bu maliyetleri karşılamakta zorlanmaları nedeniyle bu alanı birçok ülkede devlet doldurmaya çalışmıştır. Türkiye’de TRT, İngiltere’de BBC bunlara en iyi örneklerdir.

Haber içeriklerine ideolojinin etkisi: İdeoloji, farklı insan gruplarının kendi pratiklerini tecrübe ettikleri, bu pratiklere belli türde bir anlam verdikleri, açıklamalar getirdikleri ve belli bir imgesel tutunum kazandırmak için düşünceleri kullandıkları gerçekleştiği şifreleyen düşünsel yapıyı anlatır.

Medya dâhil, tüm günlük yaşamda ideolojinin anlam üretmek için işlendiği temel ortam kullanılan dildir. Medyada haber inşasıyla biçimlendirilen içerik habercilerin mesleki rutinleri ve aynı zamanda ideolojilerinin yansımasıdır.

İdeoloji, kitle toplumunun ortaya çıkmasıyla beliren inançlardır. Kitle toplumunun ortaya çıkışı ile kitlelere egemen olma ve onları yönlendirme çabası bütün iktidarların ana amacı olmuştur. Kitleleri etkileyip yönlendirmede işlevsel araçlardan birisi basındır. Basın sayesinde iktidara giden yol için belirli düşünce veya düşünce yapıları kamuoyuna yayılmaya çalışılır.