HABERCİLİĞİN TEMEL KAVRAMLARI - Ünite 1: Medya Tarihi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: Medya Tarihi

Giriş

İletişim süreci, mesaj üreten kişiden başlayıp, mesajı tüketen kişiye doğru bir akış sergileyen ve hepimizin günün hemen her zamanında aktif olarak uyguladığımız bir olgudur. Bu süreç içinde iletişim araçları, yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olarak bizim sürekli yanımızda, karşımızda, yürüdüğümüz yollarda baktığımız billboard ya da yerde duran bir gazete sayfasında, bindiğimiz otobüslerdeki info panolarında, satın aldığımız sakız içindeki şiirde, velhasıl her yerdedir.

Haberleşmenin Kökenleri

Bugün kullanılan yazıların ortaya çıkmasına kadar, piktogramdan başlayarak harflerin oluşturduğu simgesel biçimlere kadar çeşitli yazılar kullanılmış, özellikle matbaanın bulunuşundan sonra yazıların daha kolay okunup yazılabilen biçimler alması sağlanmıştır.

Yazı kavramı, “sözü, şekillenmiş ve ortak anlam üretecek şekilde çizgilerle gösterme sistemi” anlamında düşünüldüğünde, bunun en eski örneklerinin ilkel insanla birlikte başladığı görülmektedir. En ilkel toplumlar bile sesin dışında, başka anlaşma yöntemlerine gerek duymuşlardır. Yazı öncesi toplumlarda insanın konuşma dilinden başka iletişim tekniklerinden de yararlanmışlardır. İşaret ve resimler, haberleşme simgesi olarak kullanılan belli nesneler, nesnelerin anlam üretecek şekilde konumlandırılması, düğüm atarak hesap yapma, anlaşma için başvurulan seçeneklerden bazılarıdır.

Yazının gelişmesine ve her toplumun kendi içinde ortak bir anlam üretmesine bağlı olarak haberleşme de yeniden biçimlenmeye başlamıştır. M.Ö. 1750’lerde Mısır papirüslerindeki haber ileten bazı papirüs ruloları, iletişim ihtiyacının oluşmaya başladığını göstermektedir. Bunlar, o dönemin temel haber aracı olarak görülmektedir.

Ortaçağ’da düzenli haber yayan ve gazete niteliğinde olan ve dünyanın en eski ilk gazetesi olarak kabul edilen, günümüze kadar yayımını sürdüren gazete 911’de Çin’de yayımlanmaya başlayan Tio Pao’dur. Tio Pao, o dönemde Çin’de egemen olan Thiang ailesinin görevlendirdiği kişilerce bir çeşit “saray bildirisi” mahiyetinde bir gazete idi ve gazete, Çin’de yönetime gelen aileler tarafından değişik isimler verilerek yayımını sürdürmüştür.

Dünyada ilk baskı aracının, Gutenberg tarafından Almanya’nın Mainz kentinde 1445 yılında gerçekleştirildiği kabul edilir. Gutenberg, 1445’de “Kırkiki Satırlı İncil” adı verilen Kutsal Kitap’ın basımını tamamladı. Oynar harflerle basımın 1450’lerden sonra Avrupa’da hızla yaygınlaşmaya başlaması ve basım imkanının gelişimiyle birlikte kağıt üretiminin de yaygınlaşması, kitap ve haber mektupları üretiminin artmasını sağlamıştır.

Gazete kelimesi dilimize İtalyanca’dan geçmiştir. “Gazetta”, Venedik’te eski bir para birimi idi. Ortaçağ’da Venedik’te, ticaret haberlerinin olduğu ve “Fogli Avvisi” (haber veren yapraklar) denilen küçük broşürler “1 Gazetta” karşılığında satılmaktaydı.

Basının Doğuşu

“Basın”, haber verme araçlarını anlatmakla birlikte, daha çok gazetecilikle ilişkilendirilen bir kavramdır. Basının ortaya çıkışı, matbaanın Avrupa’da yaygınlaşmasına ve ticaretin gelişmesine bağlı olarak haber mektuplarının yayımlanması ve bunların düzenli şekilde ve belirli bir içerikte yayımlanmaya başlamasıyla gazetelerin doğduğu görülmektedir.

Süreli yayımlanan ilk gazete 1605’de Hollanda’da yayımlanmaya başlanan Wettlycke Tydinghen adlı Flamence ve Fransızca çıkan gazetedir. 1909’da Strasbourg’da Almanca olarak haftalık yayımlanan Avisa ve Relation Oder Zeitung gazeteleri, düzenli ve süreli yayımlanan iki gazete olmuştur. Bu gazetelerin önemli bir özelliği, haberleri olduğu gibi vermesi, herhangi bir açıklama ve analiz yapmamasıdır.

Fransa’da ise 1630’larda bölgeler arasındaki din savaşları ve bu savaşlarla ilgili haber alma ihtiyacı, gazetelerin doğuşunu ve yayılmasını sağlamıştır. Fransa’da haftalık düzenli periyotlarla yayımlanmaya başlayan ilk gazete La Gazette (1631)’dir.

Almanya’da 17. yüzyıl başlarında birçok basımevi bulunmaktaydı. Almanya’da 30 yıl savaşları (1618-1648) süresince savaşan taraflar, olayları kendi çıkarlarına göre kullanmak, halka kendi amaç ve isteklerine uygun askeri haberler ulaştırabilmek amacıyla haber mektubu ve gazetelerden yararlanmışlardır.

İngiltere’de basımevlerinin kurulması ile birlikte kahvehane dedikodularının derlenerek yayımlandığı haber bültenleri 16. yüzyılda başlamıştır. Ancak, İngiltere’de 17. yüzyıldaki iç ayaklanmalar ve kargaşalıklar nedeniyle basına sansür uygulanmıştır. İngiltere’de 1625’de Thomas Archer, Mercurius Britannicus adıyla Parlamento taraftarı olan haftalık bir gazete kurmuştur.

Osmanlı Devleti’nde Türkçe olarak çıkan ilk gazete 1 Kasım 1831’de Takvim-i Vekayi’dir. Bu gazete, Türk Basın Tarihi’nin başlangıç noktası olarak kabul edilmektedir. Takvim-i Vekayi, II. Mahmut’un isteği doğrultusunda yayımlanmaya başlamıştır. Gazetenin başına Vakanüvis Esat Efendi getirilmişti. Bu gazete, Osmanlı Devleti olanaklarıyla çıkan ve resmi özellikte bir gazete idi.

Türk basınında özel sermaye ile kurulan ve devlet desteği olmayan ilk sivil gazete 1860 yılında yayımlanmaya başlayan Tercüman-ı Ahval’dir. Basında, o zamanlar rakipsiz olan Ceride-i Havadis gazetesinin halkı, siyasal ve sosyal olaylarla ilgili olarak yeterince aydınlatamaması sonucunda, Agâh Efendi tarafından Tercüman-ı Ahval gazetesi kurulmuştur.

Medyanın Teknolojik Gelişimi

Haber yayımında birinci araç olan gazetelerin basıldığı matbaa, 15. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar insan gücüyle çalıştırılmıştı. 1850’lerden başlayarak buhar gücüyle çalışan baskı makineleri ile daha hızlı baskı yapan matbaalara geçiş olmuştur. 1840’dan başlayarak elektrikli telgraf sisteminin ve demiryolunun gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla birlikte, M.Ö. 2000 yıllarından başlayarak at ve atlı araba ile gerçekleştirilen ulaşım ve haber iletimine büyük bir kolaylık ve en önemlisi de hız kazandırılmıştır.

Daktilo, 1808’de Pellegrino Turri tarafından görme engelli bir arkadaşına kolay yazı yazabilmesi için icat edilmişti. 1867’de gazeteci ve editör Christopher Sholes ve arkadaşları, harf çubuklarıyla yazı yazma fikrini geliştirerek yazı makinesini kullanmışlardı.

Fotoğraf makinesi optik ve kimyanın bileşimi sonucunda gerçekleştirilmiştir. Arap gökbilimcileri İ.S. IX. Yüzyılda, güneşin görüntüsünün bir perdeye düşen izdüşümü incelemişlerdi. XVI. yüzyılda bazı İtalyan ressamlar düzgün çizim yapmalarına yardım eden mercekler ve “camera obscura” (karanlık kutu) gibi araçlar kullanıyorlardı. Alman Johann Heinrich Schulze 1725’te, cam şişe içindeki gümüş nitrat çözeltisinin güneş ışığı altında kaldığında siyah renge dönüştüğünü fark etmişti.

İletişimde ilk ses kaydını 1877’de Thomas Edison geliştirmiş ve bu aygıta “konuşan makine” adını vermiştir. “Fonograf” ya da daha yaygın olarak “gramofon” diye adlandırılan bu aygıt; ses titreşimlerini, döner bir silindire sarılmış bir kalay levhaya küçük izler halinde kaydediyordu. Bu mekanik-akustik kayıt yöntemi 1920’de elektrikli bant kayıt sistemlerin ortaya çıkmasına kadar sürmüştü.

Telgraf, iletişimi ve gazeteciliği çok hızlı hale getirerek, aradaki coğrafi uzaklığı ortadan kaldıran bir araç olarak önem taşımaktadır. Teller kullanılarak mesaj iletmeye yönelik çalışmalar 1800’lerin başlarında başlamıştı.

1876 yılında Alexander Graham Bell telefonu icat ettiğinde, insan iletişiminde yeni bir çığır açıldı. Bell’in buluşundan önce, bir mesajı en hızlı iletmenin yolu, Mors alfabesiyle telgraf hatlarından ulaştırmaktı. Ancak telgraf kullanımında, insan sesinin teller aracılığıyla aktarılmasına olanak yoktu.

Telgraftan etkin bir şekilde yararlanmaya başlayan gazete kuruluşları ve haber ajansları için sesli haberleşmenin, eş deyişle telefonun icat edilmesi, ayrı bir milat oluşturmuştur.

Televizyon 1925’lerde, İskoç mucit John Logie Baird ’in keşfiyle başladı. 1925’de, teneke ve parça kablolarla yaptığı ilk ilkel televizyonda görüntü aktarımını da başarmıştı. Logie Baird’ın icadı, gelecek vaad eden bir cihaz olarak görüldü. İlk deneme yayını BBC’den yapılmıştı ve BBC’nin televizyon yayıncılığına geçişi, 1929’da sınırlı bir kitleye ulaşan ilk deneme yayınıyla başlamıştı. Günde iki yayın kuşağında hizmet vermeye başlayan BBC televizyonu, ilk kuşakta haber, ikinci kuşakta ise müzik yayını veriyordu. 1928’de ilk görüntüler Atlas Okyanusu’nun öbür yakasına, yani Londra’dan New York’a ulaşmıştır.

İletişimde geliştirilen son iletişim araçlarından biri olarak internet, 2000’li yıllara damgasını vurmuştur. 1965 yılında ABD’de kurulan DARPA ajansı ile özellikle Amerika’nın güvenliğini sağlamak ve savunmayla ilgili çalışan araştırmacıların ortak çalışma yapabilmelerine zemin hazırlamak üzere kurulan ajansta, bilgisayarlar arası iletişimin sağlanması konusunda çalışmalar yürütülmekteydi. Bu çalışmalar sonucu 1969 yılında, ABD’deki dört üniversiteye ait ana bilgisayarlar telefon hatları üzerinden birbirine bağlanarak enformasyon alışverişi sağlanmıştı. Bu bilgisayarlar ve telefon hatları ile oluşturulan iletişim ağına ise “ARPANET” adı verilmişti.

Günümüzün çağdaş haberleşme ortamlarının vazgeçilmezi, habere ve enformasyona en hızlı ulaşma araçlarından biri de cep telefonlarıdır. Özellikle 2000 yılı sonrasında cep telefonu teknolojindeki gelişmelerle birlikte, haberleri cep telefonundan, anında öğrenebilmek mümkün olmuştur.

1991’de Finlandiya’da ilk cep telefonu görüşmesi gerçekleştirilmişti. 1992’de Finlandiya-İngiltere arasında “roaming” anlaşması yapılarak bu iki ülke arasında telefon görüşmesi mümkün olmuştur. Ayrıca 1992’de ilk kısa mesaj (SMS) kullanımı başlamıştır.

Türkiye’de ilk cep telefonu görüşmesi 23 Şubat 1994’de Turkcell operatörü tarafından gerçekleştirilmişti. Mart 1994’de Telsim (2005’de Vodafone tarafından satın alınmıştır) cep telefonu haberleşmesine başlamıştır. 2000’de Aria, Mayıs 2001’de Aycell kurularak ayrı operatörler olarak bir müddet faaliyet göstermişler, ancak Nisan 2004’de birleşerek Avea adını almışlardır.