HADİS - Ünite 10: Hadis Bulma Yöntemleri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 10: Hadis Bulma Yöntemleri

Giriş

İslâm medeniyetinin en belirgin öğelerinden birisi de hemen her alanda kaleme alınan kitaplar ve tarihten günümüze büyük rakamlarla ifade edilen kütüphanelerin varlığıdır. Bu durum hadis alanında da geçerlidir. On dört asır boyunca Hindistan’dan Endülüs’e, Yemen’den Buhârâ’ya pek çok âlim çeşitli şekillerde hadisleri bir araya getirmiş veya hadis kitapları üzerinde yeni çalışmalar yapmışlardır. Bu gayretler günümüzde de belirli ölçüde devam etmektedir. Oldukça çeşitli olan bu çalışmalardan biri de temel hadis kaynaklarında zikredilen hadisleri bulmaya yardımcı olan eserlerdir. Bu tür çalışmalar, tarihte olduğu gibi günümüzde de devam etmekte, hadis bulma işlemi sanal ortamda daha da kolaylaştırılarak okuyucuların istifadesine sunulmaktadır.

Temel hadis kaynaklarındaki hadisleri bulmak için yazılan bu tür eserlerden faydalanabilmek için en azından temel düzeyde Arapça bilmek gerekir. Bununla birlikte sayıları çok az da olsa Türkçe kaynaklar da bulunmaktadır. Bu konuda ikinci önemli nokta ise, söz konusu eserlerden nasıl faydalanılacağının bilinmesidir. Başka bir deyişle, arama yaparken, kitapların ya da programların amacını ve metodunu dikkate almak gerekir.

Hadisi Bulmada Yararlanılan Kitaplar

Temel hadis kaynaklarında bir hadisi bulmak için yazılmış kitapların çoğu Arapçadır. Gerek klâsik dönemde gerekse çağımızda özellikle sık sık kullanılan Kütüb-i Sitte ya da Kütüb-i Tıs‘a gibi temel hadis kaynaklarından daha kolay istifade etmeyi amaçlayan muhaddisler ve araştırmacılar söz konusu eserlerdeki hadisleri gösteren eserler kaleme almışlardır. Tarihteki klâsik usûl daha çok bir hadisin baş tarafını zikretmektir. Tabii ki bu eserlerden faydalanmak isteyen bir okuyucunun özellikle hadisin ilk kelimesini bilmesi gerekir. Öte yandan yakın dönemde, herhangi bir kelimesinden hareketle hadisin kaynağını gösteren Concordance (Konkordans) da telif edilmiştir.

İlk Kelimesinden Hareketle Hadisleri Bulma : Tarihte bu usulle yazılmış birçok eser bulunmakla birlikte burada daha çok kullanım alanı bulmuş iki eserden bahsedilecektir. Bunlardan birisi Osmanlı âlimleri tarafından da hadislerin yerini tespit amacıyla sık sık başvurulan Suyûtî’nin (ö. 911/1505) el-Câmi‘u’s-Sağîr adlı eseridir.

Suyûtî ve el-Câmi‘u’s-sağîr: Celaleddîn es-Suyûtî, başta hadis olmak üzere İslâmî ilimlerin birçoğunda eserler vermiş bir âlimdir. Suyûtî bütün hadis kaynaklarını bir araya toplama gayesiyle telif etmeye başladığı Cem‘ü’lCevâmî adındaki kitabı özetleyerek el-Câmi‘u’s-sağîr ’ini oluşturdu. Bu eserin tam adı ise el-Cami‘u’s-sağîr min hadîsi’l-beşîr’in-nezîr ’dir. Muellif bu kitabında genel olarak kavlî hadisleri, yani Efendimizin sözlerini ilk bir ya da iki kelimesini zikrederek sıralamıştır.

Bununla birlikte kitapta Resûlüllah’ın (s.a.v.) fiili hadisleri de yer almaktadır. Hz. Peygamber’in yasakladıkları için de "Bâbü’l-menâhî" adında bir bölüm açılmıştır. Buradaki bütün hadisler de ilk kelimelerine göre sıralanmıştır.

Suyûtî adı geçen eserine mevzû/uydurma hadisleri almadığını belirtmektedir. Dolayısıyla eserde sadece sahih, hasen ya da zayıf hadisler bulunmaktadır. Bu durumu belirtmek için müellif her bir hadisin sonuna rumuzlar koymuştur. Fakat burada iki hususa dikkat edilmelidir. Birincisi bu rumuzlar bazen kitabı istinsah edenler ya da neşredenler tarafından yanlış yazılmış olabilir. İkincisi ise Suyûtî’nin bu eserinde mevzû rivâyetlerin bulunmadığı iddiası tartışmalıdır. Zira bizzat müellif, uydurma hadisleri bir araya topladığı el- Leâliü’lmasnûâ adlı eserinde zikrettiği bazı rivâyetleri elCâmi‘u’s-sağîr ’ine de kaydetmiştir. Bu durum da elCâmi‘u’s-sağîr ’de uydurma rivâyetlerin bulunmadığı tezini gölgelemektedir. Bu nedenle söz konusu eserdeki hadislerin sıhhat durumu Münâvî’nin Feyzü’l-kadîr adlı şerhiyle birlikte değerlendirilmelidir.

Ayrıca yakın dönemde yaşayan Nasıruddîn el-Elbânî’nin de el- Câmi‘u’s-sağîr ’deki hadislerin sıhhatini gösteren çalışması bulunmaktadır.

Aclûnî ve Keşfü’l-hafâ: İsmâil b. Muhammed elAclûnî’nin (ö. 1162/1749) eserinin tam ismi Keşfü’lhafâ ve müzîlü’l-ilbâs amma’ş-tehara mine’l-ehadîs alâ elsineti’n-nas ’dır. Bu isim kitabın yazılış amacını da ortaya koymaktadır. Zira başlıktan anlaşıldığına göre kitapta, insanların yaygın bir şekilde hadis diye söylediklerinin gerçekte ne olduğu araştırılmıştır. Dolayısıyla bu kitap, hadis olup olmadığında tereddüt edilen bir söz duyulduğunda ilk bakılması gereken eserlerden birisidir.

Bu kitaptan hadis veya bir söz araştırılırken rivâyetin ilk kelimesinin bilinmesi gerekmektedir. Bununla birlikte bazı kereler bir hadis, alfabetik sıralamaya göre bulunması gerektiği yerden birkaç başlık sonra ya da önce de zikredilmiş olabilir. Bu yüzden okuyucular rivâyetin bulunması gereken yerden öncesi ve sonrasını taraması gerekebilir.

Keşfü’l-hafâ konusunda bilinmesi gereken en önemli özellik, bir hadisin bu kitapta zikredilmiş olması onun sahih, zayıf ya da mevzû olduğunu göstermemesidir. Önemli olan, müellifin hadis hakkında verdiği bilgilerdir. Zira Aclûnî, incelediği hadisler hakkında genel olarak önceki âlimlerden faydalanarak bilgiler nakletmiş, bazen de rivâyeti "aslı yoktur" veya "güzel sözdür" şeklindeki ifadelerle değerlendirmiştir. Müellif, birçok yerde rivâyetin hadis olmamasına rağmen manasının sahih olduğunu söylemiş ya da sözün anlamının İslâm’ın ruhuna aykırı olmadığına işaret etmiştir.

Aclûnî, eserinin hatime kısmında meşhur sahabe ve âlimlerin vasiyetleri, kabirleri vs. hakkında bilgiler vermekte ve bunlar arasında uydurma olanlarını zikretmektedir. Ayrıca müellif kitabın sonunda fihrist oluşturarak eserde naklettiği hadisleri konularına göre ayırmış ve baş taraflarını zikretmiştir. Dolayısıyla konusunu bildiğimiz bir rivâyeti fihristten bulup baş tarafını öğrendikten sonra kitapta araştırma şansımız bulunmaktadır.

Herhangi Bir Kelimesinden Hareketle Hadis Bulma: Concordance : Bir hadisin bulunabilmesi için başvurulan en yaygın kaynaklardan birisi de Concordance/Konkordans’tır. El-Mu‘cemü’l-müfehres li elfâzi’l-hadîs adıyla da bilinen bu eser 1916 yılında telif edilmeye başlanmış bütünüyle tamamlanması elli yıldan fazla sürmüştür. İslâm dünyasından Muhammed Fuad Abdülbâki’nin yanı sıra birçok batılı ilim adamı tarafından oluşturulan bu eser Kütüb-i Tis‘a’da yani Buhârî ve Müslim’in Sahîh’leri, Tirmizî’nin Câmi’i, Ebû Dâvûd, Nesâi ve İbn Mâce’nin Sünen’leri, Mâlik’in Muvatta’ı, Dârimî’nin Sünen’i ve Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde geçen hadisleri içermektedir.

Konkordans’tan bir hadisi bulup da asıl eserden kontrol etmek için Konkordans’ta esas alınan hadis kitaplarının bulunması gerekmektedir. Örneğin Sahîh-i Buhârî’nin başka bir baskısındaki numaralandırmalar farklı olarak kaydedilebilecektir. Konkordans’ta geçen hadis kitapları rumuzlarla gösterilmiştir. Burada kullanılan hadis kaynaklarının rumuzları ve esas alınan kitapların baskıları şu şekildedir:

Buhârî (Sahîh). Buhârî’nin Konkordans’a uygun olarak yapılmış çeşitli baskıları vardır. Türkiye’de en çok kullanılan Çağrı Yayınları tarafından yayımlanmış ve Kütüb-i Tis‘a içinde neşredilmiş olan Buhârî’nin Sahîh’idir. Konkordans Buhârî’nin Câmî’inde kitap ismi ve bab numarısını vermektedir.

Müslim (Sahîh). Muhammed Fuâd Abdulbâkî’nin tahkik ettiği ve hadislerini numaralandırdığı Müslim’in Sahîh’i beş cilt hâlinde Kahire’de (1955) yayımlanmıştır. Yukarıda sözü edilen Çağrı Yayınları’nın neşri Müslim’in Sahih’î de Muhammed Fuâd Abdulbâki’nin adı geçen neşrinin ofset baskısı olup Konkordans’a uygundur. Buhârî’nin aksine, Sahîh Müslim’de hadisler tek tek numaralandırıldığı için bu eserde kitap ismi ve doğrudan hadis numarası verilmektedir. Eğer Müslim’in Sahîh’indeki yer alan bir isnadın ardından metin zikredilmemişse o rivâyete numara verilmemiştir. Böyle bir rivâyet Konkordans’ta da bulunmaz. Bu açıklamalara göre Konkordans’ta Îmân, 316) rumuzu, Müslim, Kitâbü’l-Îmân, 316 numaraya işaret etmektedir.

Tirmizî (Câmi‘). Ahmed Muhamemed Şâkir ve İbrahim Ivaz tarafından gerçekleştirilen tahkikli neşir Konkordans’a uygundur. Tirmizi’nin Câmi‘i’nin kullanımı da Buhârî’nin Sahîh’i gibidir. Zikredilen rumuzlar eserin kitap ve bab numarasına işaret eder. Buna göre ( تت , Salât, 12) rumuzu, Tirmizî, Kitabü’s-salât, 12. bâba tekabul etmektedir.

Ebû Dâvûd (Sünen). Ebû Davûd’un Sünen neşirlerinden Muhammed Muhyiddîn Abdulhamîd’in tahkiki Konkordans’a uyumludur. Ayrıca Kütüb-i tis‘a içinde yer alan Sünen-i Ebû Dâvûd da aynı şekilde Konkordans ile uyumludur. Ebû Dâvûd’un Sünen’inde de hadisler, kitap adı ve bâb numarası şeklinde zikredilirler. Örneğin ( دد , Lukata, 2) rumuzu, Ebû Dâvûd, Kitabü’l- Lukata, 2. bâba tekabül etmektedir.

Nesâî (Sünen). Nesâî’nin Sünen’inin birçok baskısı bulunmaktadır. Yukarıda bahsedilen Kütüb-i tıs‘a içindeki Sünen-i Nesâî de Konkordans’a uygundur. Konkordans bu esere de kitap ismi ve bab numarası olarak atıfta bulunmaktadır. Örneğin, ( نن , Buyu’, 14) rumuzu, Nesâî, Kitabü’l-Buyû’, 14. bâba tekabül etmektedir.

İbn Mâce (Sünen). Muhammed Fuad Abdulbâkî, İbn Mace’nin Sünen’ini de tahkik edip Konkordans’a uygun olarak neşretmiştir. Kütüb-i tis‘a içinde yayımlanan İbn Mâce’nin Sünen’i budur. Konkordans’ta bu esere de kitap ve bab numarası olarak işaret edilir. Örneğin ( ججهه , Zühd, 12) rumuzu, İbn Mâce, Kitabü’z-Zühd, 12. bâba karşılık gelmektedir.

Mâlik b. Enes (Muvatta). Muhammed Fuad Abdulbâkî, bu eseri de tahkik etmiş, Konkordans’a uygun bir şekilde neşretmiştir. Onun bu çalışması Kütüb-i tis‘a içerisinde yer alır. Malik b. Enes’in Muvatta’ında bilinmesi gereken önemli bir husus, söz konusu kitabın Yahyâ b. Yahyâ el- Leysî rivâyetinin esas alınmış olduğudur. Zira başta Ebû Hanîfe’nin öğrencisi İmam Muhammed eş-Şeybânî olmak üzere Mâlik’in Muvattâ’ını birçok âlim nakletmiştir. Konkordans’ta Mâlik’in Muvatta’ına kitap ismi ve hadis numarası olarak atıf yapılır. Örneğin, ( طط , Zekât, 26) rumuzu, Muvatta, Kitabü’z-zekât, 26. hadise karşılık gelmektedir. Bu bağlamda, Malîk’in Muvatta’ı ile Müslim’in Sahîh’i kullanım olarak aynıdır.

Dârimî (Sünen). Abdullah Hâşim Yemânî el-Medenî baskısı Konkordans’a uygun olup Kütüb-i tis‘a içinde neşredilmiştir. Konkordans’ta bu esere de kitap ve bab numarası şeklinde atıf yapılmaktadır. Örneğin ( , دديي Hac, 10) rumuzu, Dârimî, Kitabü’l-hac, 10. bâba karşılık gelmektedir.

Ahmed b. Hanbel (Müsned). Konkordans’ın birinci cildinin yaklaşık olarak ilk yirmi sayfasında Ahmed b. Hanbel’in Müsned’ine ححلل rumuzuyla işaret edilmiş, sonrasında ise başlıkta belirtilen rumuz zikredilmiştir. Temel hadis kaynakları içerisinde en çok hadis barındıran bu eserin de birçok baskısı yapılmıştır. Bunlar arasında Konkordans’a uyumlu olan Kütüb-i Tis‘a içerisinde yayımlanan neşridir. Konkordans’ta bu esere cilt ve sayfa olarak atıfta bulunur. Meselâ ( ححمم , III, 14) denildiğinde, Ahmed b. Hanbel’in Müsned’i, III. cilt, 14. sayfanın kastedilir. Müsned’in Ahmed Muhammed Şâkir ile Şuayb Arnâût ve arkadaşlarının gerçekleştirdikleri baskılarda da Konkordans’ın esas aldığı neşrin numaralar sayfa kenarlarına kaydedilmiştir.

Sanal Ortamda Hadis Bulma: Bilgisayar teknolojisinin yaygınlaşmasından sonra Konkordans’ın mantığına benzer bir uslupla hadis bulmak için yeni cd’ler yapılmaya başlandı. Bu CD’ler başlangıçta sadece temel hadis kaynaklarını alırken daha sonrakiler gittikçe artan sayıda kitapları içermeye başladı. Bunlardan bir kısmı gerçekten geniş programları kapsarken bir kısmı da sadece belirli kitaplara özel daha basit mantıktan hareketle oluşturulmuştur.

El-Mektebetü’ş-Şâmile: Bu gün hadis bulmada en çok kullanılan programlardan birisi el-Mektebetü’ş-Şâmile’dir Birçok sürümü çıkartılan bu program binlerle ifade edilen kitaba sahiptir. Örneğin el-Mektebetü’ş-şâmîle’nin ikinci sürümünde 5517 kitabın olduğu belirtilmekte; daha sonraki bir sürümde ise bu sayı 10183 olarak açıklanmaktadır. Şâmile programında aranan bir rivâyeti, Buhârî’nin Sahîh’i gibi belirli kitapta, sadece hadis kitapları gibi belirli bir grupta ya da bütün kaynaklarda arama şansı bulunmaktadır.

Cevâmi‘u’l-kelim Programı: Hadis alanında en geniş arama motorlarından birisi de Cevâmi‘u’l-kelim programıdır. Cevâmi‘u’l-kelim programında hadis arama dışında, konularına göre hadisleri okumak ( تتققسسييمم االلممووضضووععيي ) butonuyla yapılabilir. Öbür yandan seçeneğiyle tercih edilen kitapların ittifak ettikleri veya tek kaldıkları hadisler okunabilir. Yine bu seçenekle bir kitaptaki sadece sahih hadisleri ya da sadece hasen, zayıf, mevzû hadisleri görmek mümkündür. Birçok seçeneği bulunan Cevâmi‘u’l-kelim programı, gerçekten kullanıcıya çeşitli kolaylıklar sağlayan bir arama motorudur. Bu yönüyle Şâmile’nin büyük oranda bilgileri bir araya getirip yığma mantığına karşı Cevâmi‘u’l-kelim gerçekten program özelliğine sahiptir. Bununla birlikte Şâmile’de her alanda on bini aşkın kitap varken, diğer programda çoğu hadisle ilgili bin dört yüz eser bulunmaktadır.

http://www.hikem.net: Hikem. net, Hadis İlimleri Koordinasyon ve Eğitim Merkezi içerisinde yer alan hadis veri tabanı Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Konulu Hadis Projesi’ni desteklemek için oluşturulmuştur. Bizim için sitenin en büyük özelliği Arapçanın yanı sıra Türkçe’de de hadislerin aranabiliyor olmasıdır. Bu site, hadis bulma hususunda çeşitli sorunları bünyesinde barındırsa da Türkçede arama yapılabilmesi, ayrıca hadisin Arapçası, Türkçesi ve hangi kaynaklarda geçtiğini topluca vermesi bakımından avantajlıdır. Ayrıca sitede, yazılan kelimenin geçtiği ayetler de bulunabilmektedir.

Uygulama: İlmin ve Âlimin Önemi

Hz. Peygamber (s.a.v.), bir hadisinde ilmin Allah tarafından çekilip alınmayacağını bunun yerine âlimlerin ölmesiyle ilmin câhil kimseler tarafından temsil edileceğini açıklamaktadır. Bu hadis aşağıda Kütüb-i tis‘a çerçevesinde incelenecektir.

(Müellif dedi ki:) Bize İsmail b. Ebî Üveys tahdîsen, o da Mâlik’ten tahdîsen o da Hişâm b. Urve’den o da babasından o da Abdullah b. Amr b. As’tan naklen Allah Resûlü’nun şöyle buyurduğunu haber verdi: Allah ilmi, çekip almak süretiyle kullar arasından kaldırmaz. Ancak âlimleri öldürmekle ilmi kaldırır. Sonunda hiçbir âlim kalmaz ve insanlar câhilleri kendilerine baş edinirler. Bu kimselere soru sorulur, onlar da bilmeden cevap verirler. Böylece hem kendileri sapar hem de insanları saptırırlar. (Buhârî’nin râvisi) Firebrî dedi ki: Bize Abbas tahdîsen o da Kuteybe’den tahdisen, o da Cerîr’den tahdîsen o da Hişam’dan naklen bu hadisin benzerini rivâyet etti (Buhârî, İlim 34, hadis no: 100).

Hadisin Kaynakları ve Rivâyet Tarikleri

Kütüb-i sitte’de, söz konusu hadis Abdullah b. Amr’dan iki râvi vasıtasıyla (Urve b. Zübeyr ve Ömer b. Hakem) aktarılmıştır. Bir sonraki tabakada Urve b. Zübeyr’den üç kişi (Oğlu Hişâm, üvey oğlu Ebü’l-Esved ve Zührî) naklederken Ömer b. Hakem rivâyeti Ebû Cafer tarafından sürdürülmüştür. Adı geçen râviler arasında özellikle Hişâm rivâyetinin bir sonraki tabakada oldukça yaygınlaştığı görülmektedir. Kütüb-i tis‘a içerisinde Hişam’dan bu hadisi alanların sayısı 19’dur. Bu râvilerin arasında Malik b. Enes, Şu’be b. Haccac, Yahya b. Sa‘îd el-Kattan gibi gayet meşhur âlimler de bulunmaktadır. Kütüb-i tis‘a müellifleri bu hadisi söz konusu râvilerden doğrudan ya da bir veya iki râvi vasıtasıyla eserlerine almışlardır. Netice itibariyle Abdullah b. Amr’dan gelen bu hadisi Kütüb-i tıs‘a içerisinde nakleden toplam râvî sayısı 49’dur.

Hadisi Dârimi rubâî (dörtlü), Ahmed b. Hanbel ise hem rubâî (dörtlü) hem de humâsî (beşli) isnadlarla eserinde zikrederken, Buhârî, Müslim, Tirmizî ve İbn Mâce, humâsî (beşli) ve südâsî (altılı) isnatlarla hadisi nakletmişlerdir. Dolayısıyla, buradaki rubâî isnadlar humâsî ve südâsîlere göre âlidir. Adı geçen âlimler arasında Tirmizî ve İbn Mâce’nin daha sonraki tabakaya mensup oldukları dikkate alınırsa onların kaydettikleri humâsî isnadların daha dikkat çekici olduğu söylenebilir.

Hadiste Geçen Kelime ve Tabirler

Hadisin Kütüb-i tis‘a içerisindeki tarikleri dikkate alındığında onların tamamının benzer ifadelerle aynı temayı işlediği görülmektedir. Buna göre Hz. Peygamber (s.a.v.), insanlar arasında ilmin nasıl yok olacağını anlatmaktadır. Hadise göre bu durum bilgilerin kaybolmasıyla değil gerçek âlimlerin ölmesiyle gerçekleşecektir. Câhil insanlarin âlim kabul edilerek onlara sorular sorulması hem sözde âlimlerin hem de soru soranların sapıklığa düşmesine vesile olacaktır.

Abdullah b. Amr > Urve > Hişam tarikiyle gelen rivâyetlerdeki kelime ve cümle yapıları, zikredildiği bütün eserlerde büyük oranda aynıdır. Abdullah b. Amr > Urve > Zührî kanalıyla devam eden rivâyet ise büyük oranda benzer kelime ve yapılar içermesine rağmen orada bazı farklılıklar da göze çarpmaktadır.

Hadise Dair Açıklamalar

İlgili hadis, ilmin ve gerçek manada âlimin ne kadar öneml olduğunu güçlü bir şekilde vurgulamaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v.), ilmin âlimlerin çekilmesi neticesinde yok olacağını haber verirken onların yerine geçecek olan sözde âlimlerin hem kendilerine hem de çevresindekilere vereceği zarara dikkat çekmektedir.

Müslim’in rivâyetinden anlaşıldığına göre, Hz. Aişe, Resûlüllah’ın hadislerini en iyi bilenlerden birisi olan Abdullah b. Amr’ın hacca geleceğini duyunca, yeğeni Urve b. Zübeyr’i ondan hadis öğrenmesi için göndermişti. Urve de incelediğimiz hadisi işitip teyzesine aktarınca Hz. Aişe ilmin bu şekilde yok olmasını garipsemişti. Abdullah b. Amr bir sene sonra tekrar hacca geldiğinde Hz. Aişe yeğenini aynı hadisi sorması için ona tekrar gönderdi. Abdullah b. Amr söz konusu hadisi benzer lafızlarla tekrarladığı bilgisini Urve b. Zübeyr’den işiten Hz. Aişe, Abdullah b. Amr’ın hadisi iyi ezberlediğine kanaat getirmiş, onu tasdik etmişti. Bu durum, özellikle hadis rivâyetinde öne çıkmış sahabîlerin Hz. Peygamber’den aktardıkları hadislerde ne kadar titiz olduklarını göstermektedir. Ayrıca hadisi işiten sahâbilerin de rivâyeti çeşitli yöntemlerle araştırıp soruşturduklarını göstermektedir ki buna hadis ilminde tesebbüt ve taharrî denir. Söz konusu araştırmalar, sahabîlerin birbirlerine güvensizlik duyduğunu değil, Hz. Peygamber’in sözlerini nakletmenin ciddiyetini gösterme amacına matuf olduğunu göstermektedir.

Hadisten Öğrendiklerimiz

  • İslâm, ilme ve gerçek âlime büyük önem vermektedir.
  • Kur’an ve Sünnetin bozulmaksızın günümüze ulaşmış olması yeterli değildir.
  • Onları okuyup hakkıyla anlayacak âlimlere ihtiyaç bulunmaktadır.
  • Âlim geçindikleri halde câhil olan kimselere fetva sorulmamalıdır.
  • Fetvâ vermek ciddi bir iştir. İlmî yeterliliği olmayanlar fetva vermekten kaçınmalıdır.
  • Sahâbiler hadis rivâyetinde oldukça titiz davranmışlar, hatta bazıları işittikleri hadisleri çeşitli yöntemlerle araştırmışlardır.