HALK HİKAYELERİ - Ünite 4: Kahramanlık Hikayeleri Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 4: Kahramanlık Hikayeleri
Kahramanlık Hikâyeleri
Köroğlu ve kolları ile diğer kahramanlık hikâyeleri bu başlık altında yer alan hikâyelerdendir. Köroğlu kollarından ilk ve son olanlar ve Bolu Beyi kollarından bahsedilmiştir.
KÖROĞLU HİKÂYELERİ
Köroğlu ile ilgili iki farklı sorun bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi Köroğlu’nun halk hikâyelerinde mi yoksa destanlarda mı incelenmesi gerektiğidir. Köroğlu ile ilgili şu gerçekler onun halk hikâyelerinde değerlendirilmesi gerektiğini gösterir:
Eserlerinin nazım ve nesir karışımı oluşu
Meddah ve aşıkların hikaye anlatarak Köroğlu’nun anılarını canlı tutmaları
Köroğlu hakkında birçok efsane üretilmesi
Köroğlu destanının ilk derlemeleri 19.yüzyılda I. Şopen’in Azerbaycanlı bir aşıktan dinlediği destanı Rusçaya çevirmesiyle başlar. 1840 yılında A. Chodzko’nun Azerbaycan ve Türkmen vadilerinin dolaşarak elde ettiği on üç hikayeden oluşan derlemesi, ilk önemli Köroğlu destanıdır. Hikâyat-ı Köroğlu Sultan ve Hikâyat-ı Gayvazhan ise Mir Babaoğlu Hasan Molla tarafından yapılan Köroğlu destanın ilk Türkçe yayınıdır.
Köroğlu hikayelerinin Hazar Denizi’ni bir çizgi olarak kabul edersek Doğu ve Batı olmak üzere iki varyantı bulunmaktadır. Bu varyantlar arasında birçok farklılık vardır.
Köroğlu’nun Soyu
Bazı araştırmacılara göre, Köroğlu Teke boyundan bir Türkmen’dir
Türkmenistan Türklerine göre, Daşoğuz ilinin Göroğlu köyünden
Mersin Bozyazı ilçesinin Tekeli beldesine göre ise Köroğlu Tekeli beldesindendir.
Köroğlu’nun babası: Doğu varyantlarında Ravşan (Kazakistan), Revşenbek (Türkmenistan), Ravşanbek (Özbekistan), Hazreti Ali (Doğu Türkmenistan) olarak geçer. Batı varyantlarında ise, Yusuf, Deli Yusuf veya Ali’dir. Batı varyantında babası hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır.
Köroğlu’nun Annesi:
Doğu varyantlarında Akanay (Kazakistan), Bibi Hilal (Türkmenistan), Hilalay(Özbekistan), Zulper Ayım (Doğu Türkistan) adlarıyla bilinmektedir. Batı varyanslarında bu konuda bir bilgiye rastlanmamaktadır.
Köroğlu’nun adı: Ruşen Ali, Ali veya Irışvan Ali, Ali, Ruşen, Ruşen Ali, Uruşen Ali, Ali Ruşen, Hürüşan olarak geçer.
Köroğlu’nun evliliği: Doğu varyantlarına göre birden fazla eşle evlenmiş gösterilirken, Batı varyantlarına göre tek bir eşle evliliği bulunmaktadır.
Köroğlu’nun çocukları: İstanbul rivayetinde Köroğlu’nun Hasan Bey adında bir oğlu vardır. Bazı kaynaklarda Köroğlu’nun oğlu olmadığı söylense de genel olarak halk hikâyelerinde Köroğlu’nun Hasan adında bir oğlu olduğundan bahsedilmiştir.
Köroğlu’nun memleketi: Türkiye’de Bolu ili Dörtdivan, Erzincan ili Kemah, Van ili Muradiye, Kars ili Sarıkamış ilçesi ve Tokat ile Bingöl illeri ev sahipliği yapmak isteseler de Türkmenistan’ın Doşoğuz ilçesinin Göroğlu köyü de ev sahipliği iddiasında bulunur.
Köroğlu’nun işi: Bazı kaynaklarda, macera peşinde ilden ile gezen biri, bazılarında aşık kıyafetlerinde gezen bir gezgin, bazılarında tüccar, bazılarında sağır bir çoban, bazılarında ise elinde teşbihi bir derviş kılığında ele alınır.
Köroğlu’nun Şahsiyeti: Bazı kaynaklarda milli bir kahraman, bazılarında eşkıya, bazılarında Celali ayaklanmalarında yer alan bir asi, bazı kaynaklarda Gazneli Mahmut; Ayvaz’ın nedimi Ayaz, bazılarında Sasani döneminde İran Astrabad sınırında sınır muhafızı, bazılarında V. Yüzyılda yaşayan bir Oğuz kahramanı, bazılarında mitolojik bir kahraman olarak karşımıza çıkar.
Köroğlu saz şairi midir ?:Özdemiroğlu Osman Paşa’nın komutasında sefere katılan ordu şairi Köroğlu ile destan/halk hikayesi kahramanı Köroğlu aynı kişi değildir.
Köroğlu Hikayesinin Özellikleri
Köroğlu hikayelerinin oluşumu: Bu konuda Köroğlu hikayelerinin yeni coğrafya ve tarihi olaylardan etkilenerek farklı farklı anlatılması sebebiyle bir çok görüş farklılıkları bulunmaktadır.
Pertev Naili Boratav, hikayelerin Osmanlı-İran savaşlarından izler taşıdığını ve destanın Türkmen kökenli olduğunu savunur.
Fikret Türkmen, hikayelerin temelinin Dede Korkut hikayeleri gibi Oğuzların büyük destanından yola çıktığını savunur.
Köroğlu hikayelerinin konusu: Genelde iki kolda özetlenir.
Köroğlu, Ermeni Armenik’in yanında nalbant çırağı olan Demircioğlu’nun haberini aldıktan sonra onu kaçırmak üzere Erzurum’a gider. Erzurum’dan Erzincan’a nasıl gideceğini bilmediğini söylemesi üzerine Ermeni Armenik rehber olarak Demircioğlu’nu görevlendirir ve Köroğlu da Demircioğlu’nu kaçırır.
Ayvaz ise bir kasabın çırağıdır ve kendisinin büyükbaş hayvanlara sahip olduğunu iddia etmektedir. Bunun üzerine kasap Ayvaz’a hayvanlarını görmesi için izin verir ve Ayvaz hayvanlarını görmeye giderken kaçırılır.
Köroğlu hikayesinin kol sayısı: Değişiklik göstermektedir ve bunun sebebi kol sayısının anlatıcıya göre değişiklik göstermesidir. Türkiye-Azerbaycan 14-24, Özbekistan 47, Türkmenistan 14, Kazakistan 65, Tacikistan 50.
Köroğlu’nun anlatma geleneği: Türkiye’nin birçok bölgesinde bu gelenek sürmektedir.
Doğu Anadolu bölgesinde aşık meclisleri Köroğlu ile başlar ve yine Köroğlu ile biter. Eğer Köroğlu meclisin başı ve sonunda anılmazsa, Kırat’ın sabaha kadar aşığın kayınvalidesinin çadırının önünde kişneyeceğine dair bir inanış vardır.
Kahramanmaraş bölgesinde ise, ramazan akşamlarında kahvelerde Köroğlu anlatılır ve hikayenin en heyecanlı kısımlarında şapka çıkartılıp para toplanır.
Hikayelerin bazı kısımları unutulduğundan, anlatıcı tarafından tamamlanmaktadır.
Köroğlu Hikayesinin Diğer Özellikleri
Köroğlu neden kılık değiştirir:
Bir şey öğrenmek için kıyafet değiştirir.
Derviş kılığına girerek hakkında yazılan fermanları toplar.
Derviş kılığına girerek Afganistan hükümdarının torunu Esebali’yi kaçırır.
Derviş kılığına girerek Döne Hatun ve Telli Nigar’ı aramaya gider.
Derviş kılığına girerek esir olan koçakları hakkında bilgi toplar.
Derviş kılığına girerek Cihanşah’a esir düşen oğlu Hüseyin’i kurtarır.
Derviş kılığına girerek Bolu Beyi’nden Kırat’ı kaçırır.
Deli-derviş kılığına girerek Köse Kenan ve Hasan Bey’i esaretten kurtarır.
Sağdıç kılığına girerek Şemsinur ve kırk kızın yanına gider.
Aşık kılığına girerek keleşleri Kocabey ve Ayaz’ı kurtarmaya gider.
Dilenci kılığına girerek Kırat’ın saklandığı yere kadar gider.
Tabip ve seyis kılığına girerek Kırat’ı saklandığı yerden kurtarır.
Dua ile kıyafet değiştirir.
Köroğlu’nun İdeolojisi: Çoğunlukla bu anlatıcının izlerini taşır çünkü anlatıcılar kendi hayatlarını Köroğlu’na bağlayarak anlatır.
Eric Hobsbawm’ın oluşturduğu kalıba göre Köroğlu ideolojisi şöyledir:
Soylu soyguncu, kanun kaçakçılığına zulüm görmekle başlar.
Yanlışları düzeltir.
Yoksula vermek için zenginden alır.
Yalnızca savunma ve intikam için öldürür.
Topluluğunu fiilen terk etmez.
Halk ona yardım eder.
İhanet yüzünden ölür.
Görünmez ve efsunlu olduğuna inanır.
Adalet kaynağı olan kral ya da imparotora değil, zalim yerel otoriteye düşmandır.
Köroğlu Hikayesinin Kolları
Köroğlu’nun Zuhur kolu: İlk koldur. Doğu ve batı varyantlarında değişiklik gösterir.
Doğu varyantlarına göre Köroğlu’nun annesi hamileyken ölür ve Köroğlu mezarda doğar bu sebepten mezar anlamına gelen Kor oğlu ismini almıştır. Batı varyantında ise Köroğlu’nun babası kördür ve bu sebeple körün oğlu ismini almıştır.
Batı varyantında sudan çıkan atla kısrağın birleşmesinden kır ve doru atlar vardır. Doğu varyantında atlar ışıksız bir ahırda tutulur ve bir süre sonra sınava tabi tutulurlar.
Batı varyantında abıhayattan bahsedilir. Üç köpük anlamına gelen bu su Köroğlu’na ölümsüzlük, kahramanlık ve aşıklık meziyeti vermiştir.
Hikayenin özeti: Ruşen Ali Bolu Beyi’nin seyisidir. Bolu Beyi seyisini at almaya gönderir. Köroğlu’nun babası da iki tane kulu alır. Bu atlar görünüşte cılız olsalar da, sudan çıkan at ve kısrağın birleşmesinden doğduğundan özeldirler. Ancak Bolu Beyi bu atları cılız olduklarından beğenmez ve Köroğlu’nun babasının gözlerine mil çektirir. Babası Köroğlu’ndan bu atları bir ahıra kapatmasını ve yem vermesini ister. Bir süre geçtikten sonra bu atlardan bir tanesi hiç güneş görmediğinden özelliğini kaybetmemiştir ve uçabilmektedir. Bunun üzerine babası Köroğlu’nun abıhayatı içmesini ve 3 meziyeti kazandıktan sonra Bolu Beyi’nden intikam almasını söyler.
Köroğlu’nun Bolu Beyi kolu: Daha çok batı varyantlarında görülür.
Hikayede Sultan Murad tarihi bir kişilik olarak görülür.
Keloğlana da Bolu Beyi’nin hizmetçisi olarak yer verilmiştir. Ancak burada Keloğlan sinsi ve bir amaç için hizmetçilik yapan bir kişi olarak karşımıza çıkar. Öyle ki Bolu Beyi’ni kurnazlığıyla hapis edildiği zindandan kurtarır.
Hikayede Erzurum Umumdum köyünün ağır kış şartlarından dolayı boşaltılmasından bahsedilir. Köyle sadece bir keşiş zenginliğinden dolayı ve bir derviş maneviyatından dolayı kalabilmişlerdir.
Hikayenin özeti: Köroğlu Sultan Murat için vergi toplamaktadır ancak vergiyi ödemek istemeyen bezirganlar Köroğlu’nun olması gerekenden daha fazla para topladığı yalanını uydururlar. Bunu duyan Sultan Murad Köroğlu’nun öldürülmesini ister. Dönek Sultan’ı kaçırdığı için zindana atılan Bolu Beyi’ni bu görevi yapacağına keloğlan ikna eder bunun üzerine Sultan Murad Bolu Beyi’ne bu görevi yerine getirirse onu azad edeceğine söz verir. Bolu Beyi Köroğlu’nu İstanbul’a getirir fakat Dönek Sultan Köroğlu’nun ona verilmesini ister ve onun öldüğünü söyler ancak aslında onu hareminde saklar. Köroğlu’nun oğlu Esebali babasını aramaya koyulur, kırk haramiler engeline takılsa da, kırk haramiler babasının arkadaşı olduğundan ona yardım eder. Esebali babasını bulur ve Dönek Sultan’a aşık olur. Köroğlu, Esebali ve Dönek Sultan beraber kaçarlar. Daha sonra Köroğlu Bolu Beyi’ni öldürmek için geri döner.
Köroğlu’nun son kolu: Köroğlu’nun ölümsüz olduğu için ölmediğine inanılmaktadır.
Hikayenin sonu Frenk Bezirgan’ın intikam almasıyla olur.
Sanayiye ayak uydurup teknolojiyle barışık olan Frenk Bezirgan’ın geleneksel yöntemleri kullanıp insanları birbirine düşürmesi dikkat çeker.
Köroğlu’nun koçağının Köroğlu’nun ölümü üzerine divana gelmemesi ve traş olmaması yas adetlerindendir.
Hikayenin özeti: Frenk Bezirgan Köroğlu’ndan intikam almak için Köroğlu’nun koçaklarından birine silah verir ve karmaşa yaratarak birer birer birbirlerini öldürmelerine sebebiyet verir. Bunun üzerine çok üzülen Köroğlu inzivaya çekilir ve bir gün oğluna veda ederek ortalıktan kaybolur. O zamandan beri kimse Köroğlu’nu görmemiştir.
DİĞER KAHRAMANLIK HİKAYELERİ
Kirmanşah hikayeleri: Kaynağını Binbir Gece Masallarından alır. Masal ülkelerinde geçer.
Hikayede Kirmanşah’a aitmiş gibi gözüken başarıda pirin yardımlarını da unutmamak gerekir.
Kirmanşah’la Arapüzengi’nin konaklarken aralarında kılıç koyarak yatmaları bir ant (yemin)’dir.
Karakterlerden birisi olan Koca Arap’ın Köroğlu koçaklarından olması bu hikayeyi destan motifleriyle süsler.
Güreşte gelip gelen Kirmanşah’a ödül olarak bir at Karakayvaz verilmiştir. Bu hikayelerdeki atın önemini vurgular. Türk destanlarında karşılaştığımız atlardan bir farkı yoktur bu atların.
Hikayenin özeti: Tiflis hükümdarı Hurşut Şah’ın çocuğu olmaz ve bu durum sebebiyle çok üzgündür. Bir gün bir derviş eğer söylediklerini yaparsa bir oğlu olacağını söyler. Hurşut Şah istenileni yapınca da gerçekten güçlü kuvvetli bir çocuğu olur. Pirin isteği üzerine bu çocuğa Kirmanşah adı verilir. Daha sonra piri rüyasında gören Kirmanşah’a üç bade verilir; Allah, üçler yediler kırklar ve Selim Şah’ın kızı Mahperi. Mahperi’ye aşık olan Kirmanşah, Ağ Dev tarafından kaçırılan sevdiğini kurtarmak için yola çıkar. Bu sırada Koca Arap’ı güreşte yenerek hem onun dostluğunu hem de atını kazanır. Ağ Dev’den sevgilisini kurtaran Kirmanşah’a Mahperi’ye onun gibi aşık olan amca oğulları tuzak kurarlar ve Kirmanşah’ı yaralarlar ve Mahperi ile Kirmanşah’ı arkalarında bırakarak kaçarlar. Bu iki aşık belli bir süre yollarına devam ederler ancak Mahperi Kirmanşah’a süt bulmak için yanından ayrılınca, Kirmanşah’ı annesi bulup yanına aldığından birbirlerini kaybederler. Koca Arap’ın yardımıyla daha sonra Kirmanşah Mahperi’ye kavuşur.
Şah İsmail hikayeleri: Yazılı ve sözlü bir çok kaynakta yer alır.
Elma yenerek çocuk sahibi olunması dikkat çekmektedir. Bazen bunun yerini nar da alır.
Kuleyi bir gürz darbesiyle yıkan Şah İsmail’in devlerle yapılan savaşları kazanması da destansı motifler taşır.
Arapüzengi ile baş başa kaldıklarında aralarındaki kılıç bir ant şeklidir.
Şah İsmail birden fazla eşle evlenmiştir.
Hikayede baba oğlunun getirdiği kızlara aşık olur ve sonunda kötü baba cezalandırılır ve Şah İsmail ve üç kız mutlu sona ulaşır.
Görmeyen gözler genelde toprak ve kanla tedavi edilir ama bu hikayede kuş yardımcı olmaktadır.
Hikayenin özeti: Kandehar padişahın hiç çocuğu yoktur bunun üzerine bir derviş yardım eder ve eğer verdiği elmayı karısıyla yerlerse bir çocukları olacağını söyler. Bunu yapan padişahın güçlü bir oğlu olur. Derviş bu oğlana İsmail Şah adını verir. Bir gezinti sırasında Gülizar adındaki kıza aşık olur fakat Gülizar’ı annesi kaçırır ve başkasıyla evlendirir. Gülizar’ı aramaya koyulan Şah İsmail yol üzerinde bir çok kahramanlık gösterir ve Gülperi ve Arapüzengi adında iki kıza aşık olur. Beraber Gülizar’ı kaçırırlar ve saraya dönerler. Bu durumu kıskanan Şah İsmail’in annesi onun öldürülmesini ister. Babası oğlunu öldüremese de gözlerini mile çeker ancak güvercinlerin yardımıyla Şah İsmail tekrar görür. Babasını öldürür ve Şah İsmail ile üç kız evlenir.
Yaralı Mahmut Hikayesi: Sadece Türkiye’de bilinmektedir. Geceleyin ortaya çıkarıldığı zaman etrafı aydınlatan “çamçırak taşlarının Bağdat’tan İstanbul’a getirilmesini anlatır. Şamşırak taşıyla ilgili verilen mesaj hayal dünyamızla ilgilidir. Günün birinde enerji sıkıntısı çekilmeye başlandığında küçük bir taş belki de dünyayı aydınlatacaktır.
Hikayenin özeti: Ali Bezirgan’ın oğulları olan Ahmet ve Mahmut’tan Mahmut akıllı olandır. Padişah tarafından şamşırak taşı almak için Gence’ye gönderilmiştir. Taşı için savaştığı kişinin Mehbub olduğunu görünce aşık olur. Mehbub başka birisiyle nişanlıdır ve onlar evlenecekken, evleneceği kişiyi Mahmut öldürür. Mehbub ve Mahmut evlenmeye karar verirler ve çeyiz için haydutluğa başlarlar. Yakalanıp padişah huzuruna çıkarılsalar da padişah Mahmut’un önceki kahramanlıklarından dolayı onları affeder.