HALK MASALLARI - Ünite 3: Tür Olarak Masallar Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 3: Tür Olarak Masallar
Giriş
Masal gerek sözlü olarak gerek yazılı olarak performansa dayalı bir tür olarak Türk halk edebiyatı ve Türk halk biliminin unsurlarından biri olarak yer alır. Ayrıca masal 2003 yılında UNESCO tarafından kabul edilen ve Türkiye’nin 2006 yılında taraflarından olduğu Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi’nde yer alır, ‘‘somut olmayan kültürel mirasın aktarılmasında taşıyıcı işlevi gören dille birlikte sözlü gelenekler ve anlatımlar’’ başlığı altında korunması ve kuşaklarca aktarılması gereken bir kültürel miras olarak görülmektedir. Çok oranda sözlü kültür ürünü olarak kabul gören masallarla ilgili tartışmaların bir kısmı tür üzerine olmuştur. Masallar başka türlerle de ilişki içindedirler. Bu unsur göz önüne alınınca masalların başka sözlü ve yazılı türlerle de ilişkisi ortaya çıkar. Örneğin masalların destan, efsane, mit, bilmece, fıkra, atasözü gibi türlerle ilişkisini anlamak, yorumlamak da önemlidir. Tür tartışmalarının sözlü ve yazılı edebiyat alanında önemli bir unsur olduğu düşünüldüğü zaman anlatılacakların eleştirel bir biçimde kavranması gerekmektedir.
Tür Tartışmaları
Tür tartışmaları yürüten başka araştırmacılardan biri de William Bascom’dur. Bascom; mit, masal ve efsaneyi kastederek her üç türe birden tek bir isim verilebileceğini söyler .Bu üç tür için ortak bir terim olarak “nesir anlatı” ifadesi fikrini sunar ve bunun; mitleri, efsaneleri ve masalları içeren “sözel sanatın” yaygın ve önemli olan bu üç kategorisi için uygun bir kavram olduğunu ifade eder Sözü edilen üç biçim, nesir anlatılar olmaları bakımından birbirleriyle bağlantılıdır ve bu özellikler onları; atasözü, bilmece, şarkı, şiir, tekerleme ve tanımlanmış biçimsel özelliklere sahip diğer sözel sanat biçimlerinden ayırmaktadır. Araştırmacımıza göre ‘‘nesir anlatı’’ terimi, bu geniş kategori için “masal” terimine göre daha az değişkendir; çünkü masal, halk bilimciler tarafından daha çok Almanca bir terim olan “märchen” i kastetmek amacıyla kullanılmıştır. Birçok ABD’li halk bilimci, sözlerinin doğru anlaşıldığından emin olabilmek için “märchen” terimini İngilizcede de kullanmış; çünkü “halk masalı” terimi, mit, efsane ve masal terimlerinin üçünü de kapsayacak şekilde kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra Bascom, “nesir anlatı” terimi bu türlerin ifade edilmesinde bu amaca daha iyi hizmet etmekte olduğu için artık Almanca “märchen” terimini kullanmanın gereksiz olduğunu söyler. Bascom, nesir anlatı teriminin hantal ya da gereksiz, yetersiz bulunması halinde, eş anlamlı başka bir terim olarak “hikâye” isminin kullanılması önerisini sunar). Bascom’un bu ifadesi türü ve türler arası ilişkileri sadece sözel metne bağladığı için eleştiri yapılabilir.
Metin Olarak Tür Kavramı
Metin olarak tür ifadesi pek fazla türle ilişkisi olan masallar, bu özelliklerinden dolayı araştırmacıların dikkatini çekmiş ve masalın bir tür olarak sınıflandırılması ve diğer başka türlerle ilişkisinin ortaya çıkarılması üzerinde tartışılan bir olaya dönüşmüştür. Tür kelimesinin etimolojisinden ve yazılı bir metne bağlı oluşundan başlayan tartışmalar zamanla derinleşmiş ve yalnızca yazı ile küçültülemeyecek bir tür tanımına kavuşmuştur. Şimdi ise masalı yazılı bir tür olarak irdeleyen araştırmacı görüşüne de değinecek olursak. Masal ve tür meselesine dikkat çekenler arasında masalın biçimine odaklanan özgün bir masal inceleme yöntemi geliştiren yapısalcı masal araştırmacısı Vladimir Propp gelmektedir. Propp’un tür hakkındaki görüşü, tür ve nazım ilişkisine odaklanmaktadır. Propp, tür yani genre kelimesinin etimolojik olarak Latince genus’a dayandığını; Almanca gattung kelimesini karşıladığını; fakat aslında bu kelimenin dar bir kavram olan “tür” veya “çeşit” kelimelerini gösterdiğini söyler. Propp, ulusal türlerin derlenmesini de önemli bir unsur olarak görmüştür. Propp, her millete ait folklor türlerinin envanterinin çıkarılması ve tariflerinin yapılması gerektiğini dile getirmiştir. Böylelikle, masalın veya çeşitli efsane tiplerinin nasıl birbirlerinden değişik olduklarının da görülebilecek hale geleceğini söylemiştir.
Bağlam Olarak Tür Kavramı
Anladığımız üzere tür kavramının sadece yazınsal olarak söylenemeyeceği açıktır. Tür meselesi, bağlam söz konusu olduğunda daha da karmaşık bir boyut kazanır. Yazılı metin olarak kabul edildiğinde sınırları nispeten daha kolay çizilebilecek tür kavramı, söz konusu bağlam olduğunda biraz daha zorlaşır. Bu noktada farklı bir bakış açısına ve dünya görüşüne sahip Amerikan halk bilimcisi fikrini yakından incelemek faydalı olacaktır. ABD’liuzman Richard Bauman, tür ve sınıflandırma sistemlerinin özellikle metin hâlindeki masal, atasözü, muamma gibi muayyen kültürel objeler üzerinde bina edildiğini söyler. Ayrıca Bauman, ‘‘Tür’’ başlıklı makalesinde ‘‘tür’’ün gelenek hâline gelmiş bir sunum şekli olduğunu belirtir. Bauman’a göre tür önceleri terimsel olarak sınıflama anlamında kullanılmış; bununla amaçlanan ise şiir, destan, nutuk, hitabe gibi edebî, folklorik veya birbirleriyle bağlantısız sınıfsallıklarının düzenlenmesidir.
Mehmet Ekici’ye göre ise bağlamı ve bağlam içinde oluşan metni ya da bu metinleri oluşturan grubu tanımlamaya yönelik çalışmalarda dört temel dinamiği dikkate almak gerekmektedir Ekici bu dinamikleri şu şekilde sıralar:
- Metnin yaratım ve aktarım bağlamı özellikleri
- Metnin şekil ve yapı özellikleri
- Metnin içerik ve konu özellikleri
- Metnin işlev özellikleri
Bu dört ana unsura göre halk bilgisi türlerini tanımlamak mümkündür. Ayrıca Ekici, mevcut bir tanımın da cümle cümle olarak ele alınarak bu dört temel özellikten hangi birine vurgu yapıldığı belirlenerek üzerine düşünüleceğini ifade eder. Bauman, türlerin sadece kültürel objelerin organizasyonu için sınıflandırma kategorisi olarak değil de, sunum işaretlerinin üretim ve yorum yollarının organizasyonu için de yönlendirici bir çerçeve çalışması olduğunu söyler. Çağdaş “tür” düşüncesi gelişmeye devam etmiş ve bu uygulama ve gösterim merkezli görüşleri de içine almıştır. Eski devirlerin atomistik ve nesnel yaklaşımından belirgin bir şekilde farklı olarak yeni tür konsepti şunları içerir:
- İletişimsel ürün/sunum ve kabulü düzenleyen karşılıklı münasebetlerin boyutlarını önemseyerek bütün sisteme tesir eden/sistemik bir tür anlayışı,
- Esnek ve düzenlenebilir, araştırma çatıları olarak türlere bakan açık uçlu bir anlayış,
- Sosyal hayatın idaresinde mantıki olarak sonuca varan uygulamaya odaklanan uygulama merkezli eğilim.
Masalın Diğer Türlerle İlişkisi
Araştırmacı Bauman’a göre masalların mit, efsane, destan, bilmece, fıkra, atasözü gibi türlerle ilişkisi vardır.
Masal, Mit ve Efsane, Bilmece, Fıkra, Destan
Masallar, sözlü kültürün derinliklerinden günümüze kadar nasıl geldiğini ve diğer türlerle sıkı ilişki içindedir. Bahtin, “metnin ancak bir başka metinle temas ettiği sürece yaşadığını” ileri sürer. Bu yorum masallar söz konusu olduğunda tam olarak doğru kabul edilebilir. Masallar, yüzyıllar içinde coğrafyalar arası ve kültürler arası yolculuğunda ister istemez pek çok türle temas etmiştir.
Bauman, diğer türlerle temas meselesini Bahtin’den şu şekilde aktarır: “Ancak iki metnin temasa geçtiği bu noktada bir ışık parlar ve metni bir diyaloğa bağlayarak hem öncesini hem sonrasını aydınlatır. Biz bu temasın metinler arası diyalog teması olduğunu iddia ediyoruz… Bu temasın arkasında, nesnelerin teması değil, kişiliklerin teması vardır.” Bauman, burada değişik olanın, her metinsel üretimin gelecekte üretilecek olan metinleri de tahmin etme yöntemi olduğunu söyler. Gerçekten de metinler birbirleriyle temas ettikçe kültürel olarak zenginleşirler. Yeni türlerin oluşması ve eskilerinin sürdürülebilmesi için bu durumu bir varlık artışı olarak görülebileceği söylenir. Bascom; masalları, kurmaca olarak kabul edilen nesir anlatılar olarak görür. O masalların dogma ya da tarih olarak kabul edilmediğini ve ciddiye alınmayabileceğini söyler. Ancak yine de sadece eğlence için anlatıldığı sık sık söylense de iddia edilenlerden daha başka önemli işlevleri olduğunu da belirtir.
Yazara göre masallar, herhangi bir zaman ve mekânda yaşanmış gibi kurgulanabilir ve bu anlamda, hemen hemen zamansız ve mekânsızdır. Masallar, “çocuk anlatıları” şeklinde kabul edilmiştir ama birçok toplumda sadece çocuklarla sınırlandırılmamıştır. Ayrıca, masallar “peri masalı” adıyla da bilinmektedir ancak yazara göre bu uygun bir adlandırma değildir, çünkü hem perilerle ilgili anlatılar gerçek olarak kabul edilmektedir hem de birçok masalda perilere rastlanılmaz. Periler, doğaüstü yaratık ve hatta tanrı olarak görülebilir ama masallar genellikle hayvan veya insan karakterlerin maceralarını anlatır. Bascom’un yukarıdaki ifadeleri de bir tür olarak masalın sınıflandırılmasının ve tanımlanmasının pek de kolay olmadığını bir kez daha göstermektedir. Hem yazılı hem sözlü hem de gösterime dayalı bir tür olarak masalın terim ve tür olarak tanımlanmasının zorluğuna rağmen Bascom; mit, masal ve efsane arasında bir karşılaştırma yaparak masalların türsel özelliklerini ortaya koymaya çalışmıştır. Bascom’un üç türü karşılaştırmalı olarak incelediği bu çerçeve açıktır.
Bascom, türsel ayrımları yapmak için belirli anahtar sözcükler seçmiştir. Bunlar; söz konusu türe inanılıp inanılmadığı, anlatının zamanı, yeri, kabul ediliş tavrı ve anlatının temel karakterleridir. Bascom’un tablosu mit, masal ve efsanenin türsel olarak birbirleriyle ortak ve ayrı yönlerini görmemizi kolaylaştırmaktadır. Bu üç tür arasındaki temel ayrımlardan biri, anlatının gerçekliği ile ilişkilidir. Masal, anlatan ve dinleyen tarafından gerçek olarak kabul edilmez. Anlatıcı da dinleyici de masalın kurgusal bir tür olduğunu bilir ve anlatılana inanma ihtiyacı hissetmez. Ayrıca üç tür arasındaki belirleyici olan bir başka özellik de anlatının zamanıdır. Mitler çok uzak geçmişi anlatırken efsaneler yakın geçmişi anlatmaktadır.
Masal ise zamanı bilinmeyen bir döneme aittir. Masal herhangi bir zaman dilimine kolayca taşınabilir. Bu da masalı daha önce vurguladığımız gibi açık uçlu bir tür olarak görmeye neden olur. Bascom’un tablosundan yola çıkarak her üç tür arasındaki mekânsal farklar da değerlendirilebilir. Buna göre mitler, farklı bir dünyada olup biterken efsaneler çoğunlukla günümüz dünyasında gerçekleşir. Masallarsa rasyonel mekân algısından yoksundur. Masal tıpkı zaman konusunda olduğu gibi mekân konusunda da esnektir, değişkendir. Ayrıca mit, uzak geçmişte olmuş olayları hikâye eder ve kutsal sayılır. Efsane ise kimi durumlarda kutsal kabul edilirken kimi durumlarda edilmez. Masallar ise ne anlatan ne de dinleyenler tarafından kutsal olarak görülür. Her üç tür, anlatıların içindeki kahramanlara göre de kısmi farklılıklar gösterir.
Mitik kahramanlar çoğunlukla insan dışı ve kutsal kabul edilirken efsanevi kahramanlar içimizde yaşayan insanlar olarak varlık gösterirler. Bunun yanında, Marshall, Trobriand, Fulani ve Yorubalar arasında, gerçek nesir anlatılarını kurmaca olanlardan ayıran, halk anlatmalarının gündüz anlatılmaması gibi tabulardır. Daha derin bir araştırma yapacak olanlar için bir nesir anlatısı geleneksel açılış formülüyle başlıyor (anlamı bilinmese bile) ve sadece karanlık çöktükten sonra anlatılması gerekiyorsa bu anlatı mitten ve efsaneden çok, bir masaldır hipotezi kullanılabilir. Bascom bu tablonun (Şekil 2) en azından geçici olarak mit, efsane ve masalları birbirinden ayırmak için kullanılabildiğini (Bascom, 2006:118) ifade eder. Bascom ayrıca Jacob Grimm’in Deutsche Mythologie’de türler arasındaki farklarla ilişkili söylediklerini şu şekilde aktarmıştır: “Her ne kadar birbirlerinin yerine geçseler de masal (märchen) iyi bir sebeple efsaneden farklılık gösterir. Masallar, efsaneleri güçleştiren ama onu ev gibi yapan yerel alışkanlıklardan yoksundur.
Masal uçar, efsane yürür, kapınızı çalar; biri sizi şiirin bütünlüğünden özgür kılar, diğeri ise sanki tarihin gerçekliğini doğrulayan bir otoritedir. Masal, efsaneyle ilişkili olduğu sürece, efsane de tarihle ilgili olacaktır ve biz buna tarihle gerçek hayat arasındaki ilişkiyi de ekleyebiliriz. Gerçek varoluşta bütün ana hatlar keskin, belirgin ve kesindir ve bunlar gittikçe tarihin dokusunda gölgelenir. Fakat antik mit, masal ve efsanelerin özelliklerini belirli bir ölçüde birleştirir, o uçuşunda özgürdür, ancak yerel bir eve rahatça yerleşebilir. Masalda da cüceler ve devler yerini alır... Efsanelerin değil, masalların tanrı mitleriyle ortak yönleri vardır; başkalaşımları çoktur ve genellikle onlar da sahneye hayvanların çıkmasına izin verirler ve böylece onlar da eski hayvan eposuna girerler.
Tanrılar bütün mitolojinin çekirdeğini oluştururlar.”. Masal yalnızca mit ve efsane ile ilişkili bir tür değildir. Masallar halk edebiyatının diğer ürünleri ile de ilişkilidir. Masalların ilişkili olduğu türlerden biri de bilmecelerdir. Araştırmacılar, masal ve bilmece ilişkisi ile ilgili önemli tespitlerde bulunmuşlardır. Ali Berat Alptekin’in aktardığına göre Wolfram Eberhard ve Pertev Naili Boratav’ın beraber hazırladıkları Typen Türkisher Volksmärchen adlı eserde bilmeceli masallar, Değiştirilmiş Başlar; Marangoz, Terzi, İmam; İyi Olan Kız adlarıyla ve numaralandırılarak verilmişti.
Dilek Türkyılmaz’ın ‘‘Masal Bilmece İlişkisi Bağlamında Türk Masallarında Bilmece Unsurları’’ adlı makalesinde, Motif Index of Folk Literature’da çeşitli şiirler ve mitlerde yer alan bilmeceler, bilmeceye benzer ifadeler, sayı bilmeceleri, değer bilmeceleri vb. unsurların ele alındığı aktarılır. Bu katalogda bilmecemsi masallar ise “Çözülmemiş Problemler: Masalların Bilmecesi Sonları” olarak yer alır.
Türkiye’de bilmeceli masallara ilk dikkat çeken Nasıh Güngör ve İhsan Ozanoğlu’dur. Bu isimler, Kastamonu Bilmeceleri isminde olan kitapta bilmeceleri sınıflandırırken bilmeceli masalları ayrı bir başlık altında toplamış ve manzum bir örnek vermişlerdir. Padişahın evlenme çağına gelmiş olan güzel kızı hiçbir görücüyü beğenmez ve yazlıklarının ilerisindeki subaşında bulunan serviyi kim üç vuruşla yıkabilirse onunla evleneceğini söyler. Deneyip yıkamayanların boynu vurulur, yıkabilen Kel Ağa (Keloğlan) sınavı geçer ve kızla birbirlerine bilmece sorarlar. Türkyılmaz, masalla bilmece arasındaki ilk ilişkinin bilmecenin bazı yerlerde mesel şeklinde isimlendirilmesiyle kurulabileceğini söyler.
Bazı Türk lehçelerinde ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinde bilmeceye mesel, mesel satma, küçük mesel dendiği aktaran yazar, masallar ve bilmeceler arasında bunun ötesinde organik bir ilişkiden söz etmenin mümkün olmadığını, masal metinleri içinde doğrudan bir bilmece metniyle karşılaşılmadığını söyler Esma Şimşek, bazı masallarda bilmecesi ifadelere rastlanıldığını söyler. Bu tür masallar, masal kahramanının bilmeceyi (soruyu) çözdüğü takdirde vaat edilen ödülü almasıyla sonuçlanan masallardır. Şimşek, vaat edilen bu ödülleri şu şekilde sıralar:
- Ölümden kurtulur.
- Sevdiğine kavuşur.
- Büyük mevkiler elde eder (padişahlık, beylik vb.)
- Padişahın kızıyla evlenme hakkı kazanır.
- Zengin olur.
Dilek Türkyılmaz da masal kahramanının, sorulan bilmecenin cevabını bularak ölümden kurtulmasına benzer bir durumun Kuzey Avrupa ve bazı Afrika geleneklerinde anlatılan masallarda da bulunduğunu ifade eder. Türkyılmaz’ın aktardığına göre burada kahraman canını (boynunu), cellada cevabını bilemeyeceği bir bilmece sorarak aklıyla kurtarır. Normal bilmeceden farklı olan, cevaplayanın yanıtı bilememesi durumunda soranın boynunun kesilmekten kurtulduğu bu bilmecelere “boyun bilmecesi” (neck riddle) denmektedir. Soru yapısı kullanmasına ve cevaplayanlara rivayet edilmesine rağmen, iki özellik bu tip soruları hakiki bilmeceden ayırır.
Masal tıpkı bilmece türü ile olduğu gibi atasözü, deyim, alkış ve kargış, fıkra ve ninnilerle de iç içe bir türdür. Masalların gündelik hayattaki ya da gündelik hayatın masallardaki yansımaları olarak kabul edebileceğimiz bu ilişki, masalların kuşaktan kuşağa aktarılması bağlamında da işlevseldir. Özellikle atasözü ve deyimler halk edebiyatının sözle aktarılan biçimleri olduğundan masalın içine kolayca nüfuz edebilmişlerdir. Pek çok masal kahramanı deyimlerde yaşamaya devam etmektedir. Örneğin, masallardaki ıssız yerleri betimlemek için kullanılan kuş uçmaz kervan geçmez ifadesi, masalların efsanevi dağı olan Kaf dağı, burnu havalarda kendini beğenmiş insanlar için kullanılan ‘‘burnu Kaf dağında’’ ifadesi, masallarda sıkça kapıyı çalan Tanrı misafirleri, derdini içinde saklayan insanlar için kullanılan sabır taşı ifadesi ya da masalların sonunda yer alan ‘‘onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine’’ ifadesinden etkilenen muradına erme söylemi, masal ve gündelik konuşma dilinde kullanılan deyim ve atasözleriyle olan ilişkiyi anımsatmakta.