HALK SAĞLIĞI - Ünite 4: Bulaşıcı Hastalıklar ve Bağışıklama Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 4: Bulaşıcı Hastalıklar ve Bağışıklama

Giriş

Halk sağlığı biliminin önemli konularından olan bulaşıcı hastalıklar: Sık ve geniş kitlelerde görülen, diğer hastalıklara, sakatlıklara hatta bazen ölümlere yol açan, ciddi is gücü ve maddi kayıplar yaratan hastalıklardır. Bulaşıcı hastalık ya da enfeksiyon hastalıkları, herhangi bir yolla insana geçme potansiyeline sahip hastalık yapıcı mikropların veya parazitlerin vücuda girmesiyle kendini gösteren hastalıklardır.

Enfeksiyon

Enfeksiyon; dilimize Fransızcadan yerleşmiş bir tıp terimidir. Mikroorganizmaların, hastalıklar ve istenmedik etkiler oluşturması durumudur. Enfeksiyon hastalığının ortaya çıkabilmesi için mikroorganizmanın tamamlamak zorunda olduğu enfeksiyon zinciri adı verilen aşamalar söz konusudur. Enfeksiyon zincirinin bileşenleri arasında;

  • Enfeksiyon etkeni,
  • Enfeksiyon kaynağı,
  • Çıkış kapısı,
  • Bulaşma yolu,
  • Giriş kapısı ve
  • Konakçı yer almaktadır.

Bunlardan bazıları aşağıda kısaca açıklanmıştır:

  • Enfeksiyon etkenleri: Virüsler, bakteriler, mantarlar, parazitler, artropotlar ve riketsiyalardır.
  • Enfeksiyon kaynağı: Mikroorganizmaların yaşadıkları doğal ortamlar olup bu ortamdan çıkış noktalarına çıkış kapısı denir.
  • Bulaşma yolu: Enfeksiyon etkeninin konakçıya taşınma yoludur. Enfeksiyon etkeninin konakçı vücuduna girdiği yere giriş kapısı denir.
  • Konakçı: Enfeksiyon etkenini, üzerinde veya içinde barındıran insan, hayvan ve bitkiye denir.

Enfeksiyon Hastalıklarının Tanı Yöntemleri

Günümüzde enfeksiyon hastalığını teşhis etmek üzere duyarlı ve hızlı testler kullanılmaktadır. Lateks aglütinasyon (LA) ile diğer aglütinasyon testleri, Enzim immünoassay (EIA) ve Optik immünoassay (OIA) testleri bu testlere örnek olarak gösterilebilir.

Bu testlerden başka enfeksiyon tanısında “hızlı tanı testleri” olarak bilinen indirekt yöntemler de yer almaktadır. Hızlı tanı testlerinde kullanılan materyaller; burun, boğaz ve nazofarengeal süzüntüler, dışkı, idrar, balgam ve kan şeklinde sıralanabilir. Kan örneği bu testlerin bazılarında birkaç kan damlasını içermektedir. Bu durumlarda parmak ucundan alınan kan örneği yeterli olmaktadır. Bu yöntemler; hekime ön teşhisin konulmasında yol gösteren, hızlı ve daha kolay uygulanabilen testlerdir. Eritrosit sedimantasyon hızı, oldukça fazla kullanılan bir indirekt tanı yöntemi olmakla birlikte yanıtı; periferik kanda şekilli eleman miktarı ve dağılımı ile C-reaktif protein (CRP) belirler. C-reaktif protein, eritrosit sedimantasyon hızı ile karşılaştırıldığında seviyesindeki artış ve yeniden normal seviyesine düşmesi daha hızlıdır. Eritrosit sedimantasyon hızını anemi, polisitemi, plazma protein düzeyi, cinsiyet, eritrosit şekli ve yaş etkilerken C-reaktif proteini yanık, travma, infarkt ve iskemi durumlarından etkilenir. Aynı zamanda Creaktif proteinin yarı ömrü 24 saatten daha az olduğu için tedavinin ne kadar etkili olabileceği hakkında fikir verir.

Enfeksiyon Hastalıklarının Belirtileri

Mikroorganizmaların oluşturduğu hastalık belirtileri konakçı vücuduna göre değişen özellikler gösterebilir. Fakat genelde görülen belirtiler; ateş, boğaz ağrısı, nabız ve solunum hızlanması, bitkinlik, iştahsızlık, kızarıklık ve döküntü olarak sayılabilir. Kan değerlerinde değişiklik de sıklıkla karşılaşılan bir durumdur.

Enfeksiyon Hastalıklarını Sınıflandırılması

Enfeksiyon hastalıkları üç farklı sebepten oluşabilir:

  1. Parazit Kaynaklı Hastalıklar,
  2. Virüs Kaynaklı Hastalıklar,
  3. Bakteri Kaynaklı Hastalıklar.

Parazit Kaynaklı Hastalıklar;

Toksoplazmozis : Toksoplazma gondii adlı parazitin neden olduğu, sıklıkla görülen bir hastalıktır. Sıklıkla asemptomatik olmakla birlikte ateş, halsizlik ve lenfadenopati gibi belirtiler de görülebilir.

Sıtma; kuluçka süresi 12-14 gün olan Plasmodium falciparum, kuluçka süresi 13-17 gün olan Plasmodium vivax ve Plasmodium ovale ile kuluçka süresi 28-30 gün olan Plasmodium malaria parazitlerinin neden olduğu, insanlara dişi anofel cinsi sivrisinekler tarafından bulastırılan bir hastalıktır. Plasmodium falciparum’un neden olduğu sıtma tablosu en ağır olandır. Plasmodium falciparum ülkemizde daha çok yurt dışı seyahat durumundan sonra görülmektedir. Türkiye’de sıklıkla Plasmodium vivax’a bağlı sıtma olguları ile karşılaşılmaktadır.

Askariazis; özellikle sıcak iklim kuşaklı ve sağlık koşullarının bozuk olduğu ülkelerde ortaya çıkmakla birlikte, tüm dünya da görülen Ascaris lumbricoides adlı parazitin, gastrointestinal sisteme yerleşerek neden olduğu bir helmint hastalığıdır. Hastalığın karakteristik özelliği anüs ve ağızdan erişkin solucanın çıkmasıdır.

Oksiyüriasis (Kıl Kurdu): Enterobius vermicularis (Oksiyür)’un neden olduğu hastalık, en çok çocukluk çağında olmakla birlikte dünyada en sık görülen parazitik enfeksiyonlardan biridir. Hastalığın en belirgin özelliği; perianal kasıntıdır.

Teniyasis: Taenia saginata (sığır tenyası), adlı parazitin meydana getirdiği bulaşıcı bir hastalıktır. Taenia saginata’nın görüldüğü yerler; özellikle çiğ et tüketiminin olduğu bölgelerdir. Kontrolsüz olarak yetişkin tenyanın anüsten çıkması sebebiyle hastalık halk arasında abdestbozan olarak bilinir. Hastalık belirtileri; ishal,  kabızlık, bulantı, kusma ve sistematik semptomlardır. Tanı genellikle hastanın dışkısında halkaları görmesiyle konulur.

Ankilostomyaz ve Nekatoryan (Çengelli Kurt): Ankilostomyaz, Ankilostoma dueodenale etkeni tarafından oluşturulan kabızlık, ishal, anemi ve deri döküntüleri gibi belirtilerin eşlik ettiği, çengelli solucan hastalığıdır. Nekatoryazis etkeni ise Necator americanus’tur ve yaşam alanı ince bağırsaklardır.

Kist-Hidatik : Echinococcus granülosu, boyu 2-7 mm arasında olan; köpek, tilki, kurt gibi etobur hayvanların ince bağırsak mukozasında yaşayan; köpek tüyü, solunum ve sindirim yoluyla insana bulasan kist-hidatik hastalığının etkenidir.

Trikomoniyazis: Trichomonas vaginalis seksüel yolla bulasan ve ürogenital sistemde yaşayan bir parazittir. Bu parazit kaynaklı hastalıklara oldukça sık karşılaşılmaktadır. Trichomonas vaginalis; üreme bozukluklarına, doğum ağırlığında düşmeye ve pelvisle ilgili hastalıklara neden olabilir. Parazit kaynağı, enfekte olmuş kadın ve erkek bireylerdir. Hastalığın klinik bulguları, idrar ve üreme yolu hastalıklarının bulguları ile sıklıkla karıştırılabilmektedir.

Gal (Scabies = Uyuz): Sarcoptes scabiei hominis etkeninin neden olduğu alerjik reaksiyonlarla seyreden paraziter bir hastalıktır. Gal’in en önemli belirtisi; şiddetli gece kasıntısıdır. Kasıntı, bazı durumlarda kişiyi uykusundan uyandırabilecek kadar şiddetlidir ve normal kasıntılardan farklı olarak yanıcı özelliktedir. Ciltte “eritem” ve “ödem” oluşur.

Virüs Kaynaklı Hastalıklar

Kızamık (Rubeola-Measles-Morbilli): Paramyxoviridaea ailesi, morbillivirus cinsine mensup olan kızamık virüsü, hava yolu ile bulasan bir RNA virüsüdür. Bu virüs rubeola adı ile bilinir. Kızamık virüsü; prodromal dönem süresince ve döküntülerin görülmesinden sonra izole edilebilen, hayvan rezervuarı ve vektörü olmayan bir virüstür. İzole edilme yolları; nasolaringeal salgılar, kan ve idrardır. Virüs oldukça kararsızdır. Eter ve kloroform gibi kimyasal çözücüler ile kuvvetli asitlere karşı duyarlıdır. Oda sıcaklığında 34 saatten fazla aktif kalabilirken ısı ve ultraviyole gibi etkenler ile inaktive olur. Kızamık virüsünde immün yanıt olarak hücresel ve sıvısal yanıt oluşur. Hücresel yanıt ile güvenilir bir bilgi elde edilemez çünkü birkaç ay içinde saptanamayacak seviyeye düşer. IgG aracılığıyla pasif korunma gerçekleştirilir.

Kızamıkçık (Rubella): Togaviridae ailesi rubivirus cinsinden RNA virüsü ile oluşan döküntülü bir hastalıktır. Çocuklarda ve erişkinlerde, hafif seyirli bir klinik tabloya yol açar. Ancak gebelerde geçirildiği zaman, fetal tüm organ ve sistemleri etkileyerek doğumsal (konjenital) kızamıkçık sendromuna yol açar. Bu sendromda katarakt, doğumsal kalp hastalıkları, işitme kaybı, mikrosefali gibi fiziksel bulgular, mental ve psikomotor gerilik, trombositopeni, kanama, purpurik deri lezyonları “ahududulu kek” görünümü, hepatosplenomegali, pnömoni ve miyokardit gibi bulgular görülebilir.

Su Çiçeği (Varicella): Çocukluk çağında görülen kasıntılı veziküller ve ateş belirtilerinin olduğu, DNA virüsü olan Varicella zoster’in neden olduğu bir hastalıktır. Hastalık, enfekte olmuş kişiden solunum yolu veya vücut salgıları ile bulaşır. “Koridor hastalığı” olarak da nitelendirilen su çiçeğinde hastalık, döküntüler görülmeden bir iki gün önce bulaştırılmaya başlar ve kasıntılı veziküllerin kabuklaşmasına kadar devam eder. ilk olarak gövde ve yüzde görülen lezyonları toplam sayısı yaklaşık 300-400 civarındadır ve kasıntı ile karakterizedir. Konakçı vücudunda 3-5 gün içinde lezyonlar üç dönemden geçer.
Bu dönemler;

  • Makülopapüler dönem,
  • Veziküler dönem ve
  • Kabuklu dönemdir.

5 günün sonunda lezyonlarda kabuklanma olur ve hasta vücudunun tamamen eski hâlini alması yaklaşık bir iki haftayı bulur. Bağışıklık sistemi düşük olan çocuklarda ise hem hastalık hem de iyileşme dönemleri büyük farklılıklar gösterir.

Kuduz: Rhabdoviridae ailesinden, lyssavirüs sınıfından, rabies virüsü; RNA kaynaklı bir virüs olup tükürük ve idrarda bulunur ve kuduz hastalığının etkenidir. Temel olarak hayvan hastalığı olmakla birlikte insanlara bulaşma yolu, insanların enfekte hayvanlar tarafından ısırılmasıyla gerçekleşmektedir. Rabies virüsünün temelde enfekte hayvanların salgısında olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte diğer vücut sıvılarının da virüsü taşıyabileceği görüşü mevcuttur.

Tedavi, klinik belirtiler başlamadan gerçekleştirilmelidir çünkü virüs sinir sistemine girdikten sonra tedavi olamaz. Bu nedenle tedavide amaç, etkeni sinir sistemine girmeden yok etmektir. Kuduz, hastalık bulguları görülmeye başladıktan sonra insanda en ölümcül olan hastalıklardandır. Enfekte hayvanla temas gerçekleştiğinde, belirtiler görülmeden aşı ve immün globülinlerin uygulanmaları ile tedavide başarılı sonuçlar elde edilebilir. Güncel zamanların en etkili aşısı; insan diploid hücre kültürü kuduz aşısıdır (HDCV).

AIDS

AIDS’in etkeni HIV virüsü (Human Immunodeficiency Virus-insan immün Yetmezlik Virüsü)’dür. Virüs immün sistemi zayıflatıp, insan vücudunun hastalıklar karşısında savunma mekanizmasını azaltarak; insanları hastalıklara karşı duyarlı hâle getirmektedir. Böyle bir durumda hasta basit bir enfeksiyonla bile baş edememekte ve enfeksiyon sonucunda ölüm görülebilmektedir.

AIDS’in bulaşma yolları aşağıda sıralanmıştır:

  • Kan Yoluyla: Kan transfüzyonu ile bulaşma görülebilir. Bu yüzden transfüzyon yapılmadan önce, kanın test edilmesi gerekmektedir.
  • Cinsel yolla: Çok eşlilik ve korunmasız ilişki, cinsel yolla bulaşmanın en önemli sebepler indendir.
  • Enjeksiyon yoluyla: Hiçbir amaçla ortak iğne veya enjektör kullanılmamalıdır. Bunlar tek kullanımlık ve kişiye özgü olmalıdır.
  • AIDS’li anneden bebeğe: Gestasyon ve laktasyon dönemlerinde bebeğe bulaşma olabilir.

AIDS hastalığının tanısında spesifik HIV antikoru tayini, HIV antijeni tayini, yapılmaktadır. Ayrıca virüs izolasyonu ve enfekte hücrelerde ya da plazmada, viral genetik maddenin gösterilmesi de kullanılan tanı yöntemlerindendir. AIDS hastalığının ne yazık ki kesin bir tedavisi bulunmamaktadır.

Hepatit A: Hastalık; Picornaviridae ailesinden bir RNA virüsü olan hepatit A tarafından başlatılan karaciğerin birincil iniamatuar akut enfeksiyonudur. Hepatit A’nın diğer hepatitlerden en önemli farkı diğer hepatitler gibi kronikleşme göstermemesidir.

Hepatit B: Hepatit B virüsü, bir DNA virüsü olup hastalık etkenidir. Bulaşma yolları; kan ve kan ürünleri, paranteral yol ve oral yoldur. Virüs, dış etkenlere ve ısıya duyarlı değildir. Anneden bebeğe bulaşma, hamilelik sırasından çok doğum sırasında olmaktadır.

Hepatit C: Hastalık etkeni Hepatit C virüsüdür ve Hepatit B virüsü ile birçok yönden benzerlik gösterir. Dünya üzerinde Hepatit C virüsünün enfekte ettiği insanların sayısının, 200 milyondan daha fazla olduğu bilinmektedir. Hastalığın başlangıcı Hepatit B gibi semptomsuzdur, fakat Hepatit B’ye kıyasla kronikleşme oranı daha fazladır. Teşhiste kullanılan iki metot;

  • Anti HCV ve
  • Viral RNA’nın araştırılmasıdır.

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA): Bunyaviridea ailesinden nairovirus türü olan virüs, ilk kez 1956 yılında Kongo’da görülmüştür. Aynı virüs ile daha sonra 1967 yılında Kırım’da karşılaşılmıştır. Virüsler, kene yoluyla bulaşmaktadır. İnsanların enfekte olması, kenelerin ısırması veya enfekte hayvanlarla temas sonucu olmaktadır. Ixodes türleri Türkiye’de yaygın olarak görülen ve insanları enfekte eden kenelerdir. Virüsün kuluçka dönemi, kene ısırmasıyla bulaşmışsa 1-3 günü kapsar. Enfekte insan veya hayvan kanı ve vücut sıvıları ile temas sonucu bulaşmış ise 5-6 günlük bir süreçtir. Hastalık komsu ülkelerde daha önceden görülmesine karşın, Türkiye’de ilk kez 2002 yılında Tokat ilinde ortaya çıkmıştır.

Bakteri Kaynaklı Hastalıklar

Boğmaca (Pertusis): Bordetella pertussis isimli, hareketsiz; kokobasil bulaşıcılık oranı hayli fazla olan boğmaca hastalığının etkenidir. Hastalık kaynaklı ölüm, aşılanmamış bebek ve çocuklarda sık olmakla birlikte diğer yaş gruplarında da görülebilir. Asılama olmasına rağmen beş aydan daha küçük bebekler ve 10 yaşın üstündeki çocuklar hastalık etkeninden etkilenebilir. Erişkin bireyler sadece enfeksiyon geçirmekle kalmayıp aynı zamanda aşılanmamış veya henüz asıları tamamlanmamış bebekler içinde enfeksiyon kaynağı olur.

Difteri (Kuşpalazı): Difteri, gram pozitif bir bakteri olan Corynebacterium diphtheriae’dan kaynaklanan, üst solunum yollarında psödomembranlarla ilişkili tıkanmaya neden olan, iç organları ve sinir sistemini etkileyen akut toksik bir bulaşıcı hastalıktır. Corynebacterium diphtheriae’nın ekzotoksini, klinik bulguları oluşturur. Karşımıza genellikle tonsil ve farinks difteri vakaları çıkar. Ölen hastaların %50-60’ında kardiyomiyopati komplikasyonu gözlenmiştir. Hastalık, dolasım ve sinir sistemini olumsuz yönde etkiler. Yumuşak doku felci de erken görülen komplikasyonlarındandır.

Tetanos: Anaerob bir basil olan Clostridium tetani etkeni ile oluşan, kaslarda kasılmalar ile karakterize, ölüm oranı yüksek bir hastalıktır. Tetanos, çocuklarda doğum veya travma sonralarında görülür. Hastalığın bulaşma yolu sporla olmaktadır. Büyükbaş, küçükbaş, kümes hayvanları ve insanların dışkısında bulunurlar. Güneş ışığı görmedikleri sürece yaşamsal sikluslarını sürdürürler.

Tüberküloz (Verem): Etkeni Myobacterium tuberculosis olan verem hastalığı, uzun yıllardır dünya üzerinde varlığını sürdüren; sularda, toprakta, çamurda ve havada bulunabilen bir basildir. Aslında sığırlarda bulunan basil, sığırların evcilleştirilmesi sürecinde insanlarda da patojen etki göstermeye başlamıştır.

Gonore (Bel Sogukluğu): Gonore; erkeklerde dizüri ve üretral akıntıya neden olan, kadınlarda ise asemptomatik şekilde ilerleyen Neisseria gonorrhoeae isimli bakterinin etken olduğu bir enfeksiyondur. Gram negatif bir bakteri olan hastalık etkeni sadece insanları enfekte eder. Hastalığın ortaya çıkmasında, bakteri olduğu kadar konakçının da özellikleri rol oynamaktadır.

Sifiliz (Frengi): Spiroket ailesinin bir üyesi olan Treponema pallidum; sifiliz hastalığını oluşturan dış ortama dayanıksız bir bakteridir. Klinik açıdan incelendiğinde hastalığı;

  • Erken ve
  • Geç evre olarak ikiye ayırmak mümkündür.

Erken sifiliz de;

  • Primer,
  • Sekonder ve
  • Erken geç dönem olmak üzere üç başlıkta incelenebilir.

Primer sfilize karakterize olan ciltteki kırmızı renkli sankr, papül lezyonuna dönüşüp ülserleşmeden önceki ilk belirtidir. Tedavi yapılmayan vakalarda 3-6 haftalık bir süreçte iyileşme gözükmektedir. Sekonder sifiliz olarak belirtilen dönem, deri döküntülerinin görüldüğü aşamadır ve etkeninin santral sinir sistemi üzerine yayılımının bu  evrede de olabileceği bilinmelidir. Deri döküntüsü belirtisi vücudun tüm yüzeylerinde görülebilir.

Şarbon: Etkeni; dış Sartlara dayanıklı gram pozitif Bacillus anthracis bakterisi olan ve otçul hayvanlarla insanların teması sonrası insanı enfekte eden bir hastalıktır. Vakalarda sıklıkla deri şarbonu ile karşılaşılmaktadır. Diğer türleri olan gastrointestinal şarbon ve akciğer şarbonunun görülme insidansları daha düşüktür. Şarbon, biyolojik terör olarak kullanılmaktadır ve akciğer şarbonu görüldüğü zaman bu seçenek göz önüne alınmalıdır. Aynı zamanda mesleki bir hastalık olan şarbon, hayvan odaklı meslek gruplarında risk unsurudur. Hayvanlardan bulaşma dışında; uyuşturucu kullananlarda, ortak enjektör kullanımı sonucunda da bulaşma olmaktadır. Yani şarbon bulaşma yollarına göre; endüstriyel şarbon, tarımsal şarbon ve laboratuvar kaynaklı şarbon olarak sınıflandırılabilir.

Brusellozis (Malta Humması, Akdeniz Humması): OrtaDogu ve Akdeniz ülkelerinde endemik olan hastalığa Brucella cinsi bakteriler etkendir. Halk arasında “peynir hastalığı” olarak bilinen hastalıktır. İnsanlara bulaşma; enfekte hayvan ve enfekte hayvanın kan, plasenta, fetus, uterus salgıları ile direkt olarak temas yoluyla veya pastörize edilmemiş süt ve taze peynir gibi hastalık etkeni bulaşmış hayvansal ürünlerin çiğ olarak tüketimi sonrasında olmaktadır. Keçilerde bulunan Brucella melitensis, domuzlarda bulunan Brucella suis ve sığırlarda bulunan Brucella abortus hastalık etkenleridir.

Bulaşmada vücuda giriş kapıları; sindirim, deri, mukoza, cinsel mukoza ve kesinliği daha netleşmemiş olan solunum yoludur. İnsandan başka bir insana bulaşma görülmemektedir. Ateş, brusellozun en önemli bulgularındandır.

Tifo: Tifo; Salmonella typhi’nin neden oldugu genel enfeksiyon belirtileri ile seyreden, akut sistemik bir hastalıktır. Salmonella typhi, kontamine yiyecek ve içeceklerle fekal-oral yolla vücuda girer. Tifolu hastalar ve taşıyıcılar, hastalığın yayılmasında kaynak oluşturur. Tifo ülkemizde henüz eksilmeyen bir hastalıktır. Hastalığın tanısı kan, dışkı ve idrar kültürlerinde kolaylıkla saptanabilmektedir. Tifo ; özellikle hastanede tedavi edilmesi gereken ve iyi bir hasta bakımını gerektiren bir hastalıktır. Spesifik tedavisinde farklı gruplardan antibiyotikler kullanılmaktadır.

Bağışıklık

Hastalık etkenlerine karşı vücudun geliştirdiği savunma mekanizmalarına “bağışıklık” denir. Bağışıklık;

  • Doğal bağışıklık ve
  • Kazanılmış bağışıklık olmak üzere ikiye ayrılır.

Doğal bağışıklıkta kişi belirli canlı türleri, belirli mikrop veya sapofitlere karşı direnç gösterir. Yapısal ve biyokimyasal faktörler, doğal bağışıklık mekanizmasında rol oynar. Bu nedenle bireyin ırkı vb. özellikleri değiştikçe verilen reaksiyonlar da değişir.

Kazanılmış bağışıklıkta ise kişi doğal yollarla yani hastalık etkenini vücudunu aldıktan sonra veya asılama sonrası kendi antikorlarını üreterek aktif bağışıklık kazanır. Eğer antikorları doğuştan plesanta aracılığıyla vücuduna almış ise bu pasif kazanılmış bağışıklıktır. Bağışıklık sistemi; timus, kemik iliği, dalak ve lenf düğümlerini içerir.

Aşağıda bağışıklık ile ilgili bazı ifadeler tanımlanmıştır:

  • Antijen: Vücuda girdiğinde antikor oluşturulan maddeye verilen addır.
  • Antikor: Kanda meydana gelen ve belirli bakteri veya virüse karşı bağışıklık mekanizması düzenleyebilen maddedir.
  • Primovaksinasyon: Yaşam siklusu boyunca hiç aşılanmamış bireyde herhangi birasının ilk uygulanmasına denir.
  • Rapel: Bağışıklığın iyice yerleşmesi için asıların belirli zaman aralıklarıyla tekrarlanmasına rapel denir.
  • Monovalan Aşı: İçinde tek bir tür mikrop ya da tek çeşit antijen bulunduran aşı çeşitlidir.
  • Polivalan Aşı: Birkaç asının karıştırılması sonucu elde edilen asıdır.

Aktif Bağışıklık

Aktif bağışıklıkta, bir organizmaya aşı şeklinde antijen verilir ve böylece bireyin enfeksiyona özgü antikorları üreterek bağışıklık geliştirmesi sağlanır. Kullanılan aşı tipi; canlı ası, cansız ası, toksoid aşı ve biyoteknolojik aşı şeklinde olabilir. Aşılar, uygulandıkları bireylerin hastalık etkenine karşı direncini sağlar ve aynı zamanda hastalığın nesilden nesile aktarılarak yayılımını da engeller.

Pasif Bağışıklık

Pasif bağışıklık, başka bir insan veya hayvan tarafından oluşturulmuş antikorların bireylere aktarılmasıyla oluşur. Bireye uygulanacak serum şişelerinin etiketlerinde antiserum çeşidi, hayvanın türü, içerdiği antikor miktarı, üretim tarihi ve son kullanma tarihi bulunmaktadır.

Bildirilmesi Zorunlu Hastalıklar

Her bir hastalık için ayrı ayrı ihbar ve bildiri yapılırken nelerin göz önüne alınması gerektiği, belli kurallar çerçevesinde yapılmalıdır. Bildirim sistemiyle ilgili uygulamaların yasal dayanağı, 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu’dur. Güncel bildirim sistemi hakkında mevzuat ise 24.02.2004 tarih ve 1534 sayılı “Yeni Bildirim Sistemi Yönergesi” 22.10.2004 tarih ve 129 sayılı “Bulaşıcı Hastalıkların İhbarı ve Bildirim Sistemi Genelgesi” ve 06.11.2005 tarih ve 25635 sayılı Tebliğ kapsamında Resmî Gazete ’de yayımlanmıştır. Yapılan yasal düzenlemeler sonucunda, “Bildirimi Zorunlu Hastalıklar Listesi”, bildirim yeri ve hastalıkların özelliklerine göre A, B, C, D şeklinde isimlendirilerek, dört grup altında birleştirilmiş ve sonuç olarak, toplam 51 hastalıktan oluşan bir liste hazırlanmıştır (S:110, Tablo 4.2).