HALK SAĞLIĞI - Ünite 6: Çevre Sağlığı Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 6: Çevre Sağlığı

Giriş

İnsan sağlığı ve refahı içinde bulunduğu çevre ve çevresel faktörlerden etkilenmektedir. Bu nedenle insan ve içinde yaşadığı çevre halk sağlığının önemli bir bileşenidir. Çevre sağlığı insan ve içinde yaşadığı çevre ve çevrenin insan üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi, anlaşılması ve kontrol edilmesini içeren halk sağlığının bir aşamasıdır. Bu alan kullanılan yaklaşımlardan çok karşılaşılan problemlerle tanımlanmaktadır. Bu problemler;

  • Halkın sağlıklı ve güvenilir içme suyu temin edememesi,
  • Çeşitli endüstriyel faaliyetler sonucunda ortaya çıkan sıvı atıklar,
  • Yüzey ve yeraltı sularının endüstriyel faaliyetlerle kirletilmesi suların sahip olduğu kalite standartlarının düşmesi,
  • Katı atıklar ve bertarafında yaşanan sorunlar,
  • Tehlikeli atıkların taşınması ve bertarafında yaşanan sorunlar,
  • Toprak kirliliği ve buna bağlı gıda güvenliği konusunda karşılaşılan sorunlar,
  • Hava kaynaklı kirleticileri ve insan sağlığı üzerindeki etkileri,
  • Enerji tüketimi ve üretiminden kaynaklanan sorunlar,
  • Kentleşme, endüstrileşme ve ulaşım kaynaklı oluşan gürültü kirliliği,
  • İş yeri sağlığı ve güvenliği,
  • Hastane ve medikal endüstrisinde çalışan işçilerin korunması konusunda karşılaşılan problemler,
  • Toksik kimyasallar
  • Radyasyon ve radyoaktif atıklar,
  • Asit yağmurları,
  • Ozon tabakasının incelmesi,
  • Küresel ısınma,
  • Doğal kaynakların tükenmesi,
  • Ormanların azalması,
  • Erozyon,
  • Afetlerdir.

Çevre sağlığı konusunda karşılaşılan sorunların karmaşık oluşu nedeniyle disiplinler arası yaklaşımlar gerekmektedir. Önemli bir çevre sorunuyla başa çıkmak zorunda olan çevre sağlığı grubu, bilim insanları, fizikçiler, epidemiyolojistler, mühendisler, hukukçular, matematikçiler, sosyologlar ve yöneticileri içermelidir.

Halk sağlığı konusunda çevre sağlığı ile ilgili konuları, anlaşılması ve yorumlanabilmesi için çevre ve sağlıkla ilgili genel kavramların bilinmesi gerekmektedir.

Çevrenin tanımı yapılırken insan vücudu esas alındığında vücut içi ve vücut dışı olarak iki çevre tanımı yapılabilir. Bu iki çevre arasındaki üç adet bariyer bulunur:

  • Birinci bariyer; insan derisidir ve vücudu dışarıdaki kirleticilerden korur.
  • İkinci bariyer; sindirim sistemidir ve vücudu yutulmuş iç kirleticilerden korur.
  • Son bariyer olan akciğer ise vücudu solunum yoluyla alınan kirleticilerden korur.

Çevre; katı, sıvı ve gaz olarak da tanımlanabilir. Partiküller ve atmosfere salınan gazlar, suya deşarj edilen sıvı atıklar, toprağa atılan plastikler, toksik kimyasallar ve katı atıklar gibi her bir formdaki çevre, katı, sıvı ve gaz formda olan kirleticilerle ilişkilidir. “Çevre Kanunu”na göre; çevre, canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamı ifade etmektedir.

Çevre korunması; çevresel değerlerin ve ekolojik dengenin tahribini, bozulmasını ve yok olmasını önlemeye, mevcut bozulmaları gidermeye, çevreyi iyileştirmeye ve geliştirmeye, çevre kirliliğini önlemeye yönelik çalışmaların bütününü kapsamaktadır.

Çevre kirliliği; çevrede meydana gelen ve canlıların sağlığını, çevresel değerleri ve ekolojik dengeyi bozabilecek her türlü olumsuz etkiyi ifade etmektedir.

Sürdürülebilir çevre, gelecek kuşakların ihtiyaç duyacağı kaynakların varlığını ve kalitesini tehlikeye atmadan hem bugünün hem de gelecek kuşakların çevresini oluşturan tüm çevresel değerlerin her alanda (sosyal, ekonomik, fiziki vb.) ıslahı, korunması ve geliştirilmesi sürecini ifade etmektedir.

Sürdürülebilir kalkınma; bugünkü ve gelecek kuşakların, sağlıklı bir çevrede yaşamasını güvence altına alan çevresel, ekonomik ve sosyal hedefler arasında denge kurulması esasına dayalı kalkınma ve gelişmedir.

Hava, su, toprak ortamları ile bu ortamlarla ilişkili ekosistemler, “alıcı ortam” olarak tanımlanmaktadır. Atık su; evsel, endüstriyel, tarımsal ve diğer kullanımlar sonucunda kirlenmiş veya özellikleri kısmen veya tamamen değişmiş sulardır. Bütün bitki, hayvan, mikroorganizmalar ile bunların yaşama ortamları “doğal varlık” olarak tanımlanır. Hava, su, toprak ve doğada bulunan cansız varlıklar “doğal kaynak” olarak tanımlanır.

Faaliyetleri sırasında veya sonrasında doğrudan veya dolaylı olarak çevre kirliliğine, ekolojik dengenin ve çevrenin bozulmasına neden olan gerçek ve tüzel kişiler; “kirleten” olarak tanımlanır.

Canlıların kendi aralarında ve cansız çevreleriyle ilişkilerini bir düzen içinde yürüttükleri biyolojik, fiziksel ve kimyasal sistem “ekosistem”dir. Ekolojik denge; insan ve diğer canlıların varlık ve gelişmelerini doğal yapılarına uygun bir şekilde sürdürebilmeleri için gerekli olan şartların bütününü ifade eder. Ekosistemlerin, türlerin, genlerin ve bunlar arasındaki ilişkilerin tamamı “biyolojik çeşitlilik” olarak tanımlanır.

Herhangi bir faaliyet sonucunda oluşan, çevreye atılan veya bırakılan her türlü madde “atık” olarak nitelendirilir.

“Katı atık” üreticisi tarafından atılmak istenen ve toplumun huzuru ile özellikle çevrenin korunması bakımından, düzenli bir şekilde bertaraf edilmesi gereken maddeler olarak tanımlanır. Tehlikeli ve zararlı atık kapsamına girmeyen konut, sanayi, iş yeri, piknik alanları gibi yerlerden gelen katı atıklar ise “evsel katı atık” olarak tanımlanır.

Fiziksel, kimyasal ve/veya biyolojik yönden olumsuz etki yaparak ekolojik denge ile insan ve diğer canlıların doğal yapılarının bozulmasına neden olan atıklar ve bu atıklarla kirlenmiş maddeler “tehlikeli atık”tır. Fiziksel, kimyasal ve/veya biyolojik yönden olumsuz etki yaparak ekolojik denge ile insan ve diğer canlıların doğal yapılarının bozulmasına neden olan her türlü kimyasal madde ve ürünler “tehlikeli kimyasallar”dır.

“Epidemiyoloji” toplumda sağlıkla ilgili olayları kişi, yer ve zaman özelliklerine göre inceleyen nedenlerini araştıran ve olayların önlenmesi için uygun çözüm yollarını belirleyen yöntemler bütünü olarak tanımlanır.

Çevre kirliliği küresel boyutta; küresel ısınma, iklim değişikliği, sera gazları ve ozon tabakasının incelmesi sorunlarını yaratmaktadır. Bölgesel boyutta karşılaşılan sorunlar; kentleşme, ulaşım, enerji üretimi, su temini ve hava kirliliği konularında yaşanmaktadır. Yerel boyutta oluşan katı ve tehlikeli atıklar, haşereler ve pestisitler, iç ortam havası kirleticileri, gıda güvenliği, iş yeri sağlığı ve radyasyon halk sağlığı açısından önemlidir.

Halk sağlığını etkileyen çevresel faktörler; içme suyu kirliliği, sıvı atıklar, hava kirliliği, toprak kirliliği, katı atıklar, enerji üretiminden kaynaklanan sorunlar, gürültü kirliliği, radyasyon ve afetler olarak sıralanabilir.

Çevre kirliliğinin ilk göstergeleri genellikle duyusal ve estetik algılama sistemlerine hitap eden renk, tozuma, çamur, bulanıklık, görüş mesafesi gibi faktörler, görüntü kirliliği, ses kalitesi, koku kalitesi gibi parametrelerdir.

Su Kirliliği

Çevre sağlığını etkileyen faktörlerin başında gelen su kirliliği; içme suyu kirliliği ve sıvı atıklar olarak ayrı başlıklar altında incelenmektedir. İçme suyu kirlenmesi, dünyada en önemli çevresel problemlerden birisidir. Son yıllarda nüfusun hızlı artışı, plansız endüstrileşme ve bilinçsiz bir şekilde tarımsal kimyasalların kullanılması, katı atıkların gerektiği gibi uzaklaştırılmaması, atık suların istenilen kalitede arıtılmaması veya arıtılmadan alıcı ortama verilmesi ve benzeri faaliyetler, içme suyu kaynaklarının kirlenmesine neden olmaktadır.

Su kaynaklarının azalması ve kontamine olmuş içme suları, gelişmekte olan ülkelerde halk sağlığı açısından ciddi sorunlar yaratmaktadır. Özellikle ılıman ve sıcak iklimlerde insan ve hayvan dışkısı ile kirlenen sularda bol miktarda mikroorganizma bulunur. Aynı şebekeden su temin eden insanların enfekte olmaları nedeniyle salgınlar çıkar. Tifo, kolera, viral hepatit bu gruba giren enfeksiyon hastalıklarıdır.

Doğal suların kirlenmesi, alıcı ortam olarak kullanılması ya da insanların sıvı atıkları boşaltmaları sonucunda gerçekleşir. Su kirlenmesinin başlıca kaynakları; evlerden gelen kullanılmış sular, sanayi kuruluşları tarafından su yataklarına verilen sıvı atıklar, tarım alanlarından gelen azot ve fosfor içeriği zengin sulama sularının sızıntıları, erozyon toprağı taşıyan yağmur suları ve vahşi depolama alanlarından sızan çöp sızıntı sularıdır. Su kirleticilerini incelediğimizde;

  • Organik kirleticiler,
  • Patojen mikoorganizmalar,
  • Besi maddeleri,
  • Sentetik organik kirleticiler,
  • Petrol kökenli kirleticiler,
  • İnorganik kirleticiler,
  • Sediment kökenli kirleticiler,
  • Radyoaktif kirleticiler
  • Atık ısı oldukları görülmektedir.

Yüzey suları için en yaygın arıtım tesisleri, kum yataktan hızlı süzdürme ve kireç soda yumuşatma tesisleridir. Yüzey suları için bazı durumlarda kum yataktan yavaş süzdürme tesisleri de kullanılır. Yeraltı suları genellikle yüzey sularından daha iyi niteliktedir ve bunun sonucu olarak en yaygın arıtım tesisleri; gaz sıyırma, klorlama tesisleri ve kireç soda ya da iyon değişimi şeklindeki yumuşatma tesisleridir. Yeraltı suları, yüksek kaliteli sular olması nedeniyle yalnızca aşırı doygun miktarlarda bulunduğunda karbondioksit gibi gazların giderilmesi için “gaz sıyırma” ve dağıtım sistemlerinde kalıntı klor sağlayacak “klorlama” işlemini içerir.

Bazı yüzey sularının arıtımında, ızgaradan geçirme, ön çöktürme, havalandırma, soğurma ve ön klorlama gibi “ön arıtım” gerekli olabilir. Bazı yeraltı sularının arıtımında, havalandırma gibi ön arıtımlar istenebilir. Bazı nehirlerin suyu, arıtımdan önce ön çökeltmeye gerek duyulabilecek bulanıklık ve koliform sayısına sahip olabilir. Özellikle yer altı sularında sularından karbondioksit, hidrojen sülfür gibi istenmeyen gazlar ile demir ve manganın uzaklaştırılmasında “gaz sıyırma” ve “havalandırma” işlemi uygulanır. Havalandırma genellikle ardışık basamaklar (kaskat), çok tepsili havalandırıcılar, püskürtme uçları ya da sıkıştırılmış kabarcıklı hava tankları ile gerçekleştirilir

Evsel, endüstriyel, tarımsal ve diğer kullanımlar sonucunda kirlenmiş veya özellikleri kısmen veya tamamen değişmiş sular ile maden ocakları ve cevher hazırlama tesislerinden kaynaklanan sular ve yapılaşmış kaplamalı ve kaplamasız şehir bölgelerindeki cadde, otopark ve benzeri alanlardan, yağışların yüzey veya yüzeyaltı akışa dönüşmesi sonucunda gelen sular “atık su” olarak tanımlanır.

Endüstriyel atık sular kabaca;

  • Organik ve
  • İnorganik atıksular şeklinde sınıflandırılır.

En yaygın evsel atık su arıtım tesisleri;

  • Birincil ve ikincil arıtım tesisleri,
  • Üçüncül arıtım tesisleri ve
  • Fiziksel-kimyasal artım tesisleridir.

Endüstriyel inorganik atıksuları içeren başlıca endüstriler; kadmiyum, çinko, krom, bakır, nikel ve kalay gibi metal kaplama ve çelik, demir gibi metal endüstrileridir. İnorganik endüstriyel atık suların arıtımı için kullanılan temel işlemler ve süreçler, atık su özelliklerine bağlıdır.

Atık su arıtımında kullanılan yöntemler;

  • Fiziksel yöntemler,
  • Kimyasal yöntemler,
  • Biyolojik yöntemler ve
  • İleri arıtım yöntemleri olarak özetlenmiştir.

Fiziksel yöntemler; ızgaralar, kum tutucular, yağ tutucular, dengeleme havuzları, yüzdürme sistemleri ve çöktürme tankı ve havuzları dır.

Kimyasal arıtım sistemleri, suda çözünmüş veya askıda bulunan maddelerin fiziksel durumunu değiştirerek çökelmelerini sağlamak üzere uygulanan arıtma prosesleridir. Fiziksel yöntemler; nötralizasyon, koagülasyon ve flokülasyon dur.

Biyolojik arıtma; atık sular içinde bulunan organik maddelerin mikroorganizmalar yardımıyla karbondioksit, su ve yeni mikroorganizma hücrelerine ayrıştırılarak giderilmesidir. Biyolojik yöntemler; aktif çamur, damlatmalı filtreler ve stabilizasyon havuzları dır.

İleri arıtım yöntemleri; biyolojik veya kimyasal arıtımdan sonra su kalitesini artırmak ve diğer yöntemlerle arıtımının mümkün olmadığı bazı kirletici maddelerin (azot, fosfor gibi) giderilmesini sağlamak için yapılan arıtma işlemleridir. Atık su arıtımındaki ileri arıtım yöntemleri; azot giderme, fosfor giderme, filtrasyon, adsorbsiyon, iyon değiştirme, ters osmoz ve ultrafiltrasyon dur.

Hava Kirliliği

Hava kirliliği, atmosferde toz, gaz, duman, koku, su buharı şeklinde bulunabilecek olan kirleticilerin insan ve diğer canlılar ile eşyaya zarar verici miktarlarda yükselmesi olarak tanımlanmaktadır. Havanın taşıdığı partiküller, ozon, karbon monoksit, kükürt dioksit, doymamış hidrokarbonlar, aldehitler ve kanserojen kirleticiler insan solunum yollarını etkileyerek normal mekanizmasını bozar; bronşlarda iltihaplara ve daralmalara sebep olur; bu değişmeler sonucunda kronik bronşit ve anfizem gibi rahatsızlıklar meydana gelir.

Hava kirliliği genel olarak evsel ısınma ve taşıtlar, endüstrileşme, plansız şehirleşme endüstrilerin yer seçiminde yapılan hatalar ve endüstri emisyonlarının kontrolsüz şekilde atmosfere salınmasından kaynaklanmaktadır. Hava kirlenmesinin kaynakları;

  • Enerji üretimi,
  • Isınma,
  • Doğal afetler,
  • Ulaşım,
  • Atıkların bertarafı ve
  • Endüstriyel faaliyetler olarak sıralanabilir.

Atmosfere verilen başlıca kirleticiler;

  • Partiküller,
  • Karbon monoksit,
  • Azot oksitler,
  • Kükürt oksitler,
  • Hidrokarbonlar ve
  • Diğer kirleticilerdir.

Hava kirliliğini kontrol çalışmaları, insan faaliyetleri sırasında meydana gelen hava kirleticilerinin kontrolünü içermektedir. Hava kirlenmesi kontrolü çalışmaları;

  • Kaynakların düzeltilmesi,
  • Toplama,
  • Soğutma,
  • Arıtma ve
  • Dağılma aşamalarını içermektedir.

Toprak Kirliliği

Çevre sağlığını etkileyen çevre sorunlarının büyük bölümü doğal dengenin insan kaynaklı etmenlerle bozularak, doğanın bileşenin tahrip edilmesinden kaynaklanır. Endüstriyel faaliyetler, gübreleme, taşlılık ve kayalılık, yaşlık ve çoraklık ve erozyon gibi etmenler toprak kirliliğine sebep olarak çevre sağlığını etkilemektedir.

Endüstriyel faaliyetlerin sebep olduğu su ve hava kirliliğinin dolaylı olarak tarım arazilerinde meydana getirdiği kirlenme ve bozulmaların, toprakların fizikokimyasal ve biyolojik niteliklerini etkilemesi sonucu; tarım topraklarında verim düşüklükleri veya bazı toksik maddelerin tarım ürünlerinde birikmesi ile elde edilen gıda ürünlerinde kirlenme ve insan sağlığı üzerindeki etkileri halk sağlığı açısından oldukça önemlidir.

Toprak, temas hâlinde olduğu çevre bileşenlerinden olan su ve hava ortamlarındaki kirletici maddeler için nihai depolama yeridir. Toprak kirlenmesine neden olan bileşenler; yer altı deponi sahalarından sızmalar, pestisit uygulamaları, kirlenmiş suların toprak tabakalarına sızması, petrol ve yakıt dökülmeleri, atık depolama tanklarından gerçekleşen sızmalar ve endüstriyel atıkların doğrudan toprağa atılmasıdır.

Toprak kirliliğinin önlenmesinde uygulanan yöntemler; katı atıkların uygun alanlarda ilgili yönetmelik uyarınca belirtilen esaslara göre bertaraf edilmesi, evsel ve endüstriyel atık suların en uygun arıtım yöntemiyle arıtılarak alıcı ortama verilmesi ve sonrasında sulama suyu olarak kullanılması, gübre ve tarım ilaçlarının bilinçli kullanımı ve toplumsal bilincin arttırılmasıdır.

Toprak kirliliğinin arıtımında özellikle metal kirleticileri için çökelme prosesi, organik maddeler için biyolojik ayrışma prosesi, iyonik karakterli maddeler için adsorpsiyon prosesi kirleticilerin giderilmesinde veya miktarının azaltılmasında kullanılan yöntemlerdir.

Katı Atıklar

Katı atık; akıcı olabilecek kadar sıvı içermeyen, insan ve çevre sağlığına zarar vermeyecek şekilde bertaraf edilmesi gereken ve işe yaramayan maddelere denir. Katı atıkların gelişigüzel açık arazide yığılmış olması çevreye biyolojik, kimyasal ve fiziksel nitelikte olumsuz etkileri olmaktadır. Katı atıkların depolanırken belirli bir düzen içerisinde toplanması ve buna göre depolanması ya da bertaraf edilmesi gerekmektedir. Katı atıklar ev, okul, hastane, endüstri, bahçe ve daha birçok yerde oluşabilir. Katı atıklar oluştukları yerlere göre adlandırılır. Oluştukları yerlere göre atık çeşitleri;

  • Evsel katı atıklar,
  • Tehlikeli atıklar,
  • Tıbbi atıklar,
  • Piller,
  • Arıtma çamurları,
  • Atık yağlar,
  • Hafriyat toprağıdır.

Mevcut atıklar içerisinde katı atıklar, bertaraf edilmemesi hâlinde insanların doğrudan karşılaştıkları bir kirlilik türü olması nedeniyle önem taşımaktadır. Katı atıkların toplanması; alma, taşıma, bertaraf yerinde boşaltma ve dönme aşamalarından oluşur. Tüm bu aşamalarda harcanan süre ve maliyet, katı atıkların giderim maliyetinin büyük bir kısmını oluşturmaktadır.

Gürültü Kirliliği

Gürültü; kara, hava, deniz yolu ulaşımı, endüstriyel faaliyetler, inşaat çalışmaları, eğlence merkezleri ve buna benzer kaynaklarda meydana gelmektedir. Bu kaynaklar;

  • Noktasal kaynak,
  • Düzlem kaynak ve
  • Çizgi kaynak olarak sınıflandırılabilir.

Gürültünün insan sağlığı üzerindeki etkileri, gürültünün şiddeti ve maruz kalma süresine bağlıdır. Yüksek şiddetli gürültüler, insan işitme organında ani rahatsızlıklara sebep olmaktadır. Düşük şiddetli gürültülere sürekli maruziyet durumlarında ise kronik problemler meydana gelmektedir. Gürültü kontrolü için kullanılan yöntemler; gürültünün kaynağında azaltılması, gürültünün alıcıya ulaşmasını engellemek ve gürültüden alıcıyı korumaktır.

Enerji Üretiminden Kaynaklanan Çevresel Sorunlar

Enerji üretiminde sık ve yaygın şekilde kullanılan kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtların yanma sürecinde yarattığı olumsuz etkiler sadece bölgesel olarak kalmamakta ve küresel olarak halk sağlığını tehdit eden boyuta gelmektedir. Bu kaynakların kullanımı sırasında ortaya çıkan sera gazları, atmosferin ısınmasına sebep olarak küresel iklim değişiklikleri sorunlarını ortaya çıkarmıştır.

Tüm dünyada enerji kaynakları ve enerji tüketiminden kaynaklanan çevresel sorunların önüne geçilmesi amacıyla alternatif enerji kaynaklarının arayışı sonucu yenilenebilir enerji kaynakları gündeme gelmiştir. Yenilenebilir enerji, kaynakları yıllardır kullanılan ve sayısı hızla artan hidrolik enerji güvenli ve ucuz enerji kaynağı olarak görülmektedir. Suyun enerjisinden yararlanılarak elektrik elde etmek için kullanılan hidroelektrik santraller, ucuz enerji maliyetine sahip olmamakla birlikte geniş alanları su altında bırakarak, kuruldukları bölgenin ekolojik yapısında değişimlere yol açtıkları için eleştirilmektedir.

Radyasyon

Radyasyon;

  • İyonize olan radyasyon ve
  • İyonize olmayan radyasyon olarak ikiye ayrılır.

İyonize radyasyon; UV radyasyon, görünür ışık, infrared radyasyon, elektrik ve manyetik alanlardır. İyonize radyasyondan bahsedilirken halk sağlığı üzerinde biyolojik etkileri, birim ve doz-cevap ilişkileri ve maruziyet türleri önemlidir. İyonlaştırıcı olmayan radyasyon; iyonlaşmaya neden olmayan elektromanyetik dalgaları ifade etmektedir. Elektromanyetik alan, elektrik ve manyetik alan bileşenleri olan dalgaların oluşturduğu alanı ifade etmektedir.

Radyasyon kaynakları;

  • Kozmik radyasyonun kaynakları,
  • Terrestiyal radyasyon kaynakları ve
  • Kozmik radyasyon kaynaklarıdır.

Yapay kaynaklar ise;

  • Medikal uygulamalar,
  • Endüstriyel uygulamalar,
  • Ticari uygulamalar,
  • Güvenlik uygulamaları ve
  • Araştırma uygulamalarından kaynaklanmaktadır.