HALKLA İLİŞKİLER VE İLETİŞİM - Ünite 7: İletişim Sürecinde Empati Kurma Davranışı Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 7: İletişim Sürecinde Empati Kurma Davranışı

Empati Kavramı

Yunanca’da “içini hissetmek” demek olan “empatheia”, ilk kez estetik kuramcılar tarafından, “diğerinin öznel deneyimini algılayabilme yeteneği” için kullanılmıştır. Titchener ’in kuramına göre empati; başkasının sıkıntısını bir tür fizikî taklit yoluyla, aynı hislerin kişinin kendisinde uyandırılmasından kaynaklanmaktadır. Empati kavramının bugünkü anlamda kullanımının yayılmasında önemli bir rolü olan psikolog Carl Rogers ’ın tanımına göre empati; bir kimse ile birlikte var olma şeklidir. Bir kimsenin özel algı/düşünce dünyasına girmek ve onunla tümüyle beraber olmak demektir. Bu, o kimsenin kaynağında hissettiği anlamlar değiştikçe ve onun o anda yaşadığı duygu korku, kızgınlık, sevgi veya her ne ise, her an buna duyarlı olmak demektir.

Hümanistik yaklaşıma göre empati, içsel durumun veya içsel özelliklerin, iç dünyaya ilişkin tecrübelerin anlamlandırılmasıdır. Empati, diğer kişinin gözleriyle dünyaya bakmak olduğu halde, empati kurarken tarafsızlığı yitirmemek, danışanın korku, kaygı, incinme, neşe, öfke vb. duygularıyla bunalmamak gerekir.

Empatinin kökeni özbilinçtir. Empati eksikliği de oldukça önemli bir göstergedir: Bu eksiklik suç işleyen psikopatlarda, ırz düşmanlarında, çocuklara sarkıntılık yapan tiplerde sıkça görülür. Karşımızdaki kişinin rolüne girerek empati kurduğumuzda, o kişinin rolünde kısa bir süre kalmalı daha sonra bu rolden çıkarak kendi yerimize geçebilmeliyiz. Aksi halde empati kurmuş sayılmayız. Karşımızdaki ile özdeşleşme kurmak veya ona sempati duymak farklı şeylerdir.

Karşımızdaki insanlara empatik tepki vermenin başlıca iki yolu vardır. Yüzümüzü, bedenimizi kullanarak ve sözlü olarak onu anladığımızı ifade etmek!.

Empatinin İlişkili Olduğu Kavramlar

Empati ve Sempati

Empati (duygudaşlık/eşduyum) ile sempati kavramı çoğu kez birbiri ile karıştırılmakta veya zaman zaman biri diğerinin yerine kullanılmaktadır. Aynı zamanda empati ile özdeşleşme, empati ile taklit etme, empati ile benlik oluşturma kavramları da yakın ilişki kurabilmektedir.

Sempati, birisiyle birlikte acı çekmektir. Bir insana sempati duymak, o insanın sahip olduğu duygu ve düşüncelerin aynısına sahip olmak demektir. Empati kurduğumuzda ise karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini anlamak esastır. Kendimizi sempati duyduğumuz kişinin yerine koymamız ve onu anlamamız şart değildir; sempatide yandaş olmak esastır. Empati kurduğumuzda ise karşımızdaki kişiyle aynı duyguları ve görüşleri paylaşmamız gerekmez. Sadece onun duygularını ve düşüncelerini anlamaya çalışırız. Bir insanı anlamak başka şeydir, ona hak vermek başka şey. Eşleri doğum sancısı çeken erkekler benzeri bir sancıya tutulabilirler. Bu tür sancılar bir sempati ifadesidir. Sempati duyarken karşımızdakine hak verirken, onun doğru düşünüp düşünmediğini dikkate alamayız. Onun doğru ya da yanlış yaptığını sorgulama ihtiyacı duymayız; sadece ona hak veririz. Sempati de daha çok duyguya katılma, paylaşma vardır ve kişisel farkındalık azdır. Empati ise, kendi farkındalığı olan bir kişinin, diğer kişinin negatif ve pozitif deneyimlerini yargılamadan anlama çabasıdır. Toktamışoğlu ve Alkış’ın Büyük İskender örneği, bir bakıma empati ile sempati arasındaki farkı ortaya koymaktadır. (S:175 incelenebilir.)

Empati ve Özdeşleşme

Özdeşleşme, bir başkasının niteliklerinin, davranışlarının ve isteklerinin bir diğer kişinin benliğine mâl edilmesi haline denir. Bir kişi ile özdeşleşmede o kişi gibi olma, kendi benliğini silerek yerine diğer kişinin benliğini yerleştirme tutumu vardır. O kişi ile kendimizi özdeşleştirerek onu model alır, onun duygu ve davranışlarını kendimize yansıtırız. Bir ülkenin gelenekleriyle özdeşleşmek, ortak tecrübeleri, umutları, sevinçleri ve acıları paylaşmak, insanlara bir birlik ve güvenlik duygusu verir.

Empati ve Taklit

Empatinin; sempatikle olduğu gibi taklitle de paralel bir ilişkisi söz konusudur. Ancak unutulmamalıdır ki empatik olgunlaşmanın yaş ve cinsiyetle olan ilişkisi, yaşayış sürecinde kazanılan tecrübelerle olmaktadır. Empatinin yaş ile ilişkisi ise doğru orantılıdır. Yaş ilerledikçe kişiler daha iyi empati kurabilmekte, karşılarındaki kişiyi daha iyi anlayabilmektedir. Başkalarının duygularını anlayabilme kapasitesi küçükken gelişmeye başlayan taklit yeteneğiyle yakından ilişkilidir. Bazı ebeveyn tutumları da empati gelişimini olumsuz yönde etkilemekte ve çocuğun ileride sosyal hayatında başarısızlıklarla karşılaşma ihtimalini arttırmaktadır: Tehdit ve fizikî cezalar, çocuğun duygusal ihtiyaçları olduğu zamanlarda tutarsız ilgi veya umursamazlık, çocuğa fizikî tacizde bulunmak, çocuğa teşvik amacıyla verilen yersiz ödül veya rüşvetler.

Gelişmiş bir empati kurabilmek için, ilk anda duygular genelde bir objeye ya da olaya yönelik olduğundan, empati kuran kişi bu durumun ya da objenin ne olduğunu anlamalıdır. Empati ile taklit arasındaki ilişki, özellikle çocukların gelişim dönemlerinde etkili olmaktadır. İyi bir rol-model her zaman çocuklar ve diğer kişiler tarafından taklit edildikleri müddetçe, empati olumlu yönde gelişim gösterirken, kötü bir model ise olumsuz kişilik özelliklerinin kazanılmasında etkin olmaktadır.

Empati ve Halo Etkisi

Halo etkisi bir kişi hakkındaki genel görüşümüzün, o kişinin diğer özellikleri hakkındaki beklenti ve yargımızı yönlendirmesi hadisesidir. Örneğin eli yüzü düzgün bir insanın karakterinin, çirkin görünüşlü bir başkasına göre daha düzgün olacağı yargısına çoğumuz sahibiz. Halo etkisi, bir kişinin diğer bir kişi veya olayı tek bir olumlu özelliğinden dolayı bütünüyle olumlu; olumsuz bir özelliğinden dolayı tümden olumsuz değerlendirmektir.

Empati ve Benlik

Benlik kavramı, bireyin kendine ilişkin bilinçli algılarından oluşmaktadır. Bireyin kendine ilişkin algıları “ben zekiyim”, “ben çekiciyim” gibi kişisel; “insanlar benim iyi biri olduğumu düşünüyor” gibi sosyal ve “çok başarılı olmak istiyorum” gibi ideallere ilişkin olabilir. Etkileşim içinde konumumuza bağlı olarak, farklı benlik kavramları geliştirebiliriz. Evde çocuğumuza karşı anne veya baba, bakkalımıza karşı müşteri, iş yerinde patronumuza karşı çalışan ve yönettiğimiz insanlara karşı amir benliğimizi takınırız. Benliğimizi sınırsız sayıda çoğaltabiliriz.

Benlik kavramı kişinin kendisi hakkında bildikleri, başkalarının kişiye ilişkin görüşlerinden yansıyanlar ve kişinin kendine ilişkin değerlendirmelerinden elde edilir. Kişinin kendi gözlem, duygu ve düşüncelerinden elde ettiği benlik, bazen çevreden empoze edilen benlik(ler)le çelişir. Bu durumda iç çatışmalar yaşanır. İç çatışmalar, yanılgılı benlik tanımları ve düşük benlik değeri sosyal etkileşimde önemli sorun kaynaklarıdır. Empati ile benlik oluşumu arasında doğrusal bir ilişki vardır. İyi empati ancak iyi oluşmuş benlikle kurulabilir.

Kişinin kendisine ilişkin yaptığı ve alışkanlık haline getirdiği değerlendirmeler özsaygı olarak tanımlanmaktadır. Özsaygı insanların ihtiyaç duyduğu bir özellik ve yaşama sürecinde çok önemli katkısı olan bir ihtiyaçtır. Özsaygısı yüksek çocukların en önemli özelliği, diğer kimselere de saygı duyabilmeleri ve onları anlamaya çalışmalarıdır. Empatik iletişimin temelini sevgi oluşturur. Ebeveyn çocuğuna her durumda şartsız olarak “seni seviyorum, sen bizim için değerlisin mesajını gönderebiliyorsa”, bu iletişim çocuğun gelişiminde önemli bir role sahip olan annenin çocuğuyla olan ilişkisini de güçlendirecek, çocuğun olumlu benlik geliştirmesine yardımcı olacaktır.

Empati ve Yardım Etme Davranışı

Empati kurmanın yardım etme davranışına nasıl dönüştüğü hakkında başlıca iki kuramsal açıklama vardır: Bunlardan birincisine göre, sıkıntı içinde bulunan kişi ile empati kuran kişi, karşısındakinin durumunu anladığı için sıkıntıyı gidermek yani kendisini rahatlatmak için o kişiye yardımda bulunur. İkinci açıklama ise şöyledir: Sıkıntıda bulunan kişi ile empati kurarak onun durumundan haberdar olan kişi, diğergam bir davranışta bulunarak, sıkıntıdaki kişiyi rahatlatmak amacıyla ona yardım eder. Açıklamaların birincisine göre, yardım davranışının temelinde egoist bir güdü, ikincisine göre ise diğergam bir güdü bulunmaktadır. Bell ve Hall yaptıkları araştırmada, liderlik özelliğine sahip kişilerin empati kurma becerilerinin yüksek olduğu sonucuna ulaşmışlardır.

Bir araştırmada, piyano ve keman çalan gençlerin, kedi köpek gibi evcil hayvanların beslendiği evlerdeki çocukların empatik becerileri (bilişsel ve duygusal rol alma becerileri), diğer çocukların empatik becerilerinden daha yüksek çıkmıştır.

Empati ve Etik

John Donne, empati ve ilgilenme arasındaki bağın püf noktasına işaret etmektedir. Empatinin karşıtı da antipatidir. Ahlaki ikilemler muhtemel kurbanlar içerdiğinden, ahlâkî kararlar verirken sık sık empatik bir tavır alınır: Bir arkadaşınızın incinmesini önlemek için yalan söylemeli misiniz? Hasta bir arkadaşınızı ziyaret etme sözünü mü tutmalısınız, yoksa onun yerine son dakikada ortaya çıkan yemekli eğlence teklifini mi kabul etmelisiniz? Martin Hoffman’a göre, ahlakın kökleri empatide yatar. Çünkü acı çeken, tehlikede olan veya bir mahrumiyet içinde bulunan potansiyel kurbanlara empati göstererek sıkıntılarını paylaşmak, insanları onlara yardımcı olmaya sevk eden bir davranıştır.

Empati, birçok açıdan ahlâkî karar ve davranışların temelinde yer alır. Bunlardan biri “empatik öfke”dir. John Stuart Mill’in, “adaletin bekçisi” dediği ve “başkalarının incinmesinin adeta bizi de inciten acılara dönüştüğü durumlara uygulanabilen... akıl ve sempatiden doğan... doğal misilleme duygusu...” biçiminde tarif ettiği olgudur. Empatinin ahlâkî eyleme dönüştüğü bir başka durum da, bir izleyicinin mağdur olan birine yardımcı olmak için araya girmesidir.

Empati ve Dinleme

Empatik yaklaşımın özünü dinleme becerisi oluşturur. Dinlemesini bilen biri için, diğer insanları anlamak daha kolay olmaktadır. İnsanlar diğerlerini dinlerken genellikle şu dört alternatiften birini tercih eder: Önemsememe, Seçici Dinleme, Dikkatle Dinleme, Empatik dinleme.

Empatik dinleme kişiyi anlamak amacı ile kullanılan aktif dinlemedir. Aktif dinleme, kişiyi kullanma amacıyla yapılırsa sadece bir teknik olur ve olumlu sonuç vermez. Empatik dinleme kişiyi anlamayı birinci plana koyar. Empatik dinleme yapılırken gerçekleşen en yaygın hata, diğer kişinin perspektifinden olaylara bakmaya isteksiz olmaktır. Eğer bir kişi empatiyi başarmak istiyorsa, önce diğer kişiyi değerlendirmekten kaçınmalıdır. Eğer diğer kişi doğru veya yanlış, iyi veya kötü olarak değerlendirilirse, diğer kişinin davranışlarını bu etiketlere bağlı olarak algılar. Empatik anlayış yani “bir insanın diğer bir insan açısından olaylara bakabilme çabası”nın bulunmadığı bir işyerinde çatışma, kırılma, şikâyet, kavgalar, yüksek yaşanan işgücü devri ile karşılaşılması tabiî bir sonuç olacaktır. Geleneksel yönetim anlayışından (otoriter, katı, aşırı denetleyici) empatik yönetim anlayışına geçmek bir hayli zordur. Örneğin otoriter davranışların gelenek haline geldiği bir kurumda, üstlerin empati kurmasını beklemek, esnek olmasını beklemek çok anlamlı değildir. Otoriter yönetimlerde insanlara güvenilmez.

İletişim ve Empati

Empati, bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi olarak tanımlanmaktadır. İletişim ise toplum içinde yaşayan bireyin kendisini ve çevresini daha iyi tanımasını ve başkaları ile uyumlu ilişkiler gerçekleştirmek için etkileşim kurabilme ve bu etkileşimi geliştirme becerisidir. İletişimin gerçekleşmesinde empati en temel davranıştır. Emapti anlayışımızın gelişmesi için ben-merkezcilikten uzaklaşmamız gereklidir. Empatik iletişim becerimizin gelişmesi için iş birliği, yardımlaşma ve dayanışmaya açık, savunucu iletişimden uzak, farklılıklar arasında benzerliği aramaya çalışan bir tutum tercih edilmelidir.

Üç tür iletişim vardır: Bunlar sırası ile çatışmalı iletişim, çatışmasız iletişim ve empatik iletişimdir. Çatışmalı iletişim kurmaya çalışan taraflar hem yeterli bilgi edinemezler, hem de yalnız kalırlar. Çatışmasız iletişimde taraflar birbirlerine yeterli bilgi aktarabilir, ancak yine de yalnızdırlar. Empatik iletişimde ise hem yeterli bilgi aktarımı olur, hem de taraflar yalnız kalmazlar.

Empati yeteneğini sonradan kazanabilmenin yolu: açık uçlu sorular sormak, yavaş hareket etmek ve yorumda bulunmak, hızlı yargıya varmaktan kaçınmak, kendi davranış ve düşüncelerimizi anlamaya çalışmak, geçmişten ders almak, olayları akışına bırakmak, kendimizin ve karşımızdakinin davranışları için belli sınırlar oluşturmaktır.

Kişisel İlişkiler ve İş Hayatında Empatinin Önemi

Diğer insanlar tarafından anlaşılmak ve önem verilmek bizi rahatlatır; kendimizi iyi hissederiz. Karşımızdaki insanla empati kurmak iletişimi hızlandırdığı gibi, kişilerarası iletişim sürecinde hata yapmamızı da engeller. Şartlarını ve durumunu anlayarak, karşımızdakine daha hoşgörülü davranmamıza neden olur. Empatik becerileri ve eğilimleri yüksek olan, bu yüzden diğer insanlara yardım eden kişilerin, çevreleri tarafından sevilme ihtimalleri yüksektir.

Empatik duygu sayesinde kendi öğrenmemize ve büyümemize katkı sağlarız. Başkalarına yargılanma, eleştirilme ve terk edilme korkusu hissettirmeden, hayatlarında gerçekten neler olup bittiğini rahatlıkla anlama imkânı sağlarız. İşte ancak böyle davranarak onlara karşı empatiyle yaklaşmaya başlar, onlardan uzak, etkilenmemiş veya onların duygularını uzaktan anlamış olmak yerine sevgi, saygı ve desteğimizi sunarız. Empatiden yüz çevirdiğimizde çoğu zaman, insanî duyguları göz ardı ederiz ve böylece, o duyguları yaşayan insanı da göz ardı etmiş oluruz. Empatik davranışlar evrenseldir. Bütün insanlar için geçerlidir. İnsan ırkının hayatını sürdürmesi buna bağlıdır; empatinin baskı ile bloke edilmesi halinde, kişilerarası ve toplum içi tansiyonların arttığını, çeşitli gerilim formlarının (savaş, terör, şiddet, kavga, çatışma) ortaya çıktığını belirtmemiz gerekir. Empati kuracak kişinin, tam bir empati kurmuş sayılabilmesi için üç aşamayı tamamlaması gerekir.

Bunlar sırası ile:

  • Kendisini karşısındakinin yerine koyması, olaylara onun bakış açısıyla bakması,
  • Karşısındaki kişinin düşünce ve duygularını doğru şekilde anlaması,
  • Kurduğu empatik bağı karşısındakine yansıtması

Empati becerisi yüksek çalışanların bulunduğu bir kurumda, daha az çatışma ve kriz durumu yaşanır. Birbirlerini anlamaya çalışan ve bunu birbirlerine hissettiren iş arkadaşları, daha başarılı takım çalışmalarına imza atarlar.

Sosyal Beceri Olarak Empati

Marlowe sosyal becerileri, kişilerarası durumlarda, kişinin kendisi dâhil insanların duygu, düşünce ve davranışlarını anlama ve bu anlayışa uygun davranma yeteneği olarak tanımlamaktadır. Riggio, sosyal becerileri oluşturan altı yapı olduğunu belirtmektedir. Riggio’ya göre sosyal becerileri oluşturan yapılar;

Duyuşsal Anlatımcılık

Bireylerin sözel olmayan iletişim becerilerini, özellikle duyuşsal mesajları gönderme becerilerini ifade etmektedir. Duyuşsal anlatımcı birey, canlı ve neşelidir, bu becerileri ile diğer insanları etkileyebilir

Duyuşsal Duyarlık

Başkalarının sözel olmayan iletişimlerini alma, anlama ve yorumlama becerilerini ifade ermektedir.

Duyuşsal Kontrol

Duyuşsal kontrol, bireylerin duyuşsal ve sözel olmayan tepkilerini düzenlemeyi ve kontrol becerilerini içermektedir. Örneğin, şakaya uygun bir ortamda gülmek veya üzüntüyü gizlemek için neşeli bir yüz ifadesi sergilemek gibi.

Sosyal Anlatımcılık

Bu yapıya sahip olanlar cana yakın, sosyal ya da herhangi bir konuda sohbeti başlatma ve yönlendirme becerilerine sahiptirler. Ayrıca bu yapı sözel akıcılıkla da ilişkilidir.

Sosyal Duyarlık

Bu yapı, başkalarının sözel iletişimlerini alma, anlama ve yorumlama becerilerini içermektedir.. Sosyal duyarlı bireyler, sosyal davranışları sergilerken sosyal normlara özen gösterirler ve ortama uygun hareket etme bilincindedirler.

Sosyal Kontrol

Sosyal kontrol becerisi gelişmiş bireyler, herhangi bir sosyal durumda ortama uygun hareket eden, kendinden emin ve sosyal durumlara kolayca ayak uydurabilen bireylerdir.

Empatinin kişilerarası ilişkilerdeki önemi iki temel varsayım üzerine oturur: İnsan hayatını sürdürmek ister; hayatını sürdürebilmek için ise iki şeye ihtiyacı vardır; bilgi edinmek, yalnız kalmamak!.. Bilgi edinme ve yalnız kalmama isteği kişilerarası iletişimin niteliğini belirler.

Rogers, bireylerin iyilik üzere doğduğunu ve çevresiyle etkili bir iletişim kurabileceğini gündeme getirmiştir. Rogers’e göre uyumlu insan; davranışlarını başkalarının beklentilerine göre değil, kendi gözlemlerine ve değerlendirmelerine göre yönlendiren kişidir. Çünkü insanın davranışları amaca yöneliktir. Engellenmediği zaman, doğuştan var olan gerçekleştirme eğilimleri doğrultusunda seçim yapar ve öğrenir.

Kişilerarası ilişkilerde davranışlara yakından bakıldığında, araçlarla ve amaçlar arasında ya bir uygunluk, ya da bir uyumsuzluk bulunur. Birinci tür davranış, tutarlı bir davranış biçimidir. Bunun oluşturduğu algı alanı da, açık veya kararlı bir algı alanıdır. İkinci davranış türü ise tutarsızdır ve meydana getirdiği algı alanı çelişkili, belirsiz veya kararsızdır.

Sosyal algı sadece o anda mevcut olan etkenlerden oluşmaz. İki tür empatik dışavurumdan söz edilir: Duyarlılık empatisi ve tepkisel (reaktif) empati. Aslında sosyal algı bir nevi yorumlamadır, anlarda ayrıntılara karşı bir duyarlık söz konusu olabilir. Bu niteliğe bağlı olarak, bu empati biçimini spontane empati veya duyarlılık empatisi olarak nitelendirebiliriz. Gerçekçi bir tepki, çeşitli yönlerden yapılan fark edebilmeyi, bunları birlikte anlayabilmeyi, durumu değişik açılardan algılayıp değerlendirebilmeyi gerektirir. Bu sosyal anlayış reaktif empatidir. Kişilerarası iletişimde kaynağın tutumu, yetenekleri, sosyal statüsü, benlik kavramı, karşısındakine ilişkin algıları, konuyla ilgili bilgi düzeyi gibi faktörler, mesajın oluşturulma ve iletilme süreci üzerinde belirleyici rol oynamaktadır.

Empati Yaklaşımları

Dökmen, “aşamalı empati sınıflaması” olarak yeni bir empati modeli geliştirmiştir. Ona göre üç temel empati basamağı vardır. Bu basamaklar:

  1. Onlar Basamağı; Senin sorunların karşısında, onlar (toplum) ne düşünüyor ve ne hissediyor.
  2. Ben Basamağı; Senin sorunların karşısında, ben ne düşünüyor ve ne hissediyorum
  3. Sen Basamağı; Senin sorunların karşısında, sen ne düşünüyorsun ve ne hissediyorsun.

Bu basamakların her birisi de kendi içerisinde, “düşünce” ve “duygu” olarak iki alt basamaktan oluşmaktadır.

Empati Yoksunluğu, Otizm ve Asperger Sendromu

Asperger Sendromu (AS) toplumsal ilişkilerde bozukluk ve empati yoksunluğu ile karakterize gelişimsel bir bozukluktur. 1944 yılında Avusturalyalı bir çocuk doktoru olan Hans Asperger tarafından otistik psikopatoloji içinde tanımlanmıştır. Hans Asperger’e göre, normal zekâya sahip çocukların toplumsal etkileşimlerinde niteliksel yetersizlik, sınırlandırılmış ilgi ve davranışlarda bir tuhaflık söz konusu iken, dil yetilerinin gelişiminde gerilik yoktur. Son zamanlarda bu tanıyı alan çocukların sayısında artış görülmektedir. Erkeklerde görülme ihtimali daha fazladır. Asperger sendromu, çocuğun gelişim alanlarını etkileyen bir sorun (genel gelişim bozukluğu) olarak sınıflandırılmıştır.

Asperger sendromu ve otizm tanımlamaları, bazen yanlışlıkla birbirinin yerine kullanılırlar. Hastalığın otizm ile birçok benzerliği vardır. Her iki durumda da çocuklarda sosyal iletişim kurma, oyun oynamakta zorluk, hayal gücünde eksiklik görülür. Duruma uygun el-kol hareketleri, vücut konumu, yüz ifadesi, göz göze gelme gibi birçok sözel olmayan davranışta bozulmanın olması, belirgindir. Yaşıtlarıyla uygun ilişki geliştirememe, duygusal karşılıklar verememe, her iki durumda da temel özelliktir. Otistik çocuklar kendi dünyalarında yaşarlar ve insanlar yokmuş gibi davranırlar. Asperger sendromlu çocuklar ise kendi tarzları ile bizim dünyamızda yaşarlar. Diğer insanların farkındadırlar, ancak onlarla ilişki kurmaktan kaçınırlar. Örneğin Einstein ve Wittgenstein, empati yoksunluğu olan ünlü kişiler olarak gösterilirler.

Asperger sendromu olan çocukların belli başlı karakteristik özellikleri; Duyarsız olma, empati yokluğu, dilde ve iletişimde zorluk, bir konuya aşırı ilgi, motor beceriksizlik ve sakarlık, yalnızlık, organize olmada güçlük, tuhaf ve garip olma, sözcüklerin mecaz anlamlarını kavrayamama, rutinlere bağlılık olarak sıralanabilir.

Empatik İlişkilerin Hayatımız Üzerindeki Etkileri

Kişisel ilişkilerin düzenlenmesi, anlam kazanması, ilişkilere belli bir seviye gelmesi, anlayış ve hoşgörünün hâkim olması empatinin günlük hayatta kullanılması ile doğrudan ilişkilidir. İnsanlar kendileri ile empati kurulduğunda anlaşıldıklarını ve kendilerine önem verildiğini hissederler. Empati diğer kişiyi doğru olarak kavrama yolu ile verilen diğer kişi odaklı bir cevaptır. Beden dilinin öğrenilmesi empatik ilişki kurulmasında bir köprü rolü oynar. Empati kurmak, kişilerin kendilerine karşı yapılan kötü davranışları affetmesini sağlar. Empati diğer kişi ile iletişim kurulmazsa çok fazla bir anlam ifade etmez. Empati kurabilme yeteneğine sahip olan kişiler, empati kuramayanlara göre arkadaşlık ilişkisi geliştirmede daha başarılı olurlar. Yapılan araştırmalara göre kaygı, depresyon, çocukları ihmal ve istismar etme ve saldırganlık ile empati kurma arasında olumsuz bir ilişki vardır. Drama eğitiminin bireylerin empatik becerilerini geliştirdiği görülmektedir. Araştırmalara göre empatinin kendini açma, toplumsallaşma, sosyal duyarlık ve topluma uyum ile olumlu ilişkisi vardır. Empati kurmak ilişkilerde gerekli olan zihinsel ve duygusal ortamın yaratılmasını kolaylaştırır. Empati kurmada başarıyı arttıran faktörlerden birisi, diğer insanın içinde bulunduğu duruma benzer bir durum yaşamış olmaktır.

Yapılan araştırmalara göre şu faaliyetler empati kurma becerisini geliştirmektedir: Kişilerarası empatik cevap verme ve anlama eğitimi verme, model olma, birisinin hissettiklerine öncelikle odaklanmak, rol alma ve rol oynama, diğer kişinin perspektifini kavramanın ve hayal etmenin uygulamaları.