HASTA ÇOCUKLARIN GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ - Ünite 6: Hastanede Oyun ve Oyun Odaları Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 6: Hastanede Oyun ve Oyun Odaları

Giriş

Çocukların sağlıklı bir gelişim göstermesi, doğum öncesi dönemden başlayarak uygun çevresel düzenlemelerle mümkün olmaktadır. Yüzyıllar boyunca sağlık, insanların yalnız bedence iyi olması şeklinde tanımlanmıştır. Daha sonraları insanların sağlıklı olması için yalnız bedence iyi olmasının yeterli olmadığı anlaşılmış ve buna ruhsal yönden ve toplumsal yönden iyi olma durumu da eklenmiştir.

Çocuklarda özellikle kronik hastalık durumunda uzun süre hastanede yatma, ağır tedavi şartları gibi riskler karşısında ölüm korkusu ile birlikte ağır psikolojik ve davranış problemleri ortaya çıkabilir. Çocukların sosyal ve psikolojik yaşantısını etkileyen hastalıklarla baş etmesinde hastanede oynanan oyunlar etkilidir. Oyun hasta çocukların gelişim düzeyini ve çeşitli oyun deneyimlerinin belirlenmesinde de kullanılan önemli bir araçtır.

Çocuklar oyun yolu ile sosyal ilişki ve etkileşimlerini daha iyi düzenleyebilir, sosyal problemler üretme ve bu problemleri çözümlemek için pratik yapma fırsatı bulur.

Çocuk ve Sağlık

Sağlık, “yalnız hastalık ya da sakatlık durumunun olmayışı değil, aynı zamanda fiziksel, zihinsel, ruhsal ve toplumsal yönden tam bir iyilik durumu” olarak tanımlanabilir. Hastalık ise vücudun yaralanması ya da çeşitli nedenlerle vücut iç dengesinin bozulması olup, beraberinde bedensel, ruhsal, toplumsal ve ekonomik sorunları da getiren bir durumdur.

Çocukluk döneminde görülen hastalıklar akut ve kronik hastalıklar olmak üzere iki grupta ele alınır.

Akut hastalıklar, çeşitli kazalar sonucunda ortaya çıkabilen, olayın ciddiyeti ve çocukta oluşabilecek fiziksel problemlerin derecesine göre tedavi süresi tam olarak belirlenemeyen durumlar olarak tanımlanır.

Kronik hastalıklar ise normalden sapma veya bozukluk gösteren, kalıcı yetersizlik bırakabilen, geriye dönüşü olmayan, patolojik değişiklikler sonucu oluşan, hastanın rehabilitasyonu için özel eğitim gerektiren, uzun süre bakım, gözetim ve denetim gerektiren durumdur.

Çocuklar için kronik hastalık fiziksel, psikolojik ve sosyal birçok soruna yol açar. Bu sorunlar hasta çocuk ile çevresindekilerin günlük yaşamında engeller oluşturur ve onları duygusal olarak yıpratır. Kronik hastalığı olan çocuklarda olmayanlara göre bir buçuk kat daha fazla ruhsal bozukluk görülür.

Hastanede Çocuk

Hastaneye yatmış bir çocuk, hastalık ile mücadele ederken tedavilerin yan etkileri, acı verici işlemler, ailesinden, oyun arkadaşlarından, okul çevresinden ayrılmanın verdiği kaygı ile mücadele etmek zorundadır. Hastaneye yatış sürecinin çocuk ve ailesinin yaşamlarında yarattığı maddi ve sosyal değişiklikler, hastalığa, hastane ortamına, yapılacak uygulamalara yabancı olma ve uygulamalar üzerinde kontrol sağlayamama duygusunun yarattığı psikososyal stres çocukların gelişimlerini olumsuz etkiler.

Çocukta Oyun Gelişimi

Oyun insanoğlunun var oluşundan bu yana süregelen sosyokültürel bir devinim, evrensel bir dildir. Oyun çocuk için önemli bir uğraştır.

Oyunun Tanımı ve Önemi

Yetişkinler tarafından boşa geçen zaman olarak görülen oyun, çocuğun kendini, duygularını ifade edebildiği, yeteneklerini geliştirebildiği, yaratıcı potansiyelini kullandığı, gelişim alanlarına yönelik becerilerini geliştirebildiği en aktif öğrenme ortamıdır. Oyun ve çocuk birbirinden ayrılmaz bir bütünün iki parçasıdır. Oyun sağlıklı büyüme, gelişme ve öğrenme için en güvenli yoldur.

En geniş anlamıyla oyun, belirli bir amaca yönelik ya da amacı olmayan, kuralları olan ya da olmayan, araçlı ya da araçsız olarak gerçekleştirilen, çocuğun tüm gelişim alanlarını etkileyen, isteyerek katıldığı ve birçok şeyi farkına varmadan öğrendiği, hoş vakit geçirmek amacıyla yaptığı eğlenceli bir uğraş ve doğal bir öğrenme sürecidir.

Oyun İle İlgili Görüşler

Lombroso’ya (1896) göre oyun çocuk için iştir, yetişkin içinse eğlence ve boş zamanları değerlendirme etkinliğidir. Piaget’e (1955) göre oyun bir uyumdur. Freud’a göre oyun, düşler ve sinirsel belirtiler gibi anlamı olan davranışlardır. Erikson’a göre oyun, çocuğun psiko-sosyal gelişiminin aynası gibidir. Ibni Sina, çocukların altı yaşından itibaren okula gönderilmesi gerektiğini, çocuk eğitiminde akran grubu ve oyunun önemli bir ihtiyaç olduğunu vurgulamıştır. Lazarus oyunun, kendiliğinden ortaya çıkan, hedefi olmayan, mutluluk getiren bir aktivite olduğunu ve Montaigne oyunun öğrenmek için en uygun ortam ve gerçek uğraş olduğunu belirtmiştir. Aristoteles, oyunu daha sonra yapacaklarının öykünmesi ve provası olarak açıklamıştır. Quantilianus, erken yıllardan itibaren okuma yazmaya karşı olumlu tutum geliştirmenin önemine vurgu yaparak, ilk eğitimin bir yaşında başlamasının ve bu eğitimin de oyunla yapılması gerektiğine dikkat çekmiştir. Rousseau, çocukların oyun aracılığıyla eğlendiklerini, elişleri ve sanat çalışmalarının ise çocuğun öğrenmesinde çok etkili olduğunu belirtmiştir. Pestalozzi, yaparak yasayarak öğrenmenin önemine dikkat çekmiştir. Schmitz’e (1979) göre ise oyun önceden tanımlanmış mekân ve zaman sınırlamalarından oluşan kurulu bir sosyal sistemdir. Huizinga’ya (1995) göre oyun oynamak insanın en temel özelliklerinden biri olup oyun sıradan ya da gerçek hayat değildir, gerçek hayattan kendi düzenini kendisi barındıran geçici bir eylem alanına geçiştir. Kirriemuir (2002) bireylerin; merak, rekabet, sosyal iletişim, meydan okuma, çeşitlilik, canlandırıcı etki, düşsel ortamların oyun oynamada etkili olduğunu öne sürmüş, zaman geçirmek, rahatlamak, stresten kaçmak, yapacak başka bir şeyin olmamasını oyun oynama nedeni olarak sunmuştur.

Oyunun İlişkili Olduğu Alanlar

Oyunla ile ilgili tanımlar ve görüşler incelendiğinde oyunun birçok alanla ilişkili olduğu görülür.

Oyun ve öğrenme ilişkisi: Çocuklar oyun yoluyla öğrenirler. Bu öğrenme yolu kolay, etkili ve kalıcıdır.

Oyun ve beyin ilişkisi: Çocuklar oyun oynarlarken birden fazla duyularını etkin bir şekilde kullanırlar, hareket hâlindedirler, dillerini kullanırlar, bizzat uygulamanın içindedirler, keyif alırlar, dinlenirler oyunun sağladığı tüm bu fırsatlar, beynin bütüncül olarak kullanılması sağlar.

Oyun ve sağlık ilişkisi: Oyun çocuğun kendini mutlu ve iyi hissetmesini sağlar ve olumlu, yapıcı düşünmeye karşı eğilim artar. Dolayısıyla çocukta çok yönlü bir iyileşme sağlamış olur.

Oyun ve motor gelişim ilişkisi: Oyun çocukların hareket dilidir. Oyunun çocuğa sağladığı hareket imkanı, çocuğun motor gelişimine katkı sağlar.

Oyun ve sosyal-duygusal gelişim ilişkisi: Oyun çocuğun sosyalleşme sürecine katkı sağlar. Çocuklar kazanma ve kaybetme, istediğini ifade etme ya da erteleme, sıraya girme, paylaşma, arkadaşlık, yardımlaşma gibi olumlu sosyal becerilerini geliştirmek için de doğal bir ortam bulurlar.

Oyun ve akran ilişkileri: Oyun çocukların birbirlerinden, çevrelerinden yararlanma alanıdır. Çocuklar akran ilişkileri sırasında kendi güçlü yönleri ile başkalarının güçlü yönlerinin farkına varırlar, benzer şekilde akran ilişkileri sırasında çocuklar güçsüz yönlerini geliştirme ve kabul etme olgunluğuna da erişirler.

Oyun ve gerçek yaşam ilişkisi: Oyun yoluyla çocuk somut dünyayı algılar, yorumlar, dünya ile ilgili araştırmalar yapar. Çocuk yaşamla ilgili deneyimleri oyun aracılığıyla öğrenir.

Oyun ve dil ilişkisi: Çocuklar oyunları aracılığıyla dilin tüm yapılarını öğrenirler. Çocuklar sözcük dağarcıklarını zenginleştirirler, kendilerini ifade etmenin farklı yollarını öğrenirler.

Oyun ve merak ilişkisi: Çocuklar aktif gözlemcilerdir, çevrelerine karsı dikkat ve merak içindedirler. Çocuklar meraklarının peşinden giderken yeni ve ilginç birçok şey öğrenirler.

Oyun ve düşünce ilişkisi: Oyun çocukların mantıksal çıkarımlar yapmasındaki en doğal pratik yapma alanıdır. Oyun sürecinde çocuklar farklı düşüncelerle yüzleşir ve kendine dışarıdan bakmayı öğrenir. Çocuklar karar verme sürecini, kararlarının sonuçlarına katlanma deneyimlerini oyunları sırasında yaşarlar.

Oyun ve yaratıcılık ilişkisi: Oyun yaratıcılığın kaynağıdır, çünkü çocuklar oyunları sırasında sürekli olarak farklı şeyler yaparlar, farklı malzemelerle oynarlar, onları gerçek kullanımlarının dışında da kullanabileceklerini keşfederler, farklı kimliklerin rol ve sorumluluklarını alma fırsatı bulurlar ve böylece kendileri ve diğerleri arasındaki benzerlik ve farklılıkları anlamaya ve kabul etmeye başlarlarmış gibi yaparak zihinsel imgeler oluştururlar.

Oyun Gelişimi

Çocuklar için oyun oynamak bir gereksinimdir ve bu gereksinim yaşam boyu devam eder. Oyun çocuğun fiziksel, motor, sosyal-duygusal, bilişsel ve dil gelişimine önemli katkılar sağlar. Piaget çocuğun oyun gelişiminin bilişsel gelişimle paralel olduğuna vurgu yapar. Piaget, yaşam boyu yaklaşımı ile oyunu çocuğun gelişiminde üç belirgin dönem ile tanımlamıştır.

Duyu–motor dönemde-alıştırmalı oyun (0-2 yas): Tamamen fiziksel davranışlara bağlı olan çocukluğun ilk evresidir. Alıştırmalı oyun, ilk iki yaşta görülür, bu döneme bakma, emme, elleri açıp kapama gibi duyumotor gelişime bağlı oyun davranışları vardır ve bunlar tekrarlanır.

Sembolik (simgesel) oyun dönemi (2-7 ya da 2-11 yas arası): Çocuk nesnelerin yokluğunda onları zihinde canlandırarak nesnelerin tüm evrenini ve aralarındaki ilişkiyi simgeleyebilir.

Kurallı oyun dönemi (11-12 yas sonrası): Zihinsel işlevlerin ileri düzeyde olduğu dönemdir. Bu dönemde oyun kadar oyunun kuralları da önemlidir.

Parten oyun gelişimini sosyal boyutta ele almış ve altı evrede incelemiştir. Oyun gelişimin sosyal boyutları:

Katılımsız davranış: Bu evrede çocuk olayın içine girmez, sadece izler. Çocuk aktiftir, ancak amaçsızdır.

Seyirci davranış: Çocuk oyun oynayan çocukları seyreder. Oyuna katılmaz, diğer çocukların etrafında dolaşır ve sorular sorar. Zamanla diğer çocuklara yaklaşır.

Tek başına oyun: Çocuk çevresindeki diğer çocuklarla ilgilenmez. Çocuklarla sosyal iletişim kurmadan tek basına oynar. Tek başına oyun iki-üç yaş çocuklarında görülür.

Paralel oyun: Çocukların oynadıkları oyun materyalleri onları birbirinin yakınına getirir, çocuklar fiziksel olarak yakında olsalar bile birbirleri ile sosyal kontakları yoktur, aynı mekânda aynı tür materyallerle fakat yine bağımsız oynarlar.

Birlikte oyun: Çocuklar aynı mekânda benzer ya da ortak materyallerle oynarlar. Birbirleriyle hem sosyal iletişimleri hem de materyal alışverişleri vardır. Ortak bir amaca odaklanırlar.

Kooperatif oyun-İşbirlikçi oyun: Çocuklar ortak bir amaca yönelik olarak birbirleriyle her türlü sosyal etkileşim içinde materyallerle oynarlar. Birbirleriyle aralarında rol paylaşımında bulunurlar.

Çocuk ve Oyuncak

Oyun ve oyunun aracı oyuncak, çocuğun hayatının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Oyun, çocuğun hiçbir dış baskı altında kalmadan kendi isteği ile giriştiği tüm etkinliklerdir.

Oyuncak ise bir ayağı düş dünyasında diğer ayağı ise gerçek dünyada bir köprüdür. Oyun çocuğun zihinsel gelişiminin göstergesi olmasının yanı sıra çocuğun zihinsel, motor ve duygusal gelişiminde aktif rol oynar. Oyun ve oyuncak, çocuğun yaşamının ayrılmaz bir parçası ve gelişiminin en önemli aracıdır. En iyi oyuncak, çocuğun tekrar tekrar oynamak isteyeceği ve her defasında ona daha çok oyun ve daha fazla haz veren oyuncaktır. Oyuncak çocukta merak uyandırmalı, kaslarını çalıştırmalı, girişimciliğini ve düş gücünü arttırmalı, çocuğu problem çözmeye yönlendirmelidir. Oyuncak seçiminde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta çocuğun yaşıdır.

Oyuncakların Çocuklara Katkısı

Oyun çocuğun işidir ve oyuncaklar çocukların işlerini yani oyunlarını gerçekleştirmesi amacıyla kullandıkları araç ve amaçtır. Oyuncaklar çocukların hayatında güven, sevgi, beslenme, bakım ve korunma gibi hayati önem taşıyan kavramlardan biridir. Gerçek hayat ve soyut yaşantılar oyuncaklar aracılığıyla somutlaştırılabilir. Çocukların duygu ve düşüncelerini oyuncaklar aracılığıyla somutlaştırarak aktarması, çocuğun sosyal-duygusal, bilişsel, dil ve büyükküçük kas motor gelişimlerine katkı sağlar.

Oyun Terapisi

Oyun, hasta çocukların pek çok ihtiyacını karşılayan bir araçtır. Çocukları rahatlattığı gibi, onların duygularını ve düşüncelerini anlayabilmek açısından da yararlıdır. Çocukların psikososyal sorunlarını çözümlemede ise oyun terapisinin etkili olduğu vurgulanır.

Oyun terapisi, çocukların psikososyal sorunlarını engellemelerine ya da çözmelerine ve büyüme ve gelişimlerini ideal ölçülerde gerçekleştirmelerine yardımcı olmak amacı ile oyunun gücünden sistemli bir biçimde yararlanmadır. Oyun terapisi, oyun ve oyuncaklar kullanılarak çocuklar ile iletişim kurmaya, onların duygu ve düşüncelerini anlamaya, sorunlarını çözmeye ve olumsuz davranışlarını değiştirmeye yardımcı olma sürecidir.

Tedavi Edici Oyun

Hastanedeki çocukların fiziksel ya da psikolojik nedenlerle çevreleri ile etkileşimlerinin engellendiği ya da oyun oynayamadıkları durumlarda, depresyon, yetersiz büyüme, gelişme ve öğrenme, stres ya da oryantasyon bozukluğu gibi sorunlar yasadıkları bilinmektedir. Çocuğun hastanedeki kısıtlılıkları nedeniyle istem dışı yaşadığı fiziksel ve sosyal izolasyon oyun aracılığı ile azaltılabilir.

Çocuklarla oynanan bir oyunun “tedavi edici oyun” olarak nitelenebilmesi için:

  • Duyguların dile getirilmesinin yüreklendirilmesi
  • Çocukların hastane deneyimleriyle ilgili eğitim sağlaması
  • Fizyolojik yarar sağlamaya yönelik bir oyun olması

özelliklerinden en az birisini içermelidir.

Hastanede Oyun

Hastanede oynanan oyun çocuğun rahatlaması ve duygularını yansıtması açısından anahtar görevindedir.

Hastanede Oyunun Önemi

Oyun, çocuğun yaşamının parçasıdır ve hastane ortamında çocuğun oyun oynayabilmesi için fırsatlar tanınmalı, oyun alanları yaratılmalı, oyuncaklar sunulmalı ve oyun oynamasına yardımcı olunmalıdır.

Çocuklar hastanede oyun oynarken ebeveynler kısa sürelide olsa kendilerine vakit ayırabilmekte, çeşitli özel ihtiyaçlarını karşılayabilmekte kendi gibi hasta çocuğu olan diğer aileler ile görüşebilmektedir.

Hastanede Oyunun Çocuklar Açısından Yararı

Hastanede yatan çocuklar için oyun, çocukların birçok ihtiyacını karsılar. Çocukların sosyal, duygusal, bilişsel, dil ve motor gelişim alanlarını destekleyen en etkin araçtır. Oyun, hastanede yatan çocukları rahatlatır ve onların duygu ve düşüncelerini anlamamızı sağlar. Hastanede oyun, çocuğun öfkesini, saldırganlığını, güvensizliğini, korkusunu, fantezilerini, ailesi, arkadaşları ya da hastane personeli ile ilgili algıladığı ve duyguları yansıtması açısından önemlidir.

Hastanede Oyunun Sağlık Çalışanları Açısından Yararı

Oyun, çocuk ve sağlık personeli arasındaki tek köprüdür. Hastanede kendisini ifade etmekte güçlük yasayan çocuk, oyun aracılığıyla kendisini ifade eder.

Hastanede oyunun çocuğa sağladığı yararlar çok yönlüdür. Hastanede oyun, hasta çocuğun iyileşmesine, hasta çocuğun ailesinin dinlenmesine ve çocukla çalışan sağlık personelinin işini rahat yapmasına katkıda bulunur.

Hastanede Oyun Odaları

Hastanelerde çocukların oyunla desteklenmesi Türkiye’ de oyun odaları ile sağlanmaktadır. Türkiye’ de çocuk hastanelerinde oyun odaları kurulmaya başlanmakla birlikte hala birçok hastanede oyun odası bulunmamaktadır.

Birçok ülkede, hastanelerde çocuklar için oluşturulan çocuk yaşam hizmetleri biriminde;

  • sanatsal etkinlikler,
  • hayvan destekli çalışmalar,
  • animasyon çalışmaları,
  • özel programlar (bahçe sanatı programı, doğum günleri, bayram/tatil programı),
  • çocuğu hastaneye hazırlama programları

gibi programlar uygulanır.

Yapılan bir çalışmada, Türkiye’ deki hastanelerde çocuk yaşam hizmetlerinin temeli olan oyun odasının bulunma oranı % 64.3, bu alanda hizmet veren uzman kişilerin bulunma oranı ise % 21.4 olarak bildirilmiştir. Hastanelerdeki oyun odaları çocukların ilgi ve ihtiyaçları göz önünde bulundurularak düzenlenir.

Oyun Odasının Düzenlenmesi

Oyun odasını düzenlerken ilk dikkat edilmesi gereken faktör çevredir. Oyun odası çevresi fiziksel ve psikolojik gereksinimler dikkate alınarak estetik bir şekilde düzenlenmeli ve çocuk için bir ev ortamı yaratmalıdır. Çevrenin düzenlenmesinde; renk, aydınlatma, mimari dizayn, duvarlardaki resimler ve mobilyalar etkili rol oynar.

Oyun Odalarına Çocukların ve Ebeveynlerin Katılması

Oyunun tedavi edici gücünü etkileyen ikinci faktör ebeveynlerdir. Hareket özellikleri çocukların araştırma isteklerini engeller. Bu çocuklar durumları ve insanlar arasındaki ilişkileri yavaş anlar. Bunların sonucunda yetişkin, çocuğu daha az yönlendirebilir. Oyunun tedavi edici özelliği sadece çocuğa değil, aileye de katkı sağlar.

Oyun Odası Materyalleri

Oyunun iyileştirici gücünü etkileyen üçüncü faktör materyallerdir. Oyun odasının düzeni hastanede kalan çocuk için hangi tür oyunların önemli olabileceğine göre seçilmelidir. Hastane oyun odasında, boya kalemleri, boyalar, plastrin, tuz seramiği, kağıt, su ve kum çocuk için yaratıcı ve rahatlatıcı oyun malzemeleridir. Çocukların hastanedeki yaşam kalitesini arttırmada; hastanenin, çocuklara uygun tasarlanması, duvarların farklı boyanması, tablo ve resimler asılarak renkli hâle getirilmesi, oyun odaları, oyun parkları gibi alanlar yapılması, hastane olanakları çerçevesinde tiyatro, palyaço gibi sanatsal etkinliklerin planlanması etkili olur.

Oyun Odasındaki Etkinlikler

Sanatsal etkinlikler, hastalık ve hastaneye yatmaya bağlı nedenlerle stres ve sorun yaşayan çocuklarda, sanat terapisi, oyun terapisi, uğraş terapisi ve yaratıcı drama gibi pek çok sanatsal etkinliğin yararları araştırmalarla ortaya konmuştur. Hasta çocukların bulundukları durumu olumlu yönde algılamalarına yardımcı olabilecek ve onların yaşam kalitelerini destekleyecek/geliştirecek sanat yoluyla eğitim programı hem hastalar hem de onunla bu süreçleri yaşayan refakatçiler için bir araç olarak görülür.

Resim çizme, çocukların iletişim becerilerini, duygularını ve algılarını artırır. Resim çocukların saldırganlık gibi duygularının azalmasında etkilidir. Çocuk resim yaparken duygularını dışa vurmakla birlikte, duygusal rahatlığa da erişir.

Müzik, çocuk hastalar için zihinsel ve fiziksel iyileşmeyi destekleyen ve olumlu etkilerde bulunan bir yöntemdir. Müzik eğitiminde çocukların enstrüman kullanması, şarkılara eşlik etmesi, şarkı sözlerini tamamlaması, çalınan şarkıları hatırlaması, ritme uyum sağlaması gibi çalışmalar çocuğun küçük motor, büyük motor, oral motor, bilişsel ve psikososyal gelişimlerini destekler.

Animasyon çalışmaları, sağlığın geliştirilmesi için yapılan espri ve şakaları içeren uygulamalar arasında yer alır ve fiziksel, duygusal, sosyal ve bilişsel gelişimi destekleyerek baş etmeyi kolaylaştırır. Yapılan çalışmalar çocukların ameliyat öncesi dönemde yoğun kaygı yaşadıklarını ve hastane palyaçolarının kaygı düzeylerinin düşürülmesinde etkili olduğunu ortaya koymuştur.

Oyun Odasındaki Çocuk Gelişimcinin Rolü

Hastanelerde çalışan sağlık çalışanlarının “çocuk gelişimi, gelişimsel gecikmenin erken tanısı, özel gereksinimleri olan çocukların tedavisi” konusunda eğitimi ve donanımının oldukça kısıtlı olduğu belirtilir. Bu nedenle çocuğun gelişimsel değerlendirilmesi, gelişimsel gecikmenin fark edilmesi, özel gereksinimleri olan çocukların eğitimi ailelerin bu konularda desteklenmesi, çocuklara ve ailelere ihtiyaçları doğrultusunda destek eğitim programlarının hazırlanması Türkiye’ deki Çocuk Gelişimi lisans programlarından mezun olan Çocuk Gelişimciler tarafından yapılır.

Hastane oyun odasındaki çocuk gelişimcinin rolü şunlardır:

  • Oyun odalarında veya yatakbaşında, günlük olarak oyun ya da sanat etkinlikleri düzenlemek.
  • Oyunlar aracılığıyla çocukların gelişimsel hedeflerine ulaşmalarını sağlayacak fırsatlar sunmak.
  • Çocukların kaygıyla baş etmesine yardımcı olmak.
  • Çocukları oyun aracılığıyla hastane uygulamalarına hazırlamak.
  • Çocukların ailesini ve kardeşlerini desteklemek.
  • Oyun tabanlı gözlem yoluyla klinik yorumlara katkıda bulunmak.
  • Diğer personellere hasta çocuklar için oyunun ne kadar değerli olduğunu gösterebilmek.
  • Ekip ruhuyla çalışmak.
  • Çocukların akran gruplarıyla ilişkilerinin gelişmesini desteklemek.
  • Hastanede çocuklar için özel etkinlikler düzenlemek.

Hastane Oyun Odasındaki Riskler

Hastane oyun odaları birçok yararın yanı sıra bazı riskleri de taşır. Hastaneler gibi toplu yaşanan yerlerdeki oyuncaklar enfeksiyon açısından çocuk için risk oluşturabilir. Birçok çocuğun ortak kullandığı bu oyuncaklar enfeksiyonların taşınmasında önemli bir yer tutar.