HASTA PSİKOLOJİSİ - Ünite 1: Sağlık Psikolojisine Genel Bakış Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: Sağlık Psikolojisine Genel Bakış

Sağlık ve Hastalığın Öyküsü

Paleolitik ve Neolitik çağlarda ilkel kabilelerde insanlar çeşitli semboller ya da danslarla yiyeceklerin bollaşmasını teşvik edeceklerine inanmışlar, bunun için yararlı bir hayvan ya da bitkiyi kabilenin totemi haline getirmişlerdir.

Büyü ve büyücülük insanın yarattığı ilk hekimlik deneyimi olarak kabul edilebilir. Hastalar büyücülerin yaptığı birtakım ilaçlar, fetişler ya da ayinlerle yani dinsel törenlerle iyileştirilmeye çalışılmıştır. Şamanizm ve büyücü hekim arasında ayrım olduğunu bilmek önemlidir.

Şamanizm’de hastalığı tedavide iki yol izlenmiştir. Bu yollardan ilki hastanın bedeninden kaçan iyi ruhu yakalayıp tekrar bedene yerleştirmek ve ikincisi ise eğer hastalık kötü bir ruhu ya da cini temsil ediyorsa bu durumda kötü ruhu ya da cini bedenden çıkartarak hastayı kurtarmaktır. Bedenden kötü ruhların çıkartılmasına yönelik bir uygulama olan trepanasyonu yani ilkel beyin ameliyatını da şamanların yapmış olması olasıdır.

Mezopotamya’da Sağlık ve Hastalık

Yazının Mısır ve Mezopotamya’da keşfi ile hastalıkların kayıt altına alınmaya başlandığı, böylelikle de anatomi ve fizyoloji bilimlerinin doğduğu görülmektedir.

Mezopotamya’nın en eski tıp tabletleri Sümerli bir hekim tarafından meslektaşları ve öğrencileri için reçeteleri ve sağaltım yöntemlerini bir araya getirmek suretiyle oluşturulmuştur.

En geniş tıp kitabı Babilliler zamanında yazılmış Tanı El Kitabı’nda epilepsi ve çeşitleri başta olmak üzere birçok hastalığın tanımı yapılmıştır.

Mezopotamya’da tıp din ve büyünün etkisi altında kalmış, tapınaklarda gelişmeye başlamış ve büyücüler hekimlerden ayrı bir yere sahip olmuştur.

Asurlular zamanında saraya tayin edilen hekimler göreve başlarken yemin etmişler, ayinlere önem veren rahip ve büyücülerden farklı olarak hastaları çeşitli iksirler ve lapa gibi ilaçlarla tedavi etmişlerdir.

Eski Mısır’da Sağlık ve Hastalık

Mısır’da anatomi bilgisinin çok ileri olduğu mumyalama tekniğini kullanmaları ile de ilişkili olarak düşünülmektedir.

Beynin bir zarla kaplı olduğu, iki yarım küreden oluştuğu ve yüzeyinin girintili çıkıntılı olduğu Mısır’da bilinmektedir.

Mısırlılar tümörler ve gebelik testi hakkında bilgi sahibidir. Mısır’da Apis adı verilen Nil nehrine tapılmış ve bazı hastalıkları Apis’in iyileştireceğine inanılmış, ayrıca İmhotep adlı tanrı sağlık tanrısı olarak kabul edilmiştir.

MÖ 3000 yıllarında diş hekimliği ayrı bir meslek olarak görülmüştür.

Tıp alanında Mısır’ın en gelişmiş şehri Teb (Thebes) olup totemi yılandır.

Hititler’de Sağlık ve Hastalık

Mezopotamya’daki anlayışa benzeyen Hitit (MÖ 3000- 1200) sağlık ve hastalık anlayışı din, sihir ve büyü ile iç içe olup bu anlayışta salgınların tanrının gazabı olduğu inancı hakim olmuştur.

Hititlerin ilaç bilgisinin kökü çok eskilere giden otların kullanılmasıyla ilgili geleneklere dayanmaktadır.

Hitit günlük yaşamında kadınlar ve erkekler eşit haklara sahip olmuşlar, çok kadınla evlilik ve kardeşler arası evlilik kabul edilmemiştir.

Çeşitli hastalıkların tedavisinde büyünün yanı sıra haşhaş, safran, hardal, sarımsak ve susam gibi bitkilerle tedavi de kullanılmıştır.

Eski Hindistan’da Sağlık ve Hastalık

MÖ 2300’lerde gelişen Eski Hint uygarlığında hava, su, toprak ve ateş farklı beden sıvılarında bulunan önemli elementler olup denge halindedirler. Hastalık bu dengenin bozulmasından oluşur.

Eski Hint kültüründen günümüze kadar ulaşan sağlık ve hastalık uygulamalarından Ayurveda ve Yoga bugün Hindistan’da sıklıkla kullanılmaktadır.

Ayurveda terimi “uzun yaşamaya dair tüm bilgi” ya da “yaşam bilgisi” anlamına gelmektedir.

Chraca adındaki bir hekimin MS 2. yüzyılda yazdığı düşünülen bir kitapta günah hastalığın birinci nedeni olmakla birlikte yine de hijyen kurallarına, din ve ahlaka dair önerilerde bulunulmuştur. Bu kitapta yazılanlara göre insan gençliğin ve canlılığın korunması, servetin arttırılması ve barışın tüm dünyaya yerleşmesi şeklinde üç amaç için çaba harcamalıdır.

Ayurveda’yı uygulayan hekimler beden, zihinsel varlık ve kişiliği birbiriyle etkileşim içindeki bir bütün olarak görmüşlerdir. Bu görüş günümüzün bütüncül (holistik) anlayışını yansıtmaktadır.

Eski Hint uygarlığında sağlık ve hastalık anlayışı İran, Çin ve Sümer uygarlıklarıyla etkileşim içinde olup eski Yunan ve Ortaçağ İslam tıbbına da temel oluşturmuştur.

Eski Çin’de Sağlık ve Hastalık

MÖ 1450 yıllarında eski Çin uygarlığında insanlar özellikle tıp tanrıları olan efsanevi tanrı ve tanrı-insanlara tapmışlar, rahipler aynı zamanda hekimlik yapmışlar; büyü, sihir ve kurban adama din ve sağlık için kullanılan yöntemler olmuştur.

Zamanla rahip hekimlere ve büyülere duyulan güven azalarak Budizm, Konfüçyüsçülük ve tıpla ilgili Taoizm egemen akımlar olmuştur.

Çin uygarlığının en önemli filozofu olan Konfüçyüs: “İyi hekim insanı tedavi eden değil, insanın sağlığını koruyandır.” demiştir.

Eski Çin’de evrende, dünyada ve insan bedeninde ağaç, ateş, toprak, metal ve su olmak üzere beş element birbiriyle etkileşim içindedir. Bu beş element kuramı zamanla Taoizm’in Yin-Yang kuramıyla birleşmiştir.

Eski Yunan’da Sağlık ve Hastalık

Ünlü Yunanlı hekim Hippokrates’ten önce bu uygarlığın tıp bilgileri Homeros’un kitabı olarak kabul edilen ve Troya Savaşını anlatan İlyada’da yer almış; bandaj, şarap ve bitkisel tedavilerden bu kitapta söz edilmiştir.

Her Yunan şehir devletinde sağlık tanrısı Asklepios adına inşa edilmiş tapınaklar sağlık merkezi olarak işlev görmüş ve buralara Asklepieion denmiştir.

MÖ 300’lerde anatominin bir bilim dalı olarak kabul edildiği İskenderiye’de Herophilos insan kadavrası üzerinde deneyler yapmıştır.

Eski Roma’da Sağlık ve Hastalık

Eski Yunan anlayışından etkilenen eski Roma uygarlığında, sürekli savaşan bir ulus olmaları nedeniyle, cerrahi gelişmiştir.

İlk hastaneyi kuran Romalılar burada esir ve askerleri tedavi etmişlerdir.

Yoksul halk ise büyü ve sihir ile tedavi edilmiştir.

Julius Caesar’ın annesi Caesar’ı doğururken ilk kez kullanılan kesi şeklindeki operasyona sezaryen adı verilmiştir.

Ortaçağ’da Sağlık ve Hastalık

Orta Çağ’da Aristoteles’in ve Galenos’un fikirleri Avrupa’da sorgulanmadan kabul edilmiş, Hristiyanlık dini bilim ve tıp alanındaki gelişmelerin önünü tıkamış ve hekimlik uygulamaları din adamlarının eline geçmiştir.

Hekimler tedaviye başlamadan önce rahiplerin onayını almak zorunda kalmışlardır. Kilise rahip kökenli olmayan hekimlere dinsiz gözüyle bakmıştır.

Kilisenin ve dinin egemenliğine rağmen yine de 13. yüzyılda Paris Tıp Fakültesi, 14. yüzyılda da Bologna Üniversitesi’nde zaman zaman otopsi yapılabilmiştir.

Orta Çağ Avrupası’nda durum böyleyken Orta Çağ İslam dünyasında temizlik ve sanitasyon koşulları Batı’ya göre hayli ileridedir. Ayrıca günümüz hastane koşullarına çok benzeyen hastane sisteminin kurulmuş olmasıdır. Değişik hastalıklar için ayrı koğuşların yer aldığı bu hastanelere “darüşşifa (sağlık yurdu)”, bimarhane ya da tımarhane gibi çeşitli adlar verilmiştir. Buralarda hastaların moralini yüksek tutmak için müzik çalınmıştır. İslam dünyasında 9. yüzyılda eczacılık ayrı bir meslek olarak doğmuştur.

Rönesans Döneminde Sağlık ve Hastalık

Rönesans ile birlikte Avrupa dinin baskılarından kurtulmaya başlamış, kilisenin daha önce yasaklamış olduğu kadavra çalışmaları yeniden başlamış ve anatomi ve cerrahi gelişmiştir.

1500’lerde salgın hastalıkların nedeni olarak germ adı verilen mikroplardan kuşkulanılmaya başlanmış, epidemiyolojik önlemler alınmaya çalışılmıştır.

17 ve 18. Yüzyılda Sağlık ve Hastalık

17. yüzyılda felsefe, astronomi, matematik, fizik ve kimya alanlarındaki fikirler ve buluşlar ile sağlık ve hastalık alanlarında daha ileri düzeyde gelişmelerle birlikte Aydınlanma Dönemi’ne girilmiştir.

Bu yüzyılda mikroskobun keşfi ve anatomiden fizyolojiye geçiş iki önemli gelişme olarak sağlık ve hastalık alanında olumlu ilerlemelere yol açmıştır.

Bu yüzyılda Fahrenheit alkollü ve civalı termometreyi bulmuştur.

Fransız kimyacı Lavoisier canlılar için oksijen ve karbondioksitin önemini göstererek dört element kuramını çürütmüştür.

18. yüzyılda hastalık geçirmiş bedenlere uygulanan otopsiler hastalık anlayışının önünü daha da açmıştır.

19. Yüzyılda Sağlık ve Hastalık

Bilim alanında küreselleşmeyle birlikte hekimler birbirlerinden haberdar olmaya başlamış, mikroskopların kalitesinin daha da gelişmesiyle laboratuvar çalışmaları artmıştır.

Biyomedikal Model

Biyomedikal model, hastalık modeli ya da mekanik model adlarıyla anılmakta olan hastalık modeli, tıp uygulamalarında ve eğitiminde baskın bir model olarak görülmeye başlamıştır. Bu modele göre tüm hastalıklar hücre yapısının bozulmasından kaynaklanır. Bu yaklaşım 20. yy.’da daha da gelişmiştir.

Biyopsikososyal Model

Dunbar (1943) ve Alexander (1966) psikosomatik kavramını ileri sürerek hastalıkların oluşmasında psikolojik etmenlerin payı olduğu düşüncesinin gelişmesinde önemli katkılar sağlamışlardır. Böylece biyomedikal model yerine biyopsikososyal model gelişmiştir.

Engel’in (1980) tanımladığı biyopsikososyal modele göre insan karmaşık bir sistemdir, hastalığa tek bir etmen değil, çoklu etmen neden olur.

Birey pasif bir kurban değildir, hastalığın oluşmasında davranışın rolü olduğuna göre birey sağlığından ve hastalığından sorumlu tutulabilir.

Sağlık ve Hastalığın Tanımı

Biyomedikal model doğrultusunda sağlık hasta olmama hali olarak tanımlanmıştır, ancak bu tanım artık geçerliliğini yitirmiştir.

Biyopsikososyal model çerçevesinde ele alındığında, sağlıklı olmak denildiğinde fiziksel sağlık,ruh sağlığı, oplumsal iyilik hali ve genel sağlık algısı gibi birbiriyle ilişkili kavramlar tanımlanmaktadır.

Türk Dil Kurumu sözlüğünde (2005) hastalık “organizmada birtakım değişikliklerin ortaya çıkmasıyla sağlığın bozulması durumu, rahatsızlık, çor, dert, sayrılık, illet, maraz, maraza, esenlik karşıtı” şeklinde tanımlanmaktadır.

Sağlık Psikolojisi

Sağlık psikolojisi dört temel bakış açısına dayanmaktadır:

  • Biyopsikososyal model bunlardan ilkidir.
  • Sağlık süreklilik gösterir.
  • Psikoloji ve sağlık ilişkisi vardır.
  • Değişkenlik gösterir.

Sağlık psikolojisi için dört ana amaç belirlemiştir:

  • Sağlıklı yaşamın değer kazanması, sağlığın korunması ve sürdürülmesi;
  • Hastalığın önlenmesi, iyileştirilmesi ve rehabilitasyonu;
  • Sağlıklı olma durumunun, hastalığın ve hastalığa bağlı yeti yitim nedenlerinin ve teşhis kriterlerinin daha iyi belirlenebilmesi;
  • Sağlık politikalarının ele alınması ve aksayan yanlarının düzeltilmesi.

Sağlık psikolojisi alan yazınında yer alan çalışmalar amaç, araç ve hedefleri açısından ele alındığında:

  • Klinik sağlık psikolojisi,
  • Halk sağlığı psikolojisi,
  • Toplum sağlığı psikolojisi ve
  • Eleştirel sağlık psikolojisi

olarak dört farklı alanda yer almaktadır.

Sağlık psikolojisi multidisipliner (çok branşlı) yaklaşımı benimseyen bir alandır. Bu alanlardan bazıları tıbbi sosyoloji ve tıbbi antropolojidir.

Sağlık psikolojisi alanında çalışan psikologlar dört temel alanda çalışmalarını yürütmektedirler:

  • Sağlığı geliştirmek ve korumak
  • Hastalığın önlenmesi ve tedavisini yürütmek
  • Hastalıkların etiyolojisi konusunda araştırmalar yapmak
  • Ekibin bir üyesi olarak ülkenin sağlık politikalarına ve sağlık sistemine katkıda bulunmak

Ülkemizde bu alan henüz yeni yeni tanımlanmakta ve akademik alanda tam anlamıyla belirgin bir varlığı henüz bulunmamaktadır.