HAVAALANI SİSTEMİ - Ünite 8: Havaalanı Çevre Etkileşimi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Havaalanı Çevre Etkileşimi

Havaalanı ve Çevre Etkileşimi: Organizasyonlar ve Mevzuat

1903 yılında, Wright Kardeşler’in boş ve geniş bir alan üzerinde gerçekleştirdikleri ilk motorlu, insanlı başarılı uçuşu havacılığın başlangıç evresi olarak kabul edilmektedir. 1919 Paris Sözleşmesi, ilk uluslararası sivil havacılık anlaşmasıdır. Sektörde yaşanan hızlı büyüme ve gelişme karşısında bu sözleşme yetersiz kalınca 1944 yılında, 52 devletin temsilcisi, Chicago’da Uluslararası Sivil Havacılık Sözleşmesini imzalamıştır. Bu anlaşma, seyrüsefer, havaalanı iniş sahaları, hava araçlarının sahipliği, lisans ve sertifikalar ile kazaların araştırılması alanında uluslararası standartlar ve usuller getirmiştir. Chicago Sözleşmesinin önemli bir sonucu, Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı (ICAO, International Civil Aviation Organization)’nın kurulması kararıdır. 4 Nisan 1947 tarihinde Birleşmiş Milletler’e bağlı bir uzmanlık teşkilatı olarak kurulan ICAO, sivil havacılık alanında tavsiye niteliğinde uluslararası standartlar ve kurallar belirleyip uygulanmasını sağlayan bir organizasyondur. Temel amacı, uluslararası sivil havacılık sisteminin emniyetli, düzenli ve ekonomik yapılanmasını, büyümesini ve sürdürülmesini sağlamaktır. Jet motorlu uçakların hizmete girmesi ile 1970’li yıllarda havaalanı çevresinde gürültü azaltma konusunda çalışmalar başlatan ICAO, Uluslararası Gürültü Sertifikasyonu Standartları oluşturarak uçakları motorlarına ve gürültü seviyelerine göre sınıflandırmıştır. Kategori 1 uçaklar, gürültülü uçaklar olarak kabul edilip faaliyetleri yasaklanmıştır. Kategori 2 uçaklar, daha az gürültülü olarak kabul edilip susturucu ilave edilerek bir üst kategoriye çıkarılabilen, ancak belirlenen süre sonunda faaliyetlerine son verilmesi gereken uçaklar olarak sınıflandırılmıştır. Gürültü yönetmeliğine uyan uçaklar ise Kategori 3 olarak kabul edilmiştir. Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA, International Air Transport Association) Nisan 1945 tarihinde tarifeli havayolu işletmelerini temsil etmek amacıyla kurulan, gönüllülük esası olan bir kuruluştur. Amacı, üyeleri arasında iş birliği ve eşgüdümü sağlamak, ticari hava ulaştırmasını teşvik etmek, ICAO ve diğer uluslararası teşkilatlar ile yakın iletişimde bulunarak sektörün gelişimini sağlamaktır. IATA’ya bağlı Çevre Projesinden Sorumlu Grup (ETAF-Environmental Task Force) havaalanı gürültüsünden daha az etkilenmesi için çevredeki arazi kullanımının kurallara uygun olarak planlanmasını savunmakta, hava ulaştırma sektöründe çevre konusunda bilgi bankası oluşturmakta, IATA çevre raporlarının hazırlanmasını sağlamaktadır. Avrupa Sivil Havacılık Konferansı Teşkilatı (ECAC, European Civil Aviation Conference) 1955 yılında kurulmuş, merkezi Paris’te bulunan ICAO’nun emniyet, kazaların önlenmesi, hava sahasında artan trafik ile uçuş güvenliği ve çevresel sorunların azaltılmasına ilişkin aldığı kararların Avrupa bölgesinde uygulanmasını gözeten bölgesel ofisidir. Tüm faaliyetler ICAO standartlarına uygun olarak yürütülmektedir. Avrupa Seyrüsefer Emniyeti Teşkilatı’nın (EUROCONTROL, European Organization for the Safety of Air Navigation), merkezi Brüksel’de olup, 1960 yılında kurulmuştur. Amacı, Avrupa’da hava trafik yönetimini ve emniyetini geliştirmektir. Bu doğrultuda artan trafiğe bağlı olarak sıkışıklığın önlenmesi için hava trafik yönetimi sisteminin kapasite artırımının sağlanması, ilgili tüm kullanıcılar ile koordineli bir çalışma sonucu uçuş operasyonlarının etkinliğinin artırılması konularında çalışmalar yapmaktadır. Uluslararası Havaalanları Konseyi (ACI, Airports Council International), 1991 yılında Amerika’nın baskın olduğu bir havaalanı grubu olan Uluslararası Havaalanı İşleticileri Konseyi ile Avrupa’nın organizasyonu olan Uluslararası Sivil Havaalanları Birliği’nin birleşimi sonucu ortaya çıkmıştır. ACI, hükûmetler ve uluslararası kuruluşlar ile havaalanlarının çıkarlarını temsil ederek, havaalanlarında standartlar, politikalar ve önerilen uygulamaların geliştirilmesi ve standartlarının yükseltilmesi, bilgi ve eğitim olanakları sağlanmasını amaçlamaktadır. Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı (EASA, European Aviation Safety Agency), havacılıkta emniyet ve çevresel koruma konusunda standartlar oluşturmak üzere 2002 yılında kurulmuş, Müşterek Havacılık Otoriteleri (JAA, Joint Aviation Authorities)’nin yerini 2010 yılı itibariyle alarak faaliyetlerine başlamıştır. Avrupa Birliği üye ülkelerinin oluşturduğu EASA’nın amacı, Avrupa Birliği içinde her türlü havaaracı, uçuş, üretim, denetleme ile ilgili mevzuatın oluşturulması ve uygulanmasını kontrol edip uçuş ve yer güvenliğini sağlamaktır. 1939 yılında Ulaştırma Bakanlığı adını alan kurum, toplumun yaşam kalitesinin yükseltilmesine ve ülke kalkınmasına katkı sağlamak amacıyla; ulaştırma, denizcilik, haberleşme, uzay ve bilgi teknolojileri alanlarında dengeli, güvenli, ekonomik, erişilebilir, ekolojik yapıyı gözeten, sürdürülebilir, kaliteli hizmet verilmesini sağlamak ve denetlemek misyonuna sahip olup, hava ulaştırmanın geliştirilmesi, sektörün büyümesi hızlı ve kolay seyahatin sağlanması konusuna da önem vermektedir.

Bakanlığın görevleri arasında; yerleşmeye, çevreye ve yapılaşmaya dair imar, çevre, yapı ve yapım mevzuatını hazırlamak, uygulamaları izlemek ve denetlemek, görev alanı ile ilgili mesleki hizmetlerin standartlarını hazırlamak, geliştirmek, uygulanmasını sağlamak ve ilgililerin kayıtlarını tutmak yer almaktadır. Çevrenin korunması, iyileştirilmesi ile çevre kirliliğinin önlenmesine yönelik prensip ve politikalar tespit etmek, izlemek ve kontrol edilmesini sağlamakla yükümlüdür. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının hizmet birimleri arasında;

  • Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü,

  • Çevresel Etki Değerlendirmesi,

  • İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü

  • Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü bulunmaktadır.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı altında Avrupa Birliği mevzuatına uyum çerçevesinde üretim ve hizmet faaliyetleri sonucu ortaya çıkan çevresel etkileri azaltma ve kaynağında yoketme amacıyla insan sağlığı ve çevre korunması açısından gürültü, hava kirliliği, su ve toprak kirliliği, atık, enerji yönetimi, doğal yaşam, ora ve faunanın korunması gibi çevresel etki konusunda ele alınması gereken yasal düzenlemeler kabul edilmiştir.

Türk sivil havacılık sektörünü düzenleyen ve denetleyen Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM), dünya sivil havacılık sektöründe uluslararası düzeyde saygınlığı artırmayı, sürdürülebilir gelişimi için politikalar üretmeyi, uçuş emniyetini ve kurumsallaşmayı sağlamayı hedeflemektedir. ICAO, ECAC, Eurocontrol gibi üyesi olduğu ve Avrupa bölgesi ile çalışmalarda üyesi olmadığımız halde EASA gibi uluslararası organizasyonlar tarafından belirlenen standartlara bağlı olarak hava ulaştırma sektöründe kural koyma, izleme, denetleme ve yaptırım uygulama konusunda yetkilidir.

Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü (DHMİ)’nin amaç ve faaliyet konuları arasında; hava taşımacılığı, havaalanlarının işletilmesi, meydan yer hizmetleri ve hava trafik kontrol hizmetlerinin yerine getirilmesi; seyrüsefer sistem ve yardımcılarının kurulması ve işletilmesi; söz konusu faaliyetler ile ilgili tesis ve sistemlerin kurulması, işletilmesi ve modern havacılık düzeyine çıkarılması yer almaktadır. Uluslararası hava ulaştırmasında can ve mal emniyetini sağlamak, düzenli ekonomik gelişmeyi sağlarken çevresel sürdürülebilirliğe de katkı sağlamak amacıyla ICAO, Eurocontrol ve ACI gibi uluslararası kuruluşlarla iş birliği içinde faaliyetlerini sürdürmektedir.

Havaalanının Çevresel Etkileri

Havaalanlarının yeri, büyüklüğü, faaliyet alanı ve şekli; bölgedeki konut, sanayi, ticaret, tarım ve diğer arazi kullanımlarına göre belirlenmektedir. Havaalanları ve faaliyetlerinin atmosfer, su ve toprak, flora ve fauna, hava kalitesi ve yaşayan insanlar üzerinde çeşitli çevresel etkileri bulunmaktadır. Söz konusu çevresel etkileri azaltmak için planlama aşamasında çevresel faktörlerin göz önünde bulundurulması zorunludur. Bu nedenle havaalanı yer seçiminde Çevresel Etki Değerlendirmesi raporunun hazırlanması ve sonuçlarına uyulması bölgenin doğal yapısı ve ekolojik denge açısından büyük önem taşımaktadır. Havaalanı yer seçiminde çevresel etki değerlendirilmesinin yapılması ve bu rapor sonuçlarına uyulması bölgenin doğal yapısı açısından büyük önem taşımaktadır. Ünitemizin bu bölümünde havaalanı faaliyetlerinin çevresel etkileri üç ana başlık altında ele alınacaktır. Bunlar gürültü kirliliği, hava kirliliği ile su ve toprak kirliliğidir.

Ses ve gürültü tanımlandığına göre havaalanında gürültü kirliliğine yol açan kaynakları:

  • Havaalanı inşaatı: Yeni bir havaalanı yapımı ya da mevcut havaalanının bazı tesislerinin genişletilmesi veya yenilenmesinin çevre halkı, çalışanlar ve yolcular üzerinde geçici ya da uzun dönemli etkileri bulunmaktadır. Proje dâhilinde çevre yerleşim alanlarında eğitim ve sağlık başta olmak üzere iş merkezlerinin yeni havaalanının uçuş hattı üzerinde olmaması dikkate alınmalıdır.

  • Uçak gürültüsü, uçak motor testi: Hava ulaştırma sisteminin çevresel etkileri denilince ilk akla gelen unsur uçaklardır. Uçaklar yerde ve havada gürültü kaynağı olarak kabul edilmektedir.

Hava, atmosferi meydana getiren gazların karışımıdır. Belli bir kaynaktan atmosfere yayılan kirleticilerin, havanın doğal bileşimini bozarak canlılara ve eşyaya zarar verecek duruma dönüşmesi hava kirliliğidir. Yukarıda belirtilen gürültü etkisi havaalanı içi ve çevresi olarak yerel boyutta daha etkili olurken hava kirliliği hem yerel hem de uluslararası boyutta ele alınmakta, bu nedenle ulusal ve uluslararası standartlar belirlenmektedir. Havaalanı içi ve çevresinde hava kirliliği etkisi görülmekle birlikte, atmosfere en yakın ulaştırma aracı olan uçakların fosil yakıt kullanımına bağlı olarak küresel boyutta kirlilik söz konusu olmaktadır. Hava kirliliğinin küresel etkileri arasında atmosferdeki karbondioksit (CO2) birikiminin artması sonucu sera etkisi adıyla anılan küresel ısınma, ozon tabakasının incelmesi ve mor ötesi ışınların zararlı etkisinin duyulması ile asit yağmurları yer almaktadır. Nitrojen oksit, (NOx), karbon monoksit (CO), karbondioksit (CO2), metan (CH4), yanmamış hidrokarbon (HC), sülfür dioksit (SO2), Ozon (O3), buharlaşan organik bileşenler (VOC), su buharı, duman ve toksik kirleticiler hava ulaştırma faaliyetleri sonucu ortaya çıkan hava kirleticileri arasında bulunmaktadır.

Su kirliliği ekolojik yapının bozulması; su kaynaklarının kullanımını engelleyecek organik, inorganik, biyolojik ve radyoaktif maddelerin suya karışmasıdır. Havaalanında petrol hidrokarbonlar ile jet ve dizel yakıtların su kirliliği yarattığı görülmektedir. Kirliliği etkileyen karbon atomları ise; petrol, jet yakıtı, dizel yakıtı, klorlanmış çözücüler, buzlanma önleyici ve buz çözücü kimyasallardır. Toprak, bitki örtüsünün beslendiği kaynakların ana deposudur. Toprak kirliliği doğaya verilen zararlı ve atık maddelerle toprağın doğal özelliklerinin bozulmasıdır. Havaalanında su ve toprak kirliliğine yol açan kaynaklara bakıldığında; inşaat çalışmaları, buzlanmayı önleyici ve buz çözücü işlemler, terminal binası atıkları, araçların yıkanması, yakıt depoları, yağ ve yakıt sıçramaları, yangın söndürme eğitimleri, ilaçlamalar ve acil durum hizmetleri görülmektedir.

Havaalanı Çevre Yönetim Sistemi

  1. yüzyılın son çeyreğinde dünya, sanayi toplumundan sanayi sonrası topluma geçiş dönemini yaşamıştır. Sanayi toplumları öncelikle teknolojik gelişim ile zenginliğin sağlanması, daha sonra bu zenginliğin yaygınlaştırılması üzerinde yoğunlaşmaktadır. Sanayi sonrası toplumlar ise zenginliğin yaratılması ve yaygınlaştırılmasında karşılaşılan riskler üzerinde durmaktadır. Çevre Yönetim Sistemi (ÇYS), çevresel amaç ve hedeflerin belirlenmesinde ve gerçekleştirilmesinde sistemli bir yaklaşımı mümkün kılmakta ve işletmenin çevre ile ilgili

politika, plan ve faaliyetleri için stratejik bir çerçeve sunmaktadır. Uluslararası ilişkileri olan ve çok uluslu işletmeler için rekabet güçlerini artırmak, ürün ve hizmetlerinde belirli standart ve kalite güvencesini sağlamak ve çevreye duyarlı imaj oluşturmak için çevre yönetim sistemi giderek önem kazanmaktadır. Uzun vadede çevre dostu işletmelerin maliyetlerinin azaldığı, finansal yönden kazançlarının arttığı gözlenmektedir. Çevre Yönetim Sistemi, ISO 9001 Kalite Yönetim Sisteminin Deming Modeli ile paralellik göstermektedir.

DHMİ tarafından işletilen havaalanlarında Çevre Yönetim Sisteminin kurulmasına yönelik çalışmalar 2009 yılında başlatılmıştır. Ülkemiz havaalanlarında faaliyet gösteren kuruluşların çevreye ve insan sağlığına verdikleri veya verebilecekleri zararların sistematik bir şekilde azaltılması ve mümkün ise ortadan kaldırılabilmesi amacıyla Yeşil Havalimanı Projesi geliştirilmiştir. Proje, havaalanlarında esas olarak; kuruluşların bir çevre politikası geliştirmeleri; çevre korumaya esas amaç ve hedeflerin belirlenerek örgütsel yapılanmanın sağlanması; çevresel risk analizleri yapılması; Katı Atık Yönetim Planı oluşturulması, atık toplamanın düzenlenmesi; sıvı atıklar için de sistem geliştirilmesi; hava ve su kalitesinin sağlanması; çevresel gürültü değerlendirmesinin yapılması, gerekli gürültü azaltıcı önlemlerin alınması; havaaracı bakım-onarım/temizliğinden kaynaklanan kimyasalların çevresel etkisinin önlenmesi; havaalanı hizmetlerinde çevre dostu araç/teçhizat kullanılması; havaalanlarında sera gazı emisyonlarının azaltılması konuları üzerinde özenle durmaktadır.