HAYVAN YETİŞTİRME - Ünite 9: Arı Yetiştirme Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 9: Arı Yetiştirme

Giriş

Türkiye, hem bitkisel hem de hayvansal gen kaynaklarına sahip sayılı zengin ülkelerden biridir. Coğrafik konumuna bağlı olarak ortaya çıkan farklı ekolojik koşullar ve iklim çeşitliliği, Türkiye florasının zenginleşmesine ve çeşitlenmesine yol açmıştır. Tümüyle floraya dayalı bir hayvancılık dalı olan arıcılık da Anadolu insanının önemli uğraşlarında biri olarak günümüze kadar gelmiştir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nün 2008 yılı verilerine göre Türkiye’de 4.9 milyon arılı kovanda 81 bin ton bal üretilmiştir. Bu kovan varlığı ve bal üretimi ile Türkiye dünyada ikinci sırayı almaktadır. Türkiye’nin kovan başına bal verimi 17 kg, dünyanın toplam kovan varlığı içindeki payı % 7.5, bal üretimindeki payı ise % 5.4’tür. Bal arılarının ülke ekonomisine asıl katkıları tozlaşmada etkin rol oynamaları sonucu bitkisel üretimde meydana gelen nicel ve nitel artıştır. Doğal dengenin her geçen gün bozulması ve zirai mücadele sonucu doğal tozlaştırıcıların yok olması meyve, sebze, yem ve endüstri bitkileri üretimini olumsuz etkilemektedir. Bu açığın giderilmesinde tozlaştırıcı olarak bal arısı kolonilerinin önemi çok büyüktür.

Arıcılıkta İlkler ve Gelişmeler

Fosil bulgular bal arısının dünyada 80 milyon yıldır bulunduğunu göstermektedir. Günümüzde bal arısı ve arıcılık kutup daireleri dışında dünyanın her bölgesinde bulunmaktadır. Gerçek anlamda arıcılık, insanın ağaç gövdelerindeki kovuklarda bulduğu bal arısı kolonilerini korumayı öğrendiği zaman başlamıştır. Arı kültürünün ilk merkezleri olan Mezopotamya ve Antik Mısır’da kütük ve testi kovanlarla arıcılık yapılmıştır. Arıcılık tarihi üç dönemde incelenmektedir;

1. dönem: Neolitik çağdan 1600 yılına kadar süren dönemdir. Bu dönemde arıcılık uygulamalarında önemli bir değişiklik olmamıştır.

2. dönem: 1600-1851 yılları arasındaki dönemdir. Bu dönemdeki gelişmeler üç grupta toplanır:

Bal arılarına ait ilk bilgiler;

  • Başlangıçta koloni bir krallık olarak düşünülmüş, ancak iri arının dişi olduğu ve yumurtladığı 1586 tarihli bir yayınla bildirilmiştir.
  • Kaba yapılı koloni bireylerinin erkek oldukları 1609’da, koloni kitlesini oluşturan işçi arıların ise dişi oldukları 1637’de ortaya atılmıştır.
  • Bal arılarının, yumurtlayan koloni bireyini yumurta ya da larvadan kendilerinin yetiştirdikleri 1500’lü yıllarda öğrenildiği halde, bu arının çiftleşmesine ait ilk bilgiler ancak 1771’de elde edilmiştir.
  • Balmumu salgılama mekanizması doğru olarak 1744’de açıklanmış, polenin bitki erkek tohumu olduğu ve arıların her uçuşlarında bir tek kaynaktan polen derledikleri 1750’de saptanmıştır.

Arıcılık tekniklerinde gelişmeler;

  • Balın, arılar öldürülmeden elde edilmesi yolunda yöntemler denenmesi,
  • Bu kapsamda kolonileri tek kovanda birleştirip diğer arı kovanlarının boşaltılması
  • Tek petekli pencereli gözlem kovanlarının yapılması
  • Çıtalı kovanların kullanıma sokulması
  • Çerçeveli kovan düşüncesinin doğuşu

Bal arısının dünyaya yayılması; Eski Dünya’da çerçeveli kovan arayışları sürerken, bal arısının Avrupa, Afrika ve Asya’dan Amerika, Avustralya ve Yeni Zelanda’ya ulaştığı görülmektedir. 1622’de Amerika’da, 1822’de Avustralya’da, 1842’de Yeni Zelanda’da görülmüştür.

3. dönem: 1851’den günümüze kadar olan dönemdir. 1851 yılı, tüm dünyada arıcılığın dönüm noktası sayılmaktadır. A.B.D.’li gözlemci L.L. Langstroth, bugün de aynı adla bilinen çerçeveli kovanı geliştirerek arıcılık tekniklerinin gelişmesine ve bal arısı biyolojisinin eksik yanlarının öğrenilmesine yol açmıştır. Bu kapsamda arı uzayı kavramını ortaya atmıştır. Kapalı ortamda petekler üzerinde yaşayan bal arıları petekleri birbirine paralel ve sabit uzaklıkta olacak şekilde örerler. Böylece hem tüm karşılıklı petek yüzeyleri hem de petekler ile kovan iç yüzeyi arasında sabit uzaklık bulunur. Yaklaşık 1 cm olan bu uzaklık arı uzayı olarak adlandırılır. Böylece yaptığı hareketli çerçeveli kovanlarda Langstroth bilinen tüm teknikleri uygulama ve kolay bal elde etme olanağını bulmuştur. İleriki yıllarda temel petek adı verilen, bal arılarının üzerine düzgün petek örmelerini sağlamak için kullanılan her iki yüzeyi altıgen petek gözleri baskılı ince balmumu levhaların kullanıma sokulması ile daha düzenli arıcılık yapılmaya başlanmıştır.

Bal Arısı Türleri ve Irkları

Bal arısı türleri: Dünyada Apis cinsine ait 4 bal arısı türü tanımlanmıştır: A. florea, A. dorsata, A. cerana ve A. mellifera’ dır. Bunlardan ilk üçü Güneydoğu Asya’da, sonuncusu da diğer kıtalarda yaşamaktadır. A. florea küçük ağaç ve çalı dallarına, A. dorsata ise yüksek ağaç dallarına ördükleri tek petek üzerinde yaşarlar. A. cerana (Doğu bal arısı), A. Mellifera (Batı bal arısı)’ ya çok benzer ve küçük koloniler halinde kovuklarda çok petekli yuvalarında yaşarlar. A. Mellifera , tüm dünyaya yayılmış olan, yönetilebilir özelliği olan ve arıcılık deyince ilk akla gelen türdür.

Bal arısı ırkları: Taksonomik adı Apis mellifera olan bal arısı aslında bir böcek olmakla birlikte tüm dünyada yetiştiriciliği yapılan evcil bir türdür. Bal arısı ırkları, diğer evcil hayvanlardan farklı olarak, ekonomik tercihler sonucu değil, orijinal çevrelerine uyum sağlayarak doğal seleksiyon ile ortaya çıkmıştır. Bu nedenle bal arıları için daha çok yabani hayvan ve bitkilerdeki gibi coğrafik ırk ve geleneksel ıslah yöntemlerinin kullanılmasıyla elde edilen ırklar söz konusudur. Coğrafik ırklar birbirlerinden ayrı genotipik birimler olarak farklı çevrelere uyum sağlamışlardır. Aynı coğrafik ırk içinde farklı ekolojik koşullara uyum sağlamış tiplere ekotip denir.

Bal arısı ırkları, morfolojik özelliklerinin biyometrik yöntemlerle belirlenmesi sonucunda birbirlerinden ayırt edilebilmektedir. Bu özellikler; renk, vücut büyüklüğü, dil uzunluğu, vücut kıl özellikleri ve kanat uzunluğu, genişliği ve damar açılarıdır.

Dünya üzerinde 26 coğrafik bal arısı ırkı ya da alttürü saptanmıştır. Bunlar 4 soy grubuna dağılmışlardır:

  1. Yakın Doğu
  2. Tropikal Afrika
  3. Batı Akdeniz ve Kuzeybatı Avrupa
  4. Orta Akdeniz ve Güneydoğu Avrupa

Ekonomik ırklar;

  • İtalyan arısı ( A. m. ligustica ): Anayurdu İtalya olan bu ırk sarı kitin, sarı vücut kılı ve ince uzun abdomeni ile tanınır. Petek üzerinde sakinliği, hızlı ve yıl boyu üreme özelliği ile Akdeniz ekolojisinde büyük koloniler oluşturur.
  • Esmer arı ( A. m mellifera ): Anayurdu Alpler’in kuzey ve batısında kalan Avrupa toprakları olan bu ırk, kısa dili, iri ve geniş abdomeni, çok esmer kitin rengi ve uzun kıl örtüsü ile tanınır. Açık havada sinirli ve hareketli oluşu, oğul eğiliminin düşük olması, yavru hastalıklarına duyarlı olması gibi kötü özellikleri bu ırka ilgiyi azaltmıştır.
  • Karniyol arısı ( A. m. carnica ): Anayurdu Avustralya Alpleri’nin güneyi ve Balkanların kuzeyi olan bu ırk, ince uzun abdomeni, uzun dili, kısa ve yoğun kıl örtüsü, gri-kahve kitin rengi ve sakin davranışı ile tanınır.
  • Kafkas arısı ( A. m. caucasica ): Anayurdu Kafkasya olan bu ırk, görünüş olarak karniyon arısına benzer, en uzun dile sahip bal arısı olarak tanınırlar. Ancak propolisi çok kullanması ve koyu renkli petek üretmesi kötü özelliklerindendir.

Yerli ırklar ; en önemlileri Anadolu ve İran arılarıdır. Anadolu arısı ( A. m. Anatolica ), ekonomik ırklara göre biraz hırçındır, kışlama yeteneği üstündür, Kafkas arısı kadar olmasa da propolisi çok kullanır, yağmacılık ve şaşırma eğilimi yoktur, besin stokunu oldukça tutumlu kullanır, yön belirleme yeteneği çok gelişmiştir ve ana arılarının yaşam süresi uzundur.

Bal Arısı Ailesi (Koloni)

Bir bal arısı kolonisinin yaşamı süreklidir, ancak koloni bireylerinin yaşamları sınırlıdır. Diğer bir deyişle, koloni canlı bir birim olarak kalırken, onu oluşturanlar sürekli olarak değişir. Kolonide ana arı, işçi ve erkek arıların yanısıra yumurta, larva ve pupa evrelerini geçiren yavrular da bulunmaktadır. Bir koloninin düzenli ve verimli çalışması kovan içerisinde her yaştan ergin ve yavru bireylerin sürekli olarak bulunmasına bağlıdır.

Her canlı gibi bal arıları da besin tüketmek ve üremek gibi yaşamsal işlevleri yerine getirirler. Besin olarak bal ve polen depolarlar. Bal arıları için enerji kaynağı anlamına gelen bal, yuva sıcaklığının sabit tutulmasında, üremede ve yaşamsal etkinliklerde kullanılır. Polen (çiçek tozu) ise protein, vitamin, lipid ve mineral maddelerce zengindir ve öncelikle üreme için gereklidir.

Bal arıları diğer böcekler gibi metamorfoz geçirerek ergin hale ulaşırlar. Yumurta, larva, pupa ve ergin evrelerden oluşan metamorfoz süreci, koloni bireyleri için değişik sürelerde tamamlanır.

Koloni bireyleri şu şekilde sınıflandırılır:

Ana arı: Tüm koloni bireylerinin anasıdır ve normal koşullarda bir kolonide tektir. İnce uzun abdomeni ile işçi arılardan daha büyük, erkek arılardan daha uzun olarak kolayca tanınır. Ergin yaşamının ilk günlerinde açık havada uçarken 8-10 adet erkek arı ile çiftleşip kovana döndükten 3-5 gün sonra yumurtlamaya başlar ve koloni oğul vermedikçe bir daha kovan dışına çıkmaz. Yaşamı boyunca yetecek kadar spermi sperm torbasında canlı tutar ve üreme döneminde günde 1500-2000 yumurta yumurtlayarak koloninin sürekliliğini, gücünü ve düzenini sağlar. Kendi başlarına değil, işçi arılar tarafından sürekli arısütü ile beslenirken, feromon salgılayarak işçi arıları ve çiftleşmede erkek arıları kendine çeker, rakip ana arı yetiştirilmesini önler. Feromon , böceklerin dış salgı bezlerinden üretilen ve vücut dışına salınan, aynı böcek türünün bireyleri arasında mesaj görevi üstlenerek davranış ve gelişimlerini etkileyen kimyasal maddelerdir.

İşçi arılar: Koloninin küçük yapılı bireyleridir. Mevsime bağlı olarak sayıları 10000-60000 arasında değişmektedir. Koloninin kitlesini oluşturan bu arılar tüm kovan içi ve dışı görevleri yaparak koloninin sürekliliğini ve etkinliğini sağlarlar. İlkbahar ve yaz mevsimlerinde çıkan işçi arılar 5-6 hafta yaşarlarken, sonbaharda çıkanlar ilkbahar başlarında ölürler. Yaşamlarının ilk 3 haftasını kovan içindeki görevlerini yaparak, son 2-3 haftalarını da tarlacı olarak nektar, polen, su, propolis gibi koloni gereksinimlerini kovana taşıyarak geçirirler.

Erkek arılar: Sayıları üreme mevsiminde birkaç bin olan ve kış mevsimi boyunca hiç bulunmayan erkek arılar iri vücutları, büyük gözleri, koyu ve yoğun kıl örtüsü ile kolay tanınırlar. Sokma ve kovan dışında beslenme yetenekleri yoktur, çevredeki yeni çıkmış ana arılarla çiftleşme görevinden başka kolonide bilinen hiçbir görevi bulunmaz. Yaklaşık 2 ay süren yaşamlarının 12-14. gününde cinsel olgunluğa ulaşırlar. Ana arı ile çiftleşen erkek arılar ölür.

Bal arıları diğer böcekler gibi metamorfoz geçirerek ergin hale ulaşırlar. Yumurta, larva, pupa ve ergin evrelerden oluşan metamorfoz süreci koloni bireyleri için değişlik sürelerde tamamlanır (Koloni bireylerinin başkalaşım evreleri ve süreleri için bakınız, Çizelge 9.1.).

Bal Arılarında Üreme ve Çoğalma

Bal arısı kolonisinde iki cinsiyet üç fenotip ile temsil edilir. Dişi olan ana ve işçi arılar, erkek arılardan farklı biçimde meydana gelirler. Ana arı farklı büyüklükteki altıgen petek gözlerine döllenmiş ve döllenmemiş olmak üzere iki tip yumurta yumurtlar. Büyük gözlerdeki döllenmemiş yumurtalardan erkek arılar, küçük gözlerdeki döllenmiş yumurtalardan işçi arılar çıkar. Ana arı ise oluşumunu özel olarak hazırlanan ana arı yüksüğü içerisinde tamamlar.

Dişi cinsiyetin temsilcileri ana ve işçi arılardan yalnız ana arı gelişmiş bir üreme sistemine ve tüm dişilik özelliklerine sahiptir. İşçi arılarda ise üreme organları gelişmemiştir. Bunların oluşmalarında tek etmen farklı beslenmeleridir. Döllenmiş yumurtalardan çıkan larvalardan ana arı olacaklar sürekli olarak bol miktarda arısütü ile beslenirken, diğerleri ilk üç günden sonra bal ve polen karışımı bir besinle beslenirler. Döllenmemiş yumurtadan gelişen erkek arı haploid (N:16) kromozom setine sahip birey olarak genotipinin tümünü anasından alır. Bu yolla üremeye partenogenez denir.

Erkek arılar ana arılarla çiftleşmek üzere erkek arı toplanma alanı olarak tanımlanan belli sıcaklık, nem, rüzgar ve optik özelliklere sahip açık bir alanda yerden 10- 40 m yüksekte uçarlar. Bu alanda yaklaşık 5-6 km yarıçapı olan bir bölgedeki tüm genotipler temsil edilir. Bu zenginlikte bir ana arının kendi kolonisinden ya da akrabasından bir erkek arı ile çiftleşme şansı çok düşüktür.

Dişi bireyler genotiplerinin yarısını analarından diğer yarısını da babalarından alırlar. Koloninin uzun süre ana arısız kalması durumunda işçi arıların yumurtalıklarının gelişmesini engelleyen feromonlar ortamda bulunmayacağı için bazı işçi arılar dişilik içgüdüsü ile yumurtlamaya başlarlar. Böyle kolonilere yalancı ana arılı koloni denir.

Kolonilerin doğal yolla bölünerek çoğalması oğul verme olarak tanımlanır. Bir koloninin oğul vermesinin nedenleri; hızlı üreme sonucu koloninin kalabalıklaşması, koloninin bulunduğu kovanda sıkışması, yüksek sıcaklık ve havasızlık, nektar kaynaklarının zenginliği, ana arının yaşlı olması ve genetik yapı olarak sayılabilir. Oğul verme koloni gücünün azalmasına, koloni dengesinin bozulmasına ve kovan içi ve dışı görevlerin yapılmamasına yol açtığı için teknik arıcılıkta önlenmesi gereken bir olgudur.

Koloni Düzeni ve Görev Dağılımı

Önceleri koloni düzeni bir patronun olduğu, işçi arıların aralarında işbölümü yaparak görevlendirildikleri bir düzen, daha sonraları da bir krallık olarak tanımlanmıştır. Oysa günümüzde, kolonide düzenin tüm bireylerin katkıları ile kurulduğu ve hepsinin koloninin gereksinimlerine göre çalıştıkları bilinmektedir. Koloni yaşamının düzgün ve verimli sürmesi için işçi arılar tarafından yapılması gereken başlıca işler şunlardır; petek gözlerini temizleme ve yavrulu petek gözlerini sırlama (pupa dönemine geçecek larvaların bulunduğu petek gözlerini balmumu ve propolis karışımı ile, olgunlaştırılmış balın bulunduğu petek gözlerini ise balmumu ile kapatma işlemi), yavru ve ana arının bakım ve beslenmesi, tarlacı arılardan nektarı alma ve olgunlaştırma, petek gözlerine poleni paketleme, petek örme ve kovan içi temizlik işleri.

Genel olarak işçi arıların fizyolojik yaşa bağlı gelişme durumları hangi işin yapılacağını belirler. Bu işler şöyle sınıflandırılabilir:

  • Petek gözlerinin temizlenmesi; ergin çıkıştan 3 günlük yaşa kadar olan işçi arılar
  • Yaşlı larvaların bakım ve beslenmesi; 3-6 günlük işçi arılar
  • Genç larvaların bakım ve beslenmesi; 6-13 günlük işçi arılar
  • Besin işleme ve balmumu salgılama; 13-18 günlük işçi arılar
  • Kovan havalandırma ve koruma; 18-21 günlük işçi arılar
  • Tarlacılık (nektar, polen, propolis ve su toplama ve taşıma); 3 haftalıktan daha yaşlı işçi arılar.

Arıcılık

Koloni verimliliğini ortaya çıkaran unsurları (koloni gücü, çalışkanlık gibi arı özellikleri ve nektar ve polen kaynakları) uygun yerde ve zamanda ve yeterli düzeyde bir araya getirmek amacıyla yapılan uygulamalar teknik arıcılık olarak tanımlanır. Koloni gücü ana arının yumurtlama gücüne, çalışkanlık işçi arıya, nektar ve polen varlığı da doğaya bağlıdır.

Arıcılık sistemleri iki tiptir:

  • Sabit arıcılık ; kovanların yeri değiştirilmeden yıl boyu aynı çevrede kaldığı ve genellikle mevsim sonunda olmak üzere yılda bir kez ürünün hasat edildiği arıcılık biçimidir.
  • Gezginci arıcılık; kolonilerin iklim koşullarına ve yükseltiye bağlı olarak ortaya çıkan nektar ve polen kaynaklarına taşınmasıdır.

Yıl içinde birden fazla bal hasadı yapılabilir. Türkiye arıcılığın büyük bölümü gezginci işletmelerde yapılmaktadır.

Arıcılık girdileri :

Arıcılık, araziye bağımlı olmaması, işgücü ihtiyacının mevsimlik olması, bakım ve besleme giderlerinin düşüklüğü ve ürünlerinin değer fiyatla satılması gibi üstünlüklerinden dolayı tüm dünyada başlangıç yatırımı ve işletme giderleri düşük, yatırımın geri dönüşü çabuk bir üretim dalı olarak kabul edilir.

Ana girdilerden biri olan kovan, keresteden ve yüksek yoğunluklu strafordan üretilmektedir. Arıcı körüğü, eldiven ve maske, arıcılığın diğer önemli gereçlerindendir. Körük, içinde yakılan talaş, tezek, kumaş, vb. maddelerden çıkan dumanı kovana vermekte kullanılır. Duman arılar üzerinde sakinleştirici etkisiyle arıcıya çalışma kolaylığı sağlar. Arıların sokma sonucu olumsuz etkilerinden korunmak amacıyla maske ve eldiven kullanılmalıdır. El demiri, mahmuz, çerçeve teli, bal süzme makinesi ve bal dinlendirme kapları, sır açma bıçağı, temel petek, balmumu toplama ve eritme kabı, besleme için şeker, hastalıklara karşı ilaçlar, arıcılığın diğer gereç ve girdileridir.

Arıcılıkta Mevsimlik İşler

Arıcılığın başarısı için, arıcının bakım ve besleme uygulamalarını, koloni düzeni, gelişimi ve davranışları ve mevsime bağlı olarak değişen çevresine göre yapması önemlidir.

Arıların yoğun üredikleri ve çalıştıkları mevsimler polen ve nektar bitkilerinin bulunduğu ilkbahar ve yaz olduğu halde, hem kış kayıplarının önlenerek ilkbaharda kolonilerin canlı kalması hem de üretim performanslarının yüksek olması kolonilerin sonbahar bakımlarına bağlıdır. Bu bakımdan kışa girerken; kolonilerin genç ana arılara sahip olmaları, kolonilerin sağlam kovanlarda bulunmaları ve aşırı kış koşullarına karşı korunmaları, koloni büyüklüğüne göre yeterli kışlık stok besinlerin varlığı ve kovanlarda hastalıkları uyaracak koşulların engellenmesi gerekir. Bu koşulların yetersizliği durumunda kışlatmaya ilişkin sorunlar yaşanır.

Arı ailesi kışı kış salkımı olarak adlandırılan kümeler halinde geçirirler. Koloninin salkım oluşturmasının amacı, yaşaması için gerekli ortam sıcaklığını ve nemini sağlamaktır. Kış salkımının yapısı, davranış biçimi ve çevre sıcaklığı ile ilişkileri bilinirse bakım ve yönetim uygulamaları başarılı sonuç verir. Kolonilerin bol stok besinle güçlü olarak, sağlam bir kovanda kışlatılması kış kayıplarını azaltır. Ayrıca kolonilerin kışa genç ana arılı sokulması da kolonilerin yaşama gücünü artırır.

Kış çıkışında kolonilerin ilk kontrolleri için en uygun zaman yağışsız ve güneşli bir erken ilkbahar günüdür. Bu kapsamda kovanlarda nemlenme ve küflenmenin olup olmadığı, ana arının varlığı ve durumu, stokların yeterliliği ve hastalık ya da anormallik olup olmadığı kontrol edilerek zaman geçirmeden gerekli önlemler alınır. Hava sıcaklığının artması ile arıların kovan dışı ve içi etkinlikleri de hızlanır. Bu canlılığı destekleyecek beslenmenin yetersizliği durumunda yağmacılık, açlık, ergin arı ölümleri gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Teşvik beslemesi de denilen bu dönemdeki şurupla (1:1 şeker-su karışımı) besleme arıların her türlü çalışmalarını artırmaktadır. Amacı koloniyi büyütmek ve güçlendirmek olan ilkbahar beslemesinde diğer önemli bir iş kolonilerin oğul vermelerini önlemektir. Yaz mevsimi arıcıların arılarından çok üretimle ilgilenmesi gereken bir dönemdir. Yaz sonuna doğru bulunulan bölgenin nektar kaynaklarının tükendiği zamanda hasat yapılmalıdır.

Bal Arısı Ürünleri

Bal: Bal arılarının bitki çiçeklerindeki nektar bezlerinden salgılanan nektarı toplama, işleme ve petek gözlerinde depolama işlemlerinden geçirerek ürettikleri tatlı ve kıvamlı bir besindir. Salgı balı, bitki özsuyu ile beslenen kimi böceklerin tatlı olan sindirim artıklarının arılar tarafından toplanıp peteklerde depolanarak işlenmiş halidir. Dünyada en çok Türkiye’de üretilen çam balı salgı balı sınıfındandır.

Doymuş bir eriyik olan balın zaman içinde glikozun eriyikten ayrılarak açığa çıkması sonucu granül hal almasına granülasyon (şekerlenme) denir. Granülasyon balın niteliğini bozmaz ve herhangi bir özellik kaybına yol açmaz.

Balda bulunan şekere dayanıklı mayaların glikoz ve früktozu parçalayarak önce alkol ve karbondioksit, sonra da alkolün oksijen ile birleşmesi sonucu asetik asit ve suyun ortama çıkması fermantasyon (ekşime) olarak tanımlanır.

Bal, olgunlaşmış olarak 10°C’nin altında ve karanlıkta koku, renk, tat, besin değeri gibi özelliklerini koruyarak uzun süre saklanabilir.

Balmumu: İşçi arılar tarafından salgılanan gerçek mumdur. Temel petek yapımının yanısıra kozmetik, mum, ilaç, mobilya, deri ve gıda sanayilerinin önemli girdilerinden biridir.

Polen: Çiçekli bitkilerin erkek üreme hücreleridir. Arılar tarafından toplanan polen, protein, yağ, mineraller ve vitaminler bakımından zengin bir madde olarak arılarda büyüme ve üremenin yapı taşıdır.

Propolis: Arıların bitkilerden, özellikle çiçek ve yaprak tomurcuklarından topladıkları ve kovanda biriktirerek çeşitli amaçlar için kullandıkları reçinemsi bir maddedir ve arılar kovan çatlaklarını onarmak, kışa girerken kovan girişini daraltmak için kullanırlar.

Arısütü: Arıların yavru ve ana arıları beslemek üzere bal ve polen tüketerek salgıladıkları besleyici değeri yüksek, kıvamlı, ince granüllü, süt beyazı rengi olan jöle benzeri bir üründür.

Arı zehiri : İşçi arıların gelişimi ile salgılanır ve arıların savunma aracıdır.

Bal Arısı Hastalık ve Zararlıları

Bal arısı kolonilerini olumsuz etkileyen hastalıklar iki grupta incelenir:

  • Yavru hastalıkları ; Bakteri hastalıkları olan Amerikan ve Avrupa yavru çürüklükleri, mantar hastalıkları olan kireç ve taş hastalıkları ile virüs hastalıkları olan tulumsu çürüklük bu gruptadır.
  • Ergin hastalıkları; Apis adında bir protozoanın neden olduğu nosema , bir akar bulaşıklığı olan akarioz ve viral olan arı felci hastalıkları bu gruptadır.

Yavru ve ergin arıların heolonfini emerek zarar veren bir dış parazit olan varrora ise bir dönem tüm dünya arıcılığını tehdit etmiştir.