HELLEN VE ROMA TARİHİ - Ünite 4: Büyük İskender ve Hellenistik Çağ Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 4: Büyük İskender ve Hellenistik Çağ
Makedonya Krallığı ve II. Philippos Makedonya, Balkanlar ve Yunanistan yarımadasının arasında yer alır. M.Ö. 12. Yüzyıl içinde kuzeyden gelen istilalardan Dorlar da etkilenmiş ve aralarında Makednon Ethnos” olarak bilinen topluluk güneybatı Makedonya’dan gelmişti. Bir görüşe göre bu topluluktan arta kalanlar, Klasik Dönem Makedonlarının ilk çekirdeğini oluşturmuş, tur. İlk Makedon kralı, I. Perdikkas’tır ve II. Philippos dönemine kadar Makedonya birçok kabile ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. Makedonyalılar Eski Yunanca’nın bir lehçesini konuşuyor ve kendilerine “Hellen” olarak kabul ediyorlardı.
Hellenler arasında savaş eksik olmasa da onları asıl korkutan ve ortak düşman olan Perslerdi. Perslere karşı koyup onları yok edebilmeleri için Helenlerin önce kendi aralarında birleşerek uzlaşması gerekiyordu ve bu uzlaşma politikasından “panhellenizm” yani “Helenlerin Birliği” ortaya çıktı. Atinalı hatip (rhetor) Isokrates, M.Ö. 346’ da Makedeon Kralı II. Philippos’a yazdığı açık mektupta, Hellen ulusunun başlıca beş büyük kenti olan Atina, Argos, Sparta, Korinthos ve Thebai’nin güç birliği yaparak, onun komutasında Perslere savaş açmasını istiyordu.
II. Philippos (M.Ö. 359-336), Makedon tahtına geçer geçmez ülkeyi siyasi, ekonomik ve askeri açıdan güçlü bir duruma getirdi. Profesyonel bir ordu kurarak mancınıklar, kuşatma araçları gibi savaş araçları geliştirdi, bir savaş stratejisi geliştirdi. Sonra Amphipolis’e yöneldi; kent Atina’dan yardım istedi fakat Atinalılar o sırada Euboia ve Khersonesos ile ilgilendiği için onlara yardım edemedi. Philippos, Amhipolis’i ele geçirerek özgürlüğünü tanıdı. Pydna’yı kuşatınca Atinalılar Philippos’a savaş açtı. Ancak Atina ve müttefikleri arasındaki iç savaş, Atina’nın gücünün kırılmasına neden oldu.
Kutsal Savaş
Philippos’un Orta Yunanistan’a gitmesinin nedeni Phokis ile Thebai ve müttefikleri arasındaki “Kutsal Savaş”tır. Delphoi Amphiktionu’nu (dinsel birlik) Thebai kontrolü ve koruması altındayken, Philomelos’un işgal etmesi sonucunda M.Ö. 355yılında Phokis ile Thebai arasında “Kutsal Savaş” patlak verdi.
Bir ara Khalkidike’ye geçen Philippos, Helen kentleri ile savaştıktan sonra Thebai ve Tesalya’nın arabuluculuk çağrısı ile tekrar Kutsal Savaş’a döndü. M.Ö. 346’da Phokislileri yendi, M.Ö. 343’de tekrar Trakya’ya yönelerek egemenliği altına aldı. M.Ö. 340 yılında doğuya giderek Perinthos’a saldırdı ancak Perslerin kente destek vermeleri yüzünden burayı alamadı.
Khaironeia Savaşı
Lokrisliler M.Ö. 339 yılında Delhoi’a saldırınca Delhoi Amphiktionu, II. Philippos’tan yardım istedi. Philippos, Ealateia ve Amphissa’yı Ele geçirdi. Aşırı milliyetçi Demosthenes, Philippos’a karşı Thebai ile ittifak yaptı ve iki ordu M.Ö. 338 sonbaharında Khaironeia Ovasında karşılaştı. Philippos’un phalanks’lardan oluşan ordusu, Atinalı ve Thebailıların hoplit ağırlıklı ordusunu yendi. Bu savaştan sonra Hellenler, II. Philippos’un gücünü kabul ettiler. Thebai, Boiotia hegemonyasını yitirdi, Atina, Makedonya ile uzlaşma yapmak zorunda kaldı.
Korinthos Birliği
II. Philippos giderek Hellenlerin birliğini sağlayacak tek kişi olarak görülmeye başlandı. M.Ö. 337 yılında Philippos’un başkanlık ettiği ve Korinthos’ta toplanan kongrede “Helen Birliği” oluşturuldu. Siyasi ve askeri nitelikli olan bu birlik toplantı yerinin adından dolayı, “Korinthos Birliği” olarak bilinmektedir. Philippos birliğin hegemonu seçildi. II. Philippos ve oğlu III. Aleksandros (Büyük İskender) Perslere karşı büyük bir sefer yapılacağını ilan etti. Amaç, Batı Anadolu’daki kentleri Pers boyunduruğundan kurtarmak ve Perslere Hellenlerin gerçek gücünü göstermekti. Sefer hazırlıklarına başlanmış ve öncü bir kuvvet Batı Anadolu’ya gönderilmişti. Fakat M.Ö. 336’da, kızı Kleopatra’nın evlilik kutlamaları sırasında Vergina’da (antik Aigai) öldürüldü.
Büyük İskender ve Doğu Seferi
Büyük İskender babasının ölümünden sonra M.Ö. 336’da Makedonya tahtına geçti. İlk işi babasının katillerini cezalandırmak oldu. Daha sonra Korinthos Birliği tarafından birliğin hegemonu ve Pers seferi komutanı ilan edildi. Makedon hegemonysını hazmedemeyen Atina ve Thebai’yi ele geçirdikten sonra düşüncelerini Doğu seferi üzerine yoğunlaştırdı. Doğu seferinde Pers İmparatorluğuna ve son Hellenistik krallık olan Ptolemaioslara Actium savaşıyla son verdi. Yaklaşık M.Ö. 334-30 yılları arası 300 yıllık dönem “Hellenistik Çağ” olarak bilinir, aynı dönemde Roma, Cumhuriyet dönemini yaşıyordu.
Anadolu’ya Geçiş
İskender, M.Ö. 334 baharında Hellespontos’tan Anadolu’ya geçti. İlk iş olarak Ilion’a (eski Troia) gidip , Athena’ya kurban sundu ve böylece Troia savaşı kahramanlarına karşı saygısını sundu. İskender Troia savaşını Helenler ve Helen olmayanlar (barbarlar) arasındaki husumet olarak görüyordu. İskender artık Ege Denizi’nin iki yakasındaki Helenleri birleştirmek istiyordu ve Batı Anadolu’daki Yunanca/Hellence konuşan ya da Hellen kültürü nüfuzu altında olan kentleri Perslerin elinden kurtarmak istiyordu. Sonra da Pers İmparatorluğu’nu ele geçirecek ve bir Helenleştirme siyaseti yürütecekti.
Perslerle ilk karşılaşma Granikos (Biga Çayı) yakınında oldu. İskender’in subaylarından Parmenion 5100 süvariye İskender de 13000 Makedonun başındaydı. Persler ise 40.000 askerden oluşuyordu. İskender’in uyguladığı taktik sonucu Persler ağır bir yenilgiye uğradılar. Granikos savaşı ile Anadolu’nun kapıları İskender’e açılmış oldu.
Lydia’da
İskender, güneye inerek Sardeis’e yaklaşırken Lydia Satrabı Mithrines kentin ileri gelenleri ile İskender’i karşılayarak kentin teslim olacağını bildirdi. Kalenin yönetimini subayı Pausanias’a verdikten sonra Nikias’ı vergi kontrolü, Asandros’u da Lydia Satrabı olarak atadı. Pers dönemindeki, yerel yönetim mekanizmasını bozmadı, mali ve askeri yetkiler Hellenler ve Makedonların kontrolüne bırakıldı.
Ionia’da
İskender daha sonra Ephesos A gelerek sürgünleri geri çağırdı ve oligarşik idareye son vererek demokrasiyi kurdu. Magnesia (Ortaklar) ve Tralleis (Aydın) elçiler göndererek kentlerini teslim ettiler.
İskender, Miletos’a doğru yola çıktı. Kent yakınında komutan Hegesistratos yönetiminde 400 gemilik bir Pers donanması vardı. Fakat 160 gemilik filoya komuta eden Nikanur’un Miletos’a daha önce gelmesi ve kent karşısındaki Lade Adası açığına demirlemesi Perslerin planını bozdu. Pers donanması Mykale (Samsun) Dağı açıklarına demir atmak zorunda kaldı ve İskender’in donanması yardımın ulaşamadığı Miletos’taki direnişi kırarak kenti ele geçirdi.
İskender, hem masraflı olması hem de Perslerle karşılaşabilecek bir donanması olması ve Anadolu topraklarında Asya içlerine ilerleyeceği için donanmaya gerek olmadığını düşünerek donanmayı dağıtmaya karar verdi. Üstelik Perslerin kıyı üslerini ele geçirerek donanmalarını etkisiz hale getirebileceğini düşünüyordu.
Karia’da
İskender, kalabalık bir Pers ordusunun Halikarnassos’ta bulunduğunu öğrendi ve Karia’ya doğru yola çıktı. Yol üzerindeki kentleri ele geçirdi. Halikarnassos’a yaklaşınca kent dışında kamp kurarak hazırlıkları yaptı, ancak Halikarnasosluların gece ani saldırısı bile onları geri püskürtmesine engel olamadı. Kuşatma ilerledikçe kentin direnme gücü kalmadı. Pers subayı Memnon kaçmak zorunda kaldı. Kent uzun bir direnişten sonra teslim oldu ve Karia Satraplığı’nı Hekatomnos’un kızı Ada’ya verdi. Ada İskender Karia’ya geldiğinde karşılamış ve yaşadığı Alinda kentini ona teslim etmişti. İskender Alinda’yı Ada’ya geri verdi.
Lykia’da
İskender, Parmeion’u ordusuyla birlikte Sardeis’e oradan da Phrygia’ya gönderdi, kendisi de güneye, Lykia’ya yöneldi. Önce Thelmessos sonra da Pinara, Ksanthos ve Patara teslim oldu. Sonra Phaselis’e gelerek onların yardımı ile bir kaleyi aldı. Çünkü Pisidialılar tarafından yapılan bu kalede yerliler yaşıyordu ve Phaselislerin ekip biçtiği toprakları yağmalıyordu. Dodoros’un Marmara diye bahsettiği kalenin gerçek adı Mnara’dır (Kemerin kuzeybatısındaki Kavak Dağı).
Pamphylia’da
İskender, ordusunun bir kısmını dağ geçitlerinden Perge’ye gönderdi. Kendisi de kıyıdan Perge’ye geldi. Daha sonra Side’ye gelerek Sillyon’a geçti. Sillyonistihkam edilmiş bir şehir olduğu için zaman kaybetmek istemediğinden yoluna devam etti. Ancak, Aspendosluların daha önce vermiş oldukları sözleri tutmayacaklarını ve İskender’in elçilerine kapıları kapattıklarını öğrenince, yeniden Aspendos’a hareket etti İskender’in geldiğini duyan Aspendos’lular hazırlıklar yaptılar, ancak İskender karşısında duramayacaklarını görünce elçi göndererek af dilediler. Zaman kaybetmek istemeyen İskender, onlarla anlaşmayı tercih etti ve şartları ağırlaştırdı.
Pisidia’da
Askania gölü kıyısını izleyerek Phrygia’ya giren İskender birkaç gün yürüdükten sonra Kelainai’a (Dinar) vardı. Elçiler gelerek teslim şartlarını konuştular. İskender savaşmadan teslim almanın daha iyi olacağını düşünerek kabul etti. İskender, eski Phrygia Krallığı’nın başkenti olan Gordion’a (Yassıhöyük) geldi. Parmenion ordusu ile ve eşlerini görmeye giden askerler de Gordion’a geldi. Bu sırada, Pers Büyük Kralı III. Dareios’un donanma komutanı atadığı Memnon’un savaşı Makedonya ve Yunanistan tarafına kaydırma girişimi İskender’i telaşlandırdı. Ancak Memnon’un hastalanarak ölmesi onu rahatlattı.
Galatia’dan Kilikia’ya
İskender Galatia’nın en önemli kenti Ankyra’ya (Ankara) geldi. Orada Paphlagonialılardan oluşan heyet karşıladı ve egemenliğini tanıyacaklarını ordusuyla topraklarına girmemesini istediler ve oda kabul etti. Kyros’un kampına geldiğinde Kilikia Kapıları (Gülek Boğazı) olarak bilinen geçidin Pers askerleri tarafından tutulmuş olduğunu gördü. İskender’i gören Pers askerleri kaçtı. Ankhiale’den ayrılan İskender, Soloi’a (Mezitli Viranşehir) geldi. Kent Perslere sempati duyuyordu. Oradan dağlara pusu kuran Kilikialıları püskürttü ve Soloi’a döndü.
Issos Savaşı
İskender Mallos’tayken Dareios’un Assur Soloi’da karargah kurduğu haberini alır ve yola çıkarak önce Myriandros yakınında kamp kurdu. Bir süre Soloi ‘da kaldıktan sonra tepelerdeki Kilikialılara baskın yaptı. Dareios ise Issos’a doğru yola çıktı, farkında olmadan İskender’in arkasına sarktı. Böylece Pers ordusu kuzeyde Makedonya ordusu ise güneyde kalmıştı. Bunu fark eden İskender, geri dönerek Pinaros Irmağı kıyısına gitti. Böylece Pers ordusu kuzeyde, Makedaonya ordusu ise güneyde kaldı. İki ordu arasında şiddetli bir savaş oldu. İskender sayıca fazla askere sahip olan Dareious’un ordusu karşısında üstünlüğü sağladı. İskender, Issos zaferinden sonra kendi adını taşıyan Aleksandreia (bugünkü Esentepe/İskenderun) kentini kurdu. Bu arada barış teklif eden Dareious’un teklifini geri çevirerek, önce Suriye’ye girdi, sonra da Fenike’ye girerek Sidon, Tyros’u alarak Filistin de onun kontrolüne girdi. M.Ö. 332 sonbaharında Mısır’ yöneldi, Mısır ele geçirildi, burada kendi adını taşıyan bir kent kurdu.
Gaugamela Savaşı
İskender, M.Ö. 331 yılında Mısır’dan ayrılarak, Pers Kralı Dareios’un asıl ordusunun bulunduğu Bayblonia’ya girdi. İki ordu Mezopotamya’da Arbela (Erbil) daki Gaugamela Ovasında karşılaştı ve Pers Ordusu bozguna uğratıldı, Dareior kaçtı. Bu savaştan sonra İskender ”Asya Kralı” ilan edildi. İskender, İran içlerine ilerleyerek Babylon, Susa, Persepolis ve Ekbatanay’ı aldı. Çeşitli başarılardan sonra ne yazık ki hastalandı ve M.Ö. 323’te Babylon’da (Babil) öldü.
Büyük İskender İmparatorluğu’nun Yapısı ve Niteliği
14 yaşındayken Aritoteles’te felsefe ve siyaset dersleri alan İskender, zeki, ileri görüşlü büyük bir komutandı. Hellen edebiyatını iyi biliyordu. Kurduğu imparatorluğun yönetiminde Pers sisteminde faydalanmış, Perslerin satraplık idaresini benimsemişti. Çünkü bu kadar büyük toprakları tek yerden yönetmek zordu ve yerel yönetimlerle, satraplıkla bu işi çözmek daha kolaydı. Satraplıkların başına önce Perleri getirmiş, daha sonra Makedon yöneticileri atamıştır. İmparatorluğun başkentini olarak Babylon’u yapmıştı. Resmi dil olarak eski Yunanca seçilmiş, Pers seferi sırasında yeni kentlerde kurmuştur. Zaferlerindeki en önemli unsurlardan biri babası zamanında kullanılan sarissa adı verilen uzun mızraklı “hoplit” denen askerlerden oluşan phalanks’tır.
“Dünya İmparatorluğu” niteliğini taşıyan devletinde bir yüzünde Zeus tasviri, diğer yüzünde Herakles başı olan sikkeler kullanılmıştı.
Büyük İskender’den Sonra: İskender’in Halefleri
İskender’in ölümünden sonra, İmparatorluğun başına kimin geçeceği sorun oldu. İskender, tahta bir varis bırakmamıştı. Bu yüzden komutanlar arasında taht kavgaları başladı. Çok geçmeden “Diadokhlar” olarak bilinen komutanları yani halefleri, Babylon’da bir konsey oluşturarak yönetimin nasıl olacağı konusunu konuştular. Vekaleten atanacaklar arasında Perdikkas, Ptolemaios, Seleukos, Antipatros adı en çok geçenlerdi.
Bu arada İskender’in doğacak çocuğu erkek olursa tahta o geçecekti. Bu yüzden devletin başına geçici olarak Perdikkas atandı. Çok geçmeden bebek doğdu ve oğlandı ve babasından dolayı adını IV. Aleksandros koydular. Bebek büyüyünceye kadar yönetim komutanlar arasında paylaştırıldı.
Triparadeisos’taki Devlet Konseyi
Perdikkas’ın güçlenmesi diğer komutanları rahatsız ediyordu. Perdikkas İskender’in cesedini Babylon’a götürmek isteyince Ptolemaios, İskender’in Mısır’a gömülmek için vasiyet ettiğini söyledi ve Aleksandrei’de bir anıt mezar yaptırdı. Böylece Diadokhlar arasında sürtüşme başladı ve birbirleri arasında birçok savaş yaşandı. Devlete yeni bir düzen ve yönetim şekli belirlemek için M.Ö. 321’de Suriye’deki Triparadeisos’ta, Antipatros ve Antigonos’un katılımıyla ikinci Devlet Konseyi toplandı. Bu toplantıda alınan karara göre Antipatros imparator vekili, Antigonos ise Asya’daki büyük ordunun komutanı seçildi. Seleukos, Babylonia Sayraplığını, ptolemaios da Mısır ve Kyrenaika’yı aldı.
Gaza Savaşı
Fakat birkaç yıl sonra Antipatros öldü ve Antigonos en güçlü kişi oldu. Mısır’da Ptolemaios, Trakya’da Lysimakhos, Makedonya’da ise Kassandros Antigonosa karşı koalisyon kurdu. İskender’in fethettiği yerlerden daha çok pay ve yaşadıkları toprakların kendilerine verilmesini isteyen müttefikler Antigonos’ bir heyet göndererek isteklerini ilettiler, ancak Antigonos bu istekleri reddedince savaş başlamış oldu. Gaza Savaşından sonra Diadokhlar arasındaki savaş devam etti.
İskender’in Haleflerinin Egemenlik Mücadelesi
Tekrar toparlanan Demetrios büyük bir ordu ile Babylon’a döndü, M.Ö. 311’de barış antlaşması yapıldı. Bu antlaşmaya göre, Antigonos Asya’nın en büyük komutanı, Kassandros, o sıralar 13 yaşında olan İskender’in oğlu tahta geçinceye kadar krallığa vekalet edecek ve Avrupa’nın hükümdarı olacaktı. Lysimhakos Trakya’da, Ptolemaios Mısır’da hüküm sürecekti. Kassandros, M.Ö. 311’de İskender’in oğlu ve annesini öldürttü. Böylece yasal varis ortadan kalkınca, kendisi imparatorluğun başına geçecekti. Ancak düşündüğü gibi olmadı. Bundan sonra Büyük İskender’in devletini tek bir kral ile koruma politikası kalmadı. Diadokhlar arasındaki mücadele daha çok artmaya başladı ve aralarındaki savaşlar bitmek bilmedi.
Ipsos Savaşı
Aynı yıl Yunanistan’ı Kassandros’un elinden kurtarma planı için Tesalya’ya giden Dimetrios, Yunanistan’ı eline geçirdi. Antigonos ve oğlu Dimitrios batıda büyük bir güç oluşturmuş oldu.
Seleukos, Baktria’dan Hindistan içlerine geçti, Pencap’ta Kral Çandragupta onu 3.000 savaş filiyle bekliyordu. Fakat savaş olmadı, bir dostluk antlaşması yaparak Seleukos bölge hükümdarlığını ona bıraktı.
Lysimakhos, Antigonos’u ortadan kaldırmak için plan hazırladı. Bu plan işe yaradı. Lysimakhos’un Hellespontos’tan Anadoluya geçtiği haberini alınca o da Anadolu’ya girdi. Lysimakhos, Antigonos ve oğlunu oyalarken, Seleukos da Lysimakhos kuvvetleriyle birleşti.
Antigonos ve oğlunun ordusunu bozguna uğrattı. Bu arada komutanlar arasında savaşlar devam etti. Ipsos Savaşından bir süre sonra Demetrios öldü.
Korupedion Savaşı
Seleukos, büyük bir ordu ile Torosları aşarak Anadolu topraklarında ilerlemeye başladı. Lysimakhos’un kötü yönetimine maruz kalan kıyı kentleri Seleukos’a kucak açtılar. Bergama’da Philetairos kenti teslim etti. Sardeis teslim oldu. Hermos vadisindeki Korupedion’da yapılan savaşta 80 yaşındaki Lysimakhos yenilgiye uğradı ve öldürüldü. Böylece Diadokhlar savaşı sona ermiş oldu. Korupedion savaşı galibi Ptolemaios Keraunos tarafından öldürüldü. Artık İskender’in üniter devlet politikası ortadan tamamen kalktı. Mısır’da şu krallıklar oluşturuldu.
Mısır’da, Ptolemaioslar, Önasya’da, Seleukoslar ve Makedonya’da, Antigonoslar.