HİJYEN VE SANİTASYON - Ünite 4: Temiz Suyun Sağlanması ve Sanitasyon Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 4: Temiz Suyun Sağlanması ve Sanitasyon
Giriş
Su, tüm canlılar için olmazsa olmaz bir maddedir ve suya içmeden beslenmeye, temizlikten tarıma birçok alanda ihtiyaç duyulmaktadır. Dünyada kullanılabilir tatlı su potansiyeli sadece yüzde 1’dir ve bu oran dünyanın her yerine eşit olarak dağılmamaktadır. Bu durum çarpık kentleşme, kirlilik gibi birçok olumsuz etmenlerle birleştiğinde toplu ölümlere varan ciddi sorunlara neden olabilmektedir. Bu bakımdan suyun her türlü kirleticilerden korunması, kirlenen suların temizlenmesi hem bireylerin, hem yerel yönetimlerin hem de ülke yönetiminin kısacası tüm dünyanın sorumluluğudur.
Suyun Önemi ve Özellikleri
Dünyanın üçte ikisi suyla kaplı olmasına karşın insanlar tarafından içme ve kullanma suyu olarak kullanılabilecek tatlı su miktarı dünya nüfusuna oranlandığında oldukça azdır. Bu bakımdan su kaynaklarının korunması, mevcut suların korunması gibi konular önem arz etmektedir.
Su varlığı açısından değerlendirildiğinde ülkemiz su sıkıntısı olan bir ülke olarak değerlendirilmektedir. Ülkemizde kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı ortalama 1450 metreküp civarındadır.
Su kaynakları ülkenin her tarafına dengeli olarak dağılmamaktadır. Kirlilik nedeniyle birçok yerüstü suyu kullanılamaz haldedir ve hatta bu kirlilik yer altı sularını da etkilemektedir. Bu bakımdan su kaynaklarını korumak ve doğru kullanmak çok önemlidir.
Su kirliliği ile ilgili olarak başlıca sorunlar şunlardır:
- Su kaynaklarının ve havzalarının korunmasında sorunlar yaşanması
- Su havzalarının yapılaşmaya ve kentleşmeye açılması
- Yüzey ve yeraltı sularının tarımsal faaliyetlerden, sanayi ve kanalizasyon atıklarından, çöplüklerden vb. nedenlerden kirlenmesi,
- İklim değişikliğine ve küresel ısınmaya bağlı kuraklık (kirleticilerin yoğunlaşmasına neden olur) veya aşırı yağışların (havadaki kirleticilerin yerüstüne getirilmesi, toprakta ve sudaki kirleticilerin doğada taşınması vb.) görülmesi,
- İnsani faaliyetler nedeniyle aşırı su kullanılmasına bağlı olarak yeraltı sularının seviyelerinin düşmesi,
- Yeraltı sularının değişik katmanlardan ve jeolojik yapılardan geçerken bazı kimyasal maddeleri çözerek bünyesine alması.
Güvenilir İçme – Kullanma Suyunun Sağlanması
Ne yazık ki dünya nüfusunun yarıdan fazlası susuzluk tehlikesi ile karşı karşıyadır ve dünya nüfusunun %70’i temiz sudan yoksundur.
Su kullanımı üç kategoride incelenebilir:
- Primer kullanım : Suyun içme suyu olarak, kişisel temizlik, yiyecek ve içeceklerin hazırlanması ve yıkanmasında kullanılması,
- Sekonder kullanım : Suyun ev, işyerleri, toplu yaşam yerlerinde atıkların uzaklaştırılması, sanayide su gerektiren işlemlerin gerçekleştirilmesi (proses = işlem suyu) ve atıklarının uzaklaştırılması, yangınların söndürülmesinde kullanılması,
- Tersiyer kullanım : Doğal suların balıkçılık, denizcilik ve enerji için kullanılması, ayrıca yüzme ve eğlence, tarımsal sulama ve hayvancılıkta kullanılması
Gelişmiş toplumlarda suyun büyük çoğunluğu sanayide kullanılırken ülkemizde, %74’ü tarımda, %11’i endüstride ve %15’i içme ve kullanma suyu olarak evlerde tüketilmektedir. Sanayi, tarım ve hayvancılıkta kullanılan su kirlenebilmekte, suyum sıcaklığı, pH değeri değişebilmektedir. Nüfus ve kentleşmenin artmasıyla suya olan ihtiyaç da gün geçtikçe artmaktadır.
Topluma kesintisiz, temiz ve güvenilir su sağlanması önemli bir halk sağlığı sorunudur. Dünya Sağlık Örgütü de bu duruma dikkat çekmiş, 1978 yılında Alma Ata’da yayımladığı Temel Sağlık Hizmetleri Bildirgesi’nde en az bakım (minimal care) kavramı içerisinde temiz su sağlanması ve sanitasyonuna vurgu yapılmıştır. Temel Sağlık Hizmetleri Bildirgesi’nde vurgulanan en az bakım kavramları şunlardır:
- Toplumun sağlık eğitimi,
- Yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanması,
- Temiz su sağlanması ve sanitasyon,
- Ana çocuk sağlığı ve aile planlaması,
- Sık görülen, çok sakat bırakan ve çok öldüren bulaşıcı hastalıklara karsı bağışıklama,
- Endemik hastalıkların denetim altına alınması,
- Sık görülen hastalıklar ve yaralanmaların uygun tedavisi,
- Temel ilaçların sağlanması.
Bireylerin su gereksinimi, kişi basına 24 saatte litre olarak hesaplanır. Bir insanın yeme-içme, temizlik vb. faaliyetleri için günlük minimum 30 – 40 litre suya ihtiyacı vardır. Şehirlerde okul, hastane, bina temizliği ve şebekede meydana gelebilecek kayıp ve kaçaklar da düşünülerek bu miktar 80-120 l/kişi/gün olarak dikkate alınmalıdır.
Kişi basına su gereksinimini veya evlerdeki su musluğu sayısını toplumun sosyoekonomik ve sağlık düzeyinin bir ölçütü olarak kabul edenler vardır.
Su Kirliliği ve Nedenleri
Yeteri kadar temiz su sağlandığında dünyadaki hastalıkların %80’i önlenebilir. Su kirliliği veya suyun kirlenmesi, içeriğinde hiç olmaması gereken veya insan vücuduna belirli miktarda alındığında zarar vermeyen ama bu düzeyin üzerine çıkıldığında zararlı olan maddelerin, belli olan bu düzeylerin üstünde olması demektir.
Su kirliliği ile ilgili olarak değişik niteliklere göre değişik sınıflamalar yapılmaktadır. Bunlardan bazıları:
-
Alıcı Ortama Göre Su Kirliliği
- Yeraltı Su Kirliliği (Doğal Kaynak Sularının Kirliliği, Termal Suların Kirliliği)
- Yüzeysel Su Kirliliği (Deniz Kirliliği; Göl, Gölet, Baraj Gölü Kirliliği; Akarsu Kirliliği)
- Yağış Suları Kirliliği
Alıcı ortam: Sıvı veya katı kirleticilerin verildiği bölgelere, alanlara ve yerlere verilen addır. Örneğin sanayi atıksılarının deşarj edildiği bir göl veya bir akarsu, sıvı atıklar için alıcı ortamdır. Kirlilik açısından alıcı ortamların bir kapasitesinin olduğu bilinmeli, bu kapasite asıldığında geri dönüşümsüz çevre sorunlarına neden olabileceği unutulmamalıdır.
-
Suyun Kullanım Durumuna Göre Kirliliği
- İçme Kullanma Suyunun Kirliliği
- Diğer Suların Kirliliği
- Nedenlerine Göre Su Kirliliği ? Doğal Nedenler Sebebiyle Oluşan Su Kirliliği ? İnsani Faaliyetler Sebebiyle Oluşan Su Kirliliği (Evsel Kirlenme, Endüstriyel Kirlenme, Tarımsal Kirlenme, Isıl Kirlenme)
-
Kirleticilerin Suda Görülebilmesine Göre
- Makroskobik Su Kirliliği
- Mikroskobik Su Kirliliği
-
Kirletici Etkenlere Göre Su Kirliliği
- Mikrobiyolojik Kirlilik
- Organik Maddelerden Kaynaklanan Kirlenme
- Radyoaktif Kirlilik
- Kimyasal Kirlilik (Endüstri Atıkları, Yağlar ve Benzeri Maddeler, Sentetik Deterjanlar,Pestisitler, Yapay ve Doğal Organik ve İnorganik Kimyasal Maddeler, Yapay ve Doğal Tarımsal Gübreler)
- Isıl Kirlenme
- Kombine atıklarla meydana gelen kirlenme
-
İçme - Kullanma Sularının Kirlendiği Yere Göre Su
Kirliliği
- Suyun Kaynağında Kirlenmesi
- Suyun Kirlilik Gideriminde Sorun Olması
- Su Dağıtım Sisteminden Kaynaklanan Kirlilik Şebeke Sistemlerinden Kaynaklanan Kirlilik
Suyun mikrobiyolojik analizlerinden birisi kültürdür. Kültür, bir ortamda (kan, idrar, doku vb.) veya biyolojik materyalde (hava, su, gıda vb.) bakteri, virüs, mantar gibi etkenlerin varlığını gösterebilmek için hazırlanan ve bu materyallerden kültüre ekildiğinde incelenen mikroorganizmaların üretilerek gösterilmesini sağlayan bir yöntemdir.
Su Kirliliğine Karşı Alınabilecek Önlemler
Özellikle içme, kullanma, tatlı su kaynaklarının korunması ve suların kirlenmesinin önlenmesi gereklidir.
Su kirliliğine karşı alınabilecek önlemler aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:
- Ulusal toprak ve su koruma projeleri ile sulama politikaları geliştirilmelidir.
- İçme ve kullanma sularının sağlıklı, temiz ve yeterli miktarda ulaştırılması en önemli kavramlardan biridir. Bunun yerine getirilmesinde sağlık sektörünün önemli bir yeri vardır. Ancak, sağlık sektörünün rolü burada denetim, kontrol, izlem ve sağlıkla ilgili önlemlerin alınmasının sağlanmasında işbirliğini sağlamakla sınırlıdır.
- Tatlı suların ve kaynaklarının korunmasında bu suların nerede ve hangi amaçla kullanılacağının bilinmesi gerekir. Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumunca hazırlanan Çok Paydaşlı Sağlık Sorumluluğunun Geliştirilmesi Programı’nda sektörlerin suyun korunması, güvenilir ve sağlıklı olmasındaki rol, sorumluluk ve yükümlülükleri tanımlanmıştır. İncelemek için http://www.thsk.gov.tr/dokumanlar/99çokpaydaslı saglıksorumlulugunugelistirmeprogramıkoordinatörlüg ü.html adresini ziyaret edebilirsiniz.
- Yer altı su kaynakları korunmalıdır.
- Kentleşmeler için bütünleşik şehir bölge planlamaları yapılmalı ve hayata geçirilmelidir.
- Tarımda kullanılan suyun miktarı ile oranı da düşünülürse etkin ve verimli sulama teknikleri kullanılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır.
- Tarımda ve kent içi parklarda damla sulama yöntemi kullanılmalıdır. Ayrıca, sulama teknikleri konusunda çiftçi eğitilmelidir.
- Park ve bahçe sulamalarında şebeke suyu kullanılmamalı, arıtılmış atık sular kullanılmalıdır.
- Tarımsal faaliyetler sırasında kullanılan gübreler ile pestisit adı verilen zararlı bitki, böcek, kemirgen ve mantarlarla mücadele programında kullanılan kimyasal zararlı maddelerin kullanımı belirli kurallara ve yaptırımlara bağlanmalıdır.
- Sanayide su kullanımını azaltacak AR-GE çalışmaları yapılmalı ve uygulanmalıdır.
- İçme-kullanma suyu arıtma tesisleri kentsel yerleşim alanları için bir gerekliliktir. Bu nedenle yerel yönetimler içme-kullanma arıtma tesisleri kurmalı ve etkin bir şekilde çalışması sağlanmalıdır.
- Göl, gölet ve denizlere katı ve sıvı atık atılması önlenmelidir.
- Evsel ve sanayi kaynaklı atık su arıtımı da önemsenmelidir.
- Kentlerde şebeke sistemlerinin sağlamlığı sağlanmalı ve kontrol edilmelidir.
- Şebekelerde su kesintilerinden kaçınılmalı veya yapılmamalıdır.
- Deprem, toprak kayması vb. olağan dışı durumların yaşandığı yerlerde kentsel yerleşime izin verilmemelidir.
- Evlerde ve toplu yasam alanlarında deterjan ürünlerin kullanımı konusunda toplum duyarlı olmalıdır.
- Katı atıklar da yeraltı ve yerüstü sularını kirletmeyecek veya etkilemeyecek şekilde toplanmalı ve bertaraf edilmelidir.
- Her türlü suyun korunması ve tasarrufu konusunda toplumun ve yerel yönetim yetkilileri bilinçlendirilmeli ve eğitilmelidir.
- Evlerde su tasarrufu sağlayabilmek için aşağıdaki bazı basit önlemler alınabilir;
- Bozuk musluklar ve sifonlar hemen tamir edilmeli,
- Sebze ve meyveler akan suda değil, su dolu bir kapta yıkanmalı,
- Diş fırçalarken, tıraş olurken musluk kapatılmalı,
- Banyo ve duşta su boşa akıtılmamalı, duş başlıkları suyu püskürten başlıklarla değiştirilmeli,
- Sifon rezervuarları küçültülmeli,
- Çamaşır ve bulaşıklar elde değil, makinede yıkanmalı,
- Çamaşır ve bulaşık makineleri tam dolmadan çalıştırılmamalıdır.
Tarımsal amaçlı kullanılan sular, kullanılan suların %70’idir. Bu anlamda tarımsal faaliyetlerde %10’luk bir tasarruf kullanılan suda %7’lik bir kapasiteye karşılık gelir ki, bu miktar evsel amaçlı su gereksinimi kadardır.
Su Kirliliği ve Sağlık
Bir toplum için en önemli sağlık sorunları “en çok görülen, en çok öldüren, en çok sakat bırakan, en çok işgücü kaybına ve maddi (finansal) kayıplara neden olan” hastalıklardır. Su ile ilgili hastalılar bu tanım ve hastalıklara büyük ölçüde uymaktadır. Tüm dünyada hastalıkların hemen hemen yarısı sularla ilişkilidir. Suyla bulaşan hastalıklara az gelişmiş ülkelerde daha çok rastlanmaktadır. Az gelişmiş ülkelerde görülen her dört hastalıktan birisi suyla bulasan hastalıktır. Ayrıca bu ülkelerdeki hastalıkların %80’i temiz su eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkmaktadır.
Suyla bulaştığında hastalıklara neden olabilen biyolojik etkenler; bakteriler, virüsler ve protozoalardır.
Yukarıda bahsedilen enfeksiyöz hastalıklardan korunmak için gerekli önemlerin alınması amacıyla bu hastalıklar oluş şekillerine göre aşağıdaki gibi sınıflandırılmaktadır:
Subulaşık Hastalıklar (Water-Borne) : Suyla bulaşabilen tüm patojen mikroorganizmalarla meydana gelebilecek hastalıklardır. Viral hepatit, tifo, kolera bu gruba giren enfeksiyon hastalıklarındandır. Korunma için suyun biyolojik kirlenmesi önlenmeli ve su temiz tutulmalıdır.
Sukıt Hastalıklar (Water-Scarce) : Gereksinimden daha az su sağlanması veya su yokluğundan kaynaklanan hastalıklardır. Skabies, trahom, basilli dizanteri gibi hastalıklardır. Korunma için yeterli, kesintisiz ve sağlıklı suyun sağlanmalıdır.
Sudan Gelen Hastalıklar (Water-Based) : Suda yaşayan canlılarla bulasan hastalıklardır. Sisto-somiyazis de bu grubun tipik örneği olup Güney Doğu Anadolu bölgesinde sulu tarıma geçilmesi ile birlikte ülkemiz için büyük bir sorun hâline geleceği düşünülmektedir. Korunma için suda yaşayan canlıların kontrolü, suyun temizliğinin sağlanması gerekir. Sistosomiyazis, Helmen parazitlerden, tremorda sınıfında bulunan Schistosoma spp. türlerinin neden olduğu paraziter hastalıktır.
Su İlişkin Hastalıklar (Water-Related) : Yaşamsal döngülerinin bir döneminde su ile ilişkisi bulunan vektörlerle bulasan hastalıklardır. Korunma için suda yaşayan omurgasız canlıların kontrolü, durgun su birikintilerinin ortadan kaldırılması, suyun borularla taşınması ve suyun temizliğinin sağlanması gerekir.
Su Depolamaya İlişkin Hastalıklar (Water-Collection- Related) : Depolanmış sulardan ve tasıma araçlarından kaynaklanabilecek sorunlardır. Korunma için suyun sağlıklı koşullarda taşınması ve saklanması gereklidir. Hastalıkların sınıflandırılması sudaki kirleticinin kaynağını araştırmak için yapılan filyasyon çalışmalarına yol gösterici olmaktadır. Filyasyon, hastalığın kaynağını bulabilmek amacıyla yapılan geriye dönük yapılan araştırmalar ve çalışmalar bütünüdür.
En sık görülen su kaynaklı salgın sebepleri;
- Dezenfeksiyon yapılmaması veya yetersiz olması,
- Ham su kaynağının atık su ve kanalizasyon suları ile konta mine olması,
- Çapraz bağlantı nedeniyle geri emilim olması,
- Su şebekesine yeni bağlantılar ve bakım-onarım çalışmaları yapılırken gerekli önlemlerin alınmaması olarak belirlenmiştir.
Suyun kimyasal etkenlerle kirlenmesi sonucu ortaya çıkan sağlık sorunları da vardır. Kimyasal kirliliğin en önemli tehlikesi kirlilik oluştuğu andan itibaren geri dönüşümün uzun yıllar alması, arıtımın çok zor, pahalı ve zaman alıcı olmasıdır. Suların kimyasal kirliliğinin bir diğer önemli yanı da, insanların bunları vücutlarına aldıklarında ortaya çıkan sorunların, biyolojik etkenlerde genellikle akut belirtilerle ortaya çıkmasına rağmen, kronik olgular halinde uzun süre sonra belirlenmesidir. Kimyasal kirlilikler, kronik sağlık sorunlarına, hatta kanser gibi geri dönüşümsüz sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Bu konuyla ilgili kitabınızın 102. sayfasındaki Tablo 4.2’yi inceleyiniz.
Suda kimyasal maddeleri değerlendirirken “sertlik” adı verilen bir kavram kullanılır. Suyun sertliği kalsiyumla, magnezyumun sülfat ve karbonat tuzlarından meydana gelmektedir. En sık kullanılanları ve karşılığı olan kalsiyum oksit veya bikarbonat miktarları şu şekildedir:
- 1 Alman sertlik derecesi =100 ml suda 1 mg CaO 3
- 1 Fransız sertlik derecesi =100 ml suda 10 mg CaCO 3
- 1 Ingiliz sertlik derecesi =700 ml suda 10 mg CaCO 3
- 1 ABD sertlik derecesi =100 ml suda 0.1 mg CaCO 3
Ülkemizde genellikle Fransız sertlik derecesi kullanılmaktadır. Sert suyun insan sağlığına olumsuz etkisi saptanmamıştır. Tam tersine sert suların kalp krizinden koruyucu etkisi olduğuna dair çalışmalar vardır. Öte yandan yumuşak suların daha büyük bir olasılıkla kalp, damar ve tiroit hastalıklarına neden olduğu saptanmıştır.
Sağlıklı İçme ve Kullanma Suyunun Nitelikleri
İçme ve kullanma sularında olması istenilen özellikleri şunlardır:
- Su, kokusuz, renksiz, berrak ve içimi serinletici olmalıdır.
- Su hastalık yapan (patojen) mikroorganizma içermemelidir.
- Suda sağlığa zararlı kimyasal maddeler bulunmamalıdır.
- Suyun içinde vücut için gerekli mineraller yeter düzeyde olmalıdır.
- Sular agresif olmamalıdır. Suların agresifliği, serbest karbondioksit (CO2) ve bi-karbonat (HCO3-) iyonunun dengede olmamasından ileri gelir.
Suyun kalitesini belirleyen temel faktörler; ısısı, suyun içinde bulunan çözünmüş oksijen miktarı, suyun pH’sı, çamur içeriği, yağ miktarı, mineral içeriği ve organikinorganik kirletici ögelerin bulunmasıdır.
Türkiye’de insani tüketim amaçlı suların teknik ve hijyenik şartlara uygunluğu ile suların kalite standartlarının sağlanması, kaynak suları ve içme sularının istihsali (üretimi), ambalajlanması, etiketlenmesi, satısı, denetlenmesi ile ilgili usul ve esasları düzenlemek amacıyla 2005 yılında “İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik” hazırlanmış, en son 7.3.2013 ve 11.4.2014 yılında güncellenmiştir. Bu standartlar hem Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) hem de Amerika Birleşik Devletleri Çevre Koruma Ajansı’nın içme suyu standartlarına uygun olup Avrupa Birliği uyum sürecinde Avrupa Birliği mevzuatına uyum çerçevesinde hazırlanmıştır.
Bir toplumda su ile ilgili olarak karşılaşılabilecek en önemli tehlikelerden birisi suda fekal kontaminasyonun meydana gelmesine bağlı gelişecek enfeksiyonlardır. Dolayısı ile içme sularının mikrobiyolojik analizi kullanılan suyun hijyenik kalitesini ortaya koymada en önemli basamaklardan birisidir. Bunun için suda fekal kontaminasyonu gösteren organizmaların izole edilerek belirlenmesi gerekir. Konuyla ilgili kitabınızın 106. Sayfasındaki Tablo 4.6’yı inceleyiniz.
İçme – Kullanma Sularının Temizliği ve Güvenilirliğinin Sağlanması
Sular için uygulanan genel su arıtma isleminin aşamaları; süzme, flokülasyon, sedimentasyon, filtrasyon, havalandırma, dezenfeksiyondur.
Rezidüel koruma: Su sisteme verildikten sonraki mikrobiyolojik bulaşmalar sonucu suya geçebilecek mikroorganizmaların üremesinin engellenmesi için suda dezenfektan madde bulundurulmasıdır. Günümüzde kullanılan en etkili, en kolay uygulanabilen ve rezidüel etkisi en yüksek dezenfektan klordur.
İçme–kullanma suyu dezenfeksiyon yöntemleri şunlardır:
- Fiziksel Dezenfeksiyon Yöntemleri (Kaynatma, Basınçlı Isı, Ultraviyole Radyasyon (ışıma))
- Kimyasal Dezenfeksiyon Yöntemleri (Klor ve klorlu bileşikler, Ozon, İyot, Brom, Bakırlı dezenfektanlar)
İçme sularının dezenfeksiyonu amacıyla kullanılan klorun sağlığa herhangi bir zararlı etkisi olduğuna dair çalışma bulunmamaktadır. “Klorlu su kanser yapar, kısır yapar, sular klorlanmamalıdır” söylemleri ve iddiaları tamamen yanlıştır. Çünkü uluslararası kanser araştırmaları kurumu tarafından (IARC), içme sularına katılan klorun kanser yapıcı etkisinin olmadığı açıkça bildirilmiştir. Bu iddialar ticari amaçlı olarak üretilen ürünlerin ön plana çıkarılması amacıyla ortaya atılmaktadır. Toplumsal açıdan şebeke sistemlerinde klor vazgeçilmez bir dezenfektandır.
Suyun musluktan temiz, sağlıklı ve güvenilir olarak akması yerel yönetimlerin en önemli görevlerindendir. Bu nedenle yerel yönetimler bu bilinçte ve anlayışta olmalı, hizmet alan toplum da bunun sağlanmasını yerel yönetimlerden beklemelidir. Hatta sağlıklı ve güvenilir su sağlanması konusunda bir sorun yaşandığında hukuksal çerçevede bu hak ile ilgili gereklilikleri sorgulayabilmelidir.
Su Kesintisi Durumunda Alınması Gereken Önlemler
Yerel yönetimlerin alması gereken önemler vardır. Su kesintisine gidilmemesi için tüm alternatifler değerlendirilmeli, güvenli su kaynakları saptanmalı ve değerlendirilmelidir. Şebeke sistemleri sıralı değil, paralel hatlarla (örümcek ağı yapısı gibi) oluşturul-malıdır. Yerel yönetimlerce bireylerin su temin edebilecekleri güvenli su kaynağı gösterilmeli veya ulaştırılmalıdır. Su tankerleri ile su temin edilecekse bu konu ile ilgili Sağlık Bakanlığı’nın, İl Halk Sağlığı Müdürlükleri’nin ve Toplum Sağlığı Merkezleri’nin görüsü alınmalıdır. su depoları bu dönemde temizlenmeli ve dezenfekte edilmelidir. Su kesintisi uygulanan dönemlerde sudaki serbest klor düzenli olarak günde en az iki kez takip edilmelidir.
Bireylerin alması gereken önlemler de vardır. Su kesintilerinin sık yaşandığı yerlerde sular geldiğinde öncelikle depolanmış suyu tüketip yeniden taze su depolanmalıdır. Su kesintisinden sonra sular yeniden geldiğinde 3-5 dakika ilk gelen su içilmemelidir. Ancak bu su boşa akıtılıp israf edilmemeli, tuvalet, genel yerlerin temizliği gibi islerde kullanmalıdır. Kişisel olarak içme suları klor tabletleri ile (üzerlerinde yazan dozajlıma talimatına göre) klorlama yapılmalıdır. Su kesintilerinin yaşandığı dönemlerde içme amacıyla kullanılacak sular, klorlanamıyorsa kaynatılarak kullanılmalıdır. Kontrolsüz ve denetimsiz su kaynaklarından su temin edilmemelidir. Kullanımı sınırlı olmakla birlikte sağlık açısından kontrolleri yapılmış ambalajlı sular kullanılabilir.