HİJYEN VE SANİTASYON - Ünite 1: Temel Kavramlar ve Yaklaşımlar Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 1: Temel Kavramlar ve Yaklaşımlar
Giriş
Hijyen kavramı yaşamsal faaliyetlerin hepsinde ön plana çıkmaktadır. Yaşamsal faaliyetlerin olumlu olabilmesi duyusal, psikolojik, fiziksel, biyolojik ve kimyasal özelliklerin yanında mikrobiyolojik açıdan uygun koşulların sağlanması ile olabilecektir. Bu bakımdan güvenli yaşam alanlarının sağlanması ancak hijyenik açıdan yeterli ve sağlıklı koşulların oluşturulması ve korunmasıyla mümkündür.
Dünya Sağlık Örgütü 1948 yılında sağlığı “sadece hastalık ve sakatlığın olmaması değil, fiziksel, ruhsal (akılsal) ve sosyal yönden tam bir iyilik hâli” olarak tanımlamıştır. Sağlık, insan yaşamında bir amaçtan ziyade günlük yaşamın iyi sürdürülebilmesi için esas kaynak olarak nitelendirilmelidir.
Toplumu olusturan her bir kişinin sağlıklı olma durumu bireysel etkenlere bağlı oldugu gibi çevresel faktörlerden de etkilenmektedir. Bireyin kendisinin dışında, yaşadığı ortamdan etkilendiği bir gerçektir. Yaşanılan yerdeki temiz ve solunabilir hava imkânı, güvenliğinin sağlanması, atıkların güvenli bir şekilde bertaraf edilmesi, iş yerindeki çalıştığı ortamın aydınlanma durumu, temiz ve güvenli kullanılabilecek su ihtiyacının sağlanması gibi etmenler de bireyi etkileyen çevresel faktörler olarak sıralanabilir.
Hijyenin Tarihçesi
Hijyenik kavramların tam olarak belirlenmesi ve sağlığı tehdit eden faktörlerin engellenmesi çalısmaları 1700’lü yılların basında mikrobun keşfi ile daha da anlamlı hâle gelmiştir. Hipokrat ve çağdaşlarının insan vücudunda bulunan 4 önemli suyun (kan, balgam, safra, idrar) dengesinin bozulması sonucunda hastalıkların meydana geldiği kuramı Pastör ve Koch’un mikrobu keşfetmesi, mikroskobun bulunuşu ile hastalık etkenlerinin belirlenmesi sonrasında çökmüştür. Bu önemli keşif sonrası uygarlıklar ve toplumlar hastalıklara ve sağlıklarını olumsuz etkileyen faktörlere karşı kendilerini nasıl koruyabileceklerini daha iyi anlamaya başlamışlardır. Hijyenik yaşam koşullarını daha bilinçli oluşturmaya çalışmışlardır.
Hijyen kavramının günümüz hâliyle tanınması ve gerekli önlemlerin alınması 18. ve 19. yüzyılda yeni Sanayi Devrimi sayesinde olmuştur. Sanayileşmenin yaşamı kolaylaştıran, konforu ve lüksü sağlayan olumlu yanlarının yanında getirdiği en önemli olumsuz etkisi de hijyenden yoksun yaşam alanlarının oluşmasıdır. Özellikle nüfusu artan kentlerde pis, havasız, alt yapısı yetersiz ve kalabalık ortamlar, insan sağlığını olumsuz etkilemistir. Bu sorunların önüne geçilmesi amacıyla 19. yüzyılın sonlarında planlı kentleşme, alt yapı, barınma, çevre sorunları gibi konular çok boyutlu olarak ele alınmış, hijyenik yaşam koşulları oluşturulmaya başlanmıştır. Bu bağlamda Dünya Sağlık
Örgütünün (DSÖ) sağlık tanımlamasını tam karşılayacak yaşam alanların sağlanması için, Lalonde tarafından geliştirilen ve DSÖ tarafından da benimsenen 4 ana belirleyicinin olması şarttır.
Buna göre sağlık aşağıda sıralanan belirleyicilerin etkisi altındadır:
- Çevre
- Yaşam tarzı
- İnsan biyolojisi
- Sağlığı koruma sistemleri
Hijyenin Tanımı, Önemi ve Amacı
Hijyenin Tanımı
Yunan mitolojisinden etkilenilerek dünya tıp literatüründe geçen hijyen kelimesi DSÖ’ye göre “ sağlık hâlinin korunması, devam ettirilmesi ve hastalıkların engellenmesi amacıyla yapılan uygulamalar ve yardımcı koşulların hepsini birden kapsayan işlemlerin bütünüdür ” olarak tanımlanmıştır. Bu ifadeye göre sağlığı olumsuz etkileyecek her türlü fiziksel, kimyasal, mikrobiyolojik ve psikolojik etkilerin önüne geçilmesi adına yapılan faaliyetlerin tamamıdır. Osmanlı Döneminde hijyen kelimesi “sağlık bilgisi ve sağlığın korunması” anlamına gelen hıfzısıhha kelimesi ile ifade edilmiştir.
Geniş bir tanımlama yapılacak olursak; bireysel olarak vücut, el, diş temizliğinden, yaşanılan evlerin dinlenecek, eğlenilebilecek mekân olarak dizayn edilmesine kadar yapılması gereken bütün eylemler hijyenik kurallar çerçevesinde yapılmalıdır. İş yerlerinde kullanılan koltuk, sandalye, çalışma masası, çalışma tezgahının uygun pozisyonda kullanılması, çalısma odası, yemekhane gibi ortamların aydınlatma, termal konfor, uygun hava akım siddeti, iç ortam hava kalitesi, yalıtım, gürültü, radyasyon ve dezenfeksiyonu gibi tam etkin ve yararlı çalısabilmeyi, bunu yaparken de saglıgı koruma adına yapılan düzenlemelerin hepsi endüstriyel hijyen olarak da tanımlanabilen iş yerlerindeki hijyenik kuralları içermektedir.
Hijyenin Önemi
Ruh ve beden yönünden sağlıklı bireyler, sağlıklı toplumu oluşturur. Gelişmişlik düzeyinin belirleyicisi olan yaşanabilir ve konforlu hayat standartlarının oluşturulması bireysel olarak başlayan ve toplum olarak da devam ettirilmesi gereken çabalarla mümkün olur. Bunların başında hiç süphesiz hijyenik yaşam koşullarının oluşturulması bir toplumda dikkat edilen ilk gelişmişlik belirleyicisi olarak göze çarpar.
Enfeksiyonlardan korunmak, hastalıkları azaltmak, olumsuz sağlık koşullarını ortadan kaldırmak hijyenik yaşam şartlarının sağlanması ile mümkündür. Bireysel olarak; el ve yüz yıkama, boyun, ayak, kulak, burun temizliği, ağız ve diş temizliği, saçların bakımı ve tuvalet alışkanlığının tekniğine uygun ve temizliği tam olarak sağlayacak şekilde yaşam içinde uygulanması, hijyenik koşulların oluşmasında ilk basamağı teşkil etmektedir.
Hijyenin Amacı
Hijyenik uygulamaların yapılması ile esas hedefenen amaç; toplumda sağlıklı, hastalıktan uzak, yaşanabilir ortamların ve kaliteli tüketim maddelerinin sağlanması ile sağlıklı bireylerin oluşturulması şeklinde özetlense de hijyenin uygulandıgı alanlar bazındaki amaçları da bildirmek gereklidir.
Kişisel Hijyenin Amacı: Vücutta hastalık oluşturabilecek mikroorganizmaların, biriken zararlı toksinlerin ve salgıların uzaklaştırılmasıdır. Ruhen ve bedenen kişinin rahatlaması amaçlanır.
Okul Hijyeninin Amacı: Çocukluk çağından itibaren sağlıklı yaşamanın kuralları ve faydaları anlatılarak, günlük hayatta hijyenik yasamın kurallarına uymanın yaşam kalitesini ne kadar olumlu etkilediği öğretilir.
Gıda Hijyenin Amacı: Sağlıklı ham madde seçimi, gıdaların işlenmesi, hazırlanması, paketlenmesi, depolanması ve satışa sunulmasına kadar geçen süre içinde fiziksel, kimyasal, mikrobiyolojik birçok etkenden korunarak elde edilen gıda maddelerinin üretilmesi amaçlanır.
İşyeri Hijyeninin Amacı: Ürünü talep eden müşteri veya tüketicinin güvenini ve devamlılığını sağlama, tüketim ve satış oranlarında artış, yasal yaptırımlara her zaman hazır olma, firmanın itibar kazanması, çalısan personelde moral ve motivasyonun sağlanması, işletmelerin periyodik pest kontrollerinin yapılması amaçlanır.
Personel Hijyeninin Amacı: Sağlıklı ürün elde edilmesinde karşılaşılan en önemli sorunlar, çalışan personele bağlı hijyenik eksikliklerden kaynaklanmaktadır. Hijyenin sağlanması amacıyla alınan önlemler, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ile ilgili çıkarılan kanun kapsamında, iş yerlerinde sağlıkla ilgili alınması gereken önlemlerin birçoğunun yerine getirilmesini sağlar.
Çevre Hijyeninin Amacı: Üretim ve tüketim esnasında açığa çıkan katı, sıvı ve gaz atıkların hava, su ve toprağı kirletmemesi amaçlanır. Oluşan bu atıkların güvenli bir şekilde bertaraf edilmesi ve mümkünse geri dönüşüme geçirilebilmesi sağlanır.
Konut Hijyeninin Amacı: Dinlenme, barınma genel ifade ile bedenen ve ruhen rahatlamamızı sağlayan evlerimizin sağlığımızı bozmayacak şekilde tasarlanması, zarar verdiği
düşünülen etmenlerin gerekli sanitasyon işlemleri ile düzeltilmesi amaçlanır.
Sanitasyonun Tanımı, Önemi ve Amacı
Sanitasyonun Tanımı
Hijyenik koşulların oluşturulması, iyileştirilmesi ve devamlılığının sağlanması amacıyla alınan her türlü önlem ve yapılacak işlemler sanitasyon olarak tanımlanır. Halk sağlığını korumak ve hastalıkları engellemek amacıyla alınan tedbirlerin uygulanması anlamında kullanılmaktadır. Sağlığa zararlı olabilecek her türlü etkenin ortamdan uzaklaştırılmasıdır. Genellikle hijyen kavramı ile karıştırılır. Sanitasyon hijyenik kuralların oluşturulması ve devamlı hâle getirilmesi amacıyla yapılan işlemlerin tamamıdır. Yaşanılan her ortamda uygun çalışma alanlarının oluşturulması, binaların çalışmaya elverişli olup olmadığı, mekânlarda pest kontrollerinin yapılması, iş yerlerinde kişisel koruyucu donanımların temini ve kullanılması, fiziksel (aşırı ışık ve kırılma, yetersiz aydınlatma, titreşim, termal konfor şartlarının sağlanması), kimyasal (gaz, buhar, sıvı, katı, tozlar ve karışımları), biyolojik ve ergonomik tehlikelerin önlenmesine ilişkin alınan her türlü tedbir, sanitasyonun çalışma konuları arasındadır.
Kişisel koruyucu donanımlar: Çalışılan iş koluna özel olarak, çalışan kişilerce giyilmek, taşınmak amacıyla bir ya da birden fazla tehlikeyi engellemek için tasarlanan cihaz, alet veya ekipmanlardır. Aşırı tozlu ortamlarda çalışanlar için solunum sistemi koruyucuları, inşaat çalışanları için baş ve ayak koruyucuları örnek verilebilir.
Ergonomi: Ergonomi kelimesi “ergon” iş, çalışma; “nomos” yasa kelimelerinden türetilmiş ve iş bilimi olarak bilinmektedir. Daha geniş anlamda sadece iş ortamı olarak değil, çevre, yaşam ve çalışma koşullarının insan özelliklerine uygun hâle getirilmesi olarak tanımlanabilir. Herşeyin insana uyumlaştırılmasına ergonomi denmektedir.
Sanitasyonun Önemi ve Amacı
Sanitasyon işlemleri ile hedeflenen amaçlar:
- İnsan sağlığının korunması,
- Gıda üretim tesislerinde sağlıklı ve kaliteli ürün elde edilmesi,
- Çevrenin dengesinin korunması ve yaşanılabilir temiz bir çevrenin devamlılığının sağlanması,
- İşletmelerde iş kazalarının azaltılması hatta önlenmesi, kaliteli üretim ve azami karlılık oranının arttırılması.
Bir işletmede yapılacak düzenli sanitasyon işlemleri üretilecek ürünlerde ürünün sağlıklı ve güvenli olmasını sağlar. İş sağlığı ve güvenliğine dikkat edilerek çalışan personelin motivasyonu sağlanır. Bu şekilde iş kazalarının önüne geçilmiş olur.
Sanitasyon İşlemlerinin Uygulanması
Sağlıklı yaşam ortamının oluşturulmasının istendiği yerde uygun hijyenik koşulların tam anlamıyla oluşturulabilmesi, sanitasyonun doğru tanımlanması ve yeterli derecelerde uygulanması ile mümkündür. Sanitasyon işlemlerini ve uygulamalarını, hijyenik olması iştenen ortamlara göre tanımlamak mümkündür. Sanitasyon faaliyetlerinde başarı sağlanabilmesi; özel veya kamu kurum ve kuruluşların görevlerini layıkıyla yapmasının yanısıra toplumun da bilinçlendirilmesi ve her bireyin bu konuda bir görevinin olduğunu bilmesi ile mümkün olabilmektedir.
Atık Kavramları ve Atıkların Bertaraflarına İlişkin Mevzuat
İnsanların hayat standartlarının yükselmesi ile birlikte, ihtiyaç duyulan hizmet ve ürün listesinin de arttığı çağımızda, sosyal, ekonomik, teknolojik ve endüstriyel gelişmelerle bu ihtiyaçlar giderilmeye çalışılmaktadır. Sanayileşmenin hızlanması, nüfusun ve ihtiyaçların da artışı, tüketimin daha da artmasına neden olmaktadır. Fakat atıkların çevrede kendi kendine yok olamayacak kadar zehirli, kalıcı ve miktarlarının çok fazla olması ekosistemin temizleme kapasitesini aşmakta ve ekosistemin bozulmasına neden olmaktadır.
Sağlık, gıda, tekstil, boya, kimya, otomotiv, maden, demirçelik, döküm, deniz ve petrol sanayi gibi birçok sektörde faaliyet gösteren işletmelerin hizmet verirken veya ürün üretirken çıkarmış oldukları kimyasal, fiziksel ve mikrobiyolojik içerikleri ile bırakıldıkları ortamlara zarar verebilen katı, sıvı veya gaz hâldeki bütün maddelere “ atık ” denir.
Çevre Kanunu’nda (1983) temel amaç “Bütün canlıların ortak varlıgı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri dogrultusunda korunmasını sağlamaktır” şeklinde bildirilmiştir. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütünün 1972 yılında çevre kirliliklerini engellemek amacıyla aldığı kararlarda “kirleten öder” ilkesinin dikkate alınması gerektiği açıkça belirtilmiştir.
Kirleten öder ilkesi : Çevre hukukunun ilk ve temel ilkelerindendir. Bu ilkeye göre “oluşan kirliliğin bedelinin kirletene ödettirilmesi” veya “kirletenin çevre maliyetine katlanması” gerekmektedir. Atık Yönetimi Yönetmeligi’nde “Kirlenme ve bozulmanın önlenmesi, sınırlandırılması, giderilmesi ve çevrenin iyileştirilmesi için yapılan harcamaların kirleten veya bozulmaya neden olanlar tarafından karşılanması” şeklinde tanımı yapılmıştır.
Katı Atıklar ve Katı Atık Türleri
Akıcı olmayacak kadar sıvı madde içermeyen tüketim sonrası atılması gereken atıklar katı atık olarak nitelendirilir. Katı atıklar evlerde tüketim sonucu oluşan ve maden, tarım, gıda gibi endüstriyel, ticari alanlarda yapılan üretim ya da verilen hizmet sonucunda oluşan maddeleri içermektedir. Katı atıkların bileşimine ve miktarına etki eden en önemli etmenleri;
- İklimsel şartlar,
- Yapılan tarımsal faaliyetler,
- Hayvancılık faaliyetleri,
- Coğrafi yapı,
- İnsanların kültürel yapısı,
- Bölgenin veya ülkenin ekonomik yapısı,
- Tüketicilerin tüketim tercihleridir.
Bileşimlerine Göre Katı Atıklar
Organik Katı Atıklar: Bitkisel, hayvansal kökenli maddeler, tekstil ürünleri ve kâğıt gibi yanabilen ve çürüyebilen karakterdeki organik atıklar ile deri, odun, ahşap, lastik, naylon, kemik, plastik gibi biyokimyasal olarak ayrıstırılmaları zor veya imkânsız olan maddelerdir.
Inert Katı Atıklar : Yanmayan özellikteki katı atıklardır. Bunlar cam, metal, porselen, kil, taş gibi atıklardır.
Kaynaklarına Göre Katı Atıklar
Kaynaklarına Göre Katı Atıklar:
- Evsel Katı Atıklar (Çöp)
- Tıbbi Atıklar
- Arıtma Çamuru
- Endüstriyel Katı Atıklar
- Evsel Nitelikli Katı Atıklar
- Tehlikeli Katı Atıklar
Katı Atıkların Zararları ve Bertaraf Yöntemleri
Katı atıkların, hangi yolla oluşursa oluşsun çevre, insan ve hayvan sağlığına olumsuz etkilerinin olacağı şüphesiz gerçektir. Katı atıkların zararları aşağıda bildirilmiştir:
- Kontrolsüz biriktirilmeleri nedeniyle depolandıkları yerlerde meydana getirdikleri gazlar atmosfere geçerek havayı kirletir.
- Uygunsuz ortam ve kaplarda biriktirilmeleri sonucunda sızan suları, yüzey sularına karışarak kirletir.
- Uygun olamayan mekânlarda biriktirilen atıklara ait tozların rüzgârla etrafa saçılması riski vardır.
- Toprakta biriken ve kalıntı hâline gelen kimyasal maddeler topraktan bitkilere bulaşır.
- Doğrudan doğruya temasla hastalık durumu söz konusudur.
- Sinek, böcek gibi haşereler, fare gibi kemiriciler için uygun yaşam ortamlarıdır.
- Kötü koku ve hoş olmayan görüntüye sebep olurlar.
- Özellikle tıbbi ve organik özellikteki atıkların kontrolsüz ve uygun olmayan şartlarda biriktirilmesi mikroorganizmalar için uygun bir besiyeri olur ve bulaşıcı hastalıklara sebep olur.
- Düzenli veya düzensiz depolanma alanlarından açığa çıkan metan (CH4), nitroz oksit (N2O) ve karbondioksit (CO2) gazları (sera gazları) iklim değisikliği ve küresel ısınmaya neden olurlar.
Katı atıkların yönetiminde “atık yönetimi hiyerarşisi” ve“üretici sorumluluğu” temel ilke olarak değerlendirilmektedir. Bu iki ilke dikkate alınarak atıkların;
- Önlenmesi ve azaltılması,
- Yeniden kullanılması,
- Geri dönüsümü,
- Geri kazanımı,
- Bertarafı gibi işlemlere tabi tutulması söz konusudur.
Başlıca belirtilen bu hususlara dikkat edilmesi evlerimizde atık üretimini önemli derecede azaltacaktır:
- Alışveriş işlemleri yapılırken alınacak ürünlerin tek kullanımlık olmasından ziyade daha uzun süreli ve tekrar kullanılabilir olmasına özen gösterilmelidir.
- Ambalajı az olan ya da dönüştürülebilir tarzda olan ambalajlı ürünler alınmalıdır.
- Plastik kaşık, bardak, çatal, tabak gibi ürünler kullanılmamalıdır.
- Pazar veya market alısverislerine giderken devamlı kullanılabilecek bez torbadan alısveriş çantası temin edilmeli ve alışverişlere bu torba ile gidilmelidir. Bu şekilde ayrıca poşet veya kâğıt torba kullanımı engellenmiş olur.
- Şarz edilebilir piller kullanılmalıdır.
- Uzun ömürlü ioresan ampuller tercih edilmelidir. ? Gündelik notlar almak için kullanılmış kâğıtlar tercih edilmelidir.
- Alışveriş yaparken alınacak ürünün fiyatı ile birlikte sağlamlığını ve tamir edilebilirlik düzeyleri de araştırılmalıdır.
- Kırılan, bozulan, yıpranmış eşyalar direk atılmamalı, mümkünse tamir ettirilmelidir.
- Kullanılmayan eşyalar çöpe atılmamalı, ihtiyaç sahibi kimselere ulaştırılmalıdır.
Katı atıkların geri dönüşümü veya geri kazanımı mümkün değilse de bertaraf edilmesi 3 şekilde yapılmaktadır:
- Gömme (Depolama) Metodu
- Termal Bertaraf Yöntemleri
- Kompost Metodu.
Sıvı Atıklar, Zararları ve Bertaraf Yöntemleri
Yaşamsal faaliyetlerin devamlılığının sağlanması için su vazgeçilmez bir maddedir. Suyun olmadığı bir hayat düşünmek imkânsızdır. Sadece içmek amacıyla değil, temizlik işlerinden endüstriyel ve tarımsal faaliyetlere kadar her türlü alanda su, asla vazgeçilemez bir kaynaktır.
Evsel ve endüstriyel nitelikli sıvı atıklar, kanalizasyon sistemine karışan yağmur ve kar suları, arıtma teknolojileri kullanılarak geri dönüşümü sağlanmaktadır. Genellikle şehir kanalizasyon suları ve endüstriyel atık sular için farklı arıtma yöntemleri kullanılmaktadır. Atık suların arıtılmasında aşağıdaki maddeleri gerçekleştirmek hedeflenmektedir:
- Su içinde askıda bulunan katı maddeleri uzaklaştırmak,
- Zararlı ağır metalleri uzaklaştırmak,
- Zehirli bileşikleri uzaklaştırmak,
- Organik maddeleri uzaklaştırmak,
- Patojen mikroorganizmaları uzaklaştırmak.
Atık Su Arıtma Yöntemleri
Atık suların arıtılması üç yöntemle yapılmaktadır:
Fiziksel Yöntem: Büyük hacimli maddelerin ayrıştırılması amacıyla ızgaralardan geçirilen atık su, arıtma tesislerindeki pompa gibi teçhizatın bozulmalarını engellemek amacıyla kum tutuculardan geçirilir. Daha sonra suda bulunan ağır ve katı maddelerin yerçekimi etkisiyle çökmesinin sağlanması amacıyla çökeltme tanklarına geçiş yapılır. Burada katı maddelerin yoğunlasmasına bağlı olarak bir arıtma çamuru meydana gelir. Bu aşamada renklenme ortadan kalkar. Atık sular daha sonra bileşimlerinin homojenleşmesi ve kalan bulanıklığı da yok etmek amacıyla filtrasyon havuzlarında filtrasyon işlemine tabi tutulur.
Kimyasal Yöntem: Atık sular ilk önce pıhtılasmayı artırıcı özellikteki maddeler kullanılarak su içinde bulunan yapışkan ve askıda bulunan maddelerin birleştirilmesi ve ioklamaya hazır hâle getirilmesi amacıyla koagülasyon aşamasına tabi tutulur. Floklaştırma olarak da bilinen ikinci aşamada atık su uygun bir şekilde karıştırılır ve küçük taneciklerin birbirleriyle birleşmeleri sağlanır. Suda kalsiyum, magnezyum gibi maddelerin bulunmasına bağlı olarak şekillenen sertliğin giderilmesi amacıyla iyon değiştiriciler kullanılarak iyon değiştirme işlemi uygulanır. Daha sonra sudaki patojenleri yok etmek maksadıyla klorlama aşamasına geçilir. Sudaki kokuyu gidermek ve mikropları öldürmek amaçlı klorlamanın yerine aktif oksijenin kullanılması ile ozonlama işlemi de yapılabilmektedir.
Biyolojik Yöntem: Atık su içindeki organik maddelerin uzaklaştırılması amacıyla; biyolojik filtreler, aktif çamur ve modifikasyonları, stabilizasyon havuzları ve modifikasyonları ile anaerobik sistemler kullanılmaktadır.