HİZMETLER EKONOMİSİ - Ünite 4: Dünya Hizmet Ticareti Önündeki Engeller ve Serbestleşme Süreci Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 4: Dünya Hizmet Ticareti Önündeki Engeller ve Serbestleşme Süreci

Mal ve Hizmet Ticaretinde Serbestleştirme Kavramı

Serbestleştirme , yeni üreticilerin piyasaya girişinde tüm engellerin kaldırılması olarak tanımlanır.

Yurtiçi fiyatların uluslararası fiyat düzeyine çekilmesi ve kaynak etkinliği açısından da firmaların daha etkin çalışmasının sağlanması ticaret engellerinin azaltılmasıyla gerçekleşir ve bunun sebebi olarak da rekabetçi piyasalarda üretim yapan firmaların yanlış girdi bileşimi halinde üretim maliyetlerinin yükselecek olması gösterilir.

Mallarda olduğu gibi hizmetlerde de oluşan iktisadi etkinsizlik, eksik rekabet koşullarının varlığından dolayı ortaya çıkan piyasa başarısızlıklarından ya da yeni firmaların piyasaya girişini engelleyen ticaret engellerinin varlığından kaynaklanır.

Etkinsizlik sonucunda maliyetlerin aşırı artması yasal düzenleme ve serbestleştirme gereksinimlerinin aynı anda ortaya çıkmasına sebep olurken, serbestleştirme bir hizmeti daha iyi sunabilecek üreticiyi teşvik edip, sunamayacak olanları da piyasa dışına itecek demektir.

Piyasaya giriş serbestisi ve rekabet ortamı piyasada çok sayıda sunucunun olması anlamına geleceği için, daha fazla rekabet ile yeterli yasal düzenleme arasındaki dengeyi sağlayacak politikanın seçilebilmesi önemlidir.

Hizmetler sektöründe kamu mülkiyeti ile yasal düzenleme gerektiren iki temel sorun vardır:

  1. Doğal Tekeller
  2. Asimetrik Bilgi

Hizmetin sağlanması doğal tekeli gerektiriyorsa iki politika uygulanır:

  • Serbest piyasacı politikası
  • Kamu mülkiyetçiliği politikası

Tarihsel süreçte en çok uygulanan politika kamu mülkiyeti olurken, serbest piyasacı politika çok önemsenen bir yol olmamıştır. Aslında hangi yol seçilirse seçilsin, doğal tekel sorununu çözmede esas sorun tekel sınırlarının kesin olarak belirlenmesidir.

Bir doğal tekel durumunda izin verilecek rekabetin sınırlarının belirlenmesinde başvurulabilecek bir diğer yol ise rekabetçi firmalar arasında basit bir şekilde ayrıma girmektir. Bu politikada doğal tekelin gereksiz ve doğal olmayan tekellere yol açmamasını sağlamak temel amaç olarak görülmelidir.

Ekonomik birimlerden bir tarafın diğerine oranla daha fazla bilgiye sahip olması durumu “asimetrik bilgi” kavramı ile ifade edilir.

Asimetrik bilginin geçerli olduğu durumlarda etkileşim içerisinde bulunan ekonomik aktörlerden daha çok bilgiye sahip olan taraf haksız bir üstünlük kazanmaktadır. Asimetrik bilgi durumunda başvurulması gereken yöntem daha doğru ve güvenilir bilginin yayılmasını sağlamaktır.

Hizmetlere yönelik yasal düzenlemelerin biçim ve derecesinin her ülkede farklılık göstermesi de hizmet ticareti üzerinde kısıtlamalara yol açmaktadır.

Dünya Ticaretinde Serbestleşmenin Tarihçesi

Dünya ticaretinde serbestleşmenin adımları, 18. yüzyılın sonlarına doğru İngiltere’de başlayan Sanayi Devrimi’nin başta tekstil olmak üzere ihracatın gelişip artmasını sağlamasıyla atılmıştır.

Birinci Dünya Savaşı’na kadar uzanan dönemde ortak bir eğilim olarak Kara Avrupası’nda korumacılığı arttırma politikası yaygınlaşmıştır.

Ülkelerin çoğunda korumacılık başlamıştır. 1870-1913 yılları arasındaki dönem serbest ticaret uygulamalarının azaldığı bir dönem olmuştur.

Dış ticaret ve kambiyo rejimlerini serbestleştirmek için sanayileşmiş Batılı ülkelerin girişimleriyle Dünya Ekonomik Konferansı 1927 ve 1930 yılında olmak üzere iki kez toplanmış ama istenen sonuçlar 1929 yılında patlak veren dünya iktisadi krizi ve ABD’nin 1930’da yürürlüğe koyduğu Smooth-Hawley Tarife Yasası yüzünden elde edilememiştir. Böylelikle yeni ve uzun bir korumacılık dönemi dünya ticaretinde başlamıştır.

Tarife uygulamalarında ortaya çıkan farklılıklar, gümrük tarifelerinin yüksek oranda artışı dünyadaki kaynak dağılımında etkinsizlik yaratmıştır.

1947 yılı sonrasında görülen serbestleştirme girişimlerinin dünyaya yayılan kriz sonrasında tekrar gündeme gelen korumacılık dalgasına karşı bir tepki olarak ortaya çıktığı öne sürülebilir.

Uluslararası iktisadi ve mali sistemin temelinin atılmasında ilk adım olan 1944 Bretton Woods Konferanslarının sonucunda amacı İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa ülkelerinin yeniden inşasına katkıda bulunmak ve uluslararası parasal ve mali sisteminin düzenli işleyişini sağlamak olan Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) kurulmuştur.

Uluslararası Ticaret Örgütü’nün (ITO) kurulma kararı 1947 yılında Küba’da alınmıştır. Dış ticaretteki gümrük tarifeleri ile diğer kısıtlamaların kaldırılarak dünya ticaretinin serbestleştirilmesi örgütün Ana Sözleşmesinde belirtilen temel amacı olmuştur.

1948 yılında Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) ITO tarafından onaylanmaması sonucunda geçici bir tarife sözleşmesi olarak doğmuş, zamanla süreklilik kazanmıştır. 1947 sonrası dönemde dünya ticaretini serbestleştirme çalışmalarını üstlenmiştir. GATT karşılıklılık ilkesine dayandırılmış olup az gelişmiş ülkelere bir istisna uygulanmıştır.

GATT’ın asıl işlevi dünya ticareti önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Çok taraflı gerçekleştirdiği müzakerelerin sonuncusu 1986-1994 yılları arasında olan Uruguay

Görüşmeleri sonrasında tarifelerde ciddi bir iniş olmuş, üye sayısı ise artmıştır.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünya ticareti hızla serbestleşmiştir. Gelişmekte olan ülkelerdeki mamul mal üretimindeki gelişmeler gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelerden yaptığı ithalatta da önemli artışlara yol açmıştır.

Tüm bu gelişmeler ile 1980’li yıllarda korumacılık eğilimlerinin biçim değiştirerek yeniden ortaya çıkmasına ve yeni korumacılık adı altında güçlenmesine sebep olmuştur.

GATT’ın kalkınma ve büyüme hedefleri gelişmekte olan ülkeler açısından özel bir öneme sahiptir. GATT gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkeler karşısındaki durumuna kayıtsız kalamamıştır fakat etkili bir sonuç elde edilememiştir.

GATT Uruguay Müzakerelerini takiben 15 Nisan 1994 yılında 125 ülkenin anlaşmayı imzalaması ile Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurulmuştur. Hizmet ticareti de kapsama alınmış ve hizmetlerde serbestleştirmeyi gerçekleştirmek amacıyla Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS) kabul edilmiştir.

Dünya Hizmet Ticareti Önündeki Engeller

Mal ticaretinin önündeki engel olarak genellikle tarifeler gösterilirken, Dünya Hizmet Ticareti önündeki engeller olarak ulusal refah, sağlık, güvenlik gibi gerekçelerle getirilen yasaklamalar, miktar kısıtlamaları ve yasal düzenlemeler sıralanmaktadır.

Hizmet ticaretinde uluslararası düzeyde serbestleştirme çabası Amerika Birleşik Devletleri’nin öncülüğünde başlamıştır. Bu süreç DTÖ ve GATS ile hızla artmıştır.

Uluslararası hizmet ticareti önündeki engellerin tanımlanması oldukça zordur. Ayrıca hizmetlerde ticareti yönlendiren yasal düzenlemeler, kural ve uygulamalar hem çeşit hem de yapısal anlamda belirsizliğe neden olmaktadır.

Hizmet ticareti önündeki engeller tarife-dışı özelliktedir. Bu engellerin sistematik olarak belirlenmesi de oldukça güçtür. Bu engeller farklı biçimde sınıflandırılmışlardır.

Hizmet ticaretinin önündeki engeller şu şekilde gruplandırılabilir:

  • Yabancı sunucuların piyasaya girişine yönelik engeller
  • Milli muameleyi etkileyen önlemler

Yabancı firmaların piyasaya girişini ve faaliyetlerini kısıtlayan ya da yasaklayan engeller, miktar kısıtlamaları olarak karşımıza çıkmaktadır. Hizmet türüne bakmaksızın bu engeller kısmi veya tam yasaklamalar şeklinde yabancılara sunulan hizmetlerin sağlanması üzerinde uygulanmaktadır.

Yerli işletmelere birtakım ayrıcalıklar tanıyan politikaların GATS kapsamında milli muameleyi etkileyen önlemler olduğu anlaşılmaktadır.

Milli muameleyi etkileyen politikaları ikiye ayırmak mümkündür:

  1. Yerli firmalara maliyet üstünlüğü sağlayan politikalar
  2. Yurt içi piyasada bir hizmetin yabancı sunucularına maliyet artırıcı ya da rekabet gücünü azaltıcı dezavantajlara yol açan politikalar

Dünya Ticaret Örgütü kapsamında hizmet alanındaki serbestleştirme engel ve yasakların kaldırılmasını, oluşabilecek ayrımcı muamelenin azaltılmasını öngörmektedir.

Serbestleştirme, dış ticarete uygulanan tarife engelleri ile tarife-dışı engelleri bertaraf etme çabalarının tamamını içermektedir.

Dünya Ticaret Örgütü sistemi ticarette ve sermaye hareketlerinde serbestleşmeyi ve üretimin uluslararası özellik kazanmasını içerecek biçimde serbestleştirme tanımını genişletmiştir.

Dünya Ticaret Örgütü sistemi yasal açıdan ele alındığında mal ticareti, hizmet ticareti ve fikrî hakların korunması alanlarını kapsadığı görülür. Aslında bu sistemin nihai hedefi esas olarak malların, hizmetlerin ve sermayenin tam olarak serbestleşmesidir.

1980’li yıllar ve 1990’lı yıllar iktisadi serbestleştirme programlarının tüm dünyada uygulandığı yıllardır.

Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki hızlı değişimle beraber tüm dünyayı içeren küresel pazar ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Kaynak dağılımında var olan devlet-piyasa dengesi piyasa lehine doğru kaymaya başlamıştır ve devletin rolünü azaltan, piyasanın rolünü arttıran politikalara başvurulmuştur.

Bu süreçte dünya mal ve hizmet ticaretinin ve tüm sermaye hareketlerinin önündeki engeller kaldırılmaya çalışılmıştır.

İş gücü sıkı denetim altına alınarak iş gücü hareketliliği mal ve hizmet ticaretinin gelişmesinin gerektirdiği sınırlar içinde ve çok dar bir kapsamda öngörülmüştür.