HUKUK DİLİ VE ADLİ YAZIŞMALAR - Ünite 1: Hukuk Dili Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 1: Hukuk Dili
Kavram
Özellikle belli mesleklerin icrasında, o mesleğe özgü araç gereç, kavram ve terimlere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu anlamda hukukun uygulanması için gerekli olan araçların başında gelen kanunlar ile diğer düzenlemelerin dili ve bu kanunların uygulanması için her somut olayda dilekçelerde, sözlü beyanlarda, hukuki işlemlerde, özellikle sözleşme metinlerinde, adli makamların çeşitli yazılarında, mahkeme kararlarında kullanılan dil, yani hukuk dili, kavram ve terimler bakımından, diğer mesleklerde veya günlük hayatımızda kullandığımız dilden farklıdır. Kanunların dili, hukuk dilinin temelini oluşturur. Kullanılan hukuk dilinde, terimlerin ve sözcüklerin temeli kanunlar olmakla birlikte, aynı zamanda şekil olarak da kanunlar hukuk dilinde belirleyicidir. Bu sebeple hukuk dilinin, öncelikle kanunların dili olduğunu söylemek yanlış olmaz, hatta kanunların hukuk dilinin oluşumundaki bütün Kanunlar ve diğer düzenlemelerin, şekil ve dil açısından yeknesaklığının sağlanması için, taslak metinlerin hazırlanmasında uyulacak kurallar ile ilgili olarak Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik (RG. 17.2.2006, S. 26083) hükümlerine bakılmalıdır. Bu Yönetmelik’te yapılacak değişikliklerin de mutlaka takip edilmesi gerekmektedir. Bu Yönetmelik yürürlükten kaldırılıncaya kadar, mevzuatın hazırlanmasında buradaki hükümler dikkate alınmalıdır.
Hukuk dili, ayrı bir terminolojiye sahiptir. Bu terminolojinin temelinde, öncelikle kanun hükümlerinde kullanılan terimler bulunmaktadır. Hukukun uygulanmasında, herkesin aynı anlamı çıkartabilmesi için kullanılan terimlerin ve kavramların ne anlama geldiğinin açıkça anlaşılır olması gerekir; bu sebeple konuşma dilinden farklı ama hukukçuların tamamının aynı anlamı çıkaracağı bir hukuk dili şarttır. Hukuk dili, hukukçu olmayanların haklarını korumaya engel olmak için değil, aksine hukukun uygulamasında, herkese somut olayın özelliğine uygun olarak, eşit şekilde davranılmasını sağlamak için vardır.
Kanunların Dili
Kanunların dilinin nasıl olması gerektiği ve vazgeçilmez özellikleri şu şekilde sıralanmıştır: Açıklık, sadelik, bilimsel tutarlılık ve terim birliği, kesinlik ve belirginlik. Kanunların dilinin sadeleştirilmesinde aşırılığa kaçılmamalı, yaşayan hukuk dili esas alınmalıdır. Yaşayan hukuk dili, bilimsel eserlerde ve hukuk uygulamalarında kullanılan dildir.
Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki kanunlaşma hareketleri çerçevesinde, kanunların o dönemde kullanılan dile göre kaleme alındığı, bu sebeple günümüz Türkçesinden farklılıklar gösterdiği doğru bir tespittir. Bunun sebebinin, o dönemde kanunları hazırlayan komisyon üyelerinin ve kabul eden milletvekillerinin Arapça ve Farsça dillerine hakim kişiler olması gösterilmiştir. 17.2.1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenîsi yürürlükten kaldırılarak yerine 22.11.2001 tarihli 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (RG. 8.12.2001, S. 24607) 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Temel kanun olarak tamamen değiştirilen ilk kanunlardan biri olan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun gerekçesinde, Kanun metninde kullanılan dil konusunda ayrıntılı bir kısma yer verilmiştir.
Tüm mevzuatın bir arada uygulandığı dikkate alındığında, mevzuat metinlerinde kullanılan hukuk dilinde birlik ve uyumun sağlanması gerektiği gözden kaçırılmamalıdır. Farklı mevzuat metinlerinde, aslında aynı kavramı ifade eden farklı terimler veya kelimeler kullanmaktan kaçınılmalıdır. Ancak her hukuk alanının da kendi kavram ve terimlerinin olduğu unutulmamalı, mevzuat metinlerinin hazırlık aşamasında tüm hukuk sisteminin bütünlüğü dikkate alınırken diğer yandan o alana özgü terim ve kavramlara da özellikle dikkat edilmelidir.
Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik
Mevzuat taslak metinlerinin hazırlanmasında uygulanacak kurallar, Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’te (RG. 17.2.2006, S. 26083) yer almaktadır. Bu Yönetmelik’in doğru uygulanması sonucunda, tüm mevzuat açısından şeklî yeknesaklık ve uyum sağlanmış olacak, tüm mevzuat dil birliği ve yazı birliği içinde varlığını sürdürecektir.
Hazırlanacak taslaklarda kullanılacak dil açısından, günümüz Türkçesine uygun, sade, açık ve anlaşılır bir dil tercih edilmeli, düzenlenen alanla ilgili hukuki kavram ve terimlerin doğru kullanılmasına özen gösterilmelidir.
Özellikle kanunlarda zaman zaman rastladığımız “ek madde” uygulamasının da ne zaman yapılacağı Yönetmelik’te açıkça düzenlenmiştir. Mevzuatta yapılacak yeni düzenlemenin mevcut maddelerden birine eklenememesi ve mevcut maddelerin sıralamasına uygun düşmemesi durumunda, ek madde uygulamasına gidilir. Ek madde, yürürlük maddesinden ve varsa geçici maddelerden önce yer alır. Taslaklarda mükerrer maddelere yer verilmez, yürürlükteki metinlere ek madde eklenmesi yoluna gidilir. Eklenecek yeni maddenin düzenlemenin belirli bir bölümünde yer alması gerekiyorsa madde ilgili bölümde “MADDE .../A-” şeklinde numaralandırılır.
Kanunların ve diğer mevzuatın dili ve yazım usulü, açıkça ve ayrıntılı şekilde örnekleriyle birlikte, Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’te düzenlenmiştir. Bu Yönetmelik yürürlükten kaldırılıncaya kadar, mevzuat metinleri yukarıda açıklanan kurallara uygun olarak hazırlanmalıdır.
Kanun Teklifleri ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’ne Göre Kanun Tekliflerinin Görüşülme Usulü
Anayasa’nın 88. maddesine göre, kanun teklif etmeye milletvekilleri yetkilidir. Bu kanun tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülme usul ve esasları ise Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün74 ilâ 91. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 74. maddesine göre, milletvekillerince verilen kanun tekliflerinde bir veya daha çok imza bulunabilir. Kanun teklifleri, gerekçesi ile birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, kanun tekliflerini Anayasa dili ve kanun yazılış tekniği bakımından incelemekle görevli yeteri kadar uzmandan kurulu bir heyet teşkil eder. Bu heyet, komisyonlara danışmanlık yapar. Kanun teklifinin, Türkiye Büyük Millet Meclisince kabulünü gerektirecek oylamanın yapılmasından önce, metinde yazılış veya sıra bakımından bozukluk olduğu veya maddi hatalar bulunduğu ileri sürülürse ve esas komisyon bu görüşe katılırsa metin, esas komisyona geri verilir. Bu şekilde düzeltilen maddeler de yeniden oylanır.
Adli Yazı Dili
Adli yazı dilinin üç unsuru barındırması gerekmektedir:
- Yazı tam olmalıdır.
- Yazı kısa, açık ve doğru olmalıdır.
- Uygun bir dille yazılmalıdır.
Adli yazı dili, etkili olmalıdır, az kelime ile çok şey ifade etmelidir. Adli yazıda, aynı kelimelerin çok fazla tekrarından kaçınılmalı, noktalama işaretlerine uygun olarak yazılar kaleme alınmalıdır. Uzun cümlelerden kaçınılması da bir zorunluluktur. Çünkü uzun cümleler, metnin anlaşılmasını zorlaştırır, ayrıca uzun cümlelerde ifade ve anlatım bozukluklarıyla karşılaşılabilir. Kısa cümleler sayesinde, adli yazı dilinin sade olması mümkün hâle gelir. Mahkeme kararlarında da açık ve anlaşılır bir dil kullanılması gerekir.
Adli makamlara verilen dilekçelerde de neyin talep edildiği ve bunun gerekçeleri tam olarak belirtilmelidir. Örneğin, medeni usul hukukunda, dava dilekçesinde açıkça talep sonucunun yazılmamış olması durumunda, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır.
Adli yazıların açık ve anlaşılır olması da bir zorunluluktur. Dilekçelerde sözü edilen olayların belli bir sırada ve anlaşılır bir dille anlatılması, taleplerin açık ve anlaşılır şekilde ifade edilmesi, hâkimin hangi konu hakkında karar vereceğini bilmesi bakımından önemlidir.