HUKUK DİLİ VE ADLİ YAZIŞMALAR - Ünite 5: Mahkeme Kararları ve Kanun Yollarına Başvuru Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 5: Mahkeme Kararları ve Kanun Yollarına Başvuru
Hukuk Mahkemelerince Verilen Kararlar
Çekişmesiz yargı, hukukun, mahkemelerce, Kanun’da belirtilen üç ölçütten birine veya birkaçına göre bu yargıya giren işlere uygulanmasıdır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 382. maddesinde örnek çekişmesiz yargı işleri sayılmıştır.
Çekişmesiz yargı bir dava olmadığından, çekişmesiz yargı işlerinde dava, davacı-davalı, dava dilekçesi, dava tarihi gibi ifadeler yer almamalıdır. Uygulamada çekişmesiz yargı işlerinde ifadelerin doğru kullanılmadığına rastlanmaktadır. Çekişmesiz yargıya ilişkin işlerde, dava, davacı-davalı, dava dilekçesi, talep tarihi gibi ifadelerinin kullanılmaması gerekmektedir. Bunun yerine, çekişmesiz yargıla ilişkin mahkeme kararlarında, talep tarihi, talepte bulunan, ilgili ifadelerinin tercih edilmesi gerekmektedir.
Geçici hukuki koruma kararlarına örnek olarak; ihtiyati tedbir (HMK m. 389 vd.); delil tespiti (HMK m. 400 vd.); ihtiyati haciz (İİK m. 257 vd.) kararları verilebilir. Geçici hukuki koruma kararlarında yer alması gereken hususlar kanunda açıkça belirtilmişse, bu konudaki hükümler özel hükümler olduğundan öncelikle dikkate alınmalıdır. Örneğin, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 391. maddesinin 2. fıkrasına göre ihtiyati tedbir kararında şu hususlar yazılır:
- İhtiyati tedbir talep edenin, varsa kanuni temsilcisi ve vekilinin ve karşı tarafın adı, soyadı ve yerleşim yeri ile talep edenin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası
- Tedbirin, açık ve somut olarak hangi sebebe ve delillere dayandığı
- Tereddüde yer vermeyecek şekilde, neyin üzerinde ve ne tür bir tedbire karar verildiği
- Talepte bulunanın, ne tutarda ve ne türde bir teminat göstereceği
İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenen diğer bir geçici hukuki koruma olan ihtiyati haciz kararında bulunması gereken unsurlar da ihtiyati haciz kararının içeriği başlığı altında, 260. maddede belirtilmiştir:
- Alacaklının ve icabında mümessilinin ve borçlunun adı, soyadı ve yerleşim yeri
- Haczin ne gibi belgelere müsteniden ve ne miktar alacak için konulduğu
- Haciz konulmasının sebebi
- Haczolunacak şeyler
- Alacaklının zararın tazminiyle mükellef olduğu ve gösterilen teminatın nelerden ibaret bulunduğu
Geçici hukuki koruma talepleri de nitelik itibarıyla dava olmadığından, mahkemelerce verilen geçici hukuki koruma kararlarında, davacı-davalı, dava tarihi, dava dilekçesi gibi terimlerin kullanılmaması, bunun yerine (ihtiyati haciz-ihtiyati tedbir-delil tespiti) talep eden, talep tarihi, dilekçe gibi terimlerin tercih edilmesi gerekmektedir.
Hâkimin, yargılamanın devamını sağlamak için verdiği ve davanın sona ermesi sonucunu doğurmayan kararlar, ara karardır. Hâkim, yargılamanın asıl amacı olan uyuşmazlığı esastan çözmek ve hüküm verebilmek için ara kararlara ihtiyaç duyacaktır. Ara kararlar, genellikle usule ilişkindir. Yetki ilk itirazının reddi (HMK m. 19); tanıkların dinlenmek üzere daveti ve tanık adresinin bildirilmesi için kesin süre verilmesi (HMK m. 240); uzmanlık gerektiren bir konuda bilirkişiye başvurulması kararı (HMK, m 266 vd.); uyuşmazlık konusu taşınmazın görülmesi amacıyla keşfe karar verilmesi (HMK m. 211) örnek olarak gösterilebilir. Bundan başka, Yargıtay’ın temyiz incelemesi sonucunda bölge adliye mahkemesinin kararını bozması üzerine, dosya kendisine gönderilen mahkeme bozma kararına katılıyorsa “uyma kararı” verir (HMK m. 373) ve uyma kararı ile davayı, bozma kapsamı çerçevesinde yeniden incelemeye alır. Uyma kararı da bir ara karardır ve özellikle vurgulamak gerekir ki bu kararla birlikte usuli kazanılmış hak doğar.
Hâkim, ara kararla birlikte davadan el çekmez, davayı görmeye devam eder. Ara kararlara karşı gidilebilecek bir kanun yolu yoktur. Bu kararlar, ancak nihai kararlarla birlikte kanun yoluna götürülebilir.
Ara kararların şeklinin nasıl olması gerektiği konusunda Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda veya Yönetmelik’te bir düzenleme bulunmamaktadır. Duruşmada hâkimin verdiği ara kararlar, “gereği düşünüldü” ifadesinden sonra kaleme alınmaktadır.
Nihai kararlar ise, ilk derece mahkemesi hâkiminin, yargılamayı sona erdirdiği ve dosyadan elini çektiği kararlardır. Nihai kararların birçok çeşidi vardır;
- Usule ilişkin nihai kararlar
- Esasa ilişkin nihai kararlar
- Davanın konusuz kalması
- Davanın açılmamış sayılması
Bunlar dışında bir dava, davacının davadan feragati (HMK m. 307), davalının davayı kabulü (HMK m. 308) veya tarafların sulh olması (HMK m. 313) ile de sonuçlanabilir. Bu durumlarda, hâkim tarafların iradelerine uygun olarak yargılamayı sona erdirmektedir.
Usule ilişkin nihai kararlar, uyuşmazlığı esastan çözen kararlar değildir. Bu kararlara örnek olarak; görevsizlik kararı, yetkisizlik kararı ve dava şartlarının yokluğu sebebiyle davanın usulden reddi kararı verilebilir.
Uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karara, “hüküm” adı verilir. Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Şayet hüküm sonucu zorunlu nedenlerden dolayı tefhim edilmişse, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması zorunludur. Hüküm, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya hükme katılmış olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır. Hükmün altı, hükmü veren hâkim veya hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır. Toplu mahkemelerde hüküm oyçokluğu ile verilmişse, hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer verilir.
Kesin hüküm ve hüküm kavramları birbirinden farklı kavramlardır. Kesin hükme, tarafları, dava sebebi ve dava konusu aynı olan ve uyuşmazlığı esastan çözen ilk derece mahkemesi kararına karşı, başvurulabilecek olağan kanun yollarının tüketilmesi sonucu ulaşılır ve esas olarak bu durum “maddi anlamda kesin hüküm” ve “şekli anlamda kesin hüküm” olarak adlandırılır. Kesin hükme bağlanan aynı uyuşmazlık için ikinci kez dava açılamaz.
Hükmün unsurları Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde sıralanmıştır.
İlam, taraflardan her birine verilen hüküm nüshasına denir. Taraflar, harcının ödenmiş olup olmamasına bakılmaksızın ilamı her zaman alabilirler.
Hukuk Mahkemelerince Verilen Kararlara Karşı Kanun Yollarına Başvuru
Medeni Usul Hukukunda, olağan kanun yolları, istinaf ve temyiz kanun yollarıdır. İstinaf kanun yolu incelemesi, bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi tarafından; temyiz kanun yolu incelemesi Yargıtay hukuk dairesi tarafından yapılır.
Bölge adliye mahkemeleri 20.7.2016 tarihinde faaliyete başlamıştır (bkz. RG. 7.11.2015, S. 29525). Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başladığı 20.7.2016 tarihine kadar, temyiz kanun yoluna ilişkin 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun temyiz ve karar düzeltmeye ilişkin hükümleri uygulanmıştır (HMK geçici m. 3/1). Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında da kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.9.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacaktır (HMK geçici m. 3/2.
Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 215. maddesine göre;
“Karar verilmiş dosyalara ilişkin işlemler
MADDE 215-Hükmün kesinleşmesinden önce davadan feragat, davayı kabul veya sulh hâlinde, hâkim dosya üzerinden bu konuda ek karar verir. Taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi sırf bu nedenlerle dosya istinaf veya temyiz incelemesine gönderilmez.”
Malvarlığı davalarında, miktar veya değeri Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. maddesinde belirtilen ve her yıl yeniden değerleme oranına göre arttırılan parasal sınırı geçen kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf yoluna dilekçe ile başvurulur. Bu dilekçede bulunması gerekli hususlar (HMK b. 342/2):
- Başvuran ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve adresleri
- Varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri
- Kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile sayısı
- Kararın başvurana tebliğ edildiği tarih
- Kararın özeti
- Başvuru sebepleri ve gerekçesi
- Talep sonucu
- Başvuranın veya varsa kanuni temsilci yahut vekilinin imzası
İstinaf yoluna başvuru süresi, özel kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla, ilamın taraflardan her birine tebliğ tarihinden itibaren iki haftadır.
Cevap dilekçesi vermek üzere kendisine istinaf dilekçesi tebliğ edilen taraf, istinaf kanun yoluna başvurma hakkı bulunmasa veya istinafa başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabilir. Buna “katılma yoluyla istinafa başvurma” denilmektedir. Bu durumda ilk olarak istinaf yoluna asıl başvuran tarafın, istinafa cevap verirken aynı zamanda istinafa başvuran yani kendine özgü istinaf sebeplerini yazan diğer tarafın dilekçesine karşı iki hafta içinde cevap verme hakkı bulunmaktadır (HMK m. 348/1).
Temyiz kanun yolu, bölge adliye mahkemelerinin hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı başvurulan olağan kanun yoludur. İstinaf kanun yolundan sonra temyiz kanun yoluna başvurabilmek için, davanın miktar ve değerinin Kanun’da belirtilen parasal sınırı geçmesi gerekecektir. Miktar veya değeri söz konusu parasal sınırı geçmeyen davalara ilişkin olarak bölge adliye mahkemelerinden verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamayacaktır (HMK m. 362).
Temyiz dilekçesinde bulunması gerekli hususlar yine Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 364. maddesinin 2. fıkrasında sayılmıştır. İstinaf kanun yolundan sonra uygulanacak temyiz kanun yoluna, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde başvurulabilir. Temyize cevap dilekçesi ve katılma yoluyla temyize başvurma, yukarıda istinaf başvurusuna cevap dilekçesinde yapılan açıklamalardaki gibidir.
Olağan kanun yolları yanında, medeni usul hukukunda, olağanüstü kanun yolu olarak yargılamanın iadesi düzenlenmiştir. Yargılamanın iadesi sebepleri 375. maddede, yargılamanın iadesi süresi ise 377. maddede açıkça düzenlenmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri ve Yargıtay Hukuk Dairelerince Verilen Kararlar (Üst Derece Mahkemelerinin Kararları)
İlk derece mahkemesinin kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun ise istinaf başvurusunun haksız olduğuna ve istinaf talebinin reddine karar verilir (m. 353/b-1). İlk derece mahkemesinin kararında usul veya esas yönünden hukuka aykırılık tespit edilmesi durumunda istinaf başvurusu kabul edilir. Bu durumda bölge adliye mahkemesi dört şekilde karar verilebilir:
- İlk derece mahkemesi kararının kaldırılarak gönderme kararı verilmesi
- İlk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi
- İlk derece mahkemesi kararının kaldırılarak düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi
- İlk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kısmen ya da tamamen kabulüne karar verilmesi
Yargıtay’da temyiz aşamasında verilen kararlar ise şöyle sıralanabilir:
- Bozma Kararı
- Onama Kararı
- Düzelterek Onama Kararı
Bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz kanun yoluna başvurulabilir.
Ceza Mahkemelerince Verilen Kararlar ve Bu Kararlara Karşı Kanun Yolları
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin 1. fıkrasında hüküm çeşitleri sayılmıştır. Bunlar: beraat kararı, ceza verilmesine yer olmadığı kararı, mahkûmiyet kararı, güvenlik tedbirine hükmedilmesi kararı, davanın reddi kararı, davanın düşmesi kararı ve adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararıdır. Söz konusu Kanunda ayrıca, bir hükümde ve hükmün gerekçesinde bulunması gerekli unsurlar da sayılmıştır.
Ceza mahkemelerince verilen kararlara karşı olağan kanun yolu olarak itiraz, istinaf ve temyiz düzenlenmiştir. Olağanüstü kanun yolları ise, Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi; kanun yararına bozma ve yargılamanın yenilenmesidir.
İdare ve Vergi Mahkemelerince Verilen Kararlar ve Bu Kararlara Karşı Kanun Yolları
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 24. maddesinde, idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlarda bulunacak hususlar açıkça düzenlenmiştir. Buna göre, idare ve vergi mahkemelerinden verilen kararlarda bulunması gereken unsurlar, hukuk ve ceza mahkemelerinden verilen kararlarda bulunması gereken unsurlarla paralellik gösterir.
İdare ve vergi mahkemelerinden verilen nihai kararlara karşı da kanun yollarına başvurulabilir. Başvurulabilecek kanun yollarından ilki istinaf kanun yoludur. İdare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda farklı bir kanun yolu öngörülmüş olsa dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak konusu Kanunda belirtilen parasal sınırı geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlere karşı açılan iptal davaları hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar kesindir ve bunlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulamaz.
Danıştay dava dairelerinin nihai kararları ile bölge idare mahkemelerinin 46. maddede sayılan davalar hakkında verdikleri kararlara karşı temyiz kanun yoluna başvurmak da mümkündür. Başvurulabilecek olağanüstü kanun yolları ise; yargılamanın yenilenmesi ve kanun yararına temyizdir.