HUKUK SOSYOLOJİSİ - Ünite 5: Uyma Davranışı Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 5: Uyma Davranışı
Giriş
Sosyal bir varlık olan insan, doğduğu andan itibaren bir “toplumsallaşma” sürecinden geçer. Birey, çocukluktan başlayarak, doğduğu anda hazır bulduğu belli normlara uymaya zorlanır, böylece adım adım “toplumca kırılmış” bir hale gelir. Bu noktada karşımıza “toplumsal norm” ve “toplumsal rol” kavramları çıkar. Bireyden toplumsal norm ve rollere “uyma” davranışı göstermesi beklenir.
Toplumsal Norm ve Rol Ekseninde Uyma Davranışı
Toplumsal norm, bir grubun üyelerinin etkileşime geçmesiyle oluşan grup üyelerince anlaşılan, grup üyelerine rehberlik eden ve/veya grubun üyelerini belli bir toplumsal davranışa zorlayan kurallar ve standartlar olarak tanımlanabilir. Basitçe ne yapılması veya yapılmaması gerektiğini düzenleyen onaylama ve onaylamamaya ilişkin toplumsal tutumdur. Toplumsal normlar, toplumsal yaptırımlar aracılığıyla zorla kabul ettirilir. Bu yaptırımlar, kuralları ihlal eden insanları baskı altına alır. Birçok toplumsal norm, güçlü bir şekilde “toplumsal roller”i tanımlamaktadır. Yani rollerin her biri karmaşık toplumsal normlarla çevrilidir. Birey tarafından oynanan tüm roller, toplumsaldır zira pek çok kişi tarafından paylaşılan tek tip hareketlerle temsil edilir. Bu, pek çok kişinin aynı rolü hemen hemen aynı biçimde oynadığı anlamına gelir. Kişiler oynadıkları roller aracılığıyla kim olduklarının bilincinde olurken aynı anda bu rollerinin getirdiği toplumsal normlara da uymaktadır. Bu, zor işleyen bir süreç değildir, zira insanlar rollerinin gerektirdiği toplumsal normları kolaylıkla içselleştirir. Bu rollerin ihlali toplumda rahatsızlığa neden olur ve birey, toplumsal yaptırımlara tabi tutulacağından bu rollere uygun davranışlar sergiler. Aynı topluluk içinde yaşayan insanların çoğunun rollerine uygun davranması, davranışlarının benzer olması, ortak değer yargılarını paylaşması ve benzer tepkiler göstermesi sosyal psikologlar tarafından “sosyal etki”yle açıklanmıştır. Sosyal etki, toplumsal olarak uyarılmış davranış değişikliğidir. Dolayısıyla sosyal etki, birey bir kişi ya da grubun etkisiyle davranışını değiştirdiğinde söz konusu olur. “Uyma” davranışı da bireylere var olan toplumsal normlara uyma yönünde baskı hissettiren bir sosyal etki türüdür.
Toplumsal statü ve toplumsal rol birbirine karıştırılan kavramlardır. Toplumsal statü, toplumsal yapıdaki kişi, sınıf veya kategorinin pozisyonunu gösterir. Yani toplumda yer alan geçerli sosyal değer ölçütlerinin kullanılmasıyla ulaşılan bir değerlendirmedir. Statü, başkalarıyla karşılaştırıldığında bireyin sosyal yerinin neresi olduğunu anlatır. Oysa toplumsal rol, kişinin ne yaptığıyla ilgilidir. Rol, bireyin statüsünün ölçülmesinde kullanılan ölçütlerden sadece biridir. Rolün yanında servet, soy, cinsiyet, yaş ve diğer ölçütler statüyü belirler.
Uyma, “itaat”, “benimseme” ya da “özdeşleşme” şeklinde görülebilir. İtaat (compliance), bireyin, diğer bir birey ya da gruptan olumlu bir reaksiyon almayı umduğu durumda uyma davranışı göstermesidir. Uyma davranışı, belli bir ödül ya da onaylanmak veya belli bir cezalandırmadan kurtulmak ya da kınanmamak için yerine getirilir. Birey, istenen davranışı, o davranışın doğruluğuna inandığı için değil, tatmin edici bir sosyal etki yaratmak için gerçekleştirir. kişi ya da grup ile kendini tanımlayan (selfdefining) bir ilişki kurmak ya da sürdürmek istediği durumda uyma davranışı göstermesidir. Kendini tanımlayan ilişki ile kişinin benliğinin bir parçasını şekillendiren ilişki kastedilmektedir. Özdeşleşme, kendisini tanımladığı kişi ya da grup ile istenen ilişkinin kurulması ya da devam ettirilmesinin bir yoludur. Bireyin kurmak ya da devam ettirmek istediği bu ilişki, farklı şekillerde karşımıza çıkabilir. Klasik özdeşleşme durumunda birey kaynağın rolünün tamamı ya da bir parçasını yüklenir. Bu durumda kendi rolünü, kaynağın rolüyle tanımlamaya başlar yani onun gibi olmaya çalışır. Bireyin kurmaya ya da devam ettirmeye çalıştığı ilişki, karşılıklı rol ilişkisi de olabilir. Bu durumda iki taraf da rollerini birbirine göre tanımlayacaktır. Bu tip bir ilişki iki tarafın birbirinden karşılıklı beklentileri varsa söz konusu olacaktır. Arkadaş ilişkisi bu türdendir. Özdeşleşmenin itaatten farkı, özdeşleşmede kaynağın fikirlerine ve davranışlarına inanılmasıdır. İtaatte ise karşı tarafı memnun etmek için hareket edilir. Ayrıca itaatten farklı olarak özdeşleşme nedeniyle gösterilen uyma davranışı sonrası, birey ilişki üzerindeki olumlu etkiden dolayı memnun olur. Benimseme (internalization), birey uyarılan davranışın içeriğini (içerdiği fikir ve davranışları) ödüllendirici bulduğu zaman gerçekleşir. Yani bireyin uyma davranışı sergilemesinin sebebi, davranışın içeriğinin kendi değer sistemi ile uyumlu olmasıdır. İtaat, özdeşleşme ve benimsemede yaşanan süreçler, karşılıklı birbirini dışlamaz. Teoride açık ve net olarak birbirinden ayrılan bu uyma biçimleri, gerçek hayatta aynı olayda bir arada da karşımıza çıkabilir.
Uyma Davranışının Psiko-Sosyal Açıdan İncelenmesi
Sosyal psikolojide sosyal etki araştırması, açık sosyal güçlere doğrudan yanıt olarak ortaya çıkan dramatik psikolojik fenomenlerin gösterilmesi ve açıklanmasıyla ünlüdür. Bu alanda yaptıkları etkileyici deneylerle öne çıkan isimler, Muzafer Sherif, Stanley Milgram ve Solomon Asch’tir.
Sherif’in Deneyi: Grup Standardının Oluşumu TürkAmerikan sosyolog Sherif’e göre oto-kinetik hareket, sosyal etkinin araştırılmasında önemli bir fenomendir. Zira deneysel olarak oto-kinetik hareketler yaratmak kolaydır. Bu yüzden Sherif, üç evreden oluşan bir deney gerçekleştirmiştir. Üç evreli bu deneyde cevaplamaya çalıştığı sorular şunlardır: Birey karşılaştırma imkânı olmayan istikrarsız bir durumda nasıl davranır? Dış referans noktaları ortadan kaldırıldığında ne yapacaktır? Karmaşık cevaplar mı verecek yoksa kendi referans noktasını mı oluşturacaktır? Peki aynı istikrarsız durumda bir grup insan ne yapacaktır? Bir grup standardı ya da referans noktası oluşacak mıdır?
Deneyin sonucuna göre her deneğin kendi standartlarına göre değil, grup halinde oluşturulan standartlara göre davrandığı görülmüştür.
Asch Deneyi: Grup Normu Solomon Asch, grubun, bireyin karar alma davranışı üzerine etkisine dair bugün hala adından söz ettiren psiko-sosyal bir deney yapmıştır. Bu deneyde bir kişi, grubun diğer tüm üyeleriyle radikal bir çatışma ilişkisine konulmuş ve bu durumun, onun üzerinde yarattığı etki niceliksel olarak ölçülmüştür. Her iki deney sosyal etkinin kişinin uyma davranışları üzerinde büyük oranda belirleyici olduğunu ortaya koymuştur. Peki sosyal etkiye rıza gösterme derecesi nereye kadar gitmektedir? Bu sorunun cevabı Stanley Milgram tarafından yapılan bir deneyle verilmiştir.
Milgram Deneyi: İtaat Milgram’a göre itaat, toplumsal yaşamın temel bir unsurudur. Otorite, komünel hayatın bir gerekliliğidir ve başkalarının emirlerine karşı meydan okuma ya da teslim yoluyla yanıt vermek zorunda kalmayan yalnızca tecrit edilmiş bir adamdır. O’na göre itaat davranışı, özel olarak bugünle ilgilidir. Fakat Milgram’a göre kendi çalışmasında ele alınan itaat şekli, itaatin sadece başkalarına karşı saldırı eylemleri gerektirdiğini düşündürmemelidir. Zira aynı zamanda itaat, çok sayıda üretken işlev de görür. Nitekim toplumun kendisi, itaatin varlığının kanıtıdır. İtaat, yardımseverlik ve şefkat eylemlerine dayanarak saygıdeğer ve eğitici olabileceği gibi imha edici de olabilir.
Uyma Davranışını Etkileyen Faktörler
Birbirinden oldukça farklı olan üç deneyin ortak yanı, sosyal etkiyi ve onun meydana getirdiği uyma davranışını incelemeleridir. Uyma davranışı, grup büyüklüğü, grubun söz birliği, mevkii ve saygınlığı ve yüz yüze olma faktörlerinden etkilenmektedir.
Grubun Büyüklüğü: Milgram ve meslektaşları Leonard Bickman, Lawrence Berkowitz yaptığı deneyde kişi sayısı arttıkça, deneklerin uyma davranışlarının arttığını gözlemlemiştir.
Grubun Söz Birliği : Asch’in grup normu oluşumuna dair yaptığı deney yalnızca “söz birliği halinde bir çoğunluk”un muhalefetine maruz kalma koşulunun, gözlenen etkilerin seyrini ve gücünü belirlemede belirleyici bir rol oynayabileceğini ortaya koymuştur. Asch, bundan hareketle bir dizi ardışık varyasyonda oybirliği olmayan çoğunluğun etkilerini araştırmıştır. Deneyi farklı koşullarda tekrarlayan Asch’in vardığı sonuç ise şöyledir: Üç kişinin oybirliği çoğunluğu, bir muhalif içeren sekiz kişinin çoğunluğundan daha etkilidir. Bu durum, azınlığın önemini göstermektedir.
Mevkii ve Saygınlık (Prestij): Psikolojide bir çalışmanın, belli bir kurumda yapılması, ölçüm için teknik ekipman yeterliyse ve süreç yetkin bir şekilde yürütülüyorsa çalışma verilerinin değerlendirilmesinde herhangi bir önem arz etmez. Fakat bu durum Milgram’ın deneyi için geçerli değildir. Zira deney gözlemcisinin emirlerine uyulmasında onun güçlü bir kurumsal arka planın olması önemlidir. Bu nedenle otoritenin mevkii ve saygınlığı, itaat açısından ciddi bir önem arz etmektedir.
Otoriteye Yakınlık : Milgram araştırmasının çeşitli kısımlarında otoriteye yakınlığın uyma davranışı üzerine etkisini incelenmiştir. Milgram, deney gözlemcisinin fiziksel yakınlık ve gözetimin derecesini farklılaştırarak deneyi tekrarlamıştır. Deneyin sonucuna göre otoritenin fiziksel mevcudiyeti uyma davranışı için çok önemlidir.