HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI II - Ünite 3: Ticaret Hukukunun Esasları Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Ticaret Hukukunun Esasları

Giriş

Ticaret hukuku ticari nitelik taşıyan olaylara uygulanan hukuk kurallarından oluşan hukuk dalıdır. Ticaret hukukunun en temel kaynağını 6102 sayılı Tük Ticaret Kanunu (TTK) oluşturur.

Ticari İşletme

TTK ticari işletme kavramı ağırlıklı karma sistemi benimsemiş olduğu için, ticari işletme, tacir ve ticari iş kavramları ticaret hukuku açısından büyük önem taşımaktadır.

İşletme Kavramı

TTK’ da işletme kavramı tanımlanmamıştır.

Ticari İşletmenin Tanımı

TTK m. 11/1’e göre, “ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.” Her ticari işletme özde bir işletme olmakla birlikte, her işletme bir ticari işletme değildir.

Ticari İşletmenin Unsurları

Esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşmak, gelir sağlamayı amaçlamak, devamlılık, bağımsız olmak.

Esnaf Faaliyeti Sınırlarını Aşmak

Bir işletmenin ticari işletme sayılabilmesi için, işletme kapsamında yürütülen faaliyetlerin esnaf faaliyeti sınırlarını aşması gerekir. TTK m. 11/2’ de “ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Ticari işletme ile esnaf arasındaki sınırın Cumhurbaşkanı kararıyla belirleneceği ifade edilmiştir. Cumhurbaşkanı kararında belirlenen miktarın üstünde gelir elde eden işletmeler ticari işletme olarak kabul edilecek, gelirleri bu miktarın altında olanlar ise esnaf işletmesi sayılacaktır.

Gelir Sağlamayı Amaçlamak

Gelir sağlamayı amaçlamayan yani iktisadi yarar sağlamaya yönelik olmayan müesseseler ticari işletme sayılmazlar. Gelir sağlamanın amaçlanması yeterlidir. Bu amacın elde edilmesi zorunlu değildir.

Devamlılık

Bir iktisadi işletmenin ticari işletme olarak değerlendirilebilmesi için sürekli gelir sağlamayı amaçlayarak faaliyette bulunması gerekir. Ticari işletmelerde devamlılık yılın her günü çalışmak anlamına gelmez.

Bağımsızlık

Gelir getirici, esnaf faaliyeti sınırlarını aşan devamlı faaliyetlerin ticari işletme olabilmesi için bağımsız olarak yapılması gerekir.

Tacir

Türk Ticaret Kanunu m. 19/1’de, ticari iş karinesi hükme bağlanırken, tacirin yaptığı işler ele alınmıştır. Türk Ticaret Kanununun bazı hükümlerinde tacir sıfatı, bu hükümlerin uygulanabilmesi açısından bir koşul olarak aranmıştır.

Gerçek Kişilerde Tacir Sıfatı

Türk Ticaret Kanunu m. 12/1’e göre, “Bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.”

Tacir Sıfatının Kazanılması

  • Bir ticari işletmenin varlığı
  • Bir ticari işletmeyi kendi adına işletme

Burada önemli olan ticari işletmeyi kimin işlettiği değil ticari işletmenin kimin adına işletildiğidir.

Tacir Gibi Sorumlu Olanlar

Ticaret kanunumuz bazı kişileri tacir saymamakla beraber, kendilerini kısmen veya tamamen tacir gibi sorumlu tutmuştur. TTK m. 13’e göre, “küçük ve kısıtlılara ait ticari işletmeyi bunların adına işleten yasal temsilci, tacir sayılmaz. Tacir sıfatı, temsil edilene aittir. Ancak, yasal temsilci ceza hükümlerinin uygulanması yönünden tacir gibi sorumlu olur.”

Ticaret Yapması Yasaklanmış Kişilerin Tacir Sıfatı

TTK m. 14’e göre, kişisel durumları, yaptığı işlerin niteliği nedeniyle veya meslek ve görevleri açısından yasal ya da yargısal bir yasağa aykırı olarak veya başka bir kişinin veya resmi bir makamın iznine gerek olmasına rağmen, bu izin ya da onayı almadan ticari işletme işleten kişi de, tacir sayılır.

Tüzel Kişilerde Tacir Sıfatı

TTK’nın 16. maddesinde yer verilmiştir. Bu hükme göre, ticaret ortaklıklarıyla, amacına ulaşmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar tacir sayılır.

Ticaret Ortaklıkları

TTK’nın 16. maddesine göre, ticaret ortaklıklarının tümü tacirdir. Ticaret ortaklıkları tüzel kişiliğe sahip; kollektif, komandit, anonim, limited ortaklık ve kooperatif ortaklıklardır. Ticaret ortaklıkları, tüzel kişilik kazandıkları andan itibaren tacir sıfatına sahip olurlar.

Dernekler

Kazanç paylaşma amacı dışında her türlü amaç için kurulabilirler. TTK m.16/1’e göre, amacına ulaşmak için ticari işletme işleten dernekler tacir sayılırlar. Ancak, bu dernek kamu yararına çalışan bir dernekse, TTK m. 16/2’ye göre tacir sayılmazlar. Bu durumda tacir sıfatı derneğin işletmesine ait olur.

Vakıflar

İdeal amaçlarla kurulurlar. Vakıflar amaçlarına ulaşmak için ticari işletme işletebilirler. Ticari işletme işleten vakıf da tacir sıfatına sahip olur (TTK m. 16/1). Ancak, gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıfların kendileri tacir sayılmazlar (TTK m. 16/2).

Kamu Tüzel Kişileri Tarafından Kurulan Kurum ve Kuruluşlar

TTK m. 16/1’e göre, kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılır.

Tacir Sıfatının Kaybı

Gerçek kişilerin tacir sıfatı, ticaretin terk edilmesi ile sona erer. Ticaret siciline kayıtlı bir tacirin ticareti terk ettiğini, ticaret siciline bildirerek, kaydın terkini istemesi gerekir (TTK m. 31/2). Tüzel kişilerin tacir sıfatı ise, kural olarak, tüzel kişiliğin son bulmasıyla sona erer. Tüzel kişilik, son bulma nedeninin gerçekleşmesinden sonra başlayan tasfiye işlemlerinin tamamlanarak, tüzel kişi tacire ait kaydın ticaret sicilinden terkini ile son bulur. Tasfiye süresince tüzel kişilik tasfiye amacı ile sınırlı olarak devam eder.

Tacir Olmanın Hükümleri

TTK, 18-23 maddeleri arasında düzenlenmiştir.

Ticaret Ortaklıkları

Türk hukukunda ortaklıklar Türk Ticaret Kanunu ile Borçlar Kanununda düzenlenmiştir.

Kollektif Ortaklık

Kollektif Ortaklığın Tanımı ve Unsurları

Kollektif ortaklıklar TTK 211-303 maddeleri arasında düzenlenmiştir. TTK m. 211’e göre, kollektif ortaklık, bir ticari işletmeyi bir ticaret unvanı altında işletmek amacıyla gerçek kişiler arasında kurulan ve ortaklarından hiçbirinin sorumluluğu ortaklık alacaklarına karşı sınırlanmamış olan ortaklıktır. Tüzel kişiler kollektif ortaklığın ortağı olamazlar. Kollektif ortaklığı oluşturan unsurları: ticari işletme, ticaret unvanı, ortakların sınırsız sorumu, tüzel kişilik, sermaye olarak sıralayabiliriz. TTK m. 212’ye göre, ortakların imzalarını taşıyan yazılı bir sözleşmenin düzenlenmesi ve imzaların notere onaylattırılması gerekir. Kollektif ortaklığın tüzel kişilik kazanabilmesi ve kollektif ortaklık olarak nitelenebilmesi için, noterce onaylanan ortaklık sözleşmesinin ticaret siciline kayıt ettirilmesi gerekir. Ticaret siciline tescilden sonra Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile ilan yapılır.

Kollektif Ortaklığın Yönetimi ve Temsili

TTK m. 218/1’e göre, kural olarak, ortaklardan her biri ayrı ayrı ortaklığı yönetme hakkına ve görevine sahiptir. Ancak, ortaklık sözleşmesiyle veya ortakların çoğunluğu ile yönetim işleri, ortaklardan birine veya birkaçına ya da hepsine verilebilir. Kollektif ortaklıkta ortak olmayan kişiler yönetim yetkisine sahip olamaz. TTK m. 233/1’e göre, ortaklığı temsile yetkili olan kimse, şirketin işletme konusuna giren her türlü işi ve hukuki işlemleri şirket adına yapmak ve şirketin unvanını kullanmak yetkisine sahiptir.

Kollektif Ortaklığın Sona Ermesi

Ortaklık çeşitli nedenlerle sona erer. Bu nedenleri üç grupta toplayabiliriz. Ortakların alacakları kararla veya ortaklardan birinin istemi ile sona erebilir. Bunlara iradi neden denir. Bazı nedenler ise, ortaklığı kendiliğinden sona erdirir. Bunlar iradi dışı nedenler olarak ifade edilir. Ortaklığın bazı hallerde mahkeme kararı ile sona erdirilmesi de olanaklıdır. Ortaklık sona erince tasfiye haline girer. Ancak varlığını sürdürür ve tüzel kişiliği devam eder.

Komandit Ortaklık

“Adi komandit ortaklık” ve “sermayesi paylara bölünmüş komandit ortaklık” olmak üzere iki türe ayrılmaktadır. Burada sadece adi komandit ortaklıklar ele alınacaktır.

Komandit Ortaklığın Tanımı ve Unsurları

Türk Ticaret Kanunu m. 304/1’e göre, komandit ortaklık, ticari bir işletmeyi bir ticaret unvanı altında işletmek amacıyla kurulan, ortaklık alacaklılarına karşı ortaklardan bir veya birkaçının sorumlulukları sınırlandırılmamış ve diğer ortak veya ortakların sorumlulukları ise, belirli bir sermaye ile sınırlandırılmış olan ortaklıktır. Sorumlulukları sınırlandırılmamış ortaklara komandite, sorumlulukları sınırlı olanlara ise komanditer denir. Komandite ortakların gerçek kişi olmaları gerekir (TTK m. 304/3). Komandit ortaklığın borç ve yükümlerinden birinci derecede ortaklık sorumludur. Komandit ortaklığın unsurları: ticari işletme, ticaret unvanı, ortakların sorumu, tüzel kişilik, sermaye olarak sıralayabiliriz.

Komandit Ortaklığın Yönetimi ve Temsili

Komandit ortaklıkların yönetimi, komandite ortaklara aittir (TTK m. 309/2). Komanditer ortaklar yönetim yetkisine sahip değildir. Komandit ortaklıkların temsili de, komandite ortaklara aittir. Ortaklığın sona ermesi ve tasfiyesi aynen kollektif ortaklıklardaki gibidir (TTK m. 328).

Anonim Ortaklık

Anonim Ortaklığın Tanımı ve Unsurları

Anonim ortaklık, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan ortaklıktır (TTK m. 329/1). Pay sahipleri, sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile ve ortaklığa karşı sorumludur (TTK m. 392/2). Anonim ortaklığın unsurları: amaç ve konu, ticaret unvanı, ortakların sorumu, tüzel kişilik, sermaye olarak sıralayabiliriz.

Anonim Ortaklığın Kuruluşu

Bir anonim ortaklık kurulabilmesi için pay sahibi olan bir veya daha fazla kurucunun varlığı gerekir (TTK m. 338/1). Anonim ortaklarda ortak sayısına bir sınırlama getirilmemiştir. TTK’da kurucular tarafından hazırlanması gereken tüm belgeler, kuruluş belgeleri adı altında belirtilmiştir. TTK m. 336’ya göre, esas sözleşme, kurucular beyanı, değerleme raporları, sözleşmeler kuruluş belgeleridir. Bunlar sicil dosyasına konulur.

Anonim Ortaklığın Organları

Ticaret siciline tescil ile tüzel kişilik kazanan bir anonim ortaklık, medeni hakları kullanma yetkisini organları aracılığı ile kullanır. Anonim ortaklıklarda iki zorunlu organ öngörülmüştür. Bunlar genel kurul ve yönetim kuruludur.

Anonim Ortaklığın Denetimi

Ortaklığın denetimi TTK’nın 397-406 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Denetimin konusunu, ortaklığın veya ortaklık topluluğunun, yıl sonu finansal tabloları ile yıllık raporların ve envanter de dahil olmak üzere, tüm muhasebenin denetimi oluşturur.

Bağımsız denetime tabi olacak ortaklıkları belirleme yetkisi Bakanlar Kurulu’na aittir. Bakanlar Kurulu kararı ile bağımsız denetim kapsamında bırakılan anonim ortaklıklar ve kooperatifler Ticaret Bakanlığının hazırlayacağı ve Cumhurbaşkanlığınca kabul edilecek Yönetmelik ile denetime tabi olacaklardır.

Anonim Ortaklıkta Pay Sahipliği

Anonim ortaklıkların sermayeleri belirli olup, paylara ayrılmıştır. Her bir pay bir ortaklık mevkiini temsil eder. Anonim ortaklığın kuruluşundan sonra, payları temsil etmek üzere hamiline ve nama yazılı pay senetleri düzenlenebilir (TTK m. 484).

Anonim Ortaklığın Sona Ermesi

Ortaklık kanunda öngörülen nedenlerle sona erer. Bunlar, iradi nedenler, irade dışı nedenler ve mahkeme kararlarıdır.

Limited Ortaklık

Kollektif ve komandit ortaklıklarda olduğu gibi ortakların sınırsız sorumluluklarından kaynaklanan tehlikelere sahip olmadığından ve anonim ortaklıklarda olduğu gibi büyük sermayeye gerek duyulmadığından tercih edilen bir ortaklıktır.

Limited Ortaklığın Tanımı ve Unsurları

TTK m. 573’e göre, limited ortaklık, bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulur. Esas sermayesi belirli olup, bu sermaye esas sermaye paylarının toplamından oluşur. Limited ortaklığın unsurları: amaç ve konu, ticaret unvanı, ortakların sorumu, tüzel kişilik, sermaye olarak sıralayabiliriz.

Limited Ortaklığın Kuruluşu

Kurucular tarafından ortaklık sözleşmesi düzenlenerek notere onaylattırılır (TTK m. 575). Daha sonra ortaklık sermayesi sağlanır. Ortaklığın ticaret siciline tescili ve Ticaret Sicili Gazetesinde ilanı gerekir (TTK m.587). Böylece ortaklık tüzel kişilik kazanır.

Limited Ortaklığın Organları

Yasada belirlenen zorunlu organlar genel kurul ve müdürlerdir.

Limited Ortaklığın Denetimi

Türk Ticaret Kanununun 397. maddenin beşinci ve altıncı fıkraları dışında kalan anonim ortaklığın denetçiye, denetime ve özel denetime ilişkin hükümleri limited ortaklıklara da uygulanır (TTK m. 635). Cumhurbaşkanlığı kararındaki ölçütleri sağlamayan limited ortaklar tamamen denetim dışında kalmışlardır.

Olağan denetim ve özel denetim olmak üzere ikiye ayrılır. Olağan denetim ortaklık işlemlerine özellikle de müdürlerin faaliyetlerine ilişkin denetimdir. Özel denetimi gerçekleştirecek denetçiler genel kurul veya mahkeme tarafından atanır.

Limited Ortaklığın Sona Ermesi

Limited ortaklıkların sona erme nedenleri TTK m. 636’da belirtilmiştir.

Kıymetli Evrak

Kıymetli Evrakın Tanımı ve Özellikleri

Kıymetli evrak her şeyden önce bir senettir. Bu senetlerin içerdikleri hak, senetten ayrı olarak ileri sürülemez ve senetten ayrı olarak başkasına devir edilemez (TTK m. 645). Kıymetli evrak, yazılı bir senettir ve çok sıkı şekil şartlarına bağlanmıştır.

Kıymetli Evrakın Sınıflandırılması

İçerdiği hakkın türü açısından kıymetli evrakı alacak senetleri, ortaklık senetleri ve eşya hukuku senetleri olarak üç gruba ayırabiliriz. Alacak senetleri alacak hakkını temsil eden senetlerdir. Kambiyo senetleri bu gruba girer. Aynı şekilde emre yazılı havale, emre yazılı ödeme vaadi, faiz ve temettü kuponları da bu gruba girer. Ortaklık senetleri, bir ortaklıkta ortak olmanın sağladığı hakları içerir. Pay senetleri bu grup içerisinde yer alır. Eşya senetleri ise ayni hak türünden bir hakkı temsil ederler. Konşimento, taşıma senedi, ipotekli borç senedi ve makbuz senedi bu gruba örnek oluşturur.

Devir Şekli Açısından Kıymetli Evrak

Bu sınıflandırmaya göre kıymetli evrak, nama yazılı, emre yazılı ve hamiline yazılı olmak üzere üçe ayrılır. Nama yazılı senetlerde hak sahibi ismen belirtilmiştir; ayrıca senette “emre veya havalesine” kaydı yoktur. Bu senetlerin elden ele dolaşma (tedavül) kabiliyeti çok azdır. Nama yazılı kıymetli evrak, senet zilyetliğinin devri ve devir beyanı ile devredilebilir. Devretmenin en temel ve yaygın yolu teslimdir. Emre yazılı senetler, belli bir kimse veya onun emir ve havalesine düzenlenmiştir. Bunlar ciro yoluyla başkasına devredilebilir. Emre yazılı kıymetli evrak ciro ve teslim yolu ile devredilir. Hamile yazılı senetler, üzerinde belli bir kişinin adı yazılı olmayan, onu taşıyanın (hamilin) hak sahibi sayıldığı senetlerdir. Hamile yazılı kıymetli evrak devri en kolay kıymetli evraktır.

Devri için senet zilyetliğinin geçirilmesi yeterlidir. Senet kimin elinde ise, o kişi senedin alacaklısı sayılır.

Kambiyo Senetleri

Ticari senetler de denilen kambiyo senetleri “poliçe”, “bono” ve “çek”tir. Bu senetler kanunen emre yazılı senetlerdir.

Kambiyo Senetlerinde Ehliyet

TTK m. 670’e göre, sözleşme ile borçlanmaya yetkili olan bir kimse, kambiyo senetleri ile borçlanmaya da yetkilidir. Fiil ehliyetine sahip olan biri, kendi eylemleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir (MK m.9).

Kambiyo Senetlerinde İmza

Senedin geçerliliği açısından borçlunun imzası zorunludur. Borçlunun imzasının mutlaka el yazısı ile atılması gerekir (TTK m. 756, 778, 818). İmzayı atacak kimsenin iradesinin özgür olması ve iradeyi sakatlayan hallerinin bulunmaması gerekir.

Kambiyo Senetlerinde Temsil

Gerçek kişilerin yetkili temsilcileri aracılığı ile poliçe ve bono düzenlemeleri mümkündür. Ancak, çek kanununa göre, bir başkasına vekâleten çek düzenlenemez. Tüzel kişiler ise yetkili organları aracılığıyla kambiyo senedi düzenleyebilirler (MK m. 49).

Kambiyo Senetlerinde Şekil

Poliçede üçlü bir ilişki vardır. Keşideci (poliçeyi düzenleyen), muhataba (ödeyecek olan), poliçede gösterilen kişiye (lehtar) senetteki bedeli ödeme emri verir. Poliçede cümle “ödeyiniz” şeklinde biter. Bu yönüyle poliçe nitelikli bir havaledir. Ancak muhatap poliçeyi kabul etmek zorunda değildir. Bonoda, borçlu (muhatap) ve alacaklı (lehtar) olmak üzere iki taraf bulunur. Borçlu bono bedelini ödeyecek olan kişi, alacaklı ise bono bedelini tahsil edecek kişidir. Bonoda cümle “ödeyeceğim” şeklinde biter. Bu yönüyle bono bir ödeme vaadidir. Çekte, keşideci, lehtar ve muhatap arasında üçlü bir ilişki vardır. Çekte cümle “ödeyiniz” şeklinde biter. Bu yönüyle çek nitelikli bir havaledir.

Kambiyo Senetlerinin Cirosu

Emre yazılı senetler kural olarak ciro ve teslim ile el değiştirebilir. Ciro, kıymetli evrakta hak sahibi tarafından senette yazılı hakkın devredilmesi, rehnedilmesi veya tahsil için irade açıklamasıdır. İlk ciroyu yapacak olan senet lehtarıdır. Sonraki cirolar ise, senedin yetkili hamilleri tarafından yapılır. Tüzel kişilerde ciro yetkili organ tarafından yapılır. Ciro senet veya senede bağlı bir kâğıt üzerine yazılarak ve ciroyu yapacak olan kişi tarafından imzalanarak yapılır (TTK m. 683/1)

Kambiyo Senetlerinde İbraz Süreleri ve Zamanaşımı

Poliçede TTK m. 704’e göre, görüldüğünde ödenmek üzere keşide olunan poliçe ibrazında ödenir. Böyle bir poliçenin düzenlenme tarihinden itibaren bir yıl içinde ödenmesi için ibraz edilmesi gerekir. TTK m. 749’a göre, poliçeyi kabul edene karşı ileri sürülecek poliçeden doğan istemler, vadenin geldiği tarihten itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Poliçeye ilişkin ibraz süreleri ile ilgili hükümler bono hakkında da uygulanır. Hamilin bonoyu düzenleyene karşı açacağı davalar, vadeden itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Çek TTK m. 796’ya göre, düzenlendiği yerde ödenecekse on gün, düzenlendiği yerden başka bir yerde ödenecekse bir ay içinde muhataba ibraz edilmesi gerekir. Ödeneceği ülkeden başka bir ülkede düzenlenen çek, düzenleme yeri ile ödeme yeri aynı kıtada ise bir ay, ayrı kıtalarda ise üç ay içinde muhataba ibraz edilmelidir.

Deniz Ticareti

Deniz ticaretinin sermaye unsurunu gemi oluşturur. Gemi denizde yolcu ve eşya taşıma aracıdır. TTK m. 931’e göre tahsis edildiği amaç, suda hareket etmesini gerektiren, yüzme özelliği bulunan ve pek küçük olmayan her araç, kendiliğinden hareket etme imkânı bulunmasa da “gemi” sayılır. Her geminin bir bayrağı ve bağlama limanı vardır. “Bayrak”, geminin bağlı olduğu devleti gösterir. “Bağlama limanı” ise, gemiye ait seferlerin idare olunduğu limandır. Gemilerin yazıldığı sicile “gemi sicili” denir. TTK m. 1061’e göre, gemisini menfaat sağlamak amacıyla suda kullanan gemi malikine donatan denir. Gemiyi sevk ve idare eden kimseye “kaptan” denir. Kaptan, donatan veya onun temsilcisi tarafından atanır. Birden çok kişinin paylı mülkiyet şeklinde malik oldukları bir gemiyi, menfaat sağlamak amacıyla aralarında yapmış oldukları sözleşme gereğince, hepsi adına ve hesabına suda kullanmaları hâlinde donatma iştiraki vardır (TTK m. 1064/1). Deniz yoluyla eşya taşımak üzere yapılan sözleşmeye navlun sözleşmesi, taşıma karşılığında ödenen ücrete ise navlun denir.

Sigorta

Önceden bilinmeyen tehlikelerden (risklerden) dolayı uğranılan zararların giderilmesi amacına yönelik bir kurumdur. Bu kurum “sosyal sigortalar” ve “özel sigortalar” olmak üzere başlıca iki ana kola ayrılır. Sosyal sigortanın amacı, serveti olmayan sosyal sınıfları güvence altına almak, onların geleceğini güvenli bir hale getirmektir. Sosyal sigortanın güvence altına aldığı riskler; hastalık, meslek hastalığı, sakatlık, iş kazası, ihtiyarlık, analık, işsizlik ve ölüm halleridir. Sosyal sigorta kanunla kurulmuş kurumlar tarafından yapılır. Sosyal sigortalar zorunludur. Özel sigorta TTK’da düzenlenmiştir. Bir kimsenin malvarlıksal değeri olan varlıklarını tehlikelere karşı korumak amacına yöneliktir. Özel sigorta “sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşmedir” (TTK m. 140/1). Tarafların karşılıklı hak ve borçlarını gösteren ve sigortacı tarafından sigorta ettirene verilen yazılı belgeye “sigorta poliçesi” , sigorta ettirenin sigortacıya ödemekle yükümlü olduğu ücrete “sigorta primi” denir. Tehlikenin gerçekleşmesi ve hasarın ortaya çıkması halinde sigortacının sigorta ettirene ödeyeceği meblağa da “sigorta tazminatı” denir.