İCRA İFLAS HUKUKU - Ünite 6: İlamlı İcra ve Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 6: İlâmlı İcra ve Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip

Genel Olarak İlâmlı İcra

Şimdiye kadar incelediğimiz ilâmsız icranın esasen (kiralanan taşınmazların ilâmsız tahliyesindeki iki istisna dışında) para ve teminat alacakları için mümkün olduğunu, bunun dışında takip yapılmak isteniyorsa, mahkemeye başvurulup ilâm alındıktan sonra, takip yapılması gerektiğini gördük. Para ve teminat alacağı dışında bir alacak için (örneğin, taşınır ve taşınmaz teslimi, bir işin yapılması), takip yapılmadan önce mutlaka mahkemede dava açılıp ilâm alınması gerekir. Ayrıca, konusu para veya teminat alacağı olan alacaklar için de ilâmsız icra yoluna başvurmak istemeyen alacaklı, önce mahkemeden ilâm alıp daha sonra takip yapabilir. Ancak, bu alacaklar için ilâmlı icra takibi yapmak bir zorunluluk değildir; alacaklının tercihine bağlıdır.

İlâmlı icra takibinde, ilâmsız icradan farklı olarak temel iki aşama söz konusudur. İlâmsız icrada alacaklı doğrudan icra dairesine başvurarak takibi başlatır. Oysa ilâmlı icrada takip yapmak isteyen alacaklının önce mahkemeye müracaat etmesi, bu konuda bir yargılamanın yapılması ve bunun sonucunda lehine bir ilâm elde etmesi, daha sonra icra dairesine başvurarak ilâmın icrasının talep etmesi gerekir. Yani, ilâmlı icrada önce mahkemeye, daha sonra icra dairesine başvurulmalı; önce yargılama, sonra takip söz konusu olmalıdır.

İlâmlı icra takibinde takibin temel aşamaları şunlardır: Takip talebi, icra emrinin gönderilmesi, eğer şartları varsa icranın geri bırakılması ve ilâmın icrası (bu aşama para dışındakiler için ilâmın gereğinin zorla yerine getirilmesi iken; para alacakları için haciz, satış ve paranın ödenmesi şeklinde gerçekleşir).

İlâm ve İlâm Niteliğindeki Belgeler

Kanun, ilâm yanında, ispat kuvveti bakımından ilâma yakın bazı belgelere dayanarak da ilâmlı icra takibi yapılmasını kabul etmiştir. Bu tür belgeler, ilâm olmamakla birlikte, ilâm niteliğinde belge olarak kabul edilmiştir. Bir belgenin ilâm niteliğinde olup olmadığı ancak kanun tarafından belirlenebilir. Bu belgeler şunlardır (İİK m. 38):

  • Mahkeme huzurunda yapılan sulh ler (HMK m. 313-315),
  • Mahkeme huzurunda yapılan kabuller ve icraî nitelikteki feragat ler (HMK m. 307 vd.),
  • Kayıtsız şartsız para borcu ikrarını içeren düzenleme şeklindeki noter senetleri,
  • İstinaf ve temyiz kefaletnameleri (İİK m. 33, 36; HMK m. 350, m. 367),
  • İcra dairesindeki kefaletnameler,
  • Özel kanunlarına göre ilâm niteliğinde sayılan belgeler. Örneğin, baroların para cezaları veya giderlerin ödenmesi hakkındaki kararları (AvK m. 162, 64, 86), Noterler Birliği Disiplin Kurulunun para cezasına veya giderlere ilişkin kararları (NK m. 145/II, III; m. 117/I; m. 20/V).

Ayrıca özellikle bazı meslek kuruluşlarının tahsil edecekleri ücretlerle, bazı idarî kararlar ve kanunlarda ayrıca bir mahkeme hükmüne gerek olmadan tahsil olunacağı öngörülmüş olan alacaklar (İİK m. 15/I, 24/IV, 25/II, 30/II, 40/II, 94/V, 118/II, 133/II gibi).

Hükmün Kesinleşmesinden Önce İlâmlı İcraya Başvurulması ve İcranın Durdurulması

Hüküm Kesinleşmeden İlâmlı İcraya Konması

Alacaklının, elindeki ilâma dayanarak ilâmlı icra takibi yapabilmesi için hükmün kesinleşmiş olması kural olarak şart değildir; hüküm kesinleşmeden de alacaklı ilâmı icraya koyabilir. Karara karşı kanun yoluna başvurulmuş olması, kural olarak ilâmın icrasını durdurmayacaktır (HMK m. 367/1; m. 350/1). Ancak, bazı istisnaî durumlarda ilâm kesinleşmedikçe icraya konulamayacaktır. Kesinleşmeden icraya konulamayacak ilâmlar şunlardır:

  • Taşınmaz ve buna ilişkin aynî haklarla ilgili hükümler kesinleşmeden icra edilemez (HMK m. 367/2, m. 350/2).
  • Aile ve şahsın hukukuna ilişkin hükümler kesinleşmedikçe icra edilemez (HMK m. 367/2, m. 350/2). Ancak nafaka hükümlerinin icrası için kesinleşmesi gerekmez (HMK m. 350, 1, c. 3; m. 367, 1, c. 3).
  • Yabancı mahkeme kararlarının tenfizi hakkındaki kararlar temyiz edilirse, temyiz icrayı durdurur (MÖHUK m. 57/II).
  • Taşınmaz ve buna ilişkin aynî haklarla ilgili hükümler kesinleşmeden icra edilemez (HMK m. 367/2, m. 350/2).
  • Aile ve şahsın hukukuna ilişkin hükümler kesinleşmedikçe icra edilemez (HMK m. 367/2, m. 350/2). Ancak nafaka hükümlerinin icrası için kesinleşmesi gerekmez (HMK m. 350, 1, c. 3; m. 367, 1, c. 3).
  • Yabancı mahkeme kararlarının tenfizi hakkındaki kararlar temyiz edilirse, temyiz icrayı durdurur (MÖHUK m. 57/II).

İcranın Durdurulması

Kesinleşmeden icra edilemeyecek ilâmlar dışında, bir hüküm için kanun yoluna başvurulmuş olması (istinaf veya temyiz yoluna), icrayı durdurmayacaktır. Yani bir yandan kanun yolu prosedürü yürürken diğer yandan da icra takibi devam edecektir. Borçlu, ilâmın icrasını durdurmak istiyorsa, teminat karşılığında bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay'dan icranın durdurulması kararı almalıdır (HMK m. 367, 1; m. 350, 1; İİK m. 36). Bu durumda izlenecek yol şudur:

  • Borçlu, önce karara karşı kanun yoluna (istinaf veya temyiz) başvurmalı ve istinafta bölge adliye mahkemesi ya da temyizde Yargıtay’dan icranın durdurulmasını istemelidir.
  • Borçlu, kanun yoluna başvurup icranın durdurulmasını talep ettikten sonra, icra dairesine başvurup, bölge adliye mahkemesi ya da Yargıtay’dan icranın durdurulması hakkında karar verilinceye kadar, kendisine uygun bir süre verilmesini istemelidir. İcra müdürü, alacağın tamamı kadar teminat karşılığında uygun bir süre verir (İİK m. 36, I).
  • İlâmda belirtilen şey dışında, başka bir şey teminat gösterilecekse, borçlunun ayrıca icra mahkemesinden, teminatı kabulüne dair karar alması gerekir.
  • İcra dairesinin verdiği süre içinde, bölge adliye mahkemesi ya da Yargıtay bu konuda bir karar vermezse, icra müdürü yeniden bir süre verir. Bölge adliye mahkemesi ya da Yargıtay, dosya üzerinden inceleme yaparak bu konuda bir karar verir (HMK m. 350, 367). Bölge adliye mahkemesi ya da Yargıtay, talebi haksız bulursa reddeder; icranın durdurulmasına karar verirse, icra dairesi ilâmın icrasını kanun yolu incelemesinin sonuna kadar erteler. Ücreti ilgililer tarafından verilirse, bölge adliye mahkemesi ya da Yargıtay bu konudaki kararını icra dairesine en çabuk en uygun yolla bildirir (İİK m. 36/III). İnceleme sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunun esastan reddine karar verir ya da Yargıtay temyiz incelemesi sonunda hükmü onarsa, durdurma kararı kalkar ve takibe devam edilir.

Nafaka ilâmları bu prosedürün istisnası olup, icra teminat karşılığında dahi durdurulamaz (İİK m. 36/IV, HMK m.350, 1, c. 3, m. 367, 1, c. 3).

İcranın İadesi

İcraya konulmuş bir ilâm hakkında kanun yoluna başvurulmuş, ancak icranın durdurulmasına karar verilmemiş veya bu talep reddedilmiş olabilir. Bu durumda, bir taraftan kanun yolu incelemesi devam ederken, diğer taraftan da ilâmlı icra takibi devam edecektir. İlâmlı icra takibi devam ettiğinden, ilâm konusu para dışında bir şey ise, ilâm yerine getirilmiş; eğer para ise, borçlunun malları haczedilip satılmış ve para alacaklıya da ödenmiş olabilir. Böyle bir durumda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddeder veya temyiz incelemesi sonunda Yargıtay mahkeme kararını onarsa bir sorun çıkmayacaktır. Ancak bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu kabul ederek ilk derece mahkemesi kararını kaldırması ya da Yargıtay’ın kararı bozması sonucunda, icra takibinin dayanağı olan mahkeme kararının (yani ilâmın) doğru olmadığı yönünde bir karar verilmiş olacağından, ilâmlı icraya eski hâliyle devam edilememesi gerekir.

Daha önce icranın durdurulması kararı alınmamış, bu sebeple ilâmlı icranın devam ettiği sırada bölge adliye mahkemesi ilk derece mahkemesi kararını kaldırırsa ya da Yargıtayca da hüküm hakkında bozma kararı verilmişse, icra işlemleri olduğu yerde durur (İİK m. 40/I). Anlaşılacağı üzere istinafta kararın kaldırılması veya temyizde bozma sadece icrayı durduracak, bozmadan önce yapılan işlemleri geçersiz kılmayacaktır. Yani, istinafta kararın kaldırılması veya temyizde bozma anında icra takibi hangi noktada ise, adeta o noktada dondurulmuş olacak, takibin bir sonraki aşamasına geçilemeyecektir. Hükmün kısmen ortadan kaldırılması veya kısmen bozulup kısmen onanması halinde, sadece bozulan kısım için takip duracaktır.

Bölge adliye mahkemesi hükmü kaldırır ya da Yargıtay hükmü bozar ise, icra olduğu yerde durur, ancak bu icranın eski hâle iadesini sağlamaz. Bunun için kaldırma veya bozma kararından sonra, mahkemenin bu karara uyması, uyma doğrultusunda yeni bir karar vermesi (yani borçlu lehine olarak davayı kısmen veya tamamen reddetmesi) ve bu kararın usûlüne uygun şekilde kesinleşmesi gerekir. Bu şekilde, borçlunun hiç veya ilâmda belirtilen kadar borcunun olmadığı tespit edilmiş olur, icra tamamen veya duruma göre kısmen iade edilir (İİK m. 40/II). Yani, icra dairesinin ilâmlı icra takibi sonucu alacaklıya ödemiş olduğu para veya teslim ettiği mal, tamamen veya duruma göre kısmen geri alınır ve borçluya verilir. Alacaklı aldığını geri vermezse zorla alınır. Eski hâle iade için, yeni bir mahkeme kararına gerek yoktur (İİK m. 40/II); ancak bu sırada üçüncü kişilerin iyiniyetli kazanımları korunur (İİK m. 40/III).

Kanun yolu prosedürü yürürken diğer taraftan icra takibi devam eder. Borçlı, ilamlı icrasını durdurmak istiyorsa, teminat karşılığında bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay’dan icranın durdurulması kararı almalıdır.

İlâmlı İcra Takibinin Başlaması

İlâmlı İcrada Yetki

İlâmsız icrada belirtilen yetki kuralları (İİK m. 50), ilâmlı icrada uygulanmayacaktır. Elinde ilâm bulunan ve ilâmlı icra takibi yapmak isteyen alacaklı, dilediği icra dairesinden bu takibi yapabilir (İİK m. 34/I). Bu kural, hem ilâm hem de ilâm niteliğinde bir belgeye dayanılarak takip yapılması durumunda geçerlidir. Alacaklı, ilâmlı icra takibine başladıktan sonra yerleşim yerini değiştirirse, ilâmlı icra takibinin yeni yerleşim yerindeki icra dairesine gönderilmesini de isteyebilir (İİK m. 34/II).

İlâmlı İcrada Takip Talebi

Alacaklı, elindeki ilâmı icra dairesine vererek takip talebinde bulunur (İİK m. 35). Takip talebi bakımından İİK’nun 58. maddesi, buraya da kıyasen uygulanacaktır (İİK m. 35, 41). Takip talebi icra dairesine yazılı veya sözlü olarak ya da elektronik ortamda yapılır (İİK m. 58). Takip talebinde, alacaklının ve varsa kanuni temsilcisinin ve vekilinin adı, soyadı; alacaklı veya vekili adına ödemenin yapılacağı banka adı ile hesap bilgileri; varsa Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası veya vergi kimlik numarası; şöhret ve yerleşim yeri; alacaklı yabancı memlekette oturuyorsa Türkiye’de göstereceği yerleşim yeri; borçlunun ve varsa kanuni temsilcisinin adı, soyadı, alacaklı tarafından biliniyorsa Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası veya vergi kimlik numarası, şöhret ve yerleşim yeri yazılır (İİK m. 58). Bu takipte alacaklı ve borçlu, ilâmda alacaklı ve borçlu olarak belirtilen kimselerdir; takibin konusu olarak da ilâmda yazılan şey yazılır.

İcra Emri

Takip talebini ve bunun dayanağı olan belgeyi alan icra müdürü, ilâma uygun bir icra emri düzenleyerek borçluya gönderir (İİK m. 24-26, 30-32). İcra müdürü, öncelikle takip talebi ile birlikte verilen belgenin ilâm veya ilâm niteliğinde bir belge olup olmadığını kendiliğinden inceler. Alacaklının verdiği belge, ilâm veya ilâm niteliğinde bir belge ise, icra müdürü, takip talebine ve ilâma uygun bir icra emri düzenler ve borçluya gönderir.

Alacaklı, elindeki ilamı icra dairesine vererek takip talebinde bulunur (İİKm. 35). Burada takip talebi bakımından İİK’nun 58. maddesi kıyasen uygulanacaktır.

İcranın Geri Bırakılması

İcra emrini alan borçlunun ilâmsız icra takiplerinde olduğu gibi takibe itiraz ederek karşı koyması mümkün değildir. Daha önce bu konuda bir ilâm ya da ilâm niteliğinde olan alacağı ispat bakımından çok güçlü belge elde edilmiş olduğundan, kural olarak ilâmlı icra takibine engel olunamaz. Ancak, belirli sebeplerin bulunması durumunda kanunun icranın geri bırakılması olarak adlandırdığı prosedür yerine getirilerek takibin ilerlemesine ve sonuçlanmasına engel olunabilir. Burada üç aşamayı birbirinden ayırmak gerekir.

  • Dava sonuçlanmadan önce borca ilişkin bir savunması olan borçlu, bunları dava içinde ileri sürmeli ve davanın reddini sağlamalıdır. Borçlu eğer bunları dava içinde ileri sürmemiş veya ileri sürmesine rağmen kabul edilmemişse, daha sonra ilâmın icrası aşamasında ileri süremez. Çünkü sorun bir mahkeme kararıyla çözümlenmiştir; artık yeniden o borç konusunda tartışma yapılamaz.
  • Ancak borçlu, dava aleyhine sonuçlanıp hüküm verildikten sonra, borcun sona ermesini sağlamış veya dava sonucuna göre yerine getirmesi gereken ifayı alacaklı ile anlaşarak erteletmiş ya da ondan bu konuda süre almış olabilir. Ayrıca alacaklı, ilâmın zamanaşımı süresi içinde takip yoluna başvurmadığından ilâm zamanaşımına uğramış olabilir. Bunlara rağmen, alacaklı ilâmlı icra takibi yaparsa, yani ilâmın verilmesinden sonra, fakat ilâmlı takipten önce bu durumlar ortaya çıkarsa, bu haksız bir takip olacaktır. Davadan sonra gerçekleşen sebeplerle ilâma dayanan borcun talep edilebilmesi mümkün olmamasına rağmen, alacaklı bu yola başvurursa icranın geri bırakılması prosedürü (İİK m. 33/I) işletilebilecektir.
  • Burada söz konusu olabilecek üçüncü bir aşama ise, ilâmlı icra takibi başladıktan sonra borcun itfa edilmiş veya zamanaşımına uğramış ya da alacaklının borçluya süre vermiş olmasıdır. Buna rağmen, alacaklı ilâmlı takibe devam edebilir. Bu durum ilâmsız icrada takibin iptal ya da taliki şeklinde düzenlenmiştir. Kanun bu durumu da dikkate alarak, bunun ilâmlı icra takibine etkisini düzenlemiş ve bu durumda da icranın geri bırakılacağını kabul etmiştir (İİK m. 33/II).

İcra Emrinin Tebliğinden Önceki Sebeplere Dayanarak Geri Bırakma

Borçlu, icra emrinin tebliğinden önce, ancak hükmün verildiği tarihten sonraki dönemde ilâm konusu borcun itfa edilmiş, zamanaşımına uğramış veya ertelenmiş olduğunu ileri sürüyorsa, icra emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasını istemelidir. Buradaki geri bırakma, ilâmsız icradaki itirazla benzerlik gösterir. Nitekim İİK’nun 33. maddesinin 1. fıkrasında da “...itirazında bulunabilir.” denilmektedir.

İcra emrini alan borçlu, icranın geri bırakılması sebeplerinin bulunduğunu düşünüyorsa, icra emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde icra mahkemesine başvurmalıdır. Borçlunun icranın geri bırakılmasını talep edebilmesi için üç sebep bulunmaktadır: İtfa (borcun sona ermesi), imhâl borçluya süre verilmesi) ve zamanaşımı (ilâmın zamanaşımına uğramış olması).

İcra Emrinin Tebliğinden Sonraki Sebeplere Dayanarak Geri Bırakma

İlâmlı icra takibi başladıktan sonra da ilâm konusu borç itfa edilmiş, zamanaşımına uğramış olabilir veya borç için alacaklı tarafından borçluya süre verilmiş olabilir. Takip içinde gerçekleşen bu durum, daha önce ilâmsız icrada açıklanan takibin iptal ve talikine (İİK m. 71) benzemektedir. Bu şekilde bir iddiası olan borçlu, belirli bir süreye bağlı olmadan, her zaman icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasını isteyebilir.

Borçlu, bu konudaki iddiasını da ancak itfa, imhâl ve zamanaşımı sebeplerine dayandırabilir. Bu iddialar, ancak belirli belgelerle ispat edilebilir. Borcun takipten sonra itfa edildiği veya süre verildiği iddiası, noterlikçe re'sen düzenlenmiş veya onaylanmış belge veya icra tutanağı ile ispat edilir (İİK m. 33/II). Borçlu ilâmın zamanaşımına uğradığı iddiasını takip dosyasına dayanarak ispat edebilir (İİK m. 33a, 39).

İlamlı icra takibi başladıktan sonra ilam konusu borç itfa edilmiş, zamanaşımına uğramış veya borç için alacaklı tarafından borçluya süre verilmişse borçlu, belirli bir süreye bağlı olmadan, her zaman icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasını isteyebilir.

İlâmın Gereğinin İcrası (Yerine Getirilmesi)

Para Alacakları Hakkında İlâmların İcrası

Konusu para olan ilâmların icrasında yukarıda açıklanan prosedür yerine getirilir. Borçlunun ilâmsız icrada olduğu gibi takibe karşı koyarak durdurması mümkün değildir; ancak yukarıda açıklanan imkânları kullanılır.

Borçlu icra emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde borcunu icra dairesine öderse, icra dairesi bu parayı alacaklıya öder ve takip sona erer. Borçlu yedi gün içinde borcu ödemez ve icranın geri bırakılması kararı getirmezse, alacaklının talebi ile takibe devam edilir. Bunun üzerine, alacaklının borçlu iflâsa tabi kişilerden ise, haciz veya iflâs yollarından birini seçerek borçluya karşı bunlardan birini talep etmesi mümkündür (İİK m. 37).

Para Alacağı Dışındaki Şeyler Hakkında İlâmların İcrası

Para alacağı dışındaki şeyler bakımından kanun koyucu ilâmlı icranın yerine getirilmesine ilişkin ayrıca hükümler sevk etmiştir.

  • Taşınır mallar bakımından, ilâmda belirtilen taşınır borçlunun elinde bulunursa, zorla alınıp alacaklıya verilir. İlâm konusu mal, borçlunun elinde bulunamazsa değeri tahsil edilerek alacaklıya verilir. Değer bakımından da ilâmda yazılı olan değer esas alınır. İlâmda malın değeri belirli değilse ya da tereddüt ortaya çıkarsa, icra müdürü tarafından haczin yapıldığı tarihteki değeri esas alınır. Değer belirlenirken, borsa ve ticaret odası bulunan yerlerde buralardan, olmayan yerlerde bilirkişiden sorulur (İİK m. 24).
  • Taşınmazlar (ve gemi siciline kayıtlı gemiler) bakımında ise, alacaklı lehine hüküm verildiğinde mahkeme davacı alacaklının talebine gerek olmadan hükmün özetini ilgili sicile bildirir; bu yönüyle icra dairesine başvurmaya gerek yoktur (İİK m. 28, 29). Ayrıca taşınmazı ilâm hükmüne aykırı olarak işgal eden, taşınmazdan zorla çıkarılır ve taşınmaz alacaklıya teslim edilir. Borçlu, alacaklıya teslim edilen taşınmaza haklı bir sebep yokken tekrar girerse, yeni bir hükme gerek olmadan tekrar zorla çıkarılır. Taşınmazda bulunan eşyalar borçluya, vekiline veya aile halkına ya da yardımcılarından birine teslim edilir. Şayet eşyayı teslim edecek kimse bulunamazsa, masrafı daha sonra borçludan tahsil edilmek üzere alacaklıdan alınarak muhafaza edilir; kanunda belirtilen sürede borçlu eşyaları teslim almazsa satılır, masraf alındıktan sonra artan borçluya verilir; borçlu bulunamazsa adına hesaba yatırılır (İİK m. 26). Taşınmaz, üçüncü kişi tarafından davadan sonra ve hükümden önce tapuya tescil edilmiş bir akde dayanarak işgal edilmekte ise, alacaklı, borçlunun o kişiye karşı sahip olduğu haklara sahip olur; ayrıca alacaklı bunu tercih etmezse borçluya karşı tazminat davası açabilir. Ancak üçüncü kişilerin kötüniyetli olması durumunda, genel hükümlere göre alacaklı talep hakkını kullanabilir (İİK m. 27). İrtifak haklarına ilişkin ilâmlar da yerine getirilmediğinde zorla icra edilir (İİK m. 31).
  • Bir şeyin yapılmasına ilişkin ilâmlarda, borçlu ilâmda belirtilen sürede belirtilen işe başlamaz veya bitirmezse bu takdirde bir ayrım yapmak gerekir. Şayet iş başkası tarafından da yapılabilecek bir işse ve alacaklı da isterse, icra müdürü bu işin masrafını bilirkişiye takdir ettirir.

Bu masrafı alacaklı öderse, borçludan tahsil edilmek üzere alacaklıdan alınır ve iş yaptırılır; alacaklı masrafı ödemek istemezse, bu durumda borçlunun malları haczedilip satılarak paraya çevrilir ve o iş yaptırılır. Yalnız borçlu tarafından yapılabilecek bir iş söz konusu ise, bu durumda alacaklı İİK’nun 343. maddesine göre şikâyet yoluyla borçlunun cezalandırılmasını talep edebileceği gibi, genel hükümlere göre de zararlarının tazmini için dava hakkını da kullanabilir (İİK m. 30/II).

  • Bir işin yapılmamasına dair ilâma, icra emrine rağmen borçlu tarafından muhalefet edilirse, borçlunun cezalandırılması İİK’nun 343. maddesine göre talep edilebilir.
  • Bir çocuk teslimi veya çocukla şahsi ilişki kurulması hakkındaki ilâmlar da icra emrine rağmen yerine getirilmediğinde zorla yerine getirilir. Bu durumda çocuk nerede bulunursa bulunsun alınıp alacaklıya teslim edilir; teslimden sonra da diğer taraf haklı sebep yokken çocuğu tekrar alırsa, yeni bir ilâma gerek olmadan elinden alınıp alacaklıya teslim edilir (İİK m. 25). Çocukla şahsi ilişki kurulmasına hakkındaki ilâmlar da aynı şekilde ilâm çerçevesinde zorla icra edilir; ayrıca bu durumda borçlunun 341. maddeye göre cezalandırılması da söz konusudur (İİK m. 25a). Çocuk teslimine ilişkin ilâmların icrasında kanunda belirtilen uzmanlar da hazır bulundurulur (İİK m. 25b).

Genel Olarak Rehnin Paraya Çevrilmesi

Rehin maddî hukuk bakımından bir takım özellikleri olan aynî bir teminattır (taşınmaz rehni için TMK m. 850 vd., taşınır rehni için TMK m. 939 vd.). Bu özelliklerine uygun olarak, rehinli alacağın takip edilmesi de bir takım özellikler gösterir.

Takip hukuku bakımından, rehinli alacaklar için rehnin paraya çevrilmesi yoluna başvurma zorunluluğu ( önce rehne başvurma zorunluluğu ) (İİKm. 45/I) şeklinde bir kural söz konusudur. Yani, alacağı rehinle temin edilmiş bir alacaklı, alacağını takip yaparak elde etmek isterse, kural olarak önce rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapmak zorundadır. Bu yola başvurmadan, ilâmlı veya ilâmsız icra (haciz) yoluna ya da borçlu iflâsa tâbi kimselerden ise, iflâs yoluna başvuramaz; icra müdürü alacaklının bu yöndeki talebini reddetmelidir. Aksine davranış süresiz şikâyet konusu olur.

Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapıldığında, rehinle mal satılır ve bedeli rehinli alacaklıya ödenir. Satış bedeli alacağı karşılamaya yetmezse, ancak o zaman rehinli alacaklı, kural olarak rehinle karşılanamayan kısım için haciz veya iflâs yoluyla takip yapabilir (İİK m. 45/I, c. 2; 152/II ).

Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapma zorunluluğunun temel dört istisnası bulunmaktadır:

  • 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan rehinle temin edilmiş alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılabilir veya haciz yoluna başvurulabilir (5582 s. Kanunla değişik m. 45/II).
  • Alacağı kambiyo senedine bağlı alacaklı, alacak rehinle temin edilmiş olsa dahi, rehnin paraya çevrilmesi yoluna başvurmadan, doğrudan kambiyo senetlerine özgü haciz veya iflâs yoluna başvurabilir (İİK m. 45/III; 167/I).
  • Ayrıca, ipotekle temin edilmiş olan faiz (TMK m. 875) ve yıllık taksit alacakları için de, rehin alacaklısı, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapmadan, haciz ya da iflâs yoluyla takip yapabilir (İİK m. 45/IV).

Alacağı rehinle temin edilmiş bir alacaklı, alacağını takip yaparak elde etmek isterse, kural olarak önce rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapmak zorundadır. İcra müdürü, alacaklının bu kurala aykırı talebini reddetmelidir. Aksine davranış süresiz şikayet konusu olur.

Taşınır Rehinin Paraya Çevrilmesi

Taşınır Rehninin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlâmsız Takip

Taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluyla ilâmsız takipte de, takip talebine İİK’nun 58. maddesi hükmü uygulanır; ancak rehin hakkında kayıtlara da yer verilir. Ayrıca takip talebine, rehinli malın ne olduğu, rehin üçüncü kişi tarafından verilmişse bu üçüncü kişi ile rehnedilen taşınır mal üzerinde sonradan gelen rehin hakkı varsa bu rehin hakkı sahibinin isim ve adresleri yazılır (Yön. m. 21, b).

Ödeme emrine itiraz edilmesi konusunda genel haciz yolunda izlenen prosedür burada da geçerlidir (İİK m. 147/I, c. 1). Ancak bazı özellikler de bulunur. Buna göre:

  • Yedi günlük itiraz süresi içinde, alacaklının rehin hakkına ayrıca ve açıkça itiraz etmemiş olan borçlu, bu takip bakımından alacaklının bildirdiği rehin hakkını kabul etmiş sayılır. Borçlu sadece rehin hakkına itiraz ederse, bununla ödeme emrindeki alacağı kabul etmiş olur. Bu durumda alacaklı rehin hakkına ilişkin itirazın iptalini veya kaldırılmasını isteyebileceği gibi (İİK m. 147/I; 67 vd.) rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takipten ve bununla itiraz edilen rehin hakkından vazgeçerek, takibin aynı dosyada, genel haciz yolu ile devamını, yani borçlunun mallarının haczedilmesini isteyebilir (İİK m. 147/II). Alacaklı tercihini genel haciz yoluyla takibe devam yönünde kullanırsa, borçluya mal beyanında bulunması için yedi günlük süre verilir.
  • Borçlu, yedi gün içinde ödeme emrine itiraz etmez veya on beş gün içinde borcu ödemezse ya da itiraz eder de itirazı mahkemece iptal edilir (İİK m. 67) yahut icra mahkemesince kaldırılırsa (İİK m. 68-70), alacaklı rehnedilmiş olan taşınır malın satılmasını isteyebilir (İİK m. 150e).

Yedi günlük itiraz süresi içinde, rehin hakkına ayrıca ve açıkça itiraz etmemiş olan borçlu, bu takip bakımından alacaklının bildirdiği rehin hakkını kabul etmiş sayılır. Borçlu sadece rehin hakkına itiraz ederse, bununla ödeme emrindeki alacağı kabul etmiş olur.

Taşınır Rehninin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlâmlı Takip

Alacak veya taşınır bir mal üzerindeki rehin hakkı veya her ikisi bir ilâma veya ilâm niteliğindeki bir belgeye (İİK m. 38) bağlanmışsa, taşınır rehni sahibi alacaklı, rehnin paraya çevrilmesi yolu ile ilâmlı takip yapabilir (İİK m. 150/h). Bu durumda, öncelikle yine İİK’nun 58. maddesine göre, ancak rehnin özellikleri de dikkate alınarak bir takip talebi doldurulur.

Bu konudaki takip talebini alan icra müdürü, borçluya, varsa rehinli malın maliki üçüncü kişiye İİK’nun 32. maddesine göre bir icra emri gönderir. Bu icra emri ile borçluya, yedi gün içinde borcu ödemez ve icranın geri bırakılmasına ilişkin bir karar (İİK m. 33 ve 36) da getirmezse, rehnin satılacağı ihtar edilir (Yön. m. 28).

Taşınmaz Rehninin (İpoteğin) Paraya Çevrilmesi

İpotek halen mevcut veya henüz doğmamakla birlikte ilerde doğması kesin ya da muhtemel bir alacak için de kurulabilir (TMK m. 881/I). Bu açıdan ve yapılacak takip açısından ipotek akit tablosu önem taşımaktadır.

Doğmuş bir alacak bakımından ipotek akit tablosu kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içeriyorsa, alacaklı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilâmlı takip yapabilir; bunun dışındaki durumlarda (örneğin, cari hesap ya da kredi açma sözleşmesi çerçevesinde) ilâmsız takip yapılmalıdır.

Takip yolu bakımından, ipoteğin niteliği de önemlidir. Alacak, üst sınır (limit) ipoteği ile teminat altına alınmışsa (TMK m. 851/I, c. 2), ilâmsız ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılabilir. Bu durumda, alacak, faiz ve giderler sadece belirlenen üst sınıra kadar teminat altındadır, bunun dışında kalan miktar ipoteğin teminatı altında değildir. Alacak, anapara ipoteği ile teminat altına alınmışsa, kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarı söz konusu olduğundan, ilâmlı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluna başvurulabilir. Bu ipotek türünde, belirli ve kesin bir borç miktarı için ipoteğin kurulması söz konusudur ve ipoteğin kapsamına asıl alacak dışında, faiz ve takip masrafları da dahildir.

İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlâmsız Takip

Alacağı ipotekle teminat altına alınmış alacaklının elinde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilâmlı takip için gerekli belgeler yoksa başvurabileceği yol, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilâmsız takiptir. Ancak alacaklı, ilâmlı takip için gerekli belgelere sahip olsa dahi yine de bu yola başvurabilir. Alacak üst sınır ipoteği ile temin edilmişse (TMK m. 851/I, c. 2), alacaklı ilâmsız ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapabilir.

Takip talebi, burada da İİK’nun 58. maddesi hükmüne göre düzenlenir. Ayrıca, ipotek edilen taşınmaz mal, taşınmaz üçüncü kişiye aitse üçüncü kişinin de isim ve adresi de takip talebine yazılır. Alacaklı, takip talebine ipotek akit tablosunun tapu idaresince verilmiş resmî örneğini (İİK m. 148; Yön. m. 21e), bunun yanında ipotek, cari hesap veya kredi açma sözleşmesi gibi bir sözleşmenin teminatı olarak verilmişse, bu sözleşme ve bununla ilgili diğer belge ve makbuzların aslı veya örneklerini eklemek zorundadır (karş. İİK m. 150a/II, b. 1).

Ödeme emrine itirazın incelenmesi de genel haciz yoluyla takipteki gibidir (İİK m. 150/a). Özellikle, alacaklı itirazın iptali davası açarsa, tamamen genel haciz yolundaki hükümler uygulanır. Alacaklı, icra mahkemesinde itirazın kaldırılması yoluna başvurursa, burada bazı özel durumlara dikkat edilmesi gerekir. Buna göre:

  • İpotek, cari hesap veya kredi açma sözleşmesi gibi bir sözleşmenin teminatı olarak verilmişse, icra mahkemesi, bu sözleşme ve bununla ilgili diğer belge ve makbuzları İİK’nun 68. maddesindeki esaslara göre inceleme yetkisine sahiptir (İİK m. 150/a, b. 1). Burada da belgeler zinciri geçerlidir. Genel haciz yoluyla takipteki İİK’nun 68/b maddesi burada da uygulama alanı bulur. Bu sözleşme veya belgeler adî belge iseler ve altındaki imzalar inkâr edilirse, bu konuda icra mahkemesi İİK’nun 68/a maddesine göre inceleme yapar.
  • İcra mahkemesinin itirazın kaldırılması hakkındaki kararına karşı istinaf yoluna başvurulur ve istinaf yoluna başvuran borçlu veya üçüncü kişi takip konusu alacağın yüzde on beşi oranında teminat yatırırsa satış durur. İstinaf talebinin reddi halinde, bu teminat ayrıca hükme hacet kalmaksızın alacaklıya tazminat olarak ödenir (İİK m. 150/a, b. 2; m. 149a/II).
  • Takibin iptali ve taliki, itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarına ilişkin hükümler burada da aynen ya da kıyasen uygulanır (İİK m. 150/a, c. 1; 150, c. 3).
  • Borçlu, yedi gün içinde ödeme emrine itiraz etmez ve otuz gün içinde borcu ödemezse veya itiraz eder ve itirazı iptal edilir veya kaldırılırsa, alacaklı, ipotekli taşınmazın satılmasını talep edebilir (İİK m. 150/e).

İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlâmlı Takip

İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilâmlı takip iki şekilde olabilir. Bunlardan birincisi, genel olarak ilâmlı icra prosedürü ile benzerlik gösterir; diğeri ise, sadece ipoteğin paraya çevrilmesi yoluna özgüdür. Bunların dışında ayrıca kanun koyucu, kredi kurumları için İİK’nun150/ı maddesinde özel bir düzenleme getirmiştir. Bu takip usûlü de ilâmlı takip içerisinde düşünülmektedir.

Alacak veya İpotek Hakkı ya da Her İkisinin Bir İlâm veya İlâm Niteliğinde Belgede Tespit Edilmiş Olması

Alacak veya ipotek ya da her ikisi, bir ilâma veya ilâm niteliğinde belgeye bağlanmışsa, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilâmlı takip yapılabilir. Bu durumda ilâmların icrasına ilişkin hükümler kıyasen uygulanır (İİK m. 150/h).

Takip talebi İİK’nun 58. maddesine göre doldurulur. Ayrıca ilâm ve ilâm niteliğindeki belge, takip talebi ile birlikte icra dairesine verilir. İcra emrinin düzenlenmesi (örnek no: 6) ve tebliği, buna ilişkin sonuçlar ilâmlı icradaki gibidir. Borçlu, icra emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde borcu ödemez ve icranın geri bırakılmasına ilişkin bir karar getirmezse, ipotekli taşınmazın satılacağı ihtar edilir. Borçlu, bunun gereğini yerine getirmezse, ipotekli taşınmaz satılır (İİK m. 150/e).

İpotek Akit Tablosunun Kayıtsız Şartsız Bir Para Borcu İkrarını İçermesi

İpotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içermesi, ipoteğin paraya çevrilmesinde özel olarak düzenlenmiş bir durumdur. Böyle bir durumda ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilâmlı takip yapılabilir.

Burada da takip talebi genel hükümlere göre doldurulur (İİK m. 58). Ayrıca takip talebi ile birlikte ipotek akit tablosunun resmî örneği de icra dairesine verilir. İcra müdürü, takip talebiyle birlikte aldığı ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içerdiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa, borçluya ve varsa taşınmaz sahibi üçüncü kişiye bir icra emri gönderir (İİK m. 149/I). Bu icra emrinde, takip talebindeki kayıtlar yanında, borcun otuz gün içinde ödenmesi gerektiği ve borç otuz gün içinde ödenmez ve icra mahkemesinden icranın geri bırakılması hakkında bir karar getirilmezse, alacaklının taşınmazın satışını isteyebileceği ihtar edilir (İİK m. 149/II).

Borçlu, otuz gün içinde borcu ödemez ve icra mahkemesinden icranın geri bırakılması kararı getirmezse, alacaklı taşınmazın satılmasını isteyebilir (İİK m. 150/e).

Kredi Kurumları ile İlgili Özel Düzenleme

İcra İflâs Kanununun 150/ı maddesinde kredi kurumları ile ilgili olarak ayrıca düzenleme yapılmıştır. Bu çerçevede kredi kurumlarına ilişkin özel düzenlemenin de ayrıca dikkate alınması gerekir. Bu düzenlemeye göre:

  • Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdi veya gayri nakdi bir krediyi kullandıran kredi kurumu, krediyi kullanan borçluya ait cari hesabın kesilmesine ilişkin hesap özetinin veya gayri nakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarın, noter aracılığıyla borçluya kredi sözleşmesinde yazılı ya da ipotek akit tablosunda belirtilen adrese gönderilmek suretiyle tebliğ edildiğini veya İİK’nun 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığını gösteren noterden tasdikli bir örneğini icra dairesine ibraz edebilirse, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilâmlı takip yapabilir.
  • Bu durumda icra müdürü İİK’nun 149. maddesi uyarınca işlem yapar; yani borçluya 149. Madde çerçevesinde bir icra emri gönderir.
  • İcra emrini alan borçlu, hesap özetine ve borcun ödenmesine ilişkin ihtara veya gayri nakdi kredi nedeniyle tazmin talebine, kendisine tebliğ edildiği veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde noter aracılığıyla itiraz etmiş olduğunu ispat ederek icra mahkemesine şikâyette bulunabilir. Bu durumda krediyi kullandıran taraf, İİK’nun 68/b maddesine dayanarak alacağını diğer belgelerle ispatlarsa bu şikâyet reddedilir ve takibe devam edilerek ipotekli mal satılır. İcra mahkemesinde yapılan inceleme sırasında, borçlu, borcun sona erdiğine veya ertelendiğine ilişkin resmî veya imzası ikrar edilmiş bir belge sunmadıkça takibin durdurulmasına karar verilemez.

İcra İflas Kanunun 150/ı maddesinde kredi kurumları ile ilgili olarak ayrıca düzenleme yapılmıştır. Bu çerçevede gerekli şartları taşıyan alacaklı, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapabilir.

İpotek Alacaklısının Gaip Olması veya Borcu Almaktan Kaçınması

İpotekle güvence altına alınmış ve vadesi gelmiş bir alacağın alacaklısı kendisi gaip ya da yerleşim yeri meçhul olur veya böyle bir hal olmamakla birlikte alacaklı alacağını almaktan ve ipoteği çözmekten kaçınırsa, borçlu icra dairesine başvurarak belirli şartlar altında ipoteğin kaldırılmasını sağlayabilir.

İpotekle temin edilmiş ve vadesi gelmiş bir alacağın borçlusu, icra dairesine müracaatla alacaklısının gaip ve ikametgâhının meçhul bulunduğunu veya borcu almaktan ve ipoteği çözmekten imtina ettiğini beyan ederse, icra dairesi on beş gün içinde daireye gelerek parayı almasını ve ipoteği çözmesini alacaklıya usûlüne göre tebliğ eder. Alacaklı bu süre içinde gelmediği veya gelip de kanunen makbul bir sebep belirtmeden parayı almaktan ve ipoteği çözmekten imtina ettiği takdirde, borçlu borcunu icra dairesine tamamı ile yatırırsa, icra mahkemesi verilen paranın alacaklı namına muhafazasına ve ipotek kaydının terkinine karar verir (İİK m. 153/I). Bu karar tapu dairesine tebliğ edilerek ipotekli taşınmazın siciline geçirilir.

Taşınır ve Taşınmaz Rehninin Paraya Çevrilmesinde Ortak Hükümler

Rehnin Paraya Çevrilmesi ve Paraların Paylaştırılması

Kendisine satış isteme yetkisi gelen rehinli alacaklı, taşınır rehninin satışını ödeme veya icra emrinin tebliğinden itibaren altı ay içinde, taşınmaz rehninin satışını da aynı tarihten itibaren bir yıl içinde isteyebilir (İİK m. 150e/I). Bu süre içinde satış istenmezse, yapılan rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip düşer. Burada genel hacizden farklı olarak takip düşer; ancak rehin baki kalır. Bu sebeple yeniden rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapmak mümkündür. Satış isteme süresine ilişkin genel haciz yolunda öngörülen durumlar burada da geçerlidir (İİK m. 150e/III). Rehinli malın satılmasında da genel haciz yoluyla takipteki satış prosedürü izlenir (İİK m. 150/g atfıyla m. 112-137).

Satış yapılırken burada da rüçhanlı alacakların öncelikle karşılanması gözetilecektir. Ancak burada, satış isteyen rehinli alacaklıya göre rüçhan ı olan alacaklıları dikkate almak gerekir. Satış isteyen rehinli alacaklı, bu satış bakımından rüçhanlı alacaklı değildir.

Rehin Açığı Belgesi

Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takipte, haciz yoluyla takipten farklı olarak rehin açığı belgesi söz konusudur. Burada, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip, alacaklı aleyhine bir açıkla kapanmaktadır.

Ancak, bununla sadece rehnin alacağı karşılamadığı anlaşılmakta, borçlunun başka malvarlığının bulunmadığı veya mallarının alacağı yetmeyeceği tespit edilmemektedir. Rehin açığı belgesi, iki şekilde düzenlenmiştir. Bunlar, geçici ve kesin rehin açığı belgesidir.

Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip devam ederken, rehinli malın satılması sonucu elde edilecek paranın, alacaklının alacağına yetmeyeceği anlaşılırsa, alacaklının talebi ile kendisine geçici rehin açığı belgesi verilir. Böylece alacaklı, önce rehne başvurma zorunluluğundan kaynaklanan bazı sakıncalardan kurtulabilir. Alacaklının satış talebinden sonra takdir edilen ve kesinleşen kıymete göre rehinli malın alacağı karşılamayacağı anlaşılırsa, alacaklının talebi üzerine açık kalan miktar için bir geçici rehin açığı belgesi verilir (İİK m. 150f/I).

Rehin Açığı Belgesine Bağlanan Sonuçlar

Alacaklı geçici rehin açığı belgesi alırsa, yeni bir takip yapmaya gerek kalmadan, aynı takip dosyasından, alacağının rehinle karşılanamayacağı tahmin edilen kısmı için borçlunun mallarının haczini isteyebilir veya İİK’nun 100. maddesine göre başka bir alacaklının haczine iştirak edebilir (İİK m. 150f/II). Geçici rehin açığı belgesi sahibi alacaklı, rehin satılıp açık kesinleşmedikçe, haczettirdiği malların satışını isteyemez.

Kesin rehin açığı belgesi , borç ödemeden aciz belgesi niteliğinde değildir. Kesin rehin açığı belgesine bağlanan sonuçlar şunlardır:

  • Alacaklı, borçluya karşı haciz veya iflâsa tâbi ise iflâs yoluyla takip yapabilir (İİK m. 45/I, c. 2; 152/II).
  • Alacaklı bir yıl içinde, haciz yoluyla takip yaparsa, borçluya yeniden icra veya ödeme emri gönderilmesine gerek yoktur (İİK m. 152/III). Bir yıl geçtikten sonra, alacaklının rehin açığı belgesine dayanarak yeniden takip yapması gerekir.
  • Kesin rehin açığı belgesi aynı zamanda İİK’nun 68. maddesinin 1. fıkrası anlamında borç ikrarını içeren senet hükmündedir (İİK m. 152/IV).