İKTİSADİ BÜYÜME - Ünite 5: Solow (Neo-Klasik) Büyüme Modeli Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 5: Solow (Neo-Klasik) Büyüme Modeli

Giriş

İkinci dünya savaşı sonrasında ülkeler sadece ekonominin kalkınması üzerinde durmamış, ekonomik büyümeyi de göz önüne almışlardır. Bu bağlamda yüksek büyüme hızına sahip gelişmiş ülkelerin bu büyümeye nasıl eriştikleri araştırılmış, düşük büyüme hızına sahip ülkelerde nasıl daha hızlı büyüyebiliriz gibi sorulara odaklanmıştır. Dolayısıyla yeni soruların ortaya çıkması Neo Klasik büyüme teorilerini de harekete geçirmiştir. Bu bağlamda Neo klasik büyüme teorilerinden olan Solow büyüme modeli büyüme literatürüne önemli katkılar sağlamıştır.

Solow (Neo-Klasik) Büyüme Modeli

Bu büyüme modelinin temelinde;

  • Tasarruf,
  • Sermaye birikimi ve
  • Ekonomik büyüme arasında ilişkiler yatmaktadır.

Solow modelinde daha fazla sermaye birikimi katkısı sonucunda nasıl daha fazla işçi başına üretim artışı sağlanabileceği üzerinde durulmaktadır. Ayrıca bu modelde, büyümenin asıl kaynağının dışsal teknolojik gelişmelerin olduğu savunulmaktadır. Solow büyüme modeline çeşitli iktisatçılar da katkı sağlamıştır. Swan, Tobin, Hicks, Meade, Samuelson ve Uzawa bu iktisatçılar arasında sayılabilir. Ayrıca, Robert Solow’un, 1956 yılında “İktisadi Büyüme Teorisine Bir Katkı” isimli makalesinde ortaya koyduğu model “Solow (Neoklasik) Büyüme Modeli” adı ile anılmakta olup, Solow bu makalesine istinaden 1987 yılında Nobel İktisat ödülünü almıştır.

Solow Büyüme Modelinin Yapısı, Özellikleri ve Varsayımları

Neo klasik büyüme modelinin yapısını açıklayan üç temel varsayım vardır. Bunlar;

  1. Ölçeğe göre sabit getirinin oluşu,
  2. Tam rekabetin varlığı ve
  3. Dışsallıkların olmadığı yolundaki varsayımlardır.

Modelin söz konusu yapısal varsayımlarına göre, girdilerin arttığı oranda çıktılar da artış gösterir. İkinci varsayıma göre karar birimleri olan üretici ve tüketiciler fiyat alıcısı konumundadır ve fiyat, piyasalarda arz ve talebi birbirine eşitleyerek piyasaların temizlenmesini sağlar. Üçüncü varsayıma göre ise, bir üreticinin bir başka üreticiye sağladığı her türlü fayda ve maliyet fiyatlandırılmaktadır.

Solow büyüme modelinin varsayımları şöyle sıralanabilir:

  • Ekonomi potansiyel hasıla düzeyinde ve tam istihdam seviyesindedir. Piyasa mekanizması çalışmaktadır.
  • Modelde iki farklı karar birimi vardır, hanehalkları-tüketiciler ve firmalar-üreticiler. Hanehalkları-tüketiciler emek (L) girdisini sağlarken, firmalar-üreticiler sermaye (K) girdisini sağlarlar.
  • Modelde tek sektörlü bir ekonomi söz konusudur. Bu ekonomide tek bir mal üretilmekte ve tüketilmektedir. Bu mal ise ülkenin GSYİH’sını da meydana getirmektedir.
  • Devlet müdahalesinin olmadığı dışa kapalı bir ekonomi mevcuttur.
  • Modelde teknolojik gelişmeler dışsal olup tüm ülkeler teknolojik gelişmelerden eşit oranda ve hiçbir maliyete katlanmadan faydalanabilmektedirler. Bunun yanında başlangıçta teknolojik gelişmenin olmadığı varsayımı geçerlidir. (?A/A=0)
  • Modelde kullanılan üretim fonksiyonu ölçeğe göre sabit getiriye sahiptir. 2Y=F(2K, 2L)
  • Azalan verimler yasası emek ve sermaye faktörleri için geçerlidir.
  • Modelde piyasa koşullarında işgücü ve sermaye, birbiri yerine ikame edilebilir. Bu bağlamda işçi başına sermaye (K/L) artması ve azalması mümkündür.
  • Modelde tasarruf ve yatırım yapanların aynı kişiler ya da gruplar olduğu varsayımı geçerlidir. Bu bağlamda tasarruflar aynı zamanda yatırımlar anlamına gelmektedir. Ayrı bir yatırım fonksiyonuna bu sebepten dolayı yer verilmeyen modelde, girişimcilerin gelecekle ilgili beklentilerine de önem verilmediği anlamı çıkartılabilir.
  • Aynı nüfus artış hızı, aşınma oranı, tasarruf oranı ve teknolojik gelişme hızına sahip olan ülkelerden az gelişmiş ülkelerin gelişmiş ülkelere göre daha hızlı büyüyeceğini vurgulayan “Yakınlaşma” (convergence) hipotezi geçerlidir.

Ölçeğe göre sabit getiri kavramı, girdiler eşit oranda artırılırken çıktının da aynı oranda arttığını ifade eder. Bununla birlikte üretim sürecinde yararlanılan girdilerden sadece birini artırırken diğerlerini sabit tuttuğumuzda toplam fiziksel üretim miktarının önce artan, sonra azalan hızla artmasını ise azalan verimler yasası olarak tanımlayabiliriz. Değişken girdi artışı devam ettirilirse toplam ürün bir süre sonra mutlak olarak da azalacaktır.

Solow (Neo-Klasik) Büyüme Modelini Açıklayan Temel Model

Solow modelinde, piyasa ekonomilerinin istikrarlılığı benimsenirken, uzun dönemde ekonomilerin mutlaka kararlı ya da dengeli büyüme sürecini yaşayacakları tahmin edilmektedir. Bu büyüme süreci ise sermaye birikimi ile birlikte nüfus artışı ve teknolojik değişmenin karşılıklı etkileşimi ile tanımlanmaktadır. Bu modelde nüfus artışı ve teknolojik gelişme modelin dışsal değişkeleridir. Solow temel modelinde ise teknolojik gelişmenin var olmadığı bir durum temsil edilmektedir (A=0).

Mal Arzı ve Sabit Getirili Üretim Fonksiyonu

Modelde ekonominin arz yönü, girdilerin çıktıya dönüşümünü gösteren üretim fonksiyonu ile açıklanmaktadır. Bu sebeple firmalar üretimi üç girdiyle; sermaye, emek ve teknoloji ile yaparlar. Solow temel modelinde, ülkedeki her bireyin işgücünü oluşturduğu, emek girdisinin miktarı (L) ile nüfusun aynı anlama geldiği ve emek artış hızının (?L/L), nüfus artış hızına (n) eşit olduğu (?L/L=n) varsayımı geçerlidir.

Harrod Domar modelinin sermaye ve emek girdileri arasında ikamenin olamayacağı yönündeki varsayımı, Solow modelinde geçerli değildir. Çünkü daha önce Solow modelinin varsayımlarında da belirtildiği üzere sermaye ve emek birbiri ile ikame edilebilir.

Solow modelinde üretim fonksiyonunda ölçeğe göre sabit getiri kavramı geçerli olduğundan girdideki bir artış çıktıda aynı oranda bir artışa neden olmaktadır. Bu özellikteki üretim fonksiyonu ise Cobb-Douglas üretim fonksiyonu olarak adlandırılır. Bu fonksiyon şöyle ifade edilir: Y=F(K ? L ß ).

Cobb Douglas üretim fonksiyonunda yer alan ? ve ß değerleri sermaye ve işgücü girdilerinin ürün arz esneklikleridir. Bu esneklik değerleri işgücü ve sermaye girdilerinin çıktı artışı veya büyümeye hangi oranda katkıda bulunacağını gösterir. Ayrıca, fonksiyonda ölçeğe göre sabit getiri söz konusu olduğu için ürün arz esneklikleri toplamı da 1’dir (?+ß=1). Bu durumda ß–?=1 olduğu için eşitlik şöyle düzenlenir: Y=K ? L 1–?

Mal Talebi

Solow modelinde daha önce de belirtildiği üzere ekonominin kapalı olduğu ve devletin olmadığı varsayılmıştır. Bu varsayımlar altında, Solow modelinde çıktı (Y), hanehalkları-tüketiciler tarafından tüketim (C) ve yatırım (I) yapmak için kullanılır. Y=C+I

Üretim, tüketim ve yatırımın işçi başına değerleri, bu değişkenlerin L’ye bölünmesi ile elde edilir. Bu bağlamda işçi başına üretim (y), işçi başına tüketim (c) ve işçi başına yatırım (i) ile gösterilmektedir. İşçi başına üretim de (y), eşitlikte gösterildiği gibi işçi başına tüketim (c) ve işçi başına yatırımın (i) toplanması ile elde edilir: y=c+i

Solow modelinde kişi başına tüketim fonksiyonu ise; yukarıda bahsedildiği gibi denklemdeki değişkenlerin L’ye bölünmesi ile elde edilir:

  • C=(1–s)Y
  • C/L=(1–s)Y/L
  • c=(1–s)y

Burada s, hanehalkları ve tüketicilerin gelirden tasarruf ettikleri oranı gösterir.

İşçi başına tüketimin ise işçi başına çıktı ile işçi başına yatırım arasındaki fark olduğu şu eşitlikte gösterilmektedir: c=y–i

y=f(k) işçi başına üretim fonksiyonu olduğu için, c=y–i eşitliğindeki değerler yeniden düzenlendiğinde, c=f(k)–sy elde edilir.

Sermaye Birikimi

Solow büyüme modelinde ekonomik büyüme için sermaye birikimi önemlidir. Bunu ise yapılan yeni yatırımlar ile sermayenin aşınması etkilemektedir. Yapılan yatırımlar sermaye birikimini arttırıcı bir etki yaratırken sermayenin kullanılması sonucunda ortaya çıkan aşınma ve eskime ise sermaye birikimini azaltmaktadır.

Sermaye birikiminde meydana gelen bir değişme (?K), yatırım (I) ile sermaye stokunda oluşan yıpranma (D=?K) arasındaki farktan (?K=I–?K) elde edilir.

Sermaye birikiminin önemli olduğu bu modelde iki kavramda önemli olmaktadır. Bunlar;

  • Sermaye genleşmesi ve
  • Sermayenin derinleşmesi kavramlarıdır.

İş gücü piyasasına yeni katılanların sermaye ihtiyacını karşılamak amacıyla tasarrufların kullanılması ve bu amaç doğrultusunda yatırım yapılmasına sermayenin genleşmesi denilmektedir. O halde denilebilir ki sermaye genleşmesi, işgücü piyasasına yeni girenlerin sermaye işgücü oranını, hali hazırda işgücü piyasasında var olanların sermaye işgücü oranına eşitleme amacını taşımaktadır.

Sermaye işgücü oranını arttırmak için kullanılan tasarruflar ile yapılan yeni yatırımlar ise sermaye derinleşmesi olarak açıklanmaktadır. Eğer tasarruflarda ortaya çıkan işgücü başına sermaye, nüfus artışı ve aşınmaya yetecek kadar bir sermaye genleşmesini karşılayacak kadar artarsa, sermaye derinleşmesi söz konusu olmayacaktır.

Temel Solow (Neo-Klasik) Büyüme Modelinde Durağan Durumda Büyüme

Solow modelinde uzun dönemde durağan durumda kararlı büyümenin gerçekleşeceği varsayılır. Durağan durum kararlı büyümesi ile anlatılmak istenen ise işçi başına düşen sermaye miktarının uzun dönemde sabit bir düzeye ulaşacağıdır. Bu düzey ise k* olarak ifade edilir. k* denge sermaye stoku düzeyine gelindiğinde işçi başına çıktı da sabit bir değer almaktadır. Kısacası durağan durum düzeyinde hem işçi başına sermayenin hem de işçi başına çıktının değişmediği bir durum temsil edilmektedir.

sf(k)=(?+n)k eşitliğindeki (?+n)k aşınma ve nüfus artışı nedeniyle sermaye stokunda meydana gelen azalmayı temsil etmektedir. Bu eşitliğe göre, çizilecek olan eğri aynı zamanda işçi başına sermaye miktarını sabit tutabilmek için gerekli olan yatırım miktarını da göstermektedir. O halde denilebilir ki denge durumunda gerçekleşen yatırım ve gerçekleşmesi gerekli yatırım eşitliğinin olması gerekir. Bu eşitliğin sağlanması haline ise sermayenin durağan durum düzeyi denir.

Genel olarak, üretim faaliyetleri ve süreci sonunda mal ve hizmetler elde edilirken geçmiş yıllardan devralınan sermaye mallarında meydana gelen aşınma ve eskimenin parasal değeri ise amortisman olarak tanımlanmaktadır. Durağan durumda çıktı, sermaye stoku ve işgücü stokunun artmasına rağmen, işçi başına çıktı ve işçi başına sermayenin artmadığına dikkat edilmelidir; yani çıktı artarken, işçi başına sermayenin artış hızı sıfır olmaktadır. Durağan durum büyümesi yalnızca teknolojik değişimden kaynaklanabilir ve uzun dönemde sermaye birikimi büyümenin kaynağı değildir.

Solow (Neo-Klasik) Büyüme Modelinde Sermaye Birikiminin Altın Kural Seviyesi

İşçi başına düşen sermaye birikimini sağlamak ve işçi başına düşen tüketimi ve refahı da maksimum düzeye çıkarmak altın kuralın amacıdır. Altın kural seviyesi Phelps tarafından Solow modeline eklenmiştir. Kısaca, tek bir sermaye birikimi (tasarruf oranında) seviyesinde maksimum tüketim düzeyinin seçildiği durağan duruma sermaye birikimin altın kural düzeyi adı verilmektedir.

Solow büyüme modelinde tasarruflar durağan durum sermaye birikiminin belirlenmesinde çok önemli olmaktadır. Tasarruf oranları düşükse, sermaye birikimi ve çıktı da düşük olarak gerçekleşecektir. Tasarruf oranı yüksek olduğunda ise ekonomideki sermaye birikimi ve dolayısıyla çıktı da daha yüksek olacaktır. Böylece her farklı tasarruf oranına ve sermeye birikimine bağlı olarak durağan durum seviyeleri de ortaya çıkacaktır. Bu bağlamda modelde işçi başına düşen sermaye miktarının yüksek oluşu ise işçi başına daha yüksek miktarda üretim yapabilmeyi ve dolayısı ile çıktı üretebilmeyi mümkün hale getirdiği için daha önce de tanımlandığı üzere durağan durum düzeyi olarak adlandırılır.

Solow (Neo-Klasik) Büyüme Modelinde Tasarruflar, Nüfus ve Teknolojik Gelişme ve Büyüme İlişkisi

Solow (Neo-Klasik) Büyüme Modelinde Tasarruf ve Büyüme

Solow modelinde ekonomi durağan durum seviyesinde istikrarlı bir şekilde büyümesi sonucunda bir ekonomik şokun kişi başına çıktı düzeyini ve büyümeyi ne yönde etkilediği incelenmektedir. Şok olarak nitelendirilebilecek gelişmeler ise, tasarruf ve yatırım oranında görülen artışlar, teknolojik gelişmeler ve nüfusta görülen değişimlerdir.

Tasarrufun gereken yatırım düzeyinden fazla olması ise sermaye derinleşmesine yani işçi başına düşen sermaye stokunun artışına yol açar.

Özetlemek gerekirse tasarruf oranı ile işçi başına sermaye ve işçi başına çıktı düzeyi birbiri ile doğru orantılı bir ilişkiye sahiptir ve tasarruf oranında görülen artışın ekonomik büyümeyi de artırması ancak kısa dönem için geçerlidir.

Solow (Neo-Klasik) Büyüme Modelinde Nüfus Artışı ve Büyüme

Solow büyüme modelinde nüfus artışı ve teknolojik gelişmeler ekonomik büyümeyi sağlamada çok önemli olmaktadır. Nüfus, çeşitli sebeplerden etkilenebilir. Hastalıklar, göç vermek, savaşlar, doğal afetler vb. bunlardan sadece birkaçıdır. Nüfusun artması ise işgücünün artmasına ve dolayısı ile işçi başı sermaye miktarında düşüşe yol açar. O halde denilebilir ki işçi başına sermaye düzeyinde görülen değişme, tasarruf ve yatırım artışlarının olumlu etkileri ile yıpranma ve nüfus artışının olumsuz etkilerinin toplamının birbirinden farkıdır.

Sonuç olarak bu model çerçevesinde yorumlarsak, nüfus artışının ekonomik büyümeye olan olumsuz etkisi nüfus artış oranı yüksek olan ülkelerin yoksullaşma nedenlerinden biri olarak sayılabilir.

Solow (Neo-Klasik) Büyüme Modelinde Teknolojik Gelişme ve Büyüme

Solow modeline teknoloji dahil edildiğinde ekonomik büyümeyi arttırıcı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Solow, ekonomik büyüme ve gerçekleşen hâsıla artışının;

  • Sermaye birikiminin sağlanmasından,
  • Teknolojik gelişmelerden,
  • Tasarruf oranlarında ve işgücünde görülen artıştan, kaynaklandığı sonucuna varmıştır.

Solow işgücü sermaye artışı dışında açıklanamayan ekonomik büyümenin kaynağının teknoloji olduğunu belirtmiş ve bu farka ise “Solow Artığı” ismini vermiştir. Solow’a göre, emeğin verimliliğini artıran teknolojik gelişme içeren bir üretim fonksiyonu; Y=F(K, AL) şeklinde yazılabilir. Burada A, teknolojiyi ifade etmekte olup işgücü ile çarpımı ise (AL) etkin işgücü olarak nitelendirilmektedir. İşgücünün etkinliği olarak nitelendirebileceğimiz (AL), işgücünün üretkenliğindeki gelişmeyi de göstermektedir. (AL) aynı zamanda çıktı düzeyini belirlemektedir.

Solow modelinin teknolojik gelişme konusundaki önemli varsayımlarından biri de teknolojik gelişmenin dışsal kabul edilmesidir. Ekonomik gelişmelerden bağımsız olarak değerlendirilen teknolojik gelişmenin nereden geldiği önemli görülmemiştir.

Solow (Neo-Klasik) Büyüme Modelinde Açık Ekonomilerde Büyüme

Solow modelinde yukarıda hatırlanacağı üzere, devletin ekonomiye müdahalesinin olmadığı yani ekonominin dış ticaret olanağının olmadığı varsayılmıştır. Ancak gerçek hayatta ülkeler aralarında dış ticaret yapmaktadırlar. Günümüz dünyasında ülkeler arasında mal hareketleri ve sermaye hareketleri olmaktadır. Dolayısıyla, sermaye getirinin düşük olduğu ekonomilerden yüksek olduğu ekonomilere doğru akış göstermektedir.

Dünyada sermaye hareketlerinin artarak serbestleşmesi ve dünya ekonomilerinin genel görünümünün açık temel Solow modeline benzeyişi, tasarruf haddi düşük gelişmekte olan ülkelerin piyasalardan daha çok borçlanmasına yol açmıştır. Bu durum esasında ülkeyi kişi başına daha yüksek bir hasıla seviyesine ulaştıran bir gelişme olarak görülebilir ancak borçlanan ülke ekonomilerinin uluslararası piyasalarda görülen dalgalanmalardan etkilenmelerine yol açar. Bunun sebebi ise borçlanan bu ülkelerin ödedikleri borç faizi oranlarının dünya genel faiz oranlarından daha yüksek olmasıdır. Bu aradaki farklılık sebebi ise risk priminden kaynaklanmaktadır. Geri dönüşü riskli olan kredilere dünya faiz haddinden daha yüksek faiz uygulanır. Uygulanan faiz oranı ile dünya faiz haddi arasındaki farka risk primi denir.

Solow (Neo-Klasik) Büyüme Modelinde Yakınsama

Solow büyüme modeline göre, tasarruf oranları, aşınma düzeyi ve nüfus artış oranları aynı olan ve teknolojik gelişmenin farklı olmadığı dışsal ve sabit olduğu ülkelerde ülke ve bölgelerde aynı durağan durum kişi başına çıktı düzeyinde bulunmaktadırlar. Aynı durağan durumda bulunan ülkelerden kişi başına hasıla düzeyi daha düşük olanlar, kişi başına hasıla düzeyi yüksek olan ülkeyi bir süre sonra yakalayacaklardır. Bu duruma mutlak yakınsama adı verilir. Başlangıçta var olan faktör donanımlarının farklı olması nedeniyle eş oranlı yapılan bir yatırım, yoksul ülkede zengin ülkeye göre daha yüksek bir gelir artış oranı sağlayacaktır. Nihayetinde de kişi başına düşen geliri düşük olan ülkeler, kişi başına geliri yüksek olan ülkeleri yakalayacaklardır. Bu hipotezde dikkat edilmesi gereken bir husus ise söz konusu ülkelerin yapısal yani karakteristik özelliklerinin dikkate alınmadığıdır. Bu bahsedilen durum Solow modelinde koşulsuz (mutlak) yakınsama hipotezi olarak tanımlanmaktadır.

Solow (Neo-Klasik) Büyüme Modelinin Genel Değerlendirilmesi

Öncelikle Solow büyüme modeline göre, durağan durum dengesinde sermaye stokundaki artış hızı ve büyüme hızı tasarruf oranından hiç etkilenmemektedir. Tasarruf oranında olası artışlar uzun dönemde büyüme hızını etkilemeyip, kısa dönemde işçi başına sermaye ve işçi başına çıktıda artışa sebep olur. Yani, tasarruf oranında meydana gelen artışlar durağan durum gelir düzeyini artırırken, durağan durum büyüme oranını etkilememektedir.

Yine bu modele göre uzun dönemde var olan uzun dönem durağan durum işçi başına sermaye stoku düzeyinden daha düşük sermaye stoku düzeyine sahip olan ülkeler, bu uzun dönem işçi başına sermaye stoku düzeyine erişinceye kadar hızlı bir büyüme trendi yakalarlar. Bu ise ülkelerin kısa dönemdeki büyüme oranları ortalamalarının uzun dönemdeki büyüme ortalamalarının üzerine çıkmaları anlamını taşır. Bu modelde bazı ülkelerin neden zengin ve feraha eriştiği sorusunun ve neden bazı ülkelerin yoksul olduğu sorusunun cevapları verilmektedir. Bunun nedeni ise yatırım oranları, nüfus artışındaki ve teknolojik gelişmelerdeki farklılıklardır.

Solow modelinin açıklamış olduğu bir hipotez olan yakınsama hipotezine göre, eğer iki ülkenin tasarruf oranı ve nüfus artış oranı aynı ise ve benzer özellikte bir üretim fonksiyonuna sahipse uzun dönemde gelir düzeyleri eşit noktaya gelecektir. Bu bağlamda düşünülecek olursa yoksul ülkeler zengin ülkeler ile aynı tasarruf ve nüfus artış oranını sahip olurlar ise uzun dönemde zengin ülkelerin gelir seviyelerine erişebilirler. Ancak tasarruf düzeyi aynı iken, nüfus artış ve teknoloji oranları birbirinden farklı ülkelerin gelir seviyeleri birbirinden farklılaşacaktır. Bu gibi ülkeler için aynı kalacak olan tek şey durağan durum büyüme oranları olacaktır.

Solow modelinin eksik yönleri de kuşkusuz bulunmaktadır. Bu modelde emeğe yeterince önem verilmemiştir. Ayrıca, Solow modelinde teknolojik gelişme emek arttırıcı teknolojik gelişme şeklindedir. Bu ise etkin emek başına düşen sermaye stoku miktarını arttırma görevini üstlenir ve bu sermaye artışı gerçekleşmediği zaman fiili çıktıda azalma meydana gelir. Modelin özellikle belirttiği yakınlaşma hipotezi de tartışılmalıdır. Çünkü hipotezin öne sürmüş olduğu kavramlar uzun yıllardan beri gerçek bir ülke örneğine uygulanamamıştır.

Solow modelinde, teknolojik gelişmeler azalan verimler yasasının sermaye üzerindeki olumsuz etkisini silmekte ve çıktı düzeyini yükseltebilmektedir. Ancak burada hatırlanması gereken bir husus vardır. Teknolojik gelişmelerin gerçekleşebilmesi için firmalar tarafından ArGe çalışmaları yapılmalıdır. Solow modelinde piyasa tam rekabet piyasasıdır. Bu piyasa türünde firmalar fiyat kabul edici durumdadırlar. Teknolojik gelişmelerin gerçekleşebilmesi için gerekli olan Ar-Ge çalışmaları da maliyetleri artırıcı bir özelik taşıdığı için firmalar bundan özellikle kaçınmaktadırlar.

Modelin bir varsayımı da durağan durum dengesi ile ilgilidir. Bu dengede iken tasarruf eğilimi artarsa ya da teknolojik gelişme gerçekleşirse etkin emek başına yatırım ve çıktı da artış göstermektedir. Ancak bireylerin tüketim ve tasarruf alışkanlıklarına incelendiğinde bireylerin gelirlerinde görülen bir artış sonucunda tüketimlerini artırma eğiliminde olabildikleri görülmektedir. Bu durumda tasarruflarda görülen artış aslında beklenilen etkiyi verecek kadar yüksek olmamaktadır. O halde etkin emek başına yatırım ve çıktı miktarında artışın gerçekleşebilmesinin ana sebebi teknolojik gelişmelerdir.