İKTİSAT TARİHİ - Ünite 5: Sanayi Devrimi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 5: Sanayi Devrimi

Modern Ekonomik Büyüme

Her kuşağın bir öncesinden daha yüksek üretim ve tüketim düzeyine ulaşmasını sağlayan sürekli ve kendi kendini besleyen bir ekonomik büyüme yalnızca sanayileşmekle mümkündür.

Sanayi ve devrim kelimelerinin yan yana getirilmesi değişimin ani ve yıkıcı olduğu izlenimini uyandırabilir. Ancak devrim kavramıyla dönüşümün büyüklüğünün ve derinliğinin vurgulanmak istendiği açıktır.

Sanayi Devrimi ile birlikte dünya tarihinde ilk kez nüfus artışı ile hayat standartlarındaki yükselme birlikte gerçekleşmiştir.

Sanayi öncesi toplulukların kişi başına gelirlerinde ortaya çıkan değişmeleri belirleyen temel faktör nüfusun artış oranıdır. T. Malthus tarafından ortaya konan modele göre sanayi öncesi toplumlarda doğum oranı kişi başına gelirin artan, ölüm oranı ise düşen bir fonksiyonudur. İki oranın birbirine eşit olduğu, kişi başına gelir seviyesinde nüfusun sabit kaldığı bir denge kurulur.

Sanayi öncesi ekonomilerde nüfus ve gelirler arasındaki bu denge yüzünden nüfus artışı ekonomik büyümeyi sınırlamaktaydı. Sanayi Devrimi bu sınırlamayı aşmanın tarihteki tek başarılı örneğini teşkil etmektedir. Dünyada kişi başı gelirler yıllara göre değişim göstermektedir (S:124, Şekil 5.1). Simon Kuznets, sanayileşmeyi ‘modern ekonomik büyüme’ olarak nitelendirmiştir.

Sanayileşmenin en orijinal örneği İngiltere’de kendiliğinden ve hür teşebbüs ekonomisi kuralları içinde ortaya çıkmıştır.

Sanayi Devrimi’nin Açıklamaları

W. S. Jevons göre Sanayi Devrimi olarak adlandırılan büyük değişimi ortaya çıkartan bazı elverişli zihni özelliklerin son derece özel nitelikteki maddi kaynaklarla bir araya gelmiş olmasıydı. İktisat tarihçileri bu büyük değişimi anlayabilmek için tek nedene dayalı pek çok açıklama;

  • Sermaye teşkili oranındaki artış,
  • 16. yüzyıldaki coğrafi genişlemenin bir sonucu olarak dünya ticaretinde modern zamanlarda meydana gelen artış,
  • Teknolojik değişmeler ile bilgi birikiminin sınai makinelere ve iş organizasyonuna uygulanması ekonomik verimliği artırması,
  • Sosyal davranışlarda ortaya çıkan köklü değişmeler,
  • Hukuki ve sosyal çevre doğal çevre gibi maddi gelişmeyle iktisadi gelişmeye uygun bir kurumsal çerçeve oluşturması

gibi konuları ileri sürmüşlerdir.

Sanayileşme teknolojiden daha çok sosyo-kültürel bir değişim hadisesidir ve sanayileşmede rol oynayan diğer bütün faktörler uygun bir sosyo-kültürel ortamda ortaya çıkabilir.

Sanayi Devrimi’nin Zamanı

Sanayi Devrimi’nin temel değişim sürecinin sebepleri, niteliği ve sonuçlarını değerlendirebilmek için İngiliz sanayileşme tarihinin bir kronolojisini çıkarma verimli bir tartışma konusu olmuştur.

İngiliz sanayileşme tecrübesini devrim kavramı çerçevesinde ele alan ilk iktisat tarihçisi olan Arnold Toynbee, Sanayi Devrimi’nin 1750’lerden başlayıp 1850’lerde tamamlandığını ileri sürdü.

John U. Nef, Sanayi Devrimi’nin başlangıçlarını 16. ve 17. yüzyıllara kadar götürmüştür.

J. H. Clapham, Sanayi Devrimi’nin başlangıcı için 1750’lerin geç, 1850 ise değişimin tamamlanması açısından erken bir tarih olarak değerlendirmiştir.

Yakın zamanlarda yapılan çalışmalarda ise Sanayi Devrimi’nin zamanı ile ilgili yorumlara, ekonomik büyüme hızıyla ve dış ticaretin gösterdiği gelişmeyle ilgili istatistik bilgiler yön vermektedir.

Walt W. Rostow , Sanayi Devrimi’nin 1783-1802 yılları arasında ani ve hızlı bir değişme olarak gerçekleştiğini ileri sürmüştür. Ancak Rostow Sanayi Devrimi’nin sürekli büyümeyi kaçınılmaz kıldığı bir dönem olarak dar ve sınırlı bir sürenin belirlenmesini haklı gösterecek sistematik bir tahlil ortaya koyamamıştır.

Tarımsal Değişmeler

Başarılı sanayileşme ile yüksek zirai verimlilik arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Nüfusun bir bölümünün tarım dışında çalışmasına imkan verecek şekilde bir yiyecek fazlası üretilmesi tarım dışı sektörlerin gelişebilmesinin ön koşuludur. W. Rostow, tarımsal verimlilikte önemli bir artışın başarılı bir ‘kalkış’ için temel şart olduğunu ileri sürmüştür.

Sanayi Devrimi’nin ortaya çıktığı dönemde fiyatların yükselmesi, şehir nüfusunun artması ve taşıma imkanlarının gelişmesi ekili alanların genişlemesini, maliyet düşürücü teknik gelişmelerin yaygınlaşmasını, çiftçiliğin profesyonelleşmesini ve tarımın ticarileşmesini teşvik etti. Açık tarla sisteminin yol açtığı güçlükler ve şehir pazarlarının yarattığı yeni imkanlar geleneksel şekilde tarım yapılan toprakların süratle azalmasına yol açtı. Çevirme işlemleri (enclosure) sonucunda açık tarla sistemi süratle tasfiye olmaya başladı.

Yeni üretim tekniklerinin temel özellikleri sürekli ekim, yeni ürün rotasyon sistemleri ve tarla tarımı ile hayvansal üretim arasında daha iyi bir uyumun sağlanmasıydı.

Tarımsal verimliliğin yükselmesinde makineleşme kadar başka değişmeler de rol oynadı:

  • 1790-1870 döneminde elle kullanılan araçlar şekil olarak geliştirildi.
  • Tahıllar daha erken biçilmeye başlandı.
  • Sık nadas uygulamaları terk edildi.
  • Aynı topraklardan sırasıyla tarla ve çayır olarak yararlanıldı.

Bütün bu gelişmeler İngiliz tarımında beş önemli değişmeye neden oldu:

  1. Çiftçilik Orta Çağın ortak yararlanılan açık tarlaları yerine büyük ölçekli işletmelerde yapılmaya başlandı.
  2. Bitkisel üretim daha önce işlenmeyen alanlara doğru genişledi, yoğun hayvan besiciliği benimsendi.
  3. Tarımsal faaliyetlere artık bilime ve deneye dayalı metotlar uygulanmaya başlandı.
  4. Küçük üreticilerin yerini ulusal ve uluslararası pazar şartlarına bağımlı hale gelen tarım işçileri aldı.
  5. Tarımsal verimlilikte büyük bir artış görüldü.

İngiltere’de tarım artan nüfusu ve özellikle de sanayi merkezlerinin kalabalık nüfusunu besleyerek, İngiliz sanayiinin ürünlerine olan satınalma gücünü artırarak, sanayileşmeyi finanse etmek için gerekli kaynağın önemli bir kısmını sağlayarak ve sanayide istihdam edilebilecek bir iş gücü fazlasını serbest bırakarak sanayileşmeye önemli katkı sağlamıştır.

Sınai Teknoloji ve Yenilikler

Tarımdaki gelişmeler çiftlik araçlarının daha iyi düzenlenmesi ile desteklenmişti. Ancak teknolojik değişmeler asıl tarım dışı alanlarda, özellikle de sanayide çok daha büyük önem taşıyordu.

Sınai Teknoloji, Sanayi kesiminde yer alan yönetim, iletişim, bilişim, enerji ve imalata ilişkin bütün teknolojilerdir.

Yeniliğin Kaynakları

Sanayi Devrimi’nin başarısı, yeniliklerin hızını arttırması ve onu sürekli bir akım haline çevirmesiydi.

Bir ülkede yeniliklerin hızlanabilmesi için ekonomik teşvik ve teknik imkan en temel koşuldur.

Bir buluşun ekonomik önemi üretimde mevcut bir darboğazı kaldırdığı ya da daha önce karşılanamayan bir talebe cevap verdiği ölçüde artar.

Buluşların yeniliğe dönüşmesini teşvik eden önemli bir değişim de fabrika sistemine geçişti.

Sanayi Devrimi’nde teknolojik gelişme daha sonraki sanayileşme örnekleriyle karşılaştırıldığında daha yavaş bir hızla oldu. İngiliz sanayii metotlarını modernleştirirken yavaşlığıyla dikkat çekmiştir.

Yeniliklerin yaygınlaşmasının önündeki çeşitli engeller;

  • Bir yeniliğin başkalarınca kullanımını yasaklayan patent hakları,
  • İmalatçıların geliştirdikleri yeni metotları rakiplerinden sır gibi saklamaları,
  • Pek çok makinenin başlangıçta yetersiz ve verimsiz olması,
  • Eski lonca sınırlamaları,
  • Eski endüstrileri korumak için yaptıkları ayrıntılı üretim düzenlemeleri,
  • Yüksek gümrük tarifeleri,
  • Devlet destekli tekeller

yeniliğin yaygınlaşmasını geciktiriyordu.

Buharlı Makine

Sanayi öncesi bir ekonomide yararlanılabilir enerji kaynakları kas, su ve rüzgar gücüydü. Bunların hiçbiri modern bir sınai ekonomiyi destekleyebilecek bir şekle dönüşme imkanına sahip değildi.

İlk buharlı makine bir su pompası olarak düşünülmüştü. Buharlı makine icadı ve geliştirilmesi tamamen bilimsel bir temele dayanan ilk teknolojik yenilikti. 1706’da Thomas Newcomen, kaba ve etkin olmayan bir makine yapmıştı. James Watt, 1760’da buharlı makineyi önemli ölçüde geliştirdi.

Buharlı makine geniş bir alanda derhal uygulama imkanına sahipti. Buhar gücü sanayi makinelerine uygulanarak iplik ve dokuma fabrikalarına, bira imalathanelerine, un değirmenlerine ve kağıt fabrikalarına enerji sağladı ve çok çeşitli sanayi dallarında büyük ölçekli işletmeler kurulmasını sınırlayan engeli ortadan kaldırdı.

Buharlı makine, ucuz ve kolaylıkla kontrol edilebilen bir güç kaynağıydı: Kömürden sağlanan kimyasal enerjiyi, mekanik enerjiye dönüştürüyordu. Sınai teşebbüslerin artık nehir kenarlarında kurulması gerekmiyordu.

Pamuklu Dokuma Sanayii

Profesör Rostow’un “ilk kalkışla sürükleyici sektör” olarak nitelediği, J. A. Schumpeter’in “İngiliz sanayileşme tarihi tek bir sanayinin tarihine indirgenebilir” derken kastettiği sanayi, pamuklu dokumaydı. Dokuma sanayii, finansman ve dağıtım açısından büyük ölçekli sanayiye elverişli bir altyapıya sahipti.

Pamuklu sanayii, yünlü kumaş sanayiine göre çok önemsiz bir sanayi koluydu. Hint pamuklu dokumaları İngiltere’nin iç piyasasında yünlü ürünlerle yüksek bir rekabet gücüne sahipti.

Pamuklu kumaş üretimi miktar olarak önemsizdi. Gelişimini düşük kaliteli pamuklular için talebin yetersiz olması ile sınırlandırılıyordu. Önemsiz bir sanayi kolu olduğundan teknik değişimi engelleyen geleneksel uygulamalara daha az bağımlıydı.

Pamuklu kumaş sanayii, 17. yüzyılda iş gücünün bol ve ucuz olduğu Lancashire bölgesinde başlamıştı. Sanayinin bir merkezde toplanması, ölçek ekonomisinden doğan tasarrufların artması ve yeniliklerin hızlanması açısından elverişli bir ortam oluşturmaktaydı.

Kumaş üretimi önce iplik yapımı ve daha sonra dokuma olmak üzere iki ayrı safhada gerçekleşir. On yedinci yüzyılın başlarında iplik yapımı dokumaya göre çok daha emek yoğun bir faaliyetti. 1733’te John Kay, bir dokuyucunun iki kişinin işini yapmasına imkan veren uçan mekiği icat etti.

1764’te James Hargreaves’in icat ettiği iplik yapma makinesi, mekanik güç gerektirmeyen basit bir alet olmasına rağmen iplik işçisinin verimini önemli ölçüde artırdı.

1769’da Richard Arkwright, su gücüyle çalışan pamuk ipliği makinesini icat ederek pamuklu kumaş alanındaki büyük değişimi sağlayan en önemli yenilik oldu.

İplik yapımı ile ilgili olarak önemli son yenilik Samuel Crompton’un çıkrık makinesiydi. Arkwright ile Hargreaves’in makinelerinin özelliklerini bir araya getiren bu makine, yalnız iş gücünden tasarruf sağlamakla kalmadı; aynı zamanda insani hünerlerin yerini aldı ve nispeten daha hünersiz iş gücü ile daha dayanıklı ve kaliteli iplik üretimine imkan verdi.

Yeni makinelerle iplik yapma dalında emeğin verimliliği 18. yüzyıl içinde 150 kat, 1825 yılına gelindiğinde 300 kat arttı. Yeni iplik yapma makineleri iplik yapma ve dokuma safhaları arasındaki dengeyi tersine çevirdiğinden mekanik dokuma ihtiyacı daha da şiddetli hale geldi. Dokuma işinin mekanikleşmesi 1850’lere doğru mümkün oldu.

Tarihte ilk kez büyük bir temel sanayi, ithal bir ham maddeye dayalı olarak kurulmuştu. Pamuklu dokuma ürünleri yalnız pazar için değil, aynı zamanda ham madde için de uluslararası ticarete bağımlıydı.

1793’te Eli Whitney, mekanik çıkrığı icat etti ve pamuk üretiminde önemli artışlar sağladı. Bundan sonra ABD’nin güney bölgeleri İngiliz pamuklu sanayiine en çok pamuk sağlayan bölge oldu. Bu gelişmelerle maliyetler düşerken üretim ve ihracat miktarları süratle arttı. 1803’te pamuklu ürünlerin ihracatı yünlü ürünler ihracatını aştı. Ayrıca pamuklu dokuma sanayii, kimya ve makine sanayilerinin gelişmesine önemli katkıda bulundu.

Fabrika üretimi yeni pamuklu dokuma ürünleri en düşük gelirli grupların alabileceği kadar ucuz, yoksullar kadar zenginlerin de talep edebileceği kadar kaliteliydi.

Pamuklu ürünlerin fiyatlarındaki büyük düşüşler, yünlü ve keten kumaş sanayilerinin talebini etkileyerek onlarda da teknolojik gelişmeleri teşvik etti.

Demir Sanayii

18. yüzyılın son çeyreğinde teknolojisi önemli ölçüde değişen bir diğer İngiliz sanayi kolu idi. Demir sanayiindeki değişmeler pamuklu dokumada olduğundan daha az radikaldi. Çünkü demir sanayii daha önce de kapitalist olarak organize olmuştu.

Demir sanayii ham maddelerde tasarruf sağlayarak, pamuklu dokuma sanayii ise iş gücünden tasarruf ederek büyük çaptaki maliyet düşüşlerini sağladı.

Demir sanayiinin bir diğer farkı, talebi dolaylı bir yatırım malı olması ve kısmen bu nedenle esnek olmayan bir talebe sahip bulunmasıdır.

18. yüzyılın başlarında enerji kaynağı olarak odun kömürüne bağımlı demir üretimi yüksek maliyetli bir sanayi kolu idi.

1589’da demir yapımında kömür kullanmak için ilk patent alındı. 1709’da demiri kok kömürü ile eritme metodu, Abraham Darby tarafından keşfedildi. Darby’nin buluşu odun kömürüne dayalı demir sanayii için sonun başlangıcı oldu. Bu tekniğin yaygınlaşması ile birlikte demir daha ucuz üretilmeye başlandı.

1780’lerde büyük miktarlarda yumuşak demir üretme imkanı doğdu. Bu demir işlenmeye daha elverişli olduğundan çok kolay kırılan dökme demire göre her amaç için daha uygundu.

Demir sanayii, İngiliz sanayileşmesinde hem geniş kapsamlı hem de teşvik edici önemli bir rol oynadı. Modern sanayinin ihtiyaç duyduğu bir malı bol ve ucuz olarak sağladı. 20. yüzyılda geri kalmışlıktan kurtulmak isteyen ülkeler çelik sanayiini kurmayı ekonomik başarının temel bir şartı olarak gördüler.

Uluslararası Ticaretin Katkıları

Uluslararası ticaret, İngiltere’nin sanayileşmesine büyük katkılarda bulunmuştur. Bu katkılar şöyle sıralanabilir:

  • İngiliz sanayiinin ürünlerine talep yarattı.
  • Sanayi ürünlerinin sayısını artıran ve fiyatlarını ucuzlatan ham maddeleri elde etmesini sağladı.
  • Yoksul ve az gelişmiş ülkelere İngiliz mallarını satın alma gücünü sağladı.
  • Sınai ve zirai gelişmeyi finanse etmeyi kolaylaştıran ekonomik bir fazla yarattı.
  • Dış ticaretin olduğu kadar ülke içi ticaretin de gelişmesinde etkili olan kurumsal yapı ve iş ahlakının doğmasına yardımcı oldu.
  • Uluslararası ticaretin genişlemesi büyük şehirlerin ve sanayi merkezlerinin gelişmesinin ana nedeni oldu.

Sanayi Devrimi’nin Sonuçları

Sanayi Devrimi, Tarım Devriminden farklı olarak kısa sayılabilecek bir sürede önemli sonuçlara yol açtı. Bu sonuçlar aşağıdaki gibi özetlenebilir:

  • Nüfus çok hızlı oranda artmaya başladı.
  • Batı dünyası geçmişte benzeri olmayan bir hayat düzeyine ulaştı.
  • Batı dünyasında tarım hâkim ekonomik faaliyet olma özelliğini yitirdi.
  • Batı dünyası bir şehir toplumu haline geldi.
  • Sürekli teknolojik değişme bir kural haline geldi.
  • Gelir ve servet dağılımında önemli değişmeler oldu.
  • Ekonomik faaliyet aile içi veya mahalli kullanımlardan çok ülke çapında ve uluslararası pazarlar için üretime doğru ihtisaslaşmaya yöneldi.
  • Toprak dışındaki üretim araçları yani sermaye sahipliğinin ya da bu araçlarla ilişkinin belirlediği yeni sosyal ve mesleki sınıflar doğdu.