İLK DÖNEM İSLAM TARİHİ - Ünite 3: İslâm’ın Mekke Dönemi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: İslâm’ın Mekke Dönemi

Giriş

Hz. Muhammed'in peygamberliği tarihin en önemli ve etkili olaylarından biridir. Hz. Peygamber, çevresinden başlayarak insanları yeni dine davet ettiğinde müşrikler hemen sert bir tepki göstermediler. İlk zamanlarda Hz. Peygamber’i dinlerine bağlı olmayan diğer insanlara benzeterek onun çağrısını çok önemsemediler. Ancak bir süre sonra insanlara aktardığı ilahî mesajdaki derinlik, ciddiyet ve tutarlılık önemli bir vakıayla karşı karşıya olduklarını anlamalarına imkân verdi.

Müşriklerin Hz. Peygamber’i engellemek için baskılarını artırmaları, çatışma sürecini hızlandırdı. Bütün baskılara rağmen Hz. Peygamber, müşriklere yönelik çağrısını sürdürdü.

Müşrikler, Hz. Peygamber’in barışçıl çabalarını görmezden geldikleri gibi gün geçtikçe baskılarını artırdılar. Müslümanların önemli bir çoğunluğunun Mekke’den ayrılması onların baskılarını azaltmadı. Nihayet Hz. Peygamber de Mekke’den ayrılarak Medine’ye yerleşti. Ancak onun Medine’ye gitmesi bir kaçış değil, muhatapları arasında bulunan Mekkelileri dine davet etmenin yollarını açmaktı. Nitekim Allah Resûlü, hicretinden sekiz yıl sonra Mekke’ye tekrar girdiğinde bu amacını gerçekleştirme imkânı buldu

Hz. Muhammed’in Peygamberliğinin Başlaması

Hazreti Peygamber ilk vahiy tecrübesinden önceki aylarda, "sâdık rüyalar", yani takip eden günlerde gerçekleşen rüyalar görmeye başladı. Zaman zaman "Allah'ın selamı üzerine olsun Ey Allah'ın elçisi" şeklinde sesler duyuyordu. Allah'ın Resûlü, ilk vahiy tecrübesiyle 40 yaşında karşılaştı. 27 Ramazan'da (M. 610) Hira mağarasında yalnızken kendisine daha önce görmediği bir varlık göründü. Gördüğü görüntü karşısında dehşete kapıldı. Karşısına çıkan varlık, Cebrail isimli vahiy meleğiydi. Hz. Muhammed’e “Oku!” emrini verdi. Hz. Muhammed, “Ben okuma bilmem.” diye cevap verdi. Cebrail onu tutarak sıktı, sonra yere bırakıp “Oku!” dedi. Bu konuşma birkaç defa tekrar etti. Sonra Hz. Muhammed meleğe “Ne okuyayım?” diye sordu. Bunun üzerine Hz. Cebrail şu ayetleri bildirdi:

“Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı yapışkan bir sıvıdan yarattı. Oku! Senin Rabbin en cömert olandır. O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir.” (Alak 96/1-5).

Vahyin Bir Süreliğine Kesilmesi

İlk vahiy tecrübesinin üzerinden günler geçmesine rağmen beklediği şey bir türlü gerçekleşmiyordu. Bu durum Hz. Peygamber'i üzüyordu. Bir süre sonra Cebrail ona Duha sûresini getirerek üzüntüsünü giderdi.

Gizli Davet Dönemi ve İlk Müslümanlar

Hz. Peygamber'in çağrısı yakın çevresinde yankı buldu. Yaklaşık üç yıl süren bu dönemde Hz. Hatice, Hz. Peygamber'in kızları Zeyneb, Rukıyye ve Ümmü Külsûm, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ali, Zeyd b. Hârise, Osman b. Affân, Zübeyir b. Avvâm, Abdurrahman b. Avf, Talha b. Ubeydullah, Sa'd b. Ebû Vakkâs, Osman b. Maz'ûn, Said b. Zeyd, Ayyâş b. Ebû Rebîa ve hanımı Esma bint Selâme, Ebû Ubeyde b. Cerrâh, Erkam b. Ebü'l-Erkam, Ebû Seleme, Ca'fer b. Ebû Tâlib ve Ubeyde b. Hâris müslüman oldular.

İslâm'a Açık Davetin Başlaması

Hz. Peygamber, akrabalarından beklediği desteği göremeyince Kureyş kabilesinin diğer mensuplarına yöneldi. Kureyşlileri İslâm'a davet etmek amacıyla Safa tepesine çıkarak burada bir konuşma yaptı. Hz. Peygamber'in bu çağrısı daha çok gençlerden ve zayıflardan karşılık buldu. Kureyş kabilesine bağlı boyların liderleri Hz. Peygamber'in tebliğini kabul etmediler.

Müşriklerin Yeni Dine Tepkileri

Özellikle Mekke'deki Kureyş kabilesine bağlı boyların liderleri Hz. Muhammed'in getirdiği mesaja sert tepki gösterdi. Hz. Peygamber'in mesajına tepkiler zamanla daha da arttı. Yeni dinin sadece inanç prensiplerinde değişiklik yapmadığı, aynı zamanda sosyal, hukukî, ekonomik, siyasî ve hatta kültürel hayata ilişkin toplumu topyekün değiştireceği anlaşıldıkça tutucu liderlerin muhalefeti sertleşti. Hz. Muhammed'in Mekke'deki 13 yıllık tebliğ faaliyeti sırasında kabile liderlerinden, getirdiği mesajı kabul eden olmadı. Kabile liderleri bununla da yetinmeyerek bir taraftan Hz. Peygamber'in tebliğ yapmasını engellemeye çalıştılar; diğer taraftan kabilelerinden İslâm'a girenlere baskı yaptılar. Müşriklerin içinde Hz. Peygamber'e karşı sert tutum takınan Ebû Cehil, Ümeyye b. Halef, Nadr b. el-Hâris ve Ebû Leheb gibi kimseler olduğu gibi, daha yumuşak olanlar da vardı.

Kureyşlilerin Yeni Dine Karşı Çıkmalarının Sebepleri

Kureyşli müşriklerin Hz. Muhammed'in getirdiği mesaja karşı çıkmalarının çeşitli sebepleri vardı. Bunlar:

  1. Müşriklerin ileri gelenleri toplum içindeki statülerini ve nüfuzlarını kaybetmek istemiyorlardı. Zira İslâm insanlar arasında bir ayırım yapmıyor; köle ile efendiyi insan olmaları hasebiyle eşit görüyordu.
  2. Araplar tutucu bir kavimdi. Din anlayışlarının meşruiyetini atalarının dinî tercihlerinde görürlerdi.
  3. Arapların kabileci bir toplum olmaları Hz. Peygamber'in getirdiği dini kabul etmelerinin önündeki en önemli engellerden birisiydi.
  4. Mekkeli müşrikler açısından ticaret, hayatî bir öneme sahipti. Kâbe'de müşriklerin saygı duydukları birçok put vardı. Araplar, bu putlara ibadet etmek ve hac yapmak amacıyla her yıl Mekke'ye giderlerdi. Hac mevsiminde kurulan panayırlarda ticaret yapılıyordu. Bundan dolayı hac ibadeti ve putlara gösterilen saygı Mekke'nin ticaret hayatı için çok önemliydi. Müşrikler ekonomik açıdan zarar görmek istemiyorlardı.
  5. Müşrik Araplar, kendilerine liderlik yapacak bir kişinin zengin ya da güçlü olmasını isterlerdi. Hz.Peygamber zengin olmadığı gibi bir kabilenin lideri de değildi.

Habeşistan Hicreti

İslâm'ın yayılması engellenip Müslümanlara yönelik baskılar artınca Hz. Peygamber, nübüvvetin 5. yılında (M. 615) Müslümanların bir kısmını Habeşistan'a göndermeye karar verdi. Habeşistan'da adil olduğu bilinen bir hükümdar vardı. Hicret süreci yaklaşık iki yıl devam etti. İmkân bulan Müslümanlar peyderpey Habeşistan'a gittiler.

Kureyşlilerin Ambargosu

Müşrikler, Hz. Peygamber'i engellemesi için Ebû Tâlib'le görüşmeler yaptılar. Israrlı talepler karşısında bunalan Ebû Tâlib Hz. Peygamber'e maruz kaldığı baskılardan söz edip kendisine yüklenemeyeceği bir yük yüklememesini istedi. Müşrikler, Hz. Peygamber'e yönelik baskılarıyla İslâm'ın Mekke'de taraftar bulmasına engel olamayınca Hâşimoğullarının Hz. Muhammed'i terk etmelerini sağlamak amacıyla onlarla sosyal, siyasî ve ekonomik ilişkilerini askıya alarak ambargo başlattılar. Bu karara göre Hâşimoğullarına kız verilmeyecek, onlardan kız alınmayacak; onlarla alışveriş yapılmayacak ve konuşulmayacaktı. Hâşimoğullarıyla birlikte hareket eden amca çocukları Muttaliboğulları da ambargoya dâhil edilmişti.

Hüzün Yılı

Ambargonun kaldırılmasından yaklaşık sekiz ay sonra Hz. Peygamber'in amcası Ebû Tâlib, ondan kısa bir süre sonra da eşi Hz. Hatice vefat etti. Hz. Peygamber'in değer verdiği bu iki yakınını kaybetmesi onu çok üzdü. Bu sebeple bu yıla hüzün yılı (senetü'l-hüzn) denir.

Hz. Peygamber'in Tâif Yolculuğu

Hz. Peygamber Taif'e giderek burada yaşayan Sakif kabilesi mensuplarından destek almaya karar verdi. Yanına evlatlığı Zeyd b. Hârise'yi alarak Taif'e gitti (Nübüvvetin 10. yılı/M. 620). Şehrin ileri gelenleriyle görüşerek desteklerini istedi. Ancak umduğu desteği bulamadı.

Altı Medinelinin Müslüman Olması

Hz. Peygamber, bıkmadan Mekke’ye gelen kabileler arasında tebliğ faaliyetini sürdürürken peygamberliğin 11. yılında (M. 620) Medine’den gelen kafilenin içinde bulunan altı Hazrecli Müslüman oldu. Bunlar Mekke yakınlarındaki Akabe mevkiinde Hz. Peygamber’le görüştüler ve onun İslâm’a çağrısına olumlu cevap verdiler.

Birinci Akabe Biatı

Memleketlerine dönen altı Müslüman, peygamberliğin 12. yılında (M. 621) daha kalabalık bir grup olarak Mekke'ye geldiler. Hz. Peygamber onlarla Akabe mevkiinde bir toplantı yaptı. Bu toplantıya on Hazrecli'nin yanı sıra iki de Evsli katılmıştı. Hz. Peygamber onlara nasihat etti ve İslâm ilkelerine uyacaklarına dair onlardan biat aldı. Bu kişiler Hz. Peygamber'e, "Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, yalan uydurarak hiç kimseye iftira etmemek ve iyi olan hiçbir hususta Allah Resûlü'ne isyan etmemek" üzere biat ettiler.

İkinci Akabe Biatı

Birinci Akabe biatından bir yıl sonra (peygamberliğin 13. yılı/M. 622) yine hac döneminde kalabalık bir Müslüman grubu Mekke’ye geldi. Hz. Peygamber, ikisi kadın olmak üzere 75 Medineli Müslümanla Akabe’de tekrar görüşme yaptı. Gelenlerin çoğu Hazrec kabilesindendi.

Görüşmeler sırasında Medineli Müslümanlar, kendi hanımlarını ve çocuklarını korudukları gibi Hz. Peygamber’i koruyacaklarına dair biat ettiler. Hz. Peygamber, Medineli Müslümanların aralarından oniki temsilci (nakîb) seçmelerini istedi. Bunun üzerine dokuzu Hazrecli, üçü Evsli olmak üzere oniki temsilci seçtiler. Hz. Peygamber Neccâroğulları’nın temsilcisi Es‘ad b. Zürâre’yi de onların reisi (nakîbü’n-nükabâ) olarak tayin etti. Temsilci seçilmesi, Hz. Peygamber’in muhataplarına sorumluluk yüklemek açısından önemliydi.

Birinci Akabe biatında daha çok ahlakî prensipler öne çıkarılmışken, İkinci Akabe biatında siyasî hedefler amaçlanmış; böylece Hz. Peygamber'in Medine'ye hicretinin ilk adımları atılmıştır.

İsrâ ve Mirâc

Hz. Peygamber'in Mekke'deki Mescid-i Harâm'dan Kudüs'teki Mescid-i Aksâ'ya yaptığı gece yolculuğuna isrâ, Kudüs'ten göğe yükselmesine mirâc denir.

Müslümanların Hicreti

Müslümanların Medine'ye hicretleri İkinci Akabe biatından kısa bir süre sonra başladı. Bazen yalnız, bazen gruplar halinde, kimi zaman gizlice kimi zaman da açıkça ve meydan okuyarak hicret edildi. Hz. Peygamber’in hicretinden Mekke fethine kadar hicret, hak-batıl mücadelesinde taraf olmanın en önemli göstergesi olarak değerlendirildi.

Bu süreçte imkân bulan Mekke’deki Müslümanların hemen hepsi Hz. Peygamber’den önce hicret ettiler. Hicret eden müslümanlar, Mekke’den ayrılırken yanlarına alabildikleri dışında, taşınır ve taşınmaz bütün mallarını kaybettiler. Müşrik akrabaları bu mallara el koydular. Müslümanlar büyük sıkıntıları göğüsleyerek hicret ediyorlardı; ancak onları daha başka sıkıntılar bekliyordu. Çünkü hicret ettikleri yerde hayatlarını bir ölçüde kolaylaştıracak olan maddî imkânlarını Mekke’de bırakmak zorunda kalıyorlardı. Bu durum müslümanların bir süre maddî sıkıntı çekmelerine neden olacaktır.

Hz. Peygamber'in Hicreti

Medine'nin Hicret Yurdu Seçilmesinin Sebepleri

  1. Medine'nin hicret yurdu seçilmesinin önemli sebeplerinden biri, Mekke ile ilişkiyi tamamen koparmayı gerektirmeyecek bir yer olmasıdır. Arapların Kâbe'ye saygı göstermesi, Mekke'yi göz ardı edilemeyecek bir merkez haline getiriyordu. Oraya hâkim olan kimse, Araplarla sıcak ilişkiler geliştirme imkânına sahipti. Bu sebeple Hz. Peygamber'in Mekke'yi ihmal etmesi düşünülemez. Medine ise Mekke ile ilişkilerin devam etmesine imkân verecek bir konumdadır.

  2. Medine'deki otorite boşluğu Hz. Peygamber'in burada rahat hareket etmesine imkân veren bir etkendir. Bu sebeple Medine'nin tercih edilmesinde tereddüt edilmemiştir.
  3. Medine'de Hz. Peygamber'in ailesinin sıhriyet bağı olan Hazrec kabilesinin yaşaması, destek sağlanması açısından önemlidir. Bilindiği gibi Araplar arasında kabile dayanışmasının yanı sıra evliliklerle tesis edilen akrabalık da toplumsal dayanışmada etkili olabiliyordu.
  4. Nüfus potansiyeli bakımından Medine, Hicaz'daki en önemli yerleşim yerlerindendir. Hicret sırasında burada hatırı sayılır bir nüfus yaşıyordu. Bu da Medine'yi tebliğ için vazgeçilmez bir yer haline getiriyordu.
  5. Medine'nin Habeşistan gibi alternatiflerle karşılaştırıldığında Mekke'ye yakın sayılabilecek bir mesafede olması da hicret yurdu olarak seçilmesinin sebeplerinden biri olarak değerlendirilebilir.
  6. Kuşkusuz Hz. Peygamber'in Medine'yi tercih etmesinin en açık sebeplerinden biri, buradaki Müslümanlardan gördüğü destektir. Bu destek sayesinde, tebliğ yapmasına yıllarca engel olan Kureyş'e karşı koyabilmiştir.

Hz.Peygamber Medine’de, Hicretin Sonuçları

  1. Hz. Peygamber hicret ederken bütün olanaklarını kullanarak ve gizlenmek suretiyle bu yolculuğu gerçekleştirmiştir.

  2. Hicret, Hz. Peygamber'in Ashâbının fedakârlığını gösteren olaylardan birisidir.
  3. Hicret, Mekke'de zayıf olan müslümanların izzet bulmasının dönüm noktasıdır.
  4. İslâm'ın kitlelere ulaşmasının önündeki engeller büyük ölçüde hicretle ortadan kalkmıştır.
  5. Hz. Peygamber döneminde meydana gelen hicret olayı, İslâm Tarihine Muhâcir ve Ensâr kavramını kazandırdı.
  6. Hz. Peygamber, hicretin hemen ardından Muhâcirle Ensâr arasında kardeşliği sağladı. Böylece kan bağına dayanmayan, temeli inançbirliği olan bir toplum oluşturmanın en önemli adımı atılmış oldu.
  7. Medine şehri, Hicâz bölgesinin dağınık köy ve mahallelerden meydana gelen mütevazı bir kasabası iken dünya tarihinin gidişatına tesir eden çok önemli bir merkez oldu.
  8. Hz. Peygamber'in hicretiyle birlikte yıllardan beri devam eden Evs-Hazrec düşmanlığı yerini, Resûlullah'ın etrafında kenetlenmiş bir ümmete bıraktı.
  9. Medine'ye göç eden müslümanlar Mekke'deki müşriklerle mücadele ederken onlara ekonomik açıdan zarar verebilme imkânı buldular.