İLKÇAĞ FELSEFESİ - Ünite 3: Plüralist ve Antropolojik Dönem Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 3: Plüralist ve Antropolojik Dönem
Giriş
Arkhe kavramı ilkçağ doğa felsefesinin temel kavramlarından biri olmuştur. Arkhe anlamı içinde su, ateş, toprak, hava gibi unsurların tamamı yer almaktadır.
Plüralist Dönem
Plüralist dönemin ilk düşünürü Empedoklestir (MÖ 495- 435). Evrenin temelinde dört unsur belirlemiştir. Bunlar; hava, ateş, toprak ve sudur.
Empedokles’in dört unsur teorisi: Empedokles’in eklektik bir düşünceye sahip olduğu düşünülmektedir. O kendisinden önce yaşamış Pythagoras, Herakleitos ve Parmenides’in fikirlerini kendi sistemine uygulamıştır. Bunlardan bir sentez yaratmıştır. Empedokles’e göre insanların varlık dedikleri şey dört temel unsurun birbiriyle karışması, yokluk dedikleri şey ise bu karışımın ortadan kalkmasıdır. Başka bir anlatımla dört unsur ezeli ve ebedidir. Empedokles dört unsuru tanrısal varlıklar olarak görmektedir. Ona göre bir sorunun cevabını verebilmek için evrendeki maddi gerçekliği iki etkin neden gerçekleştirmektedir. Bunlar Sevgi (Sempati), Nefret (Antipati)’dir. Empedokles’e göre canlı varlıklar, önce kafa, el, ayak gibi organlarının oluşumuyla ortaya çıkmışlardır. Hayatta kalmalarını sağlayacak şekilde birbirileriyle birleşen canlılara dönüşmüşlerdir. İnsan kafası insan vücuduyla buluştuğu zaman hayatta kalmayı başarmıştır, düşüncesinde olduğu gibi. İnsanın bedensel oluşumu dört unsurun çeşitli oranlarda karışımının bir sonucudur, düşüncesini benimsemiştir. Empedokles’e göre Sevgi ve Nefret evrende dönüşümlü olarak hüküm sürmektedirler. Birbirini sonsuza kadar takip eden dört dönemin var olduğunu düşünmektedir, sevginin hakim olduğu döneme kozmoz, nefretin hakim olduğu dönemse kaos olarak adlandırılmıştır.
Empedokles’in Bilgi Anlayışı
Empedokles’in Bilgi Anlayışı: Herakleitos ve Parmenides’in fikirlerine dayanarak oluşturmaya çalıştığı bir sentezdir. Herakleitos’un evrende daimi bir değişimin mevcut olduğu iddiasına karşılık. Parmenides hiçbir şeyin değişmediği düşüncesindedir, iki filizof pek çok bakımdan birbirine zıt iki epistemolojik düşüncenin takipçisi olarak görülebilir. Biri çağdaş düşüncedeki empirizmi (Empirizm bilginin kaynağının duyu verileri olduğu düşüncesine verilen isimdir), diğeri ise rasyonelizmi (Rasyonalizm ise bilginin akla dayandırılmasıdır) hatırlatmaktadır.
Empedokles’in cevaplamaya çalıştığı sorulardan biri; cisimlerin nasıl olup da birbirini etkilediğidir. Empedokles’e göre cisimlerin birbirini etkilemesi şöyledir; nasıl ki güneşten ışık yayılıyorsa cisimlerden de ışınlar yayılmaktadır. Düşünce gücünün kana ait olduğunu düşünmektedir. Kan insani varoluşun esas taşıyıcısı ve düşüncenin merkezidir. Empedokles’in Doğa Üzerine ve Arınmalar adlı iki kitap yazdığı bilinmektedir.
Empedokles’in Düşüncesinde Din ve Reenkarnasyon
Yayınladığı kitaplarda yeniden doğuşun dini ve mistik duygularına hakim olduğu görüşüne sahip olduğu anlaşılmaktadır. Reenkarnasyon teorisine göre maddi dünyanın üzerinde ikinci ve daha yüksek bir ruhlar dünyası vardır. Ruhlar ölümsüzdür ve işledikleri günahlar sebebiyle ikinci kez dünyaya gönderilmektedirler. Bir ruhun kaç bedene girmesi gerektiği konusunda hiçbir sınır çizilemez. Ruh böylece dünyaya yeniden gelişleri sırasında kötülüklerden arınmış olmaktadır.
Ksenophanes, insanların tanrıları kendilerine benzettiğini söylemekte ve bunu eleştirmektedir. Bu eleştiri aslında monoteizme doğru atılmış önemli bir adımdır. Empedokles Tanrının başının ve ayaklarının olmadığını yalnızca kutlu ve anlatılmaz bir zekasının bulunduğunu ve hızlı düşünceleriyle evreni dolaştığını düşünmektedir. Antropomorfizme yakın bu düşünce “insanbiçimcilik” olarak adlandırılmaktadır.
Anaksagoras
Anaksogoras (MÖ 500-428) plüralist dönemin bir diğer temsilcisidir. Oda arkhe sorunu ile ilgilenmiştir.
Anaksagoras’ın Arkhe Anlayışı
Ona göre evreni oluşturan dört unsur (hava-ateş-toprak-su) çeşitli oranlarda değil, sonsuz sayıda unsurun bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Anaksagoras evrenin maddi yapısını açıklamak üzerine kullandığı bu unsurlara sperma (tohum) adını vermektedir. Anaksagoras arkhenin cansız olduğunu düşünmekte ve onun kendi kendine hareket geçemeyeceğini kabul etmektedir. Bunu harekete geçiren unsurun Nous (Akıl) olduğunu iddia etmektedir.
Kozmosun Rasyonel İlkesi Olarak Nous
Anaksogoras “Evrenin Oluşumu” adlı eserinde evrenin oluşumunu detaylı olarak anlatmaktadır. Evrenin kaos karışıklığından kozmos düzenine geçebilmesi için Nous’a yani Akıla ihtiyacı vardır, fikrini savunmaktadır. Nous’u yaratan madde ise yaratılandır. Anaksagoras’a göre bir şey ne ise odur, onun başka bir şeye dönüştüğünü çelişkiye düşmeksizin iddia etmekte mümkün değildir.
Teleoloji ve Deizm
Teleoloji erek-bilim olarak tercüme edilmektedir. Herhangi bir nesne ya da evrenin tamamında gözlenen bir değişim ya da hareketin belirli bir amaç doğrultusunda gerçekleştiğine dair düşünceyi ifade etmektedir.
Deizme göre Tanrı evrenin hammaddesini hazır bulmuş, ona biçim ve hareket vermiş, sonra ada onu kendi haline bırakmıştır. Bu aşamadan sonra Tanrının onunla kesintisiz bir şekilde müdahale etmesi düşünülemez. Evrende bütünüyle mekanik bir işleyiş vardır.
Anaksagoras güneşin tanrı olmayıp bir taş parçası olduğunu iddia ettiği için yargılanmıştır ve ölüm cezasına çarptırılan ilk filozof olmuştur.
Duyu Algısı ve Bilgi
Anaksagoras insanın Nous’tan pay aldığı ve doğadaki en akıllı varlık olduğu fikrindedir. Ona göre nasıl olupta algılayabildiğimiz konusu (Duyu Algısı) önemlidir. Buna göre Algılamak demek seçmek ve ayırmak demektir. Nesneden özneler tamamen ayrı olduklari için algılanmaktadırlar.
Demokritos
Plüralist dönemde MÖ 460-371 yılları arasında yaşamıştır. Atom öğretisini geliştirdiği ve bir okul kurduğu düşünülmektedir.
Arkhe Olarak Atom
Demokritos evreni oluşturan temel unsurun sonsuz sayıdaki Atom olduğunu savunmaktadır. Ona göre, her cisim kendisinden geriye gidilmesi mümkün olmayan küçük parçalara dek bölünebilir. Artık bölünemeyecek olan nihai unsura atom demektedir. Atomlar yaratılmamışlardır ve ezeli-ebedidirler. Atomlar hareketlerini mekanik bir zorunluluktan almaktadırlar. Bu zorunluluk iki unsurun mevcudiyetini kabul etmektedir. Bunlar Atomlar ve Atomların içerisinde hareket ettiği boş uzaydır. Atomla ilgili Birincil Nitelik ağırlık, yoğunluk ve sertliktir. İkincil Nitelik ise; ses, sıcaklık, renk gibi niteliklerdir. Atomlar boş uzay içinde hareket ederken aynı zamanda uzayda yerde kaplamaktadırlar. Yer kaplamayan bir şey gerçek anlamda var olamaz düşüncesinin hakim olması bu sebeptendir. Evrenin ortaya çıkmasına neden olan şey benzer atomların bir araya toplanmasıdır. Demokritos’un materyalizmi kendi içinde tutarlı bir düşünsel çizgiyi temsil etmektedir.
Duyu Algısı ve Bilgi
Demokritos’un algı ve bilgi teorisi de atom teorisinden türetilmiştir. Ona göre algı şeylerden ileri gelen ve duyu organlarımız aracılığıyla bize ulaşan akıntı ve cereyanların ruhumuzda meydana getirdiği değişikliktir. Bu tanımla algı ancak atomların hareketiyle duyu organlarımıza ulaşabilmektedir demek istemiştir.
Bilgimiz ise duyular ve aklın işbirliği ile meydana gelmektedir. Duyular eşyanın sadece hayalini yansıtmaktadır. Bu bilgi teorisini Demokritos’un sadece gözlemle gerçekleştirdiği düşünülmektedir. Onun kendisi için belirlediği en önemli misyon doğadaki nedensellik ilişkilerini keşfetmektir. O kadar ki evrende mevcut olan bir neden-sonuç ilişkisini keşfetmeyi Pers Kralı olmaya tercih edeceğini sürekli olarak dile getirmiştir. Nedensellik Demokratios açısından evrende egemen olan zorunluluğun bir ifadesidir. İnsanlar hadiseler arasındaki nedensellik ilişkisini çözemedikleri zaman tesadüflerden bahsederler demektedir.
Ahlak
Demokritos doğa filozofu olmasının yanı sıra bir Ahlak filozofudur da. Onun Ahlak anlayışı Akla dayalıdır. Ahlakın amacı ise, insanı ruh dinginliğine ulaştırmaktır fikrini savunmuştur (Ruh dinginliğine euthymia denmektedir). Bu kavram şenlik, şen oluş olarak açıklanmaktadır. Demokritos ahlakın amacı olarak belirlediği ruh dinginliğini tanımlamak amacıyla çeşitli kavramlar kullanır. Bunlar; eusteo (esenlik), athambia veya athaumastia (hayranlığın olmayışı), ataraxia (dinginlik), harmonia (uyum), summetria (simetri), cudaemonia (mutluluk) vb. bazılarıdır. Demokritos, hazzı (hedonizm) reddetmez ama hazcı da değildir. Hedonizm; Yunanca hedon (haz) kavramından türemiş bir isimdir. Türk Dil Kurumuna göre hazcılık; zevki insan hayatının tek değer ve amacı sayan, haz veren her şeyin iyi olduğunu kabul eden öğretidir. Ruhtaki dinginliği yaratanın, doğru düşünmek, doğru konuşmak ve doğru davranmak olduğunu savunan yine Demokritos’tur.
Din
Demokritos’a göre Tanrılarda tıpkı insanlar gibi atomlardan meydana gelmişlerdir. Onların ölümsüzlüğü ise, insana göre sadece daha uzun yaşıyor olmalarından ibarettir. Tanrılar insanlardan daha güçlü ve daha akıllıdırlar, bu nedenle saygıyı hak etmektedirler.
Demokritos’un din ve tanrı anlayışının bütünüyle materyalist bir mahiyete sahip olduğu görülmektedir.
Antropolojik Dönem
Demokritos’tan sonra gelen filozoflar doğa felsefesini tartışmaya bir kenara bırakarak, konuyu insan ve insan ile ilgili meselelere getirmişlerdir. Bu döneme Antropolojik Dönem denmektedir.
Antropoloji: İnsan bilimi anlamına gelmektedir. Antropolojik dönemin ilk temsilcileri ise sofistlerdir.
Sofistler
Felsefe tarihi kaynaklarında antropolojik dönemin ilk temsilcilerinin yani ilk insan felsefecisinin Sokrates olduğu düşünülmektedir. Sokrates Felsefeyi gökten yere indiren ve yaşam-ahlak konuları üzerine düşünceyi getiren ilk filozoftur. Sofistlerin varlığı bu noktada devreye girse de, Sofistlerin felsefeci olup olmadığı konusu günümüzde hala tartışılmaktadır.
Sofistlerin Ortaya Çıkışı
Sofistler, bilgelik ve öğreten kişi anlamında kullanılan Yunanca Soophistai kavramından türemişlerdir. Fakat bilge olarak geçen bu grubun tek olumsuzluğu bilgeliği para karşılığı bilgi öğretme olarak kullanmalarından kaynaklanmaktadır. Sofistler ortaya çıkıncaya kadar filozoflar arasında hiçbir konuda fikir birliği olduğu düşünülmemektedir.
Sofistlerin Etkili Silahı: Retorik
Retorik kelimesi iyi ve etkili konuşmak, güzel söz söylemek, belagat sahibi olmak gibi anlamlara gelmektedir. Dönemin siyasi ve kültürel koşullarına göre iyi konuşmak kişiyi büyük bir saygınlık kazandırmaktadır. Sofistlere para karşılığında yaptıkları bu işte gezici öğretmenler de denmektedir. Ayrıca o dönemde bedensel anlamda çalışılarak yapılan işlerin olumsuz düşünce yaratması da sofistleri etkilemiştir. Sofistlerden günümüze yazılı bir eser kalmamıştır. Yalnız Platon’un çok sayıdaki eserinde sofistlerden kalan ayrıntılı fikirler tasvir edilmektedir.
Başlıca Sofistler
- Protogoras (MÖ 481-411),
- Gorgias (MÖ 483-375),
- Prodikos (MÖ 465-399),
- Antiphon, Thrasy Machus (MÖ 459-400),
- Kallikles, Kritias (MÖ 460-403),
- Hippias (MÖ 460-399)
meşhur sofistler arasında sayılmaktadır.
Sofistlerin Belli Başlı Düşünceleri
Onlara göre doğru ve yanlışı birbirinden tam olarak ayırt edecek özelliklerinin olmayışı tartışma konusu olmaktaydı. Onlara göre toplumun içerisinde insanlar belirli uzlaşımlara dayalı olarak üretilen kanunlara tabidirler ve doğru olan bu kanunlara uymak ve insanların da bu kanunlara uymasını sağlamak esas amaçtır. Fakat yine de doğanın kendisini öncelemek gerekmektedir. Kanunların buyrukları keyfi belirlenirken, doğanın kanunları zorunluluktur.