İLKÇAĞ FELSEFESİ - Ünite 4: Sokrates ve Sokratesçi Okullar Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 4: Sokrates ve Sokratesçi Okullar
Giriş
Sokrates düşünce tarihinin en önemli filozoflarından biridir. Sokrates öncesi dönemin filozoflarının presokratikler diye adlandırılmasının sebebi de bu önemidir. Düşünceleri ve ölümü ile Antik Yunan düşüncesini radikal bir biçimde dönüştürmüştür. Fakat yine de gerçek olan Sokrates’in ardında bir yazılı kaynak bırakmadığı için kendisine ait düşünceler su yüzüne tam olarak çıkamamış ve hayatındaki sis perdesi kalkmamıştır.
Sokrates’in Hayatı ve Bilgi Anlayışı
Sokrates M.Ö. 5. Yüzyılda doğmuştur (MÖ 470). Dolaşmak ve sokaklardaki insanlarla konuşmak onun için çok önemlidir. Onun bu konuşmalarının amacı insanları düşüncesizlikten uyandırmak ve hayatın anlamı ve kendileri için düşünmeye sevk etmektir.Sokrates inandığı gibi yaşayan ve inançları uğruna ölen ilk büyük filozoftur.
Sokrates’in Bilgi Anlayışı
Sokrates’in doğduğu yıllarda Atina refah düzeyi yüksek bir merkezdi. Pek çok düşünür o dönemde burada yaşamayı tercih etmekteydi. Savaş ve Spartalıların egemenliğini kabul ettikten sonra bir de veba salgını ile yara almıştı. Bu değişiklikler sırasında inanç sistemleri de sarsılan halk Sokrates’in düşünce sistemiyle tanışmıştı. Oda felsefeyi doğadan çıkararak insan temeline alan amaçlara yönlendirmişti. Sokrates’in bilgi anlayışının temelini; evrensel bilgi ve hakikat arayışı olarak özetleyebiliriz. Bilgi onun için çok önemlidir. “Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir” demiştir. Kişileri bilgi edinmeye ve edindikleri bilgileri kullanmaya yönlendirmek istemiştir. Sokrates’in bilgi edinme yöntemleri arasında kuşkucu olmak yani “aporetik” olmaktır. Sokrates yine “çürütücü” olarak kabul edilmiş bilgileri sorgular ve mevcut inançları da eleştirmektedir. Sokrates’in yöntemi kuşku uyandırıcı ve çürütücü olsa da sıkıcı değildir, yapıcıdır.Onun yönteminde bilgi bulunmaktan çok hep aranması gerekendir.
Sokrates’in Ahlak Anlayışı
Sokrates, doğa felsefelerinin dogmatikliği ve yararsızlığını dikkate alarak, tıpkı sofistler gibi insana ve onun hayatına yönelir. Fakat ahlak felsefeleri bakımından da derin farklılıklar söz konusudur. Sofistler, faydacıdırlar ve bireysel yararı önemserler. Maddi yaşamdaki başarı onlar için önemlidir. Oysa Sokrates tümüyle bir ahlakçıdır. Amacı; insanların ruhlarına özen göstermeleri konusunda uyarmak ve ahlaki bakımdan onları erdemli kılmaktır. İnsanın geleceğini düşünen Sokrates için gelecekle ilgili amaç cevap mutluluktur. İnsanın mutlu olabilmesi için her şeyden önce kendisi ile uyumlu olması gerektiği fikrini de savunmaktadır. Sokrates’e insanların ruhlarını düzeltme adına verilen görevin kendisine Daimon tarafından verilmiş olduğu düşünülmektedir. Daimon ahlaki olarak yol gösterici rol oynayan tanrısal bir varlıktır (Vicdanıyla özdeşleştirilmiştir). Sokrates erdemi ele alırken kullandığı çok basit bir formül vardır: Bilgi erdemdir. Aynı zamanda bilgi erdem için hem bir gereklilik hem de yeterliliktir. Erdem olan bilgi insanı iyi kılmalıdır. Erdem tüm meslekler ve hayatlar içinde iyi ve kötüyü birbirinden ayırt etmeye yarayan bilgi olarak tanımlanmaktadır.
Sokrates’in Bilgi-Ahlak İlişkisi Hakkındaki Görüşleri
Hakkındaki Görüşleri Sokrates ruhun yetkinleştirilmesini kendisi için temel hedef olarak belirlerken, ahlaki bir zemine yaslanmakta ve bununda ancak bilgi ile erişilebilir bir hedef olarak görmektedir. Sokrates’in bilgi, erdem ve ahlakı kopmaz bir biçimde birbirine bağlayan görüşleri, siyasal düşüncelerinde de tamamıyla görülmektedir. Demokrasinin bilgi sahibi olanlar ve olmayanlar, sıradan halk ile bilginleri ayırt etmeye izin vermemesi sebebiyle, demokrasi yanlısı bir tutum içinde olamamıştır. Atina Demokrasisini çok makul bir rejim olarak görmemektedir.
Sokratesçi Okullar
Sokrates’in yazılı bir eseri olmadığı gibi bir okul kurma çabası içinde de olmamıştır. Sokrates’in dostları ve öğrencileri arasında dördü önemlidir ve Atinalı’dır. Bunlar Antisthenes, Aeschines, Platon ve Ksenophon’dur. Sayısız eser bırakmalarına rağmen günümüze Platon ve Ksenophon’un eserleri ulaşabilmiştir. Platon ve Aristoteles’in kurdukları okullar “Büyük Sokratik Okullar” olarak adlandırılmaktadır. Küçük Sokratik Okullar ise Megara Okulu, Elis-Eretria Okulu, Klinikler Okulu ve Kirine Okulu’dur. Okullar kendi aralarında ortak bir felsefi düşünce zemini oluşturamamışlardır.
Megara Okulu ve Elis-Eretria
Megara Okulu’nun kurucusu Eukleides’tir. “Bir olan iyidir” biçiminde özetlenebilecek bir düşünce erdemine sahiptir. Tek varlık Tanrıdır. Akıl ve İdrak ile özdeş olan iyidire inanmaktadır.
Elis-Eretria Okulu diğer Sokratesçi Okuldur, Kurucusu Elisli Phaidon’dur. Phaidon Sokrates’in en sevdiği öğreğncileri arasındadır. Felsefeyi ruhsal hastalıklara karşı bir ilaç ve hakiki özgürlük için bir kılavuz olarak görmektedir. Sokrates’in izinden giden tüm okullar gibi ahlak felsefesini baş köşeye yerleştirmiştir.
Kinikler Okulu
Bu okulun kurucusu Atinalı ‘Antisthenes’tir (MÖ 444-368 yılları arasında yaşamıştır). Bu okulun insanları saldırgan tavırlar içindedir. Kinikler hiçbir töreye hiçbir nezaket ve edep kuralına saygılı değillerdir. Yoksul bir hayat sürmeyi tercih etmişlerdir. Sokrates’in düşüncelerinden çok hayat tarzından etkilendikleri düşünülmektedir. Onlar için hayatın yegane amacı, Erdem’dir. Kinikler’de tıpkı Sokrates gibi insanın mutluluğa nasıl ulaşabileceği meselesi ile ilgilidirler. Erdem, bilgi mutluluk arasında kurdukları bağ Kiniklerde derin bir Sokrates etkisi tespit edilmesini mümkün kılmaktadır. Öte yandan, Kinikler, Antisthenes’in öğretmeni Gorgias’ın da etkisi altında kalmışlardır. Gorgias’ın birlik öğretisi, yani “var olan birdir” anlayışının bir benzeri Antisthenes’te de karşımıza çıkar. Şöyle ki, Antisthenes, “ilk varlık”; yani arkhe için bir tanım olamayacağını iddia eder. İlk varlık dışında tüm diğer varlıklar hep bileşik şeylerdir. Her ne kadar bu bileşik şeylerin tanımı yapılabilse de, bu tanımlar ancak parçaların sayılmasından ibaret olacaktır. Bunun da pek bir değeri yoktur.
Kiniklerin çileci, toplumsal değerlerle kavgalı ve bireyci tutumları bir yönüyle özgürleştirici bir stratejiyi yansıtır. Bireyin sınırlanmasına, belirlenmesine yol açan her türlü değer ve nesnenin dışlanması bireysel bir özgürlük vesilesi olarak düşünülebilir. Fakat bu türden bir düşüncenin ya da pratiğin mevcut statükoyu, örneğin yoksul ile zengin arasındaki sınıfsal eşitsizliği yeniden üreten bir boyutu da olduğuna dikkat etmek gerekir. Kinikler bir toplumsal kurtuluş reçetesi önermezler. Toplumsal bir iyinin peşinde değillerdir. Bu anlamda kurulu düzeni değiştirmek gibi bir dertleri yoktur.
Kirene Okulu
Kirene Okulu Aristippos (MÖ 435-335) tarafından kurulmuştur. Aristippos Sokrates öldükten sonra öğretmen olarak hayatını sürdürmüş, Kirene’de Kirene Okulunu diğer adıyla Hedonist Okulu’nu kurmuştur.
Kiniklerin öncüsü Antisthenes gibi Aristippos da, bilginin değerini salt pratik kullanışlılığı esasında değerlendirmiştir. Onun için neyin yararlı neyin zararlı olduğunu söylemediğinden ötürü matematik işe yarayan bir uğraşı değildir. Benzer bir biçimde fizik ile iştigal etmek de amaçsız ya da değersizdir. Aristippos’u sadece etik sistemini inşa edeceği bir temel sundukları nispette epistemolojik meseleler ilgilendirmiştir. Aristippos, Protagoras’ı takip ederek algılarımızın ancak bize duyumlarımıza dair bilgi verdiğini; fakat ne şeylerin doğasına ne de başka insanların duyumlarına dair bir şey söylemediğini iddia etmiştir.
Aristippos, hazzı iyi ile özdeşleştiriyor. Oysa selefi Sokrates, hatırlanırsa, iyinin içeriğini kesin olarak belirlemekten kaçınmıştı. İyi ile hazzı aynı şey olarak belirlemekle, Aristippos, hedonizmin ya da hazcılığın kurucusu olmuştur. Onun için yaşamın asli hedefi hazzın peşinde koşarak mutluluğa erişmektir. Burada Sokrates bir kez daha karşımıza çıkar. Ama Aristippos hocasının mutluluğu nihai hedef olarak belirleyen görüşü ile uyumlu bir bakış açısına sahipse de, son kertede hazzı mutluluğun yegâne ve asli kaynağı olarak kabul etmesi itibariyle ondan farklılaşacaktır. Sokrates için mutluluk ruhun esenliği ve sağlığıdır. Oysa Aristippos haz deyince, belli bir sürekliliğe sahip bir ruhsal durumu ima etmez. Onun için haz anlıktır. Hazzın nereden geldiğinin ve türünün bir önemi yoktur.
Aristippos’u kendisine referans alan bir hazcılığın bireyin kendi kendisini inkâr ederek içinde yaşadığı hayattan kaçmasına ve hatta intiharı doğru bir eylem olarak görmesine yol açabilme ihtimali yüksektir. Nitekim Kirene Okulu’na mensup olan Hegesias hazcılıktan yola çıkarak son derece kötümser bir dünya görüşü geliştirmiş ve öğrencilerine intihar etmelerini önermiştir. Bu türden bir öneriyi dile getirirken çıkış noktası ise şu şekildedir:
Haz en yüksek iyidir. Fakat insanların çoğu yoksulluk, hastalık ve çeşitli hayat meşakkatleri sebebi ile hazza erişemezler. Yani mutlu olamazlar. Bu durumda hayatın yegane gayesine ulaşamayan insan için en makul seçenek, Hegesias için intihardır. Aslında Hegesias’ta bulduğumuz bu düşünceler aşırı bir hazcılığın ne türden kötü sonuçlar üretebileceğini göstermesi bakımından manidardır.
Kinikler ve Kirene Okulu’nun mensupları topluma ve devlete özgü değerleri reddederler. Fakat bu reddediş onların toplum ve devletle kurdukları bağın sadece bir yönünü yansıtır. Öte yandan her iki okul mensuplarının toplum ve devlet hayatında herhangi bir sorumluluk üstlenmekten kaçındıklarını görürüz. Bu özellikleri bireysel mutluluğun peşinde koşmaları ile çok ilgilidir. Örneğin Kirene Okulu’nun kurucusu Aristippos’un Sokrates ile bir diyaloğuna Sokrates’ten Anılar adlı eserinde yer veren Ksenophon’un anlattıklarını dikkate alırsak, Aristippos yönetici sınıfı içinde yer almaya ya da devlet yönetimi ile ilgili herhangi bir sorumluluk üstlenmeye kesinlikle karşıdır.
Bilgiye verdikleri değer bakımından Kirene Okulu mensupları ve Kinikler, ustaları Sokrates ile görece uyumlu bir tutuma sahiplerse de, insan hayatının nihai ereği olan mutluluğa erişme yolları bakımından hem kendi içlerinde hem de Sokrates ile derin bir farklılığa sahiptirler.