İNŞAAT VE GAYRİMENKUL MUHASEBESİ - Ünite 8: Yurt Dışı inşaat İşleri Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 8: Yurt Dışı inşaat İşleri
Yurt Dışı İnşaat İşlerinin Kapsamı ve Önemi
Yurtdışı inşaat işleri, Türk inşaat işletmelerinin 1970’lerin başlarından itibaren Orta Doğu ülkelerinde yürütmeye başladıkları müteahhitlik faaliyetleri ile ortaya çıkmış bir kavramdır.
Yurt Dışı inşaat İşlerinin Kapsamı: Yurt dışı inşaat işleri en genel ifadeyle; inşaat işletmelerinin ülke dışında yaptıkları inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetler ve benzeri işlerini kapsamaktadır. Yurt dışı inşaat işleri kavramıyla i nşaat işletmelerinin ülke dışında yaptıkları bina, yol, köprü, demiryolu, tünel, metro, kanalizasyon, liman, dalgakıran, havuz, istihkam, havaalanı, dekovil ve tramvay yolu, spor alanları yapımı gibi her türlü yapıcılık işleri ile bunların etüt, proje, araştırma, bakım, onarım ve benzeri işleri ifade edilmektedir.
Yurt Dışı İnşaat İşlerinin Gelişim Süreci ve Önemi: Türkiye inşaat sektörünün Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana geçen 95 yıllık gelişim süreci; hazırlık, iç pazar etkinliği, uluslararası pazara açılma, pazar ve ürün çeşitlenmesi ve küresel rekabet olmak üzere beş döneme ayrılmaktadır. İlk iki dönem, 1970’lerin başına kadar devam etmiştir. 1970’lerde Türk müteahhitleri yabancı pazarlardaki iş fırsatlarından yararlanmanın yollarını aramaya başlamıştır. Türk inşaat işletmelerinin hizmetlerini ihraç ettiği ilk ülke 1972 yılında Libya olmuş, bunu takip eden yaklaşık on yıllık süreçte sırasıyla Suudi Arabistan, Kuveyt, Irak ve İran yurt dışı inşaat işlerinin gerçekleştirildiği pazarlar arasına katılmıştır.
Türkiye ekonomisinde 1980’lerden itibaren yaşanmaya başlanan liberal hareketler (özelleştirme, serbest piyasa ekonomisi, dışa açılma, serbest kur sistemine geçilmesi vb.) yurt dışı inşaat işlerinin gelişiminde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu dönemde, dünyada yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmeler de Türk müteahhitlerinin yurt dışındaki iş fırsatlarının gelişmesini sağlamıştır. Rusya Federasyonu’nun kurulmasıyla yeni pazarlar açılmış ve yurtdışı inşaat işleri Orta Asya ülkelerine yönelmeye başlamıştır.
1990’lı yıllara gelindiğinde ise, Türk inşaat işletmeleri tarafından gerçekleştirilen yurt dışı inşaat işlerinin ağırlığı Orta Doğu ülkelerinden Avrasya, Balkan ve Asya ülkelerine kaymaya başlamıştır. Gerçekleştirilen yurt dışı inşaat işlerinde ilk sırayı konut inşaatları alırken diğer faaliyet alanları endüstriyel tesis, turizm tesisi, yol, köprü ve tünel olmuştur.
Uluslararası standartlarda üretim ve proje hizmetlerinde uzmanlaşmanın belirgin hâle geldiği 2000’li yıllarda, konut projelerinin toplam projeler içindeki payı azalmaya başlamıştır. Buna paralel olarak, iş merkezi, yol, köprü, tünel, enerji santrali gibi faaliyet alanlarının paylarında ise artışlar meydana gelmiştir. Bu dönemde Türkmenistan önemli bir pazar hâline gelmiştir.
Yurt Dışı İnşaat İşlerinde Vergilendirme
Vergi, kamu hizmetlerine harcanmak üzere devletin, yerel yönetimlerin yasalara göre doğrudan ya da kimi maddelerin, hizmetlerin fiyatları üstüne ekleyerek dolaylı yoldan yurttaşlardan topladığı paradır.
Yurt dışında inşaat işi yapacak olan işletmeler, faaliyette bulunmak istedikleri ülkenin hukuki düzenlemelerine uygun hareket etmek durumundadırlar. Bazı ülkeler sadece şube açmaya izin verirken, bazıları yeni bir şirket kurulmasına veya var olan şirketlere ortak olunmasına olanak tanımaktadır. Bu nedenle, yurt dışında inşaat işi gerçekleştirmek isteyen işletmeler öncelikle, hedefledikleri ülkenin hukuki yapısını ve kendi ülkesi ile faaliyette bulunmayı düşündüğü ülke arasındaki vergi anlaşmalarını incelemelidir.
Kurumlar Vergisi Kanunu Açısından Yurt Dışı İnşaat İşlerinde Vergilendirme
Kurumlar Vergisi; sermaye şirketleri, kooperatifler, iktisadi kamu kuruluşları, iş ortaklıkları, dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmelerin kurum kazançları üzerinden dolaysız alınan sabit oranlı vergidir. Kurumlar Vergisi Kanunu, kurumların vergilendirilmesinde söz konusu kurumun kanunî veya iş merkezlerinin Türkiye’de olup olmadığını dikkate alır. Kanunî merkez, vergiye tabi kurumların kuruluş kanunlarında, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde, tüzüklerinde, ana sözleşmelerinde gösterilen merkezdir. İş merkezi ise işlemlerin fiilen toplandığı ve yönetildiği merkezdir. Buna göre, kanunî veya iş merkezi Türkiye’de bulunan kurumlar gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye dışında elde ettikleri kazançların tamamı üzerinden vergilendirilirler. Dolayısıyla, kanunî veya iş merkezleri Türkiye’de bulunan kurumlar, tam mükellefiyete tabi kurum statüsündedir. Diğer taraftan, kanunî ve iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye’de bulunmayan kurumlar ise sadece Türkiye’de elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirilirler. Bu kurumlara, dar mükellefiyete tabi kurumlar denir.
Yurt Dışı İnşaat İşleri İstisnası: Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “İstisnalar” başlıklı bölümünde, yurt dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de genel sonuç hesaplarına yansıtılan (intikal ettirilen) kazançların kurumlar vergisinden istisna (muaf) olduğu hüküm altına alınmıştır. Böylece, çifte vergilendirmenin önlenmesi amaçlanmıştır. Bu istisnanın uygulanması açısından, yurt dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanan kazançların Türkiye’ye fiilen getirilmesi zorunluluğu yoktur.
Yurt Dışı İştirak Kazançları İstisnası: Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre, bir şirketin yurt dışında kurulu bir başka şirketin hisse senetlerini satın alarak o şirkete iştirak etmesi nedeniyle elde ettiği kazançlar kurumlar vergisinden muaf tutulmaktadır. Ancak, bu muafiyet hakkına sahip olunabilmesi için belirli koşulların sağlanması gerekmektedir. Buna göre, inşaat işletmelerinin yurt dışı iştirak kazancı istisnasından yararlanabilmeleri için aşağıdaki koşulların tamamını sağlamaları şarttır.
- İştirak edilen kurumun limited veya anonim şirket niteliğinde olması,
- İştirak edilen kurumun gerek kanuni gerekse iş merkezinin Türkiye’de bulunmaması,
- Yurt dışı iştirakin ödenmiş sermayesinin en az %10’una sahip olunması,
- Yurt dışı iştirak paylarının, iştirak kazancının elde edildiği tarih itibarıyla, kesintisiz olarak en az bir yıldır elde tutuluyor olması,
- İştirak kazancının, iştirak edilen şirketin bulunduğu ülke kanunları uyarınca en az %15 oranında vergiye tabi tutulmuş olması (kâr payı dağıtımına konu kazançlar üzerinden ödenen vergiler dahil),
- İştirak kazancının, ilgili olduğu hesap dönemine ait Kurumlar Vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar, Türkiye’ye transfer edilmiş olması.
Gelir Vergisi Kanunu Açısından Yurt Dışı İnşaat İşlerinde Vergilendirme
Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre, Türkiye’de yerleşmiş veya Türk vatandaşı olan gerçek kişiler gerek Türkiye’de gerekse yabancı ülkelerde elde ettikleri bütün kazançlar üzerinden tam mükellef sıfatıyla gelir vergisi ödemek zorundadırlar. Başka bir deyişle, tam mükellef olarak kabul edilen gerçek kişilerin yurt dışı inşaat ve onarım faaliyetlerinden elde ettikleri kazanç ve iratlar vergiye tabidir. (İrat, şahsa bağlı olmayıp, doğrudan doğruya kendisi meydana gelen kaynaklara bağlı olan gelirdir. Örneğin, kira geliri, faiz geliri gibi.) Kanun’a göre, Türkiye’de yerleşmiş olan kişiler ile resmî kurumlara veya merkezi Türkiye’de bulunan şirketlere bağlı olup iş nedeniyle yabancı bir ülkede ikamet eden Türk vatandaşları tam mükellef olarak kabul edilir. Gelir Vergisi Kanunu’na göre, bir takvim yılı içinde Türkiye’de devamlı olarak altı Aydan fazla oturanlar ile gerçek kişiler Türkiye’de yerleşmiş sayılır.
Yurt Dışı İnşaat İşlerinin Yapıldığı Yabancı Ülkelerde Ödenen Vergilerin Mahsubu
Gelir vergisi, gerçek kişilerin gelirleri üzerinden alınan artan oranlı vergidir. Gelir Vergisi Kanunu’nda her ne kadar tam mükellef sıfatıyla yurt dışında elde edilen kazançların Türkiye’de de vergiye tabi olduğu ifade edilmiş olsa da çifte vergilendirmenin ekonomik büyümeye olumsuz etkilerinin önüne geçebilmek adına bazı düzenlemelere yer verilmiştir. Buna göre, çifte vergilendirmeyi önlemek amacıyla söz konusu Kanun’un 123’üncü maddesinde yabancı ülkelerde ödenen vergilerin mahsubuna olanak tanınmıştır. Dolayısıyla, tam mükellefiyete tabi mükelleflerin yurt dışında gerçekleştirdikleri inşaat işlerinden elde ettikleri kazançlar için yabancı ülkelerde ödedikleri vergiler, söz konusu kazançlar üzerinden Türkiye’de hesaplanan gelir vergisi tutarından düşülür.
Yurt Dışı İnşaat İşlerinden Doğan Zararların Mahsubu
Gelir Vergisi Kanunu’nda, tam mükellefiyette yurt dışı faaliyetlerden doğan zararların, yine bu faaliyetlerden elde edilen kazanç ve iratlardan mahsup edilmesine olanak tanınmıştır. Diğer taraftan, Türkiye’de gelir vergisinden istisna edilen kazançlarla ilgili yurt dışı zararlar, yurt içindeki kazanç ve iratlardan mahsup edilememektedir. Türkiye’de mahsup edilen yurt dışı zararın, faaliyetlerin yürütüldüğü yabancı ülkede de mahsup edilmesi hâlinde, Türkiye’deki beyannameye dahil edilecek yurt dışı kazanç, mahsuptan önceki tutar olacaktır. Başka bir deyişle, Kanun yurt dışı faaliyetlerden doğan zararların yalnızca tek bir ülkede mahsup edilmesine izin vermektedir.
Yurt Dışı İnşaat İşlerinde Götürü Gider Uygulaması
Yurt dışında inşaat işi yapan mükellefler, gerek yabancı ülkelerde uygulanan muhasebe sistemlerindeki farklılıklar gerekse birtakım faaliyetlerin niteliği gereği bazı giderlerini belgeleyememektedir. Bu durum ise, söz konusu giderlerin safi kazancın tesbitinde indirilememesi gibi bir soruna neden olmaktadır. Bundan dolayı Gelir Vergisi Kanunu’nda, yurt dışında inşaat, onarım, montaj ve taşımacılık faaliyeti yürüten gelir vergisi mükelleflerinin, bu faaliyetlerden elde ettikleri hasılatlarının binde beşini aşmamak koşuluyla, yurt dışındaki işleriyle ilgili belgelendiremedikleri giderlerini indirebilme olanağı verilmiştir. Bunun yanı sıra, Kurumlar Vergisi Kanunu Madde 6’da safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı, Madde 8’de ise ticari kazanç gibi hesaplanan kurum kazancının tespitinde mükelleflerin bu maddede belirtilen giderleri de ayrıca hasılattan indirebileceği belirtilmiştir. Bu hükümler uyarınca, götürü gider uygulanmasından kurumlar vergisi mükellefleri de faydalanabilecektir. Yurt dışında inşaat işleri yapan gelir vergisi mükellefleri, bu işlerden elde ettikleri ve belgelendirebildikleri döviz cinsinden hasılatın binde beşini götürü gider olarak yurt dışı kazançlarından indirdikten sonra kalan kısmı Türkiye’de beyan edeceklerdir. Daha sonra ise, yurt dışında ödenen vergi beyan edilen bu kazanç üzerinden Türkiye’de hesaplanan vergiden mahsup edilecektir. (Bilanço, esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahipler tarafından işletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilirken, işletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.) Konu ile ilgili örnek kitabın 215-16. sayfasındadır.
Katma Değer Vergisi Kanunu Açısından Yurt Dışı İnşaat İşlerinde Vergilendirme
Katma Değer Vergisi (KDV): Tüketilmek üzere üretilen mal ve hizmetlerden alınan vergidir. Yapılan mal ve hizmet teslimlerinde alıcı tarafından satıcıya ödenir. Böylece ilk üretim aşamasından nihai tüketim aşamasına kadar olan süreçte her aşamada katılan değer vergilendirilir.
Türkiye’de kurulu inşaat işletmelerinin yurt dışında hayata geçirdikleri inşaat projelerinin sayısı her geçen yıl artmaktadır. Bu nedenle, yurt dışı inşaat işleri ülke ekonomisinin döviz ihtiyacının karşılanmasında büyük öneme sahiptir. Bu önemi nedeniyle, sektörün yurt dışı faaliyetlerinin gelişimini desteklemeye yönelik olarak Türk vergi kanunlarında düzenlemeler yapılmaya devam etmektedir. Bu kanunlardan biri de 1984 yılında uygulamaya konulan Katma Değer Vergisi (KDV) Kanunu’dur. Katma Değer Vergisi Kanunu’na göre, bir işlemin KDV’ye tabi tutulabilmesi için Türkiye’de gerçekleştirilmesi ve ticari, sınai, zirai, serbest meslek faaliyet alanlarıyla ilgili olması gerekmektedir. Yurt dışı inşaat işlerinde hizmet Türkiye sınırları dışında gerçekleştirildiği için bu işlerin hizmet ihracı istisnası kapsamında KDV’den muaf tutulması mümkün değildir. Ancak Kanun’da, yurt dışına yapılan hizmetler belirli şartları taşımaları durumunda KDV uygulamasından muaf tutulmuştur. Şartlar; hizmetin yurt dışındaki bir müşteriye yine yurt dışında sunulmuş olması ve hizmetten yurt dışında yararlanılmasıdır. Yurt dışı inşaat işleri açısından durum değerlendirildiğinde, hizmet yurt dışında gerçekleştirilmekte ve yurt dışındaki müşteriler bu hizmetten yine yurt dışında yararlanmaktadırlar. Dolayısıyla, yurt dışı inşaat işleri KDV’ye tabi tutulmamaktadır. Yurt dışına inşaat işi yapan işletmeler, bu faaliyetlerinde kullanmak üzere yurt dışına geçici süreyle veya bir daha geri getirmemek üzere (kesin ihraç) makine, teçhizat, ekipman, inşaat malzemeleri ve personelin ihtiyaçları için tüketim malları götürebilmektedir. Söz konusu varlıkların Türkiye’ye geri getirilmek üzere geçici olarak yurt dışına çıkarılması durumunda bunlara KDV muafiyeti uygulanmaz. Diğer taraftan, işletmelerin yurt dışında üstlendikleri inşaat işleriyle ilgili olarak makine, teçhizat, ekipman, inşaat malzemeleri ve tüketim maddelerini kesin ihraç etmeleri durumunda söz konusu varlıklar KDV’den muaf tutulmaktadır.
Yurt Dışı İnşaat İşlerinin Muhasebeleştirilmesi
Yurt dışı inşaat işlerinin vergiden muaf tutulması gerçekleştirilen mali nitelikteki işlemlerin muhasebe açısından önemini azaltmaz. Dolayısıyla, yurt dışı inşaat işlerinin muhasebe uygulamaları en az yurt içi inşaat işleri kadar önemlidir.
Yurt Dışı İnşaat İşlerinde Muhasebe Sistemi: Bulundukları ülke dışında inşaat işi yapan işletmeler, faaliyette bulundukları ülkenin vergi yasalarına tabidirler. Bunun yanı sıra, iş yaptıkları ülkenin muhasebe sistemine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. Başka bir deyişle, defter tutma, kâr-zarar tespit etme ve diğer muhasebe uygulamalarında işin yapıldığı ülkenin yerel işletmelerine benzer şekilde davranmak durumundadırlar. Buna göre, yurt dışında inşaat ve onarım işi yapan Türk inşaat işletmeleri, bu faaliyetlerinden dolayı, söz konusu ülkenin vergi kanunlarına tabi olacak ve iş yaptıkları ülkedeki düzenlemelere uygun olarak defter tutacaklardır.
Yurt Dışı İnşaat İşlerinde Merkez, Şube ve İştirakler Arasındaki Para Hareketlerinin Muhasebeleştirilmesi: Yurt içi ve yurt dışı yıllara yaygın inşaat işlerinde, şubelerin (şantiyelerin) kendi aralarında veya merkez ve şantiyeler arasındaki parasal işlemlerde 393 hesap kodlu Merkez ve Şubeler Cari Hesabı kullanılır. Merkez ve Şubeler Cari Hesabı; merkezin şubelerle ve şubelerin kendi aralarında olan borç ve alacak ilişkilerinin izlendiği bir hesaptır. Merkezin şubelerden, şubelerin diğer şubelerden veya merkezden olan alacakları bu hesabın borç tarafına, borçları ise alacak tarafına kaydedilir. Diğer taraftan yurt dışında inşaat işi yapılabilmesi için söz konusu ülke mevzuatına göre ayrı bir şirket kurulmasının zorunlu olduğu durumlarda, kurulan şirkete iştirak edilmesinden dolayı ödenen sermaye niteliğindeki tutarlar dışında kalan ve ticari nitelik taşımayan işlemler duruma göre 132 kodlu İştiraklerden Alacaklar veya 332 kodlu İştiraklere Borçlar hesabında izlenir. Konu ile ilgili örnek kitabın 219-220. Sayfasındadır.
Yurt Dışı İnşaat İşleriyle İlgili Kazançların Muhasebeleştirilmesi: Yurt dışı inşaat işlerinden elde edilen kazançların muhasebeleştirilmesinde Tekdüzen Muhasebe Sistemi ile Gelir Vergisi Kanunu arasında farklılıklar söz konusudur. Bu farklılıklar aşağıda örnekler üzerinden açıklanacaktır.
Gelir Vergisi Kanunu’na göre, inşaat şirketlerinin yurt dışı inşaat faaliyetleriyle ilgili giderleri (yurt dışı hasılatın binde 5’i oranında götürü gider dahil) bu faaliyetlerden elde edilen gelirlerden düşülerek yurt dışı inşaat işlerinden sağlanan safi kazanç hesaplanır. Daha sonra bu tutar Türkiye’deki sonuç hesaplarına yansıtılır. Konuyla ilgili örnek kitabın 221-222-223. sayfasındadır.
Yurt Dışı İnşaat İşlerinde Kullanılan Makine ve Teçhizatların Değerlemesi ve Muhasebeleştirilmesi: İnşaat işletmeleri Türkiye’de bulunan makine, teçhizat ve ekipmanlarını yurt dışında yürüttükleri inşaat işlerinde kullanmak üzere yabancı bir ülkeye geçici olarak veya geri getirmemek üzere götürebilmektedirler. Bu uygulama, Türk vergi kanunları kapsamında ihracat olarak nitelendirilmektedir. Yurt dışı inşaat faaliyetlerinde ihtiyaç duyulan makine, teçhizat ve ekipmanların yabancı ülkeye geçici süreyle götürülmesi durumunda geçici ihraç, Türkiye’ye geri getirilmemek üzere götürülmesi durumunda ise kesin ihraç durumu ortaya çıkmaktadır.
Yurt dışı inşaat faaliyetlerinde kullanılmak üzere yabancı ülkeye götürülen bu varlıkların değerleme esasları yine Türk vergi kanunları tarafından konulan esaslarla belirlenmiştir. Buna göre; geçici ihracat şeklinde yurt dışına götürülen ve işin bitiminde Türkiye’ye getirilecek olan makine, teçhizat ve ekipmanlar için ihracatın gerçekleştiği dönem itibarıyla amortisman ayrılmasına son verilecektir. Konuyla ilgili örnek kitabın 223.sayfasındadır.
Yurt dışındaki şubelerde inşaat işlerinde kullanılmak üzere ihtiyaç duyulan makine, teçhizat ve ekipmanların faaliyette bulunulan yabancı ülkede satın alınarak işin bitimiyle birlikte ithal edilmesi de söz konusu olabilmektedir. Yurt dışında satın alınan makine, teçhizat ve ekipmanın işin bitiminde kesin ithalat yoluyla getirilmesi durumunda, söz konusu varlıklar emsal bedeliyle değerlenirler.
Yurt Dışı İnşaat İşlerinde Kullanılacak Makine ve Teçhizatların Geçici İhracat Yoluyla Gönderilmesi: Makine ve teçhizatların geçici ihraç kaydıyla yurt dışına gönderilme işlemi nazım hesaplarda izlenir. Çünkü, bu varlıkların mülkiyeti hâlen yurt dışına gönderimi gerçekleştiren işletmeye aittir. Dolayısıyla, bu varlıklar işletmenin aktifinde gösterilmeye devam eder. Ancak, bu makine ve teçhizatlar işletmenin tasarrufunda olmasına rağmen fiilen işletmede bulunmaması nedeniyle bu durumun açıklanmasına ihtiyaç vardır. Bu nedenle yurt dışına geçici gönderilme işlemi nazım hesaplarda izlenmelidir. Konuyla ilgili örnek kitabın 224.sayfasındadır.
Yurt Dışı İnşaat İşlerinde Kullanılacak Makine ve Teçhizatların Kesin İhracat Yoluyla Gönderilmesi: İnşaat işletmesinin Türkiye’deki makine, teçhizat ve ekipmanını yurt dışındaki inşaat işinde kullanmak üzere kalıcı olarak yabancı ülkeye göndermesi (kesin ihraç) durumunda ise, söz konusu varlıklar işletmenin aktifinden çıkmış kabul edilir. Başka bir deyişle, bu varlıklar yurt dışındaki işletmenin mülkiyetine girer. Bu durumda, Türkiye’deki işletmenin yurt dışındaki şube, şantiye veya iştirak şeklindeki işyerine gönderdiği makine, teçhizat ve ekipmanlar emsal bedeli ile değerlenirler. (Emsal bedeli, gerçek bedeli olmayan veya bilinmeyen veyahut tesbit edilemeyen bir varlığın, değerleme gününde satılması halinde emsaline sahip (benzerlerine) göre sahip olacağı değerdir. Konuyla ilgili örnek kitabın 225. Sayfasındadır.
Yurt Dışında Satın Alınarak İnşaat İşlerinde Kullanılan Makine ve Teçhizatların Kesin İthalat Yoluyla Getirilmesi: Yurt dışında yürütülen inşaat işlerinde ihtiyaç duyulan makine, teçhizat ve ekipmanın işin yapıldığı yabancı ülkede satın alınarak kullanılması ve iş bittikten sonra kesin ithal yoluyla yurda getirilmesi durumunda, söz konusu varlıklar emsal değerleriyle kayda alınırlar. Ayrıca, ithal edilen makine, teçhizat ve ekipman işletmeye ulaşana kadar yapılan bütün harcamalar ilgili varlığın maliyetine eklenir. Konuyla ilgili örnek kitabın 225-226. Sayfasındadır.
İnşaat İşlerinde Kullanılmak üzere Yurt Dışına Gönderilen Malzemelerin Muhasebeleştirilmesi: İnşaat işletmeleri yurt dışında inşaat faaliyetlerini yürütmek üzere açtıkları şubelere veya iştirak ettikleri şirketlere inşaat malzemeleri ve personelin ihtiyaçları için tüketim malları gönderebilirler. Bu malzemelerin fatura düzenlenerek yurt dışına gönderilmesi ihracat kapsamında değerlendirilir. Dolayısıyla, inşaat malzemeleri ve tüketim maddelerinin yurt dışına gönderilmesi işlemi 601 Yurt Dışı Satışlar hesabında izlenir. Konuyla ilgili örnek kitabın 227. Sayfasındadır.