İNSAN DAVRANIŞI VE SOSYAL ÇEVRE I - Ünite 5: Ergenlik Dönemi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 5: Ergenlik Dönemi

Ergenlik Döneminde Fiziksel Gelişim

Büyüme ve gelişme ergenlik dönemi sonuna kadar devam eder. Büyüme vücuttaki boy ve kilo artısı gibi ölçülebilir değerlerle ilgilidir. Gelişme ise vücuttaki yapı ve isleyişlerin olgunlaşması sonucu bazı biyolojik işlevlerin kazanılmasını ifade eder. Büyüme ve gelişmede bazı ortak özellikler görülür. Büyümenin yönü baştan ayaklara doğrudur. Ergenlikte ise el ve ayaklarla, kol ve bacaklar önce büyür. Büyüme ve gelişmenin hızı ve miktarı ile zamanı bireysel farklılık gösterir.

Kızlar için ortalama 10, erkekler için ortalama 12 yaş büluğ öncesi bedensel farklılaşmaların başladığı yaşlardır. Kas, iskelet yapısı ve yağ dokusundaki gelişmeler büluğda belirginleşir (Kulaksızoglu, 2015). Ergenliğin başlarında ergenin boyu yetişkinlikte alacağı boyun %80’ine ulaşmıştır. Büluğa girdikten sonraki ilk iki ile dört yıl sonra ergen, yetişkinlikte ulaşacağı boyun %99’una erişir. Büluğ döneminde 12-13 yaşındaki kızlar aynı yaştaki erkeklere oranla ortalama olarak daha uzun ve kiloca daha ağırdırlar. 15 yaşlarından sonra durum tersine döner ve erkeklerin boyu kızlardan daha uzun ve ağırlıkları daha fazladır (Kulaksızoglu, 2015).

Ergenlikte büyümenin en hızlı olduğu duruma “Büyüme Hızı Doruğu (BHD)” adı verilmektedir. Büyüme hızının doruğa ulaşması kız çocuklarda ilk adet kanamasından öncedir. Kızlarda ilk adet kanamasından sonra ortalama 6 cm. kadar boy uzaması görülür. Boy uzaması kızlarda 16- 18 yaşlarda, erkeklerde 18-20 yaşlarda durmaktadır. Erkek ergenler büyüme hızı doruğuna kızlardan 18 ay sonra ulaşırlar. Bu 13-15 yaşlara denk gelir. Ergenlik yıllarında kızlar ortalama 16 kilogram, erkekler ortalama 20 kilogram alır. Ergenlik döneminin sonunda kızlar ortalama olarak erkeklerden 15 cm. kısa ve 10 kilogram daha hafiftirler. Aynı zamanda kız ve erkek ergenlerin kendi aralarında da büyüme ve gelişme açısından farklılıklar görülebilir (Kulaksızoglu, 2015).

Baş, süt çocukluğunda vücudun yaklaşık dörtte birini oluştururken, yetişkin bir insanın başı vücudunun yaklaşık sekizde biridir. Baştaki büyüme ergenlikte tamamlanır. Baştaki alın, çene, yanaklar, burun ve göz gibi organların hepsi aynı zaman ve aynı hızda büyümez. Önce burun, üst dişler ve alt çene belirgin bir hâl alır. Alın genişler, gözlerin arası açılır. Elmacık kemikleri ortaya çıkar. Yüzdeki asimetrik görünüş baştaki organların büyümelerini tamamlamaları ile sona erer (Kulaksızoglu, 2015).

Ergenliğin başlangıcında önce el ve ayaklar yetişkin olduklarında alacakları büyüklüğe ulaşır. Kollar ve daha sonra bacaklar uzar. Büyümedeki hız, ergenin duruşuna, hareketlerine ve bedeni istediği gibi kontrol etmesine engel olabilir. Büyüme tamamlandığında vücudun görünüşü ve organların vücuda orantıları normale döner (Kulaksızoglu, 2015). El-kol hareketlerini düzenleyememe, sakarlık gibi sonuçlar ergenin beden imajını etkileyen davranış biçimlerindendir (Kulaksızoglu, 2015).

Ergenlik kendi içinde aşamaları olan bir dönemdir. Literatürde erken ergenlik, orta ergenlik ve geç ergenlik olarak üç evrede ele alınır (Kulaksızoglu, 2015; Yavuzer, 2005):

  • Erken Ergenlik (12-14 yaş): Erinlik (büluğpuberte) bedensel gelişimin yaşandığı evredir. Bu evrede boy uzaması, kilo artısı, iç organlarda gelişme ve bunlara bağlı fiziksel kapasite artışı görülür.
  • Orta Ergenlik (15-17 yaş): Bu evrede bedensel gelişim büyük ölçüde tamamlanmıştır. Ergen daha çok ruhsal alandaki gelişimsel sorunları çözmekle mesguldür. Bu evrede arkadaş ilişkileri önem kazanır. Sosyal alanlarda kendini ortaya koyma, anne-babayla çatışma, ayrışma ve bireyselleşme bu dönemin başlıca gelişimsel özelliklerindendir.
  • Geç Ergenlik (18-21 yaş) : Ergenliğin bu son evresi kimlik gelişiminin tamamlandığı ve kimlik duygusunda bir bütünlüğe erişildiği aşamadır. Meslek seçmek, yaşam biçimini belirlemek, karşı cinsle sevgiye dayalı ilişkiler kurmak, felsefi, siyasi, dini görüşler geliştirmek, bir gruba ait olabilmek, kendine özgü bir değer sistemi edinmek kimliğin kazanılmasında rol oynayan etkenlerdendir

Ergenlikteki cinsel gelişme kız ve erkek çocuklarda aynı zamanda ve aynı hızda olmaz (Kulaksızoglu, 2015). Genel olarak üreme yeteneği kazanmış ergenin cinsel olgunluğa erişmiş olduğu kabul edilir. Bunun belirtileri arasında birincil ve ikincil cinsiyet özelliklerinin gelişimi yer alır (Yavuzer, 2005):

  • Birincil cins özellikleri, cinsel organlarla ve üremeyle doğrudan ilgilidir. Bu kız çocuklarında döl yatağının (rahim), vajinanın ve yumurtalıkların gelişimini içerir. Erkek çocuklarda ise birincil cins karakteristikleri penisin büyümesini, prostat bezleri ile testislerin gelişimini içerir (Zastrow ve Krist-Ashman, 2014)
  • İkincil cins özellikleri ise cinsleri birbirinden ayıran fakat üremede doğrudan bir rolü bulunmayan cinsiyete özgü bedensel özelliklerdir. Bu özellikler arasında üreme organlarının büyümesi, derideki değişiklikler (sivilceler),kızlarda regl (aybaşı) kanamaları, göğüs ve kalçaların gelişimi, erkeklerde kıllanma, kasların gelişimi, ses değişikliği görülür (Zastrow ve Krist-Ashman, 2014; Yavuzer, 2005).

Cinsiyet rolü kadının ve erkeğin nasıl düşüneceğini ve hissedeceğini belirleyen ve kısmen çevre tarafından verilen bir roldür. Çoğu kültürde erkekler ve kadınların farklılıkları, neleri yapıp neleri yapamayacakları oldukça açık seçik olarak belirlenmiştir.

Cinsiyet rolünde “şema” kuramına göre her bireyde algılarına rehberlik eden ve onları düzenleyen içsel bir “bilgi ağı” mevcuttur. Buna göre bireyin bilinci ve davranışı, içsel bir dürtü tarafından cinsiyet temelli sosyokültürel standartlara ve kalıp yargılara uyum sağlayabilmesi için yönlendirilir. Cinsiyete, etnik kökene ve diğer gruplara ait bütün kalıp yargılarımız kültürel değerlendirmelere ve öğrenmeye bağlıdır.

Geç olgunlaşan kız ve erkek çocuklar, akranlarına göre daha çelimsiz ve olgun olmayan bir görünüşe sahiptirler. Çevrelerinden gördükleri tavırlar geç olgunlaşan çocukların kendilerini farklı, zayıf ve himayeye muhtaç gibi algılamasına ve olumsuz benlik kavramı geliştirmelerine yol açar.

Ergenlik Döneminde Bilişsel (Zihinsel) Gelişim

Bireyin çevresindeki dünyayı anlama ve öğrenmesini sağlayan aktif zihinsel faaliyetlerinin gelişimine zihinsel, bilişsel gelişim adı verilmektedir.

Çevreyle yapılan her etkileşim bireyin zekâsının gelişmesini böylece de zihinsel örüntüsünün değişmesini sağlamaktadır. (Doğan, 2007). Zekâ öğrenmeyi sağlayan en önemli özelliktir.

Piaget’e göre zekâ, çevreye uyum sağlama gücüdür. Piaget yaptığı çalışmaların sonucunda duygu, hareket, işlem öncesi, somut işlemler ve soyut işlemler dönemlerinden belirli yaşlarda geçildiğini içeren bir kuram ortaya koymuştur (Doğan, 2007).

Soyut İşlemler Dönemi (12 Yaş ve Üstü): Piaget’nin bilişsel (zihinsel) gelişimin son dönemi olarak nitelendirdiği bu aşama 11-12 yaştan sonrasını içermektedir. Bu dönem biçimsel (formel) işlemler dönemi olarak da adlandırılmaktadır (Kulaksızoglu, 2015).

Ergenlik dönemi ile birlikte çocuk artık somut işlemler dönemindeki kazanımlarının üstüne yeni kazanımlar elde etmeye başlamakta ve bu ergenin daha üst düzeyde dengelere ulaşmasını mümkün kılmaktadır. Ergenin ve çocuğun düşünce süreçlerindeki en önemli fark, çocuğun düşüncesinin somut gerçeğe daha yakından bağlı olmasıdır (Ahioglu-Lindberg, 2011).

Her ergen birey aynı yaşlarda soyut düşünceye ulaşamayabilir. Soyut düşünceye ulaşma ile ergenin yaşadığı kültürel çevresi ve ailesinin sosyoekonomik özellikleri ile zekâ düzeyi arasında ilişkiler bulunmaktadır (Kulaksızoglu, 2015).

Hayali seyirci, ergenin kendisinin herkesin düşüncelerinin merkezî olduğuna inanmasına, kişisel efsane ise ergenin kendi düşünce ve eylemlerinin biricik olduğuna inanmasına yol açmaktadır. Piaget’e göre, ergen benmerkezciliği, bireyin iş yaşamına ve dolayısıyla yetişkin dünyasına girip sorumluluklar alması ile azalmakta ve bir süre sonra da yok olmaktadır (AhiogluLindberg, 2011).

Ergenlik Döneminde Psikososyal Gelişim

Psikolojik sistemler, kişilik oluşumu ve ahlak gelişimi gibi büyüme ve gelişmenin görünümlerini içerir. Ergenlik ve genç yetişkinlik boyunca psikolojik dönüm noktaları, davranışların ve işlevlerin kapsamlı değerlendirilmesi için önemlidir (Zastrow, Krist-Ashman, 2014).

Genital Dönem ( 12 - 20 yaş ): Bu dönemde ergende hızlı bir değişim görülmektedir. Cinsel duygular ortaya çıkarak gencin ilgisi yetişkin cinselliğine yönelir.

Ergen gelişiminin anlaşılmasında kimliğe dair soruların ne kadar önemli olduğunu ilk defa gören kişi Erik Erikson olmuştur. Erikson’a göre kimlik gelişimi bazı aşamalar sonucu gelişir. Birinci aşamada ergenler çocuksu rollerinden uzaklaşarak “ben kimim” sorusuna kendilerine uygun, tatmin edici bir yanıt bulma arayışı içine girerler.

Benlik kavramı (olduğum kişi olarak kendim) ve “ideal benlik kavramı” (olmayı arzuladığım kişi olarak kendim) arasındaki makul bir birlik bireyin okulda ve yaşamının diğer alanlarındaki psikolojik uyumun temel koşullarından biridir

Benlik Değeri : Benliğin duygusal ve değerlendirilebilir boyutudur. Bir ergen kendisini sadece bir öğrenci olarak algılamaz, aynı zamanda iyi bir öğrenci olarak da algılar. İyi öğrenci olmadığını düşündüğünde bundan üzüntü duyar. Bunlar ergenin benlik değeri hakkında değerlendirilebilir yargılardır.

Benlik Saygısı : Benlik saygısı (öz saygı) bireyin benliğini beğenme derecesidir. Benlik saygısı benliğin duygusal yanıdır (Kulaksızoglu, 2015).

Kimlik bunalımı, genel olarak ergenlik ve gençlik yıllarında değişik yoğunluklarda yaşanan kimlik oluşumu sancılarını ifade eder (Dereboy ve Çelen, 2012). Kimlik benlik imgelerinin denenip sınandığı, seçildiği ve bütünselleştirildiği dinamik bir süreçtir.

James Marcia, Erikson’un psikososyal gelişim kuramı üzerine önemli araştırmalar yapmış ve insanların kimlik kriziyle baş etmesinin belli başlı dört yolunu tanımlamıştır:

  • Kimlik kazanımı
  • Moratoryum
  • Mevcut kimliği benimseme
  • Kimlik dağılması

Ergenlik boyunca insanlar ebeveynlere karşı bağımsız olmaya ve akranlarıyla yakın ilişkiler içine girmeye doğru yol alırlar.

Kendine güvenmeyi, sorumluluğu ve öz saygıyı öğrenmek üzere fırsatlar sunan ailelerde büyüyen çocuklar bağımlılıktan yetişkinlikteki karşılıklı bağımlılığa daha yumuşak bir geçiş yapmaya eğilimlidirler. Ebeveynlerin aşırı hoşgörülü olduğu ya da çocuklarının davranışlarına karşı az ilgi gösterdiği ailelerde büyüyen çocuklar yetişkinliğe geçişte daha büyük zorluk yaşarlar.

Sosyal bağımsızlık, başkaları tarafından yönlendirilmeyi değil, gencin kendi kendini yönlendirmesini içerir. Ergenlerin çoğu başkaları tarafından, özellikle akranları tarafından yönlendirilmektedir.

Ergenlik döneminde arkadaşları gencin yaşamında büyük yer tutmaya başlar. Bu dönemde gencin daha az aile merkezli, daha fazla arkadaş merkezli olduğu görülür. Arkadaşlarla geçirilen zaman evde aile üyeleriyle geçirilen zamandan daha fazladır. Ergen arkadaşları aracılığı ile bir gruba uyum sağlamayı öğrenir.

Ergenlik döneminde anne-babalarla gençlerin yaşam biçimleri, öncelikleri ve bakış açıları farklılık gösterebilir. Anne-babalar sıklıkla kendilerini reddedilmiş ve dışlanmış hissederken, ergenler çoğunlukla yanlış anlaşıldıklarını düşünürler.

Gordon, ebeveynlerin ve ergenlerin bu çatışmaları çözmede kullanabilecekleri üç yapıcı yol tespit eder.

  • Birincisi önemli bulunan değerlerin ergene model olarak gösterilmesidir. Dürüstlüğe değer veriyorsa, kendisi dürüst olmalıdır. Açıklığa değer veriyorsa açık olmalıdır. Açıkladığı değerlere göre yaşayıp yaşamadığını kendine sormaya ihtiyaç duyar.
  • İkinci yol ergenlere bir danışman gibi davranmaktır.
  • Üçüncü yol kendi değerlerini gözden geçirmektir. Ergenlerin takip ettiği değerleri araştırarak onların neden bunları benimsediklerini anlamaya yönelebilir (Zastrow ve Krist-Ashman, 2014).

Ergenlik Döneminde Ahlak Gelişimi

Gençler yakın ilişkiler, kariyer ve yaşam hedefleri hakkında sorularla doludur. Ahlak neyin doğru ve neyin yanlış olduğuna ilişkin ilkeleri içerir.

Ahlak gelişimi ile ilgili geliştirilen kuramların arasında en bilinenleri Piaget ve Kohlberg’e ait olanlardır.

Piaget (1896-1980), çeşitli yaş grubundaki çocuklarla çalışarak herhangi bir durumla karşı karşıya kaldıklarında gösterdikleri ahlaki davranışları araştırmış ve ahlaki gelişim dönemlerini;

  • “Dışa bağımlı dönem” ve
  • “Özerk dönem” olmak üzere iki farklı dönemde tanımlamıştır.

Piaget’ye göre ahlak gelişimi özerklik evresinin devam etmesidir, ancak bu gelişim ergenin bilişsel gelişimindeki değişikliklerle biçimlenir (Güngör, 2008). Piaget’nin on iki yaşındaki çocuklarla olan çalışmasını on altı yaşındaki gençlere doğru uzatan Kohlberg, bir bireyin ergenlik atılımıyla cinsel davranış ve dükkândan mal aşırma gibi onaylanmayan eylemlerle ilgili gittikçe artan birtakım ahlaki ikilemlerle yüz yüze geldiğini kabul etmektedir

(Gander ve Gardiner, 2004). Kohlberg, ahlaki yapının ve ahlaki düşüncenin ergenlik ve yetişkinliği de içine alan üç ayrı düzey ve altı evrede oluştuğunu, her bir düzeyin diğer ikisi ile bağlantılı olduğunu ileri sürmüştür (Acuner, Camadan ve Türkan, 2014).

Ergenlik Döneminde Duyuşsal Gelişim

İnsan, hayatı boyunca çevreden gelen uyarıcıların etkisiyle çeşitli duyguları yaşar. Sosyalleşmenin olabilmesi için duygular temel rolü üstlenir. Duygu ve heyecan ruhsal değişimler için kullanılan terimlerdir. Duygularla ilgili gelişme doğumdan itibaren hayat boyu devam eder. Gelişimin değişik dönemlerinde bireylerin duygusal tepki biçimleri, duyguyu doğuran olaylar ve duygusal durumdaki değişimler farklılık gösterir (Kulaksızoglu, 2015).

Duygu doğal biçimde ortaya çıkan duygusal tepkileri de içerisinde barındıran bir şeyi yapma eğilimi olarak kabul edilmektedir (Gömleksiz ve Kan, 2012).Sevme, beğenme, hoşlanma, mutlu olma, kıskanma, alınma, gücenme, kızma gibi örnekler verilebilir. Tutku ve ihtiras bir çeşit duygu durumudur ve aşırı istek ve arzular “tutku” olarak isimlendirilir (Kulaksızoglu, 2015).

Duyuş , pozitif ya da negatif olması fark etmeksizin duygusal durumun yönünü açıklayan bir kavramdır.

Heyecan , genellikle yoğun yaşanan, olumlu ya da olumsuz duyguların organizmada durgun ve olağan durumunu bozması olarak tanımlanır. Kısa süreli ve yoğun olan, genellikle denetlenemeyen tepkilerdir.

Haz , bir güdünün doyumu sağlandığında ya da bir amaca varıldığında yaşanan duygudur. Haz, bireye mutluluk ve rahatlık verir. İhtiyaçların doyumundan kaynaklanan bu duygu insanı sevindiren duygular olarak tanımlanır.

Elem , bireylerin ihtiyaçları karşılanmadığı ve duyguları tatmin edilmediği zaman gergin ve mutsuz olmalarıdır. Elem insanda gerilim yarattığı kişinin kendisini ve karşısındakini üzdüğü veya zarara uğrattığı için olumsuz bir duygudur.

Öfke , herhangi bir isteğin engele uğramasından dolayı ortaya çıkan olumsuz duygudur.

Kıskançlık , her yaşta görülebilen ve temel nedeni üstün olma olan bir duygu hâli olarak tanımlanır. Sevgi ya da herhangi bir şeyin paylaşılmasına katlanamama sonucu duyulan his ve tepkilerdir.

Saldırganlık , çocuğun olumsuz duygularını bastırmayıp çevresindeki eşyalara veya başkalarına zarar vermesidir.

Ergenlik Döneminde Yaşanan Duygusal Özellikler

  • Duyguların Yoğunluğunda Artış: Ergenlikte duygu yoğunluğu artar. Kıskançlık, kızgınlık, mutluluk ve kaygılarını ifade ederken yoğunluk görülür.
  • Duygulardaki İstikrarsızlık: Duygularda ani iniş-çıkışlar olduğu gibi istikrarsızlık da vardır. Ergen, aynı olaya farklı zamanlarda değişik tepkiler gösterebilir.
  • Karşı Cinse İlgi: Her iki cinste de karşı tarafa beğenilme arzusu vardır
  • Sürekli Hayal Kurma: Ergen, hayal kurarak isteklerini kafasında canlandırır.
  • Yalnız Kalma İsteği: Ergenlikte her iki cins de yalnız kalmak ister.
  • Ders Çalışmaya Karşı İsteksizlik: Çalışmaya karşı isteksizlik, evde sürekli sürtüşme ve kavgaya neden olur.

Ergenlik döneminde görülen sorunlar; ruhsal, duygusal, sosyal ve cinsel sorunlar olmak üzere dört grupta incelenebilir. Ergenin toplumsal uyum sürecinde yaşadığı zorluklar şiddetli, sürekli ve kişiliğini engelleyici ise bazı davranış bozuklukları görülebilir.

Bu dönemde yaşanan sorunlar üç başlık altında incelenebilir. Bunlar:

  1. Maddenin kötüye kullanımı,
  2. İçe yönelim bozuklukları,
  3. Dışa yönelim bozukluklarıdır. Madde kullanımı sigara, alkol ve uyuşturucu türevi madde kullanımını ifade eder. İçe yönelim bozukluklarında ergenin problemi içe, yani kendisine yönelmiştir (kaygı, depresyon, fobi gibi).

Depresyon duygularda güvensizlik, karamsarlık ve çöküntünün oluşmasını, düşünce ve hareketlerdeki yavaşlamayı anlatan ruhsal bir rahatsızlık durumudur. Çocukluk döneminde depresyon çok az görülürken çocukluktan ergenliğe geçişte depresyon artmaktadır (Kulaksızogu, 2015). Ergenlikteki depresyon daha çok kısa süreli ve belirli durumlara bağlı olarak görülmektedir. Kısa süreli depresyonda ergenler üzüntülüdür, anlaşılmadıklarını düşünürler, ama günlük hayatlarını devam ettirebilirler. Bu ruhsal karamsarlık kendiliğinden ortadan kalkacağı için müdahale gerekmemektedir.

Gerçek depresyonda, ergende kendini değersiz bulma, kendini suçlama, üzüntülü ve ümitsiz olma, intiharı düşünme, öfke ve hırçınlık gösterme gibi belirtiler görülür. Bu duyguların süresi on beş günü geçiyorsa ve tabloya uyku bozuklukları, iştahsızlık ve kilo kaybı gibi bozukluklar ekleniyorsa ergenin gerçekten depresyonda olduğunu düşünmek gerekir (Kulaksızoglu, 2015).

Öfke patlamaları, ergenlikte görülen ruhsal kriz durumlarından biridir. Öfkenin yoğunluğu ve ergenin öfkelenmenin sonucunda yaptığı saldırganlığın ve tahribatın derecesi bireyden bireye, öfkeyi doğuran nedenlere bağlı olarak değişir. Bu tür öfke patlamaları veya nöbetleri psikotik bir kriz değildir, ancak çok yoğun öfkeler sonucu ergen etrafını kırıp geçiriyorsa ağır bir ruhsal bozukluğun ilk belirtilerini gösteriyor olabilir.

Anoreksiya nervoza, genellikle 12-18 yaş aralarında başlayan ve şişmanlamaya karşı ağır korku yüzünden bilinçli olarak aşırı zayıf kalma çabasının görüldüğü bir bozukluktur. Çoğunlukla %95 oranında kızlarda görülür.

Bulimiya nervoza, zaman zaman tekrarlanan aşırı yemek yeme durumudur. Hasta yeme krizi sırasında kontrolden çıkar ve kriz sonunda kilo almaktan kurtulmak için bir süre hiç yemek yemez veya çeşitli yöntemler kullanarak yediklerini çıkarmaya çalışır.

Şişmanlık, açlık duygusu olmadan, devamlı yemek yeme sonucu ortaya çıkabilir. Şişman olma ergenin olumlu benlik kavramı kazanmasına ve arkadaşları ile uyumlu beraberlikler geliştirebilmelerine engel olabilir.

Akran etkisiyle ergenler kolaylıkla sigaraya başlayabilmektedirler. Ergenlerin sigara bağımlılığında ebeveynlerin ilgi ve desteğindeki eksiklikler, sigara içen arkadaşlara sahip olma, okul ve eğitime ilgi duymama gibi nedenler yer almaktadır (Zastrow ve Krist-Ashman, 2014). İnsanları bağımlılığa sürükleyen temel neden duygusal doyumsuzluğun neden olduğu alışkanlık ya da bıkkınlıktır. Bağımlılığa yatkın kişilik yapısı olanlar dürtü ve içgüdülerinden kaynaklanan davranışlarını kontrol edemezler.

Ergenlik döneminde suça sürüklenme iki şekilde ele alınmaktadır

  1. Sosyal genç suçluluğu
  2. Bireysel genç suçluluğu

Genç suçluluğundaki etkenler söyle sıralanabilir (Yavuzer, 2005):

  • Zekâ,
  • Kişilik özellikleri,
  • Yakın çevre faktörleri (aile, okul, arkadaş vb.),
  • İşsiz olmak,
  • Okul dışı kalmak.

Ergenlik yılları diğer hayat dönemlerine oranla intiharın en çok olduğu dönemdir.

Ergenlikteki intiharların en belirgin nedenlerinin başında çocukluktaki sevgi yoksunluğu gösterilmektedir. Büyüme sırasındaki baskı ve horlanmaları, reddedilme, sevilmeme ve benzeri nedenler ergenin mutsuz olmasına zemin hazırlar. Anne-babanın ölmesi, ayrılması veya aileden ayrılma gibi nedenlerde gencin güven duygusunu zedeler ve depresyona girmesini kolaylaştırır. Karşı cins tarafından reddedilme, aşkta hayal kırıklığına uğrama, özellikle grup içinde iken aşağılanma ve onuru ile oynanması ergenleri derin bir üzüntüye ve ümitsizliğe düşürebilir.