İNSAN DAVRANIŞI VE SOSYAL ÇEVRE I - Ünite 6: Gençlik Dönemi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 6: Gençlik Dönemi

Giriş

Bebeklik, çocukluk ve ergenlik dönemlerinin ardından gelen gençlik (genç yetişkinlik) döneminde de insan gelişimi devam etmektedir. Gençlik dönemi, ergenlikten sonra yetişkinliğe geçiş dönemdir. Son zamanlardaki çalışmalarda gençlik, yetişkinlik döneminin ilk evresi olarak tanımlanarak “genç yetişkinlik” olarak ele alınmıştır.

Gençlik Dönemi Gelişim Görevleri: Bireylerin, gelişimlerinin doğası gereği yaşam boyunca her yaş döneminde kazanmak, gerçekleştirmek veya başarmak durumunda oldukları özellikleri ve davranış biçimleri vardır. Bireyin yerine getirmek durumunda olduğu bu özellikler ve davranış biçimleri gelişim ödevleri olarak nitelendirilir. Gelişim ödevlerinin başarılamaması bireyin mutsuzluk yaşamasına ve sonraki gelişim dönemi ödevlerine ilişkin başarısızlığa yol açabilir. Gelişim dönemlerindeki gelişim ödevlerinin bazıları (yürüme, diş çıkarma vb.) evrensel nitelikler taşırken bazıları toplumdan topluma, kültürden kültüre değişiklikler gösterebilmektedir

Yetişkinlik yıllarındaki gelişim dönemlerinde yetişkinlerin karşılaştıkları başlıca gelişim ödevleri şu şekilde belirtilebilir:

  • Bedensel, zihinsel, ruhsal ve duygusal olgunluğa erişmiş olması
  • Bir mesleğe hazırlanma ve öğrenimini tamamlaması
  • Çalışma hayatına atılması, bir işe girmesi, bu işte ilerlemesi ve kariyer yapması
  • Ekonomik ve kişisel özgürlüğünü kazanması
  • Eş seçmesi, bir aile kurması
  • Çocuk sahibi olma ve çocuklarını yetiştirmesi
  • Toplumun onayladığı bir sosyal gruba girmesi
  • Yakın dostluklar kurması
  • Evin yönetimine katılma ve sorumluluklar üstlenebilmesi
  • Toplumsal sorumluluklarını yerine getirmesi beklenir.

Gençlik Döneminin Genel Özellikleri: Genç yetişkinlik, yaşamın hem heyecan verici hem de meydan okumalarla dolu bir dönemidir. Genç, gelişim görevlerinin yanı sıra ayrıca yasal haklar açısından reşit olmuştur. Toplumsal sorumluluklarının bilincindedir. Kimlik duygusu gelişmiş, öz benliğinin bilincine varmış, içselleştirilmiş ahlak örüntüsüne sahip olmuş, yaşamda bir yer edinmiştir. Gençlik döneminde bireylerin gelişim özellikleriyle ilgili farklı görüşler de mevcuttur. Arnett bu dönemi ifade eden beş özellikten bahsetmektedir:

  • Kimlik Arayışı: Birçok birey için yetişkinliğe geçiş kimlik örüntüsünde temel değişimlerin sergilendiği bir dönemdir.
  • Kararsızlık : Gençlik dönemi ciddi değişimlerin yoğun yaşandığı bir dönemdir.
  • Öze Dönüklük: Yetişkinliğe geçiş sürecinde bireyler başkalarına karşı görev ve sorumluklarını göz ardı edebilmekte ve yaşamlarına şekil vermede bağımsız olmayı tercih etmektedirler.
  • Kararsız duygular: Genç yetişkinlik sürecinde birçok birey kendisini ne ergen ne de tam bir yetişkin olarak hissetmektedir.
  • Bireylerin yaşamlarını değiştirme fırsatını yakalayabildikleri olasılıklar dönemi: Gençlik döneminde iki türlü olasılık söz konusudur:
    • Birçok genç yetişkin gelecekleri hakkında olumlu düşünmektedir,
    • Bir önceki dönemde zorlanan genç yetişkinler içinde bulundukları dönemde yaşamlarını olumlu yönde geliştirebilecekleri olanaklar yakalamaktadır.

Yetişkinliğin Ölçütleri: Yetişkinliğin ilk evresinde yer alan gençlik döneminde yer alan bir bireyin yetişkin olgunluğuna erişip erişmediğini belirleyen ölçütler toplumların sosyal ve kültürel yapılarına göre farklılıklar taşımaktadır. Bazı toplulukçu kültürlerde “evli olmak” yetişkinliğe geçiş için en önemli ölçüt olurken, diğer bazı bireyci kültürlerde eğitim, ekonomik bağımsızlık ve ebeveynden ayrı yaşamak yetişkinlik için önemli ölçütlerden olmaktadır. Bu farklı ölçütler genç yetişkin olmanın başlama yaşında farklılıklara yol açsa da;

  • Bireyin sorumluluk alabilmesi ve
  • Duygusal kontrol geliştirmesi genç yetişkin kabul edilmesi için ortak özellikler olmaktadır.

Başkalarının davranışlarına yol açan nedenleri tahmin etmenin somut getirileri bulunmaktadır. Genç yetişkinlik, insan davranışının dinamiklerinin incelenmesini gerektiren bir aşamadır.

Fiziksel Gelişim

Ergenlik döneminin sonları ve ilk yetişkinliğin başlarına doğru hemen hemen fiziksel gelişme ve olgunlaşma tamamlanmıştır. Gençler fiziksel gelişimlerinin doruklarındadırlar. Bireyin gücünün en fazla, reflekslerinin en hızlı, el becerilerinin en yüksek olduğu, üreme kapasitesinin en yüksek ve hastalıklardan dolayı ölme riskinin en düşük olduğu gelişim dönemi genç yetişkinliktir. Bu dönemde ergenlik döneminin özellikleri olan güç, kuvvet devam eder. Fiziki açıdan kas ve kemik gelişimi 18- 30 yaş civarında tamamlanır. Görme ve işitme 20 yaş civarında en keskindir. 20’li yaşlardan itibaren vücut ağırlığı artar. Beden yağları yeniden şekillenir. Kadın ve erkeğin kol ve bacaklarındaki yağlar karın bölgesinde toplanır. Uzunluk ise orta yaşın sonuna kadar aynı kalır.

Gençlik (genç yetişkinlik) dönemi sağlık ve fiziksel performansın en üst seviyeye çıktığı dönemdir. Kişilere göre farklılık olsa da fiziki gerileme daha ilk yetişkinlik yıllarının sonlarında başlar. Azami kas gücüne 25 ve 30 yaşlar arasında erişilir ve genellikle bundan sonra aşamalı olarak fiziksel yeterlilikler gittikçe azalmaya başlar.

Dengeli beslenen, düzenli egzersiz yapan, sigara, alkol kullanmayan bireyler fiziksel dinçliklerini uzun yıllar iyi bir şekilde koruyabilirler.

Sağlık Durumu: Genç yetişkinlik yaşamın en sağlıklı dönemi olarak düşünülebilir. Genç yetişkinler çocukluklarına göre daha sağlıklıdır. Genç yetişkinlerin en yaygın kronik sağlık sorunları arasında omurga ya da sırt sorunları, işitme sorunları yer alır. Bu kronik sorunlar daha çok düşük sosyoekonomik düzeydeki gençlerde görülür.

Birçok basit temel alışkanlığın yaşamı uzattığı saptanmıştır. Bu temel alışkanlıkları edinen insanların yaşam süresi, edinmeyenlere göre daha uzundur. Bu olumlu sağlık alışkanlıkları arasında öğün atlamamak, sağlıklı, düzenli ve dengeli beslenme, aşırı yağlı, şekerli ve tuzlu gıdalardan uzak durma, ölçülü yeme, egzersiz yapma, düzenli ve yeterli uyuma, sigara-alkol gibi alışkanlıklardan uzak durma yer almaktadır.

Beslenme ve Kilo: Beslenme sağlığı etkiler. Aşırı şişman olmak; kalp hastalığı, yüksek tansiyon ve diğer sağlık sorunları riskini arttırır. Kilolu ve obez olmak, tansiyon, diyabet ve kalp-damar hastalıklarında artışa neden olabilmektedir. Stres sağlık sorunlarıyla ilişkili bir başka değişkendir. Kişi ne kadar çok stres altında kalırsa hasta olması olasılığı da o kadar yükselir. Yoksulluk da stresi artıran faktörlerdendir.

Sigara-Alkol-Madde Kullanımı: Ergenlik döneminde olduğu gibi bu dönemde de erkek üniversite öğrencileri ve genç yetişkinler aynı dönemdeki kızlara oranla daha fazla sigara, alkol tüketmektedir. Bu davranış ailelerinden ayrı, özelikle ortak evlerde yaşayan gençler arasında da yaygın olarak görülmektedir.

Bilişsel Gelişim

Yetişkinlerin artan yaşla birlikte fiziksel yeterliliklerinin de azaldığını rahatlıkla gözlemek olasıdır. Piaget’ye göre ergenler ve yetişkinler niteliksel olarak benzer düşünce yapılarına sahiptir. Birey ergenlikte bilişsel sorunlara ilişkin planlama yapabilir ve hipotezler oluşturabilir, fakat genç yetişkinlikte bu beceriler daha sistematik ve girift hâle gelir. Genç yetişkinlerin soyut işlemler döneminin özelliklerinden biri olan bilimsel düşünme sürecini fazla sergilemediği öne sürülmektedir.

Gisele Lobouvie genç yetişkinin daha pragmatik (faydacı) olduğunu ileri sürer. William Perry’e göre ergenler iki kutuplu düşünürler. Siyah-beyaz, doğru-yanlış, iyi-kötü, biz ve onlar gibi. Ergenlikten yetişkinliğe geçişte farklı görüş ve bakış açılarıyla karşılaştıkça, bireyler kesin düşünce yapısından uzaklaşmaya başlarlar.

Genç yetişkinlikteki bilişsel gelişimin en önemli boyutları; belirli dünya görüşlerinin geliştirilmesi ve farklı dünya görüşlerinin benimsenmesinin gerekliliğinin anlaşılmasıdır.

Soyut İşlemler (Formel İşlemler) Sonrası Dönem

Post Formal Düşünce: Doğrunun durumdan duruma değişebileceği, çözümlerin mantıklı olabilmesi için gerçekçi olması gerektiği, belirsizliğin ve karşıtlığın istisnadan ziyade kural olduğu ve duygular ile sübjektif faktörlerin düşünmede rol oynadığının anlaşılmasıdır. Warner Schaie genç yetişkinin yeni bilgiler kazanma yetkinliğini dört evrede ele alır:

  1. Kazanma Evresi: Zekânın içinde bulunulan durumlara uygulanma sürecidir. Mesleki açıdan bilgi ve kazanma açısından uzun vadeli planlar yapılır.
  2. Sorumluluk Evresi: Bilişsel (zihinsel) becerileri yönetmek için bağımsız olmak gerekir. Aile, eş ve iş yaşantısında başkalarına ilişkin sorumluluklar bilişsel yapının daha verimli kullanılmasını sağlar.
  3. Yönetici Evresi: Bu evre sosyal organizasyonların çalışması, aralarındaki karmaşık ilişkilerin kurulması (devlet ve is vb.), bunlarla ilgili semaların kullanılması süreçlerinde bilişsel yapının işlemesini ifade eder. Bireylerin yönetim kademelerindeki (yönetim kurulu üyeliği, daire başkanlığı, fabrika müdürlüğü vb.) bilişsel yapıları bu şekilde işler.
  4. Yeniden uyum Sağlama Evresi: Bu evrede bireyler anlamlı buldukları görev ve eylemler için enerji harcarlar.

Entelektüel gelişim genç yetişkinlikte artar. Bazı araştırmalarda yaratıcılığın yetişkinlikte doruk noktasına ulaştığı, sonrasında düşmeye başladığı ve bu doruk noktasının da kırklı yaşlarda ortaya çıktığı tespit edilmiştir. Gençler kısa süreli bellekte bilginin işlenmesi konusunda yaşlılara göre daha güçlüdürler. Uzun süreli bellek açısından ise, gençlerin hatırlama hızının yaşlılardan daha kolay olduğu ve belleğe, yeni bilgi depolama yeteneğinin de yaşla azaldığı bulunmuştur.

Psikososyal-Duygusal Gelişim

Genelde aile kurmak, meslek edinmek, kariyer yapmak isteyen gençler kimlik gelişimi ile ilgili soruları (geleceğimi kiminle paylaşacağım, ekonomik ihtiyaçlarımı nasıl karşılayacağım vb.) çözmeye çalışır. Biyolojik, psikolojik ve sosyal etkenler genç yetişkinlikte bireyin kimliğini tamamlayan faktörlerdir.

Erikson’un Kuramı: Erikson, geç ergenlik döneminde oluşan kimliğin genç ve orta yetişkindeki psikososyal görevlere temel oluşturduğunu ve kimliğin son şekli olmadığını ifade etmektedir.

6. Aşama Yalıtılmışlığa Karşı Yakınlık (17-30 yaş): Erikson’a göre genç yetişkinlikte, tutarlı ve başarılı bir kimlik arayışı sürecinden sonra altıncı gelişim aşamasına; yakınlığa karşı yalıtılmışlık dönemine geçilmektedir. Erikson’a göre birey genç yetişkinlikte yakın ilişkiler geliştiremediği takdirde yalıtılmışlık duygusu yaşamaktadır Başkalarıyla anlamlı ilişkiler geliştirme becerilerinde yoksunluklar bireyin kişiliğinde hasarlara yol açmaktadır.

Ergenlik yılları sonunda kimliğini kazanmış genç yetişkinler, yetişkinliğin ilk yıllarında çevresindeki insanlarla çıkara dayalı olmayan yakın ilişkiler kurmaya ve sorumluluk almaya hazırdırlar ve bu beceriyi geliştirme durumuyla karşı karşıya kalırlar. Erikson genç insanların bir kimlik algısı geliştirdikten sonra, genellikle genç yetişkinlikte (ortalama 20’li yaşlarda), psiko-sosyal yakınlığa karşı yalıtılmışlık kriziyle karşı karşıya kaldığını ifade etmektedir.

Yakınlık, karşımızdakiyle empati kurmayı içerir. Her ne kadar kimi yakınlıklar, evlilik ilişkisiyle kurulsa da evliliğin kendisi yakınlık üretmez. Geleneksel olarak, kız çocukları yakınlığın duygusal gereklerine daha iyi hazırlanacak şekilde sosyalleşirler. Bu dönemde gencin yaşamında evlilik ve iş kariyeri önemli hale gelir. Gencin yaşamında sevgi ilişkisi ön plandadır. Ergenlik dönemi sonunda ben kimliğini geliştirmiş gençler bu dönemde yaşanan gelişim krizini yakın ilişkiler kurma becerisi yönünde başarılı bir biçimde geçirebilirler, güvenli bir şekilde sevgiyi verme ve alma gücüne sahip olurlar. Yalıtılmışlık, farklılaşan etkinlik ve ilgi alanlarından da kaynaklanabilir.

Levinson’ın Yaşam Yapısı Kuramı (Yaşam Dönemleri): Levinson’a göre gelişim birbirini takip eden evreler şeklinde oluşmakta ve her bir evre arasında yaklaşık 5 yıl süren geçiş süreçleri yaşanmaktadır. Levinson’ın kuramının merkezinde «yaşam yapısı” kavramı yer alır. Bu kavram “bir kişinin yaşamının bir döneminde altta yatan örüntü ya da tasarım” olarak tanımlanır. Bir kişinin yaşam yapısı kişinin çevresiyle karşılıklı etkileşimini şekillendirir ve onun tarafından da şekillendirilir.

Levinson’a göre, yaşam çocukluğun özgürlüğünden okula girmeye; okuldan iş dünyasına; bir aşk ilişkisinden ayrılmaya ya da evlenmeye; evlenmeden boşanmaya uzanan bir dizi geçişsel yaşantıyı içerir. Levinson insanların yaşam yapılarının, birbiriyle çakışan, (her birinin uzunluğu 20 ila 30 yıl arasında değişen) dört dönemde biçimlendiğini ileri sürer:

  1. Ön Yetişkinlik (doğumdan 22 yaşa kadar): Doğumdan ergenliğin sonuna kadarki oluşum dönemi.
  2. Erken Yetişkinlik (17 ila 45 yaş arası): Levinson’a göre 17 ve 33 yaşları arasındaki bireyler ergenliğin ötesine geçerek, zorunlu bir yaşam yapısı oluşturma çabası içine girmektedir.
  3. Orta Yetişkinlik (40 ila 65 yaş arası): İnsanların biyolojik kapasitelerinin azalma ama toplumsal sorumluluklarının artma eğiliminde olduğu dönemdir.
  4. Geç Yetişkinlik (60 yaş ve ötesi): Yaşamın son dönemidir.

Bu çağların bazılarının içinde ve bu çağları birbirine bağlayan, yaklaşık beş yıl süren, geçişsel dönemler de bulunmaktadır. Bu geçişsel dönemler boyunca erkekler, inşa ettikleri yaşam yapılarını gözden geçirir ve yaşamlarını yeniden inşa etmek için seçenekleri araştırır.

Erken yetişkin geçişi (17 ila 22 yaş arası): Bu geçiş sürecinde (üç ila beş yıl sürebilir), erkekler ön yetişkinlikten yetişkinliğe ilerler. Erken yetişkinlik için giriş yaşam yapısı (22 ila 28 yaş arası). Bu aşama “yetişkinler dünyasına giriş” olarak adlandırılır. Bu dönemin iki önemli özelliği, bir düş ve bir yol gösterici olmasıdır. Bu aşama boyunca erkekler, genellikle kariyer bağlamında görülen, gelecekleri için bir düşe çoğu zaman sahip olur.

Gould’un Dönüşüm Kuramı : Gould’a göre yetişkin gelişimi bir dizi dönüşümden geçerek oluşmaktadır. Bireyler her dönüşümde benliklerini yeniden biçimlendirir ve sorunlarını, çatışmalarını yeniden çözüme ulaştırırlar. Gould’un dönüşüm kuramında genç yetişkinlikle ilgili dört evreden bahsedilir. Bu evrelerde bireyin sosyal yapısında bazı dönüşümler başlar, birey özerklik kazanır ve amaçlarını gerçekleştirmeye başlar. Gençlik dönemini içine alan bu evreler:

  • Birinci Evre (16-22 Yaş) : Bireyin anne-babasından ayrıldığı görülür. Ayrıca kişi kimliğini güçlendirir.
  • İkinci Evre (22-28 Yaş): Bireye özerklik yerleşir ve birey amaçlarını gerçekleştirmeye başlar.
  • Üçüncü Evre (28-34 Yaş): Bu evre bir geçiş evresidir. Birey amaçlarını, evliliğini yeniden gözden geçirir; değerlendirir.

Bağlanma Kuramı: Bowlby’ye göre bağlanma yeni doğan bebeğin hayatta kalmasını ve “normal” gelişimini sağlamak için biyolojik olarak kurgulanmış olan anne (ya da bakan kişi) ve bebek arasındaki güçlü duygusal bağdır. “bağlanma kuramı”na göre ebeveynlerine güvenli bağlanan bebek ileriki yaşantısında çevresindeki insanlara karşı güvene dayalı ilişkiler geliştirir.

Bağlanmanın kalitesi stres ve diğer psikolojik hastalıkları karşı önlemede etkili rol oynamaktadır. Bağlanma çalışmaları bebeklik dönemi üzerinde odaklanmıştır. Geleneksel bağlanma örüntüleri üç tür bağlanma stili içermektedir:

  • Güvenli Bağlanma Stili: Bebeklerin çevreyi incelemek ve çevreyle etkileşim kurmak için bakım sağlayan kişileri (genellikle anneler) güvenli bir dayanak olarak gördükleri modeldir.
  • Kaçınmacı Bağlanma Stili : Bakım sağlayanların (bakım verenin) çocuğun bağlanma ihtiyaçlarını reddedici ve çocuğun ilgisini bağlanılan kişiden uzaklaştırmaya çalışma eğiliminde olduğu modeldir.
  • Kaygılı Bağlanma Stili: Bakım sağlayanın (bakım verenin) pasif, tepkisiz ve etkisiz davranışlar göstererek çocuğun bağlanma ihtiyacını uygun olmayan şekilde karşılaması, bu nedenle çocuğun ebeveyne (bakım verene) karşı kızgın veya ikircikli tavır gösterdiği modeldir.

Güvenli bağlanmaya sahip bireyler daha başarılı ve sağlıklı benlik algısı, öz-saygı ve öz-yetkinlik düzeyleri sergilemektedirler. Güvensiz bağlanma çiftlerin ilişkilerinde sorunları ikiye katlamaktadır.

Erken dönemdeki bağlanma ilişkisi en belirgin şekilde yakın ilişkilerdeki duygu, düşünce ve davranışlarda gözlenmektedir. Bunun iki boyutu vardır:

  • Bağlanma kaygısı ilişkilerde hissedilen reddedilme korkusundan ve aşırı duyarlılıktan kaynaklanmaktadır.
  • Kaçınma ise başkalarına yakınlıktan, bağımlı olmaktan ya da başkalarının yakın olmasından hissedilen rahatsızlıktır.

Genç yetişkinlikteki kişileri diğer gruplardan ayıran ve belirleyici olan üç temel psikolojik konu vardır:

  • İlki bağımsızlık,
  • İkincisi kişilik ve
  • Üçüncüsü ise yakın ilişki ve dostluktur.

Yetişkinliğe etki eden psikolojik, biyolojik ve sosyokültürel etkenlerin birbiriyle olan etkileşimi ve etkisi önemlidir.

Bireysel Özellikler: Yetişkinler için sosyal-duygusal gelişim başkalarıyla ilişkilerimizde duygusal yaşantılarımızın uyumlu olmasına bağlıdır. Sosyalduygusal özelliklerin belirlendiği ara ne kadar kısa olursa dönemler arası benzerlik o ölçüde artmaktadır.

Mizaç : Genç yetişkinlik döneminde birçok kişi ergenlik dönemine göre daha az sayıda duygusal çalkantılar yaşamakta, daha fazla dengeli ve daha az riskli davranışlar sergilemektedir. Araştırmacılar çocukluk yılları mizaç özellikleri ile yetişkinlik kişilik örüntüleri arasında ilişki olduğu belirtmektedirler.

Çocukluğunda engelleyici mizaca sahip çocuklar yetişkinliklerinde diğer bireylere göre daha pasif olmakta, daha az sosyal desteğe sahip olmakta, işte düzenli ve istikrarlı olmakta zorlanmaktadırlar. Kendine özgü bir kişiliğin kurulması, ergenlik döneminden gençliğe ya da ilk yetişkinliğe geçişin bir parçasıdır. İlk yetişkinlik dönemine ait duygusal gelişim de önemlidir. Duygusal gelişim konusu psikoloji alanında en az anlaşılan ve en zor problemlerden biridir.

Gençlik Döneminde Yakınlık ve Bağımsızlık: Genç yetişkinlikte gelişim, sıklıkla yakınlık ve bağlanma ile bağımsızlık ve özgürlük duygu ve ihtiyaçları arasında dengenin kurulmasını içermektedir. Gençlik “ben” ile “başkasının” farklılaşmasının yeni bir evresi olarak kabul edilir. Levinson’a göre genç yetişkinler 22 yaşında belirli bir düzeyde duygusal, fiziksel ve tutumlarıyla ilgili olarak bağımsızlık kazanmış olurlar.

Gençlik Döneminde Arkadaşlık İlişkileri: Gençlik çağı evden kopma ve topluma açılma çağıdır. Arkadaşlık erken çocukluktan başlayıp gelişen bir ilişkidir. İlkokul çağında çocuğun yaşamında önemli bir yer alan arkadaşlık ilişkileri ergenlikte/gençlik döneminde daha önemli hâle gelir. Arkadaşlık ilişkileri karşılıklı duygulara, seçimlere, güvene ve samimiyete dayanır. Arkadaşlık ilişkilerinde diğer yakın ilişkilere göre (aile, es, çocuklar…) daha az sosyal normlar vardır. Gelişimsel görüşe göre arkadaşlık çocukluktan yetişkinliğe doğru entelektüel, duygusal ve sosyal gelişimi etkileyerek değiştirir.

Arkadaşlık ilişkilerinde Cinsiyet Farklılığı: Çocukluk ve ergenlik dönemlerinde olduğu gibi yetişkinlik döneminde de cinsiyet farklılıkları gözlemlenmektedir. Kadınlar yakın ilişkiler kurmaya ve duygusal paylaşımlarda bulunmaya yatkındırlar. Kadınlar bir araya geldiklerinde daha çok kişisel problemlerinden konuşurlar. Erkekler ise aktiviteler ya da ilgi alanları üzerine konuşurlar. Erkeklerin ilişkilerinde rekabet ve güç söz konusudur.

Romantik Aşk ve Sevgi İlişkileri: Romantik aşkta tutku, korku, kıskançlık, öfke, cinsel arzu, hoşnutluk gibi oldukça karmaşık farklı duygular yer almaktadır. Bu duygulara pozitif değerler yüklenir. Romantik aşkta cinsel çekim öne çıkar. Sternberg’e göre aşk üç temel boyutu olan bir üçgen gibi düşünülmektedir:

  1. Tutku : Birini, fizyolojik olarak yoğun bir biçimde arzu etme. Romantik aşkın ilk dönemlerini yansıtmakta ve karşı tarafa cinsel ve fiziksel çekicilik içermektedir.
  2. Yakınlık : Birini, tüm duygu ve düşünceleri paylaşacak kadar yakın hissetme.
  3. Bağlılık : İyi ve kötü zamanlarda birlikte olmayı gönüllü olarak isteme.

Sternberg bu üç temel ögenin, yedi farklı ilişki biçimine neden olduğunu ileri sürmüştür.

  1. Hoşlanma : Yakınlık, anlayışlılık ve destek vardır. Ancak bağlılık ve tutku yoktur. Bu form genel olarak arkadaşlıklarda mevcuttur.
  2. Karasevda : Bu formda güçlü bir biçimde fiziksel çekicilik ön plandadır. Yani tutku vardır. Yakınlık ve bağlılık yoktur.
  3. Boş Aşk : Bazı ilişkiler tutkuyu ve yakınlığı kaybeder. Yalnızca bağlılığa dayanarak devam eder.
  4. Romantik Aşk : Çiftler hem tutkulu hem de yakın olduklarında romantik ilişki ortaya çıkar. Fakat burada da bağlılık yoktur.
  5. Aptalca Aşk : Kısa bir zaman içerisinde bireyin ayaklarını yerden kesen, tutku düzeyi yüksek olan bir birliktelik söz konusudur.
  6. Arkadaşça Aşk : Bu tür ilişkilerde yakınlık ve bağlılık vardır. Fakat tutku yoktur ya da yok denilebilecek kadar azdır. Genel olarak uzun süreli ilişkilerde veya evliliklerde görülmektedir.
  7. Mükemmel Aşk : Tutku, yakınlık ve bağlılığın olduğu bir ilişkidir. Dört dörtlük ya da ideal aşk ilişkisi olarak tanımlanabilir

Gençlerde Evlilik ve Aile Yaşamı: Yetişkinlik döneminin en önemli özelliği birçok yetişkin rol ve sorumluluğunu içine almasıdır. Bu özellik onu diğer gelişim dönemlerinden ayırır. Yetişkinlik döneminin en önemli gelişim özelliklerinden biri evlilik hayatıdır. Evlilik hayatında eşlerin iyi ya da kötü günleri olsa da büyük oranda evlilik devam eder. Bu dönemde yetişkin kendi hayatını yönlendiren inanç ve değerleri sorgulamak tecrübe etmek ve yeniden yapılandırmak zorundadır. Evlilikle birlikte kendi anne-babalarına daha çok bağlanırlar ve onların deneyimlerinden, desteklerinden yararlanırlar.

Boşanma : Çok genç yaşta yapılan evlilikler, düşük eğitim ve gelir düzeyi, evlenmeden gebe kalma gibi etkenler boşanmaya yol açabilmektedir. Bu etkenlerin arasına kimliğin tam olarak gelişmeden evlenilmesi de eklenebilir. Kimliği biçimlenmeden evlenen çiftlerden birinin kimliği şekillendiğinde uzun süredir evli olduğu eşinin kendisi için uygun olmadığını fark etmesi boşanma nedenlerinden olabilmektedir. Boşanma sonrasında bireylerin hayatlarında bazı değişimler görülmektedir. Bu değişim biçimlerinden bazıları şunlardır:

  • Güçlenenler : Boşanmış kadınlar yaşamın birçok alanında daha donanımlı hale gelmekte, stresle baş etmede daha becerikli olmakta ve yaşam zorluklarından dersler çıkarabilmektedirler.
  • Yeterince İyiler : Boşananların çoğu, boşanmayla ilgili orta düzeyde baş etme becerileri geliştirirler. Karşılaştıkları sorunu çözmeye çalışırlar.
  • Özgürlükçüler : Diğer kategorideki bireylere göre derin, bağlı ve yakın ilişkilerden kaçınırlar.
  • Başarılı Yalnızlar : Bu bireyler uyumlu, öz güvenli ve sosyal davranış sergilerler. Başarılı bir kariyer, aktif bir sosyal yaşam içindedirler. Yaşamlarını birileriyle paylaşmaya istekli değillerdir.
  • Mağluplar : Bu bireyler biten evlilikle baş etme konusunda güçlü değillerdir.

Gençlikte İş Yaşamı ve Kariyer: Bireyler çoğunlukla genç yetişkinlik yıllarında çalışma hayatına başlarlar ve ileri yetişkinlik yıllarına kadar da bu çalışma yaşamını sürdürürler. Bir mesleğe başlama ve emekliliğe kadar geçen süreye “mesleki döngü” adı verilir. Bunlar;

  • Seçim ve başlama
  • Uyum
  • Devam ve
  • Emeklilik aşamalarıdır

Meslek seçimi ve gelişimi karmaşık bir süreçtir. Fiziksel, psikolojik, sosyo-kültürel (kişilerarası ilişkiler) ve ekonomik özellikler meslek seçimini etkileyen faktörlerdendir. Bu süreçte yer alan evreler şunlardır:

  1. Fantezi Evresi: Çocuk yaklaşık 11 yaşına kadar fantezi evresini yaşar. İstediği meslekler kendi ilgi ve becerisine dayalı değildir.
  2. Deneme Evresi: 11-17 yaş arası deneme evresi yaşanır. İlgilerine, becerilerine ve kapasitesine göre değerlendirme yapar ve amaçlarını belirler.
  3. Gerçekçi Evre (17-23 yaş): Genç bu dönemde meslek seçimi için gerekli bilgileri alarak hazırlanmaya başlar.
  4. Tamamlama Evresi (21-24 yaş): Eğitim tamamlanır, iş yaşamı başlar.
  5. Sabit ve Tutarlı (25-35 yaş): Özgün ve uygun kariyere karar verilir.
  6. Pekiştirme (35 yaş ve sonrası): Kariyerde yükselme aşamasına gelir.

İletişim : Gençlik döneminde kurulan önemli olumlu ilişkiler sonraki gelişim dönemleri olan yetişkinlik ve yaşlılık dönemleri için kalıcı ve sağlıklı ilişkiler için temel hazırlar

Sözlü İletişim: Sözlü iletişim türleri şunlardır:

  • Dil
  • Dil ötesi

İnsanların karşılıklı konuşmaları ve yazışmaları “dille iletişim” olarak kabul edilir. Dille iletişimde kişiler ürettikleri bilgileri birbirlerine ileterek anlamlandırırlar. Dil ötesi iletişim sesin niteliği ile ilgilidir; ses tonu, sesin hızı, sesin şiddeti, hangi kelimelerin vurgulandığı, duraklamalar vb. özellikleri içerir. Dille iletişimde insanların “ne” söyledikleri, dil ötesi iletişimde ise “nasıl” söyledikleri önemlidir.

Ses: Kişinin ses tonu, esasen konuşulan sözcüklerden çoğu zaman daha fazla etkiye sahiptir.

Sözsüz (Sözel Olmayan) İletişim: Sözsüz iletişim kendi içinde dört grupta ele alınabilir:

  1. Yüz ve beden: Yüzdeki ifade, el ve vücut hareketleri, vücudun duruşu, göz teması.
    Duruş : Sözel olmayan işaretleri alırken, kişinin genel durusu ve duruştaki değişimler göz önünde bulundurulmalıdır.
    Beden Yönelimi : Beden yönelimi baş, gövde ve ayaklarla birine dönmeyi ifade eder.
    Jestler : Yüz ifadeleri duyguları aktarır.
    Yüz İfadeleri: Birçok insan için yüz ve gözler sözel olmayan iletişimin birincil kaynaklarıdır.
  2. Bedensel temas: Farklı bedensel temaslar kurarak karşımızdakine çeşitli mesajlar veririz.
  3. Mekân kullanımı : İnsanlar kendi çevrelerinde oluşturdukları boş mekanlar (alanlar) yoluyla da iletişimde bulunabilirler.
    Mahrem Alan : Bu alan cilt yüzeyinden başlar, 30-40 santim uzağa kadar devam eder.
    Kişisel Alan: Kişisel alan kırk santimetreden 120 santimetreye kadar uzanır.
    Toplumsal Alan: Toplumsal alan yaklaşık olarak 120 santimetreden 3,5 metreye dek uzanır. Genel
    Alan: 3,5 metreden daha uzun mesafeye uzanır.
  4. Araç kullanımı : Karşımızdakine bazı mesajlar iletmek üzere birtakım araçlar kullanılır. Rozetler takarak, belirli kıyafetler giyerek, kokular sürerek çevremizdekilere belirli mesajlar veririz.
    Giyinme : Belirli üniformalar kişinin ne iş yaptığını ve kimden hizmet alabileceğimizi bize anlatır.
    Fiziksel Görünüm: Araştırmalar dış güzelliğin de (fiziksel çekicilik) kişiler arası etkileşimde etkili bir rol oynadığını göstermektedir.
    Ortam : Odanın çekiciliği gerçekleşen iletişimin türünü biçimlendirir ve orada çalışan insanların mutluluğunu ve enerjisini etkiler.