İNSAN HAKLARI VE KAMU ÖZGÜRLÜKLERİ - Ünite 8: Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar ve Siyasi Haklar Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar ve Siyasi Haklar

Ekonomik Haklar

Mülkiyet Hakkı

Gerek Medeni Kanun’da gerekse Anayasa’da mülkiyet hakkı tanımlanmamıştır. Mülkiyet hakkı bir kimsenin, başkasının hakkına zarar vermemek ve yasaların koyduğu kayıtlamalara da uymak koşuluyla bir şeyi dilediği gibi kullanma, ürünlerinden yararlanma, tasarruf etme yetkilerini kapsayan ayni bir haktır. İHEB m. 17’de düzenlenmiş ancak KSHS ve ESKHS’nde ihmal edilmiş veya atlanmış olan mülkiyet hakkı, BM Genel Kurul tarafından diğer uluslararası metinlerde tanınmıştır.

Kamu yararı amacıyla mülkiyet hakkının sınırlanmasının örneklerini yine Anayasanın çeşitli maddelerinde bulabiliriz. Tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlanması amacıyla destekleyici ve teşvik edici tedbirlerin alınması (AY. m. 63); çevrenin geliştirilmesi, çevre sağlığının korunması ve çevre kirlenmesinin önlenmesi (AY m. 56/2); tarım arazilerinin amaç dışı kullanılmasının ve tahribinin önlenmesi (AY m. 45/1); toprağın verimli olarak işletilmesinin korunması ve geliştirilmesi, erozyonla kaybedilmesinin önlenmesi ve topraksız olan veya yeterli toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlanması (AY m. 44/1); doğal afetlerin önlenmesi, sanayiin ve turizmin korunması; sağlıklı bir kentleşme ve imar düzeninin sağlanması gibi nedenlerle idare tarafından ve yine kanunla (AY m. 13/1) mülkiyet hakkı sınırlanabilmektedir.

Sözleşme Hürriyeti

Herkes sözleşme, hürriyetine sahiptir (İHEB m. 23/1; ESKHS m. 6/1; ASŞ m. I/1; AİHS Ek Protokol m. 6/1; AfİHHŞ m. 15; AY m. 48, m. 18). Sözleşme özgürlüğü, özel hukuktaki irade özerkliği ilkesinin Anayasa Hukuku alanındaki dayanağıdır. Anayasa açısından sözleşme özgürlüğü, devletin, özel kişilerin istedikleri hukuki sonuçlara ulaşmalarını sağlaması, belli hukuki sonuçlara yönelen iradelerini geçerli olarak tanıması, iradelerinin yöneldiği hukuki sonuçların doğacağını ilke olarak benimsemesi ve koruması demektir.

Sosyal Haklar

Çalışma Hakkı ve Hürriyeti

Uluslararası insan hakları hukuku metinleri (İHEB m. 23/1; ESKHS, m. 6; AİHS Ek Protokol m. 6/1 ve AfİHHŞ m. 15) ve Anayasamız herkesin çalışma hakkı (m. 49) ve hürriyetini (m. 48) tanımakta ve güvence altına almaktadır. Çalışma hakkı ve ödevi ile çalışma hürriyeti birbirinden farklı iki haktır. Çalışma hürriyeti, herkesin dilediği alanda çalışma serbestliğini, zorla çalıştırılmamasını ifade etmektedir. Buna karşılık çalışma hakkı, çalışma hakkının kullanılması için elverişli şartlar yaratılmasıyla ilgilidir.

Engellilerin çalışma haklarının güvence altına alınması için kota sistemi gibi bazı tedbirlerin alındığı görülmektedir. Örneğin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 30. maddesinde en az 50 işçi çalışan işyerleri her yıl Ocak ayı başında Cumhurbaşkanınca belirlenecek oranlarda engelli işçi çalıştırmakla yükümlüdür.

Herkes, herhangi bir ayrımcılık yapılmaksızın çalıştığı işe uygun adil bir ücret alma hakkına (İHEB m. 23/2; ESKHS m. 7/a, i; ASŞ I/4; AİHS Ek Protokol m. 7/1-a; AfİHHŞ m. 15; AY m. 48, m. 18), işverenler de adil ücret ödeme sorumluluğuna sahiptir. Herkesin (her çalışanın), bulunduğu işte daha yüksek görevlere atanma sırasında, kıdem ve ehliyetten başka bir ölçütün aranmamasını istemeye hakkı vardır (ESKHS m. 7/c; ASŞ m. I/4; AİHS Ek Protokol m. 7/1-c; AY m. 50.

Sağlık Hakkı

Sağlık hakkı, hastalığın, sakatlığın yokluğu ve aynı zamanda, fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden kişinin bütünüyle mutlu olması durumudur. Uluslararası veya bölgesel insan hakları metinlerinde sağlık hakkı; “herkesin mümkün olan en yüksek seviyede fiziksel ve ruhsal sağlık standartlarına” (ESKHS m. 12/1), “herkesin en yüksek düzeyde fiziksel, ruhsal ve sosyal mutluluğa” (AİHS Ek Protokol m. 10/1), “her birey fiziksel ve ruhsal yönden olabilecek en iyi duruma” (AfİHHŞ m. 16/1) sahip olma hakkı şeklinde tanımlanmıştır.

Sağlık hakkıyla ilgili yükümlülüklerini yerine getirmiş olması için devletin aşağıdaki unsurları karşılayan bir sağlık ve tıbbi sisteme sahip olması gerekir. Bunlar; uzman ve pratisyenleri genellikle hazır bulundurarak halk sağlığı düzenlemeleri yapmak ve temel sağlık sorunlarını karşılayacak yeterli uygun malzemeleri karşılamak; annelerin, çocukların ve yaşlıların sağlığını korumak için özel tedbirler almak; hava ve su kirliliğini önleyici, radyoaktif maddelerden koruyucu, gürültüyü azaltıcı, gıdaları kontrol edici, çevresel hijyeni sağlayıcı alkol ve uyuşturucuyu kontrol edici genel tedbirler; sağlık eğitimi sistemi; aşılama, dezenfeksiyon ve salgın ve bulaşıcı hastalıklarla mücadele araçlarını sağlamak suretiyle salgın hastalıkların kontrolü; ve sağlık hizmetlerinin maliyetinin tamamını veya en azından önemli bir kısmını karşılayan sağlık sigortası sistemi.

Çevre Hakkı

İnsan, sağlıklı ve temiz bir çevreden yararlanabildiği ölçüde varlığını ve gelişmesini sürdürebilir. Bu nedenle ilk başlarda çevre, sağlık hakkının bir uzantısı olarak ortaya çakmıştır. Dünya Sağlık Teşkilatının 1946 yılındaki temel düzenlemesinde sağlıklı olmanın herkes için temel bir hak olduğu belirtilmiştir.

Çevre hakkı, “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlığını taşıyan AY m. 56’da düzenlemiştir. “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir.” AY m. 56, hem çevre hakkını bir insan hakkı olarak düzenleyen bir norm, hem de normatif bir hüküm niteliğindedir. Hakkın sahibi “herkes”tir. Hakkın yükümlüleri ‘devlet’ ve “vatandaşlar” şeklinde ifade edilen bireylerdir.

Asgari Yaşam Koşullarına Sahip Olma Hakkı

Herkes yalnız veya topluluk içinde başkalarıyla birlikte yeterli gıda hakkına sahiptir (İHEB m. 25/1; ESKHS m. 11/1; AİHS Ek Protokol 12/1-2). Yeterli gıda hakkı, belirli asgari bir kaloriye, proteine veya özel besinlere eşlenecek şekilde dar veya sınırlayıcı bir şekilde yorumlanamaz. Yeterli gıda hakkı sürekli bir şekilde gerçekleştirilmelidir.

Herkes, yeterli giyinme hakkına sahiptir (İHEB m. 25/1; ESKHS m. 11/1). Kişinin kendisi ve ailesi için yeterli asgari yaşam standardına sahip olması için, yeterli giyinme hakkının güvence altına alınması gerekir. Devlet, yeterli giyinme hakkını kullanmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür (ESKHS m. 11/1).

Yeterli bir konuta sahip olma hakkı, tüm uluslararası insan hakları hukuku belgelerinde, asgari yaşam koşullarına sahip olma hakkının bir unsuru ve bir insan hakkı olarak tanınmıştır (İHEB m. 25/1; ESKHS m. 11/1; ÇHS m. 27/3). Yerleşme hürriyeti, liberal devlet anlayışının klasik özgürlükleri olan kişi hak ve özgürlükleri (birinci kuşak haklar) arasında yer almasına karşılık, konut hakkı, yirminci yüzyılın sosyal haklar kategorisine (ikinci kuşak haklar) girer. Yerleşme hürriyetinin gerçekleştirilmesinde devletin müdahalesi gerekmemekte iken, konut hakkının gerçekleştirilmesi için devletin konut hakkının kullanılmasına yardımcı olması gerekir.

Sosyal Güvenlik Hakkı

Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir (İHEB m. 22, 25/1; ESKHS m. 9; ASŞ, m. I, 12, 13, 14; AİHS Ek Protokol I, m. 4; AfİHHŞ, m. 18/4; AY m. 60). Sosyal güvenlik hakkı, sosyal sigorta, sosyal yardım, işsizlik sigortası, sosyal hizmet haklarını içerir.

Sosyal güvenlik hakkı, toplumsal yaşamdan kaynaklanan riskler karşısında bireyi korumayı hedefler. Bu hakkın temel amacı bireylerin ihtiyaçlarının karşılanması ve ülkedeki muhtaçlık ve yoksulluğun giderilmesidir. Bu hak sadece çalışanlara ait olmayıp ülke içinde yaşayan herkes bu hakkın öznesidir.

Devlet, yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının aile birliğinin, çocuklarının eğitiminin, kültürel ihtiyaçlarının ve sosyal güvenliklerinin sağlanması, anavatanla bağlarının korunması ve yurda dönüşlerinde yardımcı olunması için gereken tedbirleri de almak zorundadır (AY m. 62).

Kolektif (Toplu) Sosyal Haklar

Kolektif sosyal haklarla kastedilen sendikal hak ve özgürlükler, toplu pazarlık ve toplu sözleşme hakkı ve yönetime katılma hakkıdır. Bunlar çalışanların hayat düzeylerinin iyileştirilmesi, adil ücretin ve toplumsal güvenliğin sağlanması için verdikleri mücadelenin en etkili araçlarıdır.

Sendika hakkı, çalışanların bireysel ve ortak çıkarlarını korumak amacıyla biraraya gelerek örgütlenebilme serbestisini gerektiren ve bu niteliği ile örgütlenme hürriyetinin bir parçası olan bir haktır. Sendika hakkı bireylerin serbest biçimde sendika kurabilme, her türlü baskıdan uzak, dilediği sendikaya üye olabilme ve istediği zaman da üyelikten ayrılabilme hak ve yetkisini kapsamaktadır.

Sendika kurma hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller 18.10.2012 tarih ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu (RG: 07.11.2012-28460) ile düzenlenmiştir.

Toplu sözleşme hakkı, çalışanlara üyesi bulundukları sendikalar aracılığıyla işverenle karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla görüşme anlaşma yapabilme yetkisi tanıyan sendikal bir haktır (ASŞ I, 6). Anayasaya göre (m. 53), işçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler. Ancak işçiler ve işverenler bu hakkını, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla kullanabilirler.

Kültürel Haklar

Kültürel haklar, kültür dünyası ve sorunları ile ilgili tüm insan haklarından oluşmaktadır. Kültür kavramının derinliği, kültürel hakların da genişliği sonucunu doğurmaktadır. Başlangıçta klasik haklar içinde yer alan düşünce hürriyeti ve onun uzantıları olan konuşma, yayma, açıklama özgürlükleri bile bugün kültürel haklar kapsamında ele alınmaktadır. Ancak ikinci kuşak haklardan kültürel haklar, düşüncenin çeşitli yollarla açıklanması, bilim ve sanatı öğrenme hakkı, eğitim hakkı gibi daha çok sosyal haklarla beraber ele alınan kültür haklarıdır. Kültürel haklar, insan ve toplumun arasındaki ilişkinin sağlanabilmesi ve toplumdaki insan potansiyelinin geliştirilebilmesi için gereklidir. Bu hakların hepsi birbirine bağlıdır ve diğer ekonomik ve sosyal haklarla olduğu gibi, belli kişi hakları ve siyasal haklarla da ilgilidir.

Eğitim ve Öğretim Hakkı ve Ödevi

Eğitim hem bir insan hakkıdır hem de diğer insan haklarının gerçekleştirilmesinin vazgeçilmez aracıdır. Herkes eğitim hakkına sahiptir (İHEB m. 26; ESKHS m. 13/1; AİHS Ek Protokol 13/1; AfİHHŞ m. 17; ÇHS m. 28/1). ESKHS m. 13 ve İHAS Ek Protokol m.13, eğitim hakkının normatif içeriğini belirlemektedirler. Buna göre insan kişiliğinin ve onurunun tam olarak gelişmesine ve insan haklarına ve temel hürriyetlere saygıyı güçlendirmesine yönelik olarak ve herkesin hürriyetçi topluma etkili bir biçiminde katılmasını sağlayacak, bütün uluslar ile bütün ırksal, etnik ve dinsel gruplar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu geliştirecek ve BM’nin barışın korunması için yaptığı faaliyetlerini ilerletecek bir eğitim verilmesi gerekir.

Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler dışında başka faaliyetler yürütülemez. Eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez. Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası anlaşma hükümleri saklıdır (AY m. 42).

Siyasi Haklar

Siyasi haklar, siyasi iktidarın ve kamusal idarenin kuruluş ve işleyişine vatandaşların katılma haklarını ifade eder. Genel olarak siyasi haklar (katılma hakları); kararların alınmasına, kararların alınmasında etkili olmaya ve alınan kararların uygulanmasına katılma haklarıdır.

Vatandaşlık Hakkı

Vatandaşlık, bir gerçek kişiyi devlete bağlayan siyasî ve hukukî bağdır. Uluslararası hukuk, herkesin insan olma sıfatıyla bir vatandaşlık hakkı olduğu ilkesini kabul etmiştir (İHEB m. 15/1; KSHS’ m. 24/3; Avrupa Uyrukluk Sözleşmesi m. 2/a; AİHS m. 20).

Seçme, Seçilme ve Siyasi Faaliyette Bulunma Hakları

Demokrasi, en basit tanımıyla, yöneticilerin halk tarafından serbest ve dürüst seçimler yoluyla seçildikleri bir rejim olarak tanımlanmaktadır. Zira, Anayasamıza göre, egemenlik kayıksız şartsız millete aittir. (m. 6) Millet bu egemenliğini yetkili organları eliyle kullanır. Yetkili organların oluşması ise seçimlerle gerçekleşir. Bu nedenle, seçme hakkı ve seçim hürriyeti demokratik devletin vazgeçilmez unsurlarındandır. Bireylerin vatandaşı bulundukları devletin yönetimine katılma, seçme ve seçilme hakkına sahip olmaları çağdaş dünyada sadece demokratik ülkelerin Anayasalarıyla değil, aynı zamanda uluslararası sözleşme ve beyannamelerle de vurgulanmış ilkelerdir.

Dilekçe Hakkı

Yarı temsili demokrasinin gerçekleşme vasıtalarından birisi de dilekçe hakkıdır. Anayasamıza göre, vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir. Kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu, gecikmeksizin dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirilir.

Dilekçe hakkının kullanım usulü, 1 Kasım 1984 tarih ve 3071 sayılı “Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun”da düzenlenmiş bulunmaktadır.