İNSAN VE DAVRANIŞ - Ünite 3: Duygular Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Duygular

Duygu ve Heyecan kavramı

Duygu kelimesi anlam olarak “Emotion” (E-motion) yani hareket halindeki enerjiden gelmektedir. Genel olarak İngilizceden tercümede dilimize bazı kaynaklarda duygu bazı kaynaklarda ise heyecan olarak aktarılmaktadır.

Heyecan kavramı dilimizde bir anda oluşan, kısa süreli ve daha yoğun bir şekilde hissedilen, içeresinde fizyolojik unsurları etkin bir biçimde barındıran durumlar için kullanılmaktadır. Bir şekilde duygular heyecanlar bulunulan ortamın algılanmasıyla ortaya çıkan, iç organları harekete geçirerek beden, davranış ve bilinçte farklılık oluşturarak kendini hissettiren süreçlerdir.

Duygu ve Heyecan Süreci

Duygu yaşantısı vücutta öznel yaşantı deneyimi, duygusal davranış düzeyi ve fizyolojik olay olmak üzere üç farklı düzeyde gerçekleşir.

  • Öznel yaşantı deneyimi, bireylerin o duyguyu ne ölçüde ve nasıl yaşadığına ilişkin öznel durumdur. Yaşanılan duygular edinilen bilgiler ışığında oluşan olgulardan ibarettir. Bu durum hayatı yaşamayı ve anlamlandırmayı öznel bir düzeye getirmektedir.
  • Duygusal davranış düzeyinde insanların ortaya koyduğu davranışlar bize ya da diğer insanlara yaşanılan duygu hakkında fikir vermektedir. Bireyler kendi duygularını doğrudan kendi hissettikleri için bu duygular bireyde kalmaktadır. Diğer insanlar bireylerin davranışı üzerinden duyguları kavramaktadırlar.
  • Fizyolojik olaylarda duygu belli belirtiler üzerinden anlaşılır. Mesela kalp atışında dakika başına alınan nefesteki artış, kalbin vücuda dakikada pompaladığı kandaki artış, mide ve bağırsak hareketleri gibi durumlar örnek olarak verilebilir.

Bu üç düzeyde de yaşanılan durumlar birbirleriyle alakalı biçimde meydana gelir. Vücutta meydan gelen değişimlerin birçoğu otonom sinir sistemi ile bağlantılı sempatik bölümün harekete geçmesiyle ilgilidir.

Sempatik bölüme ilişkin olarak; Kalp atışları ve solunum artar. Göz bebekleri büyür. Salya salgılanması gerçekleşir. Kan acil durum sebebiyle kullanılmak üzere mide bağırsaklar yerine karar vermede kullanılmak üzere beyne harekete geçmede kullanılmak üzere iskelet kaslarına yönelir.

  • Kan şekeri enerji sağlama adına kanda daha yoğun hale gelir.
  • Kanın pıhtılaşma hızı artar.
  • Deriden kanın çekilmesiyle tüyler ürperme neticesinde dikleşir.

Yoğun duygu durumu geçtiğinde ise parasempatik bölüm dengeleyici sistemlerle vücudu normale döndürmektedir.

Yalan makinasının çalışma prensibini duygularla birlikte ortaya çıkan fizyolojik tepkiler oluşturur.

Duygular bulaşıcıdır. Örneğin neşeli ve mutlu bir şekilde derse giren öğretmenin bu duygu durumu sınıftaki diğer öğrencileri de etkileyecektir.

Yerkes-Dodson Yasası olarak bilinen yasaya göre herhangi bir işten önce kişideki kaygı düzeyinin çok yüksek olması bireyin aslında rahatlıkla gerçekleştirebileceği bir işi yaparken sıkıntı yaşamasına neden olabilmektedir. Diğer taraftan duyguyu az yaşamak örneğin yapılacak işle alakalı kaygıyı az yaşamak kişinin performansına olumsuz etki edebilmektedir.

Genel olarak tüm duygular benzer beden ve yüz ifadeleri ile ortaya çıkar. Duyguların ifadesi beyindeki limbik sistem ve otonom sinir sistemi tarafından koordine edilir. Sağ beyin yarımküre duyguların yönetimi bakımından daha etkindir.

Duygu Kuramları

Duyguların meydana geliş şekli ve vücuttaki fizyolojik değişimlerle ilgisi üzerine farklı kuramlar bulunmaktadır. Bu kuramlar James-Lange kuramı, Cannon-Bord kuramı, bilişsel kuram ve sosyobiyolojik kuramdır.

James - Lange Kuramı , William James ve Carl Lange tarafından ortaya konulan kurama göre beden çevrede gerçekleşen belirli özelliklere göre tepkide bulunur ve bu tepkinin farkına varıldığında fizyolojik değişimlerle birlikte duygu durumu meydana gelir.

James-Lange kuramında duyguların gerçekleşme süreci sırasıyla Uyaran, Algı/yorum, Fizyolojik değişim/Otonom uyarılma, Duruma özel duygunun hissedilmesi şeklinde gerçekleşir (S:27, Şekil 2.2’yi inceleyiniz).

Cannon - Bard kuramı James-Lange kuramının eksiklerini gidermeyi amaçlayan bir kuramdır. Duygular ve bedensel davranışlar aynı anda ortaya çıkmaktadır. Çevrede bireyi herhangi bir uyarıcı durum olduğunda talamus devreye girer. Fizyolojik değişimleri yapmak için sinir sistemi uyarılırken beyin kabuğuna da sinyal yollanarak duygu ile ilgili yaşantının farkına varılması ile ilgili süreç gerçekleşir.

Cannon-Bard kuramına göre duygusal yaşantının gerçekleşme süreci; Başlatan olay, Beyinde talamusun harekete geçmesi sonrasında aynı anda Otonom sistemin uyarılması ve Bilinçli duygu(korku) kısımlarına uyarılar iletilir.

Bilişsel kuramlarda bedendeki fizyolojik değişikliklerin şekillenmesinde bilişsel unsurlar olarak tanımlanan algı, anlayış, edinilen bilgi ve tecrübelerin kodlanma ve geri çağırılma şekilleri, düşünme şekilleri gibi zihinsel süreçleri etkilidir. Bu kuramda farklı olarak geri bildirim mekanizması bulunmaktadır. Bu yolla birey karşılaştığı durumları geçmiş deneyimleri doğrultusunda değerlendirmektedir.

Plasebo Etkisi: Kişilerin gerçek bir tedavi olmaksızın, aslında hiçbir fizyolojik etkisi olmayan ve ilaç sanılarak içilen haplar yoluyla tedavi gördükleri inancıyla iyileşme göstermelerini anlatan kavramdır.

Plasebo etkisiyle hastaların düşünce olarak kendilerini iyi hissetmelerini ve buna ilişkin olumlu duygular yaşamalarını sağlamaktadır. Burada hiçbir fizyolojik etkisi olmamasına rağmen iyi geleceğine inanılan haplar içildikten sonra duygusal anlamda bir rahatlama sağlamaktadır (S:30 Şekil 2.4 ve 2.5’i inceleyiniz).

Scbacbter ve Singer kuramında duyguların gerçekleşmesi; Uyaran, Algı/yorumlama sürecinden sonra Uyaran ve Bağlama aynı anda etki etmektedir. Bağlam, Duruma özel duygunun hissedilmesini sağlamaktadır. Fizyolojik değişim/Otonom uyarılma Duruma özel duygunun hissedilmesi üzerinden Geribildirim ile Algı/yorum kısmına bir geri dönüt gerçekleştirir.

James-Lange, Cannon-Bard ve Schachter-Singer kuramlarını bir yabancının sizi izlemesi durumu üzerinden özetleyecek olursak, James-Lange kuramında vücut için değişikliklerin harekete geçmesiyle beyin vücut içi değişiklikleri duygusal deneyim olarak algılar.

Cannon-Bard kuramında ise talamusun harekete geçirilmesiyle aynı anda buradaki etki hem beyinde tepki olarak bedensel değişikliklerin harekete geçmesine hem de duygusal deneyim ile ilgili olarak kortekse mesaj yollanmasını sağlamaktadır.

Schachter-Singer kuramında ise oluşan duygu iki yeri etkiler çevresel ipuçlarının gözlenmesini ve genel fizyolojik uyarılmanın harekete geçmesi, ikinci durumdan da çevresel ipuçlarının gözlenmesi durumuna bir dönüt vardır. Bu ilk durumda duygusal tecrübeyi tanımlama, uyarıcıyı uygun bir biçimde yerleştirmek için adlandırma şeklinde gerçekleşir.

Sosyobiyolojik kuram ; toplumsal bir varlık olan insan toplumsal davranışlar gösterir. Bazı davranışlar doğal bir süreçten geçerek bugünkü haline gelmiştir. Bazı davranışlar ortadan kalkarken bazı yeni davranışlar kazanılmıştır. Duygular içinde benzer bir süreç işlemiş ve bazı duygular ortadan kalkmış bazıları varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Bu duygular insanın çevreye uyum sürecini sağlamaktadır.

Duyguların İfade edilmesi

İnsanlar duygularını bir şekilde söz ve davranışlarına yansıtmaktadırlar. Gerek sözel iletişim gerekse sözsüz iletişim yoluyla duyguların diğer bireylere aktarılması mümkündür. Konuşma esnasında içinde bulunduğumuz duygu durumunu ifade edebiliriz. Örneğin; “Bugün ilk maaşımı aldım çok sevinçliyim” ifadesi içerik olarak duyguyu yansıtmaktadır. Duygu ve düşünceleri destekleyerek onları gözle görülür somut hale getiren hareketler olan jest ve mimikler iletişimin etkinliğinde önemli rol oynamaktadırlar. Jest ve mimikler bazen istendik bazen de istenmedik hareketler şeklinde ortaya çıkabilmektedirler. Beden dilinde jest ve mimiklerin sınıflandırılması esas ve ikincil olmak üzere iki ana başlık altında sınıflandırılmaktadır.

Esas jest ve mimikler : Duygu ve düşünceleri destekleyen onları somut hale getiren hareketler olarak tanımlanmaktadırlar. Bunları da 3 grupta ele almak mümkündür.

  • Anlatım jest ve mimikleri: Yüz ifadelerinde ortaya çıkan biyopsikolojik kökenli temel duyguları dile getiren hareketler olarak tanımlanabilir. Mutluluk, öfke, şaşkınlık, üzüntü tiksinti, gibi bu duygular evrensel olarak tüm insanlarda ortak olarak görülmektedir.
  • Toplumsal jest ve mimikler: Bireyin toplumsal rolü gereği ortaya koymak zorunda olduğu hareketlerdir.
  • Şematik jest ve mimikler: Tiyatro oyuncularının, pandomim sanatçılarının yaptıkları taklit hareketleri bu grupta açıklanabilir. İşle ilgili belli bir mesleği yürütenlerin örneğin, borsada çalışanların sergilemek zorunda oldukları hareketler de bu grupta ele alınmaktadır.

İkincil jest ve mimikler: Bedenin gereksinimleri ile ilgili olarak toplumsal nitelikli olmayan esneme hapşırma öksürme gibi bedensel hareketleri içerir. Bunlar kaynak hakkında bilgi verici olabilmektedir. Sürekli esnemek, yapılan konuşma ile ilgili düşünce ve duyguları da yansıtabileceği için önemlidir (S: 32, Resim 2.7’yi inceleyiniz).

İletişimde beden dili duygu ile ilgili mesajın aktarılmasında önemlidir. Çoğu zaman insanların kızgın ya da gergin, sevinçli ya da üzgün oldukları vücut hareketleri ile dışarıya yansımaktadır. Omuzların ve sırtın eğik ya da dik olması bireyin içinde bulunduğu duygu durumu ile ilgili ipuçları verir. Belirgin bazı davranışlar da herhangi bir söz söylenmese de duyguları yansıtabilmektedir. Bir odadan çıkarken kapının çarpılması kızgınlık durumunun habercisi gibidir. Öte yandan karşınızdaki kişinin tokalaşırken elinizi kuvvetlice sıkması da onun duygu durumunu aksettiren bir işaret olabilmektedir.