İNSAN VE DAVRANIŞ - Ünite 2: Güdüler ve Güdülenme Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Güdüler ve Güdülenme

Güdü Kavramı

Günlük yaşamda davranışların çoğu gelişigüzel ve kendiliğinden olmayıp belirli bir davranışa sevk eden sebep ya da sebepleri vardır. Örneğin karnınız acıktığında ya da susadığınızda evde iseniz mutfağa giderek bu ihtiyacınızı giderme yolu bulursunuz. Psikolojide en önemli amaçlardan biri insan ve havyan davranışlarının sebeplerini ortaya koymaktır. Davranışlar her zaman güdülerle oluşur ve şekillenir.

Güdü : Organizmayı etkileyerek bir amaç için harekete geçmeye sevk eden, istekleri, arzuları, ihtiyaçları, dürtüleri ve ilgileri kapsayan genel bir kavramdır.

Dürtü : Açlık, susuzluk, cinsellik gibi fizyolojik kökenli güdülere dürtü adı verilmektedir.

Gereksinim ( ihtiyaç ): Vücut süreçlerini denge durumuna getirmek için çeşitli kaynakların kullanıldığı organizmanın fizyolojik ihtiyaçları ya da davranışı yüksek seviyede yönlendiren başarma, toplumsal onay, statüye ilişkin duyulan istek gibi dürtülerdir.

Güdülenme Kuramları

İnsanların davranışlarını yönlendiren güdülenme ile ilgili yaklaşımları;

  • Dürtü Kuramı
  • Özendirici Uyarıcı Kuramı
  • En Uygun (Optimal) Düzeyde Uyarılma Kuramı
  • İçgüdü Kuramı
  • Bilinçdışı Güdüler
  • Biyolojik Denge (Homeostasis) Kuramı

Başlıkları halinde incelemek daha iyi analiz etmek için faydalı olacaktır.

Dürtü , fizyolojik kökenli güdüler sonucudur. Dürtüler, en belirgin içsel güdüleyicilerdir. Açlık, susuzluk, cinsellik dürtüsü bizi amaca yönelik davranışlarda bulunmaya zorlar. Örneğin acıktığınızda yemek gereksinimini gidermek için harekete geçersiniz ve bu davranış sizi yiyecek bir şeyler aramaya iter. Bu süreçte biyolojik ve psikolojik unsurları göz önünde bulundurmakta fayda vardır. Bireyin biyolojik olarak gereksinimi devam etmektedir fakat işyerinde yaşanan bir sorunu düşünme, kişinin kendi bedenini beğenmemesi yüzünden yemekten kaçınması gibi benzeri psikolojik unsurlar yemek yeme davranışının oluşmasını engelleyebilmektedir.

Özendirici Uyarıcı Kuram: Bazı davranışlarımız belirli bir fizyolojik temel olmadan, çevredeki uyarıcılardan da kaynaklanır. Özendiricilerin, çoğu kez fizyolojik ihtiyaçlarımızla herhangi bir bağlantısı bulunmaz. Örneğin yemekten sonra tok olsanız dahi güzel kokan bir keki yeme ihtiyacı hissedebilirsiniz.

En Uygun (Optimal) Düzeyde Uyarılma Kuram: Organizmanın belirli bir uyarılma düzeyinde kalması halidir. Bu uyarılma düzeyinin altına düştüğünde organizma çevresinde daha çok uyarılma arar. Belirli bir uyarılma düzeyinin altına düşüldüğünde bireyler paraşütle atlamak gibi aktiviteler ile uyarılma düzeyini daha yüksek seviyeye çekebilmektedirler.

İçgüdü Kuramı: Belirli bir türün tümünü yansıtan karakteristik davranış yapıları içgüdü olarak tanımlanmaktadır. İçgüdüsel davranışlar doğuştan vardır. Öğrenmeye gereksinim göstermezler. Örneğin, örümceğin ağ kurması, tırtılın koza yapması gibi, davranışlar belli bir türe özgü davranış yapılarını ortaya koymaktadır. İnsanlar birçok davranışla doğuştan değil sonradan öğrenerek şekillendirmekte ve insan ırkına özgü değil daha çok kendilerine özgü davranışlar sergilemektedirler.

Bilinçdışı Güdüler: Bireylerin çoğunda davranışlarının sebeplerini bilemediği durumlar söz konusudur. Bireyler hatırlamak istemediği rahatsız edici düşünce istek ve güdülerini bilinçdışına iterler. Ancak bu güdüler yok olmazlar ve varlıklarını sürdürürler varlıklarını sürdüren istek ve güdüler bireyler farına varmadan onların davranışlarını yönlendirir.

Biyolojik Denge (Homeostasis) Kuramı: Organizmanın yaşamını sağlıklı şekilde sürdürebilmesi su hava temel besin maddeleri temel bazı ihtiyaç unsurlarının düzenli olarak alınmasına bağlıdır. Organizmanın bünyesine katılan maddelerin hangi yoğunluk ve ne şekilde alınacağı ve alınan bu maddelerin arasında nasıl bir denge kurulacağı homeostasis kavramıyla açıklanabilir. Homeostasis sabit içsel durumu işaret eden biyolojik denge olarak tanımlanabilir. Homeostasis vücudun sürekli dengede olmasını ve bu şekilde sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlar. İnsanlarda olumsuz öğrenme, yanlış alışkanlıklar örneğin fastfood alışkanlığı gibi durumlar biyolojik dengenin bozulmasına ve homeostasis sisteminin işleyişini düzensiz hale getirebilmektedir.

Güdülerin Sınıflandırılması

Güdüler biyolojik olarak tüm insanlarda görülmenin yanı sıra öğrenme sonucu bireylere ve toplumlara göre değişen güdülerin bulunması güdülerin sınıflandırılmasında zorluklar yaratabilmektedir. En geçerli sınıflandırma güdülerin birincil güdüler ve sosyal güdüler şeklinde iki grup olarak ayrılmasıdır.

Birincil Güdüler, Bireyleri davranışa yönlendiren her güdü her insanda aynı sonuçları doğurmamaktadır. Aynı uyarıcı farklı bireylerde farklı güdüleri ortaya çıkarabiliyorken aynı güdü farklı insanlarda farklı davranışları tetikleyebilmektedir. Birçok organizmada ortak öğrenilmemiş belli biyolojik gereksinme durumu ile ortaya çıkıp davranışı yönlendiren güdüler birincil dürtüler olarak adlandırılmaktadır. Örneğin açlık susuzluk cinsellik

Açlık ve Susuzluk: Organizmada açlık ile ilgili tepkileri yönlendiren merkez hipotalamustur. Kana doğrudan verilen insülin kandaki şeker miktarını düşürerek açlık hissine yol açmaktadır. Aynı şekilde kana verilen glikozda açlık hissini ortadan kaldırmaktadır. Açken midede ortaya çıkan kasılmaların sebebinin beyindeki açlıkla ilgili merkez olduğu düşünülmektedir. Kanser ya da ülser gibi hastalıklar sebebiyle mideleri alınmış kişilerde açlık duyma hissi devam etmektedir. Çevresel etkiler de bireylerin açlık gereksinimi yaşamalarına neden olabilir. Güzel bir pastanın görüntüsü güzel kokan bir simit gibi çevresel unsurlar ani bir açlık dürtüsüne sebep olabilir. Vücuttaki su ve tuz dengesinin bozulması susuzlukla ilgili gereksinimin belirmesine neden olur. Susuzluk da açlıkta olduğu gibi çevreden gelen dışsal uyarıcıların etkisi altındadır. Örneğin yaz aylarında buz gibi bir içecek görüntüsü ya da kış aylarında sıcak bir çay kişideki susuzluk gereksinimini arttıracaktır. Bazı ülkelerde bazı böcek türleri iştah açıcı olarak nitelendirilebilmektedir. Yemek alışkanlıkları kültürden kültüre farklılık gösterebilmektedir. Sonuçta açlık gereksinimin doyurulması biyolojik unsurdan öte psikolojik sosyal ve kültürel etkilerle şekillenir.

Cinsellik: Açlık ve susuzluk dürtüleri organizmanın yaşamını sürdürmesi için önemlidir cinsellik ise türün devamının sağlanması açısından önem kazanmaktadır. Kadın ve erkekte cinsel davranışın altında yatan en önemli biyolojik unsur testosteron hormonudur. Diğer yandan bazı araştırmacılar insanlarında birçok hayvanın cinsel davranışlar ortaya koymadan önce hazırlık döneminde feromen adı verilen maddeler gibi koltukları ve cinsel organların bulunduğu bölgede benzer kimyasallar salgıladıklarını ortay koymaktadır. Cinsel heyecanın uyarılmasında beynin iç kısmında yer alan limbik sistemin etkisinin olduğu düşünülmektedir. Açlık ve susuzluk güdüsü birey istemese gereksinim olarak çoğalmaya devam eder. Cinsellik ise uyarılma hem birey tarafından istenir başlatılır ve devamında bu gerginlik giderilmeye çalışılır.

Uyarıcı Kaynaklı Güdüler: Öğrenilmemiş güdüler arasında yer alan uyarıcı kaynaklı güdüler dış uyarıcılara daha fazla bağlı olup çevreden bilgi edinmeye yöneliktir.

Araştırma Merak: Merak kavramı insanların kendilerini geliştirmesi, sürekli araştırma ve öğrenme için itici bir güdüdür. Bir kısım araştırmalar merak kavramını yaşamın anlamını bulma yolunda bir gereksinme olarak ortaya koyarlarken bir kısmı da merak zekâ ve yaratıcılıkla ilişkilendirilmiştir ilerleme ve gelişmenin temeli merak ve araştırmadan geçer.

Kurcalama: Bireyler bazı şeyleri var olan dokunma ve anlama isteğinden dolayı bazı şeyleri dokunarak anlamak ya da bazı şeyleri dokunarak sakinleşmenin yolunu arayabilirler. Örneğin sınıfta kalem çevirmek, yüzükle oynamak gibi durumlarda birey kurcaladığı maddelerle kendini sakinleştirir.

Sosyal güdüler: Öğrenilmiş güdüler olan sosyal güdüler biyolojik gereksinmelerden etkilenmelerine rağmen toplum değerleri yaşantısının etkisiyle şekillenmiş güdülerdir. Öğrenilmiş bu tarz güdülerin bireyde sıkıntı yaratarak psikolojik sorunların yaşanmasına neden olabilir. Bu tarz gereksinimler kültürden kültüre değişebilmektedir.

Başarı gereksinimi: günümüzde rekabetin yüksek olduğu endüstri toplumlarında daha ön plana çıkan bu gereksinim bireylerin davranışları üzerinde etkili olmaktadır. Kültürden kültüre değişim gösteren başarı gereksiniminde aile ve çevrenin önemli bir etkenedir. Çocuklarını küçük yaşlarda bağımsız bir kişi olarak büyümesini sağlayan aileler çocuklarında başarı gereksiniminin artmasına yol açacaktır. Başarı gereksinimin başarısızlık korkusuyla karıştırılmaması gerekir. Başarısızlık korkusu yüksek bireyle başarılı olmayacakları işler yerine başarı olasılığı yüksek işleri tercih eder ve başaracak yeterlilikleri olsa dahi daha üst seviyedeki işlerden kaçınırlar.

İlişki kurma ve bağlanma gereksinimi: İnsanların ilişki kurma ve sosyalleşme gereksinimleri onları bir arada tutmaktadır. Bu gereksinimler insan davranışlarını şekillendiren önemli gereksinimler içerisinde yer almaktadır. Örneğin bir sosyal topluluğa üye olma dernek faaliyetlerine katılma ilişki kurma gereksinimiyle ilgilidir.

Kontrol altında tutma gereksinimi: Bazı bireyler çevrelerindeki olaylar ve kişiler üzerinde denetim kurma onları kontrol edebilme gereksinimi duyarlar. Örneğin yaşlılık döneminde çevreleri üzerinde denetim kurma üstünlüğü olan kişiler daha sağlıklı ve uzun yaşama konusunda daha avantajlıdırlar.

Ödülün kaynağına göre güdüleme: Yapılan işin doğası gereği işin kendisinin ve içeriğin ödül niteliğini taşıması birey için zevk ve tatmin sağlıyorsa bu tarz ödüller içsel kaynaklı ödül olarak nitelendirilebilir. Hızlı ve yeterli olma isteği gibi. Eğer davranışın gerçekleştirilmesi için dışarıdan bir ödül sunuluyor ve davranış oluşuyorsa bu durumda dışsal kaynaklı ödülden söz etmek mümkündür. Bir iş yerinde fazla mesaiye prim verilmesi dışsal kaynaklı ödüldür.

Gereksinimler (ihtiyaçlar) Hiyerarşisi: Abraham Maslow insan davranışlarını şekillendiren gereksinimleri bir piramit şeklinde en temel gereksinimlerden yukarı doğru en karmaşık olanına uzanan bir şekilde sınıflandırmıştır. Piramidin en alt basamağında açlık susuzluk gibi temel fizyolojik gereksinimler yer alırken Maslow piramidin en üst noktasına insanların tümüyle potansiyellerini ortaya koymaya dönük kendini gerçekleştirme gereksinimini koymuştur.

Sırasıyla en alt basmaktan yukarıya doğru gereksinimler;

  • Temel fizyolojik gereksinimler
  • Güvenlik
  • Ait olma ve sevgi
  • Değer başarı saygı
  • Kendini gerçekleştirme

Gereksinimi şeklinde sıralanmaktadır.

Maslow’a göre piramidin alt tarafındaki gereksinimleri gidermeden üst taraftaki gereksinimleri gidermek mümkün olmamaktadır. Kendini gerçekleştirme noktası bireyin elinden gelenin en iyisini ortaya koyabileceği basamağı ifade eder. Piramidin en üst noktasına çok az kişi ulaşabilmektedir. (S:12 Tablo 1.1’i inceleyiniz.)

Piramitte bir üst basmaktaki gereksinim giderilmesinde bir sorun yaşadığında birey önceki basamağa döner ve bu dönüşler bazen birey için sıkıntılar yaratır. Örneğin sevgilisinden ayrılan bir kadın sevgi ve ait olma ihtiyacı tam doyurulamadığı için kendisini aşırı şekilde yemeye verebilir. Zaman zaman Maslow’un gereksinimlerin hiyerarşisiyle ilgili yaklaşımına eleştireler yapılmaktadır. Örneğin bir anne çoğu zaman kendi yemez çocuğuna yedirir çocuğu için kariyerlerini noktalayan pek çok anne örneği bulunmaktadır.